dün tesadüfen tvde denk geldiğim siyah beyaz bir film seyrettim. ismi yanlış hatırlamıyorsam, nürenberg duruşmasıydı. nazi savaş suçlarıyla ilgili yürütülen mahkemeyi konu ediniyordu. mahkemede, nazi mahkemelerinden birinde yargıçlık yapmış bir adamı canlandıran burt lancaster, filmin bir yerinde kendi avukatına itiraz ederek konuşmak istediğini söylüyor ve yaptığı şeyleri bilinçli yaptığını, yaptıklarının sonuçları üzerinde fikir sahibi olduğunu, ancak geriye dönüp baktığında tüm yaptıklarının büyük bir suç olduğunu kabul ettiğini söylüyordu. adeta günah çıkarırcasına, 'yaptıklarımın sonuçlarına katlanmaya hazırım. çünkü hakettim.' diyordu.
allah o günleri bizim ülkemize yaşatmasın ama, eğer bir gün böyle bir ortam yaşayacak olursak, şimdi kampanyalar düzenleyenlerden hiçbiri bu erdemliliği göstermeyecek. 'biz de pastadan pay kapmaya çalışanlar gibi, leşe yumulmuş akbabalar gibi, kişisel geleceğimizi garanti altına almak için sahtekarca gülerek kampanyalar yaptık. suçluyuz.' demeyecekler. aksine, kendilerine öğretildiği gibi, 'bizi de kandırmışlar yahu.' diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkışacaklar.
ben, bu utanca ortak olmayacağım. o gün eğer yaşıyor olursam, 'bu kepazeliğin, bu ihanetin bir parçası olmadım. hayır dedim.' diyeceğim.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. referandumda hayır diyecek yazarlar
-
2. yazarların evlerindeki 2015 ve 2017 oy tercihleri
2015 - 4 milliyetçi hareket partisi
2017 - 4 hayır
edit: harbi mi diye mesajlar geliyor. ne şaşırıyorsunuz. bir kişinin peşinden gidecek kadar aklını kiraya vermiş insanlar mı sanıyorsunuz milliyetçileri.
edit 2: zihniyeti zift karası olanlar hdp ile aynı tarafta mosonoz? diye soruyor. biz doğru taraftayız. kimin bu tarafa geçeceği bizi ilgilendirmiyor. böyle insanları gördükçe ne kadar doğru karar verdiğimizi bir kez daha görüyorum. -
3. murat boz
hele hele, insanlar gözyaşlarına boğulmuş murat boz evet diyince. gülmemek için zor tutuyorum kendimi. yarın hadise "ividd" dediği bir video yayınlasa "hç bklmezdm :((" diye yıkım yıkım yıkılacaksınız demek ki ahaha.
yavrucum, referandumdan evet ya da hayır çıkması murat boz gibileri ırgalamaz, sevgilisiyle o yılış yılış "bakın ne kadar pomçiğiz :))" pozlarını vermesine mani olacak bir gidişatı daha tünelin ucunda beliren metro ışığı kadar görünce pılını pırtını toplar istediği ülkeye kaçar gider. olan murat'ın acun ittirmesiyle çektiği evet videosuyla, gülse birsel'in nişantaşı'ndan doğru yazdığı "ay başka ülkeye gidip ne yapacaksınız" gazlı yazıları arasında pinpon topuna dönen sana olur. gün gelir bir bakarsın ne murat kalmış, ne ahmet ne arda, ne ayşe fatma, hepsi tüyüvermiş, boğazında gittikçe sıkışan bir urganla sen kalmışsın sadece. murat'ın evetiyle yıkılıp rakı reklamıyla umutlanacağına biraz kendi istikbalini düşün artık bence. -
4. 24 ocak 2017 rıdvan dilmen'in evet propagandası
2010 referandumu için "evet" kampanyasını da hakan şükür başlatmıştı. nerede acaba kendisi?
-
5. referandumda evet diyecek yazarlar
gelen cevaplardan anlaşıldığı üzere evet diyenler, ülkeyi amerikancı fethullah gülen çetesine teslim eden mevcut yönetimde hiçbir sorumluluk görmüyorlar. kandırılmış olmalarını hüsnüniyet olarak yorumluyorlar. tekrar kandırılsalar bile bunun da iyiniyetten kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.
- dağdaki çobanı hakir görenler değil, bilakis o çoban ziraat mühendisi de olabilsin diye eşit eğitim isteyenler hayır diyor. evet diyenler eşit eğitimi geçtik, eğitim sistemini resmen yap-boza çeviren 15 yıllık iktidara hiç bir sorumluluk yüklemeden evet diyorlar. kaldı ki çobanlık da önemli iştir, koyunlarını teslim edeceğin insan güven vermelidir. yoksa alır götürür pazarda satıverir. daha önce koyunlarını kasaba satan çobana tekrar şans verir misin? verebilirsin, ama başına gelecekleri kabullenmişsindir demektir. (bkz: jet fadıl) oysa yapman gereken o çobanı adli mercilere şikayet etmek, hakkını aramak. hukuk önemlidir. hukuku, yargı kararlarını tanımayan çobana iş verir misin?
- değişimden yanayım demiş sevgili kardeşimiz, değişim ilerleme yönünde olursa hepimiz değişimden yanayız. kaldı ki ben başkanlık sistemi istiyorum, ama böyle hukuku ayaklar altına alan, denetim mekanizmalarını yok eden bir yasa değişikliğine evet diyemem. bu önümüze getirilen anayasa ülkeyi yönetilemeyen, iç savaşlardan kurtulamayan anti demokratik afrika ülkeleri sınıfına sokacak.
- hayır da diyebileceğiniz bir ülkede yaşamıyorsunuz. şu an akp tarafından öyle bir propaganda yapılıyor ki hayır demek ile terör gruplarına destek vermek eşdeğer tutuluyor. ayrıca eşit şartlarda seçime gidilmiyor, akp devletin-vergilerimizin verdiği güçle, ele geçirdiği medya organları ile propaganda yapıyor, alenen hayır demenin "işini kaybetme" gibi sonuçları olacağı şeklinde gözdağı veriliyor.
- tayyip erdoğan'ın deneyimi ise bayındırlık hamleleri hariç kesinlikle tartışmalıdır. 10 yıl boyunca devletin her kurumunda kontenjan verdikleri bir cemaat temmuz ayında darbe yapmaya kalktı. ülkenin binalarını bombaladı. "aldatılmışız" diyerek hiçbir hesap vermek zahmetine girmediler. devletin tepesindeki kişilerin böyle bir itiraftan sonra en azından bir istifa etmelerini beklerdim. demokrasilerde böyle olur, istifa edersin, seçime gidilir, millet karar verir. öte yandan terör olayları ve ekonomide yıllardır süren gerileme (halka dolar bozdurun demek gibi komik çözümler) de bir "deneyim" sahibi olmadıklarının göstergesi. şu an hiçbir ekonomik plan olmadan, darbe sonrası ohal'i bahane ederek ülke yönetiyorlar.
bu anayasa değişikliği teklifi sadece ve sadece tayyip erdoğan'ın her daim başta kalacağı öngörüsüyle getirilmektedir. yarın allah kerim, sizlerin istemeyeceği bir kişi başa gelirse kenan evren'i mumla arar türkiye. ayrıca başkası gelmese de erdoğan bu anayasayla ülke yönetmeye çalışsa bile bu değişiklikler en fazla 3-5 yıl içinde yeniden değiştirilecekler. çünkü eminim her yaptıkları yasayı defalarca düzenledikleri gibi bu anayasa da eksik ve hatalı bulunacak, değiştirilmek zorunda kalınacaktır. sebebi de yetkin hukukçuların sırf ideolojik nedenlerle safdışı bırakılması, bu yetkin hukukçuların eleştirilerine kulak tıkanması.
böyle bir anayasa teklifini referanduma götürmek bile, türkiye için çok büyük zaman kaybıdır, büyük kötülüktür. bu katı ideolojilerinizi kenara bırakıp, düşünün, inceleyin, sorgulayın, öyle bir karar verin. propagandist trollerin çabalarını boşa çıkarın. çünkü türkiye'de çok pırıl pırıl insan var bu ülkeyi iyi yönetecek. sadece kılıçdaroğlu, sadece erdoğan yok emin olun.
(bkz: iktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar). yönetim arasıra değişmeli ki kimse "ben hep koltukta kalacam" rehavetine kapılıp yanlışlara sapmasın. türkiye'nin esas sorunu koltuğa yapışan yöneticilerdir. hiçbirini ayırd etmeden söylüyorum. o uçuşan küfürlerin de nedeni bu koltuk hırsıdır. -
6. h
hayır kelimesinin başlangıç harfidir. bu ara çok ihtiyacımız vardır. hayır hayır hayır.
he şeklinde okunur.
(bkz: profilinde hayır akımı başlatan yazarlar)
yaşasın tam bağımsız, demokratik, laik ve kurucu değeri mustafa kemal atatürk'ün izinde olan türkiye cumhuriyeti -
7. rıdvan dilmen'in fb kongre üyeliğinden çıkarılması
"şikebahçe'den beklenmeyecek harekettir"
bakın bu ülkenin bütün sorunu bu. eğer fenerbahçe evet videosundan dolayı rıdvan dilmen'i aforoz ettiyse bu harika bir olaydır. ses getirir. yürek ister. yayılması ve devamının gelmesi gerek. örnek olması gerek.
ama bir gerizekalı çıkıyor "şikebahçe'den baklenmeyecek hareket" diyor. adamın zaten zekası şikebahçe, 8taş, 6s gibi ilkokul seviyesinde. gel de böyle heriflerin yaşadığı ülkeden bir bok olmasını bekle. -
8. a
hemen hemen her isim soyisimde geçen alfabemizin ilk harfi.
(bkz: profilinde hayır akımı başlatan yazarlar)
yaşasın tam bağımsız, demokratik, laik ve kurucu değeri mustafa kemal atatürk'ün izinde olan türkiye cumhuriyeti -
9. r
alfabemizden bir harf. (bkz: geri vites) anlamına da gelir.
okunuşu re olan bu harfimiz bazı kimseler tarafından söylenemiyor ve çok tatlı olabiliyorlar.
(bkz: profilinde hayır akımı başlatan yazarlar)
yaşasın tam bağımsız, demokratik, laik ve kurucu değeri mustafa kemal atatürk'ün izinde olan türkiye cumhuriyeti -
10. 24 ocak 2017 evet kampanyasına katılan ünlüler
evet demelerine memnun olduğum ünlüler. bunlardan bir tanesi hayır dese şüpheye düşerdim. acaba ben mi yanlış düşünüyorum diye.
-
11. y
ismimde bulunmayan ve beni üzen alfabemizden bir harf.
okunuşu ye şeklindedir.
(bkz: profilinde hayır akımı başlatan yazarlar)
yaşasın tam bağımsız, demokratik, laik ve kurucu değeri mustafa kemal atatürk'ün izinde olan türkiye cumhuriyeti -
12. yurtdışındaki bim alternatifleri
-
13. ı
alfabenin en güzel harflerinden biri, yazımı kolay.
(bkz: profilinde hayır akımı başlatan yazarlar)
yaşasın tam bağımsız, demokratik, laik ve kurucu değeri mustafa kemal atatürk'ün izinde olan türkiye cumhuriyeti -
14. spotify
arkadaşlar bende 14 liralık kulak yok hele de şu paranın yok zamanında. elveda spoti seni özleyeceğim.
-
15. başkanlığa hayır için slogan önerileri
(bkz: hayır mı şer mi) bence en yaratıcı ve etkili olanıdır.
-
16. 25 ocak 2017 çatıdaki sniper'ın bana nişan alması
vakti zamanında inci sözlükte moda olmuş akımın saçma bir şekilde ekşi sözlüğe taşınması amacını taşıyan eylem. he canım sniper varmış da nişan alıyomuş da cümle yarı
-
17. arda turan
tam da uğur mumcu'nun ölüm yıl dönümünde ustanın sözü geldi aklıma :
"haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar... " ! -
18. penisi 25 cm'den büyük yazarlar zirvesi
-
19. fatih portakal
an itibariyle başkanlık sistemine hayır diyeceğini beyan etmiş gazeteci. helal olsun diyorum. medyaya bu kadar baskı varken bunu diyebilmek cesaret ister.
-
20. rıdvan dilmen
1990 yılıydı sanırım, üniversiteyi kazanamamıştım tabi; zaten öyle bir öğrencilikle kazanamamam çok normaldi, kimse üzülmedi, kimse şaşırmadı ve ben dayımın yanında işe başladım.
iş dediğim de, dayımın tekstil atölyesi var, ben de orada getir götüre bakıyorum. “onur üç numara sünger al. onur, kesimhaneden şunu getir, onur cuma günü tahsilata çık”
ne bir kız arkadaşım var hayatımda, ne de en ufak bir umudum.
fenerbahçe haricinde…
bir sene önce de fenerbahçe 103 golle şampiyon olmuş, içerdeki her maçına gitmişim, rıdvan bir top oynuyor, görmeniz lazım, anlatsam inanmazsınız.
fakat o sezona pek iyi başlamadık. neyse, bir pazar günü, belki de cumartesi, fener trabzon deplasmanında, ben de işteyim, dayımla havlu kesiyoruz, bizden başka kimse yok atölyede. ben sigara içme bahanesiyle dışarı çıktım, dayımın eski bir peugeot’su vardı 404 ya da 504 model. anahtarı da cebimdeydi hep, çünkü onun bagajına kolilediğimiz havluları koyardım. açtım kapıyı, oturdum içeri, radyonun düğmesini çevirdim, murat ünlü “yesiç’in müdahalesiyle rıdvan sakatlandı sayın dinleyenler, durumu ciddi gözüküyor, sedyeyle dışarı alıyorlar rıdvan’ı” diyor.
olduğum yerde sessizce ağladığımı hatırlıyorum, daha on yedi yaşında umutsuz bir şekilde hayatta kalmaya çalışırken, tutunduğum tek dal olan fenerbahçe’nin biricik sembolüydü çünkü rıdvan.
sakatlığı bir kaç ay sonra geçti ama toparlayamadı, kaç kere geldi, kaç kere sakatlandı, kaç kere futbolu bıraktı, hatırlayamıyorum bile.
ben rıdvan’ı bırakmadım, yorumculuğunu da sevdim, galatasaray puan kaybettiğinde gözlerinin içinin parlamasını da. hastalandığında üzüldüm, çok üzüldüm, iyileşmesi için dua bile ettim, dedim ya bir insanın çocukluk kahramanı olmak kolay değil, rıdvan benim kahramanım da değildi aslında, umudumdu o benim, önce fenerbahçe’nin sonra onun sayesinde ayakta kalabildim ben.
rıdvan’ı çok ama çok sevdim, bir manchesterli’nin cantona’yı sevdiğinden daha fazla sevdim. desteklediği partiyi bildiğim halde sevdim, çünkü ne olursa olsun o benim gençliğimin rıdvan’ıydı, partisi falan beni ilgilendirmezdi, hep kulak arkası ettim, kendisi için yazılanları, söylenenleri.
ama bu akşam “evet” diyeceğini beyan ettiği videosunu izlediğimde, içimde bir şeyler çıtırdadı. ya ben öldüm, ya da rıdvan’ı öldürdüm, ikisinden biri…
“güçlü türkiye için evet” derken gözlerinin içi parlıyordu rıdvan’ın. kazanacağından, doğru tarafta olduğundan emindi. basket maçında kelle koltukta izmir marşı okuyan fenerliler aklına bile gelmiyordu. gelse ne olacaktı zaten, utanacak mıydı bu saatten sonra? belli ki güçlü türkiye ile eşzamanlı hedefleri vardı rıdvan’ın, yoksa bir insan “cumhuriyet’in son kalesi” denilen bir camianın efsanesi olup böyle bir ifade kullanabilir miydı?
rıdvan, kusura bakma abicim, ben 45 yaşındayım, bu yaşıma kadar yapmadığım itlik, piçlik, şerefsizlik kalmadı, ortaokulda istiklal marşından da kaçtım, lisede 29 ekim törenlerine gitmemek için bin tane yalan da söyledim eve. ama ben hiçbir zaman cumhuriyet’ten vazgeçmedim.
ama anlaşılan o ki; sen çoktan seni sen yapan bu ülkeden, bu camiadan vazgeçmişsin, yolun açık olsun, ama bir kadıköy’lü olarak hatırlatmak isterim ki; türkiye cumhuriyeti de fenerbahçe cumhuriyeti de ilelebet payidar kalacaktır, sen bu iki cumhuriyetin de bir neferi, şerefli bir askeri olma şansını bu akşam kendi ellerinde yok ettin.
sen 8 numaralı çubuklunu bu akşam bütün fenerlilerin gözleri önünde yırttın ve çöpe attın.
seni hiç özlemeyeceğim.
edit: yazmıyordum sözlüğe kanzuk'un saçma sapan politikalarından dolayı ve bu böyle devam da edecekti, ancak cumhuriyet elden giderken benim prensiplerimin çok da önemli olmadığını düşünüyorum. o yüzden referandum sonuçlanana kadar bu entry burada dursun. çünkü cumhuriyet bildiğimiz, öğrendiğimiz her değerden daha önemli ve benim kanzuk antipatim de baki. sevgiler. -
21. beni terk etme diye ağlayan erkek müsveddeleri
beni terk etme diye ağlayan erkek de, kadın da normaldir, aşıktır, seviyordur.. müsvedde aksini düşünen, erkeğe tekme atma rolünü uygun görendir.
-
22. japonya'ya atom bombasının atılmadığı gerçeği
boşa harcanmış bir yazı. öncelikle ingilizce bilenleri buraya alalım
bir nükleer patlamada, patlamanın enerjisinin aşağı yukarı yarısı kadarı patlamanın basıncı ile salınırken, %30-40 civarı ise sıcaklık olarak yayılır. %5-10 civarı iyonize radyasyon, %5-10 civarı ise çöküntü radyasyon olarak salınır.
dolayısıyla tahrip yani patlama basıncı tahta ve kiremit evleri yıkarken, basınca dayanıklı taş köprü ve evleri yıkmayabilir. bunun yanında filmlerdeki gibi illa yerde bir çukur oluşması gerekmez çünkü atom bombası yere o kadar yakın patlatılmaz, daha havadayken patlar.
yayılan termal enerji ise napalm bombaları gibi yanmaya sebebiyet verir. bu bahsettiğimiz iki güç merkez noktasında en kuvvetli durumdayken, dışlara açıldıkça tahrip gücü azalır.
iyonize radyasyon ise patlama anında ortaya çıkar ve x ışınları, gama ışınları şeklinde kendini gösterir.
ardından da çöküntü radyasyonu yani nuclear fallout dediğimiz ve fallout oyun serisinden de bildiğimiz patlama sonrasında devam eden ışımalar ortaya çıkar.
pek çok kişi bu süreci nükleer santrallerin patlaması ile aynı kefeye koyuyor ve bu tamamen yanlış. nükleer santrallerde kullanılan yakıt çubukları uzun vadeli olarak radyasyon yayacak şekilde hazırlanmışlardır çünkü devamlı ancak düşük yoğunluklu bir ışıma talep edilir. haliyle bir nükleer santral patlayınca ilk termal ve basınç etkileri çok düşük olurken yaşanan bölge yüzyıllarca yaşanamaz hale gelir çünkü yıllar yıllar boyunca nükleer reaksiyonlar çekirdekte devam eder.
nükleer bombalar ise olabildiğince anlık yıkım sağlamak için tasarlanmışlardır ve patlamanın ardından çok fazla radyasyonun ortamda kalması hedeflenmez. patlama sırasında neredeyse tüm iş olup biter ve bombanın içerisindeki yakıt tamamen tükenerek yıktıktan sonra düşük bir çöküntü radyasyonu bırakır.
haliyle nükleer bombayı kafanıza yediyseniz ve hala yaşıyorsanız her taraftan yeşil mutantlar etrafınızı sarmayacaktır. zira artakalan radyasyon öyle beklediğiniz kadar yüksek ve yıkıcı değildir.
patlama anında merkeze yakın olan kişiler iyonize radyasyondan dolayı ciddi hasarlara uğrayabilirler ancak mesafe çoğaldıkça bu radyasyonun etkisi ciddi anlamda azalır. ayrıca iki şehre atılan bombalar da öyle dev nükleer bombalar değillerdir, ufak çaplı bombalardır.
vesselam iki dandirik resim ve insanlar sokaklarda yürüyü baksanıza diyerek bir halkın çektiği bu sefaleti yokmuş gibi gösteremezsiniz.
ekleme: #65843331 nolu entryde aşağılarda bir arkadaş iki nükleer silahta kullanılan uranyum miktarı ile nükleer santrallerde kullanılan nükleer materyal miktarına dair bilgiler vermiş, çok da güzel etmiş. silahlardaki nükleer maddeler bir kaç pound ağırlıkta olurken, çernobilde havaya karışan radyoaktif madde miktarı tonlarla ölçülüyor. -
23. baş örtüsünden dolayı okuyamamış efsane nesil
konu arap ve deve sikmekten, referandumda kullanacakları oya kadar gelmiş ve o mağduriyeti dibine kadar yaşayan benden başka bu konuda yazmış bir kişi yok, her zamanki gibi.
hala bunu konuşuyorlar diyen var, valla burada görmesem, bunu yaşayan arkadaşlarımla konusunu bile açmıyoruz ama evet hala konuşabilirim. benim hayatım karardı, ben olduğum gibi bu devletin okullarına kabul edilmedim, bizler üniversite önlerinde coplandık, benim arkadaşlarım bu sebepten aileleri tarafından reddedildi, benim bir arkadaşım bu yüzden yaklaşık bir sene okula gidiyorum diye dışarı çıkıp yurtdışı sınavlarına hazırlandı ve kazandı, burs buldu, giderken ailesine durumu söyledi. bizler çok yaralıyız ve bunu yaşamamış bir insanın bize tek kelime etmeye hakkı yok. hakkı yok ama konuşurlar neden? burası türkiye ve standart bir türk, her konuda utanmadan konuşabilir.
gerizekalı olduğumu, aslında kocaya varmak istediğimi, yasağı bahane edip okumadığımı, jeepe binip makyaj yaptığımı falan yazmışlar. birileri var, benimle ilgili konuşuyorlar ve tek kelimesi doğru değil, bakın hala mağdurum?
böyle tipler çıktı, her konuda konuşuyorlar, anne olsak salağız, olmasak plaza kaşarıyız, okusak "bak okunuyormuş ama işte kocaya gitti", okumasak "kezbanmış" böyle mal mal konuşup, kadını her şartta aşağı çekiyorlar. ister evlenirim, ister sonsuza kadar bekar kalırım, ister çalışırım, istersem evde bütün gün çay içer kurabiye yerim ama beni devlet okuluna kıyafetimle kabul etmemenin hiçbir mazereti yok.
o günlerde irtica diyene gülünüyormuş, bak başörtüsü kaç yaşına inmiş. haklıydı yani yasak?
bu nasıl bir gerizekalılık ki, o yasaklar yüzünden binlerce kadının iş hayatına atılamadığını, belli bir hayata mahkum edildiğini göremiyorsun? aileden yaralı, sosyal çevresi dar, tek amacı okuyup kendine bir hayat kurmak olan kaç tane genç kız gecelerce ağladı haberin var mı? yok, çünkü sen bir zavallısın.
bizim nesil aydınlıktı. çok kitap okurduk, tahsil hayali kurardık, sağlam dostluklarımız vardı, ailelerimizi aşıp bir şeyler yapmak istiyorduk, bakın ne oldu? hayatı snapten takipçi kasmaktan ve selfie çekmekten ibaret bir nesil geldi. bu ülkenin düzeni öyle iğrenç ki, verdiğinin karşılığını fazlasıyla alarak bir denyo nesil üretti. bizim derdimiz vardı. derdimizi piç ettiler. bizim hayallerimiz vardı, yıkıp geçtiler. şimdi dertsiz, hayalsiz, sığır nesil geldi, sepet üniversitesinde gudik bölümü falan okuyorlar.
bu nasıl bir gerizekalılık ki, okula giremeyen kadından jeepe binen kadına bağlantı kurulabiliyor? beş kuruşum yok, arabam da yok, ak parti'de çalışmıyorum, bugün eşime hediye almak için akla karayı seçtim, şimdi bu durumda senin için haklı mıyım sığır kardeş?
ben böyle yetiştirmiyorum çocuğumu. kimseye edilen haksızlığı normalleştirmiyorum, kimsenin bir şeyini "siken" insan yetiştirmiyorum, son derece disiplinli, terbiyeli, kafası hayallerle dolu, dünyaya objektif bakan bir evlat yetiştiriyorum. sen bu kafayla ne yetiştirirsin bilmiyorum. ben senin gibi evladım olsun istemiyorum. -
24. ey türk gençliği
(bkz: birinci vazifen)
-
25. istanbul maltepe'de sokak köpeklerini döven esnaf
her an "eğonomi çoğeyi" diyecekmiş gibi duran bir orospu çocuğu barındıran video başlığı.
-
26. ekşi itiraf
-
27. hayır kampanyası başlatabilecek futbolcu
şuraya yabancı sporcu ismi yazıyor olmamız bile acziyetimizin, yarağı yediğimizin resmidir.
-
28. yazarların favori dizi bölümleri
prison break'in ilk sezon finali,
oz'da ilk sezonlardaki isyan bolumu,
breaking bad'de ilk bolum,
friends'in thanksgiving bolumu,
curb your enthusiasm'da kufur eden ascinin oldugu bolum,
the office'de michael'in jim ve pam'i yemege davet ettigi bolum, -
29. start/stop sistemi
beni müthiş şekilde rahatsız eden sistem. motor kendi kendine kapanıp, içerisi komple bir sessizliğe gömülünce, sürekli olarak bir şeyler ters gidiyormuş hissine kapılıyorum. yolun ortasında kalmışım, motor bir daha çalışmayacakmış gibi geliyor.
-
30. hayır'lı işler
bir slogan yüzünden referandumda kullanacağı oyu değiştirebilecek kadar gerizekalı bir seçmen varsa zaten ona evet demek yakışır. shshsj kararsız seçmen şu slogan yüzünden evet diyecekmiş. o "kararsız" seçmenin, çevresinde olan bitenden haberi var mı acaba değil bu slogandan haberi olsun.
-
31. rıdvan burak arda türk gençliğinin liderleridir
(bkz: türk gençliği bitmiş o zaman)
-
32. ekşisözlük'teki iki yüzlü demokrasi
görünmeyen ve olmayan şeylere inanıyorsun. dış mihraklar, faiz lobisi, üst akıl, ülkemizi kıskanan almanlar...
zaten 14 yıldır iktidarda olanın hala güçlü türkiye isteme sloganına inanıyorsun ve "14 yıldır her türlü güç sendeyken güçlendiremedin de şimdi mi güçlendireceksin" diye sormuyorsun
tek adam rejimine inanıyorsun, hukuka demokrasiye inanmıyorsun
yetmiyor, tek adam rejimine hayır diyenlere vatan haini damgası vurup işin içinden çıkıyorsun. onları dinlemiyorsun..
hacı sen ne istiyorsun gerçekten? yani referanduma evet denilince, uçacaz coşacaz mı sanıyorsun?
ne değişecek?
yılbaşı gecesi optimizmi var sende...
nasıl yeni yıla girince herşey düzelecek sanıyoruz, sen de sanıyorsun ki 3 nisan sabahı türkiye şahlanacak.
öyle olmuyor hacı, oyla seçimle (tek adam) rejim değişikliği ile bi ülke şahlanamadı daha...
hukuk ile demokrasi ile şahlandı, ekonomi ile eğitim ile şahlandı.
reformlarla şahlandı. üretimle şahlandı. iş ahlakı ile şahlandı.
tek adam rejimi ile şahlanan 20inci yüzyıl ülkesi yok
600 yıl öncesine hayal eden 20inci yüzyıl ülkesi yok
topraklarında güneş batmayan britanya bile 300 yıl öncesinin hayallerinde yaşamıyor
bak bir tane tek adam rejimi var, o da kendini ayrı bir boyutta sanıyor (k.kore)
halbu ki güney korede tek adam rejimi ile yönetilmeyen kardeşi ekonomi eğitim hukuk sağlık alanında fersah fersah ötesinde. -
33. asena atalay'ın caner erkin'i icraya vermesi
(bkz: türk kızı)
allah'ı = para
45 bin tl kayak masrafı ne lan? kayak merkezine gitmiş olamaz, kayak merkezini istinye park'a getirtti ellaağm. -
34. 25 ocak 2017 dolar kuru
biz bunları kitaplarımızda yazmıştık vol 2
dünkü kur başlığında bir arkadaş, yorumumla aklı sıra dalga geçip ekran görüntüsü almış, o da yetmemiş öğlen 4 sularında "3.74 oldu çok iyi bildin" diyerek bana mesaj atmış.
dün akşam 6'dan sonra kur dediğim gibi yükselişe geçince bu arkadaş, ne hissetti hala merak ediyorum zira cevap alamadım. dün kur, 3.80'i kıramadığı için şükretsin ama bugün 3.84 görülecek...
bazılarının islami bankacılıktan devşirme merkez bankası başkanının bindiği at kadar benim hipodrom sevmişliğim var diyerek bitiriyorum.
dip not; ekonomi çok iyi...
11 saat sonra edit : arkadaşın seviyesine düşüp kendisini ifşa etmeyeceğim zaten gören görmüştür ama kendisine şu şarkıyı hediye ediyorum...
ayrıca, arkadaşlar, ben mesih değilim; 250 farklı mesajda, 250 farklı kuru, 250 farklı zamanda ne olur diye sordunuz. bunları bilme şansım yok; böyle bir yeteneğim olsaydı peygamberliğimi ilan ederdim.
bu arkadaşın dediği tek bir doğru şey var ise o da alın terinizle kazandığınız parayı başka bir insanın lafı ile riske atmayın. -
35. 24 ocak 2017 cem yılmaz'ın alo demesi
üniversitede bir hocamız vardı. çevresinde herhangi bir sorun problemi olunca ufak ufak yanlamasına yengeç gibi ilerleyerek ortamı terkediyordu. tek düşüncesi "bir pislik çıkmadan bugün de evime gitsem" olan bir adamdı işte.
bugün uğur mumcu'nun parçalanmış arabasının önüne karanfil koyduk annemle. çocuğum olunca onunla da gideceğiz.
bu entry'i kendisinin bir sözü ile bitireyim.
tahta.
zoruna gitmesin. -
36. müşahit aranıyor
üst edit: ben bu çağrıyı yaptığımda daha kısıtlı bir yer, kendi seçim bölgem için yapmıştım. ama gelen tepkiler insanların bu işe ne kadar gönüllü olduğunu ve benim açtığım başlığın yanlış ve kısıtlı olduğunu gösterdi. bu sebepten moderasyondan ricam başlığı ' gönüllü müşahit oluyoruz kampanyası ' olarak degiştirmeleri.
başkanlık sistemi için yapılacak olan referandumda gönüllü olarak görev yapmak isteyenlere yapılan çağrı.
tanım faslını geçtikten sonra diyorum ki haydi bakalım ekşinin siyaseti sevenleri, burdan sürekli ahkam kesenleri, ota boka laf atanları harekete geçip bir şeyler yapma zamanı. eğer sizde hiç bir şey yapmasam/ yapamasam bile en azından seçimlerin adil bir şekilde yapılmasına katkı sağlıyayım diyorsanız işte size fırsat.
benim bu çağrım istanbul kartal için geçerlidir. eğer bu bölgede oturuyorsanız, yada oturmuyorum ama yinede gelirim diyorsanız lütfen yeşillendirin.
ve son olarak şunu söyliyeyim ben bu çağrıyı bir siyasi parti adına kendi insiyatifimle sorumlu olduğum okul için yapıyorum (ille parti ismi ver diyenlerde yeşillendirebilir). bana göre gönüllü olanların hangi partiden yada siyasi görüşten olduğunun bir önemi yok maksat adil, sorunsuz ve hilesiz bir seçim olsun ama gönüllü olmak isteyenlerin bilmek isteyeceğini düşünerek söylüyorum hayırcı cephedeniz.
edit: belirttiğim gibi benim çağrım istanbul kartal için geçerli. ama başka yerlerde yaşayıp müşahit/ gözlemci olmak isteyenler de var ise kendilerine yakın hissettikleri partilere başvursunlar seve seve kabul edilirler.çünkü gerçek anlamda hem oy verme sürecinde hem sayım sürecinde sizlere ihtiyaç var. eğer benim siyasi partiyle işim olmaz o zaman ne yapacağım diyorsanız size adres olarak oy ve ötesi'ni gösteririm. bu işe girmeye niyetlendiyseniz organizasyon ve eğitim faslını düşünerek fazla geç kalmamanızı öneririm.
edit 2: başka il ve ilçelerde gönüllü olmak isteyenler ne yapmalı?
öncelikle eğer müşahit değilde sandık kurulunda görev almak istiyorsanız acele edin. yapmanız gerekenlere gelince:
* eğer kendinizi yakın hissettiğiniz bir parti var ise oturduğunuz ilçede olan ilçe başkanlığı ile temasa geçip oturduğunuz mahallenin parti temsilcisinin ismini ve iletişim bilgilerini isteyin. sandık kurullarını ve müşahitleri belirleyip ilçeye iletecek olanlar mahalle temsilcileridir.
* siyasi partilerle uğraşmam bana daha sivil bir şeyler lazım diyorsanız adresiniz bence oy ve ötesi'dir. geçmiş seçimlerde bu işin altından iyi bir şekilde kalkabileceklerini kanıtladılar. belki de tek handikapları, müşahit olmak için bir siyasi partinin size müşahit kartı vermesi lazım. oy verme alanına (yani sınıfa) girebilmek için bu kart şart. oy ve ötesine ldp dışında pek destek veren siyasi parti olmadığı için bu kartlardan tedarik etmeleri biraz zor oluyor.
gönüllü olmak isteyenlere tekrar hatırlatmak isterim ki önümüzde daha zaman varmış gibi görünse de organizasyon ve eğitimler düşünüldüğünde şimdiden basvurmaniz gerekiyor.
edit 3 : çaylaklardan gönüllü olup ulaşmak isteyenler sadeceoyun1@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler.
edit 4: sözüm sandığa gidip beklesem ne olur işi sonuçları bilgisayara girerken hallediyorlar diyen yazarlara. eğer sayımın düzgün bir şekilde yapılması sağlanır ve sonuç tutanağının ıslak imzalı bir nüshası adına görev aldığınız siyasi parti yada stk (oy ve ötesi) yetkililerine verilirse bu sorunu halletmiş olursunuz. ysk'da sonuçlar şehven yada isteyerek yanlış girilse bile bu tutanak sayesinde itiraz ve düzeltme hakkınız oluyor.
edit 5: moderasyondan ricam başlığın "müşahit oluyoruz kampanyası" olarak değiştirilmesi. bu şekliyle daha çok kısıtlı bir bölge için havası oluştu. gelen tepkilerden gördüğüm kadarıyla bu sadece istanbul'un bir ilçesi için değil daha geniş kapsamlı bir duyuru oldu. -
37. en güzel erkek parfümü
(bkz: terre d'hermes by hermes)
-
38. antidepresan etkisi gösteren şeyler
-
39. tüik'in enflasyonda gıda payını düşürmesi
karakter sınırına takılan asıl hali şöyle: tüik'in gıda ürünlerinin enflasyon sepetindeki oranını düşürmesi olacaktı.
ekonominin çok iyi olduğunu vurgulayalım önce. tabii ki yalan değil. norveç'in ekonomisi çok iyi değil mi? eee
arkadaşlar baktılar enflasyon çok çıkacak zira doların yükselişi ithal gıda artı yakıta ve oradan yerli gıdaya da zam olarak yansıdı ve daha da yansıyacak.
e baktılar enflasyon da uçacak. o zaman tuik uzmanları neyi çare olarak gördüler?
tüfe için sepette %23.68 olan gıda ağırlığını * %21.7 ye
üfe için sepette %20.40 olan gıda ağırlığını * da %18 e düşürdüler.
bakın, ne kolay, artık enflasyon da düşer ve ekonomimiz "süper" olur.
make türkiye great again tüik!
edit: kaynak neydi kaynak emekti. -
40. bilgisayar mühendisliğinin çok abartılmış olması
(bkz: bu bulut sistemi dedikleri bir şey var şimdi)
binali sen misin? -
41. 2 nisan 2017 anayasa değişikliği referandumu
2012ye kadar akp ye oy verdim, destekledim. en son anayasa referandumunda evet dedim.
bu referanduma evet diyen ağır andavaldır. açıkça "gerizekalı" nın ya da "ahlaksız" ın sözlük tanımıdır. yani okuduğunu anlamayan,anlamadığını anlamayan ya da kendi çıkarı için vatanını ve milletinin geleceğini riske atan bir orospu çocuğudur.
bu kadar net. -
42. koskoca starbucks'ın sek süt kullanması
koskoca starbucks ama kahveyi hayri yapıyor sevgili kardeşim ne bekliyorsun.
-
43. akp'li erkek ile laikçi çomar kızın sevişmesi
yalnız gündem bu kadar güzel özetlenemezdi. böylesine harikulade...
yorumlasam, tadı kaçacak güzelliği bozulacak diye korkuyorum. öyle. gerçekten. şaka değil.
akp'liler, diğer insanlara özellikle laikçi dediklerine inanılmaz şekilde, sorgusuz sualsiz bir teslim alma, buyruk manyağı yapma isteği ile yaklaşıyorlar.
günümüz ortadoks kültürünün standart maço erkeği ile böylesine güzel şekilde özdeşleşmiş bir partiyi de tebrik etmek gerekir. toplumun damarını böylesine tutabilen... eğer hikaye gerçekse ya da en azından arzulanan durum ise bence dünya'da ve hatta siyaset tarihinde(benim bildiğim kadarıyla) böyle özdeşleşmenin eşi benzeri yok.
standart türk erkeğimiz(lütfen alınmayın genelleme bir tablo çizmeye çalışıyorum), aşağılık kompleksli, kendini kocaman bir penis olarak gören, ve penisini de bıçak olarak bir cezalandırma aracı, üstün gelme aracı olarak düşünen bir arkadaşımız, içimizden biri, mahallemizdeki berber, memlekette kahvede oturan amca, bir akrabamız. içinde bilmediği bir şeylere, çok da farkında olmadığı bir öfke var. genç, enerjisi yüksek. libidosu tavan. ama cinsel sorunun bini bin para. hayatı boyunca hep kafasına vurulmuş. gerek okulda, gerek aile içinde, sonra toplumda bir takım insanlar bunlara "ıyy öküz" demiş. sonra da öyle olduğuna inanmış. ama bu inanç ve var olmaya devam edebilmek: bir bünyde zor. o yüzden birini bilinçdışına itiverdin mi, tamam.
kadınlar zayıf, penisini sokabildiği kadınlarsa fahişe. çünkü aslında kendisi sevilmeyecek biri ve yapılan(uygulanan demek lazım zira bu sokmak, becermek, yapmak tarzında) eylem daha da feci. kız bunu nüfusuna geçmeden kabul ediyor bir de! kız çığlık atmış, "heralde" zevkten? çok da önemli değil. zaten olay tüm hayatın hırsını bu kendinden bile düşük olabilen canlıdan çıkarmak. acı çekmesi tercih edilir.
birisi gelmiş, kürsülere çıkmış, pop star gibi bir eda. arkadaşa, aslında her haliyle, kendiyle hiç yüzleşmese de, dağ gibi taş gibi aslan kaplan olabileceği ümidini vermiş. herhangi bir entellektüel seviyede insan kendi ile yüzleşmeme ve bir ömür o şekilde aslan ve kaplan olabilme fırsatını kaçırır mı? siz hiç kaçırdınız mı "laikçiler"? o da kaçırmıyor işte.
yine standart şekilde pragmatist ve ikiyüzlü. seks yapabilmek için hem kendi yaklaşımını saklıyor hem de aslında inancına uygun olmayan şekilde davranıyor. ihtiyacı olunca. ama eğer seks yapamayacaksa, eminse yani, direkt namussuz olduğunu söyler. sakınmaz.
penisler sokulur. intikamlar alınır. intikamın alındığını ifade etmek için bu hikaye anlatılır. "laikçiler" rahatsız olsun. kendilerine bir şey girmiş, sikilmiş, kirletilmiş hissetsin o kadının şahsiyetinde. bazısı hissetmiş de... birbirine müstahak bunlar. penis ile yönetim ele geçirilir. yılların cezası verilir. mağdurluk biter. -
44. ahmet çakar
meğer en büyük sıvacı kendisiymiş. bunu bugün öğrendik..
-
45. lindsay lohan'ın faruk sabancı'yla beraber olması
buna 18'indeyken yürüyecektin faruk. içtiği alkolden kokainden ahı gitmiş vahı kalmışken değil.
bu lohana da piyasası düştükten sonra türkiye'ye emekliliğe gelen işporta yıldız futbolcular gibi olmuş. yazık lan. -
46. sözlük yazarlarının okurken zorlandığı kitaplar
12 yaşındayken faust'u okumaya kalkmıştım. kitabı bitirebilmek için kendimi bayağı hırpaladım ama nafile. sınıfın bir köşesinde kıvrandığımı farkeden öğretmenim "yaşına göre ağır bir kitap, büyüyünce okursun bunu" diyerek elime gulliver'in gezilerini tutuşturmuştu.
artık büyümüşümdür heralde. tekrar deneyelim bakalım bu sefer bitirebilecek miyim? -
47. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı
gece gece evinde oturan, uykusu tutmayan, sohbet edecek bi iki insan olsa fena olmazdı diyenler olarak her gece toplanıp muhabbet ediyoruz, genelde günün ilk ışıklarına kadar da devam ediyoruz. haydi gelin.
http://tinychat.com/otobus
not: 2 adet çok basit kuralımız var;
1. küfür etmiyoruz, çünkü gerek yok. herkes buckingham dükü gibi düşünün.
2. cinsiyet sormuyoruz, imasını da yapmıyoruz, çünkü gerek yok. herkes trans gibi düşünün.
not2: kanal mevlana kapısı ya da özgür düşünce platformu değil, sadece sohbet kanalı, daha fazla beklentisi olan gelmesin n'olur, ayıklamakla biz uğraşıyoruz sonra. maksat azınlıkta olan hoşsohbet ve uykusuz insanlar olarak bir araya gelip güzel güzel sohbet etmek ve yatıp uyumak. bu kadar. -
48. murat boz'u unfollow ediyoruz kampanyası
(bkz: niye follow ediyordunuz ki?)
-
49. atatürk'ün buyruklarının kanun sayılması
o dönemde orta asya'da at koşturan enver paşa dışında kimse sorumluluk alamazken ulu türkçü mustafa kemal bütün sorumluluğu üstüne almıştır.
araştırırsanız görürsünüz diğer asker-yöneticiler tir tir titrerken mustafa kemal hızlı sevk ve idare için belirli bir süre karşılığında bu görevi almıştır.
kısaca 1920'lerden, mustafa kemal'den size ekmek çıkmaz.