ceydadiyebilirsiniz24
profili

  • 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi

    batıl inançlarım yoktur ama kaderin bazı ufak cilvelerine hayır demem…

    28 mayıs 2023 yalnızca gezi'nin 10. yıldönümü olmayacaktır.

    çoğu şeye bakışımı değiştirmiş, halen de yediğim içtiğim mekanlarda bile etkisi olan, yakın tarihte ülkemizde yaşanmış en onurlu olay.

  • 27 mayıs 2023 kemal kılıçdaroğlu tweet'i

    seçimden 1 gün önce, maçları da (futbol olduğunu varsayıyorum) trt'de ücretsiz yayınlayacağız diyerek bombayı bırakmıştır :d

    https://twitter.com/…?s=46&t=4u4ibkgz1enjjkl0udjpqq

    ekonomik ve sosyal vaadlerin pek umursanmadığını anladı sanırım, asıl gerçek problemlere değinmeye başladığına göre* %70 gibi bir oranla kazandık diyebiliriz. ha kaçak yayıncıların oylar gitti ama çok sorun değil, fenerbahçe'ye forvet + kaleci ve jorge jesusla sözleşme uzatma sözü de bekliyoruz.

    kusura bakma selçuk. bazı kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için. biz seni unutmayacağız.

    --- spoiler ---

    seçimi kazandıktan sonra, ilk imzalayacağım kararnamelerden biri, maçların artık şifresiz olarak trt'de yayınlanmasını sağlamak. milletin küçücük zevklerini bile çaldılar. böylece milleti trt'yle de barıştıracağım ve trt gerçekten milletin kanalı olacak.

    --- spoiler ---

  • montajcı sahtekar

    “bundan sonra kalp yapanın amk.”

    - kemal kılıçdaroğlu

  • 16 mayıs 2023 kemal kılıçdaroğlu'nun tweet'leri

    mesaj nettir.

    https://twitter.com/…?s=46&t=4u4ibkgz1enjjkl0udjpqq

    14 mayısta ilk oyunu kullanmış bir genç olarak daimi kendisinin ve sandıklarımızın arkasında olacağım. burayı okuyan herkese de mesajımdır, özellikle belirli bir saatten sonra sandıkların başında sadece akpnin kendi müşahitleri kalıyor ve 400 kişinin oy verdiği sandıktan bir kişi bile kendi oyunu beklemiyor.

    herkes başkası gider diye beklemiyor. arkadaşlar bunu şansa bırakma şansımız yok. 28 mayısta herkes oy verdiği, hatta oy verdiği sandıkta sayım bitince diğer sandıkların başına. gönüllü insanlara ihtiyaç var. pazar günü koca okulda 3-4 kişi kaldık akşam. yakasında sarı rozet olan akpli müşahitlere itiraz edince kimse umursamıyor sayı azlığından ötürü. sayıca üstünlük önemli.

    imkanı olan herkesten ricam. okullarda olun. zira kimse olmuyor. gerçekten olmuyor. sahip çıkın. ben 28 mayıs akşamı burada kendimi yırtmak yalvarmak istemiyorum lütfen sandıklara diye.

    ve daha da önemlisi oy kullanın. bu karanlık tünelden çıktık çıktık, dönüşü yok.

    bu saatten sonra “ben demiştim abi aday olmasın” minvalinde söylemlere gerek yok çünkü bir işe yaradığı yok. elimizdekinin sonuna kadar arkasında olup desteklediğimiz sürece gerçekten, samimi söylüyorum zafere yakınız.

    anadolunun cahilliği 2 haftada çözülecek gibi değil, o yüzden iş başa düştü.

    "şayet bir gün, çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. kurtarıcı kendiniz olun!”

    selametle.

    --- spoiler ---

    ilk tur bitti. en büyük gerçek şu ki, sandıktan değişim mesajı çıkmıştır. değişim isteyenler artık bu ülkede istemeyenlerden daha fazla. ancak şurası da net, bu kadar ceberut bir iktidardan kurtulmak için çok daha fazla mücadele etmesi gereken taraf da biziz.

    genç arkadaşlarımın mesajını da aldım. başım üstüne. onların kaygılarını gidereceğim ama onların da beni duymasını istiyorum. öyle bir noktada ki her şey, domuz bağcılar yüce meclis'e gönderildi! kadınları cansız birer eşya gibi sahiplendirmek isteyenlere bütün yolları açtılar.

    en büyük kazığı da gençlere attılar. sizin hiçbir şeye yetecek paranız yok. bir kahveyi bile düşünmek zorundasınız. yaşama sevinciniz çalındı. oysa gençlik kaygısızlıktır. bunu bir gün bile yaşatmadılar size. bizler tartışırken, onlar size karşı birleşmiş durumda.

    şimdi bir bakalım, günün sonunda elimizde ne var? dipsiz bir karanlık… farkında mısınız? gençliğiniz bir daha gelmeyecek. 12 günümüz var, bu karanlık tünelden çıktık çıktık…

    --- spoiler ---

  • 2023 azerbaycan gp

    tribünlerde bir pankart :)

    görsel görsel

  • kemal kılıçdaroğlu

    kemal kılıçdaroğlu nasıl biri mi?

    --- spoiler ---

    fotoğrafçı utku demirsoy: "17 yaşındayken babamın kansere yakalandığını öğrendim. babamı umursamama lüksüm yoktu. babam benim kahramanımdı. çaresizliği, dibe çöküşü, çıkış bulamamayı iliklerime kadar hissediyordum. çok yalnızdım. ruhum bedenime dar geliyordu. hala umudumun var olduğuna odamdaki fotoğraf makinasını gözüme kestirdiğim an fark etmiştim. 17 yaşında bir çocuk için zar zor şeylerdir ne istediğini bilmek. kanserin tedavisini bulamıyorsam, fotoğraf sergisini açabilirim diye düşünmüştüm.

    kanser hastalarının moral ile tedavi olduğunu duymuştum bir yerlerde. bu fikir hem babamı hem de diğer hastaları iyileştirebilir, hastalığa yakalanmamış insanlar için de bir farkındalık yaratabilirdi belki. dikkat çekici kişilerin portrelerini çekerek, kansere dair birer cümle kurmalarını isteyecektim. internetten ulaşabildiğim her ünlünün fotoğrafını çektim bu sergi için. okulda tost yemiyor, tost bütçemi ünlülerin fotoğraflarını çekebilmek için dolmuşa veriyordum.

    tam otuz dokuz ünlüyü fotoğrafladım, ancak kırka ulaşınca bitirecektim. kırkıncı kim olacaktı? hadi kırkıncıyı çektim diyelim, fotoğraf sergisini hangi para ile açacaktım? sergi salonu, matbaalar, davetiyeler çok zor bir iş fakat gerçekten inanmıştım. bir yandan fotoğraflar çekiyor, bir yandan da sponsor bulabilmek için memleketteki bütün belediyelere, sivil toplum kuruluşlarına, şirketlere emailler atıyordum. kimse geri dönüş yapmıyordu. 9 kasım akşamı aklıma dahiyene bir fikir geldi.

    ertesi gün anıtkabirde olacak resmi törene okulum ile katılacaktım, ancak devlet protokolüne ulaşabilmem için öğrenci olmam yeterli değildi. basın kartına hiç benzemeyen, ama çok andıran bir kart yapıp boynuma astım. ulusal televizyon kanalları canlı yayında devlet erkanını çekerken onların arasına amatör fotoğraf makinam ile sıvıştım. koskoca devlet büyükleri ile aramda 30 santimetre vardı.

    başbakanlık koruma polisi benim basın mensubu değil öğrenci olduğumu fark edip, “ne işin var senin burada geç çabuk sırana!” diye beni azarladı. ben arkamı dönmüş giderken anıtkabir'de görevli bir subay beni kovulmuş bir gazeteci sanarak beni yanına çağırdı. “ona ne oluyor, buraya asker bakar! gel bakalım benimle!” diyerek beni en güzel kareleri çekebileceğim ve basın mensuplarının geçemediği özel bir yere götürdü.

    ben orada fotoğraflar çektim ancak, fotoğrafını çektiğim modeli yönlendiremediğim hiçbir fotoğraf benim için bir anlam ifade etmiyordu. tören bitti, devlet erkanı dağılırken bir anda kemal kılıçdaroğlu ile burun buruna geldik. “merhaba efendim, ben sizin portrenizi çekmek istiyorum, beni lütfen arayın…” diyerek kartvizitimi verdim. çevremdeki herkes, “koskoca kemal kılıçdaroğlu, 17 yaşında birini mi arayacak? peh..” diyerek ihtimal vermediler. ama dedim ya, ben hala umudun var olduğuna inanıyordum.

    yaklaşık bir ay sonra telefonum çaldı. telefonumun çaldığı anda lisede sınıfta oturuyordum. boş dersti. sınıf çok gürültülüydü. “efendim?” dedim.. “merhaba utku bey, sayın kılıçdaroğlu'nun makamından arıyorum.. yoğunsunuz sanırım başka bir zaman arayalım.” dediler. “yok yok müsaitim buyurun” dedim ciddi bir ses tonu ile. “sayın kemal kılıçdaroğlu cumartesi günü saat 14.00'te sizi bekliyor” dedi. kulaklarıma inanamadım! sanırım çevremden aldığım olumsuz tepkilerden dolayı, benim umudum bile sönmek üzereydi.

    cumartesi günü saat 14'e 5 kala kemal kılıçdaroğlu'nun odasındaydım. “merhaba çocuklar nasılsınız?” dedi ve gün kurusu ikram etti. epey bir bizimle sohbet etti, hikayemi dinledi. ardından kendi yaptığım amatör ışıklar ile fotoğraflarını çekmeye başladım. oradan birisi “başkanım gülümseyin!” dedi. “sen karışma, utku beni nasıl yönlendireceğini bilir” diye yanıt verdi kılıçdaroğlu. kendimi mükemmel hissediyordum. fotoğraf çekimini bitirince, “yahu utku ne diyeceğim, senin sergine biz destek olalım!” dedi. gözlerim faltaşı gibi açıldı. dönemin çankaya belediye başkanına telefon edip, sergi sponsoru olmalarını istedi. sanırım bugüne kadar hayatımda bana yapılmış olan en büyük jestti.

    babam her geçen gün gözümün önünde eriyor, ve babam vefat etmeden sergimi açmam gerekiyordu. kırkıncı portrem kemal kılıçdaroğlu idi. birkaç hafta içerisinde sergimi açtım. sergimi açtıktan 3 gün sonra babam vefat etti... hayatımın en mutlu ve en üzgün haftasını aynı zamanda geçirdim. bu yaşadığım olay haber değeri taşıyordu. tesadüfen aldığım gazetede kendi haberimi gördüm. sonra gidip marketteki tüm gazeteleri aldım. hepsinde çıkmıştım. aradan yıllar geçti, bu süreç boyunca hiç kemal kılıçdaroğlu ile görüşebilme fırsatı bulamadım. mansur yavaş'ın kızının düğününde bir araya geldik. beni görür görmez tanıdı. “baban nasıl oldu?” dedi. kulaklarıma inanamıyordum. nasıl yani? nasıl? unutmamıştı... “kaybettim efendim.” dedim. çok üzüldü, bana moral verecek birkaç cümle kurdu ve o dönemki azmimden dolayı tebrik etti.

    17 yaşındaki bir insan rüzgar misali nereye savrulursa o yöne gider. yaşına bakmadan insanlara değer verebilmek büyük erdemdir. o gün kılıçdaroğlu kartvizitimi çöpe atsaydı ben belki de bambaşka bir yöne savrulmuştum... "

    --- spoiler ---

    sana söz yine baharlar gelecek!

    artık iyi kalpli insanlara ihtiyacımız var.

    bu floodı ilk tiktok'ta gördüm ve yorumlarda oy verme çağında olduğunu düşündüğüm bazı gençlerin düşüncelerinin biraz da olsa değiştiğini görmek gerçekten hoşuma gitti. hem kendi yaşlarına yakın bir yaşta bu olayın yaşanması hem de şu dönemler atatürk-din ikilisinin sömürülmesi şeklinde giden siyasi ortamda biraz da hayati gerçeklerin konuşulması hoşlarına gitmiş diye düşündüm.

    orayı kullanmayan gençler burayı okur, 1 kişi fazladan bile görse kârdır diyerek buraya da atmak istedim.

    iyilik ve güzellik bu sefer kazanacak. bu ülkenin kaderi kötü kalpli insanlar değil. değişim mümkün ve bizlerin elinde.

    https://twitter.com/…?s=46&t=4u4ibkgz1enjjkl0udjpqq

  • 31 mart 2023 meral akşener açıklamaları

    link

    saldırı yapılan merkeze korumasız ve oğlunun aracı ile giden meral akşener'in sağlam geçirdiği açıklamadır. saldırının failini de erdoğan olarak kabul etmiş olacak ki “tehditlerini vazife bilerek üzerimize gelen kurşunları çek; eğer geleceksen, sen gel!” diyerek erdoğan'a salladı. götü yiyen kendi gelsin diyor türkçe meali ile.

    ayrıca seçime 1.5 ay kala partilerin korkutulmasının kabul edilemeyeceğini, iyi partiye oy vermek isteyen tüm vatandaşların da kemal kılıçdaroğlu'na oy vermesi gerektiğini tekrardan vurguladı. papatya çayı tavsiyesini de yineledi :d link düşerse eklerim.

    yanında ekrem imamoğlu da var.

    edit: link eklendi.

  • altay bayındır

    bu saatten sonrası, kendisini bunca hataya rağmen halen takımda tutan yönetime yazar.

    fenerbahçe böyle bir kaleciyle dünyanın en sağlam takımını kursa yine şampiyon olamaz. çok net söylüyorum, sezon başından beri ligin en kötü 5 kalecisi içine girer. fenerbahçe'ye hakaret bu adam.

    her maç aynı hatayı yapamaz bir insan ya. biz de zamanında spor yaptık, kimse hatasız değil, her maç mükemmel olacak diye bir kaide de yok ancak kaleci gibi kritik bir roldeysen böyle amatörce hatalar her maç olamaz. olmaz yani. bu gidişle bu sezon şampiyonluğun kaybedilmesindeki mimarlardan biri olacak kendisi.

    en pahalı biletleri satan, tv karşısında taraftarından para toplayan bir yönetim… adam gibi bir kaleciyi hak etmedi mi şu taraftar anlamıyorum. yazıktır.

  • ben fevzi kaan türker sorularınızı yanıtlıyorum

    ablacım sana ricamdır, ordakilere sorar mısın underage yazar almayan sözlük senin üstünden 2 view kasmaya utanmıyor muymuş, bu olay senin gelişimin için nasıl bir etkiymiş falan filan.

    arkadaş yok ya sahiden çok şaşırıyorum el kadar çocukların bu kadar sosyal medyada olmasına. ekşinin bu işe vesile olması da ayrı olay. burada kimlere ne yorumlar geldi yarın bir gün ailesi ne kadar üzülür.

    olmadı başak bey. bunu koskoca şirkette 1 kişi bile düşünemediyse gerçekten yazık.

  • ben baturay özdemir sorularınızı yanıtlıyorum

    (bkz: baturay özdemir kim amk)

  • 23 nisan 2022 trabzonspor'a verilen penaltı

    türkiye'nin özeti gibi karardır. tek kelime ile rezillik.

    süperlig'in neden 3 kuruş para etmediği, sikko bir takım şampiyon yapılacak diye de futbol hakkında 0 bilgisi olan adamların bile daha mantıklı düşüneceği kararların alındığı da tekrar gözler önüne serilmiştir. tff başkanı yok, mhk istifa etmiş, sene başından beri ligin arkaplanında ilginç şeyler dönüyor, trabzon'a verilmiş bir söz var belli oluyor.

    sezon başından beri şaibeli pozisyonlar, devamlı değişen hakemler, var'a rağmen verilmeyen kararlar… saymakla bitmez yaşananlar. daha bugün göztepe'nin attığı gol gündemde yine şike iddiasıyla.

    kalecinin bir ayağı çizgide olmasına (bir arkadaş durumun bu olmadığını söylemiş ama kendi yazdığı olay da yaşanmıyor penaltı sırasında) rağmen penaltı tekrarı geliyor, penaltıyı atan oyuncu değişiyor. son belediye başkanlığı seçimlerinin tekrarlanması seviyesinde bir saçmalık maalesef. penaltıdan sonra sevinen futbolculara değinmek bile istemiyorum, milli maçta türkiye'ye gol attı diye üzülen yabancı futbolcular geliyor aklıma türkiye'de oynamış olan.

    bu tarz skandallardan sonra 3 büyüklerin başında ben olsam kesinlikle süperlig'de yer almazdım. böyle loser kulüplerin paralı itleri yüzünden, mazisi oldukça değerli olan ve her ne olursa olsun türkiye'nin en iyi takımları olan fenerbahçe galatasaray ve beşiktaş başta olmak üzere diğer süperlig takımlarının itibarları lekeleniyor.

    yıllar sonra ilk defa bu sene süperlig'i takip ettim, seneye aynı hatayı kesinlikle yapmam. tek üzüldüğüm çok değerli futbolcuların bu lige zaman ayırması ve bazılarının en güzel yıllarını burada harcamaları.

    ülkesi ne ki futbolu ne olsun. yemin ederim karadeniz lobisinden bıktım artık.

  • evlenilecek kızın smeg beyaz eşya istemesi

    bende de erkek versiyonu vardı bunun.

    yeni taşınacağımız evdeki mutfak tasarımını kendisine bırakmıştım iç mimar olduğu için. dolapları tezgahları seçtik derken beyaz eşyaya gelince yok vintage mutfak istiyorum klasik olmasın modern olmasın falan derken en son trendyol'dan 4 bin liraya kettle bakıyordu, alırsam parasını sen ödersin benden fazla kazandığın için diyordu bir de. bakın adam evlenirken “seninle varlıkta da yoklukta da mutlu oluruz” diyen bir adamdı, evlenince anlıyorsunuz işte bazı şeyleri. hep kadınlar böyle davranıyormuş gibi gösteriliyor ekşi'de ama erkeklerin de var böyle huyları.

    ha bu arada mevzu para ödemek değil. ödemesine öderim de ben de o kadar sene smeg kullandım, herhangi bir yerinde arıza çıktığı zaman teknik servisi dünyanın parasını istiyor, ürünler de her ne kadar güzel gözükse de fiyat performans olarak kötü. o paraya başka şeyler alırdım biricik kocama.

    2 ay önce boşandık.

    not: yazılımcıyım

  • şaka maka doktorsuz kalacağımız gerçeği

    en ufak memnuniyetsizlikte doktor bıçaklayan, darp eden halkın hak ettiği olay. sağlık hizmeti bile çok bu ülkedeki dağ ayılarına.

    tıp okuyabilmek için it gibi çalış; 6 sene üniversite oku, mecburi hizmetini yap, uzmanlık istiyorsan tus gibi manyak zor bi sınava hazırlan… sonuç? o kadar emeğin karşılığı 3 kuruş maaş, üstüne dediğim gibi hastalar tarafından şiddet; pandemide istifa yasağı, günlerce süren nöbetler. bahsettiğim uzun süreçten keyif alan adam bile 2 gün sabrediyorsa şanslıyız.

  • karlı havada kuryelik yapmak

    duyarsız insanlar yüzünden artık iyice zorlaşan.

    ismini vermeyeceğim ancak tahmin edilmesi çok da zor olmayan bir firmada yemek/sanal market için kuryelik yapıyorum motorumla. öğrenciyim, derslerden vakit kaldıkça kuryelik yapıyorum ki bu da gece geç saatlere tekabül ediyor. aracım bana ait; benzini, tamiri, bakım vs masraflarının her şeyi de bana ait oluyor bu sebeple. aylık cebime giren paranın büyük bir kısmı zaten son gelen zamlardan sonra yakıta gidiyor. okul masrafları da (devlet üniversitesinde tıp okuyorum) vs derken artık yetişemez oldum. şehir dışından geldim istanbul'a okumak için, kimseyi zor durumda bırakmamak adına ailemden para da almıyorum. kuryelik mi yapayım uyku mu uyuyayım ders mi çalışayım karar veremiyorum artık. elbet her işin zorlukları var, bunları da göze alarak yapıyoruz zaten bu işi, ona da eyvallah.

    şu anda istanbul'da yolların büyük bir çoğunluğu kar sebebiyle motorlar için pek müsait değil. buna rağmen sipariş almaya devam ediyorum lakin sipariş veren kişiler; sipariş bekledikleriden 2-3 dakika geç gelince servis hızına düşük puan verip cebime girecek iki kuruş paraya da engel oluyorlar. misal dün gece tahmini teslim süresi 10-15 dk olan siparişi 20 dakikada getirdim diye sipariş hızına 1/10 vermiş sipariş vermiş birisi. bir başka örnekte de siparişi (siparişte kesinlikle temel ihtiyaç olmayan şeyler vardı) karlı yollar sebebiyle getiremeyeceğimi söylediğim müşteri, “işin bu, ne güne kuryesin” tarzı bir cevap vermişti. duyar kasmayacağım, işimizin bu olduğunu ben de biliyorum. zaten karlı havada sipariş vermeyin de demiyoruz kimseye, sonuçta burdan kazanıyoruz parayı. bahşiş beklemiyor, yalnızca biraz sabır ve anlayış, başka bir şey istemiyorum sizlerden. ha ne kadar güzel bir dille yazarsam yazayım linç yiyeceğimi, yanlış anlaşılacağımı da biliyorum ama içimi dökeyim istedim.

    edit: anında mesaj kutuma damlamışlar “zorla mı yapıyorsun git başka iş yap” diye. öğrencilik hayatları boyunca iş yapmamış herkes bir anda ahkam kesmeye başlıyor, inanılır gibi değil. şikayet ettiğim şey zaten kurye olmak değil, insanların sabırsız olması. siparişi getirdiğimde teşekkür bile etmeyen adamların 5 dakika gecikmede ortalığı ayağa kaldırması. başka da bir şey değil, dediğim gibi her işin zorlukları var. maden işçisiyle vs kıyaslayanlar olmuş ki konudan tamamen alakasız. hizmet sektöründeyim, anlayış bekliyorum diyorum, daha ne kadar açık yazabilirim bunu?

    edit 2: kimsenin bilgisi yok ancak fikri var. tahmini teslim süresi bilgisini her dakika değiştirmenin mümkün olmadığı gibi değiştirdiğiniz zamanda da sisteme geç düşmesi gibi bir problem var. ki karlı havalarda zaten belirtiliyor siparişin gecikebileceği, belirtilmese bile insan azıcık kafasını çalıştırsa maksimum 5-10 dakika gecikme olabileceğini anlar, şayet beklenen de uzun bir gecikme olacaksa (trafiktir kaza durumudur) ben bizzat müşteriyi arayıp belirtiyorum durumu. entry'nin asıl sorunu buymuş gibi herkes buraya odaklanmış anlamadım.

    edit 3: motoru kaldırımda kullanan kuryeler üzerinden genelleme yapılıp bana neden küfür ediliyor anlamış değilim. yazdığım her şey kendi adıma, şu ana kadar bir kez bile kaldırımda motor kullanmış değilim.

  • tiktok videosu çekerken ağır yaralanan genç

    haber, tiktok ayrıntısı olmadan yayınlansaydı muhtemelen herkes, geçmiş olsun mesajları yazıp çok üzgün olduğunu, acil şifalar dilediğini söylerdi. haber başlığına tiktok videosu yazmanın, kaza yapan bir araç haberine aracın marka/modelini yazmaktan farkı yok. video çektiği mecra instagram da olabilirdi youtube da.

    ama tiktok olunca ne oldu? çocuk geri zekalı oldu, yaralanması doğal seçim oldu. haber kanalı da zaten herkes tiktok'u bokladığı için 'bisiklet kazası yapan genç yaralandı' başlığından kazanacağının iki katını kazandı. sizin gibi yaptığı her sporda aşırı dikkatli olan elemanlar da bunu paylaşıp altına 'abi tamam da kask taksaymış yhaaa' yazdı. zaten siz gençliğinizde hiç farklı şeyler denememiş, hiç yaralanmamıştınız.

    ne iki yüzlü insanlarsınız amk. aynen kanka doğal seçilim. bu tarz parkur videolarının yurt dışı versiyonlarına 500 kere denk geldim, hiçbirinde böyle yorumlar yoktu, elemanlar da ekipmansızdı.

    edit: mevzuyu tiktok veya çocuğu savunmaya getirenlerin okuduğunu anlamada bir sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. ben böyle bir konuda duyar kasacak biri değilim. sıkıntı, normal şartlarda hümanist olan, her türlü yardım kampanyasına destek veren adamların, çocuk sırf tiktok çektiği için yaralanmasına 'iyi olmuş, doğal seçilim' demesi ve daha da beteri sırf tık almak için başlığa tiktok yazan haber kanallarına sazan gibi atlaması. her mahallede her gün yaşanıyordur böyle olaylar, kaç tanesi haber oluyor? gözünüzü seveyim yapmayın ya. çocuk yapmış bi' hata ve yaralanmış. evet ekipmansız olması ihmal ama tiktok çekene az bile yazmak nedir? bunun doğru olmadığını, iki yüzlü olduğunuzu söylemek ne zamandan beri 'duyar' oldu?

  • o kedi olduğu sürece sana gelmem diyen sevgili

    13 yıllık bir veteriner olarak linç edilmesini anlamadığım sevgilidir.

    belki kedilerden korkuyordur, alerjisi vardır. çok fazla sebebi olabilir bunun. hemen olumsuz düşünmemek lazım. he hayvan sevmiyorsa siktir çekilebilir.

  • 15 kişide mutasyonlu virüs tespit edilmesi

    ya ne 2021’i, salak mısınız oğlum siz? gelmiş yine olayları yıllara bağlayan tayfa.

    muhtemelen en az 1-2 hafta önce tespit edilen ama yeni açıklanandır. 15 kişinin 15’i de aynı yerde tespit edilmişse bu sayı 15’ten de fazladır zaten. virüsün mutasyonu tespit edilmeden önce türkiyeye kaç tane ülkeden kaç tane uçak indiğini hesap edemiyorum bile.

    allah aşkına aylarca vaka yerine hasta yazıp milletin aklıyla dalga geçen bir bakandan inancınız ve bir beklentiniz olmasın.

  • aylin sözer'in katilinin eve gelen işçi olması

    bence asıl sorun, birini sevgilisi öldürdüğünde, katile ceza indirimi uygulanmasıdır.

    adalet sistemini sikeyim.

    tanım: bir iddia.

    edit: böyle bir uygulama olmadığına dair birkaç tane mesaj aldım, bilgisi olan hukukçular varsa ve yeşillendirirlerse düzeltmekten mutluluk duyarım. birkaç entryde daha böyle bir indirimin varlığından bahsedilmiş çünkü.

    edit 2: gelen mesajlarda, iki kişinin arasında bir gönül bağı bulunduğu takdirde ‘haksız tahrik’ sebebine giren olaylardan dolayı ceza indirimi alabildiği söylendi. bu yüzden katil kişisinin kendisini sevgili olarak tanıtma sebebi de muhtemelen haksız tahrik’e girecek bir olay yaratıp bundan haksız tahrik indirimi alması ve hırsız veya mobilyacı olması durumunda hem haneye tecavüz cezasından hem de gasp cezasından kurtulma şansı olmasıymış. yani tabii ki yalnızca sevgilisi olduğu için indirim almıyormuş ancak haksız tahrik unsuru yaratacak bir olay bulunduğu zaman indirim alma ihtimali oluyormuş. bilgilendiren herkese çok teşekkürler.

    yine de tekrardan adalet sistemini sikeyim.

  • türkiye'nin en güzel kızlarının olduğu il

    istanbuldur.

    nüfusun fazla olduğu yerde her zaman daha fazladır. memleket sorulmamış oran sorulmamış. oran sorulsa* istanbul kaybedebilirdi ancak soru gayet açık.

  • imamoğlu'nun salgın toplantısına çağrılmaması

    hatta 2 kere seçilmiş bir başkanın çağrılmamasıdır.

    ilk hasta öldüğünde ‘hastamı’ kaybettim diye ekranda gözleri dolu dolu konuşan sözde sağlık bakanının, olaya siyaset karıştırmasıdır. gerçi sağlık bakanının karıştırdığını da zannetmiyorum, ne dense onu yapıyor sonuçta.

    sağlığı bile siyasallaştırdınız bu ülkede. yazıklar olsun.