türkiye'den neden bir halt olmayacağını gösteren başlık. başlığın açılmasının ardından girilen üç entry'yi sırayla inceleyelim.
"o arabayla 270 km hız yapabilmek gayet normal. abartılacak bir şey yok."
"o araçla 270 kmh benim c sınıfı aracımla yaptığım 100 kmh gibi bir durum olduğundan hiç bir espirisi bulunmamaktadır."
"hız rekoru demişsin ama şu arabayla 300 km'yi görmeyeni dövüyorlar."
şimdi de başlıktaki "hız rekoru" kelimesine takılıp buna atar yapan ergenos lisesi 10-b'den baran1, baran2 ve baran3'ü yerine alıyoruz.
bir kişi de dememiş ki ağa bu insanlar neden otobandaki hız limitini ikiye katlıyor, bunu telefona kaydedip internete koymaya nasıl cesaret ediyorlar? çeşme-adnan menderes havaalanı arası yaklaşık 90 km'yi 24 dakikada gidiyorlarmış. afferin size, büyük başarı.
(entry ömrü: 1-2 gün)
turing19 profili
-
yağmur sarıoğlu'nun kerimcan durmaz ile hız rekoru
-
7 mart 2016 gene debe listesine müdahale rezaleti
7 mart 2016 tarihinde entry'si debe'ye giren ayi teddybearogullarinin entry'sinin debe'den çıkartılması olayı. entry'nin debe listesine girdiğini kanıtlayan ilgili sözlock bağlantısı. ayrıca yazarın profiline bugün içerisinde girilirse aşağıdaki istatistik kısmından debe'de olması gereken bir entry'sinin olduğu görülebilir.
ortada gg söz konusu olduğunda debe listesine müdahale edilmesini anlayabiliyorum. mesela 20 şubat 2016 debe listesine müdahale edilmesindeki yazar afişe eden entry gibi.
lakin bir kişi neden #58988654 numaralı entry'yi debe'den çıkartır anlamakta zorluk çekiyorum. adam birine hakaret mi etmiş? hayır. ticari itibar mı zedelemiş? hayır. ortada gglik bir durum mu var? hayır.
başına buyruk iş yapma konusunda yönetim artık iyice kendisini aştı, göstermelik bir bahane bile bulamayacakları entry'lere müdahale etmeye başladı. sonra da paşam çıkıyor diyor ki "fikirlerini hukuk sınırları içinde özgürce ifade etme yeri." yersen.
buradan tüm sözlük yazarlarına sesleniyorum. gidin tüm entry'lerinizi taşıyın ya da silin. (bkz: bütün entry'lerini silen yazarlar listesi)
sözlük de azalarak bitsin. kendini mark zuckerberg zannedenler de habitat sağladıkları troller eşliğinde ekşi çöplüklerinde debelensinler.
***
hadi gene eskiden yaptığınız gibi "debe listesine müdahale etmiyoruz yae" deyin. debe listesi her gün ilk açıkladığında sozlock.com'da yedekleniyorken, sözlükçülerin bir kısmı* bizzat her gün debe kopyası alıp gün içerisinde değişiklik var mı diye karşılaştırma yapıyorken çıkın da "ben yapmadım kuzenim yaptı" deyin.
bu arada belirteyim ayi teddybearogullari'ni tanımıyorum, sözlükte de hiç iletişimim olmadı az önce kendisine mesaj gönderene kadar.
***
bu olay benim için bardağı taşıran son damla oldu. bundan sonra turing yok.
(bkz: turing/#59017782) -
turing
eski sözlük yazarı.
ilk çaylak entry'mi 2013 nisan'da girip bir sene bekledikten sonra 2014 mayıs'ta yazar olmuştum. bugün bütün entry'lerini silen yazarlar listesine katılmadan önce çoğunluğu #müzik ve #bilim kanallarında olan 1029 entry'm vardı. şu an hepsi yavaş yavaş uçuruluyor. tabii ki hepsinin yedeği var. hatta yazdıklarımın yedeğini böyle entry silme eylemleri olmadan önce bile her iki üç ayda bir alıyordum durduk yere uçurulursam diye.
yazdığım şeylerin çoğunun amacı çeşitli bilgileri ve fikirlerimi sistematik olarak bir yere not etmekti. bunu yaparken de not edeceğim şeyleri ilgilenen insanlarla paylaşmak istediğim için sözlüğe yazıyordum. ilgimi çeken şeyleri insanların beğendiğini görmek ve bu şeylerle ilgili diğer fikirleri okumak işin artısı oluyordu tabii.
bundan sonra böyle bir şey olmayacak zira artık ekşi sözlük'e katkı yapmayı bırakıyorum. hesabı badilerimi takip etmek ve trolleri eksilemek için açık tutacağım. daha önce de sözlüğü bırakmaya teşebbüs etmiştim. ama o zamanlar çok boş zamanı olan bir doktora öğrencisi olduğum için sözlüğün eski sözlük olmadığını kabullendikten sonra hemen sıkılıp geri dönmüştüm. bu sefer öyle bir planım yok. bırakma gerekçelerimi önem sırasına göre sıralarsam:
1- sözlük yönetiminin sözlüğe içerik sağlayan kullanıcılara hiçbir saygısının olmaması.
hiçbir şey için açıklama yapma gereği hissetmiyorsunuz, bari icraatlarınızda takip ettiğiniz kuralların sınırlarını belirtin de açıklama beklememize gerek olmasın.
tenezzül edilip kullanıcıların geri dönüşlerine açıklama yapmaya teşebbüs edildiğinde de "değişime direnmek sizin doğanızda var, muhafazakar kafalılar sizi" tandanslı açıklamalar yapılıyor. yav he he.
tabii yönetimden daha fazlasını beklemek biraz saflık olur. zira sözlük yönetiminin icraatlarındaki keyfiyet faktörü artık göstermelik gerekçe bulma seviyesini bile aşmış durumda. tüm yazılarımı silmeme neden olan bardağı taşıran son damla şu oldu. (bkz: 7 mart 2016 gene debe listesine müdahale rezaleti)
[düzenleme: kanzuk bugün açıklama yapıp sözlükteki ayrılıkçıların bir kısmının isteklerini yerine getireceklerini söyledi. ama beni tatmin eden bir açıklama değil ve sözlüğe dönmeyi planlamıyorum. ilgili olarak #59040789'u okuyabilirsiniz.]
2- sözlükteki troller.
bakın kötü yazanlar, özensiz yazanlar falan demiyorum. onlarla bir derdim yok. herkes sözlüğe yazdıklarını ciddiye almak ya da sözlüğe vakit ayırmak zorunda değil.
beni rahatsız eden şey kötü yazarlar değil, troller. troll derken owencan gibi trolleri de kastetmiyorum aslında. sözlüğün şu son geldiği durumda owencan'a can kurban.
sadece insanları rahatsız etmek için iğrenç başlıklar açan ya da birilerinden para aldıkları için trollük yapan tiplemeleri kastediyorum. eğer troll entry'lerini favlayan çaylakların listesini açıp çeşitli yazarların profillerine bakarsanız fark edeceksiniz ki bazı hesaplar sadece bot olsun, hiçbir entry girmeyip troll entry'leri favlasın diye açılmış durumda. sözlük (paralı) trollere karşı önlem almıyor.
3- sözlüğün ayarlanabilirliğinin gitgide azalması.
paylaşacağım şeyleri orasını burasını kurcalayabileceğim kişisel blogumda değil de işe yarayan butonları teker teker kaldırılan ve işlevselliği gitgide azalan ekşi sözlük'te paylaşmak için bir gerekçe göremiyorum.
bak hala kızıyorum. la bu araştır butonu size ne etti kardeşim?
***
çok uzak olmayan bir gelecekte büyük ihtimalle sözlükte yazdığım gibi #matematik ve #klasik müzik temalarına sahip bir blog açacağım. yazıların kıvamını da aynı tutarım herhalde. lakin buna henüz vakit var. zira önümüzdeki birkaç ay içerisinde tezimi savunmam ve kendime akademide bir pozisyon bulmam lazım.*
not: bugün yarısını silebildim. gerisini yarın uçururuz. -
devamını okuyayım
bu tuşla ilgili yapılması gereken ve herkesi mutlu edecek değişikliği açıklıyorum.
yazarlar için ayarlar/tercihler/gösterim bölümüne "entry başı satır" diye bir seçenek eklensin. seçenek olarak da "10/25/40/sınırsız" sunulsun. sözlüğe giriş yapılmadığında 10 satır gözüksün. -
ekşi sözlük sansür rezaleti
sözlüğün nasıl yönetildiğini ortaya koyan rezalet. görebildiğim kadarıyla kanzuk'un en sevdiği savunma da chewbacca savunması.
- querrery niye uçuruldu?
+ entry "bunak" ve "amk" gibi hakaretler içerdiğinden silinmiş.
- ya tamam onu demiyorum. diyelim ki entry'yi gg gerekçesiyle uçurdun da yazar niye uçuruldu?
+ entry "bunak" ve "amk" gibi hakaretler içerdiğinden silinmiş.
- e geçen gün ben senin ekşi destek ekibine twitter üzerinden 7 gg'ye sahip adamı şikayet ettim, o niye uçurulmadı?
+ entry "bunak" ve "amk" gibi hakaretler içerdiğinden silinmiş.
oldu paşam. işinize gelince yazarları uçurun, işinize gelince uçurmayın.
(bkz: 20 şubat 2016 debe listesine müdahale edilmesi)
(bkz: #58652772) -
artvinlilerin polislere evlerini kiralamaması
artvin cerattepe direnişinde yaşananların ardından sabırları taşan artvinlilerin evlerini ve iş yerlerini polislere ve yakınlarına kiraya vermemesi durumu. kiracı polislere de "acil evi boşaltma" talimatı göndermişler. ilgili radikal haberi.
yaa çevik kardeş çok rahat gaz sıkıyordun.
not: lecagot bildirdi, yeni kanunda kiracıyı şartsız çıkartmak pek mümkün değilmiş (#58764412). tabii gene de vatandaşın duruşunu takdir etmek lazım.
***
emir kulu diye bıdı bıdı yapanlar doluşmuş gene. adam gaz bombası atmak için emir alıyor diyelim. bu emri, fişeği 45 derece açıyla yukarıya doğru ateşleyerek yerine getirmek varken tüfeği vatandaşın kafasına doğrultarak ateşlemek midir emir kulu olmak? (youtube açıp gezi+gaz bombası yazıp biraz aramayla ilgili videoyu bulabilirsiniz.)
emir kulu olmak gezi olayları sırasında eylemci bile olmadığı halde eylem bölgesinde yaşayan hakan yaman'ın gözünü çıkarttıktan sonra adamı ateşe atmak mıdır? (ilgili google görsel araması)
emir kulu görmesek inanıcaz. -
20 şubat 2016 debe listesine müdahale edilmesi
iki entry'nin sözlükten silinmediği halde debe listesinden çıkartılması olayı.
simendiferlerin efendisi geçenlerde debe listesi açıklandıktan bir iki saat içinde listeye müdahale edildiğini gözlemlediğini söylemişti. bugün debe açıklandıktan sonra www.eksisozluk.com/debe sayfasındaki linkleri alıp daha sonra dosyaları karşılaştırmış. kendisi sözlüğü bıraktığı için onun yerine başlığı ben açıyorum.
şu iki entry silinmediği halde debe'den çıkartılmış gözüküyor: (bkz: #58616940) (bkz: #58619607)
ilgili yazarların profillerine girilirse görülebilir ki "dünün en beğenilen entry'leri" kategorisinde entry'leri olması lazım. ama debe listesinde bunlardan eser yok. (türkiye saatiyle 6:46 ve 8:53'te aldığı linklerin ayıklanmış halinin .txt dosyaları da var ama bunlara montaj dublaj diyecekler çıkabileceği için koymaya tenezzül etmedim.)
***
üyesi olmayanlar için sözlüğün dış vitrini gündem ve debe sekmeleri olduğu için kanzuk ve saz arkadaşlarının problem çıkartabilecek entry'leri silmesini bir noktaya kadar anlayabilirim.
ama anlamadığım şey şu. madem bu entry'ler sözlük vitrininde sergilenmeye müsait değil, o zaman neden entry'ler uçurulmuyor ya da yazarları çaylak yapılmıyor?
mesela "makarna lütfen" başlığına girilen "bsg lutfen" bakınızı neden debe'den gizlenmiş olabilir? büyük ihtimalle meşhur ticari itibar gerekçesiyle. kanımca sözlük yönetimi de bu entry'de ticari itibar zedeleyen bir şey olmadığını düşünüyor ki entry'yi silmemişler. ama debe'ye koymaya da cesaret edememişler.
buna nazikçe çevir kazı yanmasın, kabaca da ne emmeye ne gömmeye gelmek deniyor sanki.
[düzenleme: mevzubahis firmayla ilgili sözlük yazarı sözlükten bu entry'ye yönelik bir talepleri olmadığını belirtti. yani firmanın entry'nin çıkartılmasıyla bir ilgileri yok. öte yandan bu, sözlük yönetiminin hiçbir açıklama yapmadan kafasına göre iş yaptığı gerçeğini değiştirmiyor.]
şimdi diğer entry'ye gelelim. o başlık cidden problematik. bir kişinin adına başlık açılmış. başlığı açan da "beni terk eden sevdicek" diye bir tanımlama yapmış. sonrasında altında türlü komiklikler, şakalar vs. debe'ye giren entry'nin listeden çıkartılması için aklıma gelen tek gerekçe mevzubahis başlığın ve entry'nin ilgili kişinin özel hayatını ihlal etmesi. (hukukçu değilim. dolayısıyla belki başka sıkıntılar yaratıyordur ilgili kişinin hakları açısından bu şekilde başlık açmak. bilenler aydınlatabilir.)
şimdi bu entry'nin debe'den çıkartılmasına diyecek bir lafım yok. bence de çıkartılsın. zaten sen niye senden ayrılan sevgilinin başlığını sözlüğe açıp bir kişiyi sözlükte ifşa edersin ki?
ama bu durumda sormadan edemiyorum. madem ilgili başlık debe'den çıkartılabilecek kadar problematik, o zaman başlığı açan yazar niye çaylak yapılmadı ya da uçurulmadı? (bu arada belirtmeliyim ki başlığı açanın kim olduğuna bile bakmadım.)
not: eğer bu entry'lerin debe'den çıkartılmasının yukarıda söylediğim şeylerden farklı bir gerekçesi varsa bu gerekçeler açıklandığı takdirde bu entry imha edilecektir.
tekrar belirtmekte fayda görüyorum. eleştirdiğim şey yönetimin "çevir kazı yanmasın" felsefesi. yani ilgili kişinin özel hayatı sözlükte ifşa edilebilecek kadar özel değil ama debe'de ifşa edilemeyecek kadar mı özel? madem bir iş yapıyorsunuz, arkasında durmayı bilin. o başlığı komple uçurun. -
ışık hızı
geçilmesi belli postülatlar altında mümkün olmayan hızdır.
ayrıca elinizin altında sözlüğe entry girecek kadar zaman ve internet varken "acaba ben yanlış biliyor olabilir miyim" diye araştırma yapmadan banach tarski teoremi için "100 yıldan önce kanıtlandı, yüzlerce yıl dünyadaki matematikçilerin neredeyse yarısı doğruluğunu kabul etmedi" demek nasıl bir kafa anlamak güç. ışık hızına geçmeden önce bu konudaki bir iki yanlışı düzeltmek lazım.
öncelikle banach-tarski teoremi 1924 yılında kanıtlanmıştır. yani 100 yıldan uzun zaman olmadı. ayrıca banach-tarski teoreminden önce guiseppe vitali'nin ölçülemez kümelerle ilgili çalışmaları ve felix hausdorff'un benzer bir paradoksu* biliniyordu. hele hele stefan banach ve alfred tarski'nin mevzubahis teoreminin ardından john von neumann'ın teoremin olası genellemeleri üzerine eğilip ortaya "amenable group" kavramını attığı düşünülürse "matematikçilerin neredeyse yarısı yüzyıllarca doğruluğunu kabul etmedi" demek biraz absürt kalıyor, değil mi? konuyla ilgili olarak şu entry okunabilir (bkz: banach tarski teoremi/#46097051)
***
her neyse, şimdi asıl konuya dönüp "bilimdeki her sınır sadece insan zihninin sınırıdır" kafasının problematik yanlarını inceleyelim.
"insan zihni" denen şeyin gözlemleyebildiğimiz temel çalışma prensiplerini soyutlayıp biçimselleştirdiğimizde şu an elimizdeki mantık denen şeyi elde ediyoruz. bu mantık dediğimiz şeyi belirli bir dil içerisinde belirli varsayımlarla yapıp ileri götürdüğümüzde de ortaya matematik dediğimiz şey ortaya çıkıyor.
bugüne kadar da insan zihninin temel mantık kurallarını aşabileceğine* dair bir şey gözlemlemedik. demek ki, fiziği ışık hızını falan bir kenara bırakalım, insan zihninin bariz bir sınırı var: mantığın çizdiği sınırlar. dolayısıyla insan kendi limitini kendi belirler diye ortalarda impossible is nothing diye gezmenin bir alemi yok.
(daha sonra "banach-tarski teoremini mantığınız alıyor mu" diye savunma yapılmadan baştan söyleyeyim. matematiğin insan sezgisine ters sonuçlar üretmesi sadece insan sezgisinin belirli şeyleri belirli şekilde algılamaya yönelik alışkanlıklarından kaynaklı. banach-tarski teoreminin kanıtı bir kere incelenip anlaşıldıktan sonra fark edilecektir ki asıl saçma olan bir toptan iki top elde edilememesi olurdu.)
ışık hızına dönelim. fizik yaparken matematiksel modelleme kullanıyoruz. bu modelleme esnasında da çeşitli varsayımlarda bulunuyoruz. ışık hızının aşılamıyor oluşu sadece deneysel bir sonuç değil, özel göreliliğin varsayımların türeyen matematiksel* bir sonuç. (bkz: ışık hızının geçilemeyeceğini savunmak/#53467041)
eğer ışık hızını geçmek mümkünse, özel göreliliğin yaptığı bu modelleme doğru olmamalı. şu ana kadar yaptığımız deneylerde özel göreliliğin öngördüğü sonuçları hep teyit ettik. ancak bu, ileride özel göreliliği çürütecek bir deney yapılamayacağı anlamına gelmiyor.
dolayısıyla, evet, ileride bir gün ışık hızı belki geçilebilir. ama siz bunu sadece "impossible is nothing" felsefesine dayanarak söylüyorsanız aynı şekilde ben de bir gün ünlü türk fizikçi ahmet banner'ın nükleer bir patlamanın ardından the hulk'a dönüşebileceğini söyleyebilirim. zira elimizdeki fizik ve biyoloji kuramlarının hepsi yanlış olabilir. zira elimizdeki kuramlar hiçbir şey, susuzluk her şey. isteyen istediğine inansın zaten.
öte yandan isteyen istediğine inansın diyerek ağzı olanın konuştuğu bir ortam oluşturup superman'e iman etmek yerine, bu konuda biraz pragmatik olup öne sürdüğümüz teorileri elimizdeki mevcut deneysel verilerle karşılaştırarak bir elemeye gidebiliriz. bu durumda da mevcut verilerle uyuşan en iyi kuram bize ışık hızının geçilemeyeceğini söylüyor. -
orta doğu teknik üniversitesi
eski okulum. görebildiğim kadarıyla öğrencilerinin hatırısayılır bir kısmında gözle görülür bir sığırlık baş göstermiş.
tezimi yazmak için sessiz ve dikkat dağılmayan bir ortam olsun diye kütüphanesine geldim. yer yok. ama bütün masalarda çalışan insanlar olduğu için değil. eşyalarını (çanta, laptop, defter vs.) masaya bırakıp giden insanlardan dolayı.
kütüphanede çalışan bir kişi kısa bir süreliğine kantine, kitap araştırmaya, tuvalete vs. gidebilir, bunda sorun yok. öte yandan görebildiğim kadarıyla bu hareketi gerçekleştiren sığır kitlesi sabahtan gelip çantaları atıp "yer kapıp" istediği zaman gelip çalışma peşinde.
sanırım bu olay uzun süredir gözle görünür bir sorun olmuş ki etrafa "30 dakika kullanılmayan masalar diğer öğrencilerin kullanımına sunulur" diye uyarılar döşenmiş. öte yandan attığım birkaç turdan görebildiğim kadarıyla eşyalarını bırakıp saatlerce ortadan kaybolan sığırlar var.
tabii masalara konulan eşyalar 30 dakika geçtikten sonra kişinin eşyalarını kenara itip kendinizin oturması için bir engel değil.
düzenleme: kenardaki kırmızı koltuklara oturup boş bir sandalye için 30 dakika kadar bekledim. 30 dakika geçince eşyaları kenara çekip oturdum. oturmamdan yaklaşık 50 dakika sonra eşyaların sahibi geldi. daha sonra da "burada ben oturuyordum n'oluyoruz" ayaklarına girdi. masadaki uyarıyı gösterince "ben gideli 30 dakikadan fazla olmadı" diye bir de yalan söylemeye çalıştı.
kendisine kenarda beklemeye başladığım ve masasına oturduğum saatleri söyleyince "yani burayı mı işaretlediniz hocam, bu mu yani" diye tripli konuşmalara girdi. üzerine bir de "eğer 30 dakikadan çok boş bırakırsanız ben de gelip kaparım" diye afra tafra yaptı. ben de "merak etmeyin, ben uzun süreli olarak masadan kalkacağım zaman eşyalarımı da topluyorum" dedim. -
tartışmalardaki einstein matematik bilmezdi eşiği
sponsoru adidas mottosu impossible is nothing olan sözlükçülerin bilumum tartışmalarda köşeye sıkışınca "hayal gücü her şeyden üstündür" temasını vermek için geçtiği eşik.
albert einstein'ın eğitim hayatı boyunca matematikte başarısız olduğu ve matematikten anlamadığı yalanına dayanır. gençler, saadettin teksoy'la şok gerçekleri açıklıyorum: einstein matematikten anlıyordu.
bu eşik yaklaşık şöyle zuhur eder:
...
- abi bak einstein da matematikten anlamıyormuş aslında, okul hayatında hep başarısız olmuş.
- olm einstein dediğin adam zürich üniversitesinden fizik doktorası sahibi bir insan, nasıl matematikten anlamasın lan?! dersleri nasıl geçmiş, makaleyi tezi nasıl yazmış?
- bilmiyormuş işte, ilk öğreniminde karnesine bakınca matematik notları hep düşükmüş.
- lan emin misin?! tüm bunlar senin araştırma konusundaki sığırlığından ve okuduğunu anlamamandan kaynaklanıyor olmasın.
- yok yok öyleymiş. zaten önce görelilik kuramını hayal etmiş, sonra yıllarca formüle dökememiş. matematiği çok kötüymüş.
- yani 1935'te princeton'da bir haham kendisine matematikte başarısız olduğunu iddia eden bir gazete yazısı gösterdiğinde gülüp "matematikte hiç başarısız olmadım, 15 yaşından önce diferansiyel denklemler ve calculus konularına hakimdim" dememiş mi hiç?
- lan nasıl desin, adam matematik konusunda sığırmış.
- haa, yani çocukluk döneminde sen ahmet parasının üçte birini harcadığında ne olduğunu hesaplayamıyorken, öklid'in elementlerini okuyup oradaki aksiyomatik argümanları anlayabilen, pisagor'un teoreminin kanıtını kendisi yapabilen adam aslında matematik konusunda başarısız bir öğrenciymiş, öyle mi?
- aynen. -
nobel kimya ödülünün aziz sancar'dan geri alınması
sığır turnusolü.
1. bu tarz bir kampanyanın nobel ödülünün geri alınmasına yol açacağını düşünüyorsanız ya küçük dağları kendinizin yarattığını sanıyorsunuzdur ya da nobel kimya ödülünün kimya ile ilgili bilimsel çalışmalara verildiğinin farkında değilsinizdir.
2. velev ki bütün nobel ödülü komitesine jedi mind trick uygulayıp ödülü geri aldırtmayı başardınız. bu hipotetik senaryo
2.a. aziz sancar'ın bilimsel çalışmalarının nobel ödülü alacak kalitede olduğunun ilgili akademisyen komitesi tarafından tescil edildiği gerçeğini
2.b. aziz sancar'ın bilimsel çalışmalarının varlığını
değiştirmeyecek.
3. dünyanın geri kalanındaki insanların çoğu türkiye'dekilerin aksine ideolojik zehirlenme sonucu meydana gelmiş nöron yetmezliğinden muzdarip olmadığı için kişiler ve kişilerin çalışmaları arasında ayrım yapmasını becerebiliyor. aziz sancar'ın x ideolojisinden olması kendisinin çalışmalarını gelecek kuşaklar için daha az değersiz yapmayacak. eğer öyle olsaydı bugün lafın gelişi martin heidegger'in ya da richard wagner'in değersiz insanlar olmaları gerekirdi. öyleler mi? değiller.
4. ödül adama verilmiş. ister gider anıtkabir'e bırakır, ister bir eli üzerine amuda kalkıp diğer elinde ödül varken şınav çeker.*
adamın ödüle "saygı duymak" gibi yükümlülüğü yok. siz herhalde nobel alamasaydı adamın hayatının anlamı ortadan kaybolacak ve kendisi bilimsel çalışma yapmayı bırakacak falan sanıyorsunuz. kampanyayı imzalayanların çoğu akademi'nin a'sından haberdar değil sanırım. en çok ödül alma, en çok makale yazma, en yüksek puan toplama vs. gibi komplekslerden muzdarip akademisyenlerin çoğu zaten ödül alabilecek kalibrede olmuyor merak etmeyin.
bu insanlar ödül almak için bilimsel çalışma yapmıyorlar. canları istediği için, zevk aldıkları için yapıyorlar. aziz sancar ödülü kabul de etmeyebilirdi. fields madalyası reddeden insanların var olduğunu bilmiyorsunuz sanırım. (bkz: grigori perelman)
5. adam ödülü anıtkabir'e verecek çünkü "benim bu başarıyı elde etmiş olmam cumhuriyet'in kazanımıdır" mesajı vermek istiyor. bu mesajı takdir etmeyebilirsiniz, burada bir sorun yok. öte yandan başlattığınız kampanyada ödülü sanki tsk'nın kendisine kalıcı olarak armağan ettiği gibi gösteriyorsanız ya art niyetlisinizdir ya da araştırma yapma ve okuduğunu anlama beceriniz yoktur.
dağılabilirsiniz. -
vladimir putin
az önce sözlükte gezerken bir video gördüm "putin'in judo antremanı" diye. internete bir bakıyorsunuz adam delta kanata biniyor, ata biniyor, judo yapıyor, bilim adamlarıyla kuzey kutbunda kutup ayılarıyla ilgileniyor vs.
anladığım kadarıyla kendisi ortadirek şaban'daki erkan gibi bir şey. -
beethoven külliyatı
klasik batı müziği tarihinin en önemli bestecisi* başbuğ ludwig van beethoven'ın opus numarasına sahip yayınlanmış tüm eserlerinin listelendiği çalışma.
tabii bunlar tüm eserlerini kapsamıyor ama opus numarası olmayan eserler sonradan yavaş yavaş eklenebilir. daha sonra gelecek entry'de eserleri türlerine göre kategorize eden bir liste olacak. zira bu haliyle önemli eserleri aradan seçip çıkartmak biraz zahmetli.
listenin şeması "opus numarası+eserin ismi ve varsa sözlükteki başlığına bakınız+örnek kayıt içeren bir youtube bağlantısı" şeklinde. eğer youtube kaydı birden çok parçadan oluşuyorsa parçalar sırasıyla numaralandırıldı.
[yorumcularda olabildiğince standart ve ismi duyulmuş kişilerden kayıt vermeye çalıştım ki eserleri ilk defa dinleyecekler için güvenli bir tercih olsun. öte yandan reyisin kenarda köşede kalmış dandik eserleri çok fazla icra edilmediğinden ara sıra elim mahkum youtube ne gösterirse onu koydum. bazı linkler türkiye içerisindeki ip'lere telif hakkı gerekçesiyle kapalı olabilir, bunları zaman içerisinde telafi ederiz. ayrıca gene telif hakkı nedeniyle bağlantılar ölürse haber verin değiştirmeye çalışırım. ayrıca yorumcu seçiminde alenen sviatoslav richter, maurizio pollini ve herbert von karajan'ı kayırdım.]
***
opus 1 no. 1, beethoven piyanolu üçlü no. 1
(1)
opus 1 no. 2: beethoven piyanolu üçlü no. 2
(1 2 3 4)
opus 1 no. 3: beethoven piyanolu üçlü no. 3
(1)
opus 2 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 1
(1)
opus 2 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 2
(1)
opus 2 no. 3: beethoven piyano sonatı no. 3
(1)
opus 3: beethoven yaylı üçlüsü no. 1
(1)
opus 4: beethoven yaylı beşlisi
(1 2 3 4)
opus 5 no. 1: beethoven çello sonatı no. 1
(1)
opus 5 no. 2: beethoven çello sonatı no. 2
(1)
opus 6: beethoven dört el için piyano sonatı
(1 2)
opus 7: beethoven piyano sonatı no. 4
(1)
opus 8: beethoven yaylı üçlüsü no. 2
(1)
opus 9 no. 1: beethoven yaylı üçlüsü no. 3
(1)
opus 9 no. 2: beethoven yaylı üçlüsü no. 4
(1)
opus 9 no. 3: beethoven yaylı üçlüsü no. 5
(1)
opus 10 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 5
(1)
opus 10 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 6
(1)
opus 10 no. 3: beethoven piyano sonatı no. 7
(1)
opus 11: beethoven piyanolu üçlü no. 4
(1)
opus 12 no. 1: beethoven keman sonatı no. 1
(1)
opus 12 no. 2: beethoven keman sonatı no. 2
(1)
opus 12 no. 3: beethoven keman sonatı no. 3
(1)
opus 13: beethoven piyano sonatı no. 8, pathetique
(1)
opus 14 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 9
(1)
opus 14 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 10
(1)
opus 15: beethoven piyano konçertosu no. 1
(1)
opus 16: beethoven piyano ve üflemeliler için beşli
(1)
opus 17: beethoven korno sonatı
(1)
opus 18 no. 1: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 1, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1)
opus 18 no. 2: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 2, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1)
opus 18 no. 3: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 3, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1)
opus 18 no. 4: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 4, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1)
opus 18 no. 5: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 5, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1)
opus 18 no. 6: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 6, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1 2 3 4)
opus 19: beethoven piyano konçertosu no. 2
(1)
opus 20: beethoven septet
(1)
opus 21: beethoven senfoni no. 1
(1)
opus 22: beethoven piyano sonatı no. 11
(1)
opus 23: beethoven keman sonatı no. 4
(1)
opus 24: beethoven keman sonatı no. 5
(1)
opus 25: beethoven flüt, keman ve viyola için serenad
(1)
opus 26: beethoven piyano sonatı no. 12
(1)
opus 27 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 13
(1)
opus 27 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 14, ayışığı sonatı
(1)
opus 28: beethoven piyano sonatı no. 15
(1)
opus 29: beethoven yaylı beşlisi
(1)
opus 30 no. 1: beethoven keman sonatı no. 6
(1)
opus 30 no. 2: beethoven keman sonatı no. 7
(1)
opus 30 no. 3: beethoven keman sonatı no. 8
(1)
opus 31 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 16
(1)
opus 31 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 17
(1)
opus 31 no. 3: beethoven piyano sonatı no. 18
(1)
opus 32: "an die hoffnung"
(1)
opus 33: beethoven yedi bagatelle
(1)
opus 34: beethoven özgün bir tema üzerine altı çeşitleme
(1)
opus 35: beethoven özgün bir tema üzerine on beş çeşitleme ve füg, eroica varyasyonları
(1)
opus 36: beethoven senfoni no. 2
(1)
opus 37: beethoven piyano konçertosu no. 3
(1)
opus 38: beethoven mi bemol majör piyanolu üçlü, opus 20'nin uyarlaması
(1)
opus 39: beethoven iki prelüd
(1)
opus 40: beethoven keman ve orkestra için romance no. 1
(1)
opus 41: beethoven flüt ve piyano için serenad
(1)
opus 42: beethoven viyola ve keman için notturno
(1)
opus 43: prometheus'un yaratıkları
(1)
opus 44: beethoven özgün bir tema üzerine piyanolu üçlü için çeşitlemeler
(1)
opus 45: beethoven piyano dört el için üç marş
(1)
opus 46: "adelaide"
(1)
opus 47: beethoven keman sonatı no. 9, kreutzer sonat
(1)
opus 48: altı şarkı
(1 2 3 4 5 6)
opus 49 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 19
(1)
opus 49 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 20
(1)
opus 50: beethoven keman ve orkestra için romance no. 2
(1)
opus 51 no. 1: beethoven do majör rondo
(1)
opus 51 no. 2: beethoven sol majör rondo
(1)
opus 52: sekiz şarkı
(1 2 3 4 5 6 7 8)
opus 53: beethoven piyano sonatı no. 21, waldstein
(1)
opus 54: beethoven piyano sonatı no. 22
(1)
opus 55: beethoven senfoni no. 3, eroica
(1)
opus 56: beethoven üçlü konçerto
(1)
opus 57: beethoven piyano sonatı no. 23, appassionata
(1)
opus 58: beethoven piyano konçertosu no. 4
(1)
opus 59 no. 1: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 7, beethoven op. 59 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1)
opus 59 no. 2: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 8, beethoven op. 59 yaylı çalgılar dörtlüleri
(2)
opus 59 no. 3: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 9, beethoven op. 59 yaylı çalgılar dörtlüleri
(1 2 3 4)
opus 60: beethoven senfoni no. 4
(1)
opus 61: beethoven keman konçertosu
(1)
opus 61a: beethoven re majör piyano konçertosu (opus 61'in piyano uyarlaması)
(1)
opus 62: coriolan uvertürü
(1)
opus 63: opus 4'ün piyanolu üçlü için uyarlaması
(1 2 3 4)
opus 64: opus 3'ün piyano ve çello için uyarlaması
(kayıt bulamadım)
opus 65: "ah! perfido"
(1)
opus 66: mozart'ın "ein mädchen oder weibchen" üzerine piyano ve çello için on iki çeşitleme
(1)
opus 67: beethoven senfoni no. 5
(1)
opus 68: beethoven senfoni no. 6
(1)
opus 69: beethoven çello sonatı no.3
(1)
opus 70 no. 1: beethoven piyanolu üçlü no. 5
(1)
opus 70 no. 2: beethoven piyanolı üçlü no. 6
(1)
opus 71: beethoven üflemeli altılısı
(1)
opus 72: fidelio
(1)
opus 73: beethoven piyano konçertosu no. 5
(1)
opus 74: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 10, beethoven op. 74 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1)
opus 75: altı şarkı
(1 2 3 4 5 6)
opus 76: beethoven özgün bir tema üzerine altı çeşitleme, beethoven op. 76
(1)
opus 77: beethoven sol minör piyano fantezisi
(1)
opus 78: beethoven piyano sonatı no. 24
(1)
opus 79: beethoven piyano sonatı no. 25
(1)
opus 80: korolu fantezi
(1)
opus 81a: beethoven piyano sonatı no. 26
(1)
opus 81b: beethoven sextet
(1)
opus 82: dört arietta ve bir düet
(1 2 3 4 5)
opus 83: üç şarkı
(1 2 3)
opus 84: egmont
(1)
opus 85: beethoven oratoryo "christus am ölberge"
(1)
opus 86: beethoven do majör missa
(1)
opus 87: beethoven iki obua ve ingiliz kornosu için üçlü
(1)
opus 88: "das glück der freundschaft"
(1)
opus 89: beethoven do majör polonez
(1)
opus 90: beethoven piyano sonatı no. 27
(1)
opus 91: wellington'un zaferi
(2)
opus 92: beethoven senfoni no. 7
(1)
opus 93: beethoven senfoni no. 8
(1)
opus 94: "an die hoffnung"
(1)
opus 95: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 11, beethoven op. 95 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1)
opus 96: beethoven keman sonatı no. 10
(1)
opus 97: beethoven piyanolu üçlü no. 7
(1)
opus 98: an die ferne geliebte
(1)
opus 99: "der mann von wort"
(1)
opus 100: "merkenstein"
(1)
opus 101: beethoven piyano sonatı no. 28
(1)
opus 102 no. 1: beethoven çello sonatı no. 4
(1)
opus 102 no. 2: beethoven çello sonatı no. 5
(1)
opus 103: beethoven octet
(1)
opus 104: beethoven yaylı beşlisi
(1 2 3 4)
opus 105: beethoven piyano ve flüt için altı set çeşitleme
(1)
opus 106: beethoven piyano sonatı no. 29, hammerklavier
(1)
opus 107: beethoven piyano ve flüt için on ulusal "air". evet, nasıl çevireceğimi bilemedim bunu.
(1, bu kaydın içerisine opus 105 de karışmış, aradan seçmeniz lazım aşağıdan listeyi okuyup.)
opus 108: beethoven 25 iskoç şarkısı
(1)
opus 109: beethoven piyano sonatı no. 30
(1)
opus 110: beethoven piyano sonatı no. 31
(1)
opus 111: beethoven piyano sonatı no. 32
(1)
opus 112: meeresstille und glückliche fahrt
(1)
opus 113 ve opus 114: die ruinen von athen
(1 2 3 4)
opus 115: zur namensfeier
(1)
opus 116: "tremate, empi tremate"
(1)
opus 117: könig stephan
(1)
opus 118: "elegischer gesang"
(1)
opus 119: beethoven piyano için on bir bagatelle
(1)
opus 120: beethoven diabelli'nin bir valsi üzerine otuz üç çeşitleme, diabelli varyasyonları
(1)
opus 121: beethoven piyanolu üçlü için kakadu çeşitlemeleri
(1)
opus 122: "bundeslied"
(1)
opus 123: beethoven missa solemnis
(1)
opus 124: die weihe des hauses
(1)
opus 125: beethoven senfoni no. 9
(1)
opus 126: beethoven piyano için altı bagatelle
(1)
opus 127: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 12, beethoven op 127 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1)
opus 128: "der kuss"
(1)
opus 129: rondo à capriccio, rage over a lost penny
(1)
opus 130: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 13, beethoven op 130 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1)
opus 131: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 14, beethoven op 131 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1, orkestral versiyon)
opus 132: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 15, beethoven op 132 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1)
opus 133: grosse fuge
(1)
opus 134: grosse fuge'ün piyano uyarlaması
(1)
opus 135: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 16, beethoven op 135 yaylı çalgılar dörtlüsü
(1, orkestral uyarlaması)
opus 136: der glorreiche augenblick
(1)
opus 137: beethoven yaylı beşlisi için füg
(1)
opus 138: leonore (fidelio'nun ilk hali, dolayısıyla bakınız opus 72) -
osmanlı'da yabancı düşmanlığı ve alterofobya
sözlüğün halini güzelce özetleyen bir başlık.
adam gitmiş university of chicago gibi sağlam bir üniversitenin "center for middle eastern studies" bölümünde organize edilen bir sempozyumu sözlüğe başlık olarak açmış. bölgede olup da katılmak isteyen ya da katılamasa bile bir şekilde daha sonra bu sempozyumda anlatılacakları okumak isteyen olur diye.
hemen altındaki iki entry'ye bakıyoruz: (bkz: #55394968) (bkz: #55395008)
sözlükteki klasik "fular" esprileri. türkiye'nin "ortalamalık" kültürü o kadar diplere işlemiş ki bilmediği bir şey için "dur lan neyden bahsediyormuş bu adam" diye bir google araması ya da kitap taraması yapmak yerine anlamadığı her şeye "fular" esprisi basıyor. bunun esprisini yapmak da bu durumla üstü kapalı olarak övünüldüğüne işarettir.
sözlükteki bu "fular esprileri tayfası" için daha sonra kullanılmak üzere bir terim geldi şimdi aklıma: entelektüel çomar.
sizin yapamadığınız google aramasını ben yapayım. sempozyumu şu bölüm düzenliyor. düzenleyen üç kişiden biri de hakan karateke isminde aynı üniversiteden bir öğretim görevlisi. aşağıdaki paragrafların birinde de sempozyumun programını bulabilirsiniz.
sonra araya şu karışmış: (bkz: #55396391)
"türk tarihini chicago'dan öğrenen..." diye başlıyor.
bak canım kardeşim, türkiye'de bulabileceğin en iyi üç dört üniversiteyi üst üste seri bağlayıp voltran oluşturursan (belki) university of chicago ancak eder.
o geçen gün "türkiye'den bilmem ne okulları bilmem ne sıralama listesine girmiş/girememiş" diye entry girip durduğunuz times higher education listesi var ya. hah orada dünya çapında en iyi 10. üniversite bu sempozyumu düzenleyen. senin okulun ismini duymamış olman adamların dünya çapında bir okul olduğu gerçeğini değiştirmiyor. dolayısıyla evet, türk tarihini chicago'da emin ol türkiye'de öğreneceğinden çok daha iyi öğrenebilirsin. az önce usnews'den university of chicago'nun tarih bölümünün abd içerisinde "grad school" olarak (yani lisansüstü ve doktora programları olarak) derecesine baktım. 4# yazıyor.
daha sonra başka birisi gelmiş (#55398003) sadece başlığa bakarak ecdad osmanlı'ya laf atıldığını düşündüğü için "siz bir de dönemin avrupasının türk ve islam korkusunu görün, o zaman osmanlı'nın yaklaşımı daha hakkaniyetli ele alınmış olur" minvalinde bir şeyler yazmış.
ne alaka lan?
bak güzel güzel iki tane kitap ismi vermişsin isteyen gidip konuyu araştırabilir. başlıkla alakası olduğu için "aynı dönemde avrupa'nın yabancı/osmanlı korkusu da şuradan okunabilir" diye bir entry girebilirsin. eğer sadece böyle olsaydı çok iyi olur çok da güzel olurdu.
ama entry'nin içindeki bariz mesaj ne? "siz bir de avrupa'nın yabancı/türk korkusunu görün o zaman osmanlı'nın yaklaşımını şöyle hakkaniyetli böyle hakkaniyetli değerlendirirsiniz bıdı bıdı". başlığı açan yazar sempozyuma ait bilgi vermekten öte bir şey yapmış mı? yapmamış. lakin ne hikmetse ajite olunmuş ve garip bir savunma haline geçilmiş. nah şurada bu sempozyumun programı var: https://lucian.uchicago.edu/blogs/ottomanturkish/files/2015/10/xenophobia-flyer.pdf
kimin ne hakkında konuşacağı belli. bu insanlar akademisyenler. yani adamların mesleği bu. yani günlük iş olarak tarihçiler. yani bu adamlar bu konuya senelerini verip, okurken adamın bir yerlerinden kan alan üniversitelerde doktora yapıp bu konularla ilgili tuğla gibi onlarca kitabı hatmetmiş insanlar. emin olun yeterince tarih biliyorlardır. siz bu insanların bu sempozyumda milliyetçi ya da anti-milliyetçi sığ argümanlar kuran holigan yaklaşımlar sergileyeceğini mi sanıyorsunuz? bu insanlar toplanacak, akademik bir bilgi alışverişi yapacak ve sonra dağılacaklar. herhalde ekşi sözlük'te her gün birbirinize girdiğiniz gibi kavga edecekler, osmanlı'ya küfredip duracaklar falan sanıyorsunuz.
hiçbir şey üretmeden başka sempozyumları eleştireceğinize "avrupa'da bilmem ne döneminde türk ve islam korkusu" diye sempozyum yapabilirsiniz ya da yaptırabilirsiniz. çok da güzel olur. birileri de gelir bu konudaki araştırmalarını sunar.
yazık. adam etliye sütlüye karışmadan bir sempozyum hakkında güzelce bilgi vermiş, milletin şu yaklaşımına bak. -
aziz sancar
nobel aldığı gün hakkında yaklaşık 500 tane entry girilen ve görebildiğim kadarıyla bu entry'lerin
- %47'sinin etnik köken belirleme çabaları,
- %20'sinin "zengin miydi fakir miydi ailesi aşiretti şöyleydi böyleydi hdp'li akrabası varmış" muhabbeti,
- %18'inin "bu başarı bizim değil eğitimini abd'de almış / hayır lan öyle olur mu tıp fakültesini burada bitirmiş" atışması,
- %10'unun "işte bunlar cumhuriyet'in eseri" muhabbeti
olduğu bilim adamı. kalan %5'ün %4'ü de neden ülkemizdeki eğitimin kötü olduğunu ve başarılı olabilmek için abd'ye gitmesi gerektiğini sorguluyor. bu %4'lük kesme cevap vereyim:
adamın nobel almasını sağlayan çalışmaları hakkında girilen entry'lerin oranı %1 olduğu için öyle olabilir mesela.
ulan beş yüz tane entry girmişsiniz, adamın kim olduğu, hayatı, ne yaptığı ve neden nobel aldığıyla ilgili haber97.com'dan öğren(eme)diğiniz şeylerle boş boş konuşup durmuşsunuz. -
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
bugün kullandığımız rakamların (yani sembollerin) harezmi tarafından bulunmamış olması. harezmi'nin latinceye "algoritmi de numero indorum" ismiyle çevrilmiş isimli bir kitabı vardır ve bugün bildiğimiz rakamların batı dünyasına bu kitap sayesinde yayıldığını söylemek yanlış olmaz belki ama bunları bulan kişi harezmi demek koskoca hintleri çöpe atmaktır.
https://en.wikipedia.org/wiki/arabic_numerals
https://en.wikipedia.org/wiki/hindu%e2%80%93arabic_numeral_system
hatta direkt olarak https://en.wikipedia.org/wiki/history_of_the_hindu%e2%80%93arabic_numeral_system
ilgili linklerden bu sembollerin tarihi gelişimlerine bakılırsa olayın sayılar ve sayıları temsil eden sembollerdeki açılarla alakası olmadığı görülebilir. zaten açılarla alakalı olsaydı bugün kullandığımız 6 ve 9 birbirinin dönmüş halleri olmazdı değil mi? 9'u yazarken bir sürü köşe eklenmiş ama 6'yı yazarken bunlardan eser yok nedense.
ayrıca harezmi'den laf açılmışken devam edeyim. her ne kadar "algoritma" sözcüğünün kökeni kendisi olsa da (şuradan etimoloji kısmı okunabilir) katkısı sadece isim babası olmak. yaptıklarının modern anlamda bildiğimiz algoritma kavramı ile alakası yok.
eğer siz informal olarak sahip olduğumuz algoritma sezgisinin tarihi ile ilgileniyorsanız bilin ki bu zaten harezmi'den önce de biliniyordu. bugün öklid algoritması dediğimiz bir şey var. öklid'in kendisi buna algoritma diyemiyordu zira ne o zamanlar öyle bir sözcük vardı ne de bu kavrama karşılık gelen iyi tanımlanmış matematiksel bir konsept.
algoritma (ya da hesaplama diyelim) kavramının matematiksel formalizasyonu 20. yüzyılın başlarında yapılmıştır. her şey david hilbert'in entscheidungsproblemi sorarak halt yemesiyle başlıyor. daha sonradan bir sürü zeki matematikçi uğraşıp insanlığın binyıllardır sahip olduğu algoritma kavramını güzelce formalize etmiş. bu işin başlıca sorumluları için
(bkz: alan turing)
(bkz: alonzo church)
(bkz: stephen kleene)
(bkz: emil post)
hatta (bkz: church turing tezi)
yani harezmi iyi güzel ama abartmamak lazım. -
ekşi sözlük
dün troll'ün birisi başlık açmış 1.85 cm'den kısa erkeklerin çok kompleksli olması diye. tabii santimetre ve metre ayrımını yapamıyor kendisi. ikinci entry olarak
"(bkz: ant man)
(bkz: santimetre)
(bkz: metre)"
yazdım. evet bu kadar. sadece üç tane bakınız. entry bugün 25. sıradan debe'ye girmişti. en beğenilen de üçüncü entry'm olmuştu. az önce sildim mevzubahis entry'yi.
gönlüm elvermedi paragraflarca uzunlukta, bazen kendim için, bazen araştırıp bir yerlerde arşivlemiş olmak için, bazen insanları bilgilendirmek için girdiğim onlarca entry varken bu şuursuz entry'nin profilimde "en beğenilen" sekmesinde yer işgal etmesine.
bugün ekşi sözlük'ün geldiği noktayı çok net açıklıyor aslında bu. ilgi çekmek için başlık açan şuursuz troller, insanları provoke etmek için başlık açan şuursuz troller, eğlence olsun diye saçma sapan fantezilerini sözlükle paylaşan şuursuz troller ve bu trollere ikinci entry'lerde verilen içi boş ayarlar, espriler, komiklikler, şakalar vs.
bunları yapınca ve tribünlere oynayınca debe denen saçmalığın bir parçası olup sözlüğün "dış vitrini"nde görünmek çok kolay. sözlükte artık bilginin, araştırmanın, deneyimin ya da "düzgün" yazılmış herhangi bir entry'nin ortalama bir sözlük takipçisi nezdinde değeri yok.
yazık. -
1.85 cm'den kısa erkeklerin çok kompleksli olması
(bkz: ant man)
(bkz: santimetre)
(bkz: metre) -
avrupa'nın en güzel yerini ispanyolların kapması
yanlış tespittir. avrupa'nın en güzel yeri şüphesiz istanbul'dur. türkler bu cennet toprakların üzerine başka bir cennet... şaka lan şaka. zamanının ötesindeki şehir planlamacılığımız ve mimarimizle güzelim şehrin içine etmişiz ve etmeye devam ediyoruz. ha güzellik potansiyeli konusunda şaka yapmıyorum ama.