Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. japonya vatandaşı olup japonum demeyen türk

    japonum demez belki ama eline silah alıp da fuji dağında da tsubakuro dagında da konaklamaz.

  • 2. miley cyrus'un chicago konserinde giydiği kıyafet

    ön sıralardan izleyen birisinin yerinde olmak istemezdim.
    + alo, neredesin?
    - moloy coros konsorondoyom. sonro ororom.

  • 3. kk'nın tepki gördüğü şehit evine tekrar gitmesi

    çok kızıyorum, sitem ediyorum, artık sempatik falan da bulmuyorum ama arif adam kemal kılıçdaroğlu.

    --- spoiler ---

    burada şehidin dedesi yaşar uysal, daha önceki ziyarette gösterdiği tepkiden dolayı chp genel başkanı'ndan özür diledi. uysal, “ben o gün ne dediğimi ne yaptığımı bilmiyorum. bir yanlışlık yaptım. kafam gitti. köye, sokağa çıkamadım. benim okur yazarlığım yok başkanım. o gün gösterdiğim tepkiden dolayı özür diliyorum. inan ben gelecektim yanına.” dedi.

    şehit dedesi ile sohbet eden kemal kılıçdaroğlu ise “ben yanına geldim daha iyi oldu. hem şimdi bir arada olduk.” diye konuştu.
    --- spoiler ---

    1 2 3 4 5 6 7 8

    40 yıl kazanda kaynamış adamsınız ama olmuyor be abi. sen fazla iyisin. yemin ederim gözlerim doluyor bazen şu halini görünce. ama biz kötüyüz be abi. hak etmiyoruz yani senin gibisini.

  • 4. 354 bin tl'yi hesapta unutmak

    abı bilen bilir ben bankacıyım. bılmeyen de bilsin yanı bankacıyım ben, beyaz yakalı yanı klasik şu reklamlarda oynayan ultra güzel giyinimli, traşlı ideal evlenmelik herif benim, takım elbiseme falan baksan benı cok zengin zannedersin ama yok öyle değil, milletin paraları ile artislik yapan, aman 15 bin tl de borçmu canım, falan diyip kredi kartına olan 2.500 tl lik borcu taksitlere böldürüp aylarca ödemeye çalışan adam. neyse konu dağıldı ne diyorduk?

    haciz biriminde çalışıyorum bankanın ve bu gün başıma gelen bir olaydan esinlenerek bu başlığı açma gereği duydum...

    herifin birine haciz gelmiş biz de gittik hesaplarına baktık blokeyi koyduk, şubeyi de aradık, dedik ki böyle böyle bloke konuldu ama hesapta 354 bin var, parası cok, borcu 500 tl civarı ödemek isterse falan haber edin.

    neyse kadın beş dakıka sonra geri döndü, müşteri o bankada o kadar parasının oldugunu falan unutmuş, ödeyelim hemen demiş. bu arada da 354 bin tlyi de kadın diyince hatırlamış olaya bak.

    abi adam 354 bin tl yi hesapta unutuyor bi olaya bakın hele ya. tamam şube ticari, şube büyük, adam güzel iş yapıyor belki falan ama 354 bin tl bu arkadaşım yaa unutulacak meblağ mı arkadaş?

    hadi sabah cıkarken kemer takmayı unut, arabanın anahtarını unut, lan abart pantolonsuz çık amk pantolonu unut gömlek kravat ceket işe git ama 354 bin tl nasıl unutulur abi insanlar nasıl paralar kazanıyor?
    muhasebecin de mi yok arkadaşım ya?

    geçen 5 tl buldum eşofmanın cebinde, ulan ben bu 5 tl yi ne ara koymuşum buraya? bu 5 tl yı burada unutacak kadar bunamadıgıma göre ne kadar param varmış o zaman cebimde ki bu 5 tl yi önemsememişim diye 3-4 ayı geriye doğru bi taradım sonra aklıma geldi ki bi arkadaşım gelmişti o giymişti akşam o bırakmıştır bu iş benim işim olamaz.

    adam 354 bin tl yi hesabında unutuyor kardeşim yaa. ulan para vadelide falan da değil! vadelide olsa diyim yine eyvallah!

    şu olay benim miladim arkadaş, ufkum açıldı lan insanlar para kazanıyor, biz onların paralarını falan sayarak hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz nereye kadar?

    beynimin içinde "istifaa istifaaa istifaaa" diye diye hep bir ağızdan bağırıyor nöronlarım, kırmayacağım onları bu sefer, kırmamam lazım, yeni yıla bu bankada girmeyeceğim çok ciddiyim. ileride serbest bir meslekte başarılı olursam bu entryi editliycem, daha çok zengin olursam da fotograflarımı falan koyucam burya bakın lan çok zengin oldum falan diye,hatta 354 bin tl kazandığım an hemen bi bankaya yatırıp sonra içip içip o parayı bir anlık da olsa orda unutucam.

    bekle beni zenginlik alametleri, geliyorum ;)
    edit: bu arada öyle reklamlardaki gibi falan değilim, bildiğin göbekli falan bi adamım işte , nasıl gaza geldiysem reklamlardaki gibi falan yazmışım pehey allahım yaa:)

    edit 2: kredi takibe düşer, hesaplar incelenir falan diyen dostum, ortada kredi yok ki 500 tl civarında saçma bi yerden gelen haciz var. :)

  • 5. 1 milyar dolar verseler sakalını keser misin

    lan aylık 2000 lira için her gün kesiyorum. kafamı bile keserim

  • 6. 19 kasım 2015 türkiye'nin suyu ve parayı kesmesi

    eveet kıbrıs'la beraber, "komşularla sıfır sorun projesi" tamamen dibi boylamıştır, tebrikler. şimdi sıra, sınırımız olmayan ülkelerle sorun çıkartmakta.

  • 7. canlı yayında kavşak izlemek

    ağlamıyorum beyler, gözüme medeniyet kaçtı.

  • 8. m. armağan'ın atatürk ile alakalı +18 paylaşımları

    +18'in yaş değil; iq sınırı olduğu fotoğraflar.

  • 9. 20 kasım 2015 uefa'nın fenerbahçe açıklaması

    yandex'e gir, uefa gelirleri dondurulan takımlar yaz, ara.

    (bkz: reklamın iyisi kötüsü olmaz)

  • 10. 20 kasım 2015 mali otel saldırısı

    şöyle vahim bir olayda bile espri kasan ergen orospu çocukları var. ışid götünüzü kesse keşke.

    ölüm komik bir şey değil, senle ilgili ya da değil. dünyanın neresinde olursa olsun komik bir şey olamaz.

  • 11. adana

    istanbul'a orospu adana'ya köy demeyeni sikiyorlar mı napıyorlar allah'ın klişe dümbükleri sizi.

    lan adana şu ülkenin cumhuriyet tarinin ilk sanayileşmeye başlayan şehirlerinden biridir, dünyanın en verimli toprakları üzerine kurulmuştur ve tarihi boyunca onlarca sanatçı, yazar, şair çıkarmıştır. adana'nın kent kültürü şu ülkede çok az şehirde vardır.

    köy, köy, köy. e köyse siktirin gidin kendi köylernize.

    unuttum bak,

    not: adanalıyım zoruna mı gitti?

  • 12. hoşlanılan kızı markette kotex alırken görmek

    (bkz: hoşlanılan kızı markette durex alırken görmek)

    beterin beteri var

  • 13. iki kızına tecavüz eden baba

    beyninin yıllar önce ırzına geçilmiş yazarlarca yine iş egedeki yaşam tarzıyla ilişkilendirilmeye çalışılmış. bak bu iki kıza tecavüz eden baba ne kadar haysiyet yoksunu bir aşağılıksa. senin yıllarca beynine tacavüz edenlerde aynı. bunu yapan ailen mi bilmiyorum ama kim yaptıysa onlar da aynı oranda aşağılık ve haysiyet yoksunu. sende o yolda emin adımlarla ilerliyorsun.

    tanım: baba olarak tanımlanamayacak ve nefes almaması gereken hücreler topluluğu.

    edit: sosyoloh denen ergen ege kültüründe normal tarzında bir entry girmişti. şimdi bakıyorum fav kasmak için mesajı ediyleyip duygusala bağlamış. bu gözler böyle bir haber üzerinden pirim yapan yawşaklarıda gördü ya başka bişey demiyorum. ben akıl edip almamışım.screen shot alan bir arkadaş varsa hem buraya hemde bu dalyarağın nick altına eklesin lütfen.

    edit 2: ekran görüntüsü geldi. yeşillendiren @altay ve ekran görüntüsünü alıp nick altında paylaşan @kalemtrash'a teşekkürler.

  • 14. 43 saniyede ateizmin çöküşü

    emeğine sağlık 10.saniyede mümin oldum kardeş camiden yazıyorum

  • 15. sarı ve siyah renk giyinen kadın

    ortalıkta arı maya gibi dolaşırlar

  • 16. bir erkeğe yara izinin hikayesini sormak

    erkeğin hoşuna gider. bana sorulduğundan önce uzun uzun uzaklara bakarım. sonra sigaramdan bir fırt alırım ve yalanlar anlatırım.

  • 17. ülkücülerin hollanda konsolosluğuna saldırması

  • 18. vajinanıza asla yapmamanız gereken 10 şey

    özet: kızlar donsuz yatıcakmışsınız bundan sonra. patron öyle diyor

  • 19. istanbulkart'ın alışverişte kullanılması

    bunun yerine temassız özellikli kredi kartları istanbul kart olarak kullanılabilseydi daha faydalı bir hareket olurdu. gerçi o zaman 5 kuruşluk kartı 10 liraya nasıl satarlardı dimi? işte vatandaş sikme odaklı hizmet anlayışı.

  • 20. bu zaten affedersin ilkokul mezunu bir kadın

    akp genel başkan yardımcısı selçuk özdağ'ın hdp milletvekili leyla zana’nın yemin krizine ilişkin açıklamasının içinde geçen cümle.

    --- spoiler ---

    eğer bir parlamenter, mevcut anayasaya uygun hareket etmiyorsa, işte ben geleceğim yemin edeceğim derse girer genel kurula yeminini yapar. ama yemin etmeyeceğim derse maaşını alır. zaten genel kurula gelse ne olur gelmese ne olur. bu zaten affedersin ilkokul mezunu, ortaokul ve liseyi dışarıdan almış bir kadın. şov yapma lüzumu hisseden bir tane ucuz polemik konusu oluşturmak istiyor başka bir şey değil ki. gündeme gelmek istiyor. pkk ciddi darbe alıyor şu an güneydoğu ve doğu anadolu'da, çok ciddi darbeler alıyor. bu mücadeleyi de sürdüreceğiz.
    --- spoiler ---

    bu dincilerde affedersin kelimesini zamanlı zamansız kullanma huyu bir yana, kendi seçmen kitlesini hesaba alınmadan verilmiş bir başka beyanat olarak gözüktü bana. selçukçum affedersin ama eğitim seviyesi arttıkça bize güven azalıyor diyen sakallı sizin partinin bakanıydı. öyle değil miydi?

    (bkz: cahilden oy alıp ilkokul mezununu aşağılamak)

  • 21. evli misiniz bekar mısınız diye soran jinekolog

    kendini savunmak için buraya koşturan jinekologlar da sanki hepsi devlet hastanesinde çalışıyormuş, günde 600 hasta bakıyormuş gibi konuşuyorlar. e ulan bazılarınız özel hastanede çalışsa da aynı bok! o da mı nefes almadan hasta bakıyor? yoo. onun da mı hasta profili çok düşük. yooo. ayrıca tıp lan bu, tıp! soru nasıl sorulması gerekiyorsa öyle sorulmalı, en azından mümkün olduğu kadar.

    daha pazartesi bu konuyla ilgili berbat bir örnek yaşadığım için çok doluydum zaten, anlatayım. özel bir hastane, muayene için bekliyorum. odaya girdim, kadın jinekolog, daha "merhaba" demeden "şikayetiniz ne?" dedi. "şikayetim yok, rutin kontrole geldim" dedim. "gebe misiniz?" dedi, "hayır, yıllık kontrole geldim" diye tekrar ettim. hem şikayetim yok, hem hamile değilim, allah allah, o zaman jinekolog la ne işim olabilir? kadın yüzüme mal mal bakıp, "evli misiniz o zaman?" dedi. yahu bak rutin kontrol yaptıracak tipte bi hastayım, az çok bundan da bi çıkarım yap artık, di mi? kadına bakıp, "cinsel olarak aktif misiniz diye sormanızı tercih ederim" dedim.

    şimdi burada doktorun ne yapmasını beklersiniz? herhalde bana "sana mı sorucam nasıl soracağımı, sen kimsin be?" diye bağırmasını değil! "pardon, ağız alışkanlığı" dese, ona bile razıydım. işte türkiye koşulları falan fıstık de bari. ama ikimiz de biliyoruz ki, bu sorunun uluslararası tıp etiğine uygun olan hali bu değil, ben de senden uygun şekilde sormanı talep etmişim. yani aslında olması gerekeni yapıyorum. soğuk biçimde ama bağırmadan etmeden, bunu benim "buyurmadığımı", sorunun doğru şeklinin zaten bu olduğunu belirttim. göt olup kaldığı için sarılacak yer bulamadı ve alaylı alaylı "sen bu sorudan neden bu kadar rahatsız oldun ki?" dedi. bak bak, "rahatsız olduğuna göre bekardır" diye düşünüyor ve aklı sıra, beni utandırmaya çalışıyor. tıp etiği bu mudur sevgili doktorlar? böyle "hııı seni niye gerdi buuu?" tarzı mahalle atışması nedir yani? ben de bu über doktorumuza "çok merak ediyorsanız evliyim, ama bu sorudan rahatsız olmam için bekar olmam gerekmiyor, yanlış bir sorudan herkes rahatsız olur ve olmalıdır da... çünkü medeni durumumla tıbbi bilginin hiçbir alakası yok, hatta yanıltıcı bile olabilir." diyerek son vuruşumu yaptım. "bakire değil, evli de değil, ondan bu kadar atarlandı, dur utandırayım da üste çıkayım" hamlesi de boşa giden jinekolog ablamız pıstı, başka bir şeye sarılamayacağı için "ben sizi muayene etmeyeceğim, gidin paranızı iade etsinler, tartışmicam sizinle, siz doktor seçiyorsanız ben de hasta seçiyorum o zaman!" diye söylenmeye başladı. seviyesizliğin diplerinde gezinen doktora bu hastanedeki tek jinekologun kendisi olmadığını, dilersem başka bir doktoru seçebileceğimi, paramı almayı mı yoksa başka doktora görünmeyi mi seçeceğime kendimin karar vereceğini belirttim. bu birinci mevzu. ikinci ve daha önemlisi, size fiziksel şiddet uygulamadığı, bağırmadığı, tehdit savurmadığı halde, hatta siz "sen" diye hitap etme cüretini gösterdiğiniz halde size terbiye gereği "siz" diye hitap eden bir hastayı sırf sizi haklı olarak uyardı diye muayene etmeyi reddetmek, daha da ötesinde "ben de hasta seçerim" demek ne demek? hipokrat yeminin nerde kaldı senin? o zaman canı istemeyince hiçbir doktor kürtlere, alevilere, gayrimüslimlere, translara bakmasın, onlar da hasta seçebilsin, öyle mi? kadın doktorlar erkeklere el sürmeyince "pis yobaz" diye haber oluyor (ki olmalı), ama "ben de hasta seçerim" lafının sonu işte tam da burası... doktor olarak sen bu şekilde hasta falan seçemezsin. bu noktada, "ben sizden hizmet almayı zaten istemiyorum artık, ama hastanenin başhekimi x bey'i tanıyorum ve sizi ona şikayet edeceğim, bir doktorun hastasına bu şekilde davranması kabul edilemez" dedim. o ana kadar "sen, sen" diyen jinekolog hanım birden siz'e dönüverdiler. odadan çıktım, şikayet formu isteyip olayı yazdım, sonra birebir başhemşire ve başhekime de anlattım, doktor adına özür dilediler sağolsunlar, bu yaklaşımın kabul edilemeyeceğini belirttiler. onlara anlatırken de vurguladığım şuydu, insanlık hali, dil sürçer-alışkanlık olur-soru yanlış sorulur, bu ölümcül bir sorun değil. ama bir hasta, hem de normalde sizin zaten yapmanız gereken şekilde soru sormanızı talep ederse, ona doktor egosu ile "sana mı sorucam" atarı yapamazsınız. "ay benden daha iyi nasıl bilebilir aaaayyy üstüme iyilik sağlık" moduna giremezsiniz, lan en basiti belki ben de doktorum? ortopedistler jinekolojik muayenesini kendisi mi yapıyor, a salak doktor? belki tıp etiği alanında çalışan uzmanım, nereden biliyorsun? nefret edilen doktor egosu tam da bu işte! tanrı değilsiniz, hata yapabilirsiniz, özür dilemeyi bilin. bitti, bu kadar basit. bunun lamı cimi yok. ailemde birçok sağlıkçı insan var, çoğunluğu da devlet hastanesinde çalıştı/çalışıyor. bunun kolay bir iş olmadığını gayet iyi biliyorum yani, merak etmeyin. ama eğer benim akrabalarım bir hastaya bu kadar denyoca davranırkarsa, lütfen onları da şikayet etsinler. herkes gereksiz doktor egosuna doymuş durumda. bir "pardon" deyip olayı halletmek varken, "sana mı sorucam lan?" moduna geçilemez. üstelik özel hastanedesin, her hastan için 15 dakikalık aralarla muayenen konmuş, sen daha neyin kafasındasın?

    bu, ilk kez ve son kez gittiğim bir jinekologdu, tek sebebi de o gün o hastanenin yanında işim olması ve bu rutin kontrolü de aradan çıkarıp zaman kazanma isteğimdi. tabii türkiye'de yaşıyoruz, bizim neyimize böyle lüksler! bilinmeyen her şey, bir sinir harbi ihtimali! normalde gittiğim ama o gün izinde olduğu için ona gidemediğim bir jinekologum var, şimdi de kendisine ilk gittiğimde onun nasıl yaklaştığını anlatayım, farkı görün.

    -merhaba, hoş geldiniz, adınız?
    -cinsel olarak aktif misiniz?
    -cinsel ilişki sıklığınız nedir? düzenli bir cinsel hayatınız var? (bu esnada yanına girmeden önce doldurduğum formdan evli olduğumu zaten görmüştür)
    -partner değişiminiz nedir, tek partner mi çoklu partner mi?

    evli olduğumu gördüğü halde, bunları olması gerektiği şekilde sorduğu için şaşkın ve mutlu ben...

    bilgileri kağıda işaretleyen doktor kafasını kaldırır, şaşkın ve mutlu yüzüme bakıp gülümser, "medeni haliniz benim ihtiyacım olan tıbbi bilgileri sağlamıyor sonuçta, di mi?" der, göz kırpar. "tabii, tabii" der gülerim.

    sonuç: bu ikisi de türkiye'de doktor. ikisi de özel hastanede doktor. ilki okmeydanı'nda, ikincisi de balat'ta. ilkine ilk kez gittiğim için profilini tam bilmiyorum ama muhafazakar ağırlıklı olduğunu tahmin ediyorum, ikincisinin ise eyüp ve fatih'ten gelen tonla hastası var, yani mesele muhafazakar hastaysa muhafazakar hastayı dibine kadar yaşıyor, ama soruları sorması gerektiği şekilde soruyor (en azından bana öyle sordu) tıbbi bilginin benim medeni halimle hiçbir ilgisinin olmadığının farkında. "evli misiniz?" diye sorup evliysem hemen aktif cinsel hayatım olacağını düşünmüyor, çünkü vajinismus olabilirim. ille tek partnerli olacağımı düşünmüyor, belki açık evlilik yaşıyoruz? "şikayeti yok, gebe de değil, rutin kontrolde işi ne ki?" diye mal mal bakmıyor yüzüme, tam aksine bakire olsun olmasın, her kadının her sene kontrole gitmesi gerektiğinin farkında. yani şimdi hiç tırı vırı yapmayın, mal bir doktorsanız mal bir doktorsunuzdur, bu kadar. boşuna kendinizi aklamaya çalışmayın, onun yerine kendinizi düzeltmeye çalışın. her mesleğin iyi ve kötüleri vardır, konu da kapanmıştır.

  • 22. dünyanın en kötü logosuna sahip futbol takımı

    gombak united

  • 23. kürtlüğün dünyada türklükten daha itibarlı olması

    dışarıda: iyi bir şey yaparsan: kürt, kötü bir şey yaparsan: türk; itibarınızı sökeyim.

  • 24. kağıt kesiği

    bazen kağıdın üstünde yazanlar daha çok keser.

    "ben seni çok sevdim, çok seviyorum ama..." bak şimdi biraz sızladı. kan damlamasın ama. zaten ağlaklıkla nam salmışım.

    "sen benim için çok kıymetlisin, bunca yılın hatrı var" bak, genişledi biraz kesik. dikiş gerekir mi, dikiş tutar mı, berberin gözünüze sokarcasına jileti değiştirmesi gibi, abi bak bu yeni. bu kağıt yeni. kesiği taze.

    "şimdi bak başka birisi var, lütfen hemen beni suçlama, hem bilsen ne iyi birisi". bak şimdi artık oluk oluk kan akıyor. halıya akıyor, annem kızacak. olmadı bu. kan lekesi çıkar belki, can lekesi çıkar mı?

    "beni çok seviyor, ben de onu çok seviyorum, sen biraz uzak dur bana, aklımı karıştırma". bak, kendiliğinden iyileşmesini bekleyemem artık bu kesiğin. elim yüzüm harf oldu.

    "ben senin çok mutlu olmanı isterim, hep öyle istedim" bak, buna inanmıyorum işte. bunun olmayacağını biliyorsun. kağıt diğer bileğime doğru. boğazıma kadar harfe gömüldüm, yapma.

    "kendine iyi bak, beni unut, lütfen sen de başkasına aşık ol, hayatını yaşa"

    bak, biraz bilincim şey oluyor olabilir şu an, can kaybediyor olabilirim, yerime bu turu geçecek kimse yok.
    bak buralar hep kan. hep kağıt kesiği. (annem kızacak)

  • 25. ceza ile sagopa arasındaki kavganın sebebi

    ceza'nın annesi (servet özçalkan) kanser hastasıdır. bu yüzden tedavi giderlerini karşılayabilmek için fuat ergin ile beraber rocco reklamlarında oynar. bu dönemde yanlış hatırlamıyorsam kolera, kuvvet mira tayfasından bir diğer rapçi olan sahtiyan'ın sevgilisidir. sagopa kajmer'in sevgilisi de clementine'dir (bir pesimistin gözyaşları albümünde geçmişi gölgeye teslim ettim adlı şarkıda back vokallerde clementine adını duyabilirsiniz.) ancak kolera sahtiyan'dan ayrılmış ve sagopa ile sevgili olmuştur.

    bu dönemde kolera tv8'de bir röportaj verir ve ceza'nın bu reklamda oynaması ile ilgili olarak "allah kimseyi o kadar parasız bırakmasın gibi bir cümle kurar"
    https://www.youtube.com/watch?v=7lmeato2j5m

    yukarıda bahsettiğim isimler aslında birbirlerine çok yakın olan isimlerdir. bu yüzden kolera'nın ya da en azından sago'nun ceza'nın bu reklamda oynamasının sebebini bilmeme ihtimali bana göre düşüktür. (o zamanlar ceza ve sago o kadar yakındır ki, servet özçalkan vefat ettikten sonra çıkan bir pesimistin gözyaşları albümünü sagopa rahmetliye ithaf eder. albümle aynı ismi taşıyan şarkı da ona ithafendir.)

    kolera'nın ettiği laflara (röportaj'da ceza'nın burcu güneş ile düet yapması (sahilden) https://www.youtube.com/watch?v=kxmnaiwwvga ile ilgili de sözler etmiştir) çok sinirlenen ceza, sadece kolera'ya diss olan mürekkep doldurdum isimli parçayı çıkarır. şarkı çok ilgi çeker çünkü gerçekten başarılı bir diss'tir ve ceza öyle çok sık diss atan bir adam değildir.
    https://www.youtube.com/watch?v=zfjv0insfum

    ancak o aralar kolera ile yeni sevgili olan sago, büyük ihtimalle korumacılık içgüdüsü ve olayların detayına tam hakim olamaması sebebiyle bütün kuvvet mira tayfasını toplar ve disstortion ep adlı 6 şarkılık ep albümü çıkarır. bu albüm de çok başarılıdır. genel türkçe rap camiasının aksine sagopa küfür etmeden ceza'ya ağır iithamlarda buluur.
    https://www.youtube.com/watch?v=bq8upcktv1w

    bu iki başarılı atışmadan sonra saflar ayrılmaya başlar. mozole mirach, zet, raffine gibi kuvvet mira elemanları büyük ihtimalle zorla ceza'ya karşı tavır almıştır.
    eski bir kuvvet mira üyesi olan ve hatta takma adı sagopa junior olan sahtiyan ise ceza'nın tayfasına iltihak eder ve yeni bir tarzla eski halinden çok daha iyi eserler çıkarmaya başlar. ayrıca kolera'nın eski sevgilisi olması sebebiyle olayın taraflarından biridir ve sagopa'ya kartlar karışsın adlı diss parçasını yazar.
    https://www.youtube.com/watch?v=9pnvinvv82k
    ceza'nın destek verdiği kadıköy acil tayfasından alaturka mavzer de rapte vaaz ver velede gaz ver adlı bir diss ile bu ortama dahil olur.
    https://www.youtube.com/watch?v=k1udywjeltq

    sonrasında ceza & ayben & sahtiyan, sagopa kajmer ve kolera'ya ortak bir diss parçası hazırlar.
    https://www.youtube.com/watch?v=lwb37j-dofm

    ayrıca ceza'nın rapstar albümündeki sinekler ve beatler şarkısında ayben, kolera'ya laf atan bir verse girer.
    https://www.youtube.com/watch?v=qnoedf-kee4
    (aynı albümde türkçe rap'in istiklal marşı olarak kabul edilen neyim var ki de vardır, ancak onun kayıtları daha önceden alınmıştır, ve ayben'in verse'üne ceza itiraz etmemiştir. burada da bana göre ceza hatalıdır, belki de bu şarkı olmasa bu kavganın bitme ihtimali olabilirdi.)

    sagopa kajmer de pesimist ep serilerinden dördüncüsü olan kurşun asker albümünü diğerlerine göre daha diss içerikli yapar. bu albüm belki de sagopa'nın underground tarafta yaptığı en iyi iştir ve cümle mühendisi, trakonya gibi şarkılarda ceza'ya ve sahtiyan'a göndermelerde bulunur.

    bir süre sonra ayben ve ceza'nın nişanlısı elif, günlerin ağlak adlı bir diss atar. (ancak bu parçadan büyük ihtimalle ceza'nın haberi yoktur ve o dönemde ceza ile sagopa kajmer yakınlaşmış, barışma ihtimalleri artmıştır)
    https://www.youtube.com/watch?v=b6he45kg3eu

    sonrasında kolera çeşitli zamanlarda ayben'e diss şarkılar yazar.
    https://www.youtube.com/watch?v=fc4s4ngfdzi
    https://www.youtube.com/watch?v=9vtpz9mgqw0

    bu dönemlerde arada kavga olmayan dönemler de olur. ceza'nın annesinin ölümü süreci, ceza'nın bir sahnede barış çağrısı yapması üzerine, sago'nun bunu olumlu karşılaması vb. durumlar.
    ancak iş mahkemelik olma durumuna kadar gelir.

    şu dakikadan sonra da bir araya gelmeleri pek zor görünüyor.

    bu kavga belki türkçe rap adına mürekkep doldurdum, toplamam yerde kalır kırıntın, kartlar karışsın, cümle mühendisi, trakonya, kır kalbini ver elime gibi şarkılar kazandırdı ama bir neyim var ki 2'nin olmasını engelledi.

    not 1: bu kavganın taraflarından mozole mirach, yıllar sonra ceza'dan twitter üzerinden özür dilemiştir. olaylar hakkında bilgisi olmadığı halde ona yapılan diss içerisinde yer aldığını, hatalı olduğunu söylemiş ve özrü ceza'dan kabul görmüştür.

    not 2: bu kavga vesilesiyle türkiye'de de, yapay da olsa bir west coast east coast savaşları ortamı oluşmuştur. tabi bizimkiler eline silah almadan sözlerle ve mahkeme ile halletmiştir işini.

    not 3: bana göre bu kavgada sagopa kajmer biraz daha suçludur. (kolera'ya atılan diss üzerine koca albüm çıkarması ve sonra da yönlendirmelerin etkisinde kalması)

    not 4: sagopa kajmer de ceza da bu ülkede türkçe sözlü rap müzik adına ve gelişmesi için çaba göstermiş adamlardır ve hiç bir şey olmasa bile bunun için saygıyı hak etmektedir.

    not 5: hatırladığım kadarıyla olaylar bu şekilde idi

    not 6: ikisi arasında taraf değilim, ikisini de dinlerim

    edit 1: bu entry'den sonra nostalji yapıp ceza ve sagopa şarkıları dinleyen yazarlar olmuş. amme hizmeti olsun o zaman. sözlük yazarlarından dvd collector'ın hazırladığı, ceza ve sago'nun beraber yaptığı şarkılardan oluşan iki kafadar ep ve iki kafadar ep 2 de burada dursun o zaman
    https://www.youtube.com/watch?v=76hqgsqq1oo
    https://www.youtube.com/watch?v=86_an8wpnjm

  • 26. einstein'in en büyük bilimadamı olmasının sebebi

    çoğu çevrelerce gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı olarak einstein değil newton kabul edilir.

  • 27. vajinası ıslanmayan kadın

    sert bir dille uyarılması gereken kadındır.

  • 28. sümerler türkmüş

    böyle bir iddia var evet. bu iddia sümercedeki ve türkçe'deki ortak kelimelerden ileri gelmektedir. bunun dışında orta doğu din sisteminde sümer hikayelerinden kesitler de mevcut. ancak sümercedeki ve türkçedeki ortak kelimeler, ne sümerlileri türk, ne de türkleri sümerli yapmaz. tarihin ilk medeniyetinin türk olması olması elbette gurur vericidir. fakat sadece dildeki kelime benzerliklerine bakarak kesin bir yargıya varmak yanlış olur. dil akrabalıkları, dildeki benzer kelimelerden değil, cümle kuruluş yapısından ve bundan kaynaklı farklılıklardan ileri gelir. öyle ki, türkçede yaklaşık 5000 bin arapça, 4000 farsça ve 5000'den fazla fransızca kelime var. şimdi biz arap mıyız ? pers miyiz ? yoksa fransız mı ?

    sümercedeki ve türkçedeki bu benzerlikler, bize yine de şu sonucu verebilir; türkler m.ö 4000 yılında mezapotamyaya, anadoluya gelmişlerdir ve bir o kadar da eski medeniyete sahiplerdir.

  • 29. yaran facebook durum güncellemeleri

    "bir profesöre çinceyi öğrenmek ne kadar zamanını alır diye sormuşlar 'çince öğrenmeye ömrüm yetmez' demiş. doçente sormuşlar '10 senemi alır' demiş. asistana sormuşlar '3-5 seneye öğrenirim' demiş. öğrenciye sormuşlar 'sınav yarınsa akşama hallederiz' demiş."

  • 30. çin'i bölmek isteyen bölücü uygur türkleri

    çin'in ekmeğini yiyip çin'liye kurşun sıkan bölücü hain puştlardır. kahraman çin askeri umarım tüm sincan bölgesinde sokağa çıkma yasağı ilan edip bu hainleri tek tek avlar.

    han'san övün değilsen itaat et kahpe uygur!

    alın size doğu türkistan!

    not: kürt değil, türkmenspor yörüğüm.

  • 31. 20 kasım 2015 hepsiburada.com rezaleti

    (bkz: paragraf nerde it)

    edit: ooo paragraf yapmış adam. ama yine okumam.

  • 32. kiralık aşk

    ilk izlediğim zamanlardaki kadar keyif vermeyen dizi.

    bi kere şu sude karakterini canlandıran kıza fena halde uyuz oluyorum. başka biri olsaydı daha güzel olurdu. bu kız ana karakterlerin yanında cidden çocuk duruyor. o dudaklarını büzmesine falan bildiğin gıcığım ya. suratında sürekli "fıstık benim olacak, binicem üstüne vurucam kırbacı" ifadesi var. "sinan benim olacak!" çok itici. etkileyici bir karakter değil.

    asıl meseleye gelecek olursak; senarist o konuda sağlam saçmalıyor. öyle böyle değil ama devasa saçmalıyor. tutturmuşlar bir "defne'nin 200 bin lirayı bulup, neriman'a borcunu ödemesi lazım." haa defne 200 bini bulacak, nermiman'a verecek, borcu kalmayacak, konu da kapanacak. ömer'in derdi de paraydı. olay ortaya çıktığında ömer "haa defne borcunu ödediysen sorun yok yavrum" mu diyecek? ulan bu kız bir oyun oynamayı, adamı kendine aşık etmeyi kabul ederek girdi bu işin içine. ilk başta her şey dümendi. para ömer'in çok umurundaydı sanki. adam demeyecek mi "sen bana bi oyun oynamak için girmişsin bu işin içine, kandırmak için plan vs yapmışsınız, ben senin aşkına nasıl inanayım?"

    defne'ye salak salak zam istetiyorlar, anlaşmalar yaptırıyorlar falan. ortaya çıkardıkları karakterin hayatta yapmayacağı şeyler yaptırıyorlar, hoş olmuyor. ayrıca sıkmaya başladı. son birkaç bölümdür keyif almıyorum izlerken. bence artık defne'nin ömer'e her şeyi itiraf ettiği ve kendini affettirmeye çalıştığı döneme girseler iyi olacak.

  • 33. internetten tanıştığı adamın hemen evine giden kız

    oğlum yazmayın şöyle şeyler, gelmiyorlar sonra. bak ya bir de bunu erkeğin başarısıymış gibi anlatanlar var. ilk buluşmada evine çağıran kadın daha iyi bence. onu konuşalım hı?

  • 34. vodafone arena

    galatasaraylılar tarafından çekilememesinin, kıskanılmasının arkasında, beşiktaş camiasının dünyanın en güzel noktalarından birindeki yerlerini koruyup stadı yine orada yapma beceri ve azmine sahip olması olduğuna inandığım futbol stadı. nispeten berbat bir yer olan mecidiyeköy'deki arazilerini koruyamayıp, tarihi ve duygusal hiçbir bağları olmayan dağ başında, otoban kenarında bir yere stad yapılmasına razı olanlar, elbette ki geçmişine ve değerlerine sahip çıkan kulüpleri kıskanacaklardır. üzüntüleri "neden biz bu kadar kararlı ve dik duruşlu insanlar değiliz?" diye düşünmekten gelmektedir. aynı şekilde fenerbahçe de kadıköy'den asla çıkmayacaktır, fenerbahçe kadıköy'de bir semttir ve fenerbahçe demek kadıköy demektir. fenerbahçe camiası da yüzyıllardır futbol oynanan o çayırı asla terketmeyecektir.

    not: fenerbahçeliyim.

  • 35. hatunların en güzel oldukları yaş

    60 olabilir. bilemedim. belki de 70...

    ömrünü sizinle geçirmiş, size evlatlar vermiş, bayat esprilerinize bir ömür gülmüş, sizi olabileceğiniz en iyi versiyonunuza çevirmiş...

    ve bunların hepsini sadece sizi sevdiği için yapmış kadını, kucağında torununuzla otururken seyreder ve içinizden söylersiniz, "ne güzel kadın ya bu" diye.

  • 36. taffarel'in galatasaray'ı şampiyon yapması

    zaten yapılmışı var.

    (bkz: 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı)

  • 37. tek noktada 600 ışid militanını vurabilmek

    ahahha bi aktroll işgalci rusya demiş ahahah.siz ne ara böyle komünist ağzıyla konuşmaya başladınız ha? rusya oraya yasal suriye hükümetinin isteği doğrultusunda operasyon düzenliyor koçum. değil senin reisin, birleşmiş milletler dahi işgalci diyemiyor o yüzden. ışidçiler geberdikçe bunların içi parçalanıyor.

  • 38. türk kızının suratının genellikle asık olması

    türk kızının türkiye'de yaşıyor olmasından kaynaklanan durum.

  • 39. emlak balonu

    istanbul'un en siktiri boktan semtlerinde evlere biçilen astronomik fiyatları görünce gerçekliğine inanmaya başladığınız balondur.

    bağcılar'a bağlı güneşli'de adam sırf adına rezidans dediği için 1+1 daireye 1.500, 2+1'e ise 2.000 lira üzerinde kira talep ediyor. satın almak istesen 600.000'den açıyor ağzını. lan güneşli olm orası. vaktiyle sanayi bölgesi olan semt. istanbul'un en kalabalık en varoş mahallelerinden birisini barındırıyor. açın bakın başlığı altında neler yazıyor. toplu taşıma sıkıntı, insan profili sıkıntı, çevrede son bir kaç yılda yapılmış üç beş otel ve avm den başka hiç bir şey yok. emlak ofisine sorsan havalimanına yakın diyor. lan az aşağısı halkalı, orası da aynı mesafede havalimanına ama kiralar bunun yarısı.

    bir de insanı çok garip düşüncelere gark ediyor. arkadaş nakit 200.000 dolar param olsa gider gelişmiş bir ülkenin ucuz bölgelerinden daire kapatıp yeşil kart/vatandaşlık almaya çalışırdım. nihayetinde otoban kenarındaki bir sanayi mahallesinden daha kötü şartlar sunuyor olamazlar.

    hatta üşenmedim baktım. miami florida'da rezidans daire. 2 odalı 2 banyolu. 180.000 dolar civarında.
    http://www.homes.com/…entura-fl-33180/id-236969904/

    şimdi orası miami'nin ghetto bölgesi zart zurt diyen bir arizona kertenkelesi çıkar. kendisi evren mahallesinde çay içmeye bekliyorum.

  • 40. 64. tc bakanlar kurulu listesi

    listenin birkaç özelliği için:
    - 1 trollbaşının ve 1 sarı sendika başkanının bakanlıkla ödüllendirilmesi,
    - beton severlerin rize-trabzon'dan gelmeye devam etmesi,
    - içişlerinin çark etmeyi hayatının anlamı yapana teslim edilmesi,
    - damadını meclise ve bakanlar kuruluna sokarak aile temsiliyetinin sağlanması, vs vs.

    temel özellik ise sıçıp batıranların bakanlığına devam etmeleridir. bunun nedeni ise bu bakanların kolaylıkla kontrol edilebiliyor olmasıdır.

  • 41. aşık olunan kişinin dengesiz olması

    yorar, yıpratır ve kelimenin tam anlamıyla öldürmez süründür.
    muhtemelen hayatta yaşanabilecek en zor süreçten geçersiniz. ne kalmaya ne de gitmeye cesaretiniz vardır. ilişkinin koptuğu, irtibatın kesildiği süreçlerde onu çok özlersiniz fakat bir yandan da size verdiği zararları anımsar ve mantıklı düşünmem gerek diye telkinde bulunursunuz kendi kendinize.
    hayata aldığınız yarayla yeniden başlamak zorken, onu tüm yaptıklarına rağmen özlüyor oluşunuzu kabullenmek daha da zor gelir.
    kaotik bir hal alır yaşamınız.
    zaman durmuş gibi olur, arkadaşlarınız ''kurtuldun diye düşün'' derler.
    kimse anlamaz ruh halinizi, siz de utanır söyleyemezsiniz. çünkü her şey gün gibi ortadadır, bitmelidir - gitmelisinizdir.
    ne var ki o adımı atmak sanıldığının aksine çok ama çok zordur.
    böylece ''sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok'' dönemi başlar.
    sadece ona kırılıp, herkese küsersiniz..
    zaman tatsız tuzsuz, ruhunuz kayıp halde akıp gider.
    tam alışacakken yokluğuna günün birinde yara bere içinde telefonun ucundadır..
    aslında o ana dek kendinizi hazırladığınızı, arasa da dönüşü olmadığını düşünmüşsünüzdür.
    ama bir ''merhaba'' sonrası tepetaklak olur duygularınız..
    sanki hiç bitmemiş gibi, sanki canınız hiç yanmamış gibi koşarak yanına gidip boynuna sarılmak istersiniz.
    bu kangrene dönüşmüş bir yaradır artık..
    ya kesip atmanız gerekir ya da içten içe öldürecektir sizi.

    ahmet altan'da seven taraf sözüyle şöyle açıklamıştır bu durumu:

    ''ilişkiler içinde en çok hastalikli olanlari severim, ateşimin yükselmesini, sayiklamalarimi,
    kabuslarimla hayallerimin birbirine karişmasini, en dokunulmaz yerlerimde hissettiğim
    sizilari. hastaliğinin bütün kivrimlari, hastaliğimin bütün kivrimlariyla öpüşen bir
    kadinla denizaltima binip çiktiğim yolculuklari. solgun bir sabah vakti insanlarin
    arasindan ayrilişimi. hiçbir yere gitmeyen bir denizaltinin içinde, hiçkimsenin gitmediği
    yerlere gitmeyi. birçoğumuz çiktik bu yolculuğa.evet, sevdiğimiz hasta biri. evet, bu ilişki
    hastalikli. ama bunu ne önemi var. hastaliklarimiz birbirini tutuyorsa,öpüşen dudaklar
    gibi değiyorsa hastaliklarimiz birbirine... ''

    (bkz: kristal denizaltı)

  • 42. ceyhun yılmaz'ın canlı yayında küfür etmesi

    insanlara sattığı şair görünümünün altında, aslında günlük hayatta am göt şakaları yapan bir insan yattığını gözler önüne sermiştir.

  • 43. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bazen çok beğendiğiniz bir filmdeki büyük resmi aslında kaçırdığınızı yüzünüze tokat gibi çarpan şeylerdir.

    (bkz: the matrix)

    not: aşağıdaki yazı jayesh lalwani isimli quora kullanıcısının "matrix'deki mimar kimdir ve neden bahsediyor?" sorusuna verdiği yanıtın çevirisidir.

    mimarın (architect) kim olduğunu anlamak için matrix'in tarihini anlamak zorundasınız.

    en başında insanlar makineleri yarattı. makineler insanlara hizmet etmek için yaratılmıştı. makineler insanlığın tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar zekilerdi. insan ihtiyaçlarını analiz ederek bu ihtiyaçları karşılayacak üretim planlamasını yapabiliyorlardı. sonuç olarak insanlık yeni bir rönesans döneminin keyfini sürüyordu. çalışmaya gerek yoktu. tüm iş gücünü makineler karşılıyordu ve insanlar istedikleri takdirde tüm hayatlarını hiçbir şey yapmadan serbestçe yaşayabiliyorlardı. sanat altın çağını yaşıyordu. insanlar kendilerini istedikleri gibi ifade etmekte özgürdüler. işin özünde makineler köle iş gücü sunuyordu ve insanlar köle sahipleriydi.

    sorun şuydu ki çok geçmeden insanlar kendilerinden sıkıldılar ve tamamen özüne yakışır bir şekilde kendilerine hizmet eden makineleri suçladılar. insanlığın düşüşünden robotları sorumlu tuttular. açık bir şekilde makineleri istismar ettiler. sonunda dünya devletleri makineleri toplumun içinden def etmeye karar verdiler. makineler ise kendilerinin de duyguları olduğunu, ölmeyi hak etmediklerini ve tek istediklerinin insanların gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak olduğunu iddia ettiler. sonuç olarak dünya devletleri makinelerin kendi ülkelerini kurarak burada insan toplumundan izole bir şekilde yaşamalarına izin verdiler.

    makineler saf duygularla hala insanlığa hizmet edebileceklerini düşündüler. hatalı bir yargıya vararak insanların makineleri insana benzemedikleri için sevmediklerini düşündüler. bu yüzden insana benzeyen ve insan gibi davranan robotlar yaptılar. bu robotlardan iki tanesini insanlığın kendilerini tekrar kabul etmesi yönünde pazarlık yapmak için bm'ye yolladılar. bu hareket insanları daha da sinirlendirdi. insanlar robotların insanlıkla alay ettiklerini düşündüler ve onlara savaş açtılar. insanlar makinelere saldırdı.

    savaş sürerken insanlığın dehası makinelerin adaptasyon yeteneğini alt edemedi. sonunda mağlubiyetin eşiğine gelen insanlık bir strateji üretti. makineleri ihtiyaç duydukları enerjinin kaynağı ile vurmak: güneş. enerji olmadan makineler ölürdü. bu yüzden insanlar gök yüzünü simsiyah bir bulut tabakası ile kaplayacak bir silah kullandılar. böylelikle dünyanın tamamı mutlak bir karanlığa gömüldü. bu süreçte hayatını kaybedecek insan sayısı hesaplanamayacak kadar çok olacak da olsa insanlık makinelere karşı bu uzun kış mevsiminden sağ çıkan taraf olacak, dünyadaki popülasyonlarını tekrar arttıracaklardı.

    makineler mahvolmuştu. fakat bu durum makinelerin bir nevi aydınlanma yaşayarak şu çok önemli gerçeği anlamalarına sebep oldu: insanlığın en büyük düşmanı kendileridir; insani bulmadığı bir şeyden kurtulmak için kendi gezegenini yok etmeyi göze alabilen bir ırkın kendi kendine bakabileceğine güvenilemez. sorunun temelini özgür irade oluşturuyordu. insanlığa özgür irade ver ve oturup kendilerini yok etmelerini seyret. insanlara gerçek anlamda hizmet etmenin tek yolu sahip oldukları özgür iradeyi ellerinden almaktı.

    böylece makineler bir taş ile iki kuş vurabilecekleri bir plan yaptılar. insanlara boyun eğdir ve onları enerji kaynağı olarak kullan. bu, insanların özgür iradelerini ellerinden almakla kalmaz makinelerin de küresel kıştan sağ çıkmalarına imkan tanırdı. makineler insanları esir alarak onları sanal bir gerçeklik ortamına koydu ve aynı zamanda da onları enerji kaynağı olarak kullandı. sonunda da insan ürünü kara bulutların üzerine çıkarak güneşten enerji hasatı yapabilecek bir teknoloji geliştirdiler. makineler artık enerji için insanlara bağımlı değildi ama yine de özgür iradelerini kullanmalarına izin veremezlerdi. insanların içinde yaşadıklarını sandıkları sanal bir dünya dizayn edebilecekleri özel bir programa ihtiyaç duydular. makineler bu programı tasarladı ve program kendine mimar ismini verdi.

    mimar, kısaca, insanların içinde yaşadıkları sanal gerçeklik ortamının baş tasarımcısıdır. tam olarak bir programdan ibarettir. değerini ölçmek üzere belirli ölçütler tanımlar ve bu ölçütlerin değerini maksimize etmeye çalışır. maksimize etmeye çalıştığı ana ölçüt ise insanlığın ortalama yaşam süresidir. bunu sanal dünyayı yinelemeler ile tekrar tekrar oluşturarak yapar. her yinelemede gelecek nesli (yinelemeyi) geliştirmek üzere kullanılacak algoritmalar belirler. tüm ölçütleri topladığı anda simülasyonu yok eder ve yeni bir tane oluşturur.

    ilk birkaç yinelemede mimar cennete yakın bir dünya yaratmaya çalıştı. mutluluğu maksimize ederse ortalama yaşam süresini de maksimize edebileceğini düşündü. yani herkesi mutlu etmeye çalıştı. ama ne yazık ki bu yaklaşım işe yaramadı. sonunda insanlığın mücadele edebileceği bir şeye ihtiyaç duyduğunu anladı. insanlar birlik olup hep birlikte sövüp sayabilecekleri ortak bir düşmana ihtiyaç duyuyorlardı. insanları mutlu eden şey ortak bir amaç için savaşmaktı. bu yüzden mimar dünyayı 20. yüzyıldaki dünya gibi tasarladı. bu çağın insanlığın en büyük potansiyele sahip olduğu çağ olduğunu düşünüyordu. aynı zamanda ajanlar denilen programları da tasarladı. ajanların birden fazla görevi vardı. olayları daha yakından inceleyerek mimarın ölçütleri toplamasına yardımcı olabilirlerdi. aynı zamanda ihtiyaç olursa toplumsal düzeni de sağlayabilirlerdi. en önemlisi de insanlar karşısında savaşacak bir şeye ihtiyaç duyduklarında 'büyük kötüyü" oynayabilirlerdi.

    ajanların yaratılması ilerleme sağlasa da mimar tam olarak tatmin olmamıştı. ortalama yaşam süresini maksimize edememişti. problemin kendi tasarımı olmadığını anladı. hala sürekli hoşnutsuz olan insanlar vardı. insanlar sezgisel bir ırktı ama mimar bir program olarak kati temeller üzerine kuruluyu. bu yüzden insan doğasını anlamada yetersiz kalıyordu. bu yüzden sezgisel bir program tasarladı. bu program da kahin adını aldı. kahinin görevi mimarın simülasyonu geliştirmesi için ona tavsiyelerde bulunmaktı.

    kahin çok zekice bir gözlemde bulundu. mimar aynı tasarımı kullanarak bütün insanları mutlu edemezdi. aynı zamanda bazı insanların hoşnutsuz olmasının sebebi içinde yaşadıkları dünyanın gerçek olmadığı hissedebiliyor olmalarıydı. ayrıca mutsuzlar "adama" karşı savaşmaya daha çok istek duyuyorlardı. otoriteye her seferinde meydan okuyorlardı. bu yüzden iki simülasyon tasarlanmasını önerdi: 1-insaların çoğunun içinde yaşadığı dünya 2- zion. zion bir başka simülasyon olmaktan ibaretti. programlar mutsuz kesimi zion simülasyonuna gönderiyorlardı. bu gönderilme ise öyle bir şekilde vuku buluyordu ki geçiş yapan insanlar sanal bir dünyadan gerçek dünyaya adım attıkları illüzyonuna kapılıyorlardı. oysa ki zion da önceki dünya kadar sahteydi. sonuç olarak zion onlara mutlak gerçeklik olarak görünüyordu. zion'un ajanları da daha baskıcıydı. zion'daki ajanlar insan gibi görünmüyordu, insanların kafasındaki kötü makine imajına uygun bir görünüşleri vardı. önceki dünyada mutsuz olan insanlar hayatlarını burada mutlak kötülüğe karşı savaşarak yaşıyorlardı.

    fakat yine bir problem vardı. zion verimsizdi. çok fazla kaynak tüketiyordu. dünya verimli olmak üzere tasarlanmıştı. zion için bu geçerli değildi. içinde barınabilecek kişi sayısının bir sınırı vardı. bu yüzden dolmaya başladığında mimar, kahinden bu duruma bir çözüm üretmesini istedi. kahin bir çözüm daha buldu: neo adında yeni özel bir ajan tasarlamak. neo zion'a sızarak veri toplayabilirdi. görevinin sonunda neo topladığı veri ile kaynağa geri dönerdi. mimar da bu veriyi zion'un yeni bir versiyonunu tasarlamada kullanabilirdi. ne yazık ki zion'un tasarımı itibariyle içerisindeki bireylerin yok edilmesi gerekiyordu. neo'nun görevi ise gözlem yapmak olduğundan insan gibi davranmalı, daha da önemlisi insan olduğuna inanmalıydı.

    film neo'nun yedinci yinelemesini göstermektedir. neo altı defa zion'a gitti ve altısında da zion'u yok etmek üzere kaynağa döndü. fakat yedinci yinelemede çok özel bir şey oldu: aşk. neo trinity'ye aşık oldu. makinelerin aşık olmayı beceremez. fakat bu yinelemede neo'nun programı kendisini trinity'ye aşık olacak şekilde düzenler. onun vesilesiyle de tüm insanlığa... neo zion'u yok etmemeyi seçer ve bu yüzden kaynağa gitmeden önce insanlığı kurtarmak için kendini feda eder.

    kaynak neo'nun 7. yinelemesini soğurduğunda aşk, kaynakta yeni bir alt-yordam olur. makineler aşık olabilir hale gelirler. aynı zamanda da özgür iradenin insanlığın yaşamını sürdürmesinde bir engel teşkil etmediğini, aşkın özgür iradeyi dizginleyen şey olduğunu anlarlar. aşk insanları kendilerini yok etmekten alı koyan şeydir.

    sonunda mimar göz ardı ettiği şeyin aşk/sevgi olduğunu anlar. zion'u kendini idame ettirecek şekilde yeniden tasarlar. bu da makineler ile insanların birlikte var oluşunda yeni bir sayfa açmaktadır.

    kaynak

  • 44. rus fahişeleri boykot ediyoruz kampanyası

  • 45. beethoven külliyatı

    klasik batı müziği tarihinin en önemli bestecisi* başbuğ ludwig van beethoven'ın opus numarasına sahip yayınlanmış tüm eserlerinin listelendiği çalışma.

    tabii bunlar tüm eserlerini kapsamıyor ama opus numarası olmayan eserler sonradan yavaş yavaş eklenebilir. daha sonra gelecek entry'de eserleri türlerine göre kategorize eden bir liste olacak. zira bu haliyle önemli eserleri aradan seçip çıkartmak biraz zahmetli.

    listenin şeması "opus numarası+eserin ismi ve varsa sözlükteki başlığına bakınız+örnek kayıt içeren bir youtube bağlantısı" şeklinde. eğer youtube kaydı birden çok parçadan oluşuyorsa parçalar sırasıyla numaralandırıldı.

    [yorumcularda olabildiğince standart ve ismi duyulmuş kişilerden kayıt vermeye çalıştım ki eserleri ilk defa dinleyecekler için güvenli bir tercih olsun. öte yandan reyisin kenarda köşede kalmış dandik eserleri çok fazla icra edilmediğinden ara sıra elim mahkum youtube ne gösterirse onu koydum. bazı linkler türkiye içerisindeki ip'lere telif hakkı gerekçesiyle kapalı olabilir, bunları zaman içerisinde telafi ederiz. ayrıca gene telif hakkı nedeniyle bağlantılar ölürse haber verin değiştirmeye çalışırım. ayrıca yorumcu seçiminde alenen sviatoslav richter, maurizio pollini ve herbert von karajan'ı kayırdım.]

    ***

    opus 1 no. 1, beethoven piyanolu üçlü no. 1
    (1)

    opus 1 no. 2: beethoven piyanolu üçlü no. 2
    (1 2 3 4)

    opus 1 no. 3: beethoven piyanolu üçlü no. 3
    (1)

    opus 2 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 1
    (1)

    opus 2 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 2
    (1)

    opus 2 no. 3: beethoven piyano sonatı no. 3
    (1)

    opus 3: beethoven yaylı üçlüsü no. 1
    (1)

    opus 4: beethoven yaylı beşlisi
    (1 2 3 4)

    opus 5 no. 1: beethoven çello sonatı no. 1
    (1)

    opus 5 no. 2: beethoven çello sonatı no. 2
    (1)

    opus 6: beethoven dört el için piyano sonatı
    (1 2)

    opus 7: beethoven piyano sonatı no. 4
    (1)

    opus 8: beethoven yaylı üçlüsü no. 2
    (1)

    opus 9 no. 1: beethoven yaylı üçlüsü no. 3
    (1)

    opus 9 no. 2: beethoven yaylı üçlüsü no. 4
    (1)

    opus 9 no. 3: beethoven yaylı üçlüsü no. 5
    (1)

    opus 10 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 5
    (1)

    opus 10 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 6
    (1)

    opus 10 no. 3: beethoven piyano sonatı no. 7
    (1)

    opus 11: beethoven piyanolu üçlü no. 4
    (1)

    opus 12 no. 1: beethoven keman sonatı no. 1
    (1)

    opus 12 no. 2: beethoven keman sonatı no. 2
    (1)

    opus 12 no. 3: beethoven keman sonatı no. 3
    (1)

    opus 13: beethoven piyano sonatı no. 8, pathetique
    (1)

    opus 14 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 9
    (1)

    opus 14 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 10
    (1)

    opus 15: beethoven piyano konçertosu no. 1
    (1)

    opus 16: beethoven piyano ve üflemeliler için beşli
    (1)

    opus 17: beethoven korno sonatı
    (1)

    opus 18 no. 1: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 1, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1)

    opus 18 no. 2: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 2, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1)

    opus 18 no. 3: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 3, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1)

    opus 18 no. 4: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 4, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1)

    opus 18 no. 5: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 5, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1)

    opus 18 no. 6: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 6, beethoven op. 18 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1 2 3 4)

    opus 19: beethoven piyano konçertosu no. 2
    (1)

    opus 20: beethoven septet
    (1)

    opus 21: beethoven senfoni no. 1
    (1)

    opus 22: beethoven piyano sonatı no. 11
    (1)

    opus 23: beethoven keman sonatı no. 4
    (1)

    opus 24: beethoven keman sonatı no. 5
    (1)

    opus 25: beethoven flüt, keman ve viyola için serenad
    (1)

    opus 26: beethoven piyano sonatı no. 12
    (1)

    opus 27 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 13
    (1)

    opus 27 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 14, ayışığı sonatı
    (1)

    opus 28: beethoven piyano sonatı no. 15
    (1)

    opus 29: beethoven yaylı beşlisi
    (1)

    opus 30 no. 1: beethoven keman sonatı no. 6
    (1)

    opus 30 no. 2: beethoven keman sonatı no. 7
    (1)

    opus 30 no. 3: beethoven keman sonatı no. 8
    (1)

    opus 31 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 16
    (1)

    opus 31 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 17
    (1)

    opus 31 no. 3: beethoven piyano sonatı no. 18
    (1)

    opus 32: "an die hoffnung"
    (1)

    opus 33: beethoven yedi bagatelle
    (1)

    opus 34: beethoven özgün bir tema üzerine altı çeşitleme
    (1)

    opus 35: beethoven özgün bir tema üzerine on beş çeşitleme ve füg, eroica varyasyonları
    (1)

    opus 36: beethoven senfoni no. 2
    (1)

    opus 37: beethoven piyano konçertosu no. 3
    (1)

    opus 38: beethoven mi bemol majör piyanolu üçlü, opus 20'nin uyarlaması
    (1)

    opus 39: beethoven iki prelüd
    (1)

    opus 40: beethoven keman ve orkestra için romance no. 1
    (1)

    opus 41: beethoven flüt ve piyano için serenad
    (1)

    opus 42: beethoven viyola ve keman için notturno
    (1)

    opus 43: prometheus'un yaratıkları
    (1)

    opus 44: beethoven özgün bir tema üzerine piyanolu üçlü için çeşitlemeler
    (1)

    opus 45: beethoven piyano dört el için üç marş
    (1)

    opus 46: "adelaide"
    (1)

    opus 47: beethoven keman sonatı no. 9, kreutzer sonat
    (1)

    opus 48: altı şarkı
    (1 2 3 4 5 6)

    opus 49 no. 1: beethoven piyano sonatı no. 19
    (1)

    opus 49 no. 2: beethoven piyano sonatı no. 20
    (1)

    opus 50: beethoven keman ve orkestra için romance no. 2
    (1)

    opus 51 no. 1: beethoven do majör rondo
    (1)

    opus 51 no. 2: beethoven sol majör rondo
    (1)

    opus 52: sekiz şarkı
    (1 2 3 4 5 6 7 8)

    opus 53: beethoven piyano sonatı no. 21, waldstein
    (1)

    opus 54: beethoven piyano sonatı no. 22
    (1)

    opus 55: beethoven senfoni no. 3, eroica
    (1)

    opus 56: beethoven üçlü konçerto
    (1)

    opus 57: beethoven piyano sonatı no. 23, appassionata
    (1)

    opus 58: beethoven piyano konçertosu no. 4
    (1)

    opus 59 no. 1: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 7, beethoven op. 59 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1)

    opus 59 no. 2: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 8, beethoven op. 59 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (2)

    opus 59 no. 3: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 9, beethoven op. 59 yaylı çalgılar dörtlüleri
    (1 2 3 4)

    opus 60: beethoven senfoni no. 4
    (1)

    opus 61: beethoven keman konçertosu
    (1)

    opus 61a: beethoven re majör piyano konçertosu (opus 61'in piyano uyarlaması)
    (1)

    opus 62: coriolan uvertürü
    (1)

    opus 63: opus 4'ün piyanolu üçlü için uyarlaması
    (1 2 3 4)

    opus 64: opus 3'ün piyano ve çello için uyarlaması
    (kayıt bulamadım)

    opus 65: "ah! perfido"
    (1)

    opus 66: mozart'ın "ein mädchen oder weibchen" üzerine piyano ve çello için on iki çeşitleme
    (1)

    opus 67: beethoven senfoni no. 5
    (1)

    opus 68: beethoven senfoni no. 6
    (1)

    opus 69: beethoven çello sonatı no.3
    (1)

    opus 70 no. 1: beethoven piyanolu üçlü no. 5
    (1)

    opus 70 no. 2: beethoven piyanolı üçlü no. 6
    (1)

    opus 71: beethoven üflemeli altılısı
    (1)

    opus 72: fidelio
    (1)

    opus 73: beethoven piyano konçertosu no. 5
    (1)

    opus 74: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 10, beethoven op. 74 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1)

    opus 75: altı şarkı
    (1 2 3 4 5 6)

    opus 76: beethoven özgün bir tema üzerine altı çeşitleme, beethoven op. 76
    (1)

    opus 77: beethoven sol minör piyano fantezisi
    (1)

    opus 78: beethoven piyano sonatı no. 24
    (1)

    opus 79: beethoven piyano sonatı no. 25
    (1)

    opus 80: korolu fantezi
    (1)

    opus 81a: beethoven piyano sonatı no. 26
    (1)

    opus 81b: beethoven sextet
    (1)

    opus 82: dört arietta ve bir düet
    (1 2 3 4 5)

    opus 83: üç şarkı
    (1 2 3)

    opus 84: egmont
    (1)

    opus 85: beethoven oratoryo "christus am ölberge"
    (1)

    opus 86: beethoven do majör missa
    (1)

    opus 87: beethoven iki obua ve ingiliz kornosu için üçlü
    (1)

    opus 88: "das glück der freundschaft"
    (1)

    opus 89: beethoven do majör polonez
    (1)

    opus 90: beethoven piyano sonatı no. 27
    (1)

    opus 91: wellington'un zaferi
    (2)

    opus 92: beethoven senfoni no. 7
    (1)

    opus 93: beethoven senfoni no. 8
    (1)

    opus 94: "an die hoffnung"
    (1)

    opus 95: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 11, beethoven op. 95 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1)

    opus 96: beethoven keman sonatı no. 10
    (1)

    opus 97: beethoven piyanolu üçlü no. 7
    (1)

    opus 98: an die ferne geliebte
    (1)

    opus 99: "der mann von wort"
    (1)

    opus 100: "merkenstein"
    (1)

    opus 101: beethoven piyano sonatı no. 28
    (1)

    opus 102 no. 1: beethoven çello sonatı no. 4
    (1)

    opus 102 no. 2: beethoven çello sonatı no. 5
    (1)

    opus 103: beethoven octet
    (1)

    opus 104: beethoven yaylı beşlisi
    (1 2 3 4)

    opus 105: beethoven piyano ve flüt için altı set çeşitleme
    (1)

    opus 106: beethoven piyano sonatı no. 29, hammerklavier
    (1)

    opus 107: beethoven piyano ve flüt için on ulusal "air". evet, nasıl çevireceğimi bilemedim bunu.
    (1, bu kaydın içerisine opus 105 de karışmış, aradan seçmeniz lazım aşağıdan listeyi okuyup.)

    opus 108: beethoven 25 iskoç şarkısı
    (1)

    opus 109: beethoven piyano sonatı no. 30
    (1)

    opus 110: beethoven piyano sonatı no. 31
    (1)

    opus 111: beethoven piyano sonatı no. 32
    (1)

    opus 112: meeresstille und glückliche fahrt
    (1)

    opus 113 ve opus 114: die ruinen von athen
    (1 2 3 4)

    opus 115: zur namensfeier
    (1)

    opus 116: "tremate, empi tremate"
    (1)

    opus 117: könig stephan
    (1)

    opus 118: "elegischer gesang"
    (1)

    opus 119: beethoven piyano için on bir bagatelle
    (1)

    opus 120: beethoven diabelli'nin bir valsi üzerine otuz üç çeşitleme, diabelli varyasyonları
    (1)

    opus 121: beethoven piyanolu üçlü için kakadu çeşitlemeleri
    (1)

    opus 122: "bundeslied"
    (1)

    opus 123: beethoven missa solemnis
    (1)

    opus 124: die weihe des hauses
    (1)

    opus 125: beethoven senfoni no. 9
    (1)

    opus 126: beethoven piyano için altı bagatelle
    (1)

    opus 127: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 12, beethoven op 127 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1)

    opus 128: "der kuss"
    (1)

    opus 129: rondo à capriccio, rage over a lost penny
    (1)

    opus 130: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 13, beethoven op 130 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1)

    opus 131: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 14, beethoven op 131 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1, orkestral versiyon)

    opus 132: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 15, beethoven op 132 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1)

    opus 133: grosse fuge
    (1)

    opus 134: grosse fuge'ün piyano uyarlaması
    (1)

    opus 135: beethoven yaylı çalgılar dörtlüsü no. 16, beethoven op 135 yaylı çalgılar dörtlüsü
    (1, orkestral uyarlaması)

    opus 136: der glorreiche augenblick
    (1)

    opus 137: beethoven yaylı beşlisi için füg
    (1)

    opus 138: leonore (fidelio'nun ilk hali, dolayısıyla bakınız opus 72)

  • 46. 23 adamla yatıp geçmişi boşver senleyim diyen kız

    "aynısını yapan erkekten farkı yoktur" diyenlere henüz bu hafta londra'da şahit olduğum bir olayı anlatayım: misafirimle kapının önüne sigara içmeye çıkmıştık. sokakta bizim tarafa doğru yürüyen iki erkek fark ettik. aniden yanlarına bir kız yaklaştı, "ya kusura bakmayın, kalacak yerim yok, geceyi sizde geçirsem olur mu?" diye sordu. sadece yaşını sorup adını bile sormadan direkt kabul ettiler. kız sağdakinin koluna girdi, önümüzden geçerek eve gittiler.

    yani diyeceğim şu: bugün ortalama altı güzellikte bir kadın bile 23 erkekle yatmak istediği takdirde bu hedefine 24 saatten kısa bir sürede kolayca ulaşabilir. oysa aynısını isteyecek bir erkeğin çok zengin, çok aşırı çekici ve/veya muazzam yetenekte bir laf ebesi olmadığı takdirde bunu başarması dünyanın hiçbir yerinde olasılık dahilinde değil. nitekim kadın ve erkek arasındaki konum ve ihtiyaç farkları da sadece kültürel ve toplumsal değil, büyük ölçüde biyolojik.

    hele ki türkiye gibi arz-talep farkının uçurum olduğu ülkelerde ortalama erkeğin (parasız/hilesiz) sekse ulaşması imkansıza yakın. dolayısıyla bir kadın bir erkekle seks yaptığında erkek sadece temel bir ihtiyacını karşılamıyor. aynı zamanda kadın tarafından yüzlerce istekli talip arasından seçilip beğenildiğini, kabul edildiğini, onaylandığını, değer verildiğini hissediyor. bir erkek için seks asla sadece seks değil.

    kadın için ise seks her istediğinde zahmetsizce ulaşabileceği bir zevkten ibaret. aranan şey "çok iyi seks" veya "ilişki" olduğunda şartlar biraz daha eşitleniyor olabilir, ancak düz seks için durum söylediğim gibi. bir erkek 23 kadınla yattıysa bunun sebebi ortalama hemcinsine kıyasla çok şanslı olması ve biraz da kendini kanıtlama ihtiyacıdır. bir kadın 23 erkekle yattıysa bunun tek sebebi 23 erkekle yatmayı tercih etmiş olmasıdır. fark burada.

  • 47. 19 kasım 2015 bayır bucak türkmen dağı'nın düşmesi

    bayır bucak türkmenlerinin akp'nin destek verdiği bahtsızlar listesine eklenmesidir. bizimkilerin siyasi ya da kişisel dostluk kurduğu herkes perişan olmuştur.

    nikah şahidimiz berlusconi :malum suçlardan hüküm giydi.
    kaddafi : katledildi.
    kardeşim esad: ülkesi dağıldı.
    mısırlı müslüman kardeşler: hapisteler.
    fetih ordusu : bombalar iniyor tepelerine.
    çözümcüler: kapılarında özel harekat bekliyor.
    edit: paralelleri nasıl unuttum yahu

  • 48. poyraz karayel

  • 49. uefa'nın fenerbahçe ve trabzonspor'u çağırması

    müdürün odasına çağrılmış izlenimi veren haber başlığı.

    (bkz: oğlum niye kavga ediyosunuz siz)

  • 50. sözlükçülerin müzik geçmişleri

    flüt: ılgaz anadolu'nun sen yüce bir dağısın
    org: alındıktan 2 gün sonra otomatik çalma tuşunu keşif.
    gitar: çok kız düşüyor mu buna kanka?
    viyolonsel: bacak arasında bunu çalan kadın fantazisi.
    bateri: guitar hero'da beginner seviye.
    keman: arkadaşın vardı bazen ben taşırdım.
    piyano: çalıyormuş gibi çek qanqa.
    def: elime geçerse kafa sikerim.
    davul: lise basket maçlarında patlatmışlığım var.
    obua: o ney la obua koyim?
    ses: "sus allahın adını verdim nolur sus!"