beyler derebeyi15
profili

  • 1 mayıs 2020 otomobil zamları

    bizde de hata var, doğan'a şahin'e binmemiz gerekirken anlamsız bir şekilde en iyi araçlara binmeye çalışıyoruz.

    hadi merso'ya binmek istedin, o zaman karşılığında bir şeyler üretmen lazım ki ürettiğini dünyaya satasın ve karşılığında "çek oradan bir merso" diyebilesin.

    yok, biz memur olacağız, arsamızı satacağız, baba parası yiyeceğiz, insta'da storyler paylaşacağız; üstüne üstlük bir de lüks araçlara binip lüks mekanlarda takılacağız. yok öyle bir dünya!

    lüks arabaya binmek için çalışmak, çabalamak, üretmek lazım. emek sarfetmek lazım. ben bunları yapamam derseniz aha size fiyat listesi. böyle apışıp kalırsınız.

  • ak parti'ye oy verenlerin ortak noktaları

    romalılar, siz her akp'liyi aynı sepete koyuyorsunuz ama benim babam eski ecevit sevdalısı bir adamdı, hatta evimizde ecevit'in resmi vardı. şu anda erdoğan fanatiği bir adam hâline geldi.

    sosyolojik olarak baktığımız zaman bu insanlar hayranlık duydukları kişileri yüceltme eğilimine sahiplerdir. bu yüzden o kişinin hep iyi yönlerini görürler.

    bir ikincisi, bu elli yaş üstü insanlar eskiden epey yokluk çekmiş, zor zamanlar geçirmiş insanlar. dolayısıyla şu anda kapitalizm ile beraber ülkeyi saran çeşitliliği görünce eski dönemler ile kıyaslıyorlar. yani babama bir şey dediğim zaman bana lüks arabaları gösteriyor. onun için kıstas bunun gibi şeyler, diğerlerine kafa yormak istemiyorlar. mesela eskiden var olan konut darlığını şu andaki lüks daireler ile kıyaslayıp, eskiye göre daha iyi olduğumuz sanrısına kapılıyorlar.

    bu insanlar üzerindeki en büyük etkiyi medya sağlıyor. kırk, elli yaş üzeri insanlar sadece tv izleyip ülke gidişatını bu kanal vasıtası ile takip ediyorlar. haliyle medya ne servis ederse ona itimat ediyorlar.

    bu kadar eyyor yeter.

  • radamel falcao garcia

    (bkz: sülün osman)

    ulan bunun yerine afrika'dan 100 tane zenci getirseydik, belki bir tanesi iyi çıkardı amq.

  • suudi arabistan'da milli marş rezilliği

    bu adamlar hem düşük iq'lu, hem disiplinsiz, hem de aşırı kibirli insanlar.

    bunlardan kimseye hayır gelmez. ne kadar uzak dursan kârdır..

  • 11 ekim 2019 istanbul'da bıçaklanan doktor

    (bkz: yuh)

    doktor doktoru bıçaklayarak öldürüyor.

    ek: eşim hemşire. dolayısıyla sağlık sektörüne yakın sayılırım. sağlık gibi hassas bir konunun ne kadar insanlık dışı bir şekilde yürütüldüğüne şahit oluyorum. 24 saat mesai, günde 100-150 hasta bakılması, eğitimsiz insanlarla uğraşılması vs. daha bir sürü sorun. bunların acilen çözüme kavuşturulması gerekiyor. bu böyle yürümez. popülist tavırları bırakıp acilen insan ve çalışan odaklı sisteme geçmemiz gerek.

    ek2: birçok arkadaş mesaj attı. 36 hatta 48 saate varan mesailer varmış. nutkum tutuldu, korkunç bir durum. yere batsın parası da pulu da be.

    ek3: hastaneden bir hafta çıkamayan, günde 700 hastaya bakan varmış. abi yok böyle bi rezillik ya.

    ek4: 700 hasta abartılı bir sayı diyenler var. haklı olabilirler.

    bakın @delidr ne diyor:" ****** ******* devlet hastanesinde 24 saatlik nöbetimde 593 hasta baktığım oldu. 500ün altına pek düşmezdi. yıl 2015. 700 hasta bakan da emin olun vardır. tabi ki her nöbet değil ama bayram günü küçük yerlerde sayılar çok yükselir örneğin. bu zamanlarda olabilir vs.

    zaten o kadar hastaya tek yapabildiğin gerçekten sadece 'bakmak'. ilgilenmek mümkün değil. çok hızlı bir muayene. gerekirse tahlil sonra reçete. amaç hasta bir an önce hastaneden çıksın. mesleği düzgün yapamıyoruz. o nedenle ayrıldım kendi memleketimde küçük bir tıp merkezinde çalışıyorum. en azından hastalarla ilgilenebiliyorum."

    korkunç bir tablo.

  • türklerden filozof çıkmamasının nedenleri

    çıkmaz çünkü biz kimseyi bir dakika bile yalnız bırakmıyoruz.

    bir dakika kafayı dinleyemezsiniz. hop birisi yanınıza damlar. geceleyin tam düşüncelere dalmışken uzaktan bir ses gelir: "yatmıyor musun daha?" acınızı bile tek başınıza yaşatmazlar.

    filozof olmak için yalnız kalıp eni konu, uzun uzun düşünmek gerekiyor. bu da türkiye'de mümkün değil.

    ek: rodin'in düşünen adam heykeli "le penseur" tüm dünyada üniversitelerde/sanat galerilerinde sergilenirken bizde bakırköy akıl hastanesinde sergilenmekte. buyur burdan yak.

    ek2: madem coştuk, bi anı anlatayım. yıllar evvel ankara'ya bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim. o da beni keçiören'de yüksekçe bir yerde bir lokantaya götürdü. yemek beklerken gözüm karşıdaki kaleye ilişti. sordum:
    + abi bu kale nedir?
    - ankara kalesi.
    + bana biraz bu kalenin tarihinden bahseder misin?
    - yav neyini bahsedecem, kale işte orada duruyor. biz bilmeyiz tarihini falan. seyret işte orada duruyor.

    bunu diyen de tahsilli birisi ha, mevkili falan.

    daha yanında duran kalenin ne olduğunu bile merak edip araştırmaktan aciz bir milletiz. yeme, içme, sıçma üçgeninden çıkamadık henüz..

  • suriyeli nefretinin asıl sebebi

    abartısız, dünya genel konjonktüründen 100 yıl geride oldukları için. tipler, hal ve hareketler, davranış biçimleri 100 yıl geride mnq.

    benden geride olanı, bana zarar vereni niye seveyim?

    ya biz bu yerleri savaşarak kazandık. neden üç beş medeniyetsizle paylaşmak zorunda bırakılıyorum?

    ek: şu fotoyu birkaç gün önce bizzat kendim çektim, çocuklar suriyeli:

    https://eksiup.com/p/es113749ie8y

    2019 yılında şu manzarayla karşılaşmak korkunç. üstelik çocuklar çöpte buldukları şeyleri yiyorlardı. her yere hastalık bulaştıracak bunlar ama kimse farkında değil. böyle bir şey kabul edilemez..

  • 12 eylül 1980 erşan kuneri'nin tutuklanması

    (bkz: evet tam 39 yıl oldu)

    (bkz: unutursak mavi donumuz kurusun)

  • yazarların psikolojik rahatsızlıkları

    oo içerisi bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi gibi olmuş şerefsizim. ulan şunları süreceksin pamuk tarlasına, akşama kadar çapa yaptırıp akşam da traktörün kasasında zıplaya zıplaya köy evine götürüp bırakacaksın; gram hastalık kalırsa gel yüzüme tükür..

  • kilo verirken iradeyi en çok zorlayan yiyecek

    yukarıda sayılanların hepsi çöp olan yiyeceklerdir.

    zaten size kilo aldiran bu yağ, şeker ve karbonhidrat bombası yiyeceklerdir.

    şu an diyetteyim ve tek derdim proteinin aşırı derecede pahalı olması. hani ucuz olsa, proteinden başka bir şey almam şu naçiz vücuduma.

    yabancı memlekette olanlar şanslı, ucuz protein kaynağı olan domuzu gömüyorlar habire. biz tavuğa talim..

  • almanya'nın bu kadar güçlü olmasının sebebi

    üst ekleme: bazıları haklı olarak, dresden ile erzurum neden bir değil diye sormuş. el cevap: yerleşik yaşama geçme önceliği ve coğrafi konum.

    bazı yazar arkadaşlar belirtmiş ama ben de iklim konusunda iki kelam etmek isterim.

    soğuk iklim insanları yaşamak için çok çalışmak zorundadır. özellikle sert geçen kışları atlatabilmek için kısa yaz döneminde çok çalışıp birikim yapmak zorunda kalırlar. bu da onları çalışkan ve disiplinli insanlar haline getirir.

    sıcak memleket insanlarının böyle hayat gaileleri yoktur. yaz kış "ipimle kuşağım, sikimle taşağım" modunda hareket ederler. bu da tembel ve disiplinsiz insanlar meydana getirir.

    soğuk iklim insanı iklimleri gibi soğuk olur. hava soğuk olduğu içün pek dışarıda takılma imkanları olmaz. dolayısıyla gruplaşma görülmez. bireysel yaşam tarzı ağırlık kazanır.

    sıcak iklimde insanlar dışarıda daha fazla vakit geçirdiği içün sosyalleşme ve gruplaşma daha fazla görülür. grup halinde hareket eden insanlarda bireysel özellikler gelişme gösteremez, nadir rastlanır.

    iklim, insan genetiği üzerinde birebir etki gösterir arkadaşlar. bu faktörü gözardı etmeyelim..

  • 80 ve 90'lara duyulan yoğun özlemin sebebi

    o yılları net hatırlayan birisi olarak diyorum ki: siyaset hayatımıza bu kadar girmemişti ve herkes işinde gücünde, kaliteli işler çıkarmaya çalışıyordu. baskı yoktu. dolayısıyla sanatçılar sanatlarını özgürce ifa edebiliyorlardı. özgür insanlar ortaya müthiş eserler çıkarıyorlardı.

    yani sizin bugün 80 ve 90'lara ait ayıla bayıla dinlediğiniz şarkılar ve diğer muhteşem sanat eserleri siyasi baskı altında olmayan özgür insanlar tarafından ortaya çıkarılmıştır.

    seksen ve doksanlarda ülkemiz masal ülkesi gibi değildi elbette. tonla, yığınla sorunlarımız vardı ancak bu ortamda sanat icra edenler işlerini rahat rahat yapabiliyorlardı.

    belediye hoparlöründen anons yapar gibi gelen edit: olayı götünden anlayan sayın gerizekalılara duyrulur. anıra anıra güldüğünüz, yüzlerce kere izlediğiniz kemal sunal filmlerinin gerek senaryo, gerekse oyunculuk bakımından bugünlerde yanına yaklaşabilen bir film var mı?

    haftalarca liste başı kalmış tarkan'ın icra ettiği "kış güneşi" şarkısının duygusal ve ritimsel tınısını en son ne zaman aldınız?

  • rus vatandaşının belediye başkan adayı olması

    kadın t.c. vatandaşı olduğu için sorun olmayan durumdur.

    merak ettiğim, bu kadın başkan olursa mevcut düzene ayak mı uyduracak, yoksa kendi sistemini getirecek mi?

    zira bizim memlekete en iyi başkanı transfer etsen 3 ay içinde onu delirtirler.

    ek: kadın iki üniversite bitirmiş ve beş dili akıcı konuşuyormuş. bu kadarı bize fazla değil mi lan!

    ek2: herhangi bir arap ile bu kadını karşılaştırmak bile abestir. araplar (kendimi de dahil ediyorum) yetiştiriliş tarzı ile dogmatik düşüncenin içinde büyüdükleri için sorunlar karşısında rasyonel ve analitik çözüm bulma yeteneğinden yoksundurlar. (bal gibi de genellerim)
    ayrıca bireysel gelişimlerini tamamlayamadıkları için tek başlarına hareket edemezler. bir gruba dahil olup sürü halinde yaşarlar ve kendilerini ancak bu şekilde ifade edebilirler.

    öte yandan bu rus bacımız çeşitli üniversitelerde eğitim görmüş, eğitim almış, kişisel gelişimini tamamlamış birine benziyor. hiçbir etki altında kalmadan alanya'yı 10 sene içinde dünyanın örnek şehri haline getirmezse terbiyesiz evladıyım. bu kadar da büyük konuşuyorum..

  • honda civic

    2008 modeline sahip olduğum model.

    bayiden 0 km. olarak aldım. şu an 130.000 km.'de.

    10 yıldır biniyorum. hiçbir sorun çıkarmadı. en iyi yanı bu olsa gerek. yağını, suyunu koy; arkana bakma.

    traktör gibi araba terbiyesiz olayım!

  • apartman dairesi vs müstakil ev

    müstakil evde yaşayan birisi olarak artılarını yazayım:

    * her an bahçeye çıkıp bir şeyler yapma imkânı
    * üst kat, alt kat, yan komşu olmaksızın kimseye hesap vermeden yaşama imkânı. öyle ki, gece saat 01.00'da elektrikli süpürge ile yerleri alabiliyorsun.
    * bahçede sebze yetiştirme, envai çeşit çiçek dikme imkânı
    * otomobilinizi/motosikletinizi kapalı otoparkta koruma imkânı

    ayrıca çok fazla bakım masrafı çıkmıyor.

    ekleme: böcek mevzusu için bayer'in renksiz ve kokusuz bir ilacı var. fısfıs ile evin dört bir köşesine gezdirdikten sonra 6 ay kadar hiçbir böcek evde yaşayamıyor. hatta ben bu ilacı siktiktan sonra evde ahbap olduğum şeffaf/zararsız kertenkeleler de kayboldu, en çok ona üzüldüm. gece üçte o tavanda ben kanepede sohbet ederdik, kayboldu gitti :/