Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 9 mart 2019 başakşehir fenerbahçe maçı

    ulan 15 dakika fenerli olduk, volkan, serdar ve tolgay kanser etti. tüm sezon fenerli olanların halini düşünemiyorum.

  • 2. selman hasan arslan'ın mikrofonu açık unutması

    olum bu memleket bitmiş lan. birisi bize oy verin allah cennete koysun diyor, öbürü çıkmış teröriste oy istiyor. bu ne lan amk? simülasyon mudur nedir avradını siktimin ülkesi ya?

    ekleme: bir tek ben değilmişim böyle düşünen. bu sevindirici. demekki bu ülkede herşeyin farkında sessiz ama harekete geçtiğinde etkili olabilecek bir kitle var.

  • 3. cem yılmaz'ın söyleşisindeki üniversiteliler

    seyircinin bu kadar kötü olmasına rağmen cem yılmaz durumu gayet iyi idare edip insanları güldürmeyi başarmıştır.kimsenin kalbini kırmamak için elinden geleni yaparak da tekrardan gönlümü fethetmiştir.

  • 4. öldürülme anını kaydeden adam

    ortama bakın ya allah aşkına. insanlar boktan, evler boktan, doğa bile boktan. bi de anadolu'yu anlatmazlar mı yok şöyle kültür, yok böyle memleket, insanı şöyle, doğası böyle, alın size anadolu amk.

  • 5. feministlerin taksim'de ezanı ıslıklama rezaleti

    oha gülmekten öldüm. olm kadınlar zaten ıslıklıyor. çatıdan çekersen öyle olur. aşağıdan duyulur mu o gürültüde ezan. seçim gidiyor diye iyi çalışıyorsunuz ama biz giren brunson vakasını unutmadık yiğidim. feministler üzerinden de tabiki muhalefet aşağılanır.

  • 6. vajinam şekil önümden çekil

    bunu bir erkek kendi uzvu üzerine yazıp pankart açsa adamı sapık diye içeri tıkarlar.bazı tepkileri yerli yerinde ve dozunda vermek lazım yoksa kantarın topuzu kaçıyor böyle.

  • 7. sözlükçülerin şu an ihtiyacı olan şey

    erken uyanmak
    daha az içki
    motivasyon, konsantrasyon
    sorumluluk sahibi olmak
    para
    azim

  • 8. en gereksiz matematik konusu

    ahahahahha adam mantık demiş amk. ulan mantık dersi olmasaydı şu an elinde o telefon yerine kuş uçuruyordun.

    mantık matematiğin en temel konularından olup ayrıca felsefe'nin de içinde çok büyük yer kaplar.

    edit:
    (bkz: nükleer felaket kapımızda) dikkat çekmek istediğim bir konu olduğundan bunu da buraya bırakalım.

  • 9. gelmiş geçmiş en klas golcü

    (bkz: matthew le tissier)

    gollerinden bir demet

  • 10. dünya sinema tarihinin en güzel kadın oyuncusu

    sophia loren'cilerle brigitte bardot'cular birbirini yiyordur şimdi diye geldim, bir de ne göreyim? sözlüğü ergen basmış. megan fox falan diyen var la, düşün artık.

  • 11. çocuk kardeşsiz büyümez

    arkadaşlar tek çocuk olduğum için hâlâ embriyoyum. lütfen bunu ebeveynlerime ulaştırın da kardeşim olsun.

    (bkz: hurafeler)

  • 12. buket aydın'ın kemal kılıçdaroğlu ile kafa bulması

    yiyorsa rte ile kafa bulsun ama yemez işte.

  • 13. almanya'nın bu kadar güçlü olmasının sebebi

    üst ekleme: bazıları haklı olarak, dresden ile erzurum neden bir değil diye sormuş. el cevap: yerleşik yaşama geçme önceliği ve coğrafi konum.

    bazı yazar arkadaşlar belirtmiş ama ben de iklim konusunda iki kelam etmek isterim.

    soğuk iklim insanları yaşamak için çok çalışmak zorundadır. özellikle sert geçen kışları atlatabilmek için kısa yaz döneminde çok çalışıp birikim yapmak zorunda kalırlar. bu da onları çalışkan ve disiplinli insanlar haline getirir.

    sıcak memleket insanlarının böyle hayat gaileleri yoktur. yaz kış "ipimle kuşağım, sikimle taşağım" modunda hareket ederler. bu da tembel ve disiplinsiz insanlar meydana getirir.

    soğuk iklim insanı iklimleri gibi soğuk olur. hava soğuk olduğu içün pek dışarıda takılma imkanları olmaz. dolayısıyla gruplaşma görülmez. bireysel yaşam tarzı ağırlık kazanır.

    sıcak iklimde insanlar dışarıda daha fazla vakit geçirdiği içün sosyalleşme ve gruplaşma daha fazla görülür. grup halinde hareket eden insanlarda bireysel özellikler gelişme gösteremez, nadir rastlanır.

    iklim, insan genetiği üzerinde birebir etki gösterir arkadaşlar. bu faktörü gözardı etmeyelim..

  • 14. hoşlandığı erkeğe açılan türk kızı olmaması

    lisede yaptım ben bunu. hem de 2 kere. birincisinde çocuktan hoşlanıyor gibiydim. “arkadaşımsın” dedi. eyw dedim, arkadaşça takılmaya devam ettik.

    ikinci eleman... söylemez olaydım. 1 yıldır hoşlandığım, iyi biri olduğunu düşündüğüm çocuk “seninle çıkacağıma bir maymunla çıkarım.” dedi. yakışıklı da değildi he. neyse 19 yaşıma kadar kimse yüzüme bakmadı da, sonra bir şey oldu. tipim de değişmedi, hala motosiklet tshirtleriyle dolanıyorum. burçlar kaydı falan diyorlardı, o oldu herhalde.

  • 15. en son gerçekten mutlu hissedilen an

    14 şubat 2018di. 4 yıldan sonra sigortasız olarak çalıştığım, zar zor bulup aman napiyim hiç yoktan kendimi geliştiririm diye gerçekten mutlu olarak dekoratif ürünler diken bir atölyeydi. saat 4 sularında benin kocam bana tek taş alacak benimki gök taşı alacak diye kahvelerimizi yudumlayıp bir yandan harıl harıl iş yetiştirmeye çalışıp bir yandan gülüşüyorduk. tam 15:50’de kreşte 3.haftası olan kızımın öğretimeni arıyordu. telefon çalarken altına mı kaçırdı acaba diye düşünüp açtım. fakat karşımdaki ses zeynep düştü sanırım bacağı çıktı gelip hemen alın diyordu. ben yaklaşık 1,5 saat mesafedeydim. babası ise şehir dışındaydı. hemen halasını aradım. ben kreşe yetişene kadar alıp hastaneye götürdü. o kadar çok yağmur yağıyorduki taksi yoktu. yakın sayılabilecek bir lokasyona giden iett otobüsüne atladım. sıkışan trafikte gıdım gıdım gidiyordu. ineceğim yer hastaneye yarım saat yürüme mesafesiydi hem taksi yok, hem yağmur yağıyordu hemde ümraniye’de yayalaştırma çalışması yüzünden heryer rezil vaziyetteydi. boş olan bir iki taksi bile tırıs geçince. o yağmurda koştum. bu arada halası arayıp kırık olabilirmiş dedi. alt tarafı kırık 15 günde geçer çocukken benimde ayağım kolum kırıldı diye kendimi avutup, koşarken hem ağlıyor hem sigara içmeye çalışıyordum. koşarken nefesim kesiliyor dalağım şişiyordu. bir ara soluk soluğa nefeslenirken mağaza camından yansıyan görüntüme baktım resmen marlin mansonun göz makyajına sahiptim. herkes bana bakıyordu. bende deli gibi hem sigara içmeye çalışıp hemde deli gibi yağmurda koşuyordum. hastaneye vardığımda iki kat aşağıdaki miniğimin annem annem diye çığlık sesi girişten duyuluyordu. kimseye nerede diye sormadan çığlığın geldiği yöne koştum, odayı buldum. içeri girdiğimde kızımı bilekten göğüs altına kadar komple alçıda buldum.. kızım diye ağlayıp parmağını tuttum. doktor bacağı kırık yarın sabah ameliyata alıp platin takacağız. bu ilk ameliyat olacak duruma görede bakacağız dediğinde son kelimeler adeta uzaydan duyulmuştu. birden dizlerimin bağı çözüldü arkaya doğru bayılıp yere düşmek üzereyken biri tuttu beni. daha 1-1,5 saat önce sigortasız bulduğu işte bile neredeyse dünyanın en mutlu insanıydım, o an tepe taplak oldum. miniğim 3.ameliyatını kasım ayında oldu. 4.yü 1-1,5 yıl sonra olacak. çok şeyler yaşadık, bazı geceler uykusunda defalarca acıdan şok geçirdi. dünyadaki hiçbir şey 5 yaşında babamı kaybedip babasız büyümek bile neredeyse bu kadar canımı acıtmadı. şükrediyorum. ama en son 14 şubat 2018de o dikiş makinesinin başında ağzım dolu dolu gülerken mutluydum ben. o günden sonra hiçbir şey aynı olmadı. umudumu kaybetmedim, umarım bir gün yine ağzım dolu dolu güleceğim.

  • 16. counter-strike map'i olabilecek mekanlar

    ankara kızılay metrosu.
    doğma büyüme ankaralıyım neresi nereye çıkıyor halen öğrenemedim. ct takımı kızılay avm girişinde doğar t takımı da yüksel çıkışında.

  • 17. ekşi itiraf

    üniversitenin ilk yıllarında takıldığım bir grup vardı. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. e tabii çömeziz ya, 58 kişi, uhuyla yapıştırılmış halde geziyoruz. öğle arası geliyor, "ne yapalım?", ders bitiyor, "nereye gidelim?" biri de çıkıp demiyor ki "ben evime gidiyorum, ne haliniz varsa görün." birbirimizden sıkılsak da söyleyemiyoruz, çünkü abuk subuk şehirlerden gelmişiz, yalnız kalırsak zırtlanlar kapar neme lazım...

    bir gün yine ders bitmiş, yine o malum soru geldi, "ne yapıyoruz?". hadi, x kafeye gidelim, çay kahve içer otururuz. yahu bırakın da bi eve gidelim. anamı babamı sizin kadar görmedim hayatımda. neyse, gittik oturduk bir yere. meğer, akşam canlı müzik varmış, aman yarabbi.

    yanımdaki çocuk, bana doğru eğilip bir şey dedi. müziğin gürültüsünden, ne dediğini anlayamadım. tekrarlamasını istedim. tekrarladı, yine anlamadım. yine tekrar etti, ulan yine anlamadım. hadi ilk kez anlamayınca checkpoint hakkın oluyor da, ben üçüncüye gelmişim. dediğine cevap vermemin zamanı gelmiş. dördüncü kez "ne diyon anlamadım" da diyemezsin. bunlar, yazılı olmayan kurallardır. şimdiii, "hayır" desem, "neden?" deyu tekrar sorabilir, sıçarım. en iyisi, karşımdakini desteklemek. "evet, bence de" dedim, ne yapayım.

    şaşırdı, "allah allah" dedi. gülmeye, dalga geçmeye başladı. "nasıl yaaa, nasıl, ne demek bence de?" diye ağzını yaya yaya gülüyor, bağırıp çağırıyor, ellerini masaya vuruyor. acaba soru mu sordu? ne dedin lan sen?

    - yarın ders kaçta başlıyor?
    + evet, bence de (puh)

    - müzik nasıl?
    + evet, bence de (uymadı)

    - sıkıldın mı?
    + evet, bence de (fifti fifti)

    - sen de beni seviyor musun?
    + evet, bence de (evlendik)

    hatta adam gülmek şöyle dursun, gaza geldi. truvanın çorum versiyonundaki sülüman gibi destek istemeye başladı. masadakilere dönüp "ya bakın bakın tnetennba ne dedi, hahaha" deyu bi hamle yaptı. anladım, amacı beni insan içinde rezil etmekti. durumu kontrol altına alma amacıyla parmağımla omzuna dokandım ibbinnanın.

    "kusura bakma ahmet, duyamadım seni. sağ kulağım az duyuyor. benimle eğlenmen bitti mi artık?" dedim. sağ kulağım az maz duymuyor. bu bi üzüldü, gerilmiş kaşları aşağı düştü. vay efendim çog özür dilerim, bilmiyordum, bilmem ne, zırıl zırıl ağlamaya başladı. birkaç hafta sonra, "ben okumaycam" deyip okulu bıraktı. o zamandan beri de görmedim. kardeş, iki kulağım da sağlam, yalnızca dinlemiyordum. belki okursun. *

  • 18. 8 mart 2019 kadınlara polis müdahalesi

    geçen yıl new york times'a kapak olmuş ancak sözlük yazarlarımız ve bilimum aydınımız tarafından pankartları sebebiyle beğenilmeyen yürüyüşe müdahaledir.

    bu sizin eseriniz sevgili çok aydın, çok modern ahali. bugün hiç yerde sürüklenen, gaz yiyen kadın görüntüsüne bakıp sinirlenmeyin. geçen yıl ohal türkiyesinde yapılabilen tek büyük kamusal toplanma için "bunlar da abarttı," "bu kadın hakları değil orospuluk" vs. gibi düzinelerce laf ettiniz. birkaç yüz kadının o caddede iki saat yürümesini sırf sizden biraz daha marjinal, sizden "daha az kabul edilebilir" görüşlere sahipler diye o çok modern, devrimci yapınıza sığdıramadınız. hakların her gün kısıtlandığı, dinci baskının ve cinsiyet ayrımının arttığı bu dönemde ilerici potansiyeli olan bir hareketi marjinalleştirdiniz. e haliyle normalde kadınlar günü gibi ezelden meşru bir duruma müdahale etmeye çekinenler bunun ortalama aydın tarafından bile takılmayacağını görünce bildiğini okudu, ne de olsa onlar gerçek kadın hakkı savunucusu değil "feminazi orospular" sizin için. şimdi kına yakabilirsiniz.

  • 19. seks sırasında türk kızlarından gelen koku

  • 20. starbucks'ın kahvesinin çok kötü olması

    yazılanları okuyunca şunu anladım ki çok bilmek iyi değil arkadaş. çok kavrulmuşmuş, sertmiş, yumuşakmış, aromasıymış...
    içtiğim hiçbir kahveye iğrenç demiyorum. mis gibi kokuyor, kafamı açıyor, hele de güneşli bir günde dışarıda içiyorsam resmen mutlu ediyor beni.

    cehalet mutlulukmuş hakikaten.

  • 21. kurşunu yiyince viyk viyk diye ağlayan pitbull

    polis memuru yerde ve hayatı risk altındayken; o arkada '' niye vuruyorsunuz?'' diye ciyaklayan gerizekalı çingeneye de bir adet sıksalarmış keşke dedirten bir adet pitbull içerikli video.

    edit: imla.

  • 22. volkan demirel

    gerçekten ersun yanal'ın gelmesinden sonra neye istinaden affedildi, hangi performansla ilk 11'e yerleşti, ardından yaptığı onca hataya rağmen nasıl hala ilk 11'de oynuyor anlayamıyorum.

  • 23. secretcv'ye verilmiş müthiş iş ilanı

    (bkz: prezantable)

    (bkz: milyarlık telefon) sen milyar milyon?

    işe girince başka iş aramayan? anlıyorum.

    edit: hay samimiyetinize tüküreyim. baydı şu muhabbetiniz. bu samimiyet değil saygısızlık ve patavatsızlık. bu kadar yozlaşmış başka bir kelime de yoktur dilimizde. bakkala çırak mı alıyorsunuz bu nasıl bir dildir. bu dili kendine yakıştıran varsa gitsin yarın köle olarak başlasın.

  • 24. trabzon ve rize cehaleti

    bu şehirlerde ölümsüz yaşlıların yüzünden cehalet yaygınlaşıyor. dedeler 100 küsür yaşına kadar yaşayıp gençlerin önüne geçiyor bu memleketlerde. büyüğün dediği olur mantığına göre de anne babalar hareket edince olan oluyor. yani yeni kazımlar, volkanlar çıkmıyor artık. bunların yerine recepler, erdoğanlar, tayyipler çıkıyor çünkü muhafazakar bir cahil olmak bunu gerektirir.

    biri annemin, biri babamın memleketi. yeşilliklerine hastayım ama insanı benden uzak allah'a yakın olsun.

  • 25. oecd 2019 kadına karşı şiddet haritası

    evet bu ülkede erkeklerin epeyce bir kısmı, hödük oğlu hödük maalesef. dilipak ie evrimi kabul eden ateist, mesele kadınlar oldu mu aynı fikirde olur çok rahat.

    ben aslında bu ateist, solcu görünümlü bazı erkek ve kadın yazarların, seküler tarafı kendine çekmek isteyen ve algı yönetimi yapan aktroller olduğunu da düşünmeye başladım. seküler, solcu insanların bu kadar aptal olmasını bünyem kabullenmiyor zira.

    evet erkek cinayeti daha fazla ve erkekler birbirini daha çok öldürüyor. peki bu konuda siz ne yapıyorsunuz sayın erkekler? google akademik'e girin ve erkeğe şiddet, erkek cinayeti yazın bakalım sonuç ne? ben yazdım ve tek bir çalışma bile bulamadım açıkcası.

    erkeklerin de ataerkinin mağduru olduğunu araştıran çalışmalar ise hegemonik erkeklik başlığı altında toplanıyor ve bu meseleyi de daha çok kadınlar çalışmış. evet erkek intiharlarının yaygınlığı ve sizin daha fazla şiddete uğramanız da ataerki ve size dayatılan hegemonik erkeklik ile ilgili ve erkeğin uğradığı şiddeti de feministler ve pro-feministler çalışmış daha çok. burada 'ühühü asıl erkek daha çok şiddete uğruyor.' diye zırlayana kadar, erkeğe uygulanan şiddeti ve nedenlerini araştırın boş işler müdürleri. örnek, gizem çelik 'in ' erkekler de ağlar 'isimli çalışması. merak eden, indirir okur. https://eksiup.com/0c4f92c0d469

    sorun şu ki, erkeğe şiddet uygulayanlar genelde tanımadığı erkekler iken, kadına şiddet hane içinden ya da tanıdığı erkeklerden geliyor daha çok. belki erkekler daha çok ölüyor ama kadınlar çok daha uzun vadeli ve sistematik bir şiddete uğruyor.

    türkiye 'de kadına şiddet, iddia ediyorum bu rakamların en az 10 katı ama hiçbir kadın babam bana tokat attı, eşim beni tekmeledi diye gidip şikayetçi olmuyor. türkiye'de kadınlar, şiddet ölümcül dereceye geldiğinde, dayanılmaz olduğu noktada şikayetçi oluyor ancak. hatta çoğu kadın şiddeti o kadar kanıksamış ve içselleştirmiş durumdaki, bir hata yaptığında, ne bileyim yemeğin altını yaktığında, eşinin kendisini dövme hakkı olduğunu düşünüyor. hacettepe üniversitesi'nin aile içi şiddet çalışmasında, kadınların şiddeti onayan pek çok ifadesi var.

    alın size çok somut bir örnek :

    https://eksiup.com/caf982686179
    https://eksiup.com/f04804718836

    bakın bu entry'inin sahibi atanamayan einstein, dayakçı kocasını kimseye anlatmamakla hava atıyor ve sıla'yı şikayetçi olduğu için eleştiriyor. hah işte bu da kadınların bu memlekette ne kadar cahil, pısırık olduğunun göstergesi. 56 kişi de bu entry'i favlamış. yani ne diyor bu zihniyet? kol kırılır yen içinde kalır.

    sıla'nın şikayetçi olmasına bu kadar tepki de bununla ilgili. ahmet kural ilk ifadesinde gayet kabul etti şiddet uyguladığını ve saçma sapan bir ifade verdi. daha önce naz çekem'in parmağını kırdığı ve yine bir ekşi sözlük yazarı kadına, kendisini tanımadığı için bir barda sözlü şiddet uyguladığı da, sabit. adamın leş gibi bir sicili var yani. naptı peki ilk kez insanların bir kadının tarafını tuttuğunu görünce? saçma sapan yok rapor tam teşekküllü hastaneden alınmamış, yok iki gün sonra alınmış, yok arkadaşları ile 18 saat sonra eğlenmiş diyerek, sıla'yı karalamaya çalıştı.

    millet de hep bu ifadelerle savundu kural'ı. angut musunuz siz? insanlar kırıkları bile ilk etapta algılayamıyorlar. benim teyzemin motosiklet kazasında, leğen kemiği kırılmış, yıllarca yanlış şekilde romatizma tedavisi uygulanmış. sonra sorun anlaşılınca da kendi ameliyat olmaya korktu ama çok aksamaya başlayınca mecburen oldu ve protez takıldı.

    sıla'da hem en başta şikayetçi olmak için cesaret edememiş olabilir; hem de idrarından iki gün sonra kan gelince olayın vehametini anca idrak etmiş olabilir. yalnız sizin sürekli bize sıla üzerinden gözdağı vermeniz çok can sıkıcı gerçekten de.

    çocukluğumdan beri şiddete uğrayan, gözü moraran, burnu kanayan pek çok kadının varlığına şahit oldum ama bunlardan birinin bile gidip şikayetçi olduğunu görmedim. dayak yeme nedenleri de çorap eşinin bulunmaması, mutfak tezgahının ciflenmemesi, çamaşır çekmecesindeki ufak bir dağınıklık gibi saçma sapan nedenler. bu da bu ülkedeki kadınların çoğunun bu durumu kanıksadığını ve öğrenilmiş çaresizlik yaşadığını gösteriyor. sıla bu öğrenilmiş çaresizliği yenen, utanması gerekenin dayak yiyen kişinin değil, dayak atan kişinin olması gerektiğini gösteren son derece cesur bir kadın.

    norveç, finlandiya gibi ülkelerde şiddetin bu kadar yüksek görünmesi ise oradaki kadınların eğitim ve bilinç düzeyleri ile ilgili. evet onlar her tokatı, sarsmayı, hakareti vs şikayet ediyorlar. geçen norveç'de yaşayan bir yazar orada kadınların hangi durumlarda şikayetçi olduğunu çok güzel açıklamıştı.

    hiçbir canlının şiddete uğramadığı, sorunların şiddet değil, diyalog yolu ile çözüldüğü bir dünya inşa etmemiz dileğiyle ; tüm hemcinslerimi sevgiyle selamlayıp, hepsinin geçmiş kadınlar gününü kutluyorum.

  • 26. kürtlerin eğitilemez oluşu

    üniversitelerin konferans salonlarında elinde mikrofon ile hdp propagandası yapan akademisyen kılığındaki entel geçinen tiplere aldanıp, kürtlerin seküler bir toplum olduğu izlenimi yaratılır.

    bu tipler hayatında bir kez olsun hakkari'nin, muş'un, siirt'in 5 km yanından geçmemiş insancıklardır. ta hakkari'ye gitmeye gerek yok. istanbul'un esenler, bağcılar, ümraniye ilçelerine gidilirse olayın vahameti daha net anlaşılacaktır.

    edit: (bkz: türklerin ingilizcesi en kötü olan millet olması) (bkz: türk kızlarının aşırı vizyonsuz olması) türü başlıklar açarak algı kasan, cumhuriyet'in yarattığı türk algısını kullanarak bu tür başlıklar altına salyalarını akıtan, kendileri hakkında gerçekleri söyleyince de hemen kuduranlar ırkçı, faşist gibi söylemlerde bulunmaya başlamış.

    edit 2: türk milletine yönelik, türk erkeklerinin böyle olması, türk kızlarının şöyle olması türünde bir çok olumsuz başlık açılıyor. (bu başlık cumhuriyet'in yarattığı türk algısını kullanarak açılıyor. -83 milyon-)

    kürtlere yönelik açılınca hemen ırkçı, faşist lafları havada uçuşuyor. cumhuriyet'in türklük olgusunu kullanarak türk milletine giydirirken sorun yok fakat kürtlere yönelik hiç bir hakaret içermeyen eleştirel başlık açınca "dava açılmalıdır." türü tehditvari enrtyler giriyorlar.

    bu iki yüzlülük değil de nedir?

    bunlar güçlü olduğu yerde zorbadır, eşkiyadır. güçsüz olduğu yerde ise demokrattır, insancıldır.

    burada bizim eleştirdiğimiz elbetteki vatansever kürt yurttaşlar değildir. fakat genç bir öğretmeni kaçırıp işkence ile katleden terör örgütü pkk destekçisi olanlar alınabilir. doğu anadolu'nun en ücra köşelerine dahi okullar kuran türk milletidir. onlar kardeşlerini seviyor. onlara eğitim sunuyor. buraya gönderilen genç bir öğretmeni kaçırıp işkenceyle katleden vahşi terör örgütüne sempati duymak, buna destek olmak vandallıktır. (bkz: necmettin yılmaz)

    edit 3: ota boka ırkçı, faşist diye yorum atan bir arkadaşın enrtysini buraya bırakıyorum. (bkz: #87420966) bu zihniyet demokrasi, humanizm laflarını kendi tekeline alıp, bu kavramların ırzına geçen zihniyettir.

  • 27. volkswagen golf 8

    siemens bile bir üst seviye buzdolabı çıkardığı zaman daha fazla değişiklik yapiyor. malesef olmamış tasarımdır.

  • 28. 10 milyon dolar verseler dinini değiştirir misin

    değiştirmeyi bırak, eski dinime karşı haçlı seferi bile organize ederim dediğim soru cümlesi. (bkz: anket sorusu)

  • 29. buket aydın

    cumhurbaşkanı karşısında koltuğun ucuna poposunun ucuyla oturan, muhalif siyasiler karşısında ise beraber bot bağlamış askerlik arkadaşı gibi hareketler içerisine girenlerin güncel örneklerinden bir haber spikeri.

  • 30. doları biz basmıyoruz fiyatı biz belirlemiyoruz

    iyi de tl'yi siz basıyorsunuz onun fiyatını kim belirliyor

  • 31. 23 yaşında evlenen erkek

    büyük abim olur hatta o 22 yaşında evlendi. 20 ağustos gibi okulunu bitirmişti 1 eylülde evlendi.
    seviyorlardı birbirlerini üniye başlarken başladı ilişkileri bir süre uzak mesafe ilişkileri oldu sonra komşu şehirlerde okudular.(eskişehir-kütahya) bu sene 13. yıllarına girecek evlilikleri. ömür boyu sürsün inşallah
    edit: aynı şeyleri yaşayan yazar biri hayat hikayemi okuyorum dedi. lan abi sen misin yoksa? siteyi terk etme vakti yaklaştı o zaman ...

  • 32. otomobillerin yakıt tüketimini azaltmanın yolları

    yatılı öğrenciyken okulda kasvetli akşam etütlerinin birinde; herkes gibi ben de ertesi günün sınavlarına çalışırken, kitaptan kafamı kaldırıp, bu konuyu düşünüyordum.

    aslında sadece bu değil. otomobil motorlarının az yakıtla nasıl daha çok güç üretebileceği hakkında kendi kendime salakça fikirler üretiyordum. ve bunları taslak olarak çiziyordum.

    o gün gündüz motor dersinde hoca 4 zamanlı içten yanmalı motorları anlatırken; pistonun en üst noktaya ulaşınca yakıtın sıkıştığını ve buji ile ateşlenerek aşağıya doğru itildiğini, bu itmeyle krank milini döndürdüğünü, sonra tekrar en üst noktaya geldiğini anlatmıştı.

    ben dayanamadım: "hojam, tekrar yukarı çıkarken pistonumuz güç kaybetmiyor mu?" diye sormuştum.

    hocamız: "gücü kuvveti yerinde onun hehe" deyip geçiştirmişti.

    oysa bi gün önce fizikçi kuvvet konusunu anlatırken öyle dememişti.

    öyleyse hemen bir buluş yapmalıydım. madem pistonumuz aşağı zorla itiliyordu, yukarı çıkarken de arkadan birisi onu zorlamalıydı!

    hemen sarı saman yapraklı defterime bir eskiz çizdim. proceme göre; pistonumuz yine her zamanki gibi bujinin kıvılcımı ile inecekti ama bir farkla... en tepedeyken saat 12'de yakalanmayacaktı bu inbeye!

    piston, inmenin ortalarında saat 3 istikametinde buna maruz kalırsa, o etkiyle tekrar yukarı sular seller gibi çıkabilirdi. salıncak misali...

    ertesi gün hocaya koştum. yeni bir buluş gibi...
    "böyleyken böyle hocu"
    "iyi de evladım, senin piston saat 3 yönündeyken ateşlenirse, yakıt tam sıkışmadığı için güç sağlanmaz."
    "bujiyi pistona yaklaştırırız."
    "nasıl?"
    "kapak da hareketli olur."
    "o zaten yapıldı. boxer motor."

    .....

    "tımım. ben bi daha düşüneyim hocum."

  • 33. bir şeyi çok istersen olur

    düzeltiyorum ne kadar çok istersen iste emek vermedikçe uğruna çabalamakdıkça olmaz.

  • 34. 31 mart 2019 yerel seçimleri

    olası muhtarlık seçimi kavgalarında doğal seleksiyonla aramızdan ayrılacak vatandaşlarımız yaşamlarının son 3 haftalık dilimine girdi an itibarıyla.

  • 35. ertem şener'in canlı yayında rakı içmesi

    aziz yildirim zamaninda bunlar icin masanin altindan viski cekip cekip sacma sapan konusuyorlar demisti. adam ne soylese cikiyor usta.. babam da boyle o da ne soylese cikar.

  • 36. en nefret edilen ülke

    (bkz: suudi arabistan)

  • 37. captain marvel

    --- spoiler ---

    avengersla baglantisi yok
    --- spoiler ---

    yav siz... infinity war'u nerenizle izlediniz? filmin son sahnesinde fury'nin elinde bir cagri cihazi yok muydu? sending... diye bitmedi mi?

    --- spoiler ---

    kadin uzaya giderken kor goze parmak gibi verdi cihazi fury'e, "sadece acil durumlar" sahnesinde.

    --- spoiler ---

    baska bir sey soyleyemeyecegim. he baglantisi yok. once bi avengers serisini mi izleseniz acaba belki...

  • 38. tolgay ali arslan

    irfan can kahveci tarafından konya mevleviler cemiyetine genel başkan olarak atanmış kişi.

  • 39. pandaların değil erkekliğin soyu tükensin

    türkiye'deki feministlerin birçoğunun nasıl bir zihniyete sahip olduğunu ayan beyan gösteren nefret içerikli ifade. bunlar kadın haklarını falan savunmuyorlar bu düpedüz erkek düşmanlığı.

    edit: erkek ve erkeklik kavramlarının farklı şeyler ifade ettiği -ki etmiyor- iddia edilerek savunulmaya çalışılan söz (bkz: sıçıp sıvamaya çalışmak). kaldı ki "soyu tükenmek" fiiliyle birlikte kullanıyorsun amk. ya linç yemek için aşırı çaba sarfeden bir geri zekalısın ya da türkçe bilmiyorsun.

  • 40. mansur yavaş'ın sahte senet skandalı

    sesli güldüren iddia.

    özet geçeyim hemen. a kişisinin alacakları var. nitekim bu alacakları alamıyor. dava açacak ancak davayı sürdürecek maddi imkanı yok. ve a kişisi b kişisinden maddi yardım talep ediyor alacaklarının bir kısmına karşılık dava sürecini götürebilmek için. 600 bin dolarlık senet veriyor a kişisi b kişisine. bu arada nasıl oluyorsa mansur yavaş'ı da dahil edelim diyorlar.

    sonra a kişisi ile b kişisi arasında anlaşmazlık çıkıyor. a kişisinin b kişisine verdiği senet mansur yavaş'a yedi emin bırakılıyor anlaşmazlık giderilene kadar.

    sonra a kişisi mahkeme sonucu alacaklarını elde ediyor ve b kişisine 3.5 milyon tl ödüyor. mansur yavaş a da ödeme yapıyor iddiaya göre.

    sonra mansur yavaş ile b kişisi uyuşmazlık yaşıyor. mansur yavaş da a kişisinin b kişisine vermiş olduğu ve sonrasında kendisine yedi emin bırakılan senedi icraya koyuyor.

    yalan haber burada patlıyor. çünkü iddiaya göre en başta senedi a kişisi vermiş olmasına rağmen, b kişisi bu senetteki imza benim değil diyerek itiraz ediyor. senedi a kişisi vermiş ise neden borçlu kısmında b kişisinin isminin olduğunu ben hala çözemedim.

    ayrıca mahkeme b kişisine 4 yıl hapis cezası veriyor. mansur yavaş bu b kişisi ile mahkemelik ve mahkeme b kişisini suçlu bulmuş. mansur yavaş'a yedi emin olarak bırakılmış senet sahte çıkıyor.

    böyle bir şey bahse konu olan olay.

  • 41. how are you sorusuna verilebilecek cevaplar

    a little better than son-in-law living in his wife's parents' house

    (bkz: hunky-dory)

    (bkz: iç güveysinden hallice) (bkz: iç güveysinden hallice sözünün ingilizcesi)

  • 42. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    hiç bu başlığa düşmeye gelipte soruların kalitesizliği yüzünden düşemeyip gerisin geriye çıktığınız oldu mu?

  • 43. ekonomik krizi hsbc ve deutsche bank çıkardı

    koca bi ulkeyi 2 banka batirabiliyorsa bence geri donup ulkenin ne kadar balondan bir ekonomisi olduğunu farketmemiz gerekiyor

  • 44. 8 mart 2019 hepinizden bir ricamın olması

    kocaelililer başta olmak üzere, çocuğu veya küçük kardeşi olanlar, ya da herhangi bir çocukla akrabalığı bulunmasa bile kocaeli üniversitesi çocuk psikiyatrisine yolu düşmüş veya düşecek çocuklar için hassas bir kalbi olan herkes, kısaca ulema, cühela ve ehli dubara.. sinirlerimi yatıştırmak için başvuracağım alaycı dili ve olası uzun metni hoşgörebilecek tüm kardeşlerim. donanım haber ölücüleri mazdacılar..

    2017 mayısında son sınıf öğrencisi olduğum kocaeli üniversitesinde son stajımın bir nöbetinden çıktığım sabah, hastanenin önündeki 3 şeritli yolun yaya geçidinin ortasındayken, en sol şeritten hızla gelen bir araç aynası ve çamurluğuyla bana çarpıp hızını bile düşürmeden yola devam etti.
    düşmeyişim olsa olsa o sıralar evde boks antrenmanları yaptığım içindir. çünkü sarsıldım telefonum yere düştü ve sol elim feci ağrıdı (sonraki birkaç gün boyunca kızarıklık ve çürükle iyileşti) fakat ağrıdan veya düşen ekranı çatlayan telefonumdan yana bir sorunum yoktu, olmadı da. yaya geçidinde bana çarpıp hızlanarak yoluna devam eden bir sürücü vardı. ve aracı hala görüyordum.
    nöbet ertesi olduğum için beni eve gidip uyumaktan alıkoyacak daha ağır bir tahrik yokmuş gibi düşündüm, sürücü yalnızca camı indirip -bir şeyiniz var mı dese ben böyle durumlarda cık cık bile yapmadan aptalca gülümseyip sorun değil deyip geçip giderdim.
    arabadan inmesine veya gelip bakmasına dahi hacet yoktu. fakat kaçıp gidince ben yerimden ayrılamadım, yolun karşısında arabanın arkasından bakakaldım..
    150 metre kadar ilerde aracı parkedip hastaneye girince, aklımdan acil bir hastası olabileceği bu yüzden acele etmiş olabileceği geçti.
    bu durumda ben yine hiçbir şey olmamış gibi davranıp eve gidebilirdim. aksi takdirde önce kavga etmeyi ve eğer mümkünse sağlam kalan elimle bir yumruk atmayı gerçekten istemiştim. fakat sürücüyü net göremiyordum arabadan da tam olarak emin değildim, neticede arkasından yetişemedim ve kapıdasigara içenlere az önce hangi araç park etti diye sorunca da net bir cevap alamadım. içeri girip o sırada kantin sırasında olan herkese (sadece onlar vardı) baktım bir kadın tedirgin olup oradan uzaklaştı. fakat yumruk atma hayalim suya düşmüştü kadın olduğunu düşünmemiştim. üstelik tam olarak hala emin değildim eve döndüm.

    bu olaydan bir süre sonra beni fakülte sekreteri arayıp çocuk ve erhen psikiyatrsi asistanı dr. dilara hanımın her gün onları aradığını ondan özür dilememi istediğini iletti. aksi takdirde savcılığa gidecekmiş.
    bu kadın aracında bir çizik farketmiş evet evet bir çizik. ve o günkü güvenlik kameralarını hastanedeki bütün güvenliklere izletmiş (güvenlikleri severim ve selam veririm, biri tanımış doğal olarak sonuç olarak benim onu takip ettiğimi ve arabasını çizmiş olabileceğimi ( otoparkta kamera yok bu kapıdaki kameralardan..) düşünüp eğitim komisyonuna şikayet etmiş.
    mezuniyetime günler kala.. (hepsine anne baba saygısı duyduğum insanlar var bu komisyonda.. )
    ben sözün ve aklın bittiği yer heralde budur deyip -hocam bırakalım napıyorsa yapsın dedim. (yani bana çarptığı için özür dileyecek değilim ya! aramızda geçen şey bundan ibaret.)

    mezuniyet ve hatta mecburi hizmet bitmek üzereyken dün (7 mart 2019) kocaeli adliyesinden uzlaştırma bürosundan arayan bir görevli hakkımda bir şikayet olduğunu, şikayet eden kadın onun arabasına önce çarptığımı daha sonra da çizdiğimi ve bunlardan dolayı arabada oluşan değer kaybı ile maddi hasarı ödeyip özür dilersem uzlaşmak istediğini söyledi.

    anladım ki sözün bitiği yere daha varmış, şimdi çalışıyorum yarın nöbetçiym ve nöbet günlerini değiştirmek çok zor. bu yüzden yapmadığım bir şey için, bana çarpıp kaçan bir sürücüden, lincoln zamanı filmlerinde geçen, suçsuzken cezalandırılan siyahiler için duyduğuma benzer bir çaresiz öfkeyle özür dileyeceğimi ve zararını ödeyeceğimi ifade eden bir metni uzlaştırmacı kadının görevine ters düşen -bence uzlaşmayın birşey çıkmaz bundan, o haksız. deyişine rağmen sakarya'dan izmit'e gelip imzaladım. çünkü duruşma günü bir nöbet gününe denk gelirse izin alamayacağım kadar az kişiyiz sakaryada.. alabilirsem da arkadaşlarım zor durumda kalır.

    elimde bir de bu çarpmanın ertesi günlerinde bu kadın bir akıl tutulması yaşarsa bir delil olsun diye elim için tutturduğum darp raporu ve tamir ettirmeyip öyle kullanmaya devam ettiğim ekranı çatlak telefonum olaydan 6 aydan çok zaman geçtiği için şikayet aracı olarak hükmünü yitirmiş olarak bulunmaktadırlar.
    bu kişinin birkaç gün içinde faturasını çıkaracağı araçla ilgili zararları ödemek için uzlaşmayı kabul ettim. ama sakaryaya geri dönerken üzüntüden karnım ağrıyordu şimdi de başım ağrıyor.

    şimdi zaten bu olay şimdilik bitmiş görünüyor fakat buraya kadar okuyanlar için bir iki not daha eklemek isterim-

    -tıp fakültesi sekreteri -olayı dinledikten sonra, bu ne saçma şey ya bir şey çıkmaz oğlum burdan deyip gönderdi.
    -çok sonra ifade için arayan polis -kusura bakmayın bu saçmalık için resmi yazı gönderip sizi zor durumda bırakmak şistemedim deyip ifadeyi gülerek bana okuyup benim ifademi aldıktan sonra unut sen bunu takipsizlik verileceği kesin deyip göndermişti.

    şikayet ifadesinde geçen iki cümleyi de olduğu gibi yazmak istiyorum-

    1--ben doktorum eşim de doktor. eşinin olayla ilgisi nedir la dedi polis arkadaş. anladık doktorsunuz.
    2--olay sabahı aracıma yaya geçidinde çarpan şahıs (beni kast ediyor) 60 km civarı hızla giden araca çarptığımı söylemiş kadın, polisler en çok buna güldürler fakat sonuç itibariyle ben gülemiyorum.

    kimse gülsün diye de yazmıyorum, ruh sağlığının en hassas zamanı olan çocukluk çağında bu kadına bir çocuğunuz denk gelmesin çünkü ben o çocukları onları düzeltilecek bir psikopat olarak gördüğünü düşünüyorum artık. siz tedbir olarak çocuklarınızı lütfen buradan bu ayık kafa ile ulaşılması zor narsist kafadan uzak tutun.

    edit- bazı arkadaşlar mal mısın madem böyle niye uzlaşıyorsun demiş. dostlar sakarya ve ilçelerinde acillerde geçici görevlerle yürüyor işler. ben de acilde çalışıyorum. izin almak nöbeti terketmek vicdani bir yük. bu yüzden ansızın duruşmaya gitmek zorunda kalmak korkutuyor hepsi bu. yoksa buraya yazdıklarımı bir hakime anlatmak daha güzel olurdu elbette.

    sen mi çizdin diyenlere de şunu söylemek isterim- yaya geçidinde çarpıp kaçtı diyorum araçtan emin olsam o öfkeyle çizip bırakmazdım, aynasını kırardım en azından!

    --ansızın duruşmaya gitmek değil lan korkutan.evi bilmeyen kardeşimi otogardan alıp eve bırakmaya kadar izin vermeyen bir hastanede çalışıyorum. hastanenin de suçu yok şimdilik işler böyle. yani bişeyden korktuğum yok maddi zararı seçiyorum manevi zararımızı da tahsil edeceğiz bir şekilde. bu site biraz da bunun için yok muydu?

    -- sinirden ricayı yazmayı da unutmuşum aq.
    neyseki ricaya gerek kalmadı

    --zorunlu edit+ sözkonusu şahıs (hekim demek gelmiyor içimden) derince eğitim araştırma hastanesine geçmiş

    -- gokyuzundeki mavi renk isimli arkadaş özel editi. şimdi (cumartesi sabah) sakaryada işe gidiyorum. olay sırasında izmitte yaşıyordum öğrenciydim. şimdi öğrenci değilim izmit'te yaşamıyorum. vakit de hala var ama nerdeyse değiştirelemez bir nöbet çizelgesi ile çalışıyoruz. mahkemeye gitmek istisnai bir durum olacaktır ama böyle bir saçmalık yüzünden kimseyi mağdur etmek istemiyorum. hepsi bu

    --gelen mesajlar üzerine- kardeşim mal değilim bilinçsiz de davranmadım sadece doğru zamanda yaygara koparmadığım için başıma kötü olaylar geliyor gelip burada sizinle paylaşıyorum bu bilinçsiz bir eylem midir? bu bir eylemdir bana kalırsa.

  • 45. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    yıl 2015. o aralar bu başlığa bu kadar rağbet yoktu. ben de o yaz dağ evinde tatil yapıyordum. sonra bu başlığa denk geldim ve o yaz sanırım 500'e yakın insanla konuştum. çeşit çeşit farklı farklı şehirlerden farklı insanlar. birkaçı ile görüşüp buluşma şansı yakaladık. birkaçı ile arada konuşuyoruz hala. 1 tanesi sevgilim oldu hatta. diğerleri nerededir bilemiyorum. şimdi konuştuklarım o zamanlar baya dertleri tasaları olan insanlardı. şimdi ise gayet mutlular bir şekilde. dert anlatmak işe yarar bir yöntem, kullanın bu veritabanını. güzel insanlar dahi tanıma fırsatı yakalayabilirsiniz. en kötü güzel bir sohbet olur sizin için.

    yüzyüze görüştüğüm insanlar gerek hayat tarzı gerek akademik yönden iyi insanlardı. dengesiz hiç kimseye rastlamadim evet hepsi kadındı. şimdi şu başlığa bakıyorum. çöp dolu çoğu şey. aralarında güzel adamlar da vardır muhakkak ama genel anlamda olay fazla basite indirgenmiş.

  • 46. askerlik anısı

    araclı intikal sırasında konvoy aniden durdu. yarım saat bekledik. öğrendik ki öndeki landların biri istop etmiş. arkadan bölük komutanı filan gitti.arac yolun ortasında dar bir yol. hareket edilmiyor. daynamadım indim. bölük komutanı şöförler filan calışmayan aracın başında. uğraşıyorlar. dedim
    'bir de ben bakayım'
    bölük komutanı şöyle dedi
    'sen ne anlarsın lan'
    'bir bakayım komutanım'
    'eee iyi bak amk sanki anlayacak'
    bir kac dakika sonra arac calıştı. bölük komutanı şakın şaşkın bakıyor. kasıla kasıla şöyle dedim
    'bunları benim babam yapıyor'
    azıcık land rover fabrikasında kalite şefidirde kendisi.

  • 47. 10 milyon dolar verseler gençliğini satar mısın

    ne 10 milyonu, iki paket makarnaya başta kendi çocukları ve torunları olmak üzere hepimizin gençliğini, geleceğini sattı bu ülkenin yarısı. 10 milyon liraya türkiye cumhuriyeti'nin tapusunu verirler...

  • 48. dünya sinema tarihinin en yakışıklı erkeği

    (bkz: sinema tarihinin en yakışıklı erkeği)
    ille yeni başlık olsun diye yırtmayın götünüzü. ilk entry olmayıverin, bir şey olmaz.

  • 49. iyi parti'nin millet ittifakı'ndan çekilmesi

    olmayan durum.

    yalan başlıklar artık yasaklanmalı.

  • 50. 9 mart 2019 trabzonspor akhisarspor maçı

    trabzonspor kulüp içerisindeki bir gol ile isyan eden taraftara 6 dakika içinde gereken cevabı vermiştir.

    sahada iyi bir trabzonspor var, olmayacak şekilde kaçırıyoruz. şanssızlık der, geçersin.

    yusuf’u ıslıklamak, olcay’a yuh çekmek burada girilen entrynin birinde ünal karaman’a siktir ol git demek. ayıptır, şu takımın bu sene verdiği emeği kelimelere dökemeyiz.

    yusuf bugün iyi oynamadı o ayrı. bir gol yedik diye ise böyle bir tepkiyi haketmedi.

    a.parmak, ekuban, uğurcan, kamil ahmet de günün iyilerinden.