jamalthefare18
profili

  • 26 mayıs 2024 konyaspor galatasaray maçı

    ağlakların daha oynanmadan şike algısına bağladığı maç.

    arada bi iki kişi de "biz zaten bu ligin şmpiyonu olduğumuzu kanıtladık." falan yazmış. eskiden olmayan yıldızlar takıyorlardı, artık şampiyon olamadıkları sezon bitimlerinde de kendi şampiyonluklarını ilan ediyorlar ahahahaha gerç her sezon 10. hafta şampiyonluk meşaleleri yakıp 15. hafta tff'yi istifaya davet eden, sezon sonu ağlayıp yaz transferinin ilk günü full motive olan bi camia, şizofreni.

    neyse olur da şampiyonluk gelirse iki tane sayarsanız mna koduğumun manyakları sizi najajaja

  • 24 ekim 2023 galatasaray bayern münih maçı

    detaylı yorumu son güne bıraktığım maçtır.

    galatasaray kazanırsa bayern mümih tarihin en kötü bayern'i olacaktır, bu bayern'e fener 5 atardır, galatasaray da takım mıdır. şayet maçı bayern kazanırsa skora göre yorumlar güncellenecek, konfeksiyon kupasında litvanya 5. ligi sonuncusu tornavida falan yenenler keyiflenecektir.

    hayaller ve hayatlar, hedefler ve başarılar bambaşkadır.

  • erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    kadınlara genel sorular sormak yerine direkt mesaj kutusunu işaret edenleri gördüğümüz başlık.

    olum bari soru eklerini ayrı yazsaydın lan :( nasıl bi ortamda yaşıyorsunuz hiç anlamıyorum.

  • ekşi itiraf

    “zor zamanlar olur
    nasıl çıkarsan içinden
    omurgan öyle şekillenir.”

  • türk'üm deyince yabancıların verdiği tepki

    gayet haklı sebepler doğrultusunda verilen kötü tepkilerdir.

    kendimizi ezmeye yer arar kafayla konuşmayacağım, aksine iyisiyle kötüsüyle nedne bunun böyle olduğunu anlatacağım.

    dünyada bazı milletler bazı sebeplerden dolayı sevilmezler. örneğin uçuş görevlisi arkadaşlarım ruslar, araplar, hintliler ve iç hatlarda haliyle türk yolculardan çok çektiklerini söylerler hep. bunun sebebi bahsettiğim ülke vatandaşlarının yaşam kültürleri. örneğin ruslar çok kaba ve ısrarcı olabildikleri için ve kabin memurlarının yakasına 'tomaaatoo cuyys...'' diye yapıştıkları için * sevilmiyorlar. bunun gibi örnekler mevcut. gelelim bize:

    evet, bizim insanımız kendi içinde ufak ufak aşağılık kompleksi çekiyor olsa da (yabancı dilim iyi değil, bizi sevmiyorlar, dışlanacağız gibi) sebep asla bu değil. buradaki esas sebep bizim kendi içimizdeki bastırılmışlığın doğurduğu tutarsızlık.
    biz kendi ülkemizde tabulaştırdığımız, uzak kaldığımız, erişimini -kısmen- hoş karşılamadığımız bazı davranışları yabancı ülkelerde yapmayı kendimize hak görüyoruz. mesela bizim için başta ukrayna ve rusya olmak üzere eski sovyet ülkelerinin alayı kocaman bi genelev. hatırlarsanız fi tarihinde ukrayna'da kadınlar buna özel bir yürüyüş bile yapmışlardı. normal bir ülkede şu fotoğraftan sonra yerin dibine girmeniz gerekirken biz bunu resmen komik bulduk.
    bu ülkede tur şirketleri bile bazı ülkelere alenen seks turizmi yapıyorlar. bi tane dallama tur rehberi kılıklı çıkıp zerre kadar yabancı dil bilmeyen hanzolara madde madde ne yapmaları gerektiğini anlatıyor. hayvana anlatır gibi. hayvan kötü örnek oldu, bitki diyeyim.

    şu yazıyı okuyan erkeklerden kaç tanesi eşine ''hayatım ben kiev'e gidiyorum.'' diyebilir? bakın iki üniversite bitirmiş arkadaşım, dünyanın yarısını gezmiş olan sevgilisine ukrayna ve rusya yasağı koydu. ulan hadi ukrayna'da çok gezilecek yer yok diyelim; rusya gibi dünya tarihine damga vurmuş, her tarafı tarih kokan bi ülkeye bu muamele yapılır mı? bunu yapan kadın üstelik. şimdi buradaki konuyu türk erkeğine yıkma işine girmeden söylediğimi biraz daha düşünelim çocuklar.

    bizi diğer ülke vatandaşlarının gözünde itici yapan bi başka detaysa kültürel farklılıklarımız. biz dünyanın neresine gidersek gidelim alışkanlıklarımızı da -esneklik olmaksızın- yanımızda götürüyoruz. bunu yemek yerken de, alkol içerken de, gece kulubunde dans ederken de yapıyoruz. yahu tek kelime gavurcası olmadan hesaba itiraz eden adam gördüm ben tiflis'te. herif bi de orada çok fazla türk var diye (çoğu da para babası, devlet tarafından sağılan kekolar) orayı türkiye bellemiş, adama memleketinde atar yapıyor. bu yüzden de 1 haftalık tatilde bile kültürlerine uyum sağlamamakta ısrarcı olduğumuz dünyalılar bizi sevmiyorlar.

    çevremdeki hemcinslerimin hemen hepsi üniversite mezunu, genel kültür seviyesi yüksek ve temel anlamda aklı başında insanlarla dolu olmasına rağmen her yurt dışı tatil planı bi şekilde sekse bağlanıyor. adam burdan kuala lumpur'a gitmeyi kafasına koymuş; nerede ne yerim, nereleri gezmeliyim, başıma iş gelir mi diye araştırmadan önce eskort fiyatlarına bakıyor. eh be kardeşim bu kadar mı seks peşindesin? yemin ederim öyle bi şansı olsa uçakta menüden eskort seçecek.
    ha bu söylediklerim uzaktaki bazı doğu ülkelerindeki iğrençlikleri kapsamıyor elbette. yani orada cinsel iğrençlik bi sektör haline geldiği için alan memnun satan memnun durumu var. zaten farkındaysanız oralarda çok sevilir bizim gibi milletlerden insanlar.

    şu bastırılmışlığın doğurduğu çirkin ısrarcılık konusuna da değineyim.

    kendi ülkesinde kadınlarla iletişim kurmak konusunda beceriksiz ne kadar erkek varsa yurt dışını ''orada kızlar çok rahat abi...'' diye anlatıyor. varsa çevrenizde böyle bi tip hemen uzaklaşın. zaten o tipler orada da bi bok yapabildiğinden değil, hani ben sallayayım da belki inanırlar ekolünden. düşün yani bu söylem ''yurt dışında kızlar teklif ediyormuş.'' gibi bi kalıba dönüştü en sonunda. etmiyorlar abicim, kendi dilinde anlaşamadığın kadınlar az buçuk bildiğin bi dilde teklif de etse anlamazsın zaten.
    işte bu karmaşadan faydalanma peşindekiler de oradaki kadınlara adeta musallat oluyor; kendisiyle iki dans eden, sorduğu soruya cevap veren her kadını yatağa atacağına kesin gözüyle bakıyor. ondan sonra türkiye'deki kızları kezban olmakla, iletişim bile kurmamakla itham ediyor. e olum çünkü türk kızı dediğin sana bağışıklık kazanmış, tecrübe sahibi, temkinli. ne yapıp edip yurt dışındaki kadınları da türk kızı kıvamına getiriyoruz o da çok ayrı bi başarıdır.

    kısacası türk insanın yurt dışında çok sevilmemesindeki temel mevzular bunlardır. entryde sanki komple erkeklere yüklenmişim gibi oldu ama öyle de değil. sonuçta kadın dünyanın her yerinde arz/talep dengesinin odağında olduğu için dışlanması, hor görülmesi erkeğe göre daha ender görülen bi durumdur. ha işte yukarıda bahsettiğim tarzda ukrayna'yı, rusya'yı tehlike gören türk kadının da; bahsi geçen ülkeleri kocaman bi genelev gören erkeklerden hiçbir farkı yoktur. haliyle bu kafadaki her insan hem kendisini hem de temsil ettiği milleti gittiği her yerde rezil edecektir.

    sizden ricam kadın ya da erkek eğer bi hanzoysanız ya bunu düzeltin ya da yaban ellerde türk olduğunuzu sır gibi saklayın.

  • 29 eylül 2017 fenerbahçe'ye yapılan operasyon

  • 25 ağustos 2017 ermal kuqo rezaleti

    ermal kuqo'nun ince ince ayar manyağı yaptığı rezalettir.

    adam futbolun güzelliklerine dair bi tivit atmış, bi arkadaş kalkıp alakasız biçimde kendisine mesleki anlamda aşağılama içeren bi cevap yazmış. buna rağmen ermal kuqo istifini bozmadan efendi cevaplar vermiş, sanırım rezalet bu.
    bi de arkadaşların ayar yedikçe menşorlarla basketbol romantizmi kasma çalışmaları var tam evlere şenlik.

    neyse, iki fav alıcam diye şöhret sahibi insanlara mention yetiştirme devri yavaş yavaş bitiyor sayılır. güzel haber.

  • 11 ağustos 2017 bim'e gelecek iphone usb kablosu

    vaktinde bim'in star wars oyuncak figürleri verdiği zamanları anımsatan olay.

    yaz aylarına denk gelen o dönemde memleketimin uzak ama kalabalık bi ilçesinde bulunuyordum. istanbul, ankara ve izmir gibi şehirlerdeki bim marketlerdeki tüm star wars oyuncakları bitmiş, bazılarında tek tük stormtroopermodeller kalmıştı. oysa benim gittiğim bim'deki aktüel reyonu ağzına kadar star wars dolmuş, darth vader lar raflardan düşüyordu. anadolu halkı bu siyahlı beyazlıgarip tiplere para vermek yerine 4 kiloluk baton salamlara, hasanoğlu payedar peynirlere saldırmıştı. reyondaki boynu bükük darth vader'lardan birisini alıp çıktım bim'den. hayatında hiçbir star wars filmini izlememiş birisi olarak tişörtlerinden oyuncaklarına star wars serisine sahip olmam da ayrı bi konudur.

    işte bugün aynı memleketin aynı ilçesindeki o bim'de satışacak olan iphone kablosudur bu kablo. bu defa darth vader gibi boynu bükük kalmayacağı gibi kapış kapış gidecektir. çünkü darth vader orta sınıfın kendisini üst sınıfa ait hissetmesini sağlamıyor ve hiçbir zaman da sağlamayacak. oysa iphone bunu en kolay yoldan sağlıyor. fakat bu yanılsama -ya da öyleymiş gibi hissetme durumu- gerçekliği değiştirmiyor. haliyle iphone'u olan insanlar zengin değil ve şarj kablosuna 150 tl verecek güçleri yok. bim'in bu durumu fırsata çevirmesi de harika bir pazarlama örneğidir. aynen şe coşa'nın karşısında dart vader figürlerini satarak alakasız bir kitleyi o dükkandan içeri soktukları gibi.

    neyse, ben o kuyruğa girmeyeceğim.

  • facebook'taki kanser eden atatürk paylaşımı

    altında şöyle bir yorum barındırmaktadır:

    --- iq düşürgeç ---

    17- neden harf inkilabi yaparak halkı cahil bırakmıştır??
    --- iq düşürgeç ---

    başka sözüm yok, teşekkürler.

  • sözlükçülerin instagram sayfaları

    evli değilim, karı kız aramıyorum ve instagram sayfamı da buraya koymuyorum.

    şimdi onlar düşünsün.

    edit piyaf: bu entrynin bu kadar ilgi çekeceğini bilseydim instagram hesabımı daha önce vermezdim yahu.

  • görülmüş en saçma rüya

    aşırı hasta olduğum bi kış vakti marcel desailly tarafından kovalanmam, kendisine at çarpması ve yanına gidip "iyi misin abi?" diye sorduğumda luis figo'nun ağlayarak "artık futbol oynayamayacak!" demesi. türkçe.

    pişmanlıkla ter içinde uyanmıştım.

  • facebook'un telefonları dinlemesi

    amerika'yı yeniden keşf etmeye gerek yok dediğim hede.

    teknoloji firmaları size ait bütün bilgileri tek bir yerde toplamak için elinden geleni yapıyor zaten. buradaki dinlenme mevzusu bi yana bu ihlali mümkün kılan zaten bizleriz. basitçe anlatayım:

    kredi kartlarıyla başlayan takip edilebilirlik hepimizin malumu. bu öyle başarılı bi yöntem ki; irili ufakli çoğu firma kendi 'ayrıcalıklı' kartlarıyla müşterinin blgilerine sızmayı başardı. yani kendi elinizle elin hipermarket zincirine, kozmetik firmasına, spor salonuna takip edilebilir bilgilerinizi bırakıyorsunuz. bunların tek başına bi anlamı olmayabilir, zaten kozmetik firması sizin hangi arabayı alacağınızı merak etmiyor ama x şehrinde ikamet eden birisi o kozmetik firmasının y şehrindeki şubesinden alışveriş yapınca sizin y şehrinde olduğunuzu öğreniyor. bu irili ufakli bilgileri onlarca firmaya verdiğinizi düşünün. şimdi bunun bi sonraki aşaması olan elektronik cihazlara geçelim.

    neredeyse bütün teknoloji devlerinin uzun yıllardır yapmaya çalıştığı 'tek hesap, tek depolama alanı' adında bir proje var. bugün google'dan mail alıp, videolarınızı, fotoğraflarınızı, sunumlarınızı, notlarınızı oraya yükleyebilirsiniz. sizin ''aaa bedava 6 gb alan verdi lan?'' diye sevindiğiniz şey çok da sevimli değil. uzağa gitmeyelim, daha 2 sene önce hollywood yıldızlarının başına gelen sızdırılma skandalına bakın.

    tahminimce hemen herkesin 'depolama alanında' telefonunda tutmadığı görüntüler vardır. illa gtünüz başınız ortadadır sizi çakallar demiyorum, herhangi bir şey. heh, işte onlar akıllı bir tanımlama sistemiyle çok basitçe süzgeçten geçebilir. ne gibi? bakın google images, son kullanıcıya sunulan bir nimet. işte o sistemin çok daha komplike bir versiyonu olması olağandışı değil. zaten o sistem daha çok renk değerleri üzerinden çalışıyor. yani arka fonu kırmızı bir fotoğrafı ararken öncelikli niteliği bu oluyor. orijinali bulması zor mu? rgb değerlerden o kombinasyonu birebir çıkarmak bir makina için zor değil, gayet mümkün hatta. neyse konuyu dağıtmayayım.

    bu reklam işinden önce tüm bilgilerimizi verdiğimiz hesaplar var zaten. yani adam senin telefonuna yüklediğin bütün datayı alabilir. hemen ''internete bağlanmadan siliyom abi ben!'' demeyin, cache diye bi şey var, isterse çok güzel alır. dahası ve asıl önemli olan şu 'izinler' mevzusu.
    bir uygulama sizden izin ister, vermezsiniz ''abi izin yoksa şunu yapamam :('' diye yine ister. arkadaşlar; izin almadan da bunu yapabilir. iddiamı artırıyor ve 'kullanım popülasyonu yüksek her uygulama bunu yapar' diyorum. peki suç mudur? elbette suçtur. korkmamız gerekir mi? evet. fakat bunun da çözümü var: akıllı cihazları -bilgisayar dahil- kullanmamak. burada işi öcüleştiren sadece akıllı telefon değil, onu anlatmaya çalışıyorum. yukarıda bahsettiğim 'tek hesap' mevzusu hemen her elektronik cihazda mevcut. buzdolabı hariç diycem ama onun da akıllısını yaptılar, ona bile güvenmemek lazım.

    bugün sms teknolojisini neredeyse tamamen terk edip yerine her türlü multimedya gönderebildiğimiz whatsapp'ın gelişini bi düşünelim; indirme sayısı 2 milyara yakın bir uygulamadan bahsediyorum arkadaşlar, 2 milyar. hadi bunun bi kısmı benim gibi telefon değiştirip ikince kez yükleyenler olsa 1 milyar diyelim. 1 milyar insanın birbirleriyle konuşması, attıkları fotoğraflar, gönderdikleri videolar tek bir datadan geçiyor. tabii whatsapp'ın sahibi oturup ''ooo ahmet sevgilisine çükünü atmış lan!'' demiyor, bunlar da çeşitli yerlere servis ediliyor. yani sana rutin gelen tüm o işlemler aslında çok büyük bir datanın olağanüstü şüphe uyandırıcı biçimde çalışması demek.

    artık çoğu uygulama telefonun içinde ve gömülü olarak sunuluyor. atıyorum benim telefonumdan twitter silinmiyor, senin telefonundan bilmem ne silinmiyor. adamlar onu işletim sisteminin bir parçası gibi yapmışlar. ha uğraşsam silerim ama bunu herkes yapabilir mi? peki benim hesabım olmasa da twitter benim telefonumdaki bilgilere ulaşamaz mı? çok güzel ulaşır. bu noktada senin telefonundaki 'gömülü' not uygulamasına yazdığın şeye de ulaşır, değerli bir bilgiyse değerlendirmeye alır. telefonu ilk kurduğunuzda hangi ikinci parti uygulamaların -gömülü olmasa bile- yüklü olduğuna bakın, not uygulamaları falan olacak.

    bi de facebook'un doyumsuzca devam ettiği satın alımlara dikkat çekmek istiyorum. google zaten kendi krallığını kurdu, tam bi data merkezi ama instagram ve whatsapp alımlarıyla birlikte facebook iyice bi çılgın atıyor. bana kalırsa meşhur snapchat teklifleri de bu kafada bi hamleydi. insanların kaybolacağını bildikleri görüntülerini birbirlerine gönderdikleri bi uygulama. hmm, leziz.

    başlıktaki konuya gelecek olursak:

    kamera ve mikrofonu olan ve bağlantı protokolleri veri transferine uygun her türlü cihazdaki bilgileriniz paylaşıma açıktır. mesela vhs oynatıcılar buna dahil değildi ya da çamaşır makinalarımız hala değil ama tabletlerimiz açık. hayır işin ilginç tarafı insanları siri'yle konuşmalarına kahkahalar atıp capslerini paylaşıyor ama aynı sistemin onu dinliyor olabileceğine şaşırıyor. e adam bunu gizlemiyor ki? yaptığı şey bu sisteme seni alıştırmak, sonrasında gerekirse konuyu buraya bağlamak. en fazla çıkıp ''ya siri açık kalmış pardon, güncelleme yayınliycaz'' diye geçiştirir.

    özetle buradaki en masum hikaye ''alla alla cips dedim cips reklamı çıktı'' olacaktır çünkü söylediğini bile hatırlamadığın her şey orada kayıtlı.

    edit: günümüz için bundan daha korkunç olanı gps sistemiyle yerinizin tespit edilebilmesidir. sürekli yerimizi gammazlayan bi meymenetsiz gibi elimizde bu cihazlar.

  • bir erkeği adam edip başkasına kaptırmak

    10 erkekten 9 tanesinin maruz kaldığı can alıcı cümle.

    sevgili dostlar, romalılar! bu iş bu kafayla gitmez. sizin bu adam etmeli tripleriniz gerçeklikten fersah fersah uzak, biliyorsunuz. bu adam etme hususu şenol güneş - burak yılmaz ilişkisi gibi bir şey de değil yani. şimdi bunu söyleyen kadına dönüp ''ne yaptın da adam ettin?'' desen ilk cümlelerden birisi mutlaka ''benden önce giyinmesini bile bilmiyordu!'' olur. ulan zannedersin tüm kadınlar milano moda haftasından gelip neandertal gibi giyinen bizleri birer gianluca vacchi yapıp sokaklara salıyor. vay anasına ya.

    muhtemelen benim eski sevgilim de aynı şeyleri söylüyordur. hatta benimkisi bu mantığın bi değişik cümlesi olan ''bana çektirdi şimdi başkalarıyla hayatını yaşıyor!'' diyordur, kesin. zaten bu mantığa sahip insanlardaki bu aşağılık kompleksi ilişkileri bu hallere getiriyor. yani güzel kardeşim; sana bunu söyleten cehalet, kibir, kendini bilmezlik ya da adı her neyse o yüzden ilişkilerin yürümüyor. sen aşık olmuyorsun, resmen bi takım insanlarla birlikte olup kendine layık olmadığını düşünüyor, akabinde o insanı aklınca düzeltmeye çalışıyorsun. ya sen kimsin, siz ne oldunuz ya? eheheh, hakikaten manyaklık.

    bakın mesela ben çok uzunlu ilişkim süresince hep manevi şeyler depolamış. atıyorum sevgilim grili tonlu kitaplar okurken ben kafka okumuşum, o yüksek bütçeli holivuud filmleri izlerken ben bağımsız film kovalamışım, o ikinci yeniciler dediğinde çok bi tepki vermezken ben şahsına ikinci yenicilerden etkilenen şiirler yazmışım. geriye dönüp baktığımda o hep güzel giyinmiş, iyi eğlenmiş, az düşünüp çok tüketmiş. eleştiriyor muyum? hayır. sonuçta bu kendi hayatı ve o şekilde yaşamayı uygun görmüş. fakat işte dönüp baktığında ''yaa adam ettik gitti.'' diyecek cesareti de o gösteriyor. neden? çünkü kafka'yı ben okudum, camus'u ben seviyorum, platon'a hayranlık besleyen benim.

    ayrılıktan sonra ben de hayatın maddesel tarafına hafiften eğildiğimde çok değil 6 ay içinde çok da iyi bir fiziğe kavuştum, giyim stilim de değiştirdim. bunları yaparken daha çok kitap okudum, daha fazla belgesel izledim, ikinci yeni hayatımdan hiç çıkmadı ve yazdığım şiirleri de hep ustaların etkisinde kaldı. şimdi o benim için ''adam ettik gitti.'' diyor, iyi de diyor çünkü ben kendisin bir şey edemedim. ulan bi insan başka bi insanı ne edebilir zaten? illüzyondur o, kurmacadır, öyle zannetmektir, egosantriktir.

    dipnot: hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın ama ne olursa olsun kendi içinize dönük olun. bu yarattım kafalarıyla olmaz yani bilin. hadi öpüyorum.

  • aşık olduğumuzu nasıl anlarız

    başkaları tarafından anlaşılabiliyorsa.

    --- spoiler ---

    - son zamanlarda sende bi mallık var hacı, n'oldu lan?
    + ne n'oldu?
    --- spoiler ---

  • darbe yapmanın en kolay olduğu rejim

    (bkz: lassie bize bir şey anlatmaya çalışıyor)

    imla: mevcut entry enteresan bi türkçe kullanarak açılan başlığa yönelik yazılmıştı ama böyle de fena durmadı. neyse.

  • bim'de aşk yaşayan çifte kumrular

    farklı cinsiyette iki gencin aynı apartman dairesinde kalmasına kıyameti koparan ahlak bekçisi hacıların özeti olan videodur.

  • zeki yakışıklı kültürlü ve namaz kılan erkek

    tek namazla kaçırdığımdır.

  • türk erkeklerinin cinsel fantezileri

    türk erkeğinin genel manada bi fantezisi yoktur çünkü cinselliği küçük yaştan beri kafasına göre yaşadığı ve bununla gurur duyduğu için öğrenmeye kapalıdır. zaten bu sebepten türk kadınları yataktan mutlu ayrılmaz ve hatta -özellikle anadolu kadını- çoğu türk kadını sevişmeyi doğurganlık+erkeğin keyif aldığı bi eylem olarak yaşar.
    zaten türk erkeğinin ''olum ukraynaları kızlar fena ya'' gibi önermeleri de bununla alakalıdır. neticede birlikte olduğu türk kadınlar ona yeteri kadar açık olamadığı için türk kadınını 'ölü gibi yatıyor' zanneder, oysa ölü gibi yatmasa ''daha önce kaç kişiyle yattın?'' sorusunu soracaktır.

    neticede türk erkeğinin fantezisi yoktur, en fazla arkadaşlarına gururla anlatacağı hikayelere konu olacak sertlikler yapar ki zaten onların da %90'ı kadının rol yapmasıdır. bu acı gerçekle entryi sonlandırıyorum.