unholyvoid12
profili

  • cins kedi almak yerine tekir sahiplenmek

    tekir çok iyi olm.

    tekir alın zaten. ben de sokaktan bir tekir aldım. hayvan neredeyse benle konuşacak. o kadar zeki. her derdini gelip anlatıyor. mesela oyun istiyorsa, burnundan öyle tatlı öyle acıklı bir ses çıkarıyor ki, seri katil yürekli bir adam olsan yemin ediyorum için parçalanır. öyle de şerefsiz öyle de çakal.

    tertemiz de bir hayvan. ne bir koku ne bir tuvalet sorunu. ayrıca tekirler aşırı yaramaz diyorlar ama kedi kadar yaramaz bence. öyle perdeye koltuğa saldırmıyor. vazoyu falan da devirmiyor. bazen geceleri içine şeytan kaçmış gibi bir hiperaktivite yaşıyor ama o da haftada 1-2. bizim kızdığımızı anlıyor resmen ve sınırları aşırı zorlamıyor.

    eve ilk aldığımız dönemlerde dışardan köpek havlaması duyunca titrerdi garibim. gözümüzün içine bakardı biz de korkuyor muyuz acaba diye kontrol mü ederdi bilmiyorum. şimdilerde tabi artık umrunda bile olmuyor.

    bir de ben başka kedide görmedim ama bunda tavşan gibi bir hareket yapma huyu var. canı bir şey istediği zaman tavşan yapıyor. yani biz tavşan yapmak diyoruz. yemek istiyorsa, oyun istiyorsa, bir kapının açılmasını istiyorsa talebini böyle dile getiriyor. tavşan hareketi

    bir de 1 sene sokakta yaşamış bir hayvan olmasına rağmen eve alıştığından beri (ki alışması çok kısa sürdü, 1 hafta falan) kapının dışına burnunu bile çıkarmıyor. bazen şakasına “atıcam lan seni dışarı” diyip kucaklayıp kapıya götürüyorum, atacakmış gibi yapıyorum. yavrum biliyor tabi sokağın zorluğunu, eve geri dönmek için nasıl çırpınıyor, üstümü başımı yırtıyor. o kadar da evcümen oldu.

    edit: daha çok tavşan hareketli video atmam için çok sayıda mesaj geldi, ben de bir instagram hesabı açtım, bir sürü video var yavaş yavaş yüklerim takip ederseniz sevnirim; https://instagram.com/…catbunny?igshid=18vsiacwg0hr

    edit2: (bkz: sma tip 1 hastası yiğit alp'e yardım kampanyası)

  • özel sektör 2021 maaş zam oranları

    eski bir ücret ve yan haklar uzmanı olarak konuyu kısaca özetleyeyim.

    bizler işçiye hammadde gözüyle bakarız. yani işçi diğer tüm üretim faktörleri gibi bir kalemdir. bu kalemin de bir piyasa fiyatı vardır. esasen işçinin fiyatı değildir bu. pozisyonun fiyatı vardır. hammadde gibi yani. nasıl plastiğin piyasada bir fiyatı varsa, üretim mühendisinin de bir piyasa fiyatı vardır.

    tüm bu fiyatlar bellidir ve bu tür databaseler danışmanlık şirketleri tarafından parayla satılır. bu databaseleri her büyük şirket muhakkak alır ve kendini rakipleri ile kıyaslar. kendisini rakiplerinin neresinde konumlandırmak istiyorsa ona göre ücretlerini belirler.

    senelik ücret zammı diye bir ifade doğru değildir aslında. durduk yere kimseye zam yapmaya gerek yoktur. bu, işçinin piyasa değeri arttığı için yapılan mecburi bir düzenlemedir. aslında artan piyasa değeri değil, enflasyon nedediyle eriyen kısmın telafisidir.

    bu nedenle, tüm büyük şirketlerin ortalama zammı enflasyon oranı kadardır. sen a performans sergilersen bu oran 3-5 puan yukarısı, d performans sergilersen bu oran 3-5 puan aşağısı olur.

    ücrete zam yalnızca terfide yapılır. bunun dışındaki senelik zamlar aslında düzeltmedir. aynı zamanda başarılı süperstar personeli elde tutmak, başarısız hımbıl personele de yol vermek ya da cezalandırmak maksadıyla kullanılır.

    eğer bir şirketin senelik ortalama zammı ülkedeki senelik enflasyon oranından azsa o şirket kurumsal bir şirket değildir. enflasyon oranının altına verilen her kuruş zam aslında maaşınızdan yapılan indirim demektir. bu tür şirketlerde fazla vakit kaybetmeyin. bu şekilde ücret yöneten firmanın terfisinden atamasına hiç bir yeri kurumsal olamaz.

  • fiyat / performans oranı en yüksek ilaç

    zyrtec.

    alerjik bünyeli kardeşleri fav’a beklerim.

    bende kronik kurdeşen var. bu zyrtec öyle bir ilaçtır ki; kaşınma krizi geldiğinde bu ilacı şişesiyle götüne sokacaksın deseler, aceleden prospektüsünü kenara ayırmam.

  • mail sonuna saygılarımla yazan insan

    mail sonuna saygılarımla yazmak sizin görgülü birisi olduğunuzu gösterir.

    ast/üst farketmeksizin bu bir yazışma adabıdır ve saygılarımla yazılmaması büyük kabalıktır.

    üstünüze yazarken; “bilgilerinize sunarım” astınıza yazarken ise; “bilgilerinizi rica ederim” şeklinde bir ayrım söz konusudur fakat saygılarımla şeklinde bitirmek istisnasız bir gerekliliktir.

    mesela bir örnek verelim. sizin kurumsal hayatta en çok sıçtığınız senaryo ile başlayalım; üstünüzden bir şey rica edeceksiniz. mesela bu bir rapor olsun.

    “ferhunde hanım,

    07.12.2020 tarihli toplantıda kararlaştırılan plana ilişkin departmanınızca hazırlanarak iletilmesi beklenen rapor tarafımıza ulaşmamıştır. bugün mesai bitimine kadar konsolide edilerek genel müdürlüğe iletebilmemiz için ilgili raporun tarafımıza ulaştırılması konusunda yardımlarınız hususunu,

    bilgilerinize sunarım.

    saygılarımla.

    isim soyisim
    unvan”

    bakın bu örnek bir üstünüzden bir şey istemenin olması gereken şeklidir. bir üstten rica edilmez. bir üste “hadi amk hala göndermedin” manasına gelecek bir şey denmez. yapılacak işi yapması doğrudan ondan istenmez. bir üste karşı şu saate kadar gönderin gibi bir ifade kesinlikle kullanılamaz. bir üstle konuşurken yalnızca kibarca imalar olabilir. mesela siz mesai bitimine kadar ben bu raporu genel müdürlüğe göndermek zorundayım derseniz zaten üstünüze “e sen de eşşek olmadığına göre mesaiden 1 saat önce bana bunu yollamış ol” demiş olursunuz zaten. istediğiniz şey konusunda yardımcı olması kibarca dile getirilir. o kadar.

    şimdi de astınıza yazılan bir mail örneğine bakalım.

    “ferhunde hanım,

    07.12.2020 tarihli toplantıda kararlaştırılan plana ilişkin departmanınızca hazırlanarak iletilmesi beklenen rapor tarafımıza ulaşmamıştır. bugün saat 15:00’a kadar ilgili raporun tarafımıza iletilmesi hususunda,

    bilgilerinizi rica ederim.

    saygılarımla.

    isim soyisim
    unvan”

    bakın bu da bir asta yazılacak mail örneğidir. örnekte de görüldüğü üzere bir astınızdan bir şey isterken saat verebilirsiniz ayrıca rica da edebilirsiniz.

    kurumsal hayata yeni adım atan arkadaşlarda şöyle bir yanılgı oluyor; “e zaten rica etmek bir şeyi istemenin çok kibar bir hali değil mi?” cevap: değil. kurumsal hayatta rica etmek = emretmektir.

    bir de tabi ki denk seviye birisiyle konuşma adabı vardır. burası sizin tercihinize kalmıştır. denginizden rica da edebilirsiniz, bilgilerinize sunarım da diyebilirsiniz. ben şahsen dengime de üstüme yazar gibi yazmayı tercih ederim. bunu iki nedenden dolayı yaparım; birincisi onunla denk olmamıza rağmen sanki ben daha bir üst hissediyormuşum, bir nevi patronluk taslıyormuşum gibi bir şüpheye düşürmek istemem ikincisi ise ben karşımdaki dengimi yüceltirim ki o da benim bu jestime karşılık aynısını bana yapsın. yapmazsa o onun hazımsızlığı ve ayıbıdır. tabi şu durum farklıdır. eğer denk seviye birisi bana ilk maili atan tarafsa ve bilgilerinizi rica ederim diyerek maili bitirmişse burada alçak gönüllülüğe daha fazla yer kalmamıştır. aynı şekilde cevap vermek gerekir.

    tabi bir de, şirket dışına atılan mailler vardır. yani hiyerarşik yapısı farklı bir alana atılan mailler. mesela müşteriye atılan mail, tedarikçiye atılan mail, danışmana atılan mail, ajansa atılan mail vs. burası size kalmıştır. bu alan baya gri alandır. örneğin çok low profile bir müşteriniz vardır adam ne üslup ne görgü bilir, kurumsal yazışma adabından bihaberdir. telefonda size abi falan diye hitabediyordur. bu adamla mailleşirken yukarıdaki hiç bir kalıbı da haliyle kullanmazsınız. burası artık size kalmış. nabza göre şerbet vereceksiniz.

    tüm bunlara ilave olarak, resmi kurumlara yani devlete yazılan yazı ve maillerde ast üst ilişkisi söz konusu olmaz. resmi kurumlara daima arz edilir.

    ayrıca ek bilgi: “saygılar” şeklinde bir ifade kullanılamaz. siz osmanlı dönemi galata kabadayısı değilsiniz. “saygılar beybaba” deyin oldu olacak. tek bir şeçenek vardır o da “saygılarımla” dır. kibar olmak sizi daha az adam, daha az cool falan yapmaz. yalnızca sizin kalitenizi gösterir.

    işin doğrusu ve olması gereken şekli budur. siz çevrenizde buna benzemeyen yanlış teamüller görüyor olabilirsiniz. siz yine de doğrusunu bilin de yaparsınız yapmazsınız.

  • ev mi almalı nakitte mi kalmalı sorunsalı

    ben hayatımda hiç oturmak için bir ev alıp kiradan kurtulup da pişman olan birisini görmedim.

  • askerde zimmetli silahı kaybetmek

    pek de abartıldığı kadar büyük olmayan olay.

    işte adamın götünü falan sikerler. deep throat yaptırırlar, bayrak direğine oturturlar falan öyle şeyler. ha bir de form doldurturlar tabi.

  • covid-19'a erken yakalanmanın daha mantıklı olması

    birinin bağışıklık diye bir şey olmadığını düşünenlere bağışıklık diye bir şeyin olduğunu söylemesi gereken durum.

  • arnold schwarzenegger

    dünyanın en başarılı insanı. böyle bir insanı bir daha nesiller boyu görmek mümkün olmayacaktır.

    - 1970-1975 ve 1980 yıllarında, 7 kez dünyanın en iyi vücut geliştirmecisi seçiliyor. (altısı üst üste olmak üzere) halen bir çok otorite tarafından bodybuilding'in en önemli figürü kabul ediliyor. adına "arnold classic", "arnold sports festival" isimli son derce saygın spor turnuvaları düzenleniyor.
    - bununla kalmıyor aktörlüğe atılıyor ve muhtemelen dünyanın en meşhur aktörlerinden birisi oluyor. aynı zamanda dünyanın en çok kazanan aktörlerinden de birisi oluyor.
    - amerikan başkanı john f. kennedy'nin yeğeniyle evleniyor.
    - bununla da kalmıyor politikaya atılıyor ve iki kez kaliforniya valisi seçiliyor. (dünyanın en büyük 8. ekonomisine sahip eyalet)

    tüm bunları, avusturya'dan göçmen olarak geldiği abd'de, saçma sapan telaffuzu zor bir soyadıyla ve herkesin garibine giden, hatta dalga geçilen, aksanlı bir ingilizceye sahipken yapıyor.

  • 24 haziran 2019 teb kiralık kasa rezaleti

    çokça kez bankalardan kasa kiraladım. kiralama sözleşmesi yaparken kaybolabilecek para, değerli değersiz eşyalara dair bankanın sorumluluk olmayacağı açıkça belirtiliyor. bu bende her zaman bir tereddüt yaratmıştır. kendi kendime “bu kasaya çok da değerli bir şey koymamak lazım, bankayı falan soyarlarsa göt gibi ortada kalırız” demişimdir.

    banka personelinin kasayı patlatması hiç aklıma gelecek bir şey değil ancak sonuçta banka şubesi soyulabilir. banka kasayı kiralarken sizden imza alıyor böyle bir durumda riskin farkındayım ve bu riski kabul ediyorum diyorsunuz. geriye yapacak pek bir şey kalmıyor.

    banka ancak iyi niyet göstergesi kapsamında yada marka değerini yükseltmek amacıyla müşterinin beyan ettiği tutarın bir kısmını tazmin edebilir.

    ayrıca başlıkta çok sık denk geldim; türkçe’de “hiç etmek” diye bir deyim bulunmamaktadır. “iç etmek” deyiminin günlük konuşmadaki yanlış telaffuzu olduğunu tahmin ediyorum.

  • iş hayatının ilk kuralı

    - bir işe girerken hedefini dünyada bu işi yapılabilecek en iyi şekilde yapacağım şeklinde koy. bazen o işin sonucu dünyanın en iyisi olmasa bile, bu gayret işin sonucunu beklenenin çok ötesinde bir noktaya zaten taşır.
    - aklını bahane değil, çözüm üretecek şekilde eğit. bahane göt gibidir herkeste bulunur lafını unutma.
    - başkalarının senden güçlü olan yanları kadar güçlü olmaya çalışma. onların eksik olduğu konularda kendini güçlendir. bu çok daha hızlı sonuç verir ve dışarıdan çok daha kolay farkedilir.
    - dedikodu yapma. iş arkadaşların hakkında hiçbir yerde olumsuz konuşma.
    - bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. bilmediğin konularda sus ancak bildiğin konularda fikrini beyan etmekten asla çekinme.
    - insanlarla açık iletişim kur. canını sıkan olayları kafanda kurma. git konuş anlat derdini. açık sözlü ol. net ol.
    - haklı serçe, haksız kartal olsa bile haklıyı savun. mert ol. mert birisi olarak tanın. bu tavrın sana bazı durumlarda puan kaybettirebilir ancak uzun vadede böyle bir unvana sahip olmanın avantajı çok daha fazladır.
    - mümkün olduğu kadar az iş yapayım ama en çok benim sesim çıksın diyen tipleri bilginle ez.
    - son olarak işin show kısmını asla unutma. yaptığın işi gerçekten iyi yaptığını iyi pazarla.

    şeklinde gençlere verebileceğim tavsiyelerdir.

  • 8 yaşındaki kızın cenazesini kabul etmemek

    var olmayan durum.

    kabul edilmeyen küçük kız değil, kızın babasıdır.

    haberlerin yalnızca başlıklarını okumayın.

    kısaca olay şudur; zincirlikuyu'da yer olmadığı ve aile mezarlığı haricinde defin işlemi yapılmadığı aileye bildiriliyor ve başka bir müslüman mezarlığına yönlendiriliyorlar.

    küçük kızın hristiyan olan babası ileride bir gün vefat ettiğinde müslüman mezarlığına defnedilemeyeceği için aile hem kızın hem de ileride babası vefat ettiğinde babasının yanyana yatabilmesi için kızı katolik mezarlığına defnediyorlar.

    yani kimsenin vefat etmiş küçük bir kız için, "bu kızın babası hristiyan, kız müslüman olamaz. oyuzden hristiyan mezarlığına defnedilsin" dediği yoktur.

  • işyerinde çatır çutur sıçan gamsız insanlar

    ta kendisi olduğum insan.

    işe yeni başlamıştım, ilk haftam veya ikincisi... sıçmam icabetti ve tuvalete girdim. tam kabine geçiyordum ki müdürüm de tuvalete girdi ve yandaki kabine geçti. ben kabine girme hamlemi yapmış bulunduğum için müdürü görünce vazgeçip geri dönemedim mecbur ben de girdim.

    lakin müdür yandayken zart zurt sıçmak ayıp olacak düşüncesiyle oturup müdürün sıçıp gitmesini beklemeye başladım. bir yandan da acaba herif de benden utanıp benim sıçıp gitmemi bekler mi diye düşünüyordum. eğer böyle bir durum söz konusu ise ikimiz için de sessiz ve uzun bir bekleyiş olacağı endişesindeydim çünkü ben müdür çıkmadan sıçmama konusunda kesin kararlıydım. deneme sürem bile dolmamıştı, sıçamazdım. fakat ya o da sıçmaz bekler ise bu sefer ben nereye kadar bekleyecektim. bir süre bekleyip hiç sıçmadan çıkıp gitsem bu sefer müdür benim utanıp da sıçmadığımı anlayacaktı. bu kadar saçma bir şeyden utanmış olduğumu düşünmesi de ayrıca salakça bir durumdu. karşılıklı sıçmama süresi uzadıkça, benim yüzümden sıçamayan müdür bana uyuz olabilirdi. bu ihtimale karşı ben hadi açılış benden olsun diyerek sıçsam belki de benim düşündüğüm gibi utandığı için değil de kabız olduğu için henüz sıçamamış müdür oha ayıya bak şeklinde düşünebilirdi.

    gayet basit bir sıçma işlemi saçma sapan bir paradoksa dönüşmüştü.

    lakin müdür kabine girer girmez, sanki yan kabinde öküz varmışcasına patır kütür sıçmaya başladı. bir yandan bu kadar rahat davranmasına şaşırırken diğer taraftan utanmadan sıçmış olması da işime geliyordu. neticede bir noktada ben de sıçmalıydım.

    o gün bu gündür işyerinde tuvalete girince hiç utanmam, direkt sıçarım.