hatalı olanın motorcu olduğu kaza.

herkesin yazar olması...

örgütleşecekler, çeteleşecekler, kanuna nizama karşı gelip toplumsal düzeni bozacaklar dedik defalarca. içi boş ensar muhabbetinizin karşılığı bu. yanlış politikalar yüzünden bedel ödemekten gına geldi artık.

(bkz: köle isaura)

edit: lütfen durun artık, yaşımı ayyuka çıkarmaya mı çalışıyorsunuz anlamadım.

(bkz: freddy adu)

atatürk'ü sevmeyenlerde bu ülkeden defolup gitsin. sonuçta türkiye cumhuriyetini o kurdu.

divan kurulu konuşmasına fatih terim'in tazminatıyla başlayan fenerbahçe başkanı. kaynaklar çar çur ediliyormuş. bunu diyen slimani, ayew, benzia, frey, tolgay gibi über topçulara kamyon yüküyle para ödemiş biri. insan gerçekten hayret ediyor.

ılık götlü ekşiciler gelmeden söyleyeyim, iğrençtir.

eskiden bendim. şimdi kendisine “insanlardan uzak dur. neşeni çalarlar,dengeni bozarlar,kendini değersiz hissettirirler.” diye nasihat verebilirim.

gerçekten var olan bir durum.
bizden öncekiler de bizi eleştirirlerdi ama yaş büyüdükçe haklı olduklarını anlıyor insan.

fakat, şunca yıllık hayatımda (35) gerçekten bu kadar cahil, bu kadar boktan, hiç bir şeyden haberi olmayan, bu kadar leş bir nesil dünyaya gelmemişti.

ürettikleri kelimeler, cümleler, tamamen telefona bağlı hayattan kopuk yaşam, hiç bir dönemde bu kadar kötü olmamıştı.

şu lağım ağıza bak;

trigger'landım. (bak amın evlandının kurduğu cümleye.)
mezuna kaldım. ?? (hem kullanılan söz öbeği yanlış, hem anlamı yanlış, hem de anlamsız)
cringe oldum. (artık ne diyeceğimi bilmiyorum)
diss attım. (afferim lan, devam).
boş yapmak
buna düşmeyen yoktur

ve daha niceleri...

hayır sadece türkçe'yi sikmekle de kalmıyorlar, yapısını da bozuyorlar.

dinledikleri boktan müzikler, saçmasapan takma isimlerle sözde şarkı yaptığını sanan rapçiler ve bunları popüler halen getiren ergenler.
hiç bir şey olmasa bile bi müzik zevki vardı eskilerin. reynmen ne a.k ? bu nasıl bir takma isim.
reyn ne olm ? siz neden böylesiniz ?

hiç bu kadar bozuk bir nesil oluşmamıştı dünyada.

edit: tam tahmin ettiğim örnek geldi işte. telefondan kafasını kaldıramayan mal, başlığı benim açtığımı zannetmiş. asudhuasdhuashdas
işte bundan bahsediyorum, bu kadar salaksınız evet. başlığı kim açmış ? ne zaman açılmış ? araştırma yok. elindeki sikko telefondan fikir beyanı var. gerçekten çok boşsunuz. yazık.

böyle bir hak olabilir tabii ama kendi adıma, ben bu hakkı kullanmam. vicdanım elvermez, hastalıktan ve yorgunluktan geberiyor olsam bile hamile bir kadına yer veririm.
hiç çocuğum olmadı, nasıl bir ızdırap olduğunu bilmiyorum ama kıyamam ben ona.
hamilelikten ağzı yüzü bile şekil değiştiriyor, ayakları şişiyor, o kadar ağırlık taşıyor. tabii ki bana doğurmuyor ama bir insana küçük bir iyilik yapmak beni mutlu ediyor.

eskaza yolda karşılarına çıksa pancar motoru gibi titreyerek boşalacak tipler gelmiş burada beğenmedim ayağı yapıyor. sözlük gerçekten ilginç yer.

-köpek gibi üre
-doğal yaşamı sömür
-sonra vahşi hayvanlara nefret kus

ulan üremeyin be üremeyin. the matrix'te boşuna demiyordu virüssünüz diye.

ezhel evladım, burayı o kadar da ciddiye alma len! sen sana giren dissle uğraş bence, kolay çıkmaz o^*

emre belözoğlu başakşehir'de değilmiş yıpratırmışmış hahahahahahah şaka mı bu?

22 yıllık futbol kariyerinde 12 galatasaray şampiyonluğu gören emre belözoğlu mu? kariyerindeki 6 şampiyonluğun 4'ünü daha 20 yaşındayken galatasaray sayesinde künyesine yazdıran emre belözoğlu mu? adam fenerbahçe efsanesi ama kariyerindeki 6 şampiyonluğun 4'ünü galatasaray formasıyla kazanmış. kazandığı 2 avrupa kupasının hangi formayla kazanıldığını söylememe gerek yok sanırım? böyle low bir tip fatih terim'i terbiye edecek öyle mi? sizin çapınız yetmez galatasarayla uğraşmaya. en iyisi fazla uçmadan usul usul kendi oyununuza bakın.

fatih terim ve emre belözoğlu denilence imparator tarafından soyunma odasına yaka paça dayak yiye gönderilişi geliyor sadece aklıma.

sözlükten bir hatunla konuştum. sevgilisi onu aldatmış ve o, bu durum hakkında bana birkaç şeyler söylüyor. bakın aldatıldığının farkında ama hala konuşuyor çocukla. sonra da gelmiş bana, " karımı seviyorum ama onu aldatıyorum." cümlesini hiç duymadın mı diyor. arkadaş ben bu kadına ne diyeyim şimdi? lan size her şey müstehak. eziksiniz siz. kendinize saygınız bile yok. aldatmak be. aldatmanın türkçe anlamı ne, bilmiyor musun? aldatılmışsın ya. bir kadının başına gelebilecek en korkunç bir şey. daha sen o adamin yanında neye duruyorsun? size her sey müstahak. eziğin, korkağın tekisin. eminim it gibi de peşinden koşuyorsundur. neymiş efendim, küçük küçük sürprizler yapıyormuş. bu yaptığı şeyleri ancak çok seven adam yaparmış. o amk adamlar yüzünden bizi üzdünüz lan. sizler birer eziksiniz. ezik kalmaya devam edeceksiniz. birer hiçsiniz. hiç olarak ölüp gideceksiniz. hiç sevilmeyeceksiniz. beyninizi " acaba beni aldatıyor mudur? " sorusu kemirip durucak. çünkü eziksiniz. ne sinirlendim gece gece.

şimdi geliştiriyor muyuz , geliştirmiyor muyuz bi karar verin rica edicem

(bkz: 1984) george orwell

evlenince ayda 4 atarsan kendini mutlu say delikanlı..

peki ne yaptı bu arkadaş niçin bu cezayı aldı?hic düşündük mü?
aynı şekilde cezalandırılan bir iki tane asker bizzat gördüm. ve bu cezaları sonuna kadar hak ettiler.

ilki hemen önümüzde intikal halinde elinden t40 bombaatar mühimmatini düşürdü hassas olan bu mühimmat en az beş askeri öldürebilirdi.haketti,
başka birileri lice de çok tehlikeli bir bölgede pusuda mevzide bulunan diğer askerlerle hep beraber uyumuslar,eğer farkedilip o bölgeden sızma olsa , en az yirmi askerin hayatı tehlikeye girebilirdi, hakettiler.

bunun gibi bir çok olay anlatılabilir atış esnasında atış serbest talimatı gelmeden atış yapmaya başlayan gerizekalılar gördü bu gözler.

duyar kasan arkadaşlar olacaktır mutlaka ama empati yapın orada o mühimmat patlasa ve bir şarapnel sizi ömür boyu yatağa bağımlı yapsa ya da sizi sevdiklerinizden ve hayallerinizden ayırsa ne hissedersiniz. düşünün.

birinin aptallığı ve disiplinsizligi yüzünden başka insanların hayatı tehlikeye giriyorsa bı zahmet buna da katlansin.

edit: küfür eden yazar arkadaşlarım, bu cezada mantık ararsanız eğer, herhangi bir çatışma esnasında silah arkadaşını yüzlerce metre sırtında taşıyan yiğitleri aklınıza getirirseniz sevinirim.

bu günleri de görüyoruz. güzelim ülke suriyeli, afgan, pakistanlı doldu. ve bu utanmaz mülteciler istanbul'da miting yapacak.
suç hükümetin falan değildir, suç göz göre göre bu siyaseti destekleyen halkındır. ülkeyi her alanda çöküşe sürükleyen partiye sınırsız bir imtiyaz veren koyun sürüsü ile biz de perişan oluyoruz.

putin.

bizim kızlarda erdoğan var.

nasil orospu cocugu gazeteci olunur diye ders niteliginde bir haber yapmis yine lagim medyasi. bogazinizdan giren butun lokmalar haram olsun pic kurulari.

edit: ulan amciklar adam 3 ay ekstra calisti sizin yuzunuzden tabii ki tatil yapacak. sizin gotunuzu sata sata para kazanmaya benzemez baskanin basarisi. bir de ne demis yuzunu siktigim gozleri kisikmis da cok gulunc gozukuyormus. evlat olsaniz sizi evlatliktan atarim lan. ıcleriniz nefret ve kibir ile dolu.

bir kedi fuel-oil kuyusuna düşüyor ve 19 yaşındaki özgür ege şire, hiç düşünmeden kuyuya atlayıp minik kediyi kurtarıyor. çocuğun "katran" kaplı fotoğrafı yılın fotoğraf ödülüne layık görülebilir.

inanılmaz bir cesaret. (cahil cesareti mi bilemedim) ama her halükarda inanılmaz bir olay.

ödüllük fotoğraf

kurtarılan minik kedi

19 yaşında ki özgür ege

not: çocuk bekçiler tarafından çıkarılmış.

et giren yere dert girmez.
not: etim var.

(bkz: saçma sapan konuşma la)

sikerim ırkını, kardeşliğini.
ülkemde arap istemiyorum.
çocuğuma göz diken, eşime sevgilime sarkan, eşimin dostumun canına kast eden, plajımı işgal eden, devletimin kasasına yük olan soyu bozuk arap itlerini istemiyorum.
ırkçılık mı bu? o halde allahına kadar ırkçıyım.
8 yıl oldu ulan, 8. savaş var dediniz geldiniz.
savaş bitti gitmek bilmediniz.
siktirin gidin artık çıktığınız topraklara.

ayrıca sizi başımıza bela eden iradenin de ayrıca amına koyayım.
memleketin anasını siktiniz, siktiniz.

son olarak bir şey daha diyeyim size.
gönderilmeleri gündem olunca miting yapmaya kalkanlar, yarın zorla götürülmeye kalkınca ortalığı birbirine katacak. bu sözümü unutmayın.
kahin misin diyeceksiniz hepiniz. kan akacak.
bu yolun sonunda çok kan akacak.
ve bunun müsebbibi de bellidir. vebal de onundur, ah da.

saçmalığın daniskasıdır.

ya aslında biliyor musunuz şey diycem. şirketlerde çalışmak, bir işe yarıyorum hissine kapılmak, ne bileyim yani bana çok yarak kürek işler geliyor. iş arkadaşlarıyla ve özellikle yöneticiyle aranı iyi tutma çabaları, o toplantılar, projeler, personel eğitimleri, stratejik planlar, ürünler, kalite kontroller, denetimler, iş emirleri, 6 sigmalar, yalın üretim stratejileri, maliyet düşürme çabaları, gümrük işlemleri, sorunlu tedarikçiler, üretim planları ve bu planları sık sık bozan satış baskısı, derdi tasası bitmeyen ve sürekli forecastı erkene çeken müşteriler, bozulan makineler, sürekli yeni teknolojilerden bahseden artı çok konuşan iş arkadaşları, sürekli cc'ye beni de koy diyen yöneticiler, sikinin keyfine göre imza atan çam yarması müdürler, internetten sabahtan akşama kadar bir şeyler alan müşteri temsilcileri, tuvalette sigara içen üretim personeli, her paletin yerini çizgilerle ayıran kaliteciler, artist iso 16949 denetimcileri, ... hepsi yarak kürek işler de işte ...

gecenin bu saatinde o milf oturmuş ekşi sözlük okuyor, bu başlığı görüyor, entryleri okuyor, sizinkini görüyor, sizin yazdığınızı beğeniyor, mesaj atmak için üşenmiyor, mesaj atıyor, bu konuşma ilerliyor, sonra da geceyi beraber geçiriyorsunuz...

1/1.000.000.000 falan yan yana koyduğumuz zaman.

beyin olmaksızın bu ihtimale inanmak ve azimle çabalamak bence trajikomik.

tartışmayan insan mi olur? buraya gelip bir de bu benim ve yalnızım diyen sazanlar var. yalnız olduğun için öyle düşünüyorsun zaten canim benim. bu gibi başliklar sizin sazanlik derecenizi ölçmek için açiliyor haberiniz olsun. aldatma dışındaki parametreler her ilişkide var olan parametreler zaten, kasmayin kendinizi boş yere.

köydeyim.
yalnız yaşıyorum. zaten köy de küçük. 10 aile falan var.
kışı bekliyoruz. her zamanki gibi ufak tefek hazırlıklar falan.
sonra radyolardan bi haber yayılmaya başladı. bu kış çok kar yağacağı ve sıcaklıkların -50-55 lere kadar düşebileceği, buna göre tedbir alınması gerektiği tekrarlanmaya başladı.
inanan oldu inanmayan oldu.
ben zaten yaz mevsiminde de bi acaiplik hissetmiştim. böyle yakıcı bi sıcak olmadı. halbuki köyde kaçacak delik arardık sıcaktan.

ben inanıp, hazırlık yapmaya başladım.
önce kerpiç evimin dışına 50 cm kalınlığındaki saman balyalarını dizdim. üzerlerini çamurla kapladım. 1 metreden daha kalın duvarlarım oldu. zaten ev kerpiç. duvarlar 50 cm idi.
sonra, her sene hazırladığımın 4-5 katı odun topladım, dağdan. kesip hazırladım.
bu arada kasım ayına girdik ve sıcaklık -10 lara dayanmıştı.
işin ciddiyetini herkes anladı. ben daha da hız verdim hazırlıklarıma.
bi kaç çuval un, kurufasulye ve benzer yiyecekler stokladım.
inek ve koyunlarımın ahırını da iyicene soğuk geçirmez hale getirdim. yemlerini, samanlarını stokladım.
hava gittikce soğuyordu. aralık ayına geldiğimizde -15 leri görmeye başladık.
yakındaki dere bile donmuştu.
4-5 gün gidip balık avladım, buzu kırıp. epey balığım da olmuştu.
kaz ve ördeklerimden bazılarını kesmek zorunda kaldım. çok fazlalardı.
onları ve balıkları sundurmama iple astım. hava soğuk donuverdiler.
karda 1 metreye yaklaşmaya başlamıştı.
keyfi bırak millet hayatta kalmaya çalışıyordu.
keyif genede vardı. sobayı o kadar yaktığım halde iceri ancak 18 derecelere çıkıyordu.
evden çıkmaz neredeyse imkansızdı ama yiyecek içecek sorun olmadığından bi şekilde oyalanıyordum.
hayvanların yemini vermeye çıktığımda bile bıyıklarım donuyordu, evden ahıra geçene kadar.

budur.

taptıkları şehir olmuş çakma arabistan, bunlar hala fitbol derdinde. gidin derenize yapılan heslere saldırın, uzungölünüzü katleden betonları patlatın, ormanlarınızı katleden siyasileri indirin dicem de sizde nerde o beyin amk.

89. dakika javi hernandez'in golü ole 7-3 bitmiş maç.

aklıma takılan bir durum var, şöyle ki;
5 oluyor, 6 oluyor, 7 oluyor ama bir türlü 8 olmuyor.8 atmaya asla süre yetmiyor. beşiktaş nasıl başardı bunu hala sorarım kendime, cidden büyük başarı.

çok iyi yapmışlar.
annemin vefatında abilerim 3 gün erkek ve kadınlar için kurulan taziye evinde güveç, kebap vb yemekleri dağıttılar. akşama kadar gelsin çaylar gitsin kahveler. ..kimse evine gitmek bilmedi. zaten allak bullaktım daha da sinirlendim. mezarlıkta da dondurma istediler. biz orda salya sümük ağlarken kimileri annemin mezarının başında sade dondurma için mücadele veriyordu. orda benim bütün sigortalarım koptu. aldım dondurma kutusunu öteye fırlattım. ağzıma geleni söyledim. derken herkes suspus oldu, bazıları da oradan uzaklaştı. sonra bizimkiler benimle bunun için tartıştı. yok ayıpmış onlar misafirmiş. ulan benim annem öldü annem! sizin yemeğinizi mi düşüneceğim? zehir zıkkım olsun!

çokça kez bankalardan kasa kiraladım. kiralama sözleşmesi yaparken kaybolabilecek para, değerli değersiz eşyalara dair bankanın sorumluluk olmayacağı açıkça belirtiliyor. bu bende her zaman bir tereddüt yaratmıştır. kendi kendime “bu kasaya çok da değerli bir şey koymamak lazım, bankayı falan soyarlarsa göt gibi ortada kalırız” demişimdir.

banka personelinin kasayı patlatması hiç aklıma gelecek bir şey değil ancak sonuçta banka şubesi soyulabilir. banka kasayı kiralarken sizden imza alıyor böyle bir durumda riskin farkındayım ve bu riski kabul ediyorum diyorsunuz. geriye yapacak pek bir şey kalmıyor.

banka ancak iyi niyet göstergesi kapsamında yada marka değerini yükseltmek amacıyla müşterinin beyan ettiği tutarın bir kısmını tazmin edebilir.

ayrıca başlıkta çok sık denk geldim; türkçe’de “hiç etmek” diye bir deyim bulunmamaktadır. “iç etmek” deyiminin günlük konuşmadaki yanlış telaffuzu olduğunu tahmin ediyorum.

bir gurbetci "torunu" olarak türkiyedeki yavsaklarin bizi suriyelilerle bir tutmasindan sikildim artik. size dedemin ve babamin yasadiklarinin 10% unu anlatsam kafayi yersiniz. benim dedem, burda bazi yazarlarin bahsettigi gibi, her türlü saglik kontrolünden gecip, en agir i$lerde haklarindan mahrum birakilarak calistirildi. türkiye gönderdigi i$cileri zerre kadar bilinclendirmeyip, haklari hakkinda bilgilendirmedigi icin hayvan gibi calisti. geldigi ülkenin ekonomisine aklinizin alamayacagi katkilarda bulundu.

hic bir zaman da yasadigi zor sartlardan sikayet etmedi, kendisine haksizlik yapildigini düsünmedi. cünki türkiyede daha kötü durumdaydi ve burda kendisine haksizlik yapilsa bile, para kazanabilme ve cocuklarina düzgün bir hayat sunulmasindan dolayi bulundugu devlete hep saygi duydu.

ve bu bahsettiklerim sadece dedem icin degil, buraya gelen 1. ve 2. generasyonlarin hepsi icin gecerli. 3. ve 4. generasyonlardaki ithal damat ve gelinlerle bozulan ahlaksizligin buraya 60-70- ve 80 lerde gelen gurbetcilerle alakasi yok.

türkler avrupayi kalkindirmaktan baska birsey yapmamistir. 60 sene oldu avrupada sayimiz hala 5 milyonu gecmedi. 7 sene de tr de herhalde göcmen sayisi 10 milyonu bulmustur.

siktirin gidin, hümanizminizi ba$ka bir yerde yapin. gurbetcileri rahat birakin.

rahmetli dedem gibi binlerce emekciyi, deniz kenarinda kari kiz kovalayan kertenkelelerle kiyaslamayin. karaktersiz picler.

edit: yukardaki at yarraginin biri "ama alman vatandaşlarının bunu alkışladığını falan zannetme. şimdi suriyeliler için siz ne hissediyorsanız onlarda onu hissettiler. " demi$.

tren istasyonlarinda, ülkeye yeni ayak basan türkleri, davul zurnayla kar$ilayan alman videolarindan haberi yok beynini siktigimin. alkislarla, hosgeldiniz pankartlariyla..

amina kodumun beyinsizleri.

edit 2:
almancasi olanlar icin...

1969 yilinda almanyaya gelen 1 milyonuncu i$ci ismail bahadir hakkindaki haber.. almanya büyükelcisi ve bakan faruk celik de var..

https://www.tagesspiegel.de/…and-kamen/3957598.html

düşünsene hayata bi kere geliyosun onda da akp dönemi türkiyesindesin ferrari fanısın falan.

3 kere nişan atmış konfeksiyon işçisi bodur kıza hitap eden şarkıyla gerçekleşmiştir.
sese bak amk.

normal degildir.

normal ekonomilerde faiz inerse doviz artar. faizi arttirirsan dovizi dusurursun. genelde boyledir yani...

ama bu ulkede olan hic bir sey normal degil ki.

tr de ne grafikler calisir ne ongoruler tutar.

3 yil once ucagini dusurdugun ulkeden bugun fuze savunma sistemi almissin.

faiz indirmissin dolar dusmus cok mu?

benim için viva la vida sözleri çok iyi bence.

italyan pasaportu.

"valla o benim kardeşim gibi"
kadınım ben ve "kardeşim gibi" diye bir şey yok. herkesle olmanız gereken çizgide durursanız ne karşınızdaki adam sizi kıskanır ne böyle boktan püsürden açıklamalara gerek duyarsınız. biri sizi herkesten değil de o "kardeşinizden" kıskanıyorsa altı boş değildir. bu, erkek canlısı için de geçerlidir.

kedi gözü/ reflektör denen aparatın önemini anlatan bir kısa film olmuştur. sen eğer o zifiri yolda önü havaya dikersen götü de yere dikersin.

bu gidişle orhan ak'ı da seneye teknik direktör yapar bunlar.

fero, ezhel tayfasına kapağı atıp bir de bol vokal düzeltmeli cathy şarkı patlatıp para kazanan genç.

gördü bu tayfayı dinleyen 13-25 yaş arası yolunacak kaz kıvamındaki jelibon beyinli amele kitleyi, yapıştırdı şarkıyı.

helal olsun, tokatlamaya devam et bunları.

direkt olarak sevişme felan yazılınca kızlar ürküyor olm, öpüşmelik, elleşmelik, gülüşmelik arkadaş veritabanı deyin.

bir toplum düşünün ki ölülerini bile anlamadığı bir dilde gömüyor.
2 hafta önce katıldığım cenazede mezarlıktaki camiiye gittim. 30 civarında cenaze ve onların da yaklaşık 2-3 bin yakını vardı sanırım. hoparlörlerden kuran okunuyor sürekli. o kadar insandan bunu anlayacak 10 kişi çıkmaz. çok acı değil mi? sen ölünü gömüyorsun. çok üzgünsün. onlarca senin inancına göre acını hafifletecek ayet varken arka planda muhammed'in evlatlığı ile ilişkisini anlatan ayet okunuyor. sen de yalnızca alışık olduğun bir melodi gibi dinliyorsun.
nüfusunun yarısından fazlası hıristiyan geri kalanı müslüman olan ve arapça konuşulmayan bir afrika ülkesine gitmiştim. hıristiyan olanlar kendi dillerinde ibadet edebilirken müslümanlar anlamadıkları dilde ibadet etmek zorundaydı.
çok zavallıca değil mi?
islam inancına göre dillerin ayrışmasında allah'ın tüm dilleri kutsadığı söylenir. (bkz: ebü'l-hasan el-eş'arî (v. 330/941), ebû ali el-cübâî, ebu'l-kasım abdullah el-ka'bî (v. 317/929), muhammad b. el-hasan ibn fûrek (v. 406/1015)).
hâl böyleyken arapçada ısrar etmek niye?
din elden gidiyor diye bu toplum defalarca, yüzyıllardır manüple edildi. anlamadığımız din zaten elimizde değil ki.
milliyetçiliği bilmem ama arapça din dilini savunmanın argümanını merak ettiğim olaydır.

doğrudur. izmir'de ekonomi yok, iş yok, ticaret yok. uluslararası şirket yok. 30 yıl önce emekli şehri derlerdi, 30 yıl geçti değişen bir şey yok. bir fuarı vardı, panayır gibi olmuş, o da kapandı kapanacak. izmir'in gençleri kapağı istanbul'a atmaya bakıyor.

gelmeyin dediğiniz istanbullular izmir'in ekonomisini döndürüyor. çeşme'nin, alaçatı'nın beach ve restaurantlarında para harcayanlar beğenmediğiniz istanbullular. son yıllarda alaçatı denen 5 sokaktan oluşan bir köy yüzünden izmir popüler oldu. yıllardır egenin incisi çeşme'yi bir ibiza haline getiremediniz. 30 sene önce çeşme neyse hala aynı. alaçatı köyünü bu hale getiren de yine istanbullular. istanbullular olmasa alaçatı'nın yüzüne kimse bakmaz. alaçatı'yı döndüren izmirliler mi sanıyorsunuz? 3-5 sene sonra alaçatı popülerliğini kaybeder, istanbullular yine güney sahillerine gider. bakalım o zaman kimden para kazanacaksınız. istanbul kadar kaliteye sahip olmayıp istanbul fiyatı çeken otel ve restaurantlar bir bir kapanınca eskisi gibi denize bakıp çiğdem çitlersiniz.

edit: bir kaç hemşerim kızmış. 30 sene önce izmir'den istanbul'a göçtüm. şimdi geri geldim. anlatayım:

geçen sene bir lokantadan yemek siparişi verirdim, 100 lira tutardı. benim için ucuzdu. bu sene aynı siparişe 300 lira istiyor. bir kasabım vardı, et sipariş ederdim, ilk başta fiyat ucuzken şimdi iki misli istiyor. en son köpek için de bir kemik koy dedim. kemiğin kilosuna 25 lira yazmış. yav biz kemiği bedava alırdık bu ne dedim et fiyatına veriyorsun, gülüyor abi artık böyle. bir daha sipariş vermedim. deniz kenarı veya değil bir lokantaya gitsen fiyat istanbul fiyatı. kardeşim boğazda yediğim yemeğin fiyatını istiyorsun. 1000 lira nedir. servis kaliten esnaf lokantasından hallice, fiyatın boğazdaki lüks restaurant fiyatı. ilk geldiğimde sırf deniz kenarı diye bir gecekonduyu 3 milyon liraya satmaya çalıştılar. tarla vasfındaki arazileri imarlı arsa fiyatına hem de ederinin 10 katına satmaya uğraşıyorlar. kiralar şişik, ev fiyatları şişik. ev alacaklar için söyleyeyim: ev fiyatları zirve yaptı bundan sonra daha artmaz, düşüşe geçer. emlakçıların her sene %20 prim yapar demesine bakmayın. çevremde satılık olan evler 3 yıldır satılık. eskisi gibi alan yok. o furya bitti. size çekilen fiyatın yarısını teklif edin. hatta bir ev var iki senedir kiraya bile veremiyor. fiyat öyle uçuk ki sanırsın evi palm beach sahilinde. fiyatını düşürdükçe düşürüyor. bir satılık ilanı koyuyor, bir kiralık ilanı. e istanbullu da uyandı artık. dağ başındaki evlere milyon ödemek istemiyor.

oturduğum yerden dolayı sipariş verdiğim her şey iki misli fiyata geliyor. her gelene açıklama yapmaktan usandım ben de izmir'den gittim geldim diye. ha o zaman farklı deyip başlıyorlar istanbulluları kötülemeye. her şey pahalandı, biz evlerde oturamıyoruz bıdı bıdı.

bakın bu konuda haklılar çünkü yerlisi o parayı kazanamadığı için onlara hayat pahalı oldu. merkezde oturanlar köylerden ya da kenar mahallelerden ancak ev tutabiliyor. izmir'de bir çalışan aynı işi istanbul'da 2-3 misli maaşa bulabilir.

bodrum özel hastane doluyken izmir'de büyük zincir özel hastanelerin hiç şubesi yok. neden diye düşündünüz mü?

şöyle muhabbeti de çok duydum: tömüklerin hasan altına mersedes çekmiş, kesin babadan kalan tarlayı keriz bir istanbullu'ya okutmuştur. sevmiyoruz diyorsunuz hem de 3-4 misli fiyata sattığınız şeylerden dolayı memnun oluyorsunuz. istanbullu gelmese bu fiyatları nerede göreceksiniz. kabul edin etmeyin istanbul'dan izmir'e büyük bir para akışı oldu. gayrimenkul ve hizmet sektörü dolayısıyla ekonomi canlandı. 30 sene sonra geri döndüm, fiyatlar hariç bıraktığım yerde.

(bkz: açacağın başlığı sikmeli mi sikmemeli mi)

agnostik olmakta karar kılmakla beraber ortaya çıkan durum. tanrı var demek için de yok demek için de yeterli deliliniz olmadığı sürece bilinemezcilik alınabilecek en iyi pozisyondur.