amme hizmeti: https://streamin.one/v/20c25fbb
trt'nin tutti frutti ruhunu yaşattığı maç.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 2 haziran 2024 abd türkiye maçı
-
2. trt'de göğsü açılan kadın
vergimle meme gördüm. enteresan geldi.
vergimle uluyan fahriye evcen görmemden sonra ikinci travmamdır.
edit: yalnız bu şakanın da tadı kaçtı. önce kadının instagramı kapatmak zorunda kaldığını öğrendim tacizden, trt de suyunu çıkarıp ahlak mahlak saçmalamış. eğlencenin şakanın da tadını alamıyoruz bu memlekette hemen iğrenç gelişmeler art arda geliyor -
3. jose mourinho
“liderlik; bir unvan veya isimlendirme değildir. o, bir etki, nüfuz etme ve ilhamla ilgilidir”
sizi geçmişe götüreceğim.analoji kurmanız açısından metaforik gideceğiz.
sinemada altın bir kural vardır: “anlatma göster”
bir yönetmen meramını anlatmak için ne kadar çok karakter diyaloğuna ihtiyaç duyuyorsa o kadar eksik kabul edilir.
kameranın diyaframından girip makaraya işlenen görüntü kafidir.
bu cepte. yazının finalinde bağlayacağız…
mourinho rüya gibi geçen porto, chelsea ve inter döneminden sonra real madrid’e imza atmıştı.
bu öyle alelade bir imza değildi.
dünya futbol tarihinin açık ara, bakınız açık ara en büyük meydan okumasıydı…
mourinho’dan bir önceki sezon manuel pellegrini hocalığında real madrid mükemmel futbol oynamıştı.
şampiyonluğu da ismail kartal’a çok benzer şekilde sadece 3 puanla kaybetmişti.
barça:99
rma:96
-lakin florentino perez acil durumda camı kırdı ve mou ile anlaşıldı.
mourinho’nun karşısında genel kabule göre futbol tarihinin en dominant futbolunu oynayan ekip vardı.
üstelik bu takım çocukluktan beri arkadaştı. altyapıdan beraber yükselmişlerdi.
bir çoklarına göre futbolu değiştiren adam pep guardiola ise hocalarıydı.
peki mourinho’nun elinde ne vardı? büyük isimlerden oluşan ama toplama bir oyuncu grubu.
takımın iskeleti sadece 1 sene önce kurulmuştu.
öte tarafta ise 100 senede 1 denk gelecek altın jenerasyon ve başlarında guardiola ismindeki canavar.
işler iyi başlamamıştı. barça’ya 5-0 kaybedilen el clasico ise hayalleri sekteye uğratmıştı. lakin o maçta real madrid’in 1 penaltısı verilmemiş üzerine david villa ofsayttan gol atmıştı.
şimdilerde mahkemesi “negreira” ismi altında görülen davanın yıllarında, barcelona hakem kuruluna el altından milyonlarca avro veriyor, işte mourinho hem tarihin en dominant takımına hem de tüm sisteme karşı kazanması gerektiğini o maçta anlıyordu.
çeviri diliyle: dostum, bundan daha imkansız bir görev görmedim…
ve sanıyorum mou, ingiltere’deki bir basın toplantısında söylediği “i think i'm a special one” vecizesini hatırladı. kendisine karşı olan sistemden, hep kazanan ama hep mağdur gösterilen barcelona’dan, pep’ten messi’den çekinmiyordu. gittikçe agresifleşti.
savaşıyor, savaşıyor ve savaşıyor. henüz ilk senesinde “tarihin en dominant takımını” üstelik finalde paketleyip kral kupasını almıştı. üzerine açıklamaları sertleşiyordu.
barça oyuncularını “tiyatrocu” olmakla suçluyordu.
özetle “şimdi siz beni şampiyon yapmıyor musunuz” demiş ve 90 senelik laliga tarihinin puan ve gol rekorunu kırarak, deplasmanda 1 golü sayılmamışken 1 tane daha atarak prime barça’yı yenip, 2.kez paket ediyordu. bu defa ise laliga şampiyonu olmuştu.
ertesi sezon pep guardiola bayern’e kaçıyor. mourinho bunun üzerine bir de süper kupa’da “tarihin en dominant takımını” paket edecekti.
lakin o sezon casillas önderliğinde takım karıştırılacak ve mourinho onurluca ayrılacaktı.
tarihin en dominant takımı denilen prime barça’yı bizzat kendisi bitirdi.
barça sonra yine başarılı oldu ama bir daha asla prime olamadı.
tüm zamanların en büyük meydan okumasını medyaya, messi’ye, pep guardiola’ya ve hakemlik sistemine karşı kazanmıştır. öyle bir hocadır.
yazının başında “cepte” dediğim yere döneyim. sinemanın altın kuralı “anlatma göster” düsturu futbolda mourinho demektir.
oyunu övülmez, sahte bekleri konuşulmaz lakin ofisine gittiğinizde gördüğünüz madalyalar onu “gösterir” -
4. halkın atatürk'ü sevmeme nedenleri
üst edit: assault nick'li cahilin entry'sine #164995372 ve onun zihniyetindekilere cevaben yazılmıştır.
tanım: kripto yazar
kafasına göre argüman üretmiş kimse bana cevap verememiş diye de editlemiş. *
evet; türküm, doğruyum diyemedin..
herşey, ailenin seni çocukken zehirlemesiyle başladı..
(bkz: fetöye çalışan kriptolar)
atatürk'ü anlaman için şöyle anadolu'yu gezmen lazım, nasıl bir ortamda büyüdüğünü, nasıl eğitim alıp hangi cephlerde savaştığını, nutuk'u yazacak neler yaşadığını bilmen lazım.. bunları bilsen zaten...
şu haritaya bakıp ülkenin nasıl işgal edildiğini görmen lazım.
hani o sana osmanlıyı yıktı diyen cahil ataların varya.. işte onlara cevap vermen için;
1911 trablusgarp savaşı
1912 balkan savaşları
1914 birinci dünya savaşı
1915 çanakkale savaşı
1919-1922 kurtuluş savaşı
1920 meclisin açılışı
1923 cumhuriyetin ilanı
1924 hilafetin kaldırılması
atatürk devrimleri
al.. bunları okumadan yazma, söverim..
bak bakalım osmanlıyı kim yıkmış?
lan 10 yıl boyunca ülke bitmiş.. ingilizler /fransızlar /ruslar /yunanlar /italyanlar toprakları işgal etmiş.
nerde başka komutan?
niye çıkmadı 10 yıl boyunca?
size atalarınızdan öğretilen, o cahil, köhne zihniyeti bırakın. açın okuyun gerçek tarihi gelip bana burda bulunduğun toplumda kahve ağzıyla söylenenlerden argüman üretmeye çalışma..
algı yaratmaya çalışarak yazdığın her maddenin cevabı ve o döneme göre nedenleri var.
ama kripto olduğun için amacın zaten algı yaratmak.
adam, bir ülkeyi küllerinden doğurdu, tabiki tek başına yapmadı..
imam olmadan namaz kılınmaz sana anlayacağın dilden söyleyeyim.
din konusuna gelirsek, halil inalcık'ın görüşüne göre atatürk deist'ti. ancak kalplerdekini yalnızca allah bilir.
hadi diyelim deist olsun. sana ne kardeşim? inandığın dinde zorlama yok.. bilmiyor musun?
bu zihniyete göre deist diye bir insanın yaptığı tüm iyilikleri / buluşları / silelim o zaman.
(bkz: einstein), (bkz: hawking)
herkes müslüman olmak zorunda mı?
islam'ı bildiğin de yok..
mekke fethedilince; hz. muhammed, kâbe'nin anahtarını oranın bakımını yıllardır yapan putperest bir gayrimüslime teslim etmiş. soranlara da;
işi ehline vermek lazım demiş.
(bkz: liyakat)
bu komtanlık işinin ehli de;
mustafa kemal atatürk'tür.
kurtuluş savaşını başlatmamış olsa,
kim bilir sen kimin çocuğu olarak dünyaya gelirdin.
haa bi de sana ingiliz ajanıydı diye anlatmışlardır. adamlar; yıllarca istanbul'u işgal edip, padişahı kukla gibi kullandılar. ülkeyi silahsızlandırıp işgal ettirdiler. keyiflerini bozup, dur ya.. biz ne yapıyoruz? şurayı ingiliz kemala bırakalım da, bide yalandan ülkeyi yeniden inşa etsin mi dediler?
yoksa; atatürk'ü din düşmanı gibi lanse edelim. tarikatları, azınlıkları ayaklandıralım, zarslı cemiyetler kuralım, öyle bişey yapalım ki.. 100 yıl geçse de bu millet, atatürk'e düşman olsun mu dediler?
işte sen ikinci sorumun cevabısın!
inanç: görmediğin ama duyduğun şeye inanmak.
bilim: aklın ve mantığın kabul ettiği şeyleri belli metotlar sonucu ispatlamak, literatür'e sokmak.
sen: bilimin dediğine değil de, kafanda ürettiğin, inanmak istediklerine inanırsın.. -
5. trt'den göğsü açılan kadın açıklaması
hiç de rahatsız edici bir durum değildir. meme denilen şey, erkeği kadını yaklaşık 8 milyar insanda bulunur. asıl rahatsız edici olan, millete din iman satıp kendine han hamam yapanları cilalayıp teşhir etmek, sikko müdürlere 3 ayrı maaş bağlamaktır.
-
6. 3 haziran 2024 istanbul sıcağı
zengin olmayıp da bu mevsimi insanlar nasıl sevebiliyor cidden anlamıyorum arkadaş.
edit: zengin dediğim de tüm yaz deniz/havuz kenarında tatil yapan türden. -
7. 3 haziran 2024 jose mourinho basın toplantısı
teknik ekiplerin basın toplantılarına başkanlar katılmaz. katılsalar da teknik ekibe sorulan sorulara muhatap olamazlar. basının sorularına müdahale edemezler.
dünya üzerindeki hiçbir başkan bir basın toplantısında moderasyon yapmaz.
dünya üzerindeki hiçbir başkan bir basın toplantısında tercümanlık yapmaz.
dünyaca ünlü bir hocanın basın toplantısı düzgün bir salonda yapılır. resminin yüz kısmına exit tabelası gelmez mesela.
bu tarz basın toplantıları organize yapılır ki bu toplantıda olduğu gibi mourinho'nun ağzına laf tıkılmak zorunda kalınmasın.
gerçekten iki gündür inanılmaz şeyler oluyor. rezalet. -
8. 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması
ust edit: dem partili degilim, hicbir zaman oy vermedim ve mevcut siyasi dusuncesini de desteklemem. kürt de degilim, e-devletteki soyagacima gore 200 yillik egeliyim. ama hukukun ustunlugunu sonuna kadar savunmak isterim. cunku (bkz: sari okuz hikayesi)ni bilirim.
halkin iradesine darbedir.
adayi tanimam, umrumda da degil. ama secime girmis ve kazanmis. demokrasilerde, kazandigi secim sonrasi herhangi bir yasa disi eylemi yoksa, bu adam o sehri 5 sene boyunca yonetmelidir.
olay sadece siyaseti degil ekonomik yasami da olumsuz etkiliyor, ekonomiye dair iyiye gidecek inancimiz da kalmiyor. yatirimci yarin bu sekilde parasina cokulmeyecegini bilemiyor.
edit: x'te yapilan icisleri bakanligi aciklamasindaki eylemler secim oncesinde yasandiysa ysk bu kisinin adayligina nasil onay verebiliyor? eger bu eylemler secim oncesi ise ysk uyelerinin de gorevden alinmasi ve dahi yargilanmasi gerekmez mi?
secim sonrasi ise belediye meclisi yeni baskani secmeli, kayyim atanmamali. -
9. 2 haziran 2024 fethullah gülen'in ölmesi
öldüyse onun ölüsünü sikeyim o zaman. orospu çocuğu. 50 yılın katili, şerefini duvardan duvara vurduğumun pezevengi.
müridlerini de unutmadım tabii. oğlum siz hepiniz karısını katalogdan seçen gavatlarsınız. gavat oğlu gavatsınız ki, eşinizin size gelmeden önce katalog çekimleri yapılmasını kabul etmiş kişilersiniz. kim bilir sizden önce kaç gavat daha karılarınızı bu katalogda gördü de beğenmedi. namusunu siktiğimin gavatları sizi.
bunlar tarafından akılları çelinenleri de unutmadım. ama onlara sıra sonra gelecek.
ez cümle, topunuzun inandığı yolu sikeyim. badem bıyıklı ibneler sizi. namus yoksunu orospu çocukları. -
10. sıradaki nuri bilge ceylan filmine isim önerileri
mayış sıkıntısı
-
11. 30 bin tl maaşı kabul eden yeni mezun mühendis
insanların gelirleri üzerinden trollük yapıp, mevcut türkiye şartlarında insanları üzmenin ve insanlar üzerinde kompleks oluşturmanın mantığı ve insani yanı yok.
-
12. türk diye bir şey olmaması
mesele hafif çekik gözlü olup otağda yaşamak ya da at üstünde dolaşmak değil ki. kimse dna olarak saf bir millete ait değil zaten
türklük bir zihniyet meselesi. ben türk olmayı seviyorum. başka bütün milletler afrikada sömürge şov yapmışlar, daha yakın geçmişte insanat bahçelerinde siyahi insanları sergilemişler. onlar bile milletini söylemekten çekinmiyor :)) ne hikmetse biz "türk" deyince herkes zıplıyor. yok faşist misin cart mısın curt musun.
geçiniz -
13. aslı bekiroğlu'nun dağ ayılarından hoşlanması
(bkz: aslı bekiroğlu kim amk)
edit: al sana ayılığın kralını yaptım, hoşlanırsın artık. -
14. 45 yaşında olmasına rağmen gencim diyen insan
kafayı yaş ve yaşlanmakla bozmuş ciddi bir zort kuşağı liseli var sözlükte, akıl fikir diliyorum kendilerine.
-
15. köpek kostümü giyip beni uyutucaklar diyen adam
kostümde bile cins köpek kullanmışlar. ben hiç sokakta böyle bi köpek görmüyorum
-
16. bir top dondurmanın 100 lira olması
romada ünlü bir dondurmacıda topu 1,7€ civarında.
türkiye hem tl hem de döviz bazında anormal pahalı bir ülke. bunu meşrulaştırabilecek gerçekçi hiç bir faktör yok elimizde. -
17. ali koç'un aziz yıldırım'a at yalanı demesi
bu adamı kendi şirketinde, kapalı kapılar ardında düşünebiliyor musunuz?
-
18. olgunlaşmanın ilk basamağı
laf çarpmamak ya da hayatındaki herhangi bir şeyi çarpıtmadan ortaya koymak.
bence bu.
otla bokla eski sevgiliye göndermeli konuşmalar yapmamak, aile içinde anlamsız klişelerle birine laf etmemek.
ne zaman, laf çarpmadan ızdırabınızı karşıya iletip başka saçma yollar aramadığınızda bazı şeyler oturuyor insanda.
benim için olgun kişinin olayı “laf çarpmadan konuşabilmesi” ya da “herhangi bir şeyi çarpıtmadan” ortaya koyuyor/koyabiliyor olması. -
19. 3 haziran 2024 dezenflasyon sürecinin başlaması
39 senelik hayatımda türkiye'de başlayan herhangi bir sürecin halkın faydasına olduğunu görmemiş biri olarak beni korkutan açıklamadır.
sanırım çok büyük gondik geliyor. -
20. eş ya da sevgiliye telefon şifresi verilir mi
bence taraflar, birbirlerinin şifrelerini bilmeli ve şifreyi bilmelerine rağmen girip de karıştırmayacak kadar da saygılı olmalı.
-
21. market kasiyerlerinin asık suratlılığı
ihtimallere detaylı ve tarafsız bir şekilde bakalım;
- sadece kasaya değil, her şeyi yapıyorlar. detayları yazacağım şimdi.
- cirosuz bir mağazaysa en az 2 kişi, cirolu ise 2, 3 şanslılarsa 4 ve üzeri kişi ile kapatıyorlar ki kapanış her zaman yoğundur.
- her an üst yöneticiler gelecek diye mağazanın ip gibi dizili olması gerek.
- ürünler dizilirken belli kuralları var ve her birini yapmak için sürekli eğilmek, kalkmak, dizmek, düzenlemek gibi hız ve pratik isteyen şeyler yapmak zorundalar.
- genelde 3 ayrı firmanın (mağaza mağaza değişir) ekmekleri gelir ve her birinin irsaliyesi ayrı kesilir, eksik veya fazla olmaması gerekir.
- tavuk ve et getiren firmanın irsaliyesini tutarlar ve her biri için tek tek check yapmaları gerekir. ekmekte olduğu gibi burada da eksik ve fazla olmaması gerekir. olursa şayet bunun da firmaya iadesi kesilir.
- cirosuz bir mağaza haftada 3, cirolu ise (mağazadan mağazaya değişir) 5 kez olacak şekilde sevkiyat gelir. her sevkiyatta spot ürün, dolap ürün ve her günün kendisine ait grubunda ürünler gelir. takriben 4-5 palet yüklü mal gelir. ve bir çoğu öğleden sonra geldiği için personellerin giriş çıkışlarına denk gelir, yoğunluğu da katarsak hem enerji düşüklüğü hem de mesai bitmesine rağmen çıkamamanın vermiş olduğu stres kişiyi etkiler.
- gününün dolmasına az bir zaman kalan ürünlerin sıcak satışı yapılır ve ürünlerin gün sonunda bitmesi gerekir. eğer ürünler çoksa diğer mağazalar aranıp destek istenir, beklenilen destek gelmezse merkezden indirim talep edilir. o da olmazsa müşterilere ağzı laf yapan personeller, satış yapmaya çalışır.
- mağazanın hiçbir ürününde (en az 1000 kalem ürün olur, mağazadan mağazaya değişir) son kullanma tarihi değişmiş bir ürünün olmaması için tek tek kontrol yapılır, yakın tarihli olan ürünler gerekirse not edilir ve takibi yapılır.
- mağazada eksik bir tane bile ürün olmaması için siparişlerin doğru verilmesi, verildiği halde eksiye düşen ürünlerin, diğer mağazalarca takviye edilmesi gerekir.
- her personelin hafta bir izin ve 45 saat olacak şekilde haftalık çizelgesini doğru yapılması ve personellerinde kendi saatlerinin kontrollerinin yapıp, resmi evrak niteliği taşıyan defterde eksik imzanın bulunmaması sağlanır.
- müşterilerden biri döksün veya dökmesin, zeminin, rafların, camların ve diğer pek çok şeyin temizliği sağlanır.
- fazla eşyaların bulunduğu deponun her daim düzgün olması, temiz olması ve tuvalet/mutfak gibi ortak kullanım alanlarının da her zaman temiz olması gerekir.
- çelik kasanın anahtarı saklanır ve onu korumakla mükelleftir.
- tırnakçılara karşı dikkatli olmak zorundadırlar.
- olası hırsızlık durumlarında anında müdahale edebilmeli, bunu yapamadıysa kameradan hırsızı tespit edip, merkeze bildirmelidir.
- envanter zamanlarında mağazadaki tüm ürünler, günlerin yoğun olmasına rağmen hazırlanır.
- merkez tarafından yapılan indirimlerin duyurulması için afiş hazırlanır, indirimi takip etmek zorundadırlar.
- spot sepetleri her daim düzenli ve çarpıcı olmak zorundadır. kimi zaman merkez tarafından yapılan en az 50-100 kalem ürünlere yapılan indirimli ürünler ile mağazada bulunan ürünler tespit edilip, gerekli işlemler yapılır. fazla olan ve satılmayan spot ürünler de diğer mağazalara gönderilir.
- mağazada bulunan en az 1000 kalem (mağazadan mağazaya değişir) ürünlerin etiketleri kontrol edilir, değişmiş olanlar düzeltillir.
- merkez tarafından yapılması istenen raf dizilimi personeller tarafından yapılır.
- müşteri nasıl davranırsa davransın müşteriye iyi davranmak zorundadır yoksa ihtar yiyebilme ihtimali vardır.
- yıllık izin istediklerinde en az 3-4 ay sonra çıkabilirler.
- dini bayramlarda kullanacakları izin yüzünden kimi zaman insanların tepkileri ile karşılaşırlar.
- hastalıklarının boyutunu önemsemeden işe gelmeleri beklenir.
- çoğu zaman eksik personel ile çalışılır.
- fazlasıyla mobbinge maruz kalırlar.
- mağaza içinde olası bir arıza durumunda ilk personellerin müdahale etmesi beklenir.
bu veya bunlar yüzünden, akıllarının bunlar ile meşgul olmasından dolayı belki de asık suratlıdırlar, bilemiyorum tabi. sonuçta yapay zeka o kadar da ilerlemedi, kasiyerler hala insan.
not; aklıma geldikçe eklerim. -
22. wilfried zaha
cengiz 9 golün 4'ünü istanbulspor'a karşı attı. aldı götürdü diyebileceğimiz tek maçı ankaragücü.
zaha ise içerdeki kopenhag ve manu deplasmanlarını çeviren adam. ligde çok kritik antep, trabzon, ankaragücü ve hem içerideki hem dışarıdaki kasımpaşa maçlarını aldı (oyuna girip penaltı+kırmızı kart aldı maç döndü.)
adamın maaşı 4.5 milyon, üstüne 3 milyon sponsorlar ödüyor. bu sene kerema giderse mutlaka ve mutlaka takımda kalmalı. keremd yerine iyi bir 6 numara gelir ve lucas 8 pozisyonunda oynarsa zaha önde fazla baskı yapmak zorunda kalmaz.
ayrıca kerema da önde basmıyor zaten. top kaybı yaptığı halde mertens'in adamları kovalayışını izliyor. -
23. sevgiliyle baş başa oturup 12 saat lotr izlemek
sevgilinin lotr izlememiş olması.. yük olurmuş insana
-
24. tarsus'taki esrarengiz kazı
üstteki yazar iyi üflemiş, ben inandım 10 yıl konuşma diye kağıt imzalatanların elindeki kalem bendim.
-
25. 8 yıllık sahibinin bebeğini yiyen köpek
köpekler kıskanç canlılardır. mesela kedi olsa asla iplemez ve hatta korur kollar. ancak köpek olunca, çok iyi de bakabilir, hasedinden parçalayabilir de.
bazı köpek besleyen insanlar köpeklerine sonuna kadar kefil oluyorlar, olamazsın arkadaş.
geçenlerde yıllardır köpek besleyen bir arkadaşımın yanına gittim. köpeği bağladı. ben dedi çocukluktan beri beslerim, ne kadar uysal olsa da, saldırabilir...
sıkıntı bu zaten, davranışları kestirilemez.
bir çok canlının ne yapacağını az çok bilirsin ancak bazı türleri bilemezsin.
sanırım zeka ile ilgili. zekileştikçe canlılar, seçenekleri artıyor... mesela en güvenilmez olanı insanlardır.
düşünsenize, bir kaplanı yavruluktan büyütmüşsün. insandan başka canlı bilmiyor. sahibisin ve hayvanlar konusunda da bilgili birisisin. yabancı birisi gelse "bu saldırmaz merak etmeyin" diyebilir misin? d i y e m e z s i n. kaplanlar da sosyal canlılar değiller. hunter yani avcı, olayı bu. bu nedenle sokak kaplanı diye bir şey yok çünkü davranışları belirsiz değildir. kaplan saldırır arkadaş. köpekler, yalnız insanlar için faydalıdır. iyi bir arkadaş olur ancak harici durumunda ne evler ne de sokaklar girecekleri yerler değildir. -
26. sinan canan
hiç ısınmadığım çakma küpeli, sonunda haklı çıktım. bu fetöcüleri eskiden pantlonlarından, gömleklerinden, suratlarındaki salak gülüşten anlardınız bu küpeli, entel fetöcüler de yeni çıktılar başımıza...
-
27. yalnız yaşayanların günlük yemek sorunu
aniden gelen bugün sağlıklı besleneyim hissi, malzemeleri toplama, yemeği yaparken doyma, yemeğin yarısının kalması, çokça bulaşık, bol yorgunluk ve bir daha evde yemek yapmayacağım hissi ile kapanış
-
28. 3 haziran 2024 tüik enflasyon verisi
akpli dayılar gibi konuşmak istemem ancak enflasyon artık psikolojik olarak artıyor. dolar euro yatay seyrediyor. en son ücret zamları 6 önce yapıldı ancak her şeye hala her hafta zam geliyor. esnaflar ahlaksız. avrupadan getirdiği şeyi avrupanın 2-3 katına satıyorlar. restaurantlar hem malzemeden çalıyor hem fiyat arttırıyorlar. işin kötüsü para versem de kaliteli hizmet alamıyorum. internetten sipariş veriyorum mesela et döner adam 80 gram satıyor. 80 gram ne amk yakında mg'a düşerler. çiğ köfte diyorum 100 gr diyor ve hayvan gibi para. 100 gr çiğ köfte mi olur lan bulgur zaten neyinden çalmaya çalışıyorsun.
buna ek olarak bir vergi sorunu var. esnaf, kobi , holding vs kimse vergi vermiyor. ben 6 ayda maaşımdan 400 bin tl vergi ödedim. benim kadar vergi ödeyen esnaf yok. -
29. çağla tuğaltay cinayeti
finding i.t.
aksam uzeri eve yururken son zamanlarda oldugu gibi olayi dusunuyordum. ailenin uzerinde ne kadar suphe olursa olsun, i.t’nin ordu’dan istanbul’a gelis hikayesi tabiri caizse ailenin dokunulmazlik zirhi olmus. i.t. hicbir zaman polisin radarina girmedi, cunku 5 haziran’da unye’de oldugu gibi son derece basit bir bilgi teyit edilmis(tir) diye dusunuluyor.
birden tabiri caizse bir simsek cakti ve aydinlandim. tabi ya, aslinda bu kadar bariz ve basitti, ve bu yuzden dikkat cekmedi.
otobus hikayesini i.t.’nin agzindan cesitli defalar duyduk. ilk olarak 2017 serap pakoz – gercegin pesinde’de su sekilde anlatildi:
https://www.youtube.com/watch?v=vart9n6vcig
(zaman damgalariyla birlikte otomatik transkript’ten kopyaladim)
(i.t.’nin olayi ilk anlatis sekli, 31:18’den itibaren)
i.t: beni e gece sanıyorum saat 12 falandı olayın olduğu gece eee yoldan çevirdiğimiz bir şehirler arası otobüsle ben yola çıktım eee sabaha karşı sanıyorum 5 falandı eee otobüsün radyosundan bizim evin eee adresini vererek ah eee kardeşimin adının soyadının baş harflerini söyleyerek böyle bir olayın olduğunu duydum eee o anda tabi şu anda çok da şey yapamıyorum o anları az önce de biraz kötü oldum kusura bakmayın ... eee orada duydum işte ondan sonra biraz sinir krizi falan geçirmişim herhalde ... sonra sakinleşince şoför oradaki yolcular falan söyledi bana eee ben zor bela istanbul'a vardım ondan sonra otogarda inip hemen taksiyle anne annemlerin evine geçtim tabii yoldu duyunca tam da mola anında duymuştum eee önce annemi aradım sonra babamı aradım ikisine de ulaşamadım sonra dayımı aradım ona ulaştım ondan sonra e direkt sordum hani çağla’ya bir şey mi oldu ne oldu falan diye eee yok bir şey falan dedi hani yaşıyor mu onu söyle bari dedim eee o da tamam gel dedi söylemedi
(i.t. programa tekrar katiliyor, saatler uyusmadigi icin serap p. ile i.t arasindaki diyalog, 8:03:57’den itibaren)
ı.t.: gece saatleriydi, normalde öğrenci evinde yaşarken ben, hani onlara giderim ziyarete, görmeye etmeye. ama onların bana pek geldiği görülmemiştir. yani akrabalarımdan bahsediyorum.
s.p.: gece saat kaç sularındaydı?
ı.t.: gece saat 11-12 sularındaydı. görünce şaşırdım tabii ki de. ne oldu falan dedim.
s.p.: içeri girdiklerinde ne söylediler?
ı.t.: ilk önce bir şey söylemediler. sonra anneannem bana biraz düşkündür, onun biraz kötü olduğunu söylediler. beni görmek istediğini söylediler.
s.p.: gelenler kimdi, tam olarak akrabalık dereceleri neydi?
ı.t.: annemin teyzesinin oğlu ve annemin kuzeni geldi. yani iki kişilerdi.
s.p.: anneannenin hastalandığını söylediler, öyle mi?
ı.t.: evet, söylediler. sonra saat 11 civarıydı.
s.p.: bu insanlar olayı biliyordu aslında. seninle birlikte hadi gidelim istanbul'a demediler mi?
ı.t.: yok, demediler. sadece benim öğrenci olduğum için yanımda para olup olmadığını sordular. ben de yeteri kadar var dedim.
s.p.: sonra nerede otobüse bindin?
ı.t.: ünye'nin merkezine yaklaşık 3 kilometre mesafede oturuyordum. hemen şehirler arası yol, yani ordu samsun karayolunun bir paralelinde oturuyordum. yürüyerek birkaç parça eşyayla oraya çıktık.
s.p.: bu arada anneni babanı aramadın mı? anneannem hastaymış dedin mi?
ı.t.: yok aramadım o an. çünkü acil bir şey olacağını hiç aklıma getirmedim. anneanne de olsa niye bana bu haberi akrabalarım getirdi, annem arayıp babam arayıp anneanne hasta hadi gel diyebilirler diye düşünemedim, inanın hiç düşünemedim o anda.
s.p.: sonra ne oldu, otobüse bindin mi?
ı.t.: evet, bir tane otobüs çevirdiler, içerisi bayağı kalabalıktı. bindim otobüse. saat 11-12 civarı gibi hatırlıyorum ama daha erken de olabilir. gece karanlığı olduğu kesin.
s.p.: sonra ne oldu, otobüste bir şey duydun mu?
ı.t.: evet, ikinci mola yerinde bolu'da mola yerindeyiz, ben inmedim otobüsten. radyoda haberler vardı, haberlerde bizim evin açık adresini söylüyorlardı. kardeşimin adıyla soyadının baş harfini söyleyince ve olayı da hunharca katledildi falan deyince ben ufak çaplı bir sinir krizi geçirmişim. oradaki şoför ve yolcular sonradan anlattılar, bana bir tane sakinleştirici falan verdiler.
s.p.: o anda anneni babanı aramayı düşündün mü?
ı.t.: hayır, o mola öyle geçti. bir sonraki molada anneme ulaşamadım, babamı ulaşamadım. en son dayıma ulaştım çünkü onlar emniyetteymiş.
s.p.: dayınla konuştuğunda ne öğrendin?
ı.t.: dayıma ulaştım, böyle böyle bir şey duydum radyodan, doğru mudur nedir diye sordum. o da herhangi bir şey yok, ölmedi, birazcık tehlikeli durumu var dedi. ben de o şekilde yola devam ettim. tabii mideme kramplar girdi, elim ayağım boşaldı, soğuk soğuk terledim.
s.p.: otogara indiğinde saat kaçtı?
ı.t.: sabah saatleriydi, öğlen olmamıştı daha. mesela 10-11 gibiydi sanırım.
s.p.: dün orhan bey'le konuştuğunda gece 1 gibi bindim ünye'den otobüse demişsin, sabah 9 gibi de indim demişsin. şimdi tabii biz bir hesap yaptığımızda 12 saat minimum 12 saat olsa, senin öğlen 1-2 gibi inmen gerek.
ı.t.: evet, doğru. ama akşam karanlığı çöktükten sonra olduğuna eminim, 9'dan sonra. ama otobüse bindiğim saat daha erken olabilir, 12 olmayabilir. o zaman yanımda olan akrabalarımıza danışmak lazım, belki daha net hatırlayacaklardır. benim yaşım da biraz ufaktı, tam da net çıkaramıyorum saatleri açıkçası.
s.p.: otogara indiğinde artık anneannenin değil de kardeşinin başına bir şey geldiğini öğrenmiş olarak iniyorsun ama anneannenin evine gidiyorsun. neden?
ı.t.: çünkü öyle söyledi dayım telefonda, anneannendeyiz oraya gel dedi.
(ayni programda 8:17:00’dan itibaren cok onemli bolum)
s.p.: ilker bir tek senin sorgun resmi olarak yapılmamış ve kan örneği alınmamış.
ı.t.: hı hı, eee, şöyle. eee, ben anlattım ya, az önce geldiğim günün hemen akabinde eee gittim ifade vermeye. dört tane polisle bir odada görüştük. eee, bana hani sorular sordular, ben de eee bildiğim kadarıyla cevapladım. ama bu resmi evrağa dökülmedi işte.
o.k: yani bu karıştırılıyor. buna biz mülakat diyoruz. karşılıklı soru sorup notlarımızı alıyoruz. nasıl şu anda not alıyorum ben, aynı şekilde. ama yazılı ifadeye döküldüğü zaman imza atıyorsunuz. ifade anlamında odur. atmamışsın zaten. yok çünkü dosyada böyle bir sey, kan örneği de yok. kan örneği de alınmamış.
ı.t.:: evet, kan örneği herhalde o dönemde uzak olduğumla alakalı olabilir diye.
s.p.: şu anda mesela kan örneği alınsa, verir misin?
ı.t.:: tabii ki veririm.
s.p.: siz gülnür hanım, böyle bir şey ister misiniz? oğlunuzun alınmamış mesela? böyle bir dilekçe verir misiniz oğlumdan da ya da eşinizden?
g.t: tabii, kan örneği alınsın.
s.p.: tamam. orhan bey, bunun prosedürü nedir?
o.k: tabi, bunu kendileri de isteyebilirler savcılığa gidip. yani, bizim olayımızla ilgili şüphelendiğimiz şunlar şunlar varken ben kendimden de kan örneği alınarak tekrar bir inceleme yapılmasını istiyorum diye talep edilebilir.
(emekli polis yayini, 19 mayis 2023’te yuklenmis. 13:33’ten itibaren)
13:33
• ı.t: ... bu saat konusu bir kere tamamıyla ayrı tutulması gerekiyor. çünkü ben söylediğim saatlerde yanılıyor olabilirim. üzerinden seneler geçti. ama şundan eminim: benim yola çıkış saatim gece saati, hava karanlıktı, yani 9'dan sonra diyebilirim.
19 mayıs üniversitesi iktisat fakültesi ünye'de. orada benim anneannemin bir evi vardı. orada kalıyordum, tek kalıyordum ... ben evdeydim o akşam, sınava çalışıyordum. ertesi gün sınavımız vardı.... gündüz okul vardı, okula gittik herhalde. akşam saatlerinde falan eve geldim. ondan sonra evdeydim.
fatih abi var orada, annemin kuzeni. gece saatlerinde o geldi, oturduğum eve. normalde de hiç böyle habersiz falan gelmez yani. geldi işte, gece vakti kapı çalınca da...
yanında da bir şey vardı. fatih abinin yanında bir adam vardı ama kim olduğunu hatırlayamıyorum şu anda. tanımıyorum yani ben açıkçası. ondan sonra onlar bana anneannemin sürekli bir tansiyon rahatsızlığı vardı. tansiyonu yükselmiş, hani çok kötü durumda olduğunu söylediler. beni de çok severdi anneannem, beni görmek istediğini söylediler. ben de ne yapacağız dedim. dedi ki, hadi çıkalım dedi evden. ben üstüne apar topar bir şeyler giydim, çıktık yola. beraber arabayla gelmişlerdi. ana caddeye yani ordu istanbul karayoluna paralel bir yerdeydi benim evim. oradan beraber şey, o ana caddeye çıktık. ondan sonra yolda giderken fatih abi bir tane de polis arkadaşları var orada, çevresi onu aradı. iki tane de polis geldi. caddeye çıkmadan biz beraber çıktık caddeye arabayla. bu cep dediğimiz şey var orada, duruyoruz şimdi.
o.k: bir saniye dur. sen şimdi bakın, çok güzel bir şey söylüyor arkadaşlar. adım adım gideceğiz dedim ya. bakın, dikkatli bir şey söyleyeceğim. böylesi bir şüpheli var benim karşımda. ben cinayet polisiyim diyelim, geldi ve bana iki tane polisten bahsediyor. benim en çok güveneceğim insan. peki, ben hemen onu teyit etmez miyim? bir de böyle düşündüm, baktım. yoksa, polisten niye bahsetsin ki? bak işte, fatih abi bana söyledi, ben yola çıktım. arabaya bindim, geldim. çok detay var, bakın dikkat edin, çok detay var. neyse, devam et şimdi ilker. niye geldi o polisler, niye vardı orada?
ı.t: yoldan geçen otobüsü çevireceklerdi. otobüs, hani saate vatandaş olarak bizi gördüğünde durmaz diye. onları bilerek yanına çağırmıştı fatih abi. polisler geçen bir otobüsü durdurdular, istanbul'a giden bir otobüsü. ben de bindim otobüse. şundan eminim, hava karanlıktı, gece saatiydi yani. bindim, yola çıktım. sonra ikinci molada, havada hafif böyle aydınlık olmuştu. ben inmedim molada, otobüste koltuğunda oturuyordum. otobüsün içinde radyo haber, sabah haberlerini dönüyordu. orada bizim evin adresini tarif etti, yani açık adresi söyledi. bir de kardeşimin ismiyle soy ismini, baş harfini söyledi ve olayı anlatan şekilde. ondan sonra ben onu duyunca böyle bir soğuk terleme, kalbim sıkıştı falan filan. yanımda da bir yaşlı teyze oturuyordu, sinirlenince böyle cama doğru elimi vurdum. ondan sonra böyle kolumdan tuttu o teyze de. ondan sonra ben hemen şey yaptım, indim telefonumla aramak için. otobüsten aşağı indim, daha kalkmamıştı mola yerinden. ondan sonra şeyi aradım, önce annemi aradım, ulaşamadım. babamı aradım, ulaşamadım. sonra dayımı aradım. dayım açtı telefonu. ondan sonra dedim ki, böyle böyle haberlerde söylüyorlar, kardeşinde bir şey var mı? ne oldu, ne bitti? bir şey söyle bana dedim. ondan o da dedi ki, yok dedi, biraz kötü durumda ama iyi dedi. tamam dedim, ben yoldayım, geliyorum dedim. nereye geleyim dedim. dedi ki, anneannenin evine gel. tamam dedim, ben de indim işte şeyde, otogarda istanbul'a. oradan bir taksiyle hemen anneannemin evine gittim. içeri girer girmez herkes feryat figanı aglıyordu. ondan sonra beni daha şeye sokmadan, salona sokmadan dayımla babam aldı, arkada bir odaya götürdüler. anlattılar olayı, şeyiyle, nasıl oldu, nasıl bittiğini. ondan sonra dediler ki, şimdi seninle gitmemiz lazım, seni bekliyorlar. hemen çıktık, gayrettepe'ye gittik. gerekli ifadeye verdim, olay bu şekilde.
o.k: ... şimdi, otobüsün camı çatladı mı ya da kırıldı mı?
ı.t: elimle bunu nasıl becerdim, tamamen tuz buz olma durumu yoktu ama ben böyle istem dışı vurduktan sonra indim dedim ya, telefonda konuşmak için. tekrar geri geldiğimde camda ufak bir çatlak olduğunu gördüm. yani bu konu kulaktan kulağa büyüyerek cam tuz buz oldu falan haline geldi.
o.k: : elinde bir hasar oluştu mu?
ı.t: : yok, elimde sorun yok.
o.k: ... gayrettepe’ye gittiğinizde ifade mi verdin?
ı.t: ifade verdim. üç kattaydı, çıktık. zaten daha önceden bütün aile ifadesini verdiği için benim de nereye gideceğimi biliyorlardı. onlar yol gösterdiler, çıktık. bir tane odaya aldılar beni, tek başıma. böyle bir masa, bende tek sandalyede oturuyorum. başında üç tane polis memuru var, işte bir sürü sorular sordular. ben de cevapladım, sonra onu ifadeye çevirdiler, imzalattılar bana. ... bu şekilde oldu yani. işte kardeşimin sevgilisi var mıydı? okul hayatı nasıldı? dersleri nasıldı? arkadaş çevresinden tanıdığım kimler vardı? gibi, gibi sorular.
(i.t muhabirtv roportaji, 20 agustos 2023 tarihinde yuklenmis. 0:42’den itibaren)
ı.t.: o dönemde tabii ben istanbul'da olmadığım için, ben de sonradan öğrendim olayı, detaylarını. yolda bilmeyerek geldim. ben ordu'da üniversite okuyordum. gece saat 11-12 falandı herhalde. olduğum yerde de anne tarafından akrabalarım var. onlar gelip gece saat 11-12 civarında kapıyı çalıp beni anneannemin fenalaştığını, beni görmek istediğini söyleyerek evden çıkardılar.
onların da o bölgede çevresi var. birkaç polis yardımıyla yoldan geçen şehirler arası bir otobüsü durdurdular. ben bindim içine, ordu'dan istanbul'a gelmek için yola çıktım. bolu civarında bir mola vermiştik. mola yerinde radyoda sabah haberleri vardı. sabah saat 6-7 falandı herhalde. o haberlerde duydum, bizim evin adresini söyledi, kardeşimin adıyla soyadının baş harfini söyledi. ben orada öğrendim, sabaha karşı öğrendim.
öğrenir öğrenmez mola yerinde olduğumuz için indim otobüsten. gittim bir telefon kulübesine. cep telefonumun şarjı bitmişti o zaman. gittim bir telefon kulübesine, önce annemi aradım ulaşamadım, babamı aradım ulaşamadım. en son dayıma ulaştım. ona sordum, kardeşim iyi mi, durumu nedir falan diye öğrendim haberlerden dedim. dayım, yok bir şey, falan dedi ama radyoda da haberlerde öldürüldüğünü söylemişlerdi. ben şimdi bilemedim. bolu'dan istanbul'a kadar ki zaman geçmedi. otogara iner inmez bir taksiye binip dayımlara gittim. dayımdan da anneannemde olduklarını öğrendim. direkt o eve gittim, taksiye binip hemen geçtim gayrettepe'deki eve.
eve baktım, içeride herkes ağlıyor, bağırıyor, çağırıyor. ondan sonra tabii konuyu da ben radyodan öğrendim ya, beni içeri girer girmez kim olduğunu hatırlamıyorum da, beni arka odaya götürdüler direkt. ondan sonra orada anlattılar falan. ben detayını orada öğrendim tabii. 22 sene geçmiş aradan. indiğim gün anneannemlere gittiğim gün, dayım babam hemen yakınında oturuyorlar zaten. emniyetteki çağırdı, gittiğim gün, geldiğim gün gittim şeye. o dönemde tabii şu andaki ekip yok. aydın bey var, bir renkli gözlü bir polis memur arkadaş vardı adını veremiyorum, bedir olabilir. şöyle, ben bir masaya oturdum, kafama 3 tane memur arkadaş geldi. ondan sonra tabii o zaman da 17-18 yaşındayım. tabii biraz korktum yani, çünkü böyle, şimdiki tabirle çapraz sorgu gibi oldu.
bir oradan şeyi sordular, erkek arkadaşıyla alakalı sordular, normal yaşantısıyla benimle olan ilişkisini sordular, o şekilde sorular sordular. ben de dilim döndüğünce cevapladım. benim nerede olduğumu sordular, tabii ben söyledim zaten. bu sabah geldiğimde konuşma o şekilde oldu. ondan sonra zaten ertesi gün cenaze oldu.
benim arkadaş çevremi istedi polis arkadaşlar. ben o dönemde işte evimize girip çıkan, dışarıda görüştüğüm arkadaşlarımın hepsini teker teker aldım, götürdüm, ifadelerini aldılar. o zamanlarda hani benim tarafımdaki araştırma böyle devam etti. ama onlar tabii başka tarafında araştırma ne şekilde yürüdü falan herhangi bir şekilde ben, annem, babam kimse bilgi alamadık yani.
-unye’de bir aksam ustu
eveeeeeet, bu uzun girizgahtan sonra yoklama almaya basliyorum.
oncelikle on bilgi:
5 haziran 2000 gunu unye’de gunes battiginda saatler 20’yi gosteriyordu. havanin tamamen kararip gece olmasi icinse 2 saat daha gecmesi gerekecekti.
-unye’de 5 haziran gunu gunesin hareketi:
https://www.timeanddate.com/…2903?month=6&year=2000
- gunes battiktan sonra alacakaranlik ne kadar surer, gece ne zaman baslar, detayli aciklama:
https://lovethenightsky.com/…ter-sunset-is-it-dark/
otobus hikayesinin ilk versiyonu gercegin pesinde programinin ilk kisminda oldukca sade ve detaysiz olarak geciyor. gece 1 binis, sabah 5 te mola yerinde olayi duyuyor, 9’da esenler’e variyor.
buna gelen tepkiler neticesinde ilker programa tekrar katildiginda saatleri esnettigini goruyoruz. yola cikis saati gece 11 -12’ye dogru cekilmis ama daha erken de olabilir diye acik kapi birakiyor. ancak havanin karanlik, yani gece olduguna vurgu yapiyor. annesinin kuzeni ve annesinin teyze oglu geliyor, birkac parca esya ile yuruyerek yola cikip otobus ceviriyorlar. yolculuk esnasinda ikinci molada otobusten inmeden radyodan olayi duyuyor, ucuncu molada ise dayisini ariyor. esenlere sabah 10-11 gibi yani ogleden once vardigini soyluyor.
ucuncu versiyonu emekli polisin yayininda. yola cikis saatinin iyice geri geldigini goruyoruz. gece saati, hava karanlıktı, yani 9'dan sonra seklinde acik kapi birakiyor. gelenler icinde annesinin kuzeni ve tanimadigi bir adam var. ilginc bir detay. annesinin teyze oglu neden anlatidan cikti? bu sefer ustune birseyler alip bu sefer esya olmadan ve yuruyerek degil arabayla yola cikiyorlar. bir de akrabasinin arkadasi olan polisler var, ilk defa duyuyoruz. otobusu cevirmeye yardim ediyorlar. olayi ikinci molada duyuyor ama hemen asagi inip dayisini ariyor (ucuncu mola anlatidan cikti)
dorduncu versiyon oncekine benziyor, ancak bu sefer mola yerinde telefon kulubesinden dayi araniyor.
bu sekilde bakinca net bir sekilde goruluyor ki inandirici bulunmayan ilk hikayeye peyderpey rotusler yapilmis. bu hikayedeki celiskiler genis olarak ele alindigi icin tekrar etmeye luzum gormuyorum. onun yerine i.t’nin hikayesine bonkor davranarak unye’de hava karardiktan sonra otobuse binen bir vatandasi sabah 11 gibi esenler’de indirmek mumkun mu ona baktim.
2 haziran 2024 itibariyle unye esenler otogari arasi otobus bileti almak istersek
https://www.enuygun.com/…obus-bileti/unye-istanbul/
giresun turizm 18:00’da ordu’dan kalkiyor, 14 saat 50 dk sonra 08:50’de esenler’e variyor.
kanberoglu 21:00’da ordu’dan kalkiyor, 15 saat 40 dk sonra 12:40’ta esenler’e variyor.
metro 21:00’da ordu’dan kalkiyor, 14 saat 30 dk sonra 11:40’ta esenler’e variyor.
bugun cok bonkor gunumde oldugum icin kiyak geciyorum. i.t’nin kapisi tam hava kararmaya yakin 21:30 gibi caliniyor, apar topar ustune birseyler geciren i.t ve akrabalari yuruyerek veya arabayla, otoyola cikiyorlar. o esnada saat 22 civari. ordu’dan 21’de kalkan metro otobusunu tam unye’den gecerken sans eseri yakalayip el edip durduruyorlar ve i.t otobuste. sali sabahi (6 haziran 2000 sali gunune denk geliyordu) istanbul trafigine de takilmadan tam 11.40 gibi esenler’e variyor. 2000 yilinda bolu tuneli olmadigini dikkate alarak 1 saat de oradan eklersek 12.40 oldu.
evet goruldugu gibi i.t’nin hikayesinde her turlu olasiligi lehine yorumlamamiza ragmen yine de olduramadik. esenler’e vardigimizda neredeyse ogleden sonra 1 olmustu.
simdi yavas yavas zurnanin zirt dedigi yere geliyorum. en basta kafamda bir simsek cakti demistim. bu otobus hikayesinin iler tutar yani var mi, tabi ki yok. ancak o.k. ne demisti hatirlayalim:
“bir saniye dur. sen şimdi bakın, çok güzel bir şey söylüyor arkadaşlar. adım adım gideceğiz dedim ya. bakın, dikkatli bir şey söyleyeceğim. böylesi bir şüpheli var benim karşımda. ben cinayet polisiyim diyelim, geldi ve bana iki tane polisten bahsediyor. benim en çok güveneceğim insan. peki, ben hemen onu teyit etmez miyim? bir de böyle düşündüm, baktım. yoksa, polisten niye bahsetsin ki? bak işte, fatih abi bana söyledi, ben yola çıktım. arabaya bindim, geldim. çok detay var, bakın dikkat edin, çok detay var. neyse, devam et şimdi ilker. niye geldi o polisler, niye vardı orada?”
evet ilk bakista mantikli. yani otobus hikayesi pek akla yatmiyor ama cocuk zamaninda polise de anlatmistir ve teyit edilmistir herhalde. mi acaba..
kardesim bu hikaye televizyondan ve youtube’dan 2017’den itibaren parca parca degistirilerek bize anlatildi. 2000 yilinda polise ne anlatildi? i.t polise ifade verdiginde hikaye nasildi? fatih abinin ve diger akrabanin ismi gecmis miydi? onlarin arkadasi olan polislerin ismi gecmis miydi? teyit edilmistir diyorsunuz da soruyorum tam olarak ne teyit edilmistir? belki i.t. kimsenin ismini vermeden cok kisaca ordu’dan geldigini soyledi ve o esnada polisler ustune dusmediler. i.t’nin 20 yil sonra fatih abi ve polis arkadaslarini sahit gosteriyormus gibi yapmasi 2000 yilindaki ifadesine kredibilite kazandirmaz, bu buyuk bir anakronizm ornegi.
bu cakalligi siradan vatandasin yutmasini anlarim ama emekli polis arkadas da yutmakla kalmamis ustune bir de helva yemis.. yersen tabi.
neyse bu bombanin kucuguydu. gelelim zurnanin zart demeyi birakip ortadan cat ciye catladigi yere. serap pakoz’un programinda ikrar ettigi uzere 2017 itibariyle bu dava dosyasinda i.t’nin ne ifadesi var, ne kan ornegi var ne dna ornegi var.. hicbir seyi yok. tekrar ediyorum yok. bu ne demek, i.t. dosyada hicbir zaman supheli olarak yer almadi.
(bu arada i.t. 2023 emekli polis yayininda imzali ifade verdigini iddia ediyor, polis de 2017’de pakoz programinda i.t’nin ikrar ettigini duymamis gibi yapiyor.. yersen vol 2. zaten dosya elindeyse cikart goster 2000 yilindaki imzali ifadeyi. gosteremezsin cunku yok)
yine soyleyeyim, i.t bu dosyada hicbir zaman supheli sifatiyla yer almadi. ifadesi bile yok diyorum, ki sorusturmanin birinci adimidir. supheli gorulmeyen bir sahsin olay aninda nerede oldugunu polis neden teyit etsin? buna ihtiyac yok bir kere. burada cakallik vol 2 devreye giriyor. siradan vatandas soyle bir izlenim ediniyor, i.t’nin olay aninda nerede oldugu teyit edildi o yuzden supheli gorulmedi ve ifadesinin alinmasina gerek gorulmedi. hayir efendim, kazin ayagi oyle degil.
cinayet sorusturmasinda once cember genisler. bu asamada cinayetin unsurlari dikkate alinarak (olay yeri, maktul, katil profili) supheli listesi olusturulur. ornegin, olay yerine kimin erisimi vardi, kimin cinayet motifi olabilir, kimin cinayet silahina erisimi olabilir gibi. cember genisledikten sonra eleme baslar ve cember daraltilir. bu eleme asamasinda forensik bulgular (kan, dna, kesi profili), tanik ifadeleri, teknik takip (hts kaydi, cctv kaydi, finansal kayitlar gibi) ve sair metotlar yardimiyla supheli listesi daraltilir.
bu konuda kaynak olarak murder ınvestıgatıon manual (2006) – association of chief police officers 253’uncu sayfadan itibaren bakilabilir:
https://library.college.police.uk/…ual-redacted.pdf
dosyanin kendi ic mantigi acisindan baktigimizda da ayni yontemin izlendigini goruyoruz. supheli gorulenlerden ifade, kan ve dna ornegi aliniyor ve ifadeleri teyit ediliyor. ornegin yasin c’nin supheli olarak dosyada yer aldigini biliyoruz. kendisinden kan ornegi aliniyor, akrabalarindan ifade aliniyor, calistigi eczanedeki kalfadan ifade aliniyor, hepsi dosyaya giriyor. bunun yaninda yanilmiyorsam i.t’nin ifadesiydi, tabiri caizse ucan kustan kan ornegi alinmis. tugaltaylar ile bir sekilde ilgisi olan herkesten kan ornegi alinmis, supheli gorulenlerden de capraz tanik ifadesi alinmis. tabi sevgili i.t. haric. i.t. cembere hic girmedi, o yuzden cemberden cikarmak icin herhangi bir teyit yapilmadi, yapilsaydi defalarca gozumuze sokulurdu zaten.
galiba son programda soylendi, dosya halen ilk gunku ekibin elindeymis. normalde bu dosyanin alicisi olmamasi lazim, elden ele dolasmasi lazim. faili mechul, cozumsuz, resmen bela bir dosya. baslik sukela modunda okunursa bir paralel evren hikayesi vardi.. diyeceklerim bu kadar. -
30. kamudan memur atılmasının gerekliliği
içerden bildiriyorum, evet atılmalı. önemli kurumlarda hiçbir şey yapmayan ( ciddi manada bir şey yapmıyorlar, çoğu sosyalleşme amacıyla geliyor mesaiye) bilmem kimin yeğeni oğlu kızı diye açıktan atanmış, inanılmaz maaşlar alan inanılmaz fazla sayıda “personel” var.
-
31. acun ılıcalı
ali koç'un yönetiminde bizzat tayyip erdoğan'ın akrabası var, adı da ahmet ketenci.
siz kime hikaye anlatıyorsunuz, acun ankara'ya gidecekmiş de, tayyip ile konuşacakmış da, eee adil lig oynatacakmış.
yav yüzünüz de kızarmıyor şu palavraları sıkarken, nasıl bir güruhtur bunlar!
her türlü algı, manipülasyon, yandan dolanma işleri, sen kimsin ki acun? düne kadar adnan oktar ile takılıyordun, bir akp'li oldun, bir seküler oldun. senin aslında ne olduğunu herkes biliyor, benim buraya yazmama gerek yok. -
32. evli bir kadını tavlamanın yolları
burda tavsiye verenin de bunu uygulayıp evli kadınla ilişki yaşayanın da allah bin türlü belasını versin namussuz orospu çocukları
-
33. sarhoşluğu en güzel içki
sarhoşluk içilen içki ile ilgili değil ruh hali ile ilgilidir. mutsuz bir ruh halinde iskoçya da 87 kere damıtılmış dünyanın en pahalı viskisi içsen ne fayda ama sevdiklerin yanında ve pozitifsen dandik bir bira bile seni güzel sarhoş eder.
sarhoş eden alkol değil senin ruh halidir. -
34. kylian mbappe
yukarda ronaldo'yu sportif başarıda geçebileceği iddia edilen fransız futbolcu. ronaldo'yu sportif başarıda geçebilmesi için en az 3-4 tane şampiyonlar ligi zaferi ve yine en az 3-4 tane de ballon d'or kazanması lazım. kendisi 25 yaşında ve bu yaşına dek elle tutulur tek başarısı dünya kupası. hıza ve patlayıcılığa dayalı oyununu da düşündüğümüzde önünde en fazla 7-8 yılı var. yani ronaldo'yu geçebilmesi epey zor görünüyor. messi'ye gelince: onu futbol denilen oyunun sonu gelene kadar geçebilen biri olacağını zannetmiyorum.
-
35. beşiktaş
yahu hocayı geçtim şu yol geçen hanı olan defansa bonservissiz olan varane ve hermosoyu alsanıza kardeşim. neyi bekliyorsunuz,gökten para yağmasını mı? paranız yoksa yapmayın kardeşim klüp başkanlığı gidin dernek başkanlığı yapın!!! yeter,sezon 6 ay önce bitmiş hala ne bir futbolcu var, ne teknik direktör yapamıyorsanız bırakın!!
-
36. seni onaracağım diyen erkek
(bkz: arabalara fısıldayan adam)
-
37. konfor alanından çıkmaya cesaret edemeyen insan
amerikan sisteminin modern kölelerine dayattığı zırvalık. tabi, bütün suç fakirlerde çünkü konfor alanlarından çıkıp zengin olamadılar. bütün fakirler bunu başarmış olsaydı ortada fakirlik kalmazdı, gerçi o zaman zengin de çalıştıracak fakir bulamazdı ama orasını karıştırmamak lazım di mi? lan konfor mu kaldı, konforu geçtim alan mı kaldı? konforlu bir alanı olan neden bıraksın zaten mal mı amk? konfor alanıymış, sizin o beyaz yakalı dağarcığınızı sikeyim ben.
-
38. ali koç
aziz yıldırım'a "at yalanı,..." diye çıkışmış.
enteresan bir şekilde dibin dibine doğru gidiyor seviye.
ilgili ifadesi -
39. dut meyvesinin hakettiği değeri görememesi
hakettiği değeri görmemesinin sebebi toplamasının zahmetli, nakliye ve saklamasının zor ve raf ömrünün kısa olmasından kaynaklanır.
çünkü dutun hamı yenilemeyecek ölçüde tatsızdır. olgunu ise çok hızlı tüketilmelidir. olgunlaşınca ağaçta uzun süre durmaz. ayrıca olgununu toplayıp bir yerden bir yere hele de kamyonetle falan nakletmeye kalkıştığınızda artık dut meyvesine değil dut ezmesine sahipsiniz demektir.
kısaca dutun hakettiği değeri görmemesinin nedeni ticari bir ürün olmasının güçlüğünden kaynaklanır. bu tip meyveleri dalından koparıp yemek keyiflidir. -
40. survivor 2024 all-star
hilmi bu yolu birileri olmadan yürüyemez genelde de yaver olmayı seçer. atakanla yarışıyor atışı atakana seçtiriyor. çünkü yaver psikolojisi bunu gerektirir.
atakanda yaver çok daha yunus var… -
41. 47 milyon €'ya 2 yıl için fenerli olur musun
o paraya rambo okana sakso çekerim amk.
-
42. zengin sayılmanın asgari şartı
zamaninda 'calismadan hayat standartini surdurebilmek' olarak okumustum. bana cok mantikli gelen bir tanim
-
43. klibiyle dinlenmesi gereken parçalar
-
44. erhan afyoncu'nun dünyayı kirletelim açıklaması
erhan, sadece tokat temiz kalsın ister. öyle de bir memleketçidir hınzır.
-
45. aziz yıldırım
türk insanında bulunan "dünü hatırlamama" özelliğini iyi kullanan ex başkanımız.
taraftarımız neyi hatırlamıyor? alper potuk, serdar kesimal, krasic, rvp, guiza gibi milyon eurolar akıtılan futbolcuları. aykut kocaman'ın 250 milyon euro harcamasını. yine kocaman'ın alex takıntısı nedeniyle şampiyonluk verdiğimizi. sıfıra yakın futbolcu satışını. 10 yıllık stadyum isim hakkı parasının birkaç ayda harcanmasını. ersun yanal, zico, daum gibi başarılı teknik direktörlerin sebebini bilmediğimiz şekilde yollanmalarını. dick advocaat'ın ortasaha isteğine karşılık adını hatırlamadığımız ukraynalı bir sağ bekin alınmasını. ben konuşursam yer yerinden oynar deyip hiçbir şey konuşmamasını. soyunma odası, tesis baskınları yaparak teknik-taktik işlere karışmasını. otobüsümüz kurşunlandıktan sonra göksel gümüşdağ'ın "fenerbahçe maçlara çıkmazsa sonuçlarına katlanır" tehditine karşılık verememesini, sonraki hafta tıpış tıpış takımı sahaya çıkartmasını.
listeyi uzatmak istemiyorum. 3 yıllığına gelecekmiş aziz başkan, istesek de devam edemezmiş. benim 30 küsür yıllık hayatımın 2/3'ü aziz yıldırım'ın istifaları, seneye devam etmeyeceğimleri ile geçti. kendisi r'ye takmayı çok sever. şimdi de mourinho'nun parasını ödemem demiş. şaşırmadım. -
46. evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak
bana hep murat menteş'in romanında geçen şu sözü hatırlatır;
"evlat, sen de bir gün hayatının kadınıyla karşılaşacaksın ve ona diyeceksin ki; ben evli bir adamım." -
47. köpek sahiplenen kişilere ayda 1000 tl verilmesi
bu ülkede sürekli saçmasapan şeyleri finanse etmek zorunda kalıyoruz.
adam ürer 5 çocuk yapar. sosyal yardımı finanse et.
biri şov olsun diye sadece dar gelirliyi hpv aşılar. sen kendin olamamışken onu finanse et.
yoldan köprüden geçemeyeni finanse et.
çocuklar hasta olur. devlet etmez sen yine finanse et.
et babam et.
sıra geldi köpek sahipleneni finanse etmeye.
ulan 2 ay hevesle alıp sokağa terk ettiklerinizin zaten veteriner masraflarını belediye aracılığı ile finanse ediyoruz.
üzerine bir de kıyamıyoruz besliyoruz.
bir de sizi mi finanse edeceğiz ? -
48. aziz yıldırım'ın acun ılıcalı hakkındaki iddiaları
size daha güzel bir bilgi vereyim.2012 yılında rahmetli kadir topbaşin abisi mustafa topbasin esi vefat ettiğinde acun da geldi floryaya taziyeye.o gün taziyedeyken acunu tanıyan fakat çok samimi olmadığı bir arkadaşı " amerikaya çok gidip geliyorsun parayi buldun cemaat ayağına. bizi de soksan bizde birseyler kazansak " acunun cevabi o işler o kadar kolay değil.kendinden çok odun veriyorsundu.
işin aslı fethullah denen piçin ayakciligini yapmasiydi. yoksa yok programlarımız çok sattı şuydu buydu olacak şeyler değil. -
49. sabri bey'i tekrar tekrar kim seçiyor sorunsalı
sabriyi hic kimse sevmiyor ama yonetim konusunda ''deli meli ama sabri bey olmasa apartmani bok goturur'' diyerek oy veriyorlar, hatta hatirladigim kadariyla bir kac defa baskalari da yonetici oldu ve kisa surede sabri reyize devretmek zorunda kaldilar.
-
50. kürt sorununun çözümü pkk'yı muhatap almaktır
kürt sorununun çözümü artık kürtlerin sorun çıkarmamasıdır.
japonya'da bile kürt sorunu var. sorun bence sizin dışınızdakiler değil, sizsiniz.