seni gidi bok11
profili

  • 14 günde sahiplenilmeyen köpeklerin uyutulması

    halis mulis 2 adet çomarım var. berbat halde buldum, aldım, eğittim. benle yaşıyorlar. ölene kadar da bakımları benim sorumluluğumda. hayatlarındaki en büyük amaç karınları doysun, rahat bir yerde uyusunlar, sevilsinler ve canları yanmasın. her gün hayat onlar için yeniden başlıyor ve bitiyor. ertesi gün yeni hayatları başlıyor... acısız, tok karınla, güzelce uyudukları bir gün sonunda en büyük hedeflerine ulaşmış oluyorlar. bundan öte yol yok....

    bir köpek ya da kedi sokakta, taşta, çamurda, ormanda ya da o berbat barınaklarda aç, sefil, acı içinde yaşamaktansa bırakın huzur içerisinde ölsün. köpekler sokağa alışık diye bir şey yok. hepsinde türlü türlü hastalık var, türlü türlü acısı var hepsinin. karnı tok olanın bile türlü hastalığı oluyor sokakta. asıl zulüm onlara bu hayatı layık görmek ve sonrasında
    da saçma sebeplerle, yanlış gerekçelerle, kişisel hırslarla sokakta ya da ormanda yaşamalarını güzellemek. ben bunun hayvanseverlik değil kişisel hırs olduğunu düşünüyorum.

    hayvansever arkadaşlarım yapmayın. bir sokakta 10 tane köpek olmaz. bu köpekler çeteleşir. elbette bugün bu hususta gelinen noktanın sebebi hayvanlar değil, elbette suçlu onlar değil ancak başka çözüm yok. ben çok iri köpekleri olan bir insan olarak bilinçsiz köpek sahiplerinden ve bölgelerine girdiğim bazı sokak köpeklerinden inanılmaz korkuyorum. her an köpeklerle gezerken bana saldırabilirler ve öldürebilirler. öyle bir şey yok diyen olursa da moda sahilden başlayarak bir moda turu yapalım benim ayılarla da bakalım nasıl badireler anlatıyoruz görelim.
    ee senin çomarların kıymetli de onlar değil mi denebilir. benim büyük şehir hayatında, maddi gücümü de düşünerek, hayatımı da göz önüne koyaral 2 tanesini sahiplenmeye gücüm yetti. elimden geldiğince başka hayvanlara da yardım ediyorum ama olmuyor, olmayacak. ben dünyanın en zengin ya da en fakir insanı değilim. bu gerçekle yaşıyorum. maalesef bu kadar olabiliyor. bu sokak hayvanı fantezicilerinin çoğunun birer cins hayvanı var o kadar. ormanda besleme yapanlara hiçbir şey demiyorum. yaptıkları çok çok zor ve muhteşem erdemli bir durum.

    sülalesi hayvansever, çevre yollarından köpek, çöplerden kedi toplayan bir ailenin ferdi bir insan evladı olarak söylüyorum ki tek çare bu garibanların acısını dindirmek. bunu bir standarta bağlamak. hayvan satışını engellemek ve barınaklarda hayvan sahiplendirme yapmak.
    2 kutu kuru mamayla, yaşam hakkına saygı sloganıyla olmaz bu iş. yaşam hakkına saygı duysaydınız bu berbat koşullarda yaşamasına göz yummazdınız bu hayvancıkların. sizin sokaklarda onlara layık gördüğünüz şey yaşamak değil, uzun süreli bir ızdırap sadece.

    vücudunuzda 200 tane bitle, yağmurda ve soğukta, yarı aç yarı tok yaşayın bakalım 2 gün. gider kendinizi atarsınız bir yerden çoğunuz, beni öldürün diye yalvarırsınız.

    ben acılar içindeki kedimi uyutacak yer bulamadım 2 hafta ya. en son kendim uyutacaktım da bir veteriner merhamet etti de hayvanın acısına son verdi. bu ucuz duygusallıklar beni çıldırtıyor. acıklı bakan sokak köpeği fotoğrafı paylaşıp iki kilo mama koyarak olmuyor bu işler. ya ben sokaktan, ormandan köpek sahiplenmişim, yürürken korkuyorum. arabayla giderken çevre yolundaki ve ormandaki o hayvanları görünce içim acıyor. nasıl hayvansever deyip de kendinize bu hayvanların böyle yaşamalarını uyutulmalarına tercih ediyorsunuz.

    kısırlaştırma ile çözülmez bu problem. sokaklar, barınaklar ve ormanlar köpekler için uygun yerler değildir. bu hayvanları uyutmak yerine buralarda yaşamaya zorlayıp bir de bunun güzellemesini yapmak vicdansızlıktır, kişisel tatmin aracıdır.
    1 gün sokakta aç yatın da görün bakalım hayvanlar için güzellediğiniz ve layık gördüğünüz hayatın kaç bucak olduğunu.

    sokaktan sahiplendiğim ve benle evde yaşayan köpeklerimi gezdirirken sokak köpekleri tarafından köpeklerimle birlikte öldürülebilirim ben. her gün yaşadığım bu muammayı çözmeden kimseye destek mestek yok.

  • toplu taşıma kullananların ezik olması

    çocukluk travmalarınız, ananızın babanızın sizi sevmeyişi, modern görüntülerinizin altında yatan o "çarıklı kalma" hissi, postmodernizm atıklarından medet umar hale gelebilecek kadar bulanmış zihin ve bilinç dünyanız....
    daha bununla alakalı onlarca şey yazarım.
    insan trollük için bile olsa kendine hakaret ettirmeyi reva görür mü?
    tut ki yazılanlar gerçek, hiç mi okumuyorsunuz? bunun freud'u var, jung'u var, adler'i var, yeni dönem önemli isimleri var... hiç mi alınacak ibretleriniz yok? canı ve aklı olmayan, yolda açılmış yarıklar gibisiniz... nereye gittiği belli değil, nerden geldiği hiç belli değil, amacı belli değil, varlığı belli değil...
    anlıyorum, insan olmanın değeri yok, insanı insan yapan değerler bir bir kaldırılmaya çalışılıyor ama bu kadar çabuk pes etmemek gerek insan olmaktan.
    cidden akıl alır gibi değil.

  • sözlükte kadın olmak

    erkek olduğunu belirtmek gurur ya da normal bir şey ama kadın olduğunu belirtmek “ilgi orospuluğu”.

    kadın kadınsa; kendinden ne olarak bahsedecek. ay beni tanımasınlar e o zaman ben bir incir ağacıyım, bal porsuğuyum diyerek taklit mi yapsın?

    erkeğin erkek olduğunu söylemesi “erkek orospuluğu ve ilgi orospuluğu” değilse; bir kadının kadın olduğunu belirtmesi de değildir.

    bunu anlamak zor olabilir tabii. düşünen organımız cinsel organımız ise hele, daha da zor.

  • efsanevi cimrilik hikayeleri

    arkadaşım başlığı çok sevdiğini söyleyip bugün kendisi de bir tane anlattı. teyzesi köpeğini gezdirirken sokak hayvanlarına konulan mamaları köpeğe yediriyormuş. böylece inanılmaz bir mama parası tasarrufu ettiğini de övünerek anlatıyormuş.

    inşallah ölürsün amk orospusu.
    bu cimrilik değil, net haysiyetsizlik.

  • modern insanın en büyük problemi

    normal olmayı, normal yaşamayı, normal şeyler yapmayı saçmalık olarak görmeleri.

    yani normal olan, normal ilişkiler kuran insan falan neredeyse yok. bugün istanbul’a bayram tatiline ailesinin yanına gelen eski bir arkadaşımla oturduk mesela. erkek arkadaşını aslında çok kıskandığını ama birbirlerini aldattıklarından bahsetti. tabi ben konuya şaşırdım. ama basit bir şey söyledim. aldatmamayı denesenize lan, hem ruhlarınız incinmez hem de kafanız karışmaz dedim. “amaan öyle devirler mi kaldı, çok sıkıcı” dedi. hani kıskanıyordun; bu hangi teknolojik çağın ortaya çıkardığı bir duygu peki?

    sonra köpeğime “köpek” dedim diye azarlandım yine. köpek değil o dost dedi bir teyze. tamam dost ama köpek dedim yani. köpeğimi ölümcül severim ama köpek dedim. seni kınıyorum dedi. ama o köpek ulan köpek. fıtıfıtı kuyruk sallayan, kemik kemiren, heyecanlanınca üstüne zıplayan, kuyruklu ve tüylü bir şey.

    sonra rakı masalarından kalkmayan, daha dizinde bir etekle göremediğimiz kuzenimin aylar önce ansızın evlenip tesettüre girdiğini sonra ansızın boşanıp tekrar sıla şarkıları eşliğinde içilen berbat eğlence anlayışına geri döndüğünü öğrendik falan.

    bugün yine bir kadın sokak köpekleri bana yanımda köpek varken havlayıp koştururken onları bertaraf ettiğim için, kendime saldırtmadığım için; yol ortasında sinir krizi geçirdi.

    niye normal değilsiniz? niye normalce yaşamıyorsunuz? neden normalce sevip sevilmiyorsunuz? nedir bu adrenalin merakınız ruh hastaları? niye normal şekilde hayvan sevmiyorsunuz, arkadaşlık kurmuyorsunuz, evlenmiyor ve boşanmıyorsunuz? neden köpeğe köpek diyemiyorsunuz? neden kıskanç olmanıza rağmen önünüze gelenle yatıyorsunuz? neden bir şeyi seviyesinde sevip nefret edemiyorsunuz?

    eski erkek arkadaşım aşırı normal biriydi ve kendisine aşık olmuştum ahskksklw. en büyük anormalliği kırmızı meyvelere ve meyveli şeylere aşırı düşkünlüğü ve sürekli şarkı söylemesiydi ama yeter söyleme deyince susuyordu çocuk.

    modern insan normal olmayı eziklik falan sanıyor. tek kişi ile bir ömür geçirebilmeyi; köpeğe köpek gibi bakıp beslemeyi; adabınca oturup kalkmayı, ince altın kolye takmayı, temiz ve düzgünce taranmış saçları, bir gömlek bir kot/tayt giyip tertemiz süslenmeyi, çay içmeyi, ölümcül detaylara girmeden arkadaşlık etmeyi, konsere gidip birini ayarlamadan sadece müzik dinleyip çıkıp gitmeyi, bardan birini kaldırmayı düşünmeden sadece arkadaşlarla sohbet etmeyi, ajanda tutmayı, klasik az topuklu ayakkabı giymeyi; normal olmayı, normalce yaşamayı eziklik olarak görüyor.

    cool olayım derken modern dünyanın en kitsch dönemine ve insanlarına denk geldik gele gele.

    bol ışıklı, ağır ve adi parfüm kokulu, payetli tuvaletler ve kötü ceketler giyen adam ve kadınların eğlendiği bir müzikhol gibi görünüyor artık her şey. smootie bardakları, open relationship yaniii en iyisi ağızları, kaş’ta huzur bulmalar, iş yerindeki kızla bir yerlere kaçmalar, enerji dışarı çıkarımlı hayat koçları falan gibi aktörler o iğrenç ağır ışıkları ve parfüm kokusunu maalesef engelleyemiyor her zerresini aslında deli gibi sevdiğim canım ülkemde.

  • fiyatı korkunç bir şekilde artan ürünler

    zamanında ulan çok ucuz diyerek (antalya’da bir avm’de neredeyse tanesi 1 tl’ye denk geliyordu) onlarca aldığımız flormar ve golden rose ojelerin tanesinin 5-20 tl arasına çıkması.

    şu hayattaki en iyi gelecek öngörümü zamanında onlarca oje alarak yapmışım resmen.

  • kızlardaki tayt giyme hastalığı

    inanmıyorlarmış.. kadınlar, koşun yetişin oy başımıza gelenlere bak. hemen inandırmalıyız insanları. neden? çünkü bu çok önemli. yani inanmazlarsa ne yaparız biz.
    giydiğiniz giysiyi neden giydiğinizi hem izah etmek zorundasınız hem de rahat ondan giyiyorum deyince de inanmayanları ikna etmeniz gerekiyor. sanki gündem konusu giysi tarlatanlı, brokar kumaştan kabarık elbise de rahat olduğu konusunda inanılamıyor.

    tayt denilen giysi rahat kumaşlardan yapılır. düğme, fermuar, cep gibi herhangi bir "ek" yoktur. haliyle rahattır. oversize ceketler, tişörtler ve kazaklarla giyilebilecek en uygun alt klasman giysisidir.

    bu sezon gördüğüm en güzel taytı da görebildiğim ve takip edebildiğim kadarıyla marks and spencer çıkarmıştır. siyah çiçekli gri renkli taytı kadar güzelini bu kış sezonunda hiçbir markada görmedim. bu kış enteresan şekilde adidas hiç güzel bir tayt çıkaramadığı gibi puma'da da gayet güzel taytlar vardı. twist'in taytları da bollaşmaz, sabit kalır.

    decathlon'daki pilates taytlarıyla bile her yere gitmişliğim vardır.

    inanmayanlar da gidip bir tane tayt alıp giysinler. erkek halleriyle tayt tayt diye buldukları ilk avm'ye üçer beşer almak için kendilerini ecelsiz atarlar. öyle de rahat bir giysidir.

    edit: inanmak istemeyenler rahatsız. hayır diyorlardı inatla hayıırr, sizin giydiğiniz bir giysiyi bile neden giydiğinizi biz biliriz diyorlardı; yakararak kahrolarak mesaj kutumu dolduruyorlardı, biz biliriz diyorlardı biz, isyan ediyorlardı.

  • kendime saygım yok yemekleri

    tiplere bak ya salçalı yemekler diyen mi ararsın, kapuska diyen mi ararsın; pilav deyip kadınlara bu şekilde bile laf eden mi ararsın.

    benim nacizane tavsiyem bu tarz fikirleriniz varsa eğlencenizden, sigaranızdan, giyinimizden artırın ve bir doktora gidin. ağır mental sorunlar çıkabilir. emin değilim de hissiyatım bu yönde.

    adam kapuska demiş, salçalı yemekleri falan aşağılamış. allah'ın burger king bebelerine bak hele ya. düz salça sürülmüş ekmek bile o yediğiniz içeriği belli olmayan hamburgerlerden, bistro menüsü klasiği tavuklu/etli bir şeyler + patetes + nasıl yıkandığı meçhul salata klasiklerinden iyidir.

  • regl olduğunu cart diye söyleyen kadın tipi

    cart diye de söylerim, şap diye de söylerim. neyin var neyin var diye insanı delirtince çevresi, regl oldum ve yürüyün gidin lütfen deyince ortalık bir sakinliyor.

    hatta köpeğim regl oldu. onu da herkese söylüyorum. benim kızım regl oldu diye hahaah. ona da bir sakinlik geldi ama. karnı ağrıyor herhalde birkaç gündür. çok garip lan. 40 kg, kocaman, ilk kez regl oldu, aşırı garip garip davrandı filan. sonra sakinleşti. poposunda bezle gezerken bir kadın sordu, yanında kızı. buna niye bunu bağladın diye. regl oldu çünkü dedim. kadın kıza baktı, şok oldu, yanlış bir şey söylenmiş gibi kapamaya çalıştı. kıza ben de “o şimdi kanıyor. biz de oluyoruz, sen de olacaksın. hepimiz regl oluyoruz.” dedim ve köpeğimi koşturtmaya devam ettim parkta. hahhaa. utandı ya kadın. ciddi bundan utandı.

  • arabada erkek varken kadının araba kullanması

    bizim sülalenin kafası rahat. tüm kadınlar sanarsın taksici, rallici falan. bizdeki kadınlar erkeklerin araba kullanmasını beğenmiyor hatta hahahahaha.
    ben babamın biz varken yıllardır araba sürdüğünü görmedim hatta uzun yollarda kendi arabasını kardeşime verip “ben uyuyacağım, sen sür banane” der. arkaya geçer yatar uyur saatlerce. işte bunlar hep kadın erkek eşitliği hatta onun ötesinde insan olma bilinci.

    kullandırtmayın karılarınıza, kızlarınıza araba, kullandırtmayın. apandistiniz patladığında sizi hastaneye yetiştirecek, koskoca bavullarla sizi havaalanına götürecek tanıdık ya da taksici ararsınız. arabanız da evin önünde, bir kadın tarafından kullanılmamış şekilde tatlı tatlı durur.

  • yılbaşı adı altında hristiyanlaşmak istemiyoruz

    ben dindarımdır. yani kendimce dindar olduğumu düşünüyorum, aslını allah bilir. müslümanımdır. yılbaşındaki o coşkuyu, o yenilenmeyi, o vedayı, o hoşgeldini severim. o, sırf yılbaşı diye değişen sokakları, artan ışıkları, takılan süsleri çocuk gibi izlerim yıllardır. her yılbaşı akşamını da bir şekilde sevdiğim insanlarla (arkadaş, aile gibi) kutlamaya gayret ederim. bunu anlamayan insanlar, bunu anlamayan düşünceler olabilir. yapacak bir şey yok. anlatamazsın, anlamazlar, anlamıyorlar.

    müslümanım. dindar olduğumu düşünüyorum.

    ama hoşgeldin 2018. seni heyecanla ve umutla bekliyor ve hazırlanıyoruz.