Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. sözlük'ün yatak performansı en yüksek erkeği

    alaskardan değildir. saksosu zayıf.

  • 2. 23 temmuz 2016 gittigidiyor dolandırıcılığı ifşası

    (edit : öncelikle dava açma konusunda yardım teklif eden, sağlık bakanlığında çalışıp tavsiyede bulunan ve diğer değerli yazarlara mesajları için teşekkür ederim. gittigidiyor'dan iletişime geçtiler, paramın iadesini pazartesi yapacaklarını söyleyip sahte ürün ile ilgili genel tüketici sorunlarını çözeceklerini ilettiler, yaşanılanların telafisi için hediye çeki teklif ettiler kabul etmedim, bu problem benim şahsi sorunum değil tüketiciler olarak hepimizin sorunu, eğer yapısal önlemler alırlarsa sahte/replika ürünlere karşı, bu önlemleri de paylaşacağımı ilettim kendilerine. tüketicilerin haklarını sahtekarlara karşı korumalarını tavsiye ettim. umarım gittgidiyor müşterilerinin haklarına karşı daha saygılı bir politika izlemeye başlar da güzel örnekler de görürüz yurt dışındaki muadillerinde olduğu gibi, herkes şikayetçi kendilerinden, marka değerlerini korumak için bir değişim geçirmek zorundalar.)

    detaylarıyla ispatlayacağım dolandırıcılık ifşasıdır. ortada insan sağlını hiçe sayan büyük bir dolandırcılık ağı var. bu başlık sürekli güncel kalacak, bir video da ekleyeceğim sonradan.

    gittgidiyor'un da bizzat içinde olduğu dolandırıcılık ağını adım adım anlatacağım

    1) gittigidiyor yasalara aykırı olmasına rağmen sahte/replika ürünlerin satışına göz yumuyor aldığı komisyonlardan dolayı.

    2) eğer tüketici ürünün sahte olduğunu fark edip iade ederse, sahte ürün satıcısı ürünü kargodan almıyor, gönderdiğiniz kargo size geri geliyor, git-gel kargo ücretini de siz ödemek zorunda kalıyorsunuz yine.

    3) durumu gittigidiyora ilettiğinizde, satıcıyı uyaracaklarını, kargoyu teslim alacağını söylüyor. ama satıcı ürünü yine iade almıyor, siz sahte ürün ve gitgel kargo ücretiyle kalakalıyorsunuz.

    4) durumu gittigidiyora ilettiğinizde sizden kargoyu tekrar geri göndermenizi istiyor, amaç sizi bezdirmek ve sahte ürünü iade etmekten vazgeçirmek.

    5) son olarak bingo! müşteri hizmetlerini aramak için "kod" alma özelliği sizin için devre dışı bırakılıyor ve artık müşteri hizmetlerini arayamıyorsunuz. (http://i.hizliresim.com/ajpmrr.png gördüğünüz gibi telefonla ulaşma seçeneği kaldırılmış)

    araştırdım binlerce şikayet var ortada, hep benzer durum. yukarda da gördüğünüz gibi gittigidiyor bu dolandırıcık ağının bizzat parçası.

    bana gönderilen ürünün sahte/replika ürün olduğunu ispatlayan resimleri gönderdim, benden özür dileyip, paramı iade edip, dolandırıcı dükkanı kapatacaklarına, yukardaki süreç işledi.

    sahte/replika ürün satan dükkan hala satışlarına devam ediyor, belki bir çok insan ciddi hayati tehlikeler yaşayacak bu sahte kozmetik ürünleri yüzünden, umurlarında değil.

    bu dükkanın linki : http://profil.gittigidiyor.com/nisantasikozmetik , olumlu puana da aldanmayın sakın, çünkü mağdur olanların yorum yazmasına izin vermiyor gittigidiyor.

    aşağıdaki linkte de bana gelen sahte ürün var, kutu altında kabartmalı seri no yok, kutu rengi açık gri, metal kaplama eğik büğük, kapak ucuz bir plastikten, %100 replika.

    http://gittigidiyor-sahte-urun-belge.tumblr.com/

    26 lira kargo masrafı ödediğim bu sahte/replika ürünü birazdan sokakta çöp tenekesine atıp videosunu buradan paylaşacağım.

  • 3. idam isteyen aşırı öfkeli adam

    oğlum ben bu adamlarla aynı ülkede yaşamak istemiyorum lan.

  • 4. sözlük'ten beraber olunan seks partneri sayısı

    erkeklerin soyledigini 8e bolun, kadinlarin soyledigini 5 ile carpin.

  • 5. ömer boztilki'nin ekşi sözlük açıklaması

  • 6. ohal sonrası kapatılan vakıf üniversiteleri

    kuruluş tarihleri şu şekilde olan üniversitelerdir:

    ipek üniversitesi - 2011
    bursa orhangazi üniversitesi - 2011
    canik başarı üniversitesi - 2012
    selahaddin eyyubi üni - 2013
    fatih üniversitesi - 1996
    melikşah üniversitesi - 2008
    mevlana üniversitesi - 2009
    şifa üniversitesi - 2009
    turgut özal üniversitesi - 2009
    zirve üniversitesi - 2009
    kanuni üniversitesi - 2013
    izmir üniversitesi - 2007
    murat hüdaverdigar - 2012
    gediz üniversitesi - 2008
    suleyman şah üni - 2010

    yorum yok.

  • 7. fetullahçıların cuma namazına gitmeme kararı

    adamlar allah'a bile trip atıyor amk.

    inan kimsenin umrunda değildir bu mübareq.

  • 8. fetöcülerin oynayacağı son koz

    artık fetö'ye gerek kalmadı. ama türkiye saldırı altında.
    herkesin çok sakin olması ve güvendikleri politikacıları dinlemesi çok önemli.

    ırak, suriye, libya ve mısır'ın destabilize edilmesi yıllar sürdü. bir darbe girişimi başarısız oldu diye vazgeçmeyecekleri kesin. suriye'ye rusya'nın desteğine rağmen dalaştılar. bu sene ara verir, seneye yeniden dener.

    bu badireyi atlatmamız için aslında en ideali tayyip'in geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kurması. koalisyona ihtiyacı yok ama chp ve mhp'nin de katıldığı bir koalisyon tüm dünyaya net bir birlik mesajı verecektir. hem o zaman bize dalaşmaları daha zor olur hem de eğitim, adalet, içişleri gibi kritik bakanlıklarda tarafsız bir idare sağlanmış olur. yoksa göz göre göre iç savaşa sokuluyoruz.

  • 9. erkeklerin hep seks düşünmesi

    sanki kadınlar sütten çıkmış ak meme.

  • 10. 23 temmuz 2016 ohal khk'sı

    bir sürü fetö'cü kurum, vakıf, dernek, okul, hastane... ne varsa kesip doğramışlar.

    iyi yapmışlar.

    ulan benim bile tayyip'çi olasım gelecek neredeyse.

    geçen bir uzman dedi ki: "ilk defa cemaat kendi kaldıracını (din) kullanan bir iktidarla karşı karşıya".

    bu adamlardan başka cemaati temizleyecek yapı biraz zor olurdu.

    edit: üşenmedim, kararnamenin tamamını okudum. özet geçiyorum:

    1- fetö'nün bütün kurum, kuruluş, dernek, vakıf, ne varsa hepsi kapatılmış ve her şeyiyle hazineye bedelsiz devredilmiştir. (kapatılan kuruluşların tam listesi için tıklayınız | alternatif link)
    2- fetö'cü tüm devlet memurları (şimdilik 657'ye tabi olanlar hariç), ilgili kurumda oluşturulacak bir komisyon yoluyla anında sepetlenecek, bunların tüm hakları ellerinden alınacak. adam pilotsa lisansı iptal edilecek. özel güvenlik şirketi bile kuramayacak, bırak kurmayı, orada çalışamayacak bile.
    3- fetö'cü olmayan yargı mensupları, staj süreleri bitmeden, özel bir kararla hemen hakim ve savcı olabilecek.
    4- şehit ve gazi ailelerine aylık verilecek, gazilere tazminat ödenecek.
    5- fetö'cüler için gözaltı süresi 30 güne yükseldi.
    6- fetö'cülerin avukatlarıyla yapacağı tüm görüşmeler istenirse ses ya da görüntüyle kayıt altına alınabilecek. eğer bir ibnelik dönüyorsa, avukatıyla bir daha görüştürülmeyip barodan avukat atanacak.
    7- bu kararname hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilemeyecek.

    (bkz: vur joker vur)

  • 11. hulusi akar da işin içinde

    bu tayyar sağa sola saldırmadan önce yazdığı 1652 tane ergenekon balyoz kitabını imha etmeye başlasa iyi olur. bi de millet alıp okudu lan onları..

  • 12. askeri birliklerin şehir dışına taşınması

    tuzla'da piyade okulunun ne güzel ormanlık arazisi var. inşallah canavar müteahhitler ben ölmeden buraya dokunmazlar dedim geçen ay. askeriye olduğu için dokunamazlar diyordum ama ülke bir ayda ne hale geldi. orada da yapılaşma olursa iyice kahrolurum.

    allah'ını seven orayı bıraksın. biraz yeşilik be...

  • 13. 4 bin kitap okudum hayatım değişmedi

  • 14. 15 temmuz 2016'yı gölgede bırakacak olay

    birinin ölümü. benim için her şeyi arkada bıraktıracak cinsten olacaktır. özlemle bekliyorum o günü

  • 15. 30 ve 30 yaş üstü bekar sözlük kızları

    29 yaş üstü bekar sözlük kızları olarak açılabilecekken gereksiz yere uzatılmış başlık.

  • 16. etraf bombalanırken sigarasını bırakmayan abi

    yalova depreminde sigarayla çakmağı unutup tekrar eve çıktığımı hatırlatmıştır.

  • 17. yatağa kız olarak girip kadın olarak çıkmak

    peynirli poğaça

    malzemeler:
    1 çay bardağı ılık su
    1 çay bardağı ılık süt
    1 çay bardağı sıvı yağ
    2 yemek kaşığı tereyağ
    1 yemek kaşığı şeker
    1 tatlı kaşığı tuz
    yarım yaş maya
    aldığı kadar un
    iç malzeme için:
    beyaz peynir
    isteğe göre maydonoz, pul biber, kekik vs.

    yaklaşık 2 su bardağı unu genişçe bir kaba koyup ortasına çukur açıyoruz. sıvı malzemeleri, mayayı, tuz ve şekeri ortasına koyup kenarlardaki unu içeri alarak yavaş yavaş kulak memesi kıvamında bir hamur yoğuruyoruz. hamurun üzerinde çatlak, un vs. kalmayacak ve hamur ele yapışmayacak kıvama gelince kabın üzerini hava almayacak şekilde kapatıp minimum yarım saat mayalanmaya bırakıyoruz. bu süre ortam sıcaklığına göre değişkenlik gösterebilir. 20.dkdan sonra açıp parmağımızla bastırıp gaz çıkışı sağlarsak daha güzel bir hamur olur.
    başka bir yerde, beyaz peyniri çatalla ezerek küçük parçalara ayırıyoruz, isteğe bağlı olarak içine ince kıyılmış maydanoz, baharat vs ekleyip karıştırıyoruz.
    mayalanan hamurdan küçük parçalar alarak avuç içinde yuvarlayıp yassı şekilde açıp içine peynirli karışımdan koyup kapatıyoruz ve tekrar yuvarlıyoruz.
    işlemi tüm hamur bitene dek tekrar ediyoruz. tepsiye dizdiğimiz poğaça adaylarının üzerine yumurta sürüyoruz.
    önceden ısıtılmış 185 derece fırında 20 dk üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.
    afiyet olsun.

  • 18. 1996 yazı

    hep birlikte donelim derseniz, ben donerim, itiraz etmem.

  • 19. darbenin arkasında abd varsa neden savaş açmıyoruz

  • 20. kerime kumaş

    sabiha gökçen'le kıyaslayanlar ne kullanıyorsa biz de bilelim. sabiha gökçen isyan etmiş askerine kurşun sıkmış hainleri bombalamıştır. bu şahıs ise masum halkı bombalamış ülkesine ihanet etmiştir.

    bu kafayla daha çok bombalanırız merak etmeyin. ne zaman atatürk'e ve düşüncesine aşina olacaksınız bu ülke o zaman kurtulacak.

  • 21. can dündar

    milliyet'in can dündar hakkında yaptığı haber satır satır sadece yalanlardan oluşuyor. adamın guardian'da yazdığı ile milliyet'in aktardıkları arasında en ufak bir alaka yok. bir de adama fetocu demişler, nereden çıktı fetocu olduğu? bu fetö dediğiniz örgüt için "ne istediler de vermedik?" diyenler hakkında bir kelime bile yazamayan bir gazetenin can dündar hakkında bu yalanları yazması çok üzücü.

  • 22. koskoca kadın doktorun tiyatrocuyla sevgili olması

    formatfililer icin on edit:eger koskoca kadin doktor bat yapmasini biliyorsa sorun teskil etmeyecek olan durum. yeri gelmisken tarifini de verelim.

    zile batı

    1 su bardağı yeşil mercimek (haşlanmış)
    6 yemek kaşığı düğü ( ince bulgur )
    1 baş orta boy kuru soğan
    2 yemek kaşığı domates salçası,
    taze veya salamura asma yaprağı
    yeşil soğan, maydanoz, dere otu,
    tuz, kırmızı biber. kıyılmış ceviz içi

    yapılışı
    derin bir kab içine alınan düğüye üzeri örtülecek kadar su ilave edilir. yumuşaması beklenir. (tahmini 45dakika ) haşlanmış yeşil mercimek ile bol suda ezilen salça ilave edilir, en son ince kıyılmış kuru ve yeşil soğan, maydanoz, dere otu ilave edilir. isteğe göre tuz ve kırmızı biber ekilir. sulu olmayan bir çorba kıvamında olması gerekir. tabaklara servis edildikten sonra isteyenler üzerine kıyılmış ceviz içi de koyabilir. bat dolma gibi asma yaprağına sarılarak veya kaşıkla yenilir. bayan toplantı ve günlerinin vazgeçilmez ikramlarından olan bat için türküler bile yakılmıştır.

  • 23. en çok kendi evinde mutlu olan insan

    kendi istemleri, zevki ve gereksinimleri doğrultusunda evini şekillendiren, kitapları, filmleri, bilgisayarı ve var ise evcil hayvan ya da hayvanları ile sade ama keyifli ve kendine yeten bir yaşam süren, dış dünyanın tehlikelerini ve çekilmezliğini bilmesine istinaden kendini soyutlayarak evinde olmaktan, yemek yapmaktan, vakit geçirmekten haz alan, birilerine misafir olmak yerine misafir ağırlamayı daha çok seven ve mutluluğu dışarıda, cafelerde, sokaklarda, başka insanların evlerinde ve ortamlarında aramayan, bulamayan insan tipidir.

  • 24. fethullah ordusu

    (bkz: idamı istenen liseli sadece troll olmak istemiştim dedi)

  • 25. 23 temmuz 2016 hala sela okunması

    sivas ta da gözlemlenebilecek durumdur. hatta meydana inerseniz, ilkokul çocuklarını "idam isteriz" diye bağırttıklarını görebilirsiniz. lan 10 yaşında çocuk ne anlar darbeden

    edit: darbe yapmak doğru değildir. ancak çocuklara böyle nefret değil sevgi ve hoşgörü aşılanmalı. çocuklara "idam isteriz" diye bağırtmak potansiyel psikopat yetiştirmektir. vatana evlat değil.

  • 26. recep tayyip erdoğan

    zamanında ben bu adam için gün gelecek en koyu milliyetçi olacak dedim. sonra da en koyu atatürkçü olacak dedim. bugün en koyu milliyetçi bu adam, kısa bir süre sonra da en koyu atatürkçü bu adam olacak. fazla bir şey kalmadı.

    çünkü bu topraklarda varlığını ve ülkenin varlığını sürdürebilmek için milliyetçi ve atatürkçü olmak zorundasın. başka taraflara kayarsan bu topraklarda yaşam ömrü çok az olur, bu topraklar başka tarafı kaldırmaz.

    dini taraflara, cemaatçi taraflara kaydığında neler olduğunu gördük.
    bak şunu da söyleyeyim başkanlık diye tutturmaya devam ederse zamanı geldiğinde en koyu parlementer sistem taraftarı da olacaktır.

    bu ülkeyi kuranlar o zamanın şartlarında çok ilerisini görüp bu sistem üzerinden gitmişler. kafalarını ilk bu geldiği için değil.

  • 27. said nursi

    üstadın kıymetine kurşunlar bile son verememiş. siz mi son vereceksiniz la?

    https://pbs.twimg.com/media/bqvgdr0cyaeyzpc.jpg

    her aklıma geldiğinde beni güldüren adamdır. bunun gibi dinciler kendilerine inanaları sikmek için elinden geleni yapmışlar ve ilginçtir ki teknoloji-bilim çağında bu tür şeylere hala inanan denyolar var.

    kıymetini siktiğiminin.

  • 28. ne yapsam kilo alamıyorum diyen insan

    şakayı bırakın da bu benim gerçekten. dengeli besleniyorum alamıyorum, düzensiz besleniyorum olmuyor. bira göbek yapar diyorlar (ona da razıyım) aralıksız her gün bira içiyorum, yok yine yok. spora gittim değişiklik yok. makarna ekmek falan demeyin hepsini denedim. sanırım kurt var.

    konu dışı edit;
    mesaj atan yazarlara tek tek hepsine teşekkür ettim ama buradan tekrar yazmak istiyorum.
    5 saatte onlarca kişi mesaj attı. uzun uzun yazdılar şunu yemelisin, spor yapmalısın, böyle beslenmelisin diye. hiç duymadığım terimleri öğrendim bugün sayelerinde. bunu yaparken hiç karşılık beklemiyorlar. hiç tanımadıkları birinin mutlu olmasını yada iyi hissetmesini istiyorlar.
    burada gerçekten iyi kalpli, güzel insanlar var, hepsine tekrar tekrar teşekkür ederim.

  • 29. vatana ihanet

    sirkeci gümrük müdürlüğünden emekli ârif bey, bekirağa bölüğü'nde tutuklu bulunan oğlu kemâl bey'e her günkü gibi yemek götürüyordu. kadıköy'ündeki evinden çıkmış, beyazıt meydanı'na varmıştı. vakit akşam üzeriydi. birden, meydana toplanmış büyük bir kalabalık gördü. ne var, ne oluyor, diye merak etti. kalabalığın arasına sokuldu. tiplerinden, konuşmalarından, meydanı dolduranlardan çoğunun ermeni olduğu anlaşılıyordu. içlerinden birine sordu:

    - "bu kalabalık nedir, bir şey mi var?"

    - "bir adam asıldı, ona bakıyoruz'"

    bu cevabı duyan ârif bey, birdenbire irkildi ve kalabalığı yararak, önüne çıkanları ite kaka sehpaya doğru yaklaştı. sehpada sallanan, oğlu kemâl bey'in cesediydi!.. bir feryat kopararak yığıldı.

    idamda hazır bulunmak üzere beyazıt'a gelmiş olan merkez kumandanı osman şakir paşa, o tarafa doğru koştu. ârif bey'in perişân hâlini görünce sordu:

    - "kimsiniz?"

    yaşlı adamın ağzından bir inilti çıktı:

    - "babasıyım..."

    osman şakir paşa birden kıpkırmızı kesildi, titremeye başladı:

    - "emriniz?"

    - "evlâdımı bana veriniz!"

    derhal emir verildi. kemâl bey'in cesedi sehpadan indirildi. bahtsız baba hıçkırıklar içinde sarsılarak, oğlunun henüz tamamıyla soğumamış cesedine kapandı.

    teselya'nın yenişehir eşrâfından ârif bey evlâdının nâşını kadıköy'e, teyzesi ismet hanım'ın evine nakletti. ertesi gün, bütün istanbul ayaklanmıştı. özellikle yüksek tahsil gençleri cenâze evinin önünü doldurmuştu. üzerinde "türklerin büyük şehidi kemâl bey" yazılı bir çelenk getirmişlerdi. cenâze merâsimi, terör ve baskıya rağmen, çok mânâlı oldu. kadıköy itfâiye karakolu önündeki bir takım asker, cenâze geçerken, kendiliğinden selâm durdu. her adımda kalabalıklaşan cenâze alayının geçtiği sokaklardaki evlerden kadınlar hıçkırarak gözyaşları ile mâteme iştirak ettiler. tabut, gençlerin elleri üzerinde, muhteşem bir kalabalıkla kuşdili'ne, mahmut baba türbesi'ne götürüldü. kemâl bey'in oğlu adnan orada gömülüydü. artık baba-oğul, yan yana yatacaklardı.

    cenâzenin başucunda konuşanlar genç, milliyetçi öğrencilerdi. bir tıbbiyeli gencin feryâdını, arkadaşları gözyaşları içinde dinlediler:

    - "kemâl! sen, şu anda toprağa verdiğimiz bir çiçeksin. orada büyüyecek dallar o kadar dikenli olacak ki, seni bu akıbete lâyık görenlerin hepsini param parça edecektir. intikamın behemehâl alınacaktır."

    fâcia 1919 şubatında başlamıştı.

    boğazlıyan kaymakamı ve yozgat mutasarrıf vekili olan kemâl bey, ermeni tehcirinde ölümlere sebebiyet verdiği iddiası ve idam isteği ile yargılanacaktı. kemâl bey, aynı iddia ile, daha önce yozgat istinaf mahkemesinde yargılanmış ve beraat etmişti. şimdi, bu mahkemenin verdiği karar dikkate alınmıyor, yeniden divân-ı harp önüne çıkarılıyordu!..

    devir öyle bir devirdi ki, kemâl bey'i savunacak bir avukat bile bulmak zordu. fakat sadeddin ferid bey adında cesâret sâhibi bir dâvâ vekili gönüllü olarak, kemâl bey'in müdafaasını üzerine aldı.

    yozgat'ta beraat ettiğini ileri süren kemâl bey'in yeniden yargılanmasına karar veren divân-ı harb'in başkanlığını hayret paşa yapıyordu. divân-ı harp savcısı sâmi bey görüşünü kısaca anlattı:

    yüksek mahkeme heyeti, devletin ve milletin temiz alnına sürülmüş olan lekeyi ancak bir şekilde temizleyebilirdi: herkesçe bilinen fâcialara ve mezâlime sebep olanlar hakkında kaanunî gereklerin yapılmasıyla!.. yüzyıllardan beri osmanlı saltanatında refah ve saadet içinde yaşayan gayrımüslim unsurların sebep oldukları olaylar, idârî hatâlardan çok dış tesirlerden doğmuştu. dosyalardan ve yabancı basından aldığı bilgilere göre, ermeniler çok iyi hazırlanmış teşkilâtlarıyla osmanlı vilâyetlerinin en önemli ve sınır bakımından en tehlikeli bölgelerinde bir takım mühim hareketlerde bulunmuşlardı. bunun üzerine savaş hükümeti 1331 senesi mayısı'nda tehcire başvurmuş ve yanlış bir düşünceyle bu işi çocuklara ve kadınlara kadar yaygınlaştırmıştı. işte bu tedbirsizlik sebebiyle, bazı kimseler şahsî çıkarlarını düşünerek bilinen fâciaları meydana getirmişlerdi!

    boğazlıyan kaymakamı kemâl bey de, savcıya göre, bunlardan biriydi ve en şiddetli cezaya çarptırılması lâzımdı!

    ondan sonra, nereden çıktıkları bilinmeyen bir sürü şâhit, kemâl bey'in yaptıklarını bir- bir sayıp dökmeye başlamışlardı. şâhitlerin çoğu komitacıydı. başka komitacılar da, istanbul'da buldukları küçük ermeni çocuklarını dahi mahkemeye getiriyor, şâhit olarak dinletiyorlardı. mahkeme heyeti, bunların hepsini sabırla ve dikkatle dinliyordu.

    azgın bir iftira kasırgasının orta yerinde yapayalnız kalmış olan kemâl bey, kendisini uzun uzun savunmaya bile lûzum görmüyordu:

    - "hepsi yalandır," diyordu, "hepsi uydurmadır!"

    - "reis paşa, ben ne bunların dedikleri keller (şimdiki yenipazar) köyüne gittim, ne de oradan geçtim. burada vukû bulduğunu söyledikleri cinayetlerden de haberim yok. hele, parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek?.. rica ederim, bu vahşeti kim yapar? bu derece şen'î bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. esâsen hiçbirini ispat edemezler. çünkü hepsi iftiradan ibârettir. benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilmem. fakat bana bu âna kadar bu mevzuda hiçbir şikâyetçi gelmemiştir. ilk defa burada, mahkeme huzurunda bu şikâyetlerle karşılaşıyorum." kemâl bey'in yanıldığı bir nokta vardı!.. parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesecek kadar kimsenin alçalacağını zannetmiyordu!.. van'ın zeve köyünden kıymet başıbüyük'ün çok sonraları târihin kanlı vesikaları arasına girecek şu ifâdesini elbette ki bilmiyordu:

    - "ermeni komitacılar hâmile kadınların karnını süngü ile yırtıp çıkardıkları çocukları yine süngülerinin başında oynatıyorlardı. kadın ve kızların kollarındaki altın bilezikleri almak için çok kolay bir usul bulmuşlardı. hemen kasaturayı alıp kolu tamamen kesiyorlar, ondan sonra da bilezik veya yüzük gibi ziynet eşyalarını alıyorlardı".

    ne garip ve acı bir tecellî idi ki, bu vahşeti yapan ermeni komitacılarının yerine mâsum bir türk idârecisi aynı suçla suçlanarak yargılanıyor ve ermeni komitacılar da bu zavallının mutlaka asılması, hem de yine bir türk mahkemesi tarafından verilecek kararla asılması için tanık mevkiine oturuyorlardı.

    ve divân-ı harp savcısı soruyordu:

    - "demek ki, sizin oradan geçen muhâcir kafileleri bir taarruza uğramamışlardır."

    - "yoktur böyle bir şey... hayır, kat'iyyen haberim yok!.."

    ermeni şikâyetçilerden biri hemen atılıyordu:

    - "nasıl olur efendim? keller köyünde yüzlerce ceset bulunmuştur."

    bu sefer reis soruyordu:

    - "bakın ne diyor? bu kadar büyük vukuat olsun da mutasarrıfın, kaymakamın haberi olmasın, olur mu?"

    - "yoktur paşam... bunların var demesiyle yok olan bir şey var olmaz."

    bu sırada, mahkeme salonunu doldurmuş olan ve çoğunu ermeni komitacılarının teşkil ettiği kalabalık kahkahalarla gülmeye başlıyordu.

    nihayet dâvâ vekili sadeddin ferid bey'in müdafaasından sonra söz kemâl bey'e veriliyordu:

    - "düne kadar bir hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir târih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz."

    - "ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarımın ve soydaşlarımın mâtemi müslümanların yüreklerini sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı mâlûmdur. ermeniler ise rus ordularının kâh önüne geçerek, kâh arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek fâcialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. iddia edildiği gibi, yozgat vilâyeti dâhilinden sevk edilen bazı ermeni muhâcir kaafilelerine, ermenilerin müslümanlara revâ gördükleri fecaate şâhit olmuş bâzı asker kaçaklarının tecâvüzü ihtimal dâhilindedir."

    - "ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla, iddia makamının da isteği üzere, kurbanlar verilmesi bir siyâset icâbı savılıyorsa, bu kurban ben olamam. siz kurban seçmekle değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdânî görevi taşıyan bir yüksek heyetsiniz. mutlaka kurban aranıyorsa herhalde, bütün bu işlerin tertipçisi ve idârecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir."

    bu müdafaaya karşı, reis:

    - "kemâl bey", diyordu, "emin olun, mahkeme, hükmünü hiçbir hâricî hisse kapılmaksızın, sırf kanaat-i vicdâniyesine istinat ederek verecektir."

    halbuki, kemâl bey'in mutlaka asılması için fransız ve ingiliz işgâl kumandanlarının, ermeni komitacılarının ve ermeni patriği zaven'in ağır baskısı devam etmekteydi.

    bunun üzerine, divan-ı harp reisi hayret paşa, sadrazam ferid paşa ile yaptığı şiddetli bir münakaşadan sonra istifasını veriyordu. yerine de "nemrut" lâkabı ile tanınmış kürt mustafa paşa tâyin olunuyordu.

    mahkeme, artık mahkeme olmaktan çıkıyor, evvelden verilen bir emrin yerine getirilmesine memur bir heyet hâlini alıyordu.

    kemâl bey, nemrut mustafa paşaya da:

    - "ben emir aldım," diyordu, "bir memur aldığı emre itaatle mükelleftir. ben sürgün olarak kasabadan çıkarılanlara en insânî harekette bulundum. nitekim şimdi de hiçbir vicdan azâbı duymuyorum."

    nemrut mustafa, oturduğu yerden doğrularak kemâl bey'e bağırıyordu:

    - "kış kıyamette bu kadar insanı, çoluk çocuğu ile dağlara, yaylalara sürerken allah'tan hiç korkmadın mı? bir gün senden bunların sorulacağını düşünmedin mi? hem üstelik jandarmalara onları süngülemesini de emretmişsin, ne dersin?"

    - "hayır, bunu asla kabul etmem. ben kimsenin ölümü için emir vermiş bir adam değilim."

    - "on binlerce zavallıyı, kadın, çocuk demeden, bu allahın kışında soğukta, dağ başlarında yürütmek, sanki süngülemekten daha mı iyidir? üstelik, sen bir idâre âmirisin, bunları senin himâyene vermişlerdir."

    sonra sesini daha da yükselterek soruyordu:

    - "memleketimiz dâhilinde yaşayan vatandaşlar, birini diğeri üzerine sevk ederek can ve mal tecâvüzüne teşvik etmenin cezâsı nedir, bilir misin?"

    - "idamdır paşam..."

    - "kendi hükmünü kendi ağzınla verdin kemâl bey, biz de senin için bu karara varmıştık."

    jandarma kumandanı binbaşı tevfik bey'e de 15 yıl hapis cezâsı verilmişti.

    gerçekten, idam kararı önceden hazırlanmıştı bile. mahkeme sona erer ermez, hazır olan karar, tasdik edilmek üzere saray'a gönderildi. ancak padişahın bu hususta tereddüt göstermesinden kuşkulananlar vardı. bunlar dâhiliye nâzırı mehmet ali bey, adliye müsteşarı ve ingiliz muhipleri cemiyeti'nin reisi sait molla idi. bu iki adam; damad ferid paşa'yı alelacele saraya gönderdiler.

    sultan vahideddin, kararın tasdiki için şeyhülislam'dan fetva istedi. şeyhülislam mustafa sabri efendi, "kemâl bey hakkında istenilen fetva değildir. 'kazaya' aittir, benim ise kazaya yetkim yoktur" mütalâasında bulunarak fetva vermekten kaçındı. padişah ısrar edince, umumî mahiyette, "bir müslümanın, müslüman olmayan birini öldürmesi hâlinde idama cevaz verildiği, ancak bu hükmün verilmesi için, öldürülenin yaralayıcı bir âletle yaralanması ve ölmesinin, bunun üzerine mirasçılarının 'kısas' istemelerinin şart olduğunu" bildirdi. fakat, padişahı tatmin için bir not eklemeyi de ihmal etmedi. bu notta, "divan-ı harbi-yi örfî tarafından ölüme mahkûm edilen kemâl bey'in muhakemesi hak ve adalete uygun yapılmış olduğu takdirde, idam hükmünün muvafık bulunduğu," açıklanıyordu.

    bu fetva saray'ı tatmin etti. irâde hazırlandı, imzalandı. idam için gerekli tedbirler alındı, hazırlıklar yapıldı. sehpa kuruldu. kemâl bey'in olup bitenden haberi yoktu. bekirağa bölüğü'nde, tutuklu arkadaşlarıyla oturmuş, konuşuyordu. birden dışarı çağırdılar ve hemen yakalayıp beyazıt meydanı'na çıkardılar.

    ermeni komitacıları, mahkemeyi ve infaz için harcanan gayretleri adım-adım takip ediyorlardı. istanbul'un çeşitli semtlerinden pek çok serseri ermeniyi meydana toplamışlardı.

    istanbul'un müslüman halkı da için-için kaynıyordu. günlerden beri bu dâvâ ile meşgul olanların kulaklarında acı haber bir anda dolaştı:

    "kemâl bey'e idam vermişler. bu akşam asacaklarmış, beyazıt'ta!"

    halk, akın-akın beyazıt'a koşuyordu. teşkilât-ı mahsusa'nın ve o zamanki m.m. grubunun mensupları da beyazıt'ta bulunuyorlardı.

    herkes bir birine soruyordu: "niçin böyle karanlığa bıraktılar?"

    - "işlerine öyle geliyor da onun için!"

    meydanda olduğu kadar, yollarda ve meydana bakan damlarda da mahşerî bir kalabalık vardı. idam sehpası, o zaman harbiye nezâreti'nin girişi olan, daha sonraları uzun yıllar rektörlük makamı olarak kullanılacak küçük binânın önüne kurulmuş, etrafı jandarma ve polis kordonu altına alınmıştı. ingiliz ve fransız askerî birlikleri de binânın önünde duruyorlardı.

    güneş yavaş-yavaş gurup ediyor, pembe bir renk süleymâniye tarafını kaplıyordu. ne tezat!.. türk'ün bu muhteşem yapısı ve bu küçülüş, bu eziliş, bu yok oluş tablosu bir birine ne kadar yakındı. dalgalanan kalabalık bir anda sustu.

    bir zafer takı gibi süslü harbiye nezareti kapısından çıkan bir müfreze süngülü askerin ortasında kemâl bey geliyordu. yüzü solgun bir renk almıştı. 35 yaşlarındaydı. idam mahkûmlarına mahsus beyaz gömleği giymiş, ağır-ağır yürüyordu. metindi. mukadderata teslim olmuş gibiydi.

    son sözü soruldu. o zaman, kemâl bey, halka hitap etti:

    - "sevgili vatandaşlarım! ben bir türk memuruyum. aldığım emri yerine getirdim. vazifemi yaptığıma vicdânım emindir. sizlere yemin ederim ki ben mâsumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. ecnebî devletlere yaranmak için beni asıyorlar. eğer adâlet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adâlet"

    heyecandan boğulan çâresiz halk bir ağızdan cevap veriyordu:

    - "kahrolsun böyle adâlet!"

    - "benim sevgili kardeşlerim, asîl türk milletine çocuklarımı emânet ediyorum. bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. allah vatan ve milletimize zevâl vermesin, âmin!"

    halk hıçkıra-hıçkıra ağlıyordu. meydan tam bir mâtem havasına bürünmüştü. manzarayı küçük köşkün pencerelerinden seyreden said molla'nın cellatlara emri, kemâl beyin sözlerini bastırıyordu:

    - "söyletmeyin bu alçak herifi! hemen asın bu köpeği! ne duruyorsunuz, it oğlu itler!.."

    kemâl bey, bu mazlum türk evlâdı, iskemlenin üzerinden kendini boşluğa bırakmadan birkaç kelime daha söylemek imkânı buluyordu:

    - "borcum var, servetim yok! üç çocuğumu millet uğruna yetim bırakıyorum. yaşasın millet!"

    kemâl bey'in cesedini, beyaz bir kâğıt gibi, sehpada sallanırken gören ermeni komitacıları sevinç çığlıkları atarak alkışlamaya başlamışlardı. azgınlıkları son hadde varmıştı. fakat, süngü takmış jandarmaların üstlerine yürüdüğünü görünce seslerini kesip dağılmaya başladılar. artık yapacakları bir şey kalmamıştı zâten. yapacaklarını yapmışlardı.

    o gece, köşe başlarını ingiliz ve fransız askerlerinin makineli tüfeklerle tuttuğu istanbul'un üzerine inen karanlık perde, türklük nâmına utanç verici, felâket dolu bir güne son veriyordu. tarih 19 nisan 1919'du.

    kemal bey, şunları yazmıştı:

    - "merhum sevgili oğlum adnan'ın medfun bulunduğu kadıköy kuşdili çayırındaki kabristanda yavrumun yanında gömülmemi diliyorum. teyzem ve kardeşim kadıköy'de sâkindirler. teyzemin adresi mühürdar caddesi'nde 67 numaralı hânedir, adı ismet hanım'dır. defin masrafı teyzeme tevdî buyurulmalıdır. kabir taşım, hamiyetli türk ve müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır. "millet ve memleket uğrunda şehit olan boğazlıyan kaymakamı kemâl'in ruhuna fâtiha!" perişân zevcem hatice'ye, yavrularım müzehher ve müşerref'e muâvenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. babam, karamürsel âşâr memur-u sâbıkı ârif bey de âcizdir. kardeşim münir de kimsesizdir. bunlara da muâvenet olunursa memnun olurum. türk milleti ebediyen yaşayacak, müslümanlık asla zevâl bulmayacaktır. allah millet ve memlekete zevâl vermesin. fertler ölür, millet yaşar. inşallah türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.

    30 mart 1335 .... boğazlıyan kaymakam-ı sâbıkı kemâl."

    kemâl bey'in alelacele idam edildiği akşam karanlığında, istanbul limanındaki fransız savaş gemilerinden biri sefere hazırlanıyordu. sevr muâhedesi'ni görüşmek üzere avrupa'ya gidecek osmanlı delegeleri, gaalip devletlerin dikte edecekleri şartların altına imza atmak üzere hareket edeceklerdi.

    fransız gemisinin adı baş tarafına iri harflerle yazılmıştı:

    demokrasi!

    kemâl bey'in hâtırası millî vicdanda unutulmadı. türkiye büyük millet meclisi, 14 ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini "millî şehit" olarak kabul etti.

    boğazlıyan'da bir mahalleye yıllar sonra "kaymakam kemâl bey mahallesi" adı verildi. aynı kasabada 1972'de kemâl bey'in adını taşıyan bir ilkokul açıldı.... başöğretmenin odasında "millî şehit"in resmi asılıdır.

    kemâl bey'in kabri mülkiyeliler birliği tarafından yaptırıldı. adına "anıt-mezar" denildi. 15 aralık 1973 günü mezar sâde bir törenle açıldı.

    kemâl bey, türk'ün hâfızasında ermeni komitacılığının zulmüne isyan sembolü olarak yaşadı; yaşayacak.

    ***

    vatana ihanet ingiliz'i mesud etmek için kemal bey'i idam etmek, idamı onaylamak, idama rıza göstermektir.

  • 30. mustafa kemal atatürk

    kimse umrumda değil de en çok kendimden utanıyorum.

    ergenliğimin bi döneminde "atatürk'ü sevmeme modası" "kemalist teyzeler ehuehu" "ama onun da hataları oldu" gibi türlü çeşit geyik goygoy seline kapılıp, biraz tırt arkadaş çevrem, biraz okuduğum kitaplar, kulaktan dolma yarım yamalak dinlediğim hikayeler yüzünden ondan ve ilkelerinden uzaklaşmıştım.
    bilirsiniz hani, resmi bayramlarda "atatürk"lü twit atılınca dalga geçilen dönem.
    gerizekalı bi ergen olduğum için komikti.
    çünkü atatürk'ü sevmek moda değildi.
    daha çok başka şeyler popülerdi. başka ideolojiler...
    neyse ki sevmekten öte onu anlamam, zamanın onu her zaman ve fazlasıyla haklı çıkarması, kim olduğumu hatırlamam gibi bi şeydi.
    daha çok okuyup, daha çok sordum;
    "olmasaydı ne bok yiyecektin ?"
    bunun üzerinden doğan ihtimalleri düşündüm.
    "hangi pazarda kaç kuruşa satılırdın ?"
    iyi ihtimalle "kimin 3. karısı (erkek çocuğu taşıyıcısı) olurdun ?"
    daha iyi ve neredeyse imkansız bi ihtimal olarak "hangi ülkenin tiksinerek gösterilen 2. sınıf vatandaşı olurdun ?"

    sağ ve sol cenahtan bi takım arkadaşlarının yaptığı şakalara gevrek gevrek gülen bi maldan fazlasını hak ediyordu.
    bütün ümidi gençlikte olan biri olarak...
    yanlışımdan döneli uzun zaman oldu, pişmanlığım ve utancım ise dün gibi.

    ben, ben dahil, bu insanların hiç biri için, hiç bir şey yapmazdım.
    her şey için minnettarım.

  • 31. kfc'nin gereksiz pahalı olması

    dogru bir tespittir. bu durumdan kurtulmak icin cok guzel bir yontem var. kfc'den yemek yemeyeceksin. nasil?

  • 32. kürtleri çekici yapan detaylar

    işsizlik olsa gerek.
    nerede çekici görsem kullanan kürt oluyor.

  • 33. 23 temmuz 2016 fitch'in türkiye açıklaması

  • 34. ulusalcı dinazoru şıp diye deşifre eden hareketler

    (bkz: dinozor)

    başlığı açan arkadaş kaçmış acaba neden!

  • 35. artık kimsenin rte aleyhinde başlık açamaması

    rte'nin gotune koyim sana bisey olmasin.

  • 36. selçuk inan

    olcan olayı hakkında dedikleri doğruysa acilen postalanması gerekilen göt lalesi.
    demediyse de postalanması lazım.

  • 37. demokrasi nöbeti

    köşebaşında beklerken karşıdan gelen etekli kıza atmadığı laf kalmayıp; akabinde arabaya atlayıp "yallah bismillah allahuekber" diye bağıran orospu çocuklarının da içlerinde yer aldığı nöbet. malesef münferit durumlar da değil. bir gün bir tanesini tek yakalarsam anasının amında tutmaya devam edecek nöbetini.

  • 38. laiklik

    ne yazık ki cumhuriyet tarihinde sadece atatürkçü insanların istediği bir şeymiş gibi servis edildi. dini ortadan kaldırmak isteyen bir şeymiş gibi anlatıldı. oysa canlı canlı izledik ki laiklik toplumun tamamı için bir sigortadır. dini çıkarcıdan korur. devlet işlerinde menfaat elde etmek isteyenin elinde dini paçavra etmez. özünde laiklik dinle devlet işini ayırırken, dinin birey ile allah arasındaki temiz ve saf alana bırakır. riya ve menfaat ilişkilerinden uzaklaştırır. özünde laiklik dini olması gerektiği yere insanların vicdanlarına bırakır.
    memleketimize şu zor dönemde nasıl sahip çıktıysak, laikliğe de öyle sahip çıkalım. çıkalım ki, bundan 40 yıl sonra evlatlarımız fetö gibi başka din tacirlerinin pislikleriyle uğraşmasın.

  • 39. norveç'in en büyük sorunu

    (bkz: norveç'te yaşayıp da akp'ye oy veren 909 kişi)

    ekleme: aslında düşündüm de onlar da bizim sorunumuz, norveç'in değil.

  • 40. meral akşener

    12 eylül referandumunda (hani hsyk ergenekon savcılarını görevden alacak iken recep tayyip erdoğan'ın anayasa değişikliği için ülkeyi referanduma götürdüğü ve evet çıksın diye uğraştığı referandum) fetoş'un lafı ile akp'liler ölüleri ayağa kaldırıp oy kullanmaya götürürken... bu kadın kanal kanal dolaşıp yapmayın etmeyin çok kötü olacak diyordu.

    bu kadın fetoşcu ise akp'nin ileri gelenleri ne merak ediyorum.

  • 41. 23 temmuz 2016 kabil saldırısı

    http://www.bbc.com/news/world-asia-36874570

    "belçika'da, paris'te bomba patlayınca herkes teröre karşı birleşiyor, ankara'da, istanbul'da olunca kimse aldırmıyor" söylemini hatırladınız mı siz de bu patlamanın bizde haber bile olmadığını görünce, entry yazılmadığını farkedince?

    biz nasıl kabil'deki patlamayı "orada da sürekli bombalar patlıyor!" sığlığında, "üzücü tabii ama yeni bir gelişme değil, rutin oldu ne yazık ki" umarsızlığında takip ediyorsak, bizden ileri ülkeler için de biz o durumdayız üç aşağı-beş yukarı.

  • 42. jose ernesto sosa

    sneijder, van persie gibi top class adamlar ülkede kaliyorken bu götü boklulara ne oluyor anlamıyorum.

  • 43. 24 temmuz 2016 ankara'da duyulan sesler

    sincan,etimesgut, polatlı dolayları ise kesinlikle havai fişek diyebileceğim seslerdir.

    maltepe , cebeci , dışkapı dolayları ise pavyon önü silahlı çatışma olabilir

    etlik , keçiören dolayları ise maytap ,torpil, kuru sıkı silah vs. olabilir.

    çankaya , yenimahalle ise endişelenmekte fayda vardır.

  • 44. hulusi akar

    yanlış yapıyorsunuz diyerek, çay içerek ve namaz kılarak darbeyi önleyen bir kahramandır.

  • 45. hakan fidan

    açılın olayı çözdüm, izah edeyim;

    --- spoiler ---

    darbe gecesi kendisine bilgi şöyle ulaştırıldı:

    -abi bişey söyliycem ama yemin et cumhurbaşkanına söylemeyeceğine.
    +yemin ederim. (keşke burada -emin ederim, diyerek bir uyanıklık parçalasaydı)
    -abi darbe yapacaklar, cumhurbaşkanını da öldürecekler.

    bunun üzerine sayın fidan, diyanet işleri başkanı mehmet görmez ile yemeğe çıkar, orada da diyalog şöyle gelişir;

    -şimdi hocam bana çok önemli bir bilgi geldi, cumhurbaşkanımıza söylemem şart ama bana yemin ettirdiler. nasıl yapabiliriz?
    +hakan bey kardeşim, o zaman sen bizzat cumhurbaşkanımıza söyleme, bir yakınına söyle, o da ona haber versin.
    -peki sağolun hocam.

    bunun üzerine sayın fidan cumhurbaşkanının eniştesini arar, burada da diyalog şöyle gelişir;
    -alo enişte, darbe olacak, cumhurbaşkanını da öldürecekler. hemen haber ver ama benden duyduğunu söyleme.

    tam olarak olan budur, evet.

    --- spoiler ---

  • 46. fethullah gülen cemaati

    vatan haini terör örgütüdür. tanımı yaptıktan sonda bende anlatmak isterim bunlarla olan münasebetimi.

    yıllar yıllar önce yani yıl 2002-2003 falan ataköy'de evlerine giderdim bunların. gerçi pek olayla alakam yoktu. hatta yalan yok daha çok maklube yemeye giderdim. tabi gidince namazdır sohbettir ister istemez katıldım hepsine. böyle 3-4 ay takıldım bunlarla derken bir gün eve koca koca adamlar geldi. o an evde olan tüm öğrencileri sırayla yanlarına çağırdılar. hepimizin bütün bilgilerini aldılar, sülalemizi sordular. ben o gün huylandım bir daha gitmedim bunların evlerine falan. ama resmen o yaşımda fişlendiğimi hissettim.

    aradan yıllar geçti, bizim peder iş kurdu büyüdü. bunlar bu sefer babamı almışlar kancaya. ama görmeniz lazım bir hürmet bir saygı aklınız durur! ben diyordum babama takılma şunlara diye ama namazında niyazında temiz adamlar, zarar gelmez bunlardan diye tersliyordu beni... sonra bir gün bize amerika'dan misafir geliyor dedi babam. ben önce işle falan alakalı bir durumdur diye düşündüm ama adamlar gelince bir baktım yanlarında abiler falan var? gelen adamlar ise öyle basit adamlar değil, hepsi emniyet teşkilatından, emniyet müdürleri falan. türk aile yapısını tanısınlar diye getirmişler? amerikalı emniyet mensubu insanlar neden türk aile yapısını öğrensin ne alaka alüminyum? aradan bir kaç ay geçti, bu sefer yine amerika'dan profesörler geldi misafir aynı şekilde. hatta aralarından biri incik boncuk getirmişti yanında, amerika'da bir festival varmış, bu boncukları kızlara verince memelerini açıyorlarmış. babamın bunu duyunca yüz ifadesini hala unutmam. * bu profesörleride ağırladıktan sonra babamla öyle kısa bi konuştuk. sordum hatta, bunlar bu adamlara nasıl ulaşıyor çok saçma dedim. babam da işkillenmiş olacak ki bu sefer bende pek anlayamadım dedi. sonra bir gün babam afrika'ya gideceğini söyledi. bu adamlar girmiş kanına babamın afrika'ya götürüyorlar. bütün masrafları da babam karşıladı hatta... oradan döndükten sonra kafayı yemiş gibiydi adam. oğlum dedi bunlar tekin değil, kimsenin giremediği yerlere girdik, devlet başkanlarıyla bizzat görüştük, bu adamlar bana normal görünmüyor artık dedi. sadece okul açıyorlar diye kimse kimseye böyle hürmet etmez, ben bunlarla daha görüşmem, bunlarda başka bir şey var diye de ekledi. hakikaten o afrika gezisinden sonra bir daha görüşmedi hiçbiriyle. bundan sonra elimizdeki işler tek tek gitmeye başladı. şaka gibi bir şekilde o koca firmalar battı ya la! o işler neden gitti hiç anlamamıştık... hiç sorun yokken hemde... şimdi daha iyi idrak ediyorum...

    gerçi şimdi düşününce, giden para olsun... insanlığımız gitmemiş en azından. bunlar insanları öyle güzel yağlıyor, ballıyor ki, ister istemez inanıyor insanlar... ekşi gibi bir yerde bile zaten neredeyse herkes bir şekilde temas halinde olmuş bunlarla. hiç ama hiç yadırgamıyorum.

    tek duam, inşallah her biri yedikleri her haram lokmanın hesabını hem bu, hem öbür dünyada tek tek verirler... inşallah tarih sahnesinden sonsuza kadar yok olurlar. şerefsizler...

  • 47. türklerin monaco'ya alınmaması

    fenerbahçenin monaco'yla oynayacağı maç nedeniyle monaco'nun aldığı karardır. "yüksek şiddet riski" var imiş. kaynak

    kusura bakmayın da götüm gibi şehriniz var, sizi kim ne yapsın. günlük aktivitesi ; 40 yaş üstü kadınlar için jigolo aramak, erkeklerinin de akşama kadar içip akşam da kumar oynamak olan bir şehir. bu saçma sapan kararın aihm'e taşınmasını ve fenerbahçenin de maça gitmemesini umut ediyorum.

    edit: siz şimdi monaco'yu ayrı devlet sanıyorsunuz değil mi ? monaco fransa'ya bağlı ufacık bir prensliktir. belediye zabıtası, polis, bankalar, şehre ulaşım, posta ve telefon operatörleri ve her şey fransızdır, fransa'ya bağlıdır. ayrıca yıllardır fransa'da yaşıyorum, fransa'yı siz sayın salaklardan öğrenecek değilim. cehalet seviyenizle, kapısının önünden dahi geçemeyeceğiniz okullardan diplomaya sahip birine bok atmadan önce iki kere düşünün. zira bu şekilde itin götüne sokmayı bir hak bilirim.

    prenslik fransa'nın prensliği olduğu için sınır kontrolü falan elbette yok.

  • 48. pokemon go

    günde en az 10 km yürümemi sağladığı için ekstra sevdiğim oyun.

    bir de, lure açınca insanların kafalar telefonda kıçım kıçım pokestop'a yanaşmasına bayılıyorum. hele herkesin birbirine gülümsemesi yok mu! çok tatlılar ya, hepsinin yanaklarını koparıcam.

  • 49. akın öztürk

    hulusi akar'ın yaverine göre hulusi akar darbenin başına geçtiği takdirde akın öztürk'ün de genelkurmay ikinci başkanı olması planlanıyormuş.

    yalnız genelkurmay ikinci başkanlığı, akın öztürk'ün mevcut pozisyonundan daha üst bir makam değil.

    ışık koşaner de genelkurmay ikinci başkanlığı yaptı. sonra jandarma genel komutanı oldu, ardından kara kuvvetleri komutanı oldu ve en sonunda genelkurmay başkanı oldu.

    çevik bir de genelkurmay ikinci başkanıydı. sonra 1. ordu komutanı oldu. emekli olmasaydı kara kuvvetleri komutanı olurdu.

    yani kuvvet komutanlığı, genelkurmay ikinci başkanlığından daha üst bir makamdır.

    akın öztürk darbenin içindeyse genelkurmay başkanı olma amacından başkası saçma duruyor.

  • 50. 2.10 boyunda zeki kültürlü esprili güzel kadın

    (bkz: hodor sen misin)