mansur yavaş'ın tek ihalede 812 milyon tl tasarruf etmesidir.
mansur yavaş, anfa genel müdürlüğünün ankara ili sınırları içinde büyükşehir belediyesine bağlı park, bahçe, mezarlık, refüj ve yol kenarı bantlarda yer alan yeşil alanların bakım ve onarımı ihalesinin geçen yıllarda senelik 1 milyar tl'ye mal ettiğini bu sene ise kendilerinin şeffaf ve rekabetçi bir ihale ortamı yarattıklarını, ihaleyi canlı yayınladıklarını ve bu sayede 188 milyon tl'ye mal ettiklerini aktardı. kaynak
bakın tek bir ihaleden elde edilen tasarruf bu. aslında bu para birilerinin cebine giren para. yoksa bu bir tasarruf olamaz. bir iş müsriflik nedeniyle en fazla 2 katına mal edilir, oysa görülüyor ki akp'li belediyeler 1 tl'lik işi 5 tl'ye mal etmişler.
birilerinin ceplerine giden paralar kesilirse belediyeler ucuza da su verir, ulaşımda da indirim yapar.
xspace62 profili
-
mansur yavaş'ın 812 milyon tl tasarruf etmesi
-
2 mayıs 2019 cumhurbaşkanlığının metro kararı
ankara ve istanbul'da ulaştırma bakanlığı tarafından yapılan metrolarına harcanan paranın belediye ödeneklerinden kesilmesine karar verilmesi şeklinde olan karardır.
daha önceki düzenlemeye göre, ulaştırma bakanlığı metroları yapıyor ve metroların karlarından %15 ödeme alıyordu. akp'nin en büyük metropolleri kaybetmesinin ardından alınan bu kararla, daha önceki yıllarda 5 katına mal edilen metroların maliyetleri de yeni yönetimlerin sırtına bindirildi. kaynak
akp milli irade ile kavga ediyor. akp'ye oy vermeyen büyükşehirleri cezalandırma politikasını bu millet görmeyecek sanıyorlar.
bu tip politikalar taşrada etkili olabilir, insanlar "aman hizmet azalmasın" diye güçlüden yana olabilir. ama büyükşehirlerde tam tersi bir etki yaratıyor. zira büyükşehir insanı daha bilinçli oluyor, vergisiyle yapılan hizmeti almak için oy tercihlerine karışılamayacağını biliyor. büyükşehirlerin iradesiyle inatlaşmamak lazım.
edit: kaynak eklendi.
edit2: aklıma gelen bir husus da şu; ankara ve istanbul'da merkezi yönetim tarafından yapımı devam eden, hatta yapımına ileride başlanacak hatlar da var. bu durumda merkezi yönetim aslında diyor ki; ihaleyi ben yapayım, müteahhiti ben seçeyim, kendi yandaşıma ihaleyi istediğim fiyattan ben vereyim, belediye de bunu ödesin. madem öyle, bundan sonra yapılan metroların paralarını belediyeler ödeyecek o zaman devlet bu inşaatları ve projeleri derhal belediyelere devretsin. bundan sonra da beş kuruş harcamasın. yoksa bu karar, yandaş müteahhitleri, chp'li belediyelerin kasasından doyurma amacını taşıyor demektir. -
14 nisan 2019 sayılan oyların yeniden sayılması
akp ve mhp ilçe başkanlıklarının talebi üzerine maltepe ilçe seçim kurulunca, ilçe seçim kurulu dışında kurulan istasyonlarda sayımı yapılan 300 sandığın tekrar sayılmasına karar verilmiş. tek kelimeyle rezalet. kaynak
bakın bu oylar zaten sayılmış olan oylar. şimdi yeniden sayılmış olan 300 sandık, tekrar sayılacak. yani üçüncü kez sayım yapılacak.
koskoca devlet yapısı çökmüş, akp'nin oyuncağı bir yapı kalmış elimizde devlet diye.
olay da şöyle olmuş; sandık kurulları şöyle oluşuyor: başkan, memur üye, akp, mhp, chp ve sp üyesi olmak üzere toplam 6 üye. akp ve mhp'li üyeler imza atmıyor. bunun üzerine ysk'ya görüş soruluyor. ysk diyor ki: "başkan, memur, chp ve sp olmak üzere 4 üye imza atarsa sayım geçerlidir"
hal böyle olunca akp ve mhp, memur üyelere baskı ile imza attırmıyor ve böylece başkan, chp ve sp imza atmış, memur ile akp ve mhp üyesi imza atmamış oluyor. sayım geçersiz hale geliyor. kaynak
(bkz: 15 nisan 2019 dolar kuru) -
mansur yavaş'ın devredilemez yetkilerini koruması
ağır racon içeren müdafaadır.
yavşaklara bak lan. yasa ile belediye başkanına verilen yetkileri belediye meclisine almaya çalışıyorlar.
yasa gereği bu yetkiler belediye başkanının şahsına verilmiş. sen hangi mantıkla bu yetkileri meclise alalım diyorsun?
ankaralı %50.93 oyu boşuna mı verdi mansur başkana?
akp ve mhp'nin dilinden düşürmediği milli iradeye hiçbir saygısı olmadığını açıkça görüyoruz. karşılarında %51 oy almış bir başkan var ve bu adamın yetkisini hukuka ve yasaya aykırı biçimde elinden almaya çalışıyorlar. ve tabi sonucunda da ayarı yeyip oturuyorlar.
edit: halk iradesine saygı göstermeyen akp ve mhp gruplarının rezilliklerini ifşa için bütün chp'li başkanların meclis toplantılarını canlı yayınlayacak sistemler kurması zorunluluktur. tbmmtv'de nasıl kimin fetö araştırılsın önergesi verdiği, kimin reddettiği açıkça görülüyorsa belediye meclislerinde de kim milletin seçtiği başkana takoz oluyor, kim hizmeti engellemeye çalışıyor canlı olarak izleyebilmeliyiz.
bu arada (bkz: ankara belediyesi twitter hesabının takip listesi) -
gürbulak burger & steak
sahibi, istanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu'na hırsız demiş bir aktrolldür.
ayrıca trt world çalışanıdır.
bunun yanında rakip restoranların hangilerinin menüsünde domuz etli yemekler sunduğuna dair bir fişleme listesini twitterdan paylaşmıştır.
tipik bir islamcı yani. ama çok ilginçtir ki küfrettiği modern, seküler ve demokrat kesime bir şeyler satmaya çalışmaktadır. bu kafayla yallah bağcılar’a... -
sen utanma biz utanalım
istanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu'nun sokakta fıstık satan bir gençle yaptığı konuşmada söylediği yürekleri titreten söz.
buradan izleyebilirsiniz. -
27 mart 2019 borsa istanbul endeksi
serbest düşüşteki endekstir.
açılıştan bu yana (15:08) %5 civarı değer kaybı gerçekleşti. son 7 günlük kayıp, %11'i aştı.
ara edit: (16:40) itibariyle kayıp %6. son 7 günlük kayıp ise %13'e dayandı.
normalde dolar düşünce, insanların dolarlarını satıp borsaya girmeleri beklenir. ancak şu anda merkez bankasının tl kıtlığı yaratması nedeniyle dolar düştüğü için, insanlar borsadan satış yapıp, tl edinip, dolar almak zorunda kalıyorlar. bu nedenle dolar düşerken, borsa da düşüyor.
swap piyasasında millet tl borçlanıp, dolar alamasın diye tl arzını tıkadılar. piyasada tl kıtlığı oluştu. adamlar da tl bulmak için, tl cinsinden karşılığı olan varlıklarını bozduruyor. yani ellerindeki türk hisselerini satıyorlar. (bkz: öyle swapa böyle swap)
neticede hükümet doları 1 hafta önceki seviyesine indirmek için borsayı komaya soktu. valla bu reis muhteşem bir adam.
bu arada borsadan çıkan dolara geçmiyor, tl'de faize geçiyorlar. seçimden sonra bu adamlar dolarlarını alıp, memleketlerine döndüklerinde borsa batmış, dolar da yeniden fırlamış olabilir.
uzun lafın kısası, serbest piyasa ile şaka olmaz. george soros, ingiltere merkez bankasını tokatlamış adam. bu para babalarının karşısında 450 milyar dolar borçlu ve net rezervi 20 milyar doların altında olan, üretimi, gelişmeyi bir kenara bırakıp, her yere imam hatip ve cami açan bir ülkenin şansı ne kadar?
erdoğan'a biri derhal ulaşsın, hisse satmayı yasaklarsak düşüşü durdururuz. * -
önder irevül
avcılar kız imam hatip lisesindeki, 18 mart şehitleri anma etkinliğinde atatürk'ün isminin geçmemesi üzerine törene katılan muvazzaf albay tepki göstererek töreni terk etmiş. kaynak
hoca olacak sünepe "çanakkale şehitlerimize dedik ya" diyor. ulan 30 iq'lu islamist beyinsiz! atatürk çanakkale şehidi mi?
bu arada albayımız hakkında soruşturma açılmış. neyse ki ohal bitti, yoksa khk ile ihraç edilirdi muhtemelen.
tanım: mustafa kemal'in askeridir.
(bkz: önder irevül)
edit: atatürk'ün anılmadığı 18 mart törenini düzenleten avcılar ilçe milli eğitim müdürü olaydan sonra albay hakkında "sadece dua sırasında adı geçmedi. okunan kur'an'dan ve duadan mı rahatsız oldular bilmiyorum." demiş. tipik dinci kaypaklığı. en ufak bir şeyi eleştirince kurandan mı rahatsız oldun, duadan mı rahatsız oldun ahahahah hep aynı valla. ufacık bir müdürden en tepeye kadar tamamen aynı argümanlar. kaynak -
gebze halkalı banliyö hattı
bu hat için 440 adet vagon alındı, yani 5 vagonlu 88 set. bu tip sistemlerde vagonların %10'u yedek olarak ayrılır. arıza/kaza/bakım durumlarında sistem aksar yoksa.
buna göre 88 setten, 8 tanesi yedeğe ayrılabilir ve 80 setle hizmet yapılabilir.
hattın iki ucu arası yolculuk 115 dakika olarak bildiriliyor. ilk ve son durak beklemeleriyle tur süresi 240 dakika çıkacaktır. 240 dakika/80 set dediğinizde 3 dakikada bir 5 vagonlu set geçirmeye uygun bir sistemden söz ediyoruz demektir.
şu anda 15 dakikada bir 5 vagonlu set verildiğine göre, sistem aslında kapasitesinin %20'si ile hizmete alınmıştır.
tabi bu durum bir seçim değil, bir mecburiyet. çünkü 3 dakikada bir sefer yapmak için sağlam bir sinyalizasyon sisteminiz olması gerekir.
bu tip sistemlerde, 80 km/h ile giden bir trenin sıfır eğimde fren yapması halinde duruş mesafesi 250 metre, duruş süresi de 30 saniye civarındadır. bir insanın reflekslerine bırakılamayacak kadar ciddi bir konu yani. otomobil gibi saniyeler içinde duramaz trenler. bu sebeple sağlam bir sinyalizasyon gerekir.
şu anda sinyalizasyon sistemi tam olarak devrede olmadığı için, hat üzerinde planlanan kapasitenin %20'si ile hizmet verilmektedir. buna göre de yaşanan aşırı yoğunluklar normaldir. -
4 mart 2019 tüik enflasyon açıklaması
ito geçen gün kendi araştırmalarına göre şubat enflasyonunu açıklamıştı.
ito'ya göre enflasyon şubat ayında, ocak ayına göre %0.95 arttı.
normalde ito, tüik'ten hep biraz daha düşük gelirdi. yani ito 0.95 diyorsa, tüik 1.10-1.20 arası gelmelidir. ancak tüik bugün %0.16 olarak açıklamış aylık enflasyonu.
bu rakamın tabi ki inandırıcılığı yok. ve krizde yeni bir evreye geçiyoruz.
artık verilere de güvenilmeyen, tamamen bir karaborsa ekonomisi olacağız. bir müşteri, satıcıdan fiyatlama isterken enflasyona göre hesaplama istese, satıcı "gerçek dışı enflasyon rakamına göre fiyatlama yapmam" diyecek. peki neye göre hesaplayacak? allah ne verdiyse artık. dolara mı endeksler, kendi arabasının artan bakım giderine mi endeksler, seçim sonrası dolar 8 tl olacak beklentisine mi endeksler bilemezsin.
insanların güveneceği kurallar ve kurumlar kalmadığı gibi, güveneceği rakam da kalmayacak artık. tam bir karaborsa cenneti olacağız bu rakam hileleri yüzünden.
bugün enflasyon düşük çıkacak, yarın kimse enflasyon rakamına güvenmeyeceği için gerçek enflasyon bile hesaplanamaz hale gelecek.
çok kötülük yapıyorlar bu ülkeye, çok. -
2018 ekonomik krizi
akıl en büyük güçtür. aklı olanlar, uzun vadede daima kazanır. akla ve bilime önem vermeyen, küçümseyenlerin ise kaçınılmaz sonu bellidir.
türkiye 2002 yılından beri aklı ve bilimi bir kenara koydu, birilerinin kalıcı iktidarı için sonuna kadar din sömürüsü yapıldı.
türkiye'nin bugün yaşadığı olay bir kriz değil, bir çöküştür.
türkiye son 50 yılda 10 kere kriz yaşamıştır. ancak bu krizlere baktığımızda şunu görürüz: krizin zirve noktasından 2 sene geriye ve 2 sene ileriye gittiğimizde her şey normalleşmiştir.
şubat 2001'de kriz yaşadık. şubat 1999'da türkiye'nin durumu stabildi. ve şubat 2003'te de büyük ölçüde normale dönmüştük.
şimdi durum öyle değil. değil ya, 10 ağustos'u krizin zirvesi kabul et, 10 ağustos 2016'ya git. durum yine kötü. şimdi 10 ağustos 2020'yi düşün, orada da normalleşmeyi yakalamış olmayacağız.
şu anda bir kriz değil, bir çöküş yaşıyoruz. bu süreç sonunda türkiye'de milli gelir kalıcı olarak düşecek. türkiye'de tarihin hiçbir döneminde, 10 yıllık periyotlar aldığında, bir sonraki periyotta, bir öncekinden daha düşük milli gelir olmamıştır. yani 2001'de kriz oldu ama 2000'lerde, milli gelir 1990'ların altına düşmedi. ama artık düşecek. 2013'te milli gelir kişi başı 10 bin dolarken, 2023'te 7-8 bin dolar olacak.
kriz, çeşitli gerekçelerle, bir ekonominin anlık olarak sıkışması, daralmasıdır. kalp krizi gibi düşünün. kalp krizi geçiren kişi, kalp damarlarının tıkanması nedeniyle anlık bir kriz geçirir. ancak o tıkalı damarla hayatına devam etmez. anjiyo olur, düzelir. ekonomi olarak bakarsak, kriz yukarıda anlattığım gibidir. kriz yaşanırken sorun hissedilir ama sonra düzelir.
bir de kanser vardır. kanser insanı yavaş yavaş ya da iyiden iyiye hızlıca çökertir. başarılı bir tedavide bile kanserli insanın çok şansı yoktur. ölmese bile, kalan hayatının büyük ölçüde azaldığı açıktır. 60 yaşında kanser olan bir kimse, en iyi tedaviyi de görse 90 yaşını pek göremez. ilk kanseri geçse bile, birkaç sene sonra tekrarı görülür. bu kişinin hayatı artık hiçbir zaman eskisi gibi olamaz. yani hayatının bir önceki 10 yılındaki sağlığında asla olamaz. aha işte türk ekonomisi bu haldedir.
türkiye neden gelişmiş ülke değildir? eksikler nelerdir?
türkiye'de iki temel sorun vardır: sermaye ve üretim.
birinci sorun sermaye sorunudur. türkiye ihtiyacı olan hiçbir şeyi, kendi öz sermayesi ile yapamaz. çünkü türkiye'de sermaye yoktur. bunun en temelinde türkiye'de uygulanan tüketime dayalı ekonomik modelin, insanları tasarruftan uzaklaştırması geliyor. kimse insanlar ne kazanıyor da, ne biriktirsin demesin. bugün çin'de ortalama tasarruf oranı %45 iken, türkiye'de %15. çinliden de mi az kazanıyoruz? henüz değil.
biz harcamayı seviyoruz. biz çalışmak istemiyoruz, sadece harcamak istiyoruz. bu kültürel bir problem. akp de bunu çok iyi sömürerek, her kazandığımızı harcattı hatta kazanmadıklarımızı da borçlandırarak harcattı. şu anda türkiye'de 10 sene sonrasının parası harcanıyor. 450 milyar dolar dış borç işte böyle oluştu.
küresel dünyada, paranın milliyeti, dini yoktur. kendi sermayen yoksa, dışarıdan sermaye getirirsin. ama belli şartlarla. iki çeşit yabancı sermaye mevcuttur. ilki uzun vadeli doğrudan yatırım, ikincisi kısa vadeli sıcak para yatırımı.
uzun vadeli doğrudan yatırım, bir yabancının gelip ülkenizde şirket kurmasıdır, ortak olmasıdır. direkt iş yapmasıdır. bu tipte yatırımcı çok hassastır. istekleri nettir; uzun vadeli bir istikrar ortamı, hukuk devleti ve hukuki güvenlik, kalifiye işgücü, pazarlara ve hammaddeye kesintisiz erişim.
türkiye'de şu anda istikrar ortamı mevcut değildir. 2020'de dolar 20 tl mi olur, iş savaş mı çıkar, erdoğan ölüdüğünde yerine berat mı yoksa bilal mi geçer belli değildir.
türkiye'de hukuk devleti ve hukuki güvenlik de yoktur. rahip bir sözle tutuklanırken, deniz yücel bir sözle tahliye edilmektedir. kimse böyle bir yargı sisteminin insafına milyar dolarlık bir fabrika emanet etmez.
türkiye'de kalifiye işgücü de yoktur. olma ihtimali de azalmıştır. okumuş kesim yurt dışına gitmektedir. bu da içeride kalifiye adam bulma ihtimalini azaltmaktadır. içine edilen eğitim sistemi nedeniyle yeni mezunlarda kalite düşmektedir.
türkiye'de pazarlara ve hammaddeye erişim sorunu da mevcuttur. ambargo uygulanması riski mevcuttur. ayrıca komşularıyla ilişkisi gergindir. stratejik konumu şu an dezavantaja dönüşmüştür.
doğrudan yatırımı geçtik yani, gelmezler. peki kısa vadeli sıcak para nasıl gelir. aha bunları getirmek daha kolay. bunlar daha az şeye bakarlar: yüksek getiri ve hukuki güvenlik.
sıcak para yatırımı şöyle çalışır. adam 1 milyar dolar getirir, tl'ye bozdurur. gider onunla tahvil alır, hisse senedi alır. 1 yıl sonra karını alır, 1.5 milyar dolar yapar parasını ve gider. dolar tahviline koysaydı 1 senede 1.3 milyar dolar olacakken parası, 1.5 milyar dolar olduğu için de mutlu olur. işte yüksek getiri elde etmiştir.
türkiye yüksek getiri vaat etmiyor artık. adam geliyor 1 milyar dolar bozduruyor, 3 milyar tl'lik tl enstrümanlarına yatırıyor. 1 sene sonra tl'si 3.3 milyar tl ediyor. gidiyor dolar alıyor 600 milyon dolar ediyor. haydaaaa. biz 1 milyar dolar ile geldik, 600 ile çıkıyoruz diyor. bunu gören diğer sıcak para sahipleri de, beklersek biz de böyle batarız diyor. yeni gelmeyi düşünenler de hiç gelmiyor.
bunlar bir de hukuki güvenliğe bakıyorlar. bu da iki yönlü bir konu: 1-ambargo 2-hükümetin sermaye kontrolü yapması.
türkiye bu konuda da sıkıntılı. türkiye üzerinde abd yaptırımları başladı. ayrıca hükümetin sermaye kontrolü yani döviz varlıklarına el koyma, yurt dışına çıkarmayı yasaklama gibi şeyler yapabileceği konuşuluyor.
sermaye cephesinden türkiye bitmiş yani. 1 sene içinde bu sorunlar çözülür, 2 sene sonra ekonomi normalleşir diyebilen yok bu nedenle.
eski krizlerde olsa, sorun getirinin düşük olması olur mesela. basarsın faizin gözüne, 2 senede toparlarsın bütün dünyadan sermayeyi. ya da sorun hukuki güvenlikse, iki yargı paketi ile aşarsın bu sıkıntıları.
erdoğan yönetiminde ise sermaye yönündeki bu sorunların çözülmesi mümkün değil. hatta bu sorunlar daha da derinleşir. adam gidip çin'den kredi bularak falan sermaye sorununu çözeceğini sanıyor. bu kafaya yazıklar olsun.
yazının başında bir de üretim sorununa değindim. kısaca açayım.
üretimi insan yapıyor. türkiye'nin insani yapısı ne? çöp. geliştirmeye yönelik çalışma da yok. bizden mucit çıkmaz. doğru. imam hatipten ne mucidi çıkacak. papaz eriğini, imam eriği yapma mucidi amk.
yerli ve milli helikopter yaptık dediler, pakistan 30 tane sipariş verdi. abd izin vermediği için satılamıyor. meğerse motoru abd'den geliyormuş. ulan bu nasıl yerli ajsdhaksdhk
üretimde de durumumuz bu yani.
sermaye ve üretime dair bu sorunların çözülmesini geçtim, bu sorunların farkında dahi olan bir iktidar yok. bu nedenle yaşadığımız şey bir kriz değildir.
krizle ligden düşmezsin. türkiye lig kaybedecektir. g20'den düşecektir. bunun adı kriz değil, çöküştür. -
26 haziran 2018 chp önünde oturma eylemi
kılıçdaroğlu'nun başarılıyız, akp 7 puan kaybetti, vekil sayımız arttı, millet bize ana muhalefet olma görevi verdi şeklindeki devam konuşmasından sonra tamamen kendi inisiyatifiyle parti önüne gelen 7-8 genç oturma eylemi başlatmış.
bence de bu eyleme iştirak edilmesi gerekiyor. kk artık istifa etmeli. kaynak
***bilgilendirme***
bugün öğleden itibaren başlayan oturma eylemi için akşam saat 20 sularında chp genel merkezi önüne çağrı yapılmaktadır. herkesi ankara-söğütözü önündeki chp genel merkezi önüne bekliyoruz. #saat20dechpönüne
***bilgilendirme***
***lütfen dikkat***
bu eylem bir sivil inisiyatif olup, herhangi bir merkezden yönlendirilmediği için derli toplu bir plan olmaksızın gerçekleşmeye başlamıştır. ayrıntılara ve hareket tarzına ilişkin olarak bu entry güncellenecektir. teşekkürler.
***lütfen dikkat***istanbul için -
8 haziran 2018 m. ince bağdat caddesi mitingi
muharrem ince zeki adam.
farklılık dikkat çeker. gece mitingi diye bir şey çıkardı adam, gece miting yapıyor, binlerce insanı peşine takıyor. işte bu liderliktir.
bu liderlik yarın bir hile olduğunda ysk önüne çağrı yaptığında 50 bin kişiyi oraya toplar.
ihtiyacımız olan şey liderdi. bulduk. gerisi kolay. -
darbecilikten müebbet hapis alan 5 günlük er
ön edit: twitter'da bir kullanıcı, hikayenin doğru olduğunu, ahmet'in 5 günlük usta er olarak tutuklandığını doğrulayan bir tivit atmış. kaynak
1996 yılında doğuyor ahmet özdemir. bu satırları okuyanların çoğundan küçük bir kardeşimiz ahmet.
ahmet'in hayatı 2016'da değişiyor. o sene 1996'lıların çoğu üniversiteyi yeni kazanmışlar, hayatlarının tadını çıkarır halde, çoğu baba parası ile gününü gün ediyor.
ahmet özdemir ise 2016'da askere gidiyor, okuyamamış çünkü. neden okuyamamış? babası mevsimlik işçi, annesi ev hanımı. almanya'yı, abd'yi dize getiren devletimiz, ahmet'in babasına doğru düzgün bir iş verememiş ondan.
ahmet de mecbur ortaokul bitince çalışmaya başlamış. 14 yaşında başladım çalışmaya diyor. 2010 yılında yani. askeri vesayetin güya tarihe gömüldüğü, güya darbelerle hesaplaşılan yıllar. fetullah gülen'in mezardakileri kaldırıp akp'ye bastırın, evet'e bastırın dediği senelerde ahmet mecburen hayata atılıyor.
tabi sonradan görüyoruz ki, bugünün darbecilerinin yükselmesi için gerçek vatan evlatlarının zindanlara atıldığı yıllar aslında.
ahmet bu dönemde mecbur kalmış çalışmaya, ailesine destek olmaya ama ahmet şanssız çocuk. ailesinin durumu olmadığı gibi bir de engelli kardeşi var. yaratıcı ve hayat ona hiç de adil davranmıyor. ve daha sonra da davranmayacak ne yazık ki.
ahmet bu şartlar altında sanayide en ağır şartlarda çalıştı senelerce. devlet baba, bu çocuğunun ne şartlarda çalıştığını sormadı, merak etmedi ama ahmet 20 yaşına gelince onu askere çağırdı. ee vatan görevi beklemezdi. ahmet'in babası başbakan değildi ki çürük raporu ayarlasın ya da bedelli parası bulsun ahmet'e.
ahmet mecbur askere gitti. 2016'nın sıcak temmuz ayıydı. ahmet hayatında ilk defa istanbul'a geldi. 5 günlük askerdi. bir ay önce 2016 haziran'ında islamcı teröristler atatürk havalimanında terör saldırısı yapmıştı. atmosfer buydu.
15 temmuz cuma günü akşamı komutanları ahmet'in de bulunduğu koğuşu ayağa kaldırdılar. askerleri tam teçhizatlı olarak hazırladılar. kamyonlara bindirip sokağa çıkardılar. terör saldırısı var, güvenlik önlemi alacağız dediler.
tekrar edeyim ahmet 5 günlük askerdi, istanbul'a hayatında ilk defa gelmişti ve daha geçen ay istanbul'da büyük bir terör saldırısı olmuştu. bu koşullar altında ahmet'in bir boktan şüphelenmesinin imkanı yoktu.
komutanlar ahmet'i ve arkadaşlarını istanbul belediyesinin önüne getirdiler. ahmet hala terör saldırısına karşı tedbir alındığını sanıyordu. ama sonra halk geldi. ortalık karıştı. ahmet kimseye ateş etmedi. fetöcü komutanları kaçınca o da silahını belediyenin özel güvenlik personeline teslim etti ve gelen polislere teslim oldu.
emniyete götürüldü. işkence gördü. 30 gün gözaltında kaldı. avukat yok, ailesine haber vermek yok. insan haklarının ihlal edildiği bir dönem geçirdi ama bitmedi çilesi.
savcı ahmet'in ne er olmasına baktı, ne 5 günlük asker olmasına baktı, ne silahını ateşlememesine baktı. direkt tutuklamaya sevk etti. savcı da kendince haklıydı, serbest bıraktırırsam bana da fetöcü derler diye korkuyordu belki.
ahmet hakim karşısına çıktı. ne dediğini dinlemediler bile, matbu bir kararla tutuklandı. askeri kışla içinde hava kuvvetleri logolu özel üretim saatiyle yakalanan ilahiyat yardımcı doçenti adil öksüz'ün tarla bakmaya geldim savunmasıyla serbest kaldığı gün, 5 günlük er ahmet darbecilikten tutuklandı.
ahmet hakkında darbecilikten dava açıldı, ağırlaştırılmış müebbet istendi hakkında. avukatı yoktu. 14 yaşında çalışmak zorunda kalan bir çocuğun avukat tutacak parası nasıl olacaktı? baro bir avukat atadı ama zaten yargılamada avukata ihtiyaç yoktu, zira savunmalara itibar ediliyor gibi bir görüntü de yoktu.
ahmet 20 ayı hapiste sadece 2 ayda bir ailesi açık görüş yaparak geçirdi. mektup hakkı bile yoktu. mektup hakkı 20. ayda kendine verildi ilk mektubunu bir gazeteciye kullandı. bu mektubundan kısa bir süre sonra yargılandığı davada karar çıktı.
5 günlük er ahmet özdemir ve diğer er arkadaşları, darbecilikten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
darbecilikten tutuklanan 2. ordu komutanı adem huduti'nin 15 yıl hapis cezası almasından 2 hafta sonra çıkan bu kararda, 30 tane er darbecilikten ömür boyu ağır güvenlik rejimine tabi olarak hapiste tutulmaya mahkum edildi. (adem huduti sadece bir örnektir, belki ve büyük ihtimalle onun da yargılaması da hatalıdır)
bugün twitter'da gördüm ahmet'in mektubunu. içime bir şey oturdu. gözlerim doldu. bunca adaletsizlik, bunca gaddarlık, kaldıramadım. genç bir avukat olarak, ahmet özdemir'in bir abisi olarak onun hikayesini üç beş kişi duysun istedim. ve sana söz veriyorum ahmet, ama seni unutmayacağız. senin haksızlığa uğradığını tarihe yazacağız.
hayat sana adil davranmadı ahmet. 14 yaşında okulu bırakıp, sanayide 3 kuruşluk ustaların ağız kokusunu çektin, belki dayaklarını yedin. 20 yaşına kadar bu evlat ne yaptı demeyen devlet aldı seni zorla askere götürdü. bu da yetmedi, sınav sorularını çalan bir fetöcü komutanın emrine verdi. komutanın, vatan evlatları zindanlara atılırken, iktidar tarafından terfi ettirilen bir sünepeydi. bu adamın emriyle seni terör saldırısı diyerek darbeye çıkardılar. sonra o şerefsiz komutanların kaçtı. 5 günlük askerdin ahmet, istanbul'a bile ilk defa gelmiştin. kimse dinlemedi. fetöcüler hsyk'da hakimken büyük şehre tayin olmak için onlara yağ çeken adamlar seni sorgusuz sualsiz hapse tıktılar. sen hapse tıkılırken, adil öksüz serbest bırakılmıştı ahmet. avukat bile tutacak paran yoktu doğal olarak. gerçi tutsaydın da kimse avukatını bile dinlemeyecekti. orgeneralin darbecilikten 15 yıl aldığı yerde sana müebbet verdiler ahmet. bu uğradığın haksızlıklarda benim payıma düşen bir şey varsa, allah bana o paydan dolayı lanet etsin ahmet. sen de beni affet.
ahmet'in mektubu
müebbet alması
ahmet özdemir
edit: özel mesajdan da bir arkadaş, bir akrabasının da aynı durumda olduğunu yazmış. onun da mesajını paylaşıyorum.
"yazınızı okurken gözlerim doldu açıkçası. o müebbet yiyen erlerden biride benim akrabam. çocuk üniversitesini bitirdikten sonra askerlikte aradan çıksın evlenirim diyordu. altı üstü şöförlük yapıyordu, darbe gecesi üniformasını giymeden çabuk gelsin diye çağırmışlar, o gece öğrendik ki tutuklanmış. ahmet gibi onunda olaydan haberi yok, güvenlik tedbiri ile gidiyoruz diye götürmüşler."
edit 2: kaynak soranlar oluyor. bu mektup, posta yazarı gazeteci yazgülü aldoğan'a gelmiş. kaynak
bu ahmet özdemir'in müebbet aldığını da boğaziçi üniversitesi öğretim üyesi prof. dr. cem say duyurmuş. kaynak
prof. dr. cem say, fetö'nün kumpas davalarına korkusuzca direnmiş bir akademisyen. kaynak
edit 3: bazı mesajlarda, bu mektupta yazım hatası olmadığı, eğitimsiz birinin yazamayacağı iddia edilmiş. ancak sanırım bu arkadaşlar akp'li oldukları için yazım kurallarına pek vakıf değiller. mektuptaki hataları çıkardım.
*cezaevi bitişik yazılır
*o günü terör eylemi var diyerek kışladan çıkardılar = cümle düşük
*istanbula geldim = i büyük yazılmalı, a kesme ile ayrılmalı
*hiçbir bitişik yazılır
*istanbulda = i büyük yazılmalı, da kesme ile ayrılmalı
*o günü belediye binasındaki güvenliklerine silahımı verip teslim oldum = cümle düşük
*enğelli = engelli olacak
*er'im = e küçük, im bitişik olacak
*gelmek mi dedikten sonra soru işareti lazım
*ben ve arkadaşlarım size teşekkür ediyor = ben ve arkadaşlarım size teşekkür ediyoruz olması lazım.
*sayğılarıma = saygılarıma olacak
yani mektup profesyonel birinin elinden falan çıkmamış. ortaokul mezunu birisi böyle bir mektup yazabilir. gayet normal bir mektup.
edit4: özel mesajdan benzer bir olay daha geldi. paylaşıyorum: "benim de amcamın oğlu müebbet hapis cezası aldı tezkeresine 40 gün vardı, 22 ayda 7 mahkeme yaptılar yargılanan erlerin içinden birisi tahliye oldu o er akp'li ....'in hısımı nasıl adalet allah hepsinin belasını versin. diğer erlere 7'şer kez müebbet verdiler toplam 33 er. amcamın oğlu ve diğer 3 arkadaşının olaylara karışmadığı ve silahlarından ateş etmedikleri bilir kişi tarafından ve tanıkların ifadeleriyle mahkemede doğrulandı bu halde salınmadılar. ben sözlüğe bu konuyu taşıyamadım. senden allah razı olsun."
edit5: meral akşener bugünkü mitinginde müebbet ceza alan askeri öğrenciler ve erler konusunu gündeme getirmiş. kaynak
ince de cnn'deki programda bu konuya değinmişti. kaynak -
kraliyet ailesinin yayınladığı rte fotoğrafı
komplo teoristleri toplanın.
ingiliz kraliyet ailesinin, 1.6 milyon takipçili resmi instagram hesabı mevcut. bu hesapta aile adına paylaşımlar yapılıyor.
biliyorsunuz cumhurbaşkanı erdoğan da şu ara londra ziyaretinde. bugün de kraliçe ile bir görüşmesi oldu. görüşmeyi kraliyetin instagram hesabından bir fotoğraf paylaşarak duyurdular. ancak fotoğraf çok ilginçti.
fotoğrafta erdoğan, doğal olarak kraliçeye bir miktar eğiliyor. ortaya değişik bir görüntü çıkıyor. esas bomba ise arkada, duvardaki tabloda da çok benzer bir görüntüde bir at olması. baktığınız zaman anlayacaksınız. kaynak
bu kraliyet aileleri hep bir entrika, hep bir zehir, hep bir mesaj, hep bir üstünlük kurmak peşinde ya. iyi ki osmanlıları sürmüşüz de kurtulmuşuz.
edit: aşağıdaki bir mesajda*, kraliçenin başkalarını da bu tablo önünde karşıladığı söylenmiş. inceledim. bu adamların hiçbiri devlet başkanı değil. hemen hepsi büyükelçi. 1200 odalı bir sarayda herhalde devlet başkanı karşılama odası ile düşük seviyeli misafir karşılama odaları farklı.
araştırmaya koyuldum. en bariz örnekler abd ve rusya devlet başkanlarıdır diye girdim google'a.
obama'nın karşılandığı oda merkel
biraz daha arattım, kadın bütün devlet başkanlarını bu odada karşılamış. afrika ülkelerininkileri bile. kaynak kaynak 2 kaynak 3 kaynak 4
erdoğan'ın karşılandığı odada ise hep düşük rütbeli görevliler karşılanmış. google görsellerde "elizabeth receives ambassador" diye aratınca full bu odanın resimleri çıkıyor. kaynak
ilginç.
not: bu odada karşılanmış yarak kürek olmayan ülke başkanı fotoğrafı varsa, bana gönderirseniz onu da bu mesaja ekleyeceğim. ancak şu ana kadar ben rastlayamadım. erdoğan'ın karşılandığı odada itibarlı hiçbir ülke başkanı karşılanmamış gibi.
edit 2: bu odada en yüksek düzeyli olarak şimon peres ağırlanmış. bana gelen mesajlarda en yüksek o vardı. ab ülkeleri, rusya, çin, abd, kanada gibi g-8 klasmanındaki ülke liderleri bu odada ağırlanmıyor anlaşılan.
edit 3: arkadaşlar, olay erdoğan'ın eğilmesi değil. erdoğan'ın eğilmesi ile atlı tablonun oluşturduğu şaşırtıcı uyum ve bunun en iyi açıdan şak diye yakalanıp, tak diye resmi hesaptan paylaşılması. -
temel karamollaoğlu
sıfır baraj ittifakı ile partisinin vekil çıkarabileceği yerlerden garanti vekillik almak yerine cb adayı olma cesaretini gösteren adamdır.
hatta daha ileri gidelim. cumhur ittifakını kabul etseydi bakan olabilirdi temel dede. ama o makam mevki için değil, inandığı doğrular ve türkiye'nin geleceği için siyaset yaptığını gösterdi.
adam akp'den bakanlığı, saadet'ten banko vekillikleri reddedip, gidip tek başına cb adayı oldu. helal olsun sana temel dede. -
23 nisan 2018 tsk'nın meclisi terk etmesi
tsk'nın siyasallaştığını gösteren rezalet.
akp'li vekil konuşurken terk etse, burada askeri vesayet diye ağlayacak akp'liler şimdi bu işe bir kulp ararlar.
hdp'li vekil 5 dk önce "ermeni soykırı", "kürt illeri", "kürt kökenli değiliz kürtüz", "devlet kürt illerinde zulüm yapıyor" derken değil de, konuşma sırası iyi parti'ye gelince gerçekleşmesi de tsk'nın yeni hassasiyetinin ne olduğunu gösteriyor. vatan mı, makam mı?
bonus (bkz: 23 nisan 2018 rte'nin ysk açıklaması) -
23 nisan 2018 rte'nin tbmm'yi terk etmesi
tbmm'deki 23 nisan özel oturumunda sırasıyla akp, chp, mhp, hdp gruplarının konuşmasının ardından konunşma sırası iyi parti'ye gelince gerçekleşen hadise.
erdoğan ile birlikte devlet bahçeli ve binali yıldırım da salonu terk etmiş.
kaynak
ilginç bir konu daha var, erdoğan ayrılınca tsk komuta kademesi de salonu terk etmiş.
kaynak
siyasetin asla girmemesi gereken bir kurum olan tsk'nın, iyi parti sözcüsü konuşacak diye tbmm'yi, devletin en yüce kurumunu terk etmesi kabul edilemez. türk ordusunun tarihine sürülmüş kara bir lekedir.
hdp sözcüsü dahi konuşurken, demokrasiye olan saygısından en ufak bir hareket yapmayan türk askeri, iyi parti'den neden rahatsız oluyor?
bonus (bkz: tsk'nın 23 nisan şarkısını sansürlemesi)
bonus 2 (bkz: 23 nisan 2018 rte'nin ysk açıklaması) -
kız çocuğu evlenene kadar bakire olmalı
çok önemli bir açıklamadır.
genelde bekaret takıntısının kökeninin rızai olmayan ilişkiler olduğunu ortaya koyuyor.
zerrin özer, tecavüz mağduru olmasaydı yani bu konuda bir travma yaşamasaydı, sağlıklı düşünebilecek durumda olsaydı, böyle düşünmezdi. bunu da zaten itiraf niteliğinde bir açıklama olmuş. -
benzin pahalıysa neden bu kadar çok araba var
araba çok değil, yol ağı az ve karayolu ile taşımanın oranı yüksek demek lazım.
araba çok demek tamamen cahillik.
türkiye'nin nüfusu 80 milyon, araç sayısı ise 21 milyon. yani 4 kişiye 1 araç düşüyor.
almanya'nın nüfusu da 80 milyon, araç sayısı ise 45 milyon. yani bizim iki katımızdan fazla araç var.
neye göre türkiye'de araç çok?
türkiye'de yıllık satış rakamı 2017'de 950 bin oldu. almanya'da ise 2017'de 3 milyon 450 bin araç satıldı. yani neredeyse 4 katına çıkıyor.
türkiye'deki her yıl mevcudun %4,52'si kadar yeni araç satılırken, almanya'da %7,67'si kadar araç satılıyor. yani almanya'daki araç sayısı da bizden çok daha hızlı artıyor.
sonuç olarak türkiye'de araç falan çok değil, aksine az. ve daha da ilginci, türkiye'de araç sayısı artmıyor. aksine azalıyor. zira %5 büyüme, aslında küçülmedir. çünkü %5 büyüme, ancak 20 yıllık araçlar hurdaya çıkınca oluşan daralmayı karşılamaktadır.
ha ama bizde 20 yıllık araçların hurdaya gitmesi gibi bir durum yok. 1998 model arabaya hepimiz bineriz. fakir ülkeyiz çünkü. bu nedenle %5'lik artış, büyüme gibi algılanıyor. ama objektif kriterlere göre türkiye araç sayısının artmadığı bir ülkedir.
sokaktaki araç sayısı da çok değil, azdır. ortalama bir türk vatandaşı hayatının çok daha az döneminde bir arabaya sahip olmaktadır. aileden şanslı olmayan bir türk, 30 yaşından önce araba sahibi olması zordur. buna karşılık bir batılı 18 yaşından itibaren, part time kazandığı parayla bile otomobil alabilir.
peki araç sayısı az ise, yollar neden dolu? park edecek yer neden yok?
bunun sebebi açık, yolun ve otoparkın az. şehirlerin dar ve sıkışık.
istanbul'da şu anda şehir içi trafik iki aks üzerinden akıyor : tem ve e-5. şehrin nüfusu 20 milyon.
batıda ise bu büyüklükteki bir şehirde sayısını bilmeyeceğiniz kadar çok ana arter olur. mesela los angeles'ta 8-9 tane bu şekilde highway var ve bunlar hepsi 5 gidiş 5 geliş yollar.
ayrıca 20 milyonluk los angeles, 20 milyonluk istanbul'un en az 3 katı kadar alana yayılmış durumdadır. bu halde, senin aracın az olduğu halde, her yer araba gibi görünüyor.
daha basitleştirelim, 4 katlı bir apartmanda oturalım ve her katta 3 daire olsun. toplamda 12 daire var. apartmanın altında ya da arkasında otopark olmasın. apartmanın önünde, sokağa park ettiğinde ancak 4 araç sığar. bütün apartmanların önüne 4 araç çekse, sokak baştan aşağı araç çöplüğü gibi görünür. ama normalde aslında daire sahiplerinin sadece 3'te birinin arabası vardır. işte bunu türkiye'ye uyarla, durum budur.
bir de bizde lojistik olarak taşımacılığın karayoluyla yapılması da, zaten az olan yolları iyice dolduruyor. bu sebeple de araç sayısı fazlaymış gibi görünüyor.
türkiye'de almanya gibi her yıl 2.5 milyon araç satılsa. çok değil 2 sene sonra, şehirlerde gece 1'de bile trafik yaşanır. şu anda araç sayımız çok az ve buna şükretmeliyiz.