kolluk kuvvetlerinin, takip ettikleri aracı gözden kaçırdıktan sonra, hiç bir şey olmamış gibi, bağlı oldukları karakola dönmeleri bir tek bana mı garip geldi? dakikalarca sürdüğü belirtilen takip sırasında, emniyet güçlerinin, bu durumu merkeze bildirerek destek istemeleri ve kaçan aracın takibine birden çok emniyet aracı katılması gerekmiyor muydu? gerçekten de işletme sahipleri şansa yaşıyor; çünkü adamlar kendiliğinden ölmemiş olsa, ertesi gün gidip tekrar işyerini basacak, işletme sahibini vurup öldürecekti; ondan sonra da takibe katılan kolluk kuvvetleri rapor tutacak, biz önceki gün peşlerine düştük bunların ama kaybettik, ardını da bıraktık diye; yeminle şansa yaşıyoruz.
aegeus14 profili
-
haraç kesmeye çalışan 2 afganın kazada ölmesi
-
9 ekim 2022 kemal kılıçdaroğlu'nun abd ziyareti
recep tayyip erdoğan'ın, 2002'de, herhangi bir resmi görev ya da sıfatı yokken, akp genel başkanı olarak dönemin abd başkanı george w. bush, ulusal güvenlik danışmanı condoleezza rice, dışişleri bakanı colin powell ve a.b.d. savunma bakanı yardımcısı paul wolfowitz ile yaptığı temasları hatırlatan ziyaret. buyrun buradan izleyin lütfen:
https://www.youtube.com/watch?v=7-t4srzeley -
5 eylül 2021 brezilya arjantin maçı
brezilya'nın çadır devleti gibi yönetildiğini gösteren maç; gün içinde pcr protokolü sorunu yaşanmış ama neticede futbolcular sahaya çıkmış ve maç başlamış, derken, brezilyalı bir görevli maç oynanırken sahaya girip arjantinli futbolcuları kolundan çıkarıp sınır dışı etmeye çalıştı; taliban'ın yönettiği afganistan'da bile olmaz böyle rezillik.
-
erdoğansız türkiye hayal ediyorlar
sadece hayal etmekle kalmıyoruz, bunun için oy da veriyoruz ve milyonlarca kişiyiz.
-
7 aralık 2020 ankara belediye meclisi toplantısı
şuradan izleyebilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=oi1js8r3ifs
detaylı yazacağım editle birazdan olup biteni.
edit: cumhur ittifakı, büyükşehir belediye meclisinde, çoğunluk oy gücünü kullanarak, kimsenin aklına gelmeyen kurnazlıklarla, mansur yavaş'ı engellemek için elinden geleni yapıyor.
geçen hafta bütçe görüşmeleri yapılırken, 16.00'da başlayan son toplantıda, tüm ilçe belediye başkanları ile kimi meclis üyelerini uzun uzun ertesi sabah 07.00'ye kadar konuştular ve yeri göğü inleterek muhalefet yaptılar; bunu da yandaş basın ve sosyal medyayı kullanarak servis ettiler; buraya kadar tamam; demokrasinin cilvesidir; mansur başkan da, geçmiş dönemlerde melih gökçek dahil hiçbir başkanın yapmadığını yaptı; tüm konuşmalarda mecliste bulundu ve hemen hepsini sabırla dinledi, notlarını aldı; sonunda dedi ki; bu kadar eleştiriye bir sonraki toplantıda cevap vereceğim, 7 aralık, 11.00'de görüşelim; peki biraz önce ne oldu? şöyle oldu;
toplantı açılırken önce bir önceki toplantının tutanak özeti okunarak oylanır ve arkasından gündeme geçilir; bu kez tam tutanak özeti oylanırken, akp'li üye söz aldı; kendilerine gündemin geç ulaştığını söyledi, halbuki https://www.ankara.bel.tr/…urumsal/belediye-meclisi adresinden de görebileceğiniz üzere, gündem bu adreste bir kaç gün öncesinden yayınlanmıştı; tamam denildi; tam oylamaya geçilirken bu kez akp grup başkanvekili, mamak belediye başkanı murat köse söz aldı ve sözlü bir önerge vermek istedi, burada tartışma çıktı, görüşmelere 5 dakika ara verildi ve ardından cumhur ittifakı meclisi terk etti; peki neden böyle oldu; şu nedenle;
murat köse, mansur başkan, kendi sunumunu yapamasın diye gündemi değiştirmek istedi; buna da mansur başkan müsaade etmeyince, mızıkçı çocuklar gibi açıklamaları dinlememek, bunların gündeme gelmesini engellemek adına meclisi terk ettiler; şimdi ise toplantı tekrar açıldı ve başkan toplantıyı kapatarak, 9 aralık, 11.00'e toplantıyı erteledi; açıklamamı basın toplantısı olarak yapacağım dedi; bu kez murat köse meclise geri gelerek toplantıya devam edelim dedi; başkan da bunu kabul etmedi.
şu murat köse'nin yaptığı mızıkçılığı çocuklar parkta yapmaz oyun oynarken; mansur başkan yukarıdaki linkten canlı açıklamalarına devam ediyor. -
görevden af talebi
"görevden af talebi kabul edilmiştir." ifadesi şu demek, istifa olsa tek taraflı ve irade, istifa edene ait; halbuki içinde bulunduğumuz rejimde hiçbir yöneticinin kendisine ait bir iradesi olamaz; onlar göreve getirilir ve görevden alınmayı ancak talep edebilir; bu taleplerinin kabulü de onları oraya atayan iradeye tabidir.
-
metin feyzioğlu
bir barolar birliği başkanı düşünün ki meslek örgütünün yüzde altmışını temsil eden istanbul, ankara, izmir, antalya baro başkanları ile kanlı bıçaklı kavgalı ve çıktığı televizyon programında onları teröristler ile birlikte hareket etmekle suçluyor.
karar sizin. tarihe kapkara harflerle geçti ismi. -
havuzda haşemaya müsade etmeyen siteye para cezası
karar doğrudur ama eksiktir. madem ayrımcılık yasak; o zaman, sahil ve havuzların hiçbirisini kadın ve erkekler için olmak üzere de ayıramazsın; kimi tatil köyleri sadece tesettür ile güneşlenme ve deniz / havuza girmeye müsade ediyor; oradaki ayrımcılığı da kaldıracaksın; bunu yapabilir misin? hayır; çünkü senin derdin ayrımcılığı kaldırmak değil; dini yaşam biçimi, eğitimi ve yaşam biçimini, böyle inanmayanlara da empoze etmek.
-
20 kasım 2018 aihm'in selahattin demirtaş kararı
öncelikle, pkk eli kanlı bir terör örgütüdür ve umarım hdp, artık pkk güdümünden kurtulup özgür siyaset yapmaya başlar; yaklaşan yerel seçimler bunun için bir fırsattır.
gelelim meselenin özüne, türkiye artık bir hukuk devleti olmadığı için gereği yerine getirilmeyecektir.
http://www.diken.com.tr/…et-aihme-o-tazminati-oder/
size ne olacağını söyleyeyim; demirtaş hakkında devam eden diğer davalar var; bunların bazısından ceza da aldı ancak henüz kesinleşen olmadı; bunlar göreceksiniz süratle kesinleştirilecek; diğer davalarda da süratle mahkumiyet kararları çıkacak; sonra bu dosyadan tahliye kararı verilecek ancak dönülüp denilecek ki, aihm kararına uyduk ve bu dosyadan tahliye kararı verdik ancak hakkında diğer dosyalardan dolayı tutukluluk ve hatta kesinleşmiş hapis cezası var, bu nedenle çıkartamayız, kusura bakmayın.
burada atlanan bir önemli nokta var; yanlış okumuyorsam, aihm, türkiye hakkında ilk kez 18. maddenin ihlali dolayısıyla karar verdi; bu durum açık bir şekilde, tutuklamaların hukuki değil siyasi olduğu anlamına geliyor; mesajı anlamak istemeyenler için söyleyeyim; pratikte bu, türk mahkemelerinin bağımsızlığını kaybettiğini ve talimatla karar verdiği anlamına gelir; bir adım sonrası, türk mahkemelerinin, aihm tarafından bağımsızlığının kaybetmiş olduğunun genel kabulü ve bu mahkemeler tarafından verilen kararların, kesinleşme şartı aranmadan doğrudan aihm'ye taşınması anlamına gelir.
aihm, özetle diyor ki, türkiye'de ne olup bittiğini yakından takip ediyoruz, bizi kandıramazsınız, kararlar hukuki olmaktan çıktıkça ve türkiye aihm'nin yetkisini kabul ettiği müddetçe biz de kendi kararlarımız ve sonuçlarını ağırlaştıracağız. -
cumhuriyet (gazete)
öyle zannediyorum son gelişmeler konusunda en çok yorum yapmayı hak edenlerden bir tanesi benim; neden diyecek olursanız, sözcü ile birlikte cumhuriyet gazetesini, 1 ocak 2007'den bu yana aralıksız olarak, haftanın altı günü, parasını vererek satın alıyorum; sözcü'nün tirajının bu noktalara geleceğini ön görmüştüm; yüzbinlerce okur arasında bir gazete almış olmam pek bir anlam ifade etmiyor olabilir ama kimi zaman günlük ellibinin altına düşen tirajıyla cumhuriyet'i her gün parasını vererek satın alan kesime ait olmak önemlidir diye düşünüyorum.
düşüncelerimi ifade etmeden önce yıllara yayılan entrylerime bir göz gezdirin ve hdp / liberal çizgide olmadığımı, tersine izmirli yurtsever bir cumhuriyetçi olduğumu, perinçek tayfasından da hiç hazetmediğimi, sosyal demokrat görüşlere sahip olduğumu görürsünüz; bunları mecburen yazıyorum çünkü burada insanlar, yazılanı okumadan kimin yazdığına bakıyor ve niyet okumasının kralını yapıyor.
son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: bu son gelişmeler cumhuriyet'in tabutuna çakılan büyük bir çividir ve beni artık onbir yıllık parasını veren bir okur olmaktan vazgeçirmiştir; nedenlerini izah edeyim.
bugün artık özel haber adı verilen ve gazetenin kendi muhabirlerinin yaptıkları haberler dışında, tüm gazeteler yerli haberleri anadolu ajansı, dha vb. gibi bir kaç ajanstan alıyor; bunları iktidara olan yakınlığına göre sayfalarına yerleştiriyor; dolayısıyla hür basını takip etmek isteyen biz kesim için zaten bir elin parmaklarını geçmeyen gazeteler bakımından seçim yapabilmenin temel kriteri köşe yazarları oluyor. köşe yazarları bir gazeteye kimliğini veren asıl faktör; dikkat ederseniz, bu başlık altında cumhuriyet'in eleştirildiği ana konu mit tırları haberi vb. değil, daha ziyade, can dündar ile birlikte gazeteye gelen bir kısım yazarların varlığı.
şimdi bu noktada, çoğunluktan ayrılıyorum; orhan bursalı'nın başını çektiği bir kısım yazar grubu diyor ki bu gazetenin ilkeleri bellidir, aleyhinde yazamazsınız; bu dediğine ilkesel olarak katılıyorum; ancak bir ayrıma gitmek şart, yoksa bu genelleme bizi hatalı bir değerlendimeye götürür. ahmet altan, abdülkadir selvi, (zamanında) ekrem dumanlı, engin ardıç gibi ismi gazeteci ancak kendisi bir kesimin düdüğünü çalan adamları nuray mert, engin aydın, ahmet insel gibi akademisyen fikir adamlarından ya da ahmet şık gibi muhabirlik mesleğine sahip çıkan muhabirlerden ayırmak lazım; bu ikinci grubu sevseniz de sevmeseniz de entellektüel dürüstlüklerinden şüphe edemezsiniz; murat belge'yi de bu grupta sayıyorum; bu ikinci grubun düşünceleri bize bazen hitap etmese de bunları birilerinden para aldıkları için çıkar ilişkisi içerisinde yazdıklarını söyleyemeyiz; ya da ör. sevilay yılman gibi dedikodu yazarak para kazanıyorlar da diyemeyiz; dolayısıyla bunlar, bulundukları gazetenin entellektüel seviyesini, fikir yelpazesini zenginleştiren kişilerdir; bu kişilerin cumhuriyet'te bulunması gazeteye büyük bir değer katıyordu. artık öyle değil.
son gelişme ile birlikte çiğdem toker, özgür mumcu, tayfun atay da gazeteden ayrıldı; bu kişiler de mi numaralı cumhuriyetçi? yerleri nasıl dolacak? bizim apartmanın 75 yaşında bir yöneticisi var; tüm yeniliklere karşı çıkıyor; apartmanı belki koruyor ama o kadar, atılmayan cesur ve maliyetli adımlar nedeniyle, apartman her geçen gün içten içe çürüyor; asansörler ve kalorifer kazanı eskidi, umrunda değil, küçük olsun benim olsun diyor; cumhuriyeti ele geçirmek için erdoğan'a isimsiz ihbar mektubu yazacak kadar alçalmış olan meşhur kişi de böyle; nasıl chp'yi yıllar boyu, küçük olsun benim olsun diye yüzde 25'e mahkum ettiler ve onlarca seçim kaybetmelerine rağmen utanıp da gitmiyorlar, aynısını şimdi cumhuriyet için de yapıyorlar.
yazıklar olsun size ve yürüttüğünüz bencil politikaya; artık bir avuç akp / perinçek aşığı, bütün gün birbirine benzeyen köşe yazılarından on tane yazarsınız; bakalım okuyacak kaç kişi bulacaksınız? -
3 temmuz 2018 yılmaz özdil yazısı
bu ülkede solcular kadar kendi ayağına sıkan bir başka kesim daha yok; yılmaz özdil, seni seviyoruz ama yeter; muharrem ince, sol kesimin son zamanlarda çıkardığı, topluma umut veren önemli bir lider; her insan hata yapar, bu adamın üzerine gitmekten artık vazgeç; sevapları, günahlarından fazla; nihat genç, iyi parti'yi diline doladı, ali türkşen'den cevabını aldı, sen de cevabını ince'den aldın, yeter uzatma.
-
ikea'da satılan mantar kapaklı sürahi
(bkz: derdini sikeyim diyeni sikeyim)
gayet de yerinde bir tespit ve şikayettir; on numara su sürahisi bu hata yüzünden kullanılamıyor. -
kadın siniriyle mücadele
gençken insan uğraşıyor ediyor durum düzelsin diye ama kırk yaşına gelince hiç çekilmiyor arkadaş.
hanım diyor ki beni sen delirtiyorsun, sana o yüzden bağırıyorum; tamam da arkadaş, benim de öfkelendiğim zamanlar oluyor, bugüne kadar hiç sesimi yükseltmedim sana, saygımızı kaybetmeyelim diye tek kelime argo söz kullanmadım, bu nasıl oluyor? tasvip etmediğim birşey olunca, kılıçdaroğlu modunda "doğru bulmuyorum" diyorum ama tüm evliliğimiz boyunca hiç bir falsom olmamasına rağmen, mesleki kurstan tanıştığım bir bayan sabah whatsapp'tan bir kitap indirimi ile ilgili mesaj atınca benim ne zamparalığım kalıyor, o günahsız kızın ne orospuluğu; kursa hatun bulmaya gitmekle suçlanıyorum, evde sabahın köründe bağırış çağırış kıyamet kopuyor; ağzımı açıp bir şey söylemeye kalksam "zeytinyağı gibi üste çıkmakla" suçlanıyorum; bu nasıl oluyor?
perşembe gecesi evde, cuma sabahı beşe kadar çalışmış, hazırlanıp sekiz uçağı ile antalya'ya gidip duruşmalara girmiş öğleden sonra ankara'ya dönüp toplantıya katılmış, oradan zorunlu bir yemekli çalışmanın ardından gece onbirde yorgun argın eve girmişim; ayağımda on sekiz saattir aynı çorap daha dururken "ben evde çok sıkıldım, bunaldım" diye trip atıp, kavga çıkartmak neden?
bu başlığın ilk entrysi çok doğru; ben dahil biz erkeklerin çok kusuru, günahı vardır elbette; kadına şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez ama kadının erkeğe şiddetinin de konuşulması lazım.
çevremde iyi eğitimli, sosyal durumu düzgün arkadaşlarıma bakıyorum; efendi adamların ağzına ediyor kadınlar; buradan elbette kadına kötü davranılsın mesajı çıkmasın ama bir kadın, erkeği eline geçirdi mi kedinin, yumakla oynadığı gibi oynamaktan çekinmiyor arkadaş; hele bir de evlilik olursa önce arkadaşlarından, sonra ailesinden koparmaya, yerine kendi ailesi ve arkadaşlarını koymaya çalışıyor; akşam evde erkeğin istediği dizi bile izlenmiyor; eş baskısı nedeniyle acun'un programlarını izlemekten kurdeşen olan arkadaşım var; karşı çıkmaya kalktığında karısı öyle bir kıyameti koparttı ki çocukcağız sırf ağzının tadı kaçmasın diye yıllardır hafta içi hemen her gece aptal programlardan kendisi aptallaştı.
ortalama türk kızı ve kadınının, evlilik ile tavan yapan, bir erkek ile birlikte olduğunda neler yapması gerektiğine dair çok kötü hazırlanmış bir ön programı var; sevgililik, nişanlılık ve evlilik, kadın için mülkiyet ilişkisi üzerinden yürüyor; erkeği sahiplenmek, onun hayatını sahiplenmek, dünyasını onunla sınırlamak, öyle ki ne kendisi ne de erkek için nefes alacak en ufak bir boşluk bırakmamak; herşeyi birlikte yapmaya çalışmak, erkeğe bir mahremiyet alanı bırakmamak; saat başı arayıp kontrol etmek; sosyal medya hesabı açtırmamak, açtığı varsa sürekli kimlerle arkadaş olduğu ve paylaştıklarını takip etmek (bu arada kendisi ınstagram başta bir yığın sosyal medya sitesinde fink atmak) erkeğin, arkadaşları ile birlikte arada bir vakit geçirmesine engel olmak, es kaza program yapmışlarsa sürekli arayıp mesaj atarak trollemek; sürekli bitmez bir ilgi beklentisinde olmak, yoksa trip atmak; çok mu yazdım? bence az bile.
bizde ne erkek çağdaş bir birey olabiliyor ne kadın maalesef; birey olamayan erkek, kadına fiziksel şiddet uyguluyor, birey olamayan kadın da erkeğe psikolojik şiddet; ikisi de kabul edilebilir şey değil ve özellikle kırk yaşında hiç çekilmiyor. -
eğitimli suriyelileri almanya'nın kapması