polisin arkasından tokat atan akraba evliliği mahsülü galata dream yazan otelde kapıcı olarak çalışıyor. burada belki kendisine o otelde muamele çektirmek isteyen zafer partililer vardır.

kürdistan dediği yer de eski bizans imparatorluğu daha öncesinde de roma imparatorluğu. güçlü olan savaşır alır. sizin gibi terörist saldırılar yapıp masum insanları öldürenlerin devlet kurma hakkı yoktur.

kürdistan diye bir yer olmadı. büyük selçuklu devleti oldu, anadolu selçuklu devleti oldu, osmanlı imparatorluğu oldu ve küllerinden türkiye cumhuriyeti doğdu.

suriyeli'ye, afgan'a, afrikalı'ya gösterdikleri hoşgörünün kırıntısını ülkesi için endişelenen 21 yaşındaki bir türk çocuğuna göstermeyen herkese yazıklar olsun dediğim vahim olay.

lakin sen rahat ol ege, bu topraklar'da şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok!

hic unutmuyorum tek başıma ilk gittiğim zamanlardı 19-20 yasında var yokum pek paramda yok eskiden bu piçler ağız birliği yapıp tek fiyat vermiyordu aralarında daha ucuza satanlar oluyordu. kumpirleride güzeldi yalan yok. önlerinde gezerken hepsi böyle bagırıyor yine öküzün biri dur dur gitme dedi oyaladı beni, o sırada baska müsterilerde geldi benim önüme geçtiler.

bende o sırada biraz tüyer gibi diğerlerine bakmaya gittim o öküz hayvanoglu hayvan tam alacagım yere geldigimde siparisi verirken sipariş verdigim kadına bagırdı oradan, ona vermeeeğğğ ona satmayacaaaksaaaan, kumpircidr korktu veremedi korkusundan kadın. cok utanmıstım hayvan oglu hayvan ya. gittim sahildeki kafetarya lokanta tarzı mekanda yemiştim bende.

tamamen doğulu ahlaksız hayvanların elinde olan yerlerden biri gitmeyin yemeyin aç kalıp belki insan olur hayvan oglu hayvan olanları…

geçmişin pişmanlığı, geleceğin kaygısını karşılarken; yaşanılan anın hissizleşmesi.

keşke şeriat gelse de ilk seni taşlasak diyeceğim bir din müptezelenin açıklamalarıdır...

zamanında basit bir nasır için beni genel cerrahi dokturu bu siğil diyerek cildiyeye sevk etmişti. doktor hanım siğil mi nasır mı anlamadı. ayağıma yayılmasın diye dondurucu sıktı ve krem yazdı. 15 gün sonra gel dedi gittim yine dondurucu sıktı. 15 gün sonra gel dedi gittim yine dondurucu sıktı. hocam bu çok ağrıyor, zonkluyor hatta yeri geliyor uykudan uyandırıyor bu başka şey olmasın dedim. belki bir şey batmıştır ortapediye git dedi. en son eczaneden 10 liraya nasır bandı alıp yapıştırdım.
nasır yumuşayınca kesip attım ve düzeldi. velhasıl siğil ve nasırı birbirinden ayıramayan bir cildiye doktoru ile aylarca muhatap oldum.

doğru bir tespit.
malesef erkeklerin çoğu içki masalarında çeşitli kadınların mezesi olmuş durumda.
düşünsenize hanımlar, karşınızdaki adama bakınca, pembe panjurlu evde 4-5 adet çocugunuz ve beyinizle yaşama hayalleri kurarken, size bu hayalleri kurduran erkek alemlerde ortalıklara atmış vücudunu, rakının yanındaki kavun gibi emdirmiş kendini ve dilim varmıyor söylemeye ama belki de evet belki de uyanmış sabah bir kadının yatağında ve hatta o sabah giymiş cırıl vücuduna kadının gömleğini.
midesi geniş hanımlara lafım yok, lakin ben, mezhebigenişgiller familyasından olmadığımdan böyle bir adamı koluma takıp da namusum diyerek gezdiremem, erkeğimsin diyerek alnından öpemem. kim bilir o alın nerelerde gezinmiş(wtf?) , o dudaklar nerelere değmiştir, o surata kimler kimler oturmuştur. öğk, kusucam glb.

ciddi ciddi 700 lira falan diyenler var. kusura bakmayın ama bu parayı sadece saç tıraşına vermek için ağır derecede keriz olmak lazım. özel hastanede muayene parası lan o... taşşak mı geçiyorsunuz oğlum siz?

allah'ın berberinin boş boş makas şıklatmaktan başka ne kabiliyeti, ne eğitimi var ki doktorla aynı parayı talep edebiliyor?

alışverişinizi küçük esnaf yerine internetten yapın, çok acilse avm'den alın.

şu küçük esnaf denilen organize oluşum, az kazanıyoruz ayağına yıllardır fiş kesmeden, raf ömrü azalmış dandik ürünleri tozlu tozlu satmaya çalışan uyanıklardır.

vergi vermez ama dükkanına türk bayrağı asar. öyle de vatanseverdir. işgaliye ödemez ama dükkanın önüne çöp kovası bırakır ki kamu alanını ondan başka kimse kullanamasın. mal gelecek birader devam et.

saka gibi bir toplum olduk, o kadar uzucu ki bu hale gelmemiz. hadi twitter'da yazilanlari gectim, eksi sozluk'te bile bu toplum mikrobunu oven kisilerin oldugunu gormek memleket adina o kadar uzucu ki.

fas'a giden kadina sanal recm uygulayanlar, "reis'in verdiği guven saka mi" deyip muhalif oldugunu iddia edenler, biri bir fikir ifade ettigi icin hapse atildiginda "devletimizin yanindayiz" diyip yine ayni zamanda muhalif takilanlar, sekuler bir dunya gorusune sahip olmalarina ragmen irkciligi yuceltenler ve utanmadan ovunebilenler, sokak kopegi sorununun tek cozumunun sirayla hepsini vurup oldurmek oldugunu dusunenler, "kadinlar boyledir aga, hepsi bes tane erkegi idare ediyor, zengin olmayan erkege bakmiyor" falan diyenler... daha bircok ornek daha sayarim. hepsi nasil ayni kisiler olabilir yahu?

tum bu yazdigim seyleri ayni anda dusunen, hepsine katilan ve hakli olduguna inanan bir stereotip nesil yetisti son birkac senede, inanabiliyor musunuz? topluma yayilan bir hastalik gibi cok kisa bir surede koca bir kitle olustu turkiye'de. dunyayla karsilastirdigimizda egitim seviyesi olarak ilerlememiz ve daha modern bir insan tipi olmamiz gerekirken nasil bu kadar rezil bir hale gelebildik bir anda?

dindar ve ahlakli toplum yaratilmaya calisilirken gelinen noktaya bakar misiniz? ahlaksiz bir toplum yaratilmaya calisilsa bile bu denli buyuk bir toplumsal curume ile karsi karsiya kalmazdik. yazik turkiye'nin genclerine, gelecegine...

aylık 7000 tl fatura harici ödemem var. şanslıyım kira vermiyorum ama bu borç kirada oturmamama rağmen çıktı. param olsaydı bu 7000 tl ile farklı şeyler yapardım. en basiti yakın zamanda işsiz kaldım. işsizlik maaşı hakkım var fakat bu borç nedeniyle işsizlik maaşım yetmeyecek. 2 ay içinde apar topar iş buldum. borcum olmasaydı en azından kışın ayazında evde takılır, baharda iş arardım. acele etmek zorunda kalmazdım. inşallah iyi bir yerdir, yarın başlıyoruz bakalım, ya nasip.

derin temizlik yapmaktan nefret ediyorum. daha fazla param olsaydı haftada 1 evimi temizletirdim. akşam eve geç geleceğim, yemek problemi olacak. en azından bir komşumla anlaşır, ondan bana ev yemeği yapmasını isterdim. bunu yapan insanlar var, süper fikir bence. 10 yıllık elektrikli süpürgem var, her kullanım işkence gibi. doğru düzgün bir süpürge alırdım.

ehliyet ve araba alırdım. önceden benim param olmadığı için, şimdi de borçlarım yüzünden ehliyet alamıyorum. zoruma gidiyor 37 yaşında hâlâ araba kullanamıyor olmak. konforu kısmına hiç girmeyeyim.

tamamlayıcı sağlık sigortam yok. özel hastanede muayene masraflı. bir rahatsızlığım olsa haftaiçi izin almam gerekecek. biri muayene diğeri sonuç gösterme için kısa süreli olmak üzere.

bu saydıklarım çok basit şeyler, öyle görgüsüzce şeyler değil. yoklukları da ciddi konfor eksikliği ve bundan kaynaklı huzursuzluk yaratıyor. bütün bunlarla aramdaki tek engel de para. haftasonu bir günümü temizliğe ayırmak zorundayım en basiti. her sabah min. 30 dk erken kalkıp evden çıkmam gerekiyor ki vaktinde işe varabileyim. eve dönüşümse 45 dk daha geç. çünkü metrodan indikten sonra ringe binmek zorundayım, o da yakalayabilirsem. normal koşullarda boşluğa bakarak bile iyi hissedebilen bir insanken paradan kaynaklı insani koşullarımın yetersizliği beni sürekli bir şeylere yetişme kaygısı taşıyan ve bir şey yapmasa bile bunun yorgunluğunu yaşayan bir insan haline getiriyor. al sana huzursuzluk.

kaygılı insan yaşamdan keyif alamamaya başlar malesef. paranın huzuru getireceği garanti değilse bile parasızlığın huzuru alıp götürdüğü garanti. insanlara ellerindekilerle mutlu olmadıkları yönünde sallarken işe bir de bu yanından bakın.

cumhuriyetin kurucu partisi chp'nin başındaki özgür özel şeyh, şıh peşinde koşuyorken, meral akşener'den hala hilafete karşı ses çıkmıyorken zafer partisi ege akersoy'un avukatlığını üstlenmiş.

"1 ay sonra mezuniyet sınavları olan gencecik bir mühendis adayını bugün metris cezaevine gönderip bu vatana küstürmenize izin vermeyeceğiz.
babası ile görüştüm ve ege'nin avukatlığını üstlendim.
türk evlatları da sahipsiz değildir!
@zaferpartisi @umitozdag" tweet

tck 309
hilafet isteyenin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

bana ikinci bir erkeğe izin veriyorsa neden olmasın…

edit: üstüme kuma getirmeye kalkan erkeğe ben de başka erkek getiririm… neden olmasın ki dışarıda başka adam mı yok? yoksa açık ilişkinin meraklısı değiliz.

fenerbahçe ve galatasaray’ın ne denli haklı olduklarını ispattan başka bir işe yaramayan paçavradır. başlık altında organize algı operasyonu yapan hainlere kanmayın.

belgenin kendisine bakalım:

1. kulüpler tarafından tff’ye verilen “sözlü” vekaletten bahsediliyor. sözlü vekalet ne? bunun belgesi nerede? ne bu lakayıtlık? oldu o zaman… ben de istediğim haltı yedikten sonra “sözlü vekaletim vardı” der geçerim. ahlaksızlar.

2. paçavraya göre sonraki anlaşma tff ve suudiler arasında olmuş. kulüpler işin içinde yok. tff alenen değerlerimizi para karşılığı araplara satmış. kulüplerin haberi yok. zaten neden olsun ki? bu maç başakşehir ve trabzonspor arasında da olabilirdi. bu bir tff organizasyonu.

3. kulüpler işin aslını öğrenince muhtemelen diyor ki, “abi siz naptınız? olmadı ülkeyi satsaydınız.” ve… maça çıkmıyorlar. değerlerimizi koruyorlar. elin arabına yüz yıllık cumhuriyetin gerçek kurucusunu, sembollerini peşkeş çekmiyorlar.

bu kadar basit. bu paçavra da aynısını yazmış.

bir de bonus..

4. özür diler gibi “cumhuriyetimizin yüzüncü yılı arap kardeş, izin ver de marşımızı dinleyelim…” tandanslı bir cümle var ki, okurken ben utandım.

şu paçavrayı yazmaya, yaymaya utanır insan. ama nerede? meşin gibi surat var hepsinde. yuh hepinize. koca bir yuh. benim ülkemi temsil etmiyorsunuz.

hiç aşamasında.

kazanırsam, kaybederim.

ekonomi sıçtıkça ilgiyi başka yerlere çekmenin yollarını arayan yapının son rezilliğidir.

bir madalyayı hak etmiştir. 3. tura çıktıgına göre :))

bu tip operasyonlar hep olur ama istihbarat raconuna göre medyaya yansımaz, yansıtılmaz. bunun medyaya yansımasının nedenlerine bakmak lazım.

survivor'in kendisi taner tolga tarlacı idi.

adada tarzan misali takılıyordu. reis biraz şanssız biraz beyinsiz olduğu için acunla sorunlar yaşadı ve yol verildi. boyle bir insan evladı survivor tarihinde ve türk tv tarihinde gorulmemisti.

herkes programi taner için izliyordu. acun kendisi yerine başka birisini koyamadığı icin kendi tanerlerini yaratmaya calisti. ama bunlar boş. taklitler aslını yaşatır.

"eğer ben joker değilsem bütün dünya alem beni siksin, gabrak garides bummm auuuvv yeaahh gabrak bummm gta gay tony daner"

-taner tolga tarlacı

yolcu ve mürettebatın kurtarıldığı kazadır.

adamların kriz yönetimi gerçekten muazzam.

bir aktroll tarafından servis edilmiştir.

madem kamera karşısına geçti ben bir muhalif olarak bu pozu neden bir aktroll servisi ile öğreniyorum amk?

prof da olsan içindeki çakal esnafa engel olamıyorsun işte böyle

ruh halinizi olumlu etkiler. instagram ve benzeri uygulamaların birkaç problemli yanı var:

- her şeyden önce bu kadar gelir adaletsizliğinin yaşandığı dönemde satın aldığınız şeyleri, gittiğiniz mekanları, ayrıcaklıklı yaşam tarzınızı paylaşmanız pek etik değil. biri kirasını çıkaramazken diğeri sürekli tatilde. bunlar aynı arkadaş çevresi içindeki kişiler. mesela benim de durumum iyi. çok da tatile çıkıyorum ama nadiren paylaşıyorum. o da çok ilginç bir şey olursa. sorumluluk duygusu içindeyim. iphone 15 pro max almış biri. kutuyla story atıyor. ne gerek var şimdi buna? milleti bok gibi hissettirmek istemiyorum. mesela bu başlığın yılbaşından hemen sonrası trend olması da tesadüf değil. demek ki birileri eğlendi de story attı birileri de eğlenemedi sadece izledi ve canı sıkıldı.

- sürekli iyi yaşadığınızı kanıtlaman gerektiği hissi yaratıyor. nappo'da pizza yememişsindir sen çünkü hiç story atmadın. böyle bir mantık var ne yazık ki. kocanızı/sevgilinizi paylaşmadan sanki sağlıklı bir ilişkiye sahip olamayacakmışsınız gibi davranıyorsunuz. sanki millet aaa kavgalılar galiba, hiç story görmedik diyecek gibi hissediyoruz. tatil fotosu atmayan sanki hiç tatile gitmemiş ya da hiç konser fotosu atmayan kişi hiç konsere gitmemiş gibi davranıyoruz. çok sağlıksız. ve en kötüsü de anı yaşamayı kaçırıyoruz tüm bunları belgelendireceğiz diye.

- privacy olayı. şu an çok dert etmiyoruz ama yüzünüzü generate edebilecek yapay zeka modellerine veri sağlıyorsunuz. çok düşük ihtimal ama porno videonuz bile çıkabilir o kadar veriyle.

- gereksiz tüketime özendirmesi. sırf foto atabilmek için mekanlara giden, orayı burayı gezen insanlar biliyorum. hatta 15 bin liralık telefon işimizi görebilecekken daha iyi fotoğraf çeksin de insta'da iyi çıksın diye telefonlara tonla para veren insanlar var. galaxy a54 neyimize yetmiyor da indie film maker gibi iphone 15 pro max alıyoruz? parası olan alsın tabii. fakat kredi çekip telefon almak?

- zamanınızı çalması. telefonunuzdan bakabilirsiniz ne kadar zaman harcadığınıza.

tacizci sahte hoca dosyası

(bkz: merkezcil kuvvet)
(bkz: kütle çekim yasası)

bunları lisede, belki ilkokulda her birinize öğreten hocalarınız şu halinizi görse neler söyler düşünemiyorum.

1. dünya hiçbir yere düşmüyor, güneş tarafından bir kütleçekim kuvveti ile çekiliyor, tekrar (bkz: kütleçekim yasası)

2. bir yeri hedefleyip ıskaladığımız falan yok (bkz: kepler yasaları), kendi halimizde yörüngesinde takılan bir gezegendeyiz

3. bu ne bilimsizliktir^*

bunlardan birini birkaç sene önce ben kaptım, sıkı sıkı tutuyorum kaçmasın diye. facebook'u falan da sevmez. zaten bu yüzden aşık oldum ona. reelde tanıştık tabii ki.

edit: "instagram kullanmayan erkek çirkindir." diyenlere haberim var. benim bildiklerim arasında hep çirkin erkekler kullanıyor. güzel erkek, aşk hayatı instagram'a kalacak kadar çaresiz olur mu yaa? reelde peşlerindeki kadınlarla başa çıkamayıp sosyal medyadan kaçıyor onlar.

polis gözetimi altındaki bir vatandaşa şiddet uygulayarak kamu düzenini bozduktan sonra elini kolunu sallayarak aramızda dolaşan şahıs.

anayasa değişikliği için gerilim bilerek tırmandırılıyor. bu akşam, chp'nin meclise soktuğu dinci partiler hilafet bayrağı açan adama sahip çıktı. bu dinciler chp sayesinde milyonlarca lira hazine yardımı alıyor. chp bunları maaşa bağladı. günü gelince anayasa değişikliğini akp ile birlikte yapacaklar ve görevlerini yerine getirecekler. meclis seçimlerinde chp'ye oy verenler neye sebep olduklarının farkında bile değil... "hilafet bayrağı değil, kelime-i tevhid" diye kıvırıyorlar. hilafet için diyemiyorlar. hilafet biatla gelir çünkü. bunlara biat eden yok. kıvırmak zorundalar. mekke'ye vizeyle giren adamı halife yapmazlar.

hani nerede phd tayfanın masallarına konu ettiği "alt right", "türkçülüğe sırtını dayayan" hükümet? hani rejim kendini türkçü-milliyetçi bir çizgiye dayamıştı? türk bayrağını savunanın tutuklandığı yerdeki rejim nasıl türkçü oluyor? hani ülke türkçülüğe uygun yönetiliyormuş ya, masalı kesip bir anlatsınlar bakalım nasıl bir yönetimmiş o. işte akademi ve basın, bu masalları anlatan çapsızların örgütlendiği yerdir. yalnızca foncu kesimden söz etmiyorum. network'e sadece phd tayfa değil, türk düşmanı dinci gruplar da dahil. türk'üm demeniz bunlarda kaşıntı yapar. şimdilik "ben de müslüman türk'üm" diyorlar. yemeyin.

ayrıca tüm aktroll tayfanın, konu cumhuriyet ve devrim kanunlarının korunması olunca akıllarına ümit özdağ'ın gelmesinden tarifi imkansız bir gurur duydum.
verdiğim oy konuşuyor: görsel

t: tutuklandığı haberi gelen genç.

elinde o bayrakla hilafet diye bağırmıyor musun? tevhid bayrağı olmuş, hilafet bayrağı olmuş, suud bayrağı olmuş beni ilgilendirmiyor. beni ilgilendiren o mitinglerin filistin için değil, ülkemdeki rejimi değiştirmek için olduğunu biliyor olmam.

edit : https://www.birgun.net/…i-islem-baslatilmali-495394

yalan değildir. araplar, halifelik osmanlı'ya geçtiğinden beri-ki bu yavuz sultan selim dönemine tekabül eder, türklere düşmandır. ve günümüze kadar defalarca ihanette bulunmuşlardır. yok din kardeşi, ümmet vs. bunlar da yalan yani.

ege attığı yumruğun ardında durur. varsa cezası gocunmaz çekmekten. ama arapçı bir terör militanı asla kancıkça saldırısının ardında durmaz. zırlayacak illa bir şey bulur. kendini haklı çıkarmak için götünü de yırtar. yüzüne sofra bezi sarar hollandaya kaçar. ama asla yaptığının arkasında durmaz. hamasçının akibeti ne olur bilemem ama tespiti önemli. bu sebepten başlığı açan duyarlı vatandaşa teşekkür ederim.

edit
egenin cvsini bulup afişe etmişler. tivıtırda abdül quillam falan diye bi tane yobazbaşı var. hedef göstermiş aklınca. egeye dünden beri yağmur gibi yağan destek göstermiştir ki türk milletinin bedenini arapçı dinin virüsü ele geçirememiştir.

arap petrol baronlarının parası için meydanlara toplanan azgın azınlıklar türk milletinin enfekte olmuş az bi kısmından başka bir şey değildir.

arapçı masonik örgütlenmelere çetelere karşı türk milletinin evlatları da elinden geleni yapıyor. bu sabah bir vatan evladından egeye türk polisinin yanında saldırmaya cüret eden hamasçının (şahıs tespit edilmiş o işletmenin adı kaldırıldı) adlı bir otelde çalıştığı bilgisi geldi. duyarlı vatandaşlara yeniden teşekkür ederim.

türk milletinin eli armut toplamayacak.

asgari ücret artınca sadece kasadaki kasiyerin maaşı artmıyor arkadaşlar. o marketlerin sattığı ürünlerin üretimindeki tüm işçilik paylarının maliyeti artıyor. ve evet rafta hali hazırda üretilmiş ürüne de aynı zammı yapmak zorunda çünkü yerine koyma maliyeti (yani işletme sermayesi ihtiyacı) denen bir şey var.

zekilik kavramını şeytanlık,dedikodu,fesatlık için kullanıyorsa doğru önerme. kültürel anlamda yükleme yapıyorsa yanlış önerme. inanın aptal bir kadın hiç çekilmiyor.

tıklamayın.

http://edevlet-kapisi.com/ a yönlendiriyor.

phishing sitesi yani.

gerçek https://giris.turkiye.gov.tr/giris/ site bu.

anlamadığım bu adamlar nerdeyse tüm tr'ye yollamışlar aynı anda.

kişisel bilgilerimiz kucaktan kucağa maşallah.

en önemli sebeplerinden biri de çağın hastalığı olan üşengeçlik ve yalnızlıktır bence. gençler artık üşengeçlikten ve odaklanma problemi yaşadıklarından dolayı oyun oynamak yerine oyunu oynayanı, yalnızlıklarını bastırmak için ise video izlemek yerine video izleyen yayıncıları izliyor. videolara bu yayıncılarla birlikte tepki verip birlikte eğlenmeye çalışıyorlar. alışın artık böyle şeylere, teknoloji geliştikçe yeni nesillerin daha berbat bir hayatı olacak.

öncelikle 9-5 olarak bahsettiğim sistem, 9-6, 8-5, 8-6, ve daha fazla saatli işleri de kapsamaktadır. sen 9-5 çalışıyorsan çok şanslısın laf etme diyenler için bu açıklama.

9-5 sisteminin kağıt üzerinde vaadi şudur: bana 9'dan 5'e kadar (ya da sizin iş süreniz ne kadarsa) çalış, geriye kalan zaman senin hayatını yaşamana yeter de artar bile.

9-5 sonrası 5-9 diye bir algı yaratılıyor, iş bittikten sonra insana hayatını yaşaması için kalan süre bu. fakat biz bu 9-5 gibi zaman aralıklarını hesap ederken 9-5'i gerçekleştirmek için harcanan zamandan hiç bahsetmiyoruz. işe hazırlanmak, gelmek, işten geri gitmek tekrar eve hazırlanmak yaşadığınız yere göre bazen günde 3 saate kadar zaman öldürüyor. mesai bittiğinde kimse evine ışınlanmıyor, zaten artık mesai sonrası fazladan çalışmak bir norm olmuş. diyelim ki siz 8 saat çalıştınız ve 2 saat de arada hazırlanma, işe gidip gelme ile çöp edildi. günde en az 10 saatlik bir bloktan bahsediyoruz.

diyelim ki, iyi ihtimalle eve 7'de döndünüz. kendinize 4 saat civarı bir vakit kaldığını düşünüyorsunuz. fakat bu muhtemelen günün en verimsiz ve kalitesiz kısmıdır. geçmiş 10-12 saatin fiziksel ve mental yorgunluğu ile o 4 saatten ne kadar yararlanabiliyorsunuz? hele ki aileniz ve başka sorumluluklarınız varsa. bazen öyle bir hal alıyor ki yemek yapmaya bile enerjiniz kalmayabiliyor ve tek yapılacak şey dinlenerek yarınki iş gününe enerji biriktirmek oluyor.

bu yüzden 9-5 tamamen bir palavradır kanımca. 9-5 kağıt üzerindedir ama realite 7-23'tür. size hayatınızı yaşamanız için uygun görülen saatler günün en verimsiz zamanıdır çünkü önceki çalışma saatleri tarafından olumsuz etkilenmiştir. bu şekilde hayat haftasonu beklemek ve iş için dinlenmek ile harcanır gider.

şimdi bakın alta gelecek yorumlara. bir kısmı, hem 9-5 çalışma ayrıcalığına sahipsin hem söyleniyorsun, cillop gibi iş işte diyen kraldan çok kralcılar çıkacak. zaten böyle diyorsanız siz kendi zamanınızın değerini bilmiyorsunuz demektir, biri de gelip o zamanı sizden ücretini verip alır. kardeşim sizin hayatınızın, saatlerinizin hiç değeri yok mu? bu 40-50 saatlik çalışma çizelgesi fizik kuralı mı, doğanın kanunu mu?

peki bunun çözümü yok mu? tabi ki de çoğunluğumuzun hayatta kalmak için çalışmaktan başka bir seçeneği yok. zaten bunu bizler için yazıyorum. madem hayatımız boyunca çalışmak zorundayız, daha iyi bir iş hayatı talep etmek bizim hakkımız olmalı. 40 saatlik haftayı hayatı pahasına savunanlar da bu sistemin ford tarafından çalışanları kendi arabalarını alsın diye 100 yıl önce üretildiğini öğrensin.

40 saatlik hafta tamamen uydurulmuş, bilimsel bazı olmayan bir sistemdir sadece ve bu sistemin modern hayata artık uymadığını çoğu çalışan görmeye başlıyor. haftada 4 gün çalışma, azaltılmış çalışma saatleri, “milestone” bazlı çalışma, uzaktan çalışma bazı kolayca uygulanabilir çözümlerdir. türkiye'de yaşıyoruz hayal kuruyorsun diyenler de hayatlarını çöp etmeye razı ise bu görüşe katılmak zorunda değiller.

demek istediğim şudur ki, iş saatleri ve beklentiler konusunda ciddi değişiklikler yapılması gerekiyor, insanlar hayatını 9-5 arası işte olabilmek için çöpe atmak zorunda kalmamalı. 5-9 arası bir yaşam vaadedenler de rüyalarından uyansın artık.

kolluk kuvvetlerinin, takip ettikleri aracı gözden kaçırdıktan sonra, hiç bir şey olmamış gibi, bağlı oldukları karakola dönmeleri bir tek bana mı garip geldi? dakikalarca sürdüğü belirtilen takip sırasında, emniyet güçlerinin, bu durumu merkeze bildirerek destek istemeleri ve kaçan aracın takibine birden çok emniyet aracı katılması gerekmiyor muydu? gerçekten de işletme sahipleri şansa yaşıyor; çünkü adamlar kendiliğinden ölmemiş olsa, ertesi gün gidip tekrar işyerini basacak, işletme sahibini vurup öldürecekti; ondan sonra da takibe katılan kolluk kuvvetleri rapor tutacak, biz önceki gün peşlerine düştük bunların ama kaybettik, ardını da bıraktık diye; yeminle şansa yaşıyoruz.

bu baskının ismi arapları sevin değil.
araplaşın baskısı yapıyorlar.

50 yıla kadar türkiye, zaten arap türk hibrit bir ülke olacak. onun hazırlığı sanıyorum

motoru hızlı kullanmak tehlikelidir, yavaş kullanmak ise daha tehlikelidir. haklı bir serzeniş.

rte sıçma dese 1 ay sıçamayacak tipler gelmiş cumhurbaşkanın alakası yok diyor.

ulan deprem olduğunda insanları kurtarılması için bile rte'den izin bekleyen tiplersiniz, bu konuyu rte'den habersiz kendi kafanıza göre yaptınız öyle mi?

genesio: yeaaaa kupasi olmayan adam yeaaa.
favre: o kim abi yeaaaaaa.
cannavaro: kariyeri ne abi yeaaaaaa.
giovanni: kim bu yeaaaaa. hollandalı yeaaaaa.
kim gelsin? abi sergen hocamız var ya. büyük ihtimalle son iki yıldır yirmi maç seyretmedi. öbür adamın uefa finali var.
yönetim risk aldı. bize izlemek düşer. hadi kara hocam benim.

benim siyasi görüşüme göre devletler eğitim, sağlık, güvenlik alanlarında ücretsiz hizmet vermek zorundadır. yöneticiler, bu hizmetleri özel sektörden almak isteyenleri de kendi hâline bırakmalıdır.

temel eğitim, sadece ekonomi meselesi değil, toplumsal ve kültürel de bir mesele aynı zamanda. olaya sadece para açısından yaklaşmak sığ bir düşüncenin ürünüdür.

herkes sadece birbirini skmek istiyor cunku. kimse kimsenin kalbini dinlemiyor. soylediklerini duymuyor, hissettigini anlamiyor. anlamak da istemiyor cunku o kadar yogun ki dallama, o kadar cok isi, telasi var ki, yanindaki insan da kimmis? ne onemi varmis ki onun?
herkeste "ya daha iyisini bulursam"telasi var. hee bulursun y**ak kafali.

mükemmeliyetçi insanlar. bunun dışında herkes tarafından yapılamayacak bir işi kendisi yapmış olsa bile "herkes bu şeyi yapar, bir başarı değil" diyerek kendisini gömen ve içten içe değersizlik hissi yaşayan insanlar.

şaşırtmamıştır. kendisini linkedinden ekledim, staj veya işe alımda kendisine destek olmaktan mutluluk duyarım.

gencin yaptığının islam'a veya belirli bir ırka değil, 20 senedir çürümüş toplumun vıcık vıcık iki yüzlü davranışına karşı olduğunu anlamak için sanırım orangutan ve üzerinde iq sahibi olunması yeterlidir.

bu ben oluyorum. yıllardır çalışan biri olarak evde olmaya bayılan bir insanım. o anki moduma göre ya temizlik yapar usul usul çekmecelerimi falan düzenlerim ya boyama yapıp kitap okur ya da kışın battaniye altında yazın klima karşısında film keyfi yapıyor olurum. çoğu insana göre sıkıcı bir hayat olabilir ama kendimi oyalayacak ve eğlendirecek muhakkak bir şey bulurum yani. önemli olan da bu değil mi.ki çoğu kadının da böyle olduğunu düşünüyorum, sorun erkeklerde olabilir ^*

14 15 yaşlarında bir ergenken anneme " hayatımda en çok seveceğim, en değer vereceğim kadın daima sen olaraksın! hicbir kız senden öteye, önüne geçemez.." gibi aptalca şeyler söylemiştim. buna istinaden annemin cevabı bu olaya bütün bakış açımı değiştirmişti;

" baban da senin gibi beni değil de kendi annesini daha çok sevseydi, en çok ona değer verseydi o zaman ben mutlu olur muydum? olmazdım. benim zaten kocam var, daima beni sevecek, değer verecek. sen de bir başkasının kocası, ailesi olacaksın günü gelince. herkesin en önceliği, en çok sevdiği kendi ailesi, eşi, çocuğu olmalı." demişti, tabi aralara kendi kelimelerimi de serpiştiştirdim ama demek istediği tam olarak buydu.

aklınızı başınıza toplayın ana kuzuları!

öncesinde mutlaka aydınlanma yaşanan eylem.

pandemi dönemindeyiz. covid'den ölümüne tırsıyoruz tabii. bu sebeple marketten aldığımız ambalajlı her şeyi evde güzelce yıkayalım diye karar aldık. malum millet alıp inceliyor. tedbir alalım dedik. marketten eve geldik tek tek yıkıyorum. sıra sigara paketine geldi. bayağı bildiğin birazdan söküp atacağım ambalajını yıkamaya başladım. bulaşık deterjanıyla çiteliyorum falan. bir an durdum, lan ben napıyorum amk dedim. kafayı mı yedin, içeceğin zehrin ambalajını yıkamak nedir.

sonra bi' düşündüm. bu mallığı ilk kez yapıyor olamazdım. biraz geriye gidince de anımsadım. o zamanlar yurttayız yine böyle kış ayındayız. saat gecenin dördü. muhabbet de nasıl koyu ama. ilk kez herkesin konuşup keyif aldığı geniş bir konu açılmış. kimsenin uyuyası yok.. 3'er 5'er püfür püfür yakınca bi' baktık sigara kalmamış. herkes birbirine bakıyor. dedik güvenlikçiyle konuşalım da bi benzinliğe gidelim, yürürken de muhabbet ederiz. neyse gittik güvenlikçiyi ikna ettik, çıktık yurttan benzinci arıyoruz. ben diyeyim 30 siz deyin 45 dk o soğukta benzinlik aradık. totomuz o kadar donuyordu ki titremekten muhabbet de edememiştik.

biraz daha geriye gittim. bu mallığın peşini bırakmamaya ant içmiştim. sigaraya başladığım zamanlara lisedeki günlere döndüm. özentilik ya hani bir bok varmış gibi sürdük bi'kere ağzımıza. tabii öğrencisin, yaşın küçük, sigara da alamıyorsun ne yapacan.. gittik arkadaşla elimizde poşet, bütün gün yarım atılmış sigara topladık. bazılarında ruj izleri falan var onları da aramızda paylaşıyoruz tam süzme ergen kafası.

anılar bitti, kendime geldim. tek hissettiğim şey sinirdi. kendime bunu layık görmüş olmama sinirlenmiştim. bir insan kendi kendini nasıl bu kadar düşürebilirdi. bu var ya öyle bir aydınlanmaydı ki, o gün bulaşık deterjanıyla yıkadığım, çitelediğim sigara paketini çöpe attırdı. üzerine hiç konuşmadım. neden bıraktığımı soranlara bile siktir çektim. dışarıda, kafede, orada burada her sigara görüşümde aklıma bu mallıklar, bu kendini küçük düşürmeler geliyor.

ben bu yazıyı buraya kadar okuyan sigara tiryakilerine bırakın diye öğüt vermeyeceğim. bekara karı boşamak kolay. ben de dinlemezdim.

ama umarım en yakın zamanda kendi aydınlanmanızı yaşarsınız. o size özel çünkü.

ciasal islamcı pezevenkler gelmiş ümit özdağ'ın milliyetçiliğini sorguluyor. ümit özdağ, milliyeçiliğinin zekatını verse metehana dönersiniz ibneler. hilafetinizi ayrı sizi ayrı sikeriz. kaybolun arap dölleri.