sitenin footer'ındaki
"©2015 ekşişeyler site içerisindeki tüm içerikler ekşisözlük ve yazarlarına aittir izinsiz kullanılamamaktadır. tüm hakları saklıdır"
ifadesi üzerine ekşi sözlük kullanıcı sözleşmesi'ni okuyayım dedim ve aşağıdaki paragrafı gördüm:
"oluşturduğunuz içerikler ekşi sözlük’te yayında olduğu müddetçe ekşi teknoloji bu içerikleri başta ekşi şeyler'de olmak üzere, uygun gördüğü bütün ortamlarda kendi kullanımında olan markalar altında ve/veya diğer internet sitelerinde ticari amaçla kullanma hakkına sahip olacaktır. bunu engellemek için kullanılmasını istemediğiniz içeriği silmeniz veya hesabınızı kapamanız yeterlidir ancak bu eylemler sadece ileriye dönük olup, size daha önce yapılmış çalışmalardan entrylerinizin çıkarılması, telif ücreti talep etme ve benzeri bir hak vermeyecektir. daha önce yapılmış çalışmaların yeniden basımı veya yayını da bu nedenle her zaman mümkündür. "
"tarafına haber vermeden sözleşme değişikliği ha ?" diye düşünürken sözleşmenin altlarındaki "sözleşme değişiklikleri" başlığını farkettim:
"bu sözleşme ekşi teknoloji tarafından önceden duyurulmaksızın ve tek taraflı olarak değiştirilebilir. değişiklik sonrası sitenin kayıtlı kullanıcı olarak kullanım sözleşme değişikliklerinin kabulü anlamına geleceğinden sözleşme metnini belirli aralıklarla kontrol etmenizi tavsiye ederiz."
***
neye uyuzum biliyor musunuz? adam hukukçu ya, döşemiş, altyapısını kurmuş, biz zaten her gün ekşi'nin köpeği, salyalana salyalana buraya geliyoruz. paşam tezgâhı kurmuş, bir sözleşme var, hukûkî, alenen fikir köleliği.
adam sizin fikrî mülkiyetinize sahip oluyor, bunu pazarlayabileceği yeni girişimlerde zemin hazırlıyor, bu hareketine serbesti tanıyan sözleşmeyi ise istediğim zaman değiştiririm, arada bakın diyerek meşrûlaştırıyor.
ha hukûkîdir okey de, çok tatsızsın be adam. çok "anasının gözüsün", çok kurnazsın. senin kupon arazi peşinde koşan fırça bıyıklı iç anadolu ilçesi belediye başkanından farkın yok ya. bak her şey hukûkî diyorum. ama âdil değilsin. derdin bu olmayabilir, bilemem. bu seni kolay para peşinde koşan yeni yetme bir internet girişimcisinden öteye taşımıyor.
lânet olsun, nereye gitsek tadımız kaçıyor. sözlüğü de emânet ede ede bu herife eden ssg'nin de kafasına ayrı pisleyeyim, memleketi eleştirdiğimiz ortamın sahibine bak amına koyim.
edit: (bkz: ekşi'den siktirip gidelim amına koyayım)
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. ekşi şeyler
-
2. chp döneminde küçük çocuklara bira içiriliyordu
96 senesinde babam biranın dibini bana içiriyordu. başbakan erbakandı.
-
3. recep tayyip erdoğan'ın uefa'yı uyarması
(bkz: sen kimsin ya)
-
4. çay yoksa
çay olmayınca hemen medeniyetten uzaklaşabilen 2 tür! haricinde çok güzel olmuş gizli reklam. birisi garsona "kafayı gömmekten" bahsederken diğeri "kalbinizi kırmak istemiyorum ama kafanızı kıracam" diyor.
barzoluğun cinsiyeti ve bölgesi yok, onlar her yerde!
edit: anadolu çomarı kelimesi kaldırıldı. -
5. nijerya'da 3 paralelci tespit ettik
harikulade bir istihbarat başarısı. ülkemizin önü çok açık. ben gene tayyip'e vercem.
-
6. 4 mart 2016 zaman gazetesi'ne kayyum atanması
hükümet formülü buldu.
artık hükümet'in el koyamayacağı holding, medya grubu vs hiçbir şey kalmadı. yan bakan varsa bir savcı davayı açıyor ve hakim "dava bitene kadar" yapıya el koyuyor. dava birinci duruşmasını göremeden el koyulan şey kayyumlar elinde batıyor.
vay amınakoyyim.
vaaaay amınakoyyim. -
7. toyota corolla
bazı arabalar vardır. park ettikten sonra arabadan uzaklaşırken son bir kez dönüp doya doya bakmak istersiniz.
bu onlardan biri değil. -
8. 2016 turizm krizi
her şey kötü giderken, ülke pakistan'a dönerken akp'ye oy verip istikrar sürsün diyordun ya,
teşvik meşvik ayağına en güzel koylara bedavaya konuyordun ya,
yeşille mavinin arasına acımadan betonu döküyordun ya,
boş yer kalmayınca orman yangını çıkartıp doğa katliamı yapıyordun ya,
denizin etrafını babanın malı gibi çevirip milleti almıyordun ya,
her yere rüşvet dağıtıp, devlet büyüklerini otellerde ağırlayıp olmayacak işleri olduruyordun ya,
bana potansiyel tacizci muamelesi yapıp tek erkek olarak oteline kabul etmiyordun ya,
garsonundan müdürüne turistin karısına kızına yavşıyordun ya,
ülke mülteci dolarken ellerini ovuşturup türkleri kovup suriyelileri işe alıyordun ya,
en güzel koyları kapatıp türk misafir kabul etmiyoruz diyordun ya,
yerli turiste rus turistin 3 katı fiyat çekiyordun ya,
yurtdışı acentadan rezervasyon yaptıran türklerden pasaport kontrolü yapıp "fark ücreti" istiyordun ya,
yazın personel alıp kışın işten çıkartıyordun ya,
personeli üç kuruşa çalıştırıp hollywood yıldızları ile açılış yapıyordun ya,
bütün giderlerin tl iken türklere bile euro ile fiyat çekiyordun ya,
adını bile duymadığım, evin kapısından içeri sokmayacağım markaları açık büfeye doldurup adına da "her şey dahil" diyordun ya,
alkol pahalı diye milleti kaçak içki ile zehirleyip öldürüyordun ya,
üç kuruş para için dünden kalan artık etleri kıyma makinesinden geçirip köfte diye servis ediyordun ya,
en kral her şey dahil otelde bile portakal suyunu, dondurmayı para ile satıyordun ya,
günlük 300 lira aldığın türkler açık büfede tabağı çok dolduruyor diye şikayet ediyordun ya,
5 10 20 diye fiyat yazıp, adamına göre tl euro dolar istiyordun ya,
oteli stajyerlerle doldurup beş kuruş para vermiyordun ya,
sarışın türk kızlarına "are you sex?" diye yanaşıp, ondan sonra terslenince "kusura bakma bacım, turist zannettik :)" diyordun ya,
animasyon adı altında turist kızları kucağına oturtup balon patlattırıyordun ya,
sabahtan akşama kadar bangır bangır rusça müzik çalıp insanda huzur bırakmıyordun ya,
düğün için fiyat sorandan bir araba parası istiyordun ya,
kusura bakma kardeşim, bundan sonra benden sana yağmurlu havada su yok.
şimdiye kadar attığın kazıklara say... -
9. tinder
tuzbuzz'u bile beğenen olmuş burdan. ümidinizi yitirmeyin derim gençler :)
-
10. eve atılan erkeğin vermemesi
-
11. eski temaya dön amın oğlu
ingilizcesini merak ettiğim slogan.
-
12. tadım 180 gram karışık kuruyemişin 19 tl olması
aslında tam bir rezalet.
bugün carrefour'da kasada anında iade etmemle sonuçlanmış kuruyemiş fiyatıdır.
yahu nasıl bir ülke olduk, 180 gram çerez nasıl bir kilo etin fiyatına denk gelir.
inanmayanlar için link
edit: et o kadar ucuz mu diye yazanlar olmuş
- peki o zaman, 180 gram kuruyemiş ile 1 kilo eti karşılaştıramayanlar için gelsin, bu çerezin bir kilosu tam tamına 104.50 tl yapıyor.
- en pahalı kuzu etinin 1 kilosu https://www.carrefoursa.com/d/kuzu-pirzola-366797
edit 2: canım ülkemde pahalı olmayan ne var? et pahalı, kuru fasulye pahalı, nohut pahalı, alın size çerez de pahalı. asgari ücretle çalışanlar ne yapsın abi, et kurban bayramından kurban bayramına, kuru fasulye ayda yılda, nohut bulursan, çerez mi? çerez neyimize abi!
yazıklar olsun yazıklar... -
13. oral seks sevmeyen erkek
-
14. 4 mart 2016 bir saatte 400 tl kazanmam
hesabında 100.000 lira olup da 400 liraya sevinenleri göstermiştir. ruhlarımız hep fakir.
bir yerlerde bir buton olacaktı...
edit: başlık başıma kalmış. 400 lirayı çekmeye gitti sanırım.
edit2: sorular geliyor ne olmuş diye, arkadaşımızın biri hesabındaki 100.000 lira ile dolar alıp, dolar iki üç kuruş yükselince bozdurmuş, böylece 400 lira kâr etmiş. teallam ya! -
15. bugünkü bilgi ile 2000 yıl önce yaşamak
ilkel sermaye birikiminiz bulunmadığı veya asil-yurttaş olmadığınızdan dolayı muhtemelen köle olarak ele geçirilip bir pazarda satılacağınız ve dediklerinizi kimsenin takmayacağı gerçeğini gizleyen entry'lerle dolacağı şimdiden belli olan başlık.
-
16. 4 mart 2016 fenerbahçe kızılyıldız maçı
ya yeter, yeter,
erkek baskette kupa aldın geçen hafta
üstüne derbide galatasaray'ı yendin
şimdi diğer türk takımlarına iyilik yapıyorsun
final four garanti gibi
kadınlar voleybolunda yarı finale doğru gidiyorsun
türkiye kupasında yarı finale çıktın
kadınlar basketbolunda avrupada lider çıktın
futbolda beşiktaş'ı ezdin
uefada tek takımsın, çeyrek final garanti diyoruz
türkiye kupasında 3.cü takımla çeyrek finale çıktın.
biz sizi mi takip edeceğiz?
hayır sonra başarıya alışıyoruz
umut ediyor insan euroligde neden kupa gelmesin diyoruz,
uefada neden bir final gelmesin diyoruz
voleybolda almadığımız kupa kalmadı, olsun yine avrupada devam edelim
kadın basketbol'unda 2 final oynadın bu sene artık diyoruz.
futbolda şampiyonluk, onlar kolay alıştığımız mutluluklar.
çok arsız yaptınız bizi çok... -
17. hamit altıntop
antremanda mayına basıp ayağını parçalamış olan rızık reyis.
-
18. 4 mart 2016 zaman gazetesi direnişi
'direniş' değil de '4 mart 2016 zaman gazetesinin yaratılmasına katkı sunduğu faşizmin mağduru haline dönüşmesi' hadisesidir.
(bkz: hadise)
herşeye direniş deyip, gerçek 'direniş'in kıymetinden çalmayın. -
19. eğitimli suriyelileri almanya'nın kapması
-
20. geç boşalma
bir takım sözlükçüler de dahil olmak üzere bir çok kişinin övündüğü olay.
erken boşalma genelde kimsenin başına gelmezken, bu başlık altında 4 saatler, 6 saatler havada uçuşuyor.
sondaj çalışması mı yapıyorsunuz lan. az daha tutun kendinizi, belki petrol çıkar. hadi benim tosunlarım, belinize kuvvet. -
21. öcalan şimdi idam edilse ne olur
ölür.
(bkz: düz adam) -
22. avrupa para vereceğiz dedi ama hala vermedi
--- spoiler ---
2011, suriyeliler gelmeye başladı… asrın liderimiz, “kardeşlerimizi bağrımıza basacağız” dedi, tevbe suresi’nin “üzülme allah bizimledir” mealindeki “la tahzen innallahe meana” ayetini okudu.
2012 başı, suriyeliler 100 bin sınırını aştı, harcanan para şimdilik 300 milyon dolar… asrın liderimiz mecliste konuştu, “bize sığınan kardeşlerimize kapılarımızı kapatıp, suriye’de ölün mü diyeceğiz, milletimizin yüzüne nasıl bakarız, kardeşlerimize kucak açmamızın şanı şerefi, torunlarımıza miras olarak kalacaktır” dedi.
2012 ortaları, 350 bin suriyeli içerde, harcanan para 1 milyar dolar civarında… asrın liderimiz “kardeşlerimiz elbette gelecek, imanımız bize bunu gerektiriyor, inancımızın gereğini yapmaya mecburuz, ne diyor akif, imandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek, sinede yüktür, biz işte buyuz” dedi.
2012 sonu, suriyeli sayısı 500 bin oldu, harcanan para 1.5 milyar doları buldu… asrın liderimiz “ne diyorlar, suriyeli kardeşlerimizi geri göndermekten, kapı dışarı etmekten söz ediyorlar, zalim bunlar zalim, biz burada olduğumuz sürece kimse gönderemez” dedi.
2013 başı, 750 bin suriyeli geldi, harcanan para 2 milyar dolara ulaştı… asrın liderimiz tarih dersi verdi, “15’inci yüzyılda endülüs’ten kovulan musevilere kucak açıldı, batılının yapmadığını biz yaptık, bizim ecdadımız kapısını açmış, sofrasındaki ekmeği paylaşmış, 1849’da osmanlı’ya sığınan bin kadar mülteci geri istendiğinde, osmanlı elçisi rus çarına ‘iade etmeyiz, sultanımızın şerefi söz konusudur’ demiştir, biz işte böyle ecdadın torunlarıyız” dedi.
2013 ortaları, suriyeli sayısı 1 milyona dayandı, harcanan para 2.5 milyar dolara yaklaştı… asrın liderimiz “alan el durumundaki türkiye’yi, hamdolsun, veren el konumuna yükselttik, bizim petrol kuyularımız yok ama, anadolu büyüklüğünde vicdanımız var” dedi.
2013 sonu, 1 milyon 200 bin suriyeli girdi, harcanan para 3 milyar dolar oldu… asrın liderimiz “dünya küre olarak var ama, merhamet olarak yok, bizler merhamet medeniyetinin mensuplarıyız, komşusu açken tok yatmayan, yetim başı okşayan, fukaranın derdiyle hemhal olmayı ibadet gören bir medeniyetin mensuplarıyız” dedi.
2014 başı, suriyeli sayısı 1 milyon 500 bin oldu, harcanan para 4 milyar dolara yaklaştı… asrın liderimiz “kapılarımızı açtık diye ülkeye ihanet ettiğimizi söylüyorlar, kalbinden şefkat duyguları alınmış insan, ceset gibidir, biz asla öyle olmayacağız, ne pahasına olursa olsun bu kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
2014 ortaları, 1 milyon 800 bin suriyeli içerde, harcanan para 4.5 milyar doları buldu… asrın liderimiz, suriyeli küçük kızın vasiyet mektubunu sesi titreyerek okudu, “ey ölüm meleği, acele et ki, cennette yemek yiyeyim diyor, bu feryada, eğer nasır bağlamamışsa hangi vicdan dayanır, bir yavru bunu söyleyebilecek şuura, idrake sahip, bunlara gözümüzü mü kapatalım” dedi, gözleri doldu.
2014 sonu, suriyeli sayısı 2 milyona yaklaştı, harcanan para 5 milyar dolara ulaştı… asrın liderimiz “at denize, balık bilmezse halik bilir dedik, siz bakmayın kardeşlerimizi misafir etmemize ‘ihanet’ diyenlere, onlar ensar ne demektir, muhacir ne demektir, bilmezler, kimsesizlerin kimi olmak bizim için şereftir” dedi.
2015 başı, 2 milyon 200 bin suriyeli girdi, harcanan para 6 milyar doları geçti… asrın liderimiz yavaş yavaş sinyal vermeye başladı, “kardeşlerimize kucak açtık ama, bu kalıcı bir durum değil, yakında şehirlerine, köylerine, evlerine geri dönecekler elbette” dedi.
2015 ortaları, 2 milyon 500 bin suriyelimiz oldu, harcanan para 7.5 milyar doları aştı… asrın liderimiz ince ince viraj aldı, “artık kardeşlerimizin kendi ülkelerine dönme beklentisi içindeyiz” dedi.
2015 sonu, suriyeli sayısı 2 milyon 750 bin oldu, harcanan para 9 milyar dolara yaklaştı… asrın liderimiz, el cezire televizyonuna konuştu, sinirlenmişti, kardeşlerimize ilk defa “bunlar” dedi, “bunların güvenliğini sağlama alalım, kendi topraklarında iskan edelim, bunları daha nereye kadar besleyeceğiz” dedi.
2016 başı, harcanan para 10 milyar doları aştı, 3 milyondan fazla suriyeli içerde, halep’ten 300 bin daha geliyor… asrın liderimiz yumruğunu kürsüye vura vura konuştu, “bizim alnımızda enayi yazmıyor, kusura bakmayın, ayıptır ayıp, otobüsler uçaklar boşuna durmuyor herhalde, bindirir göndeririz, hadi güle güle deriz” dedi.
anadolu büyüklüğündeki vicdan’dan, ufak ufak, enayi miyiz’e geldik.
--- spoiler ---
ve mart 2016.asrın liderimiz:" bize batı ne diyor? işte size yılda 3 milyar avro vereceğiz. bakınız bu sözü vereli 4 ay oldu, hala verecekler, hala verecekler."
evrime olan inancım daha da pekişti.asrın liderimiz gözümüzün önünde evrim geçirdi.ara form yoktur diyenlere inanmayın. -
23. 500t temalı denizbank reklamı skandalı
az evvel facebook duvarıma şöyle bir bakayım dedim ve 500t temalı denizbank reklamı karşıma gelince tıklayıp izlemeye başladım. şu kısma gelince de dumura uğradım. adamlar konuyu bildiğin şu (bkz: #31048012) girdimden araklamış. hatta yazdığım durak adlarını da sırayla kullanmışlar. esinlenme olabilir ama bunlar tüm ana fikri benim entry üzerinden kurgulamışlar. sadece sevişmeyi evliliğe uyarlamışlar o kadar. yazdığım semtleri bile değiştirmemişler. daha önce de iki kez tesadüfen izlediğim reklamlarda "ulan ben de bunun aynısını sözlükte yazmıştım" diyerek kıllanmıştım ama pek önemsememiştim. bunu da görünce artık net bir şekilde fikirlerimin araklandığına kanaat getirdim.
benzer durumları daha önce de yaşamıştım. bobiler.org hesabımı kapatınca montelerimi kendi bloğuma koydum ve köşelerine de site adresimi yazdım. birkaç hafta sonra da yine facebook duvarıma bakınırken bir arkadaşımın "ahahaha çok güldüm ne adamlar ya :d:d" gibisinden bir yorumla paylaştığı görseli görünce yine dumura uğradım. başka bir facebook grubu site ismimi silip kendi isimlerini yazarak yaptığım görseli eklemiş ve binlerce kez beğenilip paylaşılmış. o şaşkınlıkla görselin altına "ben yaptım lan bunu." yazdım ve arkadaşımın verdiği yanıt. ":)" oldu. siklemedi lan adam. ben de yine neyse siktir et deyip geçmiştim. tabii bunlar benim tesadüfen denk geldiklerim.
aslında önemsiz ufak ayrıntılar gibi görünüyor ama öyle değil. sen kafa patlatıp düşünüp ortaya bir fikir atıyorsun, birileri gelip o fikri alıp kendi fikriymiş gibi başkalarına satarak çok iyi paralar kazanıyor, sen tesadüfen görünce de "ulan ben de böyle bir şey yazmıştım/yapmıştım, neyse." deyip geçiyorsun ve öyle devam ettikçe de o haksız kazanç sağlayanlar, prim yapanlar bu sömürüye devam ediyor. sözlük bu konuda reklamcılar için bulunmaz bir maden ve daha önce de bu durumun defalarca kez tekrarlandığını biliyorum. esinlenerek fikir başka bir şeye dönüştürülebilir ama alenen araklanması can sıkıcı. bak yine araklayanlar paralarını kazanırken fikrin sahibi olarak benim canım sıkıldı. ne biçim düzen lan bu?
edit: dava aç diyen arkadaşlar var. avukat arkadaşların konu hakkındaki önerilerine açığım. eğer ki hak iddia edebileceğim bir konumdaysam dava açabilirim.
edit2: bu konuda uzman bir avukat arkadaşın ve gelen mesajların ortak yorumu: "senin entryni okuyan biri kesinlikle oradaki fikrini kullanmış" şeklinde. "aynı şey onların da aklına gelmiş olabilir" yaklaşımı hiç gerçekçi değil onu geçelim bir kere. bunu ben de, reklamı yapan ajans da gayet iyi biliyor. ajansa konuyu açıkladığım bir mail attım ve konunun gidişatı alacağım cevaba bağlı. umarım, hakkımı aradığım için hem fikri kullanılıp, hem de suçlu konumuna düşen ben olmam. ülkemizdeki gidişat o yönde ne yazık ki. -
24. evrim karşıtlarını yıkacak en net kanıt
"....kutsal olarak belirleyip burayı ziyaret ettiklerini ve üzerine kaya parçaları fırlattıklarını, yani bir tür ibadet ve tapınma ritüeli gerçekleştirdiklerini ortaya koydu..."
lan bu ritüel bana bir yerden tanıdık geliyor * umarım izdiham yaşamazlar taşlama sırasında... sanmam, o kadar aptal olamazlar.
edit: konuyla ilgili soyle guzel bir entry var, okuyun (bkz: #58960790) (bkz: #58961602) -
25. 4 mart 2016 zaman gazetesinden yapılan canlı yayın
sahte delillerle genelkurmay başkanı'nı terörist ilan edenlerin canlı yayında izlenebileceği etkinlik.
"kuddusi okkır
takvimler 6 temmuz 2008'i gösterirken kuddisi okkır, tertibin ilk kurbanı olarak can verdi. okkır, olmayan örgütün finansörü olarak gösterildi. cezaevinde kansere yakalandığında ise tedavi için parasının bile olmadığı ortaya çıktı. ölüm döşeğindeki okkır'ın onlarca tahliye talebi reddedildi. okkır tahliye edildi, ancak 5 gün sonra yaşama veda etti.
abdülkerim kırca
19 ocak 2009'a gelindiğinde türkiye çarpıcı bir intiharla sarsıldı. emekli albay abdülkerim kırca da kumpa ekibi ve pkk'nın iftira kampanyasına dur dedi. şakağına dayadığı tetiğe peşi sıra basarak hayatına son verdi.
kaşif kozinoğlu
mit orta asya başmüşaviri iken tutuklanarak silivri cezaevi'ne konulan kaşif kozinoğlu da duruşmasına 13 gün kala hayatını kaybetti. şüpheli ölümü aydınlatılmayan kozinoğlu, başbakan erdoğan'ın isviçre'de 8 ayrı hesap belgelerinin alman devletin olduğunu açıklamıştı.
ali tatar
deniz yarbay ali tatar önce tutuklandı, sonra serbest bırakıldı. bir kez daha kapısına gelmelerini onuruna yediremedi, tabancasına sarıldı. suikast yapacağı iddia edilen komutanları tabutunn önünde selam durdu...
berk erden
ancak ne kumpaslar ne de alçaklıklar sona erdi. kumpasçıların ahlaksızca hedef aldığı deniz kurmay albay berk erden de beylik tabancısıyla son verdi hayatına.
ilhan selçuk
gladyo, türk solunun mihenk taşlarından ilhan selçuk'u da hedef aldı. 83 yaşında sabaha karşı 04.30'da evi basılan selçuk 2 gün gece gündüz sorgulandı. serbest bırakıldı ancak yorgun bünyesi bu tempoya dayanamadı ve geçirdiği kalp krizini atlamadı.
uçkun geray
hocaların hocası profesör doktor uçkun geray da 70 yaşındaydı, kumpasçılar kapısını çaldığında. gündüzleri sorgulandı, geceleri karayoluyla istanbul, konya, adana üçgeninde dolaştırıldı. ilaçlarını alması da engellenenince geray ağır hasarla çıktı, 80 saatlik bu maratondan. önce böbrekleri çekti iflas bayrağını, ardından kalbi buraya kadar dedi.
türkan saylan
79 yaşında, kanser tedavi gördüğü evinde gözaltına alınan çydd başkanı türkan saylan operasyonun üzerinden bir ay bile geçmeden hayatını kaybetti.
teoman koman
kanser olduktan sonra tahliye edilen isimlerden biri de eski jandarma genel komutanı emekli orgeneral teoman'dı, ancak geç kalındı. koman, peş peşe geçirdiği iki ameliyatın ardından özgürlüğe merhaba diyemedi.
mehmet haşimoğlu
28 şubat tutuklusu emekli albay mehmet haşimoğlu'nun mücadelesi de gata son buldu. yoğun bakımdayken çıkan tahliye kararını bile öğrenemeden kaybetti hayatını.
engin aydın
bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan engin aydın da operasyondan sonra sağlığı bozulanlar arasındaydı. aydın bir süre tedavi görse de kansere yenik düştü.
erhan göksel
stratejist erhan göksel de hayatının alt üst olmasını kaldıramadı. psikolojisi bozulan göksel, 6 ay sonra da kanserden hayatını kaybetti."
http://www.ulusalkanal.com.tr/…ehitleri-h27108.html
(bkz: yiyin birbirinizi) -
26. roma'daki kilisede ak parti sembolü
bilal italya'da iken koydurmuştur.
-
27. entry
17 yılda 49,000 küsur entry girmişim. bir sayfaya ortalama 10 entry sığdırsan 5000 sayfalık kitap ediyor. hepsini boş vaktinde okuması aylar belki yıl sürer.
entry 17 yıl boyunca yaşam döngümün önemli bir parçası oldu. sözlük olmasa bu kadar düşünceyi nasıl derli toplu tutardım bilmiyorum. sosyal medyada akıp gidiyor. burada çat diye erişip, bulup, yapıştırabiliyorum. hem de karşıt düşünceleriyle, eleştirileriyle bir arada. beynimin çeşitli parçalarının derli toplu halleri. istersem güncelliyorum. artık kendime yakıştıramıyorsam, bayağı buluyorsam siliyorum. ama öte yandan normalde tamamına yakınını çoktan unutmuş olacağım 49,000 bambaşka konularda düşünce zincirini kalıcı kılmışım.
bu konuda daha önce yazmıştım (bkz: bilgiyi sözlüğe emanet etmek). oha şimdi baktım 13 yıl önce, facebook henüz mark zuckerberg'in yediği portakalda vitaminken yazmışım. oğlum 13 yıl önce bırak ürettiğin bir fikri, bir akıl yürütmeni, o sene yaptığın tek bir eylemi net hatırlayabilsen helal olsun. anca büyük bir olay olmuşsa onla eşleştirirsin. oysa ki ben bu konuda ilk defa 15 eylül 2003'te sabah 11'de pazartesi mesaisine başlarken yazdığımı biliyorum. çat diye erişiyorum. günlük olsa bulamazsın. bunu buluyorum. çünkü aklımda düşünce zincirleri değil kavramlar ve isimler kalıyor onlar üzerinden arayıp çat diye bulabiliyorum. o zamanki dil kullanımımla, o zaman umursadığım kavramlarla, bugün belki burun kıvıracağım bir şekilde yazmışım. o zamanki bana da pencere oluyor, vesileyle ne kadar değiştiğime de. bazen kendi kendimi hayran hayran okurken bulabiliyorum (bkz: yapılmış en aptalca dalgınlık/#3522694).
17 yıl. bir sene sonra neredeyse yazdığım entry'ler benden bağımsız toplanıp içmeye gidecekler artık. bu 17 yılda öğrendiğim en önemli şey insan hafızasının gayet boktan olduğu. çok doğru hatırladığıma inandığım pek çok şeyi sözlükte yazmış olmam sayesinde aslında tam da doğru hatırlamadığımı fark ediyorum. bazılarını tamamen yanlış hatırlıyormuşum. e tabi beyin evrimleşirken bu kadar komplike bir hatırlamaya ihtiyaç duymamış. zannediyorsun ki mükemmel bir makina. değil. baya sapıtıyor.
bazen 7-8 yıl sonra birebir aynı espriyi yapmaya kalkıyorum sözlük uyarıyor. "zaten yazılmış bu". yuh. halbuki çok orijinal bir fikir bulmuş gibi atlıyorum. değil. o konuyu çoktan geçmişsin, dünyanın çevresini dolanıp aynı konuya yeniden gelmişsin. insanın kendisini böyle tanıması kadar sıradışı bir tecrübe yok. bütün hayatını filme alsan bu tarz ayrıntıları yakalayamazsın.
hiçbir kaynak sana kendini kendinden daha iyi anlatamıyor. entry bireysel olarak bile çok zengin bir tecrübe. blog tutuyor olsam üçüncü gününde sıkılmış, pek çok şeyi de "blogluk değil" diye yazmamış olacaktım. buradaki star wars kantini havası insanı fikrini belirtmeye, kendisini anlatmaya teşvik ediyor. arada biri gelip kolunu ışın kılıcıyla kesse de, birileri lazerle birbirini vursa da grup sahnede müziğini çalmaya, ortamın sakinleri de muhabbetine devam ediyor. -
28. berna yılmaz
başlığı başından okuyun. 2010'da erdoğan'ın bir konuşması sırasında parasız eğitim istiyoruz pankartı açtıktan sonra yaşadıkları kadını nereden nereye sürüklemiş. hak mücadelesinin şiddetle bastırılması gerek bireysel gerek örgütlü şiddete yol açıyor diye bar bar bağıran sosyal bilimler literatürüne merhalesi ışık yılı olan faşistse, yılmaz'ın yaşadıklarıyla silahlı saldırıya kalkışmasının alakası olduğunu "sanmıyor". siz sosyal bilimlerin konusu değilsiniz, siyaset teorileri sizi açıklamaz. psikiyatrik vakasınız siz.
-
29. okçunun hedefi vurabilmesinin akıl dışı olması
the archer's paradox deniyor bu duruma.
youtube üzerindeki bu videoda smarter every day kanalı tarafından türkçe altyazılı olarak açıklanmış. merak edenler için amme hizmeti olsun. -
30. luigi datome
heykeli yapılsa sakalına 100, taşaklarına ise 200 kilo çimento gerekecek basketbolcu.
-
31. yaran inci sözlük entry'leri
başlık: asosyal itiraf.
entry1: hiçbir zaman birinci olamadım.
entry2: milyonlarca sperm arasından birinci olmuşsun daha ne?
entyr3: ikizim var. -
32. beşiktaş
aslında bugün başka şeyler yazmak istiyordum ama şunlara biraz cevap verelim:#58926721
1- beşiktaş'ın fazladan iki şampiyonluğu konusu: öncelikle şunu belirtmem lazım. bir ülkede futbol adına düzenlenen ilk turnuvadan itibaren şampiyonluk sayıları belirlenmeli ve yıldız mıldız takılacaksa ona göre takılmalı. dünyanın bir çok liginde bu uygulama böyledir.
ben bu işin aslını size anlatayım. 2000-2001 sezonunda futbol takımlarında yıldız uygulaması başlıyor. fenerbahçe ve galatasaray'a 2'şer, beşiktaş ve trabzonspor'a 1'er yıldız takma hakkı veriliyor. akabinde beşiktaş bu uygulamaya itiraz ediyor. itiraz etme sebebi şu: süper lig'in başlangıcı sayılan 1959'dan önceki şampiyonalar, ulusal olarak adlandırılmasına rağmen sadece istanbul-ankara-izmir takımlarından olan liglerdi. milli küme 1950 yılında sonlanıyor 51 yılında profesyonel futbol kabul ediliyor. akabinde istanbul, ankara ve izmir'de ligler kuruluyor. 1955-1956 sezonunda kurulan şampiyon kulüpler kupasına ülke olarak bir takımın gönderilmesi gerekiyor ve tff bunun için bir federasyon kupası düzenliyor. 56-57 ve 57-58 sezonlarında düzenlen bu turnuvaya bütün yerel liglerden kulüpler katılıyor ve beşiktaş bu iki kupayı da kazanarak avrupa'ya gitmeye hak kazanıyor. federasyon 59 yılından önceki şampiyonlukları "ulusal olmadığı" gerekçesiyle yıldız uygulamasına koymayınca, beşiktaş da haklı olarak bu kupaların ulusal olduğu, çünkü bunun sayesinde beşiktaş'ın avrupa'da türkiye'yi temsilen katıldığını söylüyor.
ha fenerbahçeliler bu anlattıklarımı bilmiyor mu? tabi ki biliyor. çünkü bizi rakiplerimize yetişmek için böyle şeyler uydurmakla suçlarken, bir yandan da galatasaray'ı geçmek için kendileri de bu derslere çalışıyor ve 5.yııdızı almak için kendini yırtıyorlar. ha şunu da söyleyeyim, eğer fenerbahçe 1959'dan önceki 9 şampiyonluğunu alacaksa beşiktaş'a 5 şampiyonluk daha gelecek demektir. burada üzülecek taraf ise 1 şampiyonlukla galatasaray olacaktır.
2- başarı üzerinden beşiktaş'ı vurmaya çalışman normal. biz zaten beşiktaş'ın büyüklüğünün başarısından değil bizatihi kendinden kaynaklandığını söylüyoruz. bak bu kadar kötü yönetilmemize, yaklaşık 15-20 yıldaki düşüşe rağmen hala çocuklar beşiktaş'ı tutuyorsa, ülkenin her köşesinde taraftarları/sevenleri varsa ve marka değeri hala yüksekse büyüklük budur. fenerbahçe ve galatasaray bunlarla sınanmadı.
3- şike konusunda fazla konuşmaya gerek görmüyorum ama şunu söyleyeceğim; her kulüp içindeki yöneticiler şike yapabilir. bu dünyanın her yerinde var. önemli olan, camianın bu insanlara destek verip vermediğidir. tayfur havutçu ve serdal adalı şu an nerde? peki aziz yıldırım nerde? hım.
4- bursaspor ile arayı düzeltmek için bursa maçında yatmışız. bu iddia, aynı bursa küme düşsün diye rize'ye yenilmişiz gibi gülünç bir iddia. cevap vermeye gerek görmüyorum. bursaspor ile bizim ne alıp veremediğimiz olabilir, anlamış değilim.
5- serkan yıldız konusu. bu konuda söylenebilecek bir şey yok. gerçekten bir hata. tabi bu işin iç yüzünü bilmeyenelere de aktarmak lazım. bu olaydan bir süre sonra miray çınar adında bir stajyer, vodafone arena'nın inşaatından fotoğraf paylaşıp yorumlarda "bitmiyor, beter olsunlar" demiş ve bence haklı bir tepki görmüştü. bu olayın akabinde serkan yıldız adlı bir işçi kardeşimiz, "sen yürüyedur fenerbahçem, bu stad bu sene bitmez" diye bir yorum paylaştı ve o da işten çıkarıldı. lakin bu işçi kardeşim önceki paylaşımlarında stadı yetiştirmek için gece gündüz çalıştıklarından bahsetmiş ve "beşiktaşlı kardeşlerim" diye başlayan bir çok paylaşım yapmıştı. burada da çok tepki gördü bu işten çıkarma, sosyal medyada da
6-seba'ya küfür konusunda ise benim üzüldüğüm nokta şu oldu; tribünde herkes herkese küfür eder. lakin küfür edene sahip çıkma mantığından vazgeçmek lazım. "küfür edildi ama ....bikbik" tarzı açıklamalar zerre samimi değil. burada "siz de şuna küfür ettiniz" tarzı savunmalar, seni eleştirdiğin insanlardan farklı yapmıyor.
7- hava durumundan iptaller konusunun ben de gereksiz abartıldığını düşünüyorum. ancak taşlar altında maç yaptım ağlamadım diyorsun ya aç bak bakalım o maç öncesi ve sonrasındaki maç açıklamalarını. zaten maç da fenerbahçe lehine 0-3 tescil edildi daha ne olsun.
8- fenerbahçeliler hakem deyince beni bir gülme alıyor. daha bu ilk yarıdaki ersan'ın ofsayt olan golünü 10 sene anlatırsınız. bak o maçta rvp'nin de, gökhan töre'nin de ofsaytı aynı yardımcı hakem tarafından görülmedi. sebebini de ben sana söyleyeyim eski bir hakem olarak. maç formaları. beşiktaş siyah forma giydi, fener'in formasının arkası ise koyu lacivert. yan hakem kritik ofsayt karalarını bundan hatalı verdi. ayrıca bu maçın hakemi, penaltı sırasında çizgiye bastı diye atiba'yı oyundan atan adam. neyin kafasındasınız anlamıyorum ki. her sezon sonunda her yotube kanallarında fener lehine yapılan hakem hatalarını içeren uzun metraj filmler yapılıyor. bak bunları geçiyorum, emre ve volkan gibi trolleri savunmaları da geçiyorum. al sana somut örnek:#50108445
9- çarşı'dan bahsetmiş, ben çarşıdan değilim ama çarşıya dair birçok şey hatırlıyorum. ergen mhp'li dediğin adamlar, gezi olaylarındaki aktif rollerinden ötürü terör örgütü kurmaktan yargılandılar. diğer yardım kampanyalarından, tribündeki duruşlarından hiç bahsetmiyorum bile.
10- geçiniz. hiçbir kulüp yönetimi hükumetle ters düşemez. aziz yıldırım'ı üç temmuz davalarından kimlerin ipten aldığı bellidir. bir toplantıya katılıp katılmaması hiçbir anlam ifade etmiyor.
bu ülkede kazanmasına rağmen mağdur olmayı başaran iki kurum vardır, fenerbahçe ve akp. -
33. 4 mart 2016 göztepe metrosunda yaşadıklarım
edit: başlık yöneticiler tarafından değiştirilirse sevinirim, olayın vehameti ile düşünemedim
arkadaşlar ben uğur erken. normalde anonim bir platformda kimliğimi ifşa etme taraftarı değildim fakat böyle bir konuda da yapacak bir şey yok.
öncelikle elimin ayağımın titremesinin yeni geçtiğini belirteyim.
durumdan haberi olmayanlar için bir kaç link koyuyorum, beni arayıp bilgi aldılar haberi yapmadan önce.
kaynak 1
kaynak 2
konuyla alakalı bir çok site yalan yanlış haber yapmış. bu sitelerin haberlerine kesinlikle inanmayın, olayı bizzat yaşadım
yanlış haber yapan siteler:
yalan haber 1
aynı şekilde yalan
işten çıkıp evime gitmek için her zamanki gibi ünalan'dan metroya bindim, ilk 5 dakika kadar bir sıkıntı yoktu her şey olağandı, sonra bir kadın çığlık kıyamet "kapıları açın" diye bağırmaya başladı. ben daha noluyor demeye kalmadan insanlar ordan oraya koşmaya başladı. kimi cama yapıştı, kimi yükseğe çıkmaya çalıştı kimileri makinistin odasına koştu makinistin kapısını yumrukladılar" metroyu durdur kapıları aç" diye.
aha dedim patlıyoruz, kurtuluş yok. dua etmeye başladım içimden deli gibi. ama ortada mal gibi kalakaldım böyle, napacağımı bilmiyorum. sonra bir baktım herifin biri metronun kapılarını açmaya çalışıyor, bu arada da metro daha bir hızlandı. adam var gücüyle kapıları açmaya çalışıyor, parmaklarını araya sokmuş açtı açacak. o an panik halinde şunu idrak ettim resmen kapı açılsa içerde hızla giden metrodan atlamayacak kimse yok. herkes aklını yitirmiş çünkü, ağlayanlar, çığlıklar koşturma telaş havada uçuşuyor.
adamı tarif ediyorum beyler. 175-180 boylarında 30-35 yaşlarında tok sesli bir abimizdi. ben bir anda bir hışımla koştum gittim adamın yanına, önce sözle uyarmaya başladım baktım dinlemiyor, duymuyor bile beni sonra başladık bunla bir kavgaya, adamı engellemek için var gücümle çabalıyorum, boğuşuyorum. adam öyle bir kilitlenmiş ki kapıyı açmaya, bana mısın demiyor. neyse beyler o anlık benim gücüm adamdan baskın çıktı ve engelledim o kapıyı açmasını.
bir andan da gözüm o camda asılı olan çekiç gibi şeyde, hani biri alıp kırmasın camları kapıları falan diye. aradan kısa bir zaman geçti ve istasyona vardık, makinist kapıları açtı ve insanlar birbirini ezerek çıktı dışarı. sonradan şahit oldum genç bir kadın güvenlik görevlilerine giderek durumu anlattı.
2 tane mınakodumun veledi şaka yapmış, ulan yapılacak şaka mı bu ?
o kapı açılsa ne olurdu farkında mı bu ergenler ? yaşlı başlı insan yoktu allahtan yoksa kesinlikle kalpten giderlerdi.
olayın özeti bu.
sonrasında ise tanımadığım bir sürü kişi facebookumdan beni ekledi, facebookumu nasıl buldukları hakkında hiçbir fikrim yok. olay sonrası bir çok insanla konuştum metroda belki onlar sayesinde yayılmıştır diye düşünüyorum.
benle olay hakkında konuştular falan, kısa bir şöhret yaşadım anlayacağınız ama yere batsın böyle feym şöhret. hayatımdan 5 sene çaldı, yaşlandırdı beni mınakoduum iki tane ergeni -
34. kanzuk
eğer 99'dan beri sözlüğün başında bu arkadaş olsaydı var ya daha 2002'de 2004'te sözlük az çok hit kazanmaya başladığında aylık üç beş kuruş alıcam diye sözlüğün altını üstünü reklamla doldurup 90'lı yılların üçüncü sınıf flash sitelerine çevirir ve bir efsaneyi başlamadan bitirirdi. elini vicdanına koyup da "yok ya öyle yapmazdım" diyemezsin! yapardın biliyorsun.
en ufak konuda bile hemen ayrışabilen sözlüğün on binlerce kişilik yazar kitlesi bile senin yanlışlarda olduğun konusunda hemfikir. ama diyorsun ki ben doğrusunu yapıyorum, siz yanılıyorsunuz. insan bi düşünür ya neden diye. gerçekten ilginç.. -
35. kayyum'a türkçe isim önerileri
-
36. ersan adem gülüm
gidişiyle oluşan ceza sahasında çalım yedikten sonra rakibin arkasından mal mal bakan oyuncu eksikliği alexis tarafından doldurulduğu için kendisi herhangi bir şekilde aranmamaktadır. 7 milyon euro'ya ersan'ı satmazsan döverler.
-
37. türkiye'nin durdurulamayan ekonomik büyümesi
malı mülkü satarak ve borçla büyümek. ayşe teyze örneği vermek gerekirse : ayşe teyze kendine yeni bir koca bulmuştur. yeni koca, ayşe teyzenin üstüne ne kadar ev, araba, mülk varsa 'babalar gibi' satmıştır. ayşe teyzenin eli sıcak sudan soğuk suya girmemekte, her gece dışarda yemek yemeler, son model cep telefonları, kıyafetler ile keyf sürmektedir. evde artık alkol almak yasaktır ama olsun, ayşe teyze ardı arkası kesilmeyen dizi filmlerle ve yarışma programları ile kafayı bulmaktadır. kocasının sattığı eski mülklerden malı götüren götürmüştür çoktan. yeni koca bu arada, dışardaki tefecilerden borç alıp durmaktadır. ayşe teyze 'bu yeni kocam süper, çok mutluyum' diye gezinmektedir. seyreyleyelim bakalım filmin sonu ayşe teyze için nasıl bitecek.
-
38. aykut kocaman
bir galatasaraylı olarak gelip burada aykut kocaman hakkında güzelleme yapmak istemezdim açıkçası ama bu tinerciler o kadar saçmalıyor ki adamı savunma ve övme ihtiyacı hissettim. dünkü maçı başından sonuna dek izledim ve hayır, salak tinercilerin anlattığı gibi öyle ölümüne defans durumu yoktu. bu dangalaklar otobüs çekmenin, defans yapmanın, ölümüne kapanmanın ne olduğunu falan bilmiyor. hikaye.
bu adam konyaspor gibi takımı ligde ilk 3 kovalayan bir takım yaptı mı? beşiktaş'ı tokatlayıp yarı finale çıktı mı? daha neyi konuşuyorsunuz amk? fenerbahçe'de de başarılı oldu aslında ama fenerbahçe taraftarı bu kadar pasif, "atamazsak hayırlısı olsun" tarzına alışık olmadığı için çok tepki de gördü aykut kocaman. öte yandan konya'da vuralım kıralım dökelim beklentisi olmadığı için sanırım daha rahat ediyor.
beşiktaşlıların ağlaması normaldir, rakip 8 tane kırmızı kart görmediği ve mario gomez'i kaleye buyur etmediği için başlamışlar yine zırlamaya. beğenirsiniz beğenmezsiniz yarraklarım; futbolda takımlar kazanmak için oynar. bu zevk ve tercih meselesidir. ben şahsen iyi savunma yapan kompakt takımları izlemekten büyük keyif alırım. hele ki bu takım, konyaspor ayarındayken ligde ilk 3'e oynuyorsa, aha o takımı izlemekten de büyük mutluluk duyarım sezon boyunca.
kusura bakmayın tinerciler, herkesin maç başına 24 gol 6 asistle oynayan cha cha'sı yok, başkalarının elinden bu kadarı geliyor. o da sizi ağlatmaya ve elemeye yetiyor zaten. bugüne bugün "rakip ilk sarı kartını 69'da gördü" diye ağlayan adamlarsınız lan. -
39. 4 mart 2016 boydak holding operasyonu
gecenlerde bulent arinc erdogan'a karsi cikis yaptiktan bir gun sonra arinc'in memleketi manisa'da "paralel yapi" operasyonu ile birileri tutuklanmisti. tutuklanan kisiler daha once arinc'in tanidigini soyledigi ve gozaltina alinmalarina isyan ettigi kisilerdi. genel kani, bulent arinc'a bir gozdagi verildigi seklindeydi.
boydak ailesi de abdullah gul'e yakin bir aile. bu operasyon da muhtemelen dun erdogan-gul gorusmesinin daha once soylendigi gibi sut liman gecmedigi yonunde sizan haberler uzerine yapilmistir. abdullah gul cumhuriyet'te cikan detayli haberin sadece bir detayini yalanlayarak aslinda haberi dogruladi. ilk gunlerde "dostane havada gecti" denilen gorusmenin gayet sert gectigi bu sekilde ortaya cikti. abdullah gul ise her zamanki taktikselligiyle detayli haberde gecen "fisini cektim ciktim" beyanini yalanlayarak, aslinda haberi dogrulayinca, rte'nin bunu nasil karsiladigini tahmin edebilirsiniz. yetmedi ayni gun abdullah gul'un danismanligini yapmis ahmet takan bu gorusmeyle ilgili imali icinde buyu buyucu gibi bizin anlamadigimiz sozler gecen bir yazi yazdi. yine ayni gun abdullah gul'un danismani ahmet sever twitter'dan saray trolleriyle didismeye basladi.
bence bu gelismelerle dogrulanan haber surada;
http://www.cumhuriyet.com.tr/…ni_cektim_ciktim.html
muhtemelen erdogan bunu kendisine bir ihanet olarak gordu. ve bir emirle gul icin dugmeye basti. siyasal islamcilar icin hukuk, sucun kisiselligi vs bunlar onemsiz. aile, dost, cevre, herkes mesru hedef. aslolan guc ve iktidar. bu amac icin ise her yol mubah.
paralel konusu falan bence hikaye. boydaklar korkudan cemaatin is orgutunden bile ayrildi. esas konu abdullah gul'le olan yakinliklari. boydaklar burada arac. esas amac ise abdullah gul'e gozdagi vermek.
edit: ben yazdiktan sonra manisa'da da paralel yapi operasyonlari olmus ve onda da gozaltilar var. sanirim bu durumu yeterince acikliyor. -
40. gesi bağları'nda boş boş dolanan adam
aman aranıyordur.
-
41. kadınları itici yapan detaylar
burada yazılanları ciddiye alıp kafaya takacak, bunlara üzülecek ve kendilerini bu yazılanlar yüzünden değiştirecek kadar 'güçsüz' olmaları.
kadın dediğin güçlü olacak aga.
sigara içmeleri rahatsız ediciymiş, bak bak. kötü kokuyomuş. yiğidim biz sigara içince kaka kokuyoruz da siz parfüm mü kokuyorsunuz allasen? kol kılları rahatsız ediciymiş, hemen sizin için vücudumuzdaki tüm tüyleri aldıracağız, evet. yeter ki orangutandan hallice olam sizler mutlu olun.
haha buna çok güldüm, yazın koltuk altlarının terlemesiymiş, kendi taşak kokusunu alamayan adamlar tişörtün kol altı terliyor diye bizi itici buluyormuş. yav he he. -
42. hayata dair gülümseten detaylar
yenikapı-hacıosman metro seferini yapan belirli bir makinistin (7.50 civarında yenikapı'dan yola çıkan treni kullanan kişi oluyor, artık sesinden tanıyoruz) her sabah hareket etmeden önce sevgi dolu bir sesle "sevgili yolcularım, hepinize çok güzel bir gün diliyorum" diye anons yapması, beş karış suratlı metro ahalisinde tebessüm oluşturması.
-
43. fethullah gülen cemaati
zaman gazetesi'ne kayyum atanması sonrası ses çıkarmayanlara veya "iyi olmuş" diyenlere kızıyorlar, hala ama hala "subaylar da çok masum değildi sonuçta" falan diyorlar ya işte, hiç kusura bakmasınlar.
evet, kendilerine yapılan bir hukuksuzluk var ortada doğrudur da bu adamların ödemesi gereken öyle çok bedel var ki ortada hukuk içerisinde mi olmuş yoksa hukuktan çok uzak bir şekilde mi olmuş önemsemiyor, önemseyemiyor insanlar.
olayı hala subaylardan ibaret sanıyorlar birde utanmadan. arkadaş bu ülkede eğitimin de, insanların birbirine olan güveninin de, güvenlik güçlerinin düzeninin de, gencecik insanların hayallerinin de birer birer katili oldunuz siz ya. devletin polisi cemaat evinden gelecek emirleri bekler, diğer devlet kurumlarından bilgi saklar, halkı fişler oldu. insanları birbirine düşman ettiniz "bu bizden, bu laik, bu çydd üyesi, bu ülkücü, bu kominist, şu bu" diye diye.
hadi hepsini geçtim. ya bu ülkede kpss sorularını kendi üyelerinize dağıttınız be. binbir zorlukla okuyup, üniversiteyi bitirmiş sonunda kendi ekmeğini kazanmanın hayallerini kuran adamların o hayallerine "dur" dediniz. neden? çünkü sizin emir eriniz değil. sizin gibi köle olacak onursuzluğa, karaktersizliğe sahip değil diye sırf.
yok yok bitmiyor işte günahları. belki de şu ülkede kimsenin şüphe etmeyebileceği, gencecik çocukların da pis emellere alet edilmeyeceğini, daha çocuk yaştakilerin emeğinin, hayallerinin çalınmayacağını düşündüğü öss'ye bile hile hurda karıştıracak kadar iğrençleşebildiler. milyonlarca çocuğun emeklerini sırf kendi çıkarları uğruna harcayıp, gelecekleriyle oynayabildiler gram utanmadan, sıkılmadan.
bakmayın siz öyle hoşgörü, diyalog, kardeşlik hikayelerine. içleri inanılmaz nefretle doludur bunların ve kendilerinden olmayan herkesin yoldan çıkmış, heba olmuş insanlar olduğunu düşünür ve nefret ederler. yollarına çıksın veya çıkmasın kendi dışlarındaki hiçbir kimsenin değeri ve önemi yoktur, gerekirse ölmeleri dahi sorun değildir geçmiş olaylarda gördüğümüz üzere.
şimdi ise tüm bunlar hiç olmamışçasına "gelin bizi savunun" diyebiliyorlar. neden? çünkü hiç utanmaları da yok. istediklerini aldıktan sonra aynı nefretle yine size saldırabileceklerdir. gezi'de insanları oradakilerin üstüne salmak için hiç uğraşmamış gibi onlardan da, daha önce düşman olduğu herkesten de destek istemekte beis görmeyeceklerdir.
neyse daha da uzatmayalım hiç. bugün kendilerine yapılan hukuksuzluk benim açımdan geleceğe umutla bakmamı sağlayan bir ışıktır sadece. hem de çok büyük bir umut. çünkü edenin bulduğunu, zulmedenin cezasını bu dünyada da çekeceğini görüyorum ve şimdi rahat rahat zulmeden güç sahiplerinin ve kendi halkının yüzde ellisine dahi düşman olabilenlerin de aynılarını yaşayacağı günü bekliyorum sabırsızlıkla. amerika' da olmak nasıl ki birilerini kurtarmıyorsa günü geldiğinde saraylarda yaşamak başkalarını kurtaramayacaktır ilahi adalet istediği takdirde.
hep beraber bekleyeceğiz o günleri hayırlısıyla... -
44. game of thrones
(bkz: game of thrones'a hapis şoku)
-
45. recep tayyip erdoğan
entelektüel seviye olarak, bilgi, birikim, vizyon ve tahsil olarak cumhuriyet tarihinin en yetersiz ve düşük başbakanı ve cumhurbaşkanı kendisidir lakin halkın nezdinde karşılığı yüksektir ( en azindan belli bir guruh üzerinde)
çünkü yıllar yılı türkiye toplumuna fazla anlam yüklendi adeta batılı bir halk muamelesi yapıldı bazıları tarafından. .
ama türkiye toplumu büyük oranda geri kalmış, ilkel ve gündelik yaşayan, vizyonsuz ve dönemsel olarak güce, ranta ve muktedire tapan, geri kalmış, din, iman, vatan muhabeti ile kandirilan klasik bir ortadoğu halkıdir.
çoğumuz öyleyiz. beyin tatilde ulkecek
dini tarikat liderinin, ağanin, patronun bokunu kutsal sayan halkın secimi olmaz veya iradesi.
sadece ona dayatilani ve gösterileni seçer.
son 14 yılda bu ülkede siyasi olarak yaşananlar ilerde kitaplara, tezlere konu olacak. -
46. street fighter
"abi ver geçeyim", "tuşların hepsine basma adam sinirleniyor", "mr.bison'a pörfekt yapınca deliriyor" v.s. tüm naif uyarıların ve önerilerin yani özetle ne olursa olsun birbirine destek vermenin en güzel yansımasıydı bu oyun. ortaokul ve lise yıllarındaki o leş gibi rutubet ve sigara kokan atari salonlarındaki birleştirici gücünden yıllar sonra bile hiçbir şey kaybetmemiş onu gördüm.
dairede birkaç gündür bitmek bilmeyen bi street fighter muhabbeti vardı. vay efendim ben raund vermeden bitiririm, vay efendim ben vega'yla oyun bitirdim, vay efendim ben chun-li'ye aşıktım, vay efendim aslında ken'le ryu ana bir baba ayrı kardeşmiş falan. tabi arada iddialaşmalar da oluyor haliyle. sonra bir arkadaş "madem bu kadar konuştuk benim laptopta var yarın getireyim, oynayalım" dedi. o an o gözlerdeki parlama hiçbir şeye değişilmezdi. hepimiz birer liseliye dönüşmüştük adeta kaç yaşında adamlar. dün getirdi bilgisayarı, herkes öğle arasını iple çekiyor (bu arada bunu özellikle belirttim ki sonra bizim vergilerimizle mesai saatleri içinde street fighter'da oyun bitiriyor denmesin). dairede heyecan dorukta, bi arkadaş heyecandan kendini kaptırıp tuvalette sigara içmeye çalıştı da vazgeçirdik. 6 kişi lig usulü oynamaya karar verdik. herkes adamını seçti tabi ki ben blanka'yı seçtim çünkü yeşil. herkes ken ve ryu seçti köylü gibi. bakın arkadaşlar belirtmeden geçemiyecem bu oyunda ken veya ryu'yu seçen adam pes'te barcelona'yı alır, kantırda sis atar, gta'da hemen hile yazar, eyc of'da hemen saldırır. o yüzden onurlu duruşumla yeşil olduğu için blanka'yı seçtim.
çift klavyeyle göt kadar laptop ekranından oynamaya başladık. 4 kişi de seyircimiz vardı. bakın dairede birbirine günaydın demekten aciz, gıybet üstüne gıybet yapan insanlar nasıl kaynaştı yeminle gözlerim yaşardı. aramızda akboy, ülkücü, sendikacı komünist (ki kesin zangief'i alır diyordum sovyet diye ama o bile emperyalizmin köpeği olup ken'i seçti), alevi hepsi var. resmen mini türkiye'ydik ve bizi bir araya getiren, hepimizin yüzünü güldüren, hepimizi ortak bir amaca yönlendiren tek şey street fighter'dı. kadın seyircilerimiz bile vardı.
"hareketleri deniycem beyler bi dakika" faslından sonra köriyi sevdiği için hindistanlı dhalsim'i alan arkadaşı blanka'yla yendim, beynine beynine verdim elantiriği bak yazarken bile hala tüylerim diken diken oluyor. ama dediğim gibi köylü gibi ken ve ryu'yu seçenlere yenildim. her ne kadar klavyenin tuşlarının bozuk olduğunu iddia etsem de pek sallanmadı ortamda.
biz 10 kişi kendimizi kaptırmış oynarken daire başkanı geldi odaya " napıyorsunuz siz?" diye. aha dedik şimdi kulağımızdan tutup çıkaracak bizi odadan ama dedim konu street fighter'sa gerisi teferruattır. adamın yüzünde çiçekler açtı resmen ekrana bakınca. nasıl eğleniyor izlerken. "başkanım buyrun oynayın siz de" dememizden sonra bir oturuşu var ki bilgisayar başına sanki yıllardır onu anı bekliyordu adam. ama şaşırtmayan bir şekilde o da ken'i seçti tabi ki. kimse karşısına geçecek cesareti bulamadığı için tek başına oynadı ve "başkanım geçeyim mi bölümü?" tekliflerime kulak almadığı için yenildi hemen ama olsun. 4 yıldır hiç oluşmamış bi ortamı oluşturmuştu bu güzel oyun, o bile her şeye değerdi.
yeminle bak türkiye'deki kutuplaşmanın tek çaresi bu oyundur. bu oyunu oynayın, oynattırın. herkes street fighter ruhunu özümserse emin olun çok daha güzel sabahlara uyanırız.
son olarak blanka parti kur oy verelim! adam yeşil ve elektrik çıkarıyor düşünsenize ya muhteşem bi olay. oylar blanka'ya! -
47. survivor 2016
7 gün 24 saat yayınlanması gereken program.
acun'cum, tv'de izlenecek hiçbir şey yok, canımız sıkılıyor lan. aç parkuru koşsunlar amk, tohumuna para mı saydın bunların. -
48. linkedin'de çay yüzünden çıkan ilginç tartışma
hepsini okumadım ama her yere yazılı kurallar asılarak eksiksiz görev tanımı isteyen salih tam bir astsubay kıdemli üstçavuştur.
-
49. motosikletle zaman gazetesi dağıtmak
18 yaşlarındayken 1 günlüğüne yaptığım iştir. zaman gazetesine kayyum atandığını görünce birden aklıma geldi o günler ve "haaah çok iyi oldu, aaaferin sizeee" dedim.
o zamanlar arkadaşın biri bu işi bana öyle bi anlatmıştı ki, sanırsın dünyanın en özel, en güzel işi. "tamam sabah biraz erken kalkıyorsun ama saat 11,12 gibi işin bitiyor ondan sonra git ne yaparsan yap" deyince "tamam lan öyleyse deneyelim" dedim.
gittik bu zaman gazetesinin ofisine oradaki adam hemen "namaz kılıyor musun" dedi. ben de tam "hayır" diyecekken, arkadaş "yeni başladı" diye araya girdi. adamı motosiklet ehliyetinden çok namaz kılıp kılmadığımı ilgilendiriyordu anlayacağınız.
sonra adam zaten ehliyet hemen önemli değil önce bi dağıtım yapacağın bölgeyi öğren sonra gidip motosiklet ehliyetini alırsın dedi. arkadaş da polisler zaten zaman gazetesinde çalıştığını görünce ehliyet falan sormuyor merak etme diye ekledi.
neyse abi ertesi gün oldu arkadaşla sabah ya 4 ya 5 tam hatırlayamadım, ama hava tam aydınlanmamıştı öyle diyeyim. lanet olsun ki mevsim de kıştı. gittik gazeteleri motosiklete yükledik ama arkadaş benim dağıtım yapacağım bölgeye ters bölgede olacaktı, o yüzden benim yanımda bölgeyi öğretme amaçlı başka biri olacaktı.
yanımdaki adamın motosikleti kontağı çevirince hemen çalışıyordu, bendekinin çalışması için motosikleti hızlandırıp gaza falan basmam gerekiyordu. eski tip motosiklerlerdendi yani, haliyle durum böyle olunca benim motosikletin hiç stop etmemesi gerekiyordu. ama öyle olmadı. amk antika motosikleti her gazete götürmeye indiğimde stop ediyordu, yeniden çalıştırayım derken de canımı çıkarıyordu.
yanımdaki gavat da kontağı çevirip basıp gidiyordu, arkasından sadece "vay orospu çocuğu" diyordum. bir de amk adamı ben bu işi 8 yıldır yapıyorum buraki abonelerin hepsinin huyunu bilirim "şu sesten hoşlanmaz , bu zile basılmasını istemez" gibi hepsini anlatıyordu. lan amk adamı ben onların hepsini nasıl ezberleyeyim ben daha dağıtacağım bölgeyi öğrenemeden bir de bunları bilmemi istiyorlar.
bu dağıtılacak yerleri gösterdi yine bastı gaza gitti, baktım motosiklet yine stop etmiş. vurduruyorum vurduruyorum çalışmıyor. avradanı sikerim ya deyip isyan ettim kışın o soğuğunda ter basmıştı her tarafımı.
sonra şans eseri yine çalıştı motosiklet, motosikletten inince biliyordum ki motosiklet yine stop edecekti. ben de sinirlenmişim zaten. aldım gazeteleri rastgele her tarafa atmaya başladım. köpek kulübesine, evlerin çatılarına, havuzlara, nereyi görürsem oraya. "alın size gazete, alın amına koduklarım" diye diye atıyordum.
sonra bu çocukla bi kahvenin orada karşılaştık "maşallah ne hızlı dağıtmışsın" dedi. "sağol az çok öğrendik" dedim ama kafamda işi bitirmiştim, yarin kesinlikle gelmeyecektim. lakin adamla yarin gelecekmiş gibi konuşuyordum. bu hala işi övüyor "8 yıldır çalışıyorum bundan güzel iş bulamazsın, eğer abonelerden zamanında parayı tahsil edersen ekstra para da kazanabiliyorsun" diyordu. ne kadar sinirlensem de "aynen çok iyi, uzun süre çalışırım burada" diyordum ben de.
sonra eve gittik elime baktım ki gaza basmaktan su toplamış. aradım arkadaşı "sabah sakın beni almaya gelme. ben çalışmıyorum" deyip kapattım. kayyum amına ya. -
50. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
internet ansiklopedileri wikipedia ve dppedia verileri baz alınarak tarihteki savaşların gösterildiği interaktif bir harita yapıldı. haritada 8 bin 49 adet savaş ve yapıldığı yer gösteriliyor.
milattan önce 2500 yılından bu yana gerçekleşen 8 bin 49 savaş yer alıyor.
dünya savaşları haritası: