syntax terror16
profili

  • 23 ağustos 2021 trabzonspor sivasspor maçı

    ulan federasyon kere senin yabancı kuralını eşşekler kovalasın!

    şu ismail köybaşı denen vebayı başımıza musallat ettin, allah seni bildiği gibi yapsın.

    bugün de asistini yaptı rakibe kazmalar kazması.

  • 15 temmuz 2021 iron maiden'ın yeni tekli çıkarması

    hasreti burun sızlatan kadim bir dostun yıllar sonra bir akşam ansızın kapıyı çalıvermesi gibi bir his...
    7+ dakika boyunca gözlerimle beraber kulaklarımı da dolduran, o en çok sevdiğim...
    bruce isimli dost uzaylının yazdığı klipteki göndermeleri listeleyelim:

    başlangıç: where eagles dare
    0:48 - aces high mağazası
    0:52 - book of souls tur uçağı
    0:57 - asılmış ıcarus
    1:00 - the trooper bayrağı ve 2 minutes to midnight saati
    1:36 - final frontier eddie
    1:37 - no prayer for the dying mezar taşı
    1:49 - r101 zeplini (empire of the clouds)
    1:50 - trooper’s beer
    4:15 - sun and steel eddie
    4:54 - killers eddie
    4:58 - dance of death eddie
    5:03 - somewhere in time eddie
    5:09 - powerslave eddie
    5:16 - book of souls eddie
    5:44 - dclxvı - 666

  • 17 mayıs 2021 erdoğan'ın yine helallik istemesi

    ilk istediğinde ne yalan söyliyim, helallik falan vermemiştim. ama bu ikincisinde durup düşündüm ve dedim ki zaten bir gün gelecek yaptığı hataların bedelini kanun önünde ödeyecek, hakkın önündeki hesap ise başka bir dünyaya kalacak. insanlar ne hata yaparsa yapsın sonuçta bu dünyanın hesabı bu dünyada görülmeli ve affetmek de bir büyüklük olduğu için şaka lan şaka, son zerresine kadar haram olsun aq.

  • 31 ocak 2021 beşiktaş trabzonspor maçı

    her sezon iple çektiğim maçlardır beşiktaş’la oynadıklarımız. kafasında futboldan başka bir şey olmadan, oyunu çirkinleştirmeden, kenardaki rakip oyuncu bir an önce sahaya girebilsin diye topu taca atacak kadar sportmence mücadele eden iki takım, yarım saat faul düdüğü çalınmayacak kadar akıcı oyun, pozisyon zenginliği ve nefes nefese final...

    bu akşamki maçın bitiş düdüğü çaldığında kendimi bir ziyafet sofrasından kalkmış ve futbola gerçekten doymuş hissettim. bu, kazanmak veya kaybetmekle ilgili bir şey değildi çünkü atiba’nın kafasıyla 3-4 kaybettiğimiz maçın sonunda da benzer hisler içindeydim. bu iki takım izleyenlere bir kez daha gösterdi ki sahada karakterli oyuncular olunca seyir zevki çok yükseliyor, hakem de ayak uydurup kaliteli yönetim sergiliyor ve ortaya premier lig kalitesinde maçlar çıkıyor. bu akşam sahada ve saha kenarında mücadele veren herkese terinin son damlasına kadar helal olsun demek lazım.

    bizim takım özelinde, yolun başında kadroda yaşanan kan kaybına rağmen bu sezon için bir şansımız olabilirdi, stajyer hocalarla aşırı vakit kaybetmeseydik... abdullah hocayı ve oyun ritmini bulmakta biraz geç kaldık, dolayısıyla bizim için bundan sonrası bir sonraki sezon için takım kimyası...

    bu sezon kim şampiyon olur bilemem ama bu akşamki rakibimizin önde bitirmesini çok isterim gerçekten.

  • masumlar apartmanı

    ilk bölümünden beri inci’nin ilk defa arkasını dönüp gitme tribinde yüzde yüz haklı olduğu dizidir efendim.

    han(zo), sözüm sana.
    ablan zor durumda olabilir, ailen senin için önemli olabilir, bunlar fikrini bile sormadığın birini kendinle aynı zindana hapsetme hakkını verir mi sana? sahip olduğu bütün aileyi seninle olmak adına kaybetmiş birine sen benim için fedakarlık yapmadın, tımarhanemi paylaşmamakla bana haksızlık yaptın denir mi? döner arkasını gider işte böyle. napıcan şimdi, de bakiyim bana? yine iki gofret - bi balona bağlarım bu işi diyosan şu dizinin senaristleri bile kurtaramaz seni, söyleyim sana.

    senaristler demişken... şu naci kişisi dizi tarihinin en zorlama karakteri olabilir. durduk yere ahiretten döndü, mektuplar güvercinler derken safiye’nin gönlüne zembille indi, ama aslında onun en iyi arkadaşından çocuk yapmış da sonra terk etmiş derken gözünün toprağa baktığını öğrendik. bir sonraki bölümün finalinde gözlerini safiye’nin gözlerine dikip “hamileyim” derse şaşırmayacak haldeyim. emekli olsa da bi nefes alsak diyorum...

  • 2 kasım 2019 hattingen seks partisi rezaleti

    sonunda karbonmonoksit zehirlenmesi yaşayıp hastaneye kaldırılacakları en başında söylense bile “atın ölümü arpadan olsun” diye kabul edecek 3.5 milyon türk genci bulabileceğiniz partidir.

  • amele sümüğü gibi minibüse yapışan motorcu genç

    minibüs şoförü kadar kızamadığım gençtir.
    mk dallaması, sen okul taşıtı kullanıyosun, yol ortasında sinyal bile vermeden hars diye u dönüşü yapmak nedir?
    ya o gelen bi kamyon olsaydı?

  • 18 haziran 2019 imamoğlu trt canlı yayını

    maaşını hak etmek isteyen spiker kişisinin tam yayını kaparken “15 temmuz’da olduğu gibi” diye araya sıkıştırdığı yayındır.

    iyi gene, üstüne cips kola kilit falan deyip koşarak uzaklaşmadı aq.

  • oyun dünyasının en badass karakterleri

    gta vice city’de helikopter görevindeki inşaatta konuşlanan sarı baretli dayılar.

  • kanal istanbul'a gerek olmaması

    ileri zekalı birinin 21. yüzyılda şehirlerin etraflarına hendek örülerek savunulabileceği fikrini ortaya atmasına sebep olmuştur.

  • türkiye'nin çöküşünü başlatan olay

    1953 yılının bir bahar günü adamın birinin titreyerek boşalmasıdır.

  • yemeksepeti'ndeki aşırı mizahşör restoran

    reklamın çapsızlığı ya da yorumları yazanın mizah anlayışındaki bayatlık bi yana...

    --- spoiler ---

    müşteri yorumu: hadi fuse tea kalmadı dediniz eyvallah başka bi içecek niye koymuyorsunuz. pipet koyup dalga geçer gibi içecek koymamışsınız.
    salağın cevabı: o değil de bir ilhan irem vardı, noldu ona ya?

    --- spoiler ---

    ben bu yorumu okuyan müşterinin yerinde olsam o restorana gider ve ilhan irem'le yedi ceddinin soy kütüğünü tersten okuturum o dallamaya.

  • cenk tosun

    arda turan olsa: “baktım babamla bi laf dalaşı var, bi olay var. çıktım sahadan, geldim kenarıya. kestim raconu. bi yol bulsam türbüne de çıkar, verirdim küsküyü. beni eleştirenler önce adam olsunlar.”

    emre belözoğlu olsa: “benim orda evet bi sinirli anım oldu fakat çarpıtılıyor. tribüne doğru sertçe bir uyarıda bulunduk, tabi mesafe var, sesim ulaşsın diye biraz fazla bağırdım, boğazım kırçıllandı böyle. boğazımı kaşırken bazı art niyetli basın mensupları kafa kesme işareti yaptığımı iddia etmiş.”

    volkan demirel olsa: “anuna bile gorun!”

    cenk tosun: “yaptığım yanlıştı, üzerimde milli forma varken böyle hareketler yapmamalıydım, bir daha asla böyle bir hareket olmayacak, tüm türkiye'den özür diliyorum"

    o halde yapacağınız karakter kıyasını skeyim ey romalılar.

  • tayyip erdoğan'ın muharrem ince'ye gariban demesi

    peki o gariban, bir tv oturumu için kendisine hodri meydan dediğinde fellik fellik kaçması?
    (bkz: geçiniz)

  • cumali ceber

    10 yaşındaki oğlumun sınıf arkadaşı cem tarafından şiddetle davet edildiği film.

    cem neden "gidelim! gidelim!" diye böylesine ısrar ve ihtiras içinde anırıyor, merak ettim ve filmin fragmanını seyrettim. tam birbuçuk dakika içinde toplam 6 kez "sıçmak" fiili geçti.

    yıl 2017!

    halen çoluk çocuğu göt mahsulleriyle güldürme peşindeki film yapımcılarının götü çıksın.

    cem sen de uzak dur lan oğlumdan! az seyrek görüşün amk.

  • 11 aralık 2015 seyyar simitçi rezaleti

    bu sabah saat 07:50 civarlarında şeriali semtinde yaşanan hadisedir.

    işe giderken bazen uğradığım bi simitçi vardı.
    genç bi çocuk, taş çatlasa 20'lerinde...
    alt tarafı seyyar satıcı ama sunumu nasıl kibar, davranışları nasıl içten...
    değme restoranın kıdemli garsonuna taş çıkartacak cinsten.

    neyse efendim ben bu sabah yine yoldayım, trafik kötü, yağmur var.
    evde amerikan triplerine girmişim; çaydan bir yudum hüpletip, omletten de bir çatal atıp aceleyle çıkmışım.
    mide boş olunca yolda simit alıp trafikte onu kemirme fikri cazip geldi.
    simitçinin önünde durdum.

    yağmurdan korunmak için iyice binanın duvarına sinmiş.
    beni görünce geldi, her zamanki gibi önce günaydın deyip sonra siparişimi aldı.
    çok geçmeden zeytin ezmeli, karperli simitimi getirdi, çıtır çıtır.
    bi de güzel koktu ki, 5 lirayı uzatırken ağzım sulandı.
    hemen kocaman bi ısırık alayım... demeye kalmadan cipin biri arkama yanaştığı gibi kornasına abandı.

    sağa fazla yanaşmamış olduğumu fark ettim; cipin sürücüsü kızmakta haklıydı.
    ben daha kontağa uzanamadan cipin arkasına bir de otobüs dayandı, o da asıldı kornaya.
    tamam lan çatladınız mı diye ağzımdan susamlar saça saça bağırıp taktım vitese.
    yerler de kaygan, artistik patinajımı çekip yola çıktım.

    500 metre ilerdeki kavşağa kadar böyle gittim ama yolun bitiminde tem yanyoluna dönmek istediğimde cehennem gibi bir trafikle karşılaştım.
    bekle babam bekle, kaç dakika oldu, kavşağa girip dönüşü yapmak mümkün olmadı.
    derken biri tıkladı cama.
    kesin dedim, arkadaki cip bu.
    az önce atarlı kalkış yaptım ya, yediremedi kendine, belasını arıyor.

    bir hışım açtım camı.
    karşımda simitçi.
    sırılsıklam ıslanmış.
    3 adet madeni para uzattı bana.
    nefes nefese.
    abi dedi, para üstü, unuttun.

    bu nasıl bir rezalettir?
    bu nasıl bir kepazeliktir arkadaş?
    sen bir bardak çaya 3 lira isteyen "kurumsal" simitçilerin şehrinde 3 lira para üstü vermek için yağmur altında onca yolu koşup bana yetiştin ya...
    bu nasıl bir adaletsizliktir?

    gözlerim doldu.
    kalsın o para senin olsun, ananın ak sütü gibi helal olsun... demek geldi içimden.
    ama böylesi hem çok "ucuz" olurdu, hem de zaten kabul etmezdi biliyorum.
    "sen çok iyi bir insansın, teşekkür ederim, allah hayırlı işler versin" diyebildim sadece.
    şu gözünü sevdiğimin şehrinde her gün böyle rezaletler yaşansa keşke.

    ---------
    edit: simitçinin yerini merak edenler için, kendisi tam olarak şurada :)
    bonus: benzer deneyimleri harmanlayan çok güzel bir yazı da şurada (link için teşekkürler @viva la liberta)