acil ve önemli edit:
(bkz: enkazdan çıkarılıp kaybolan kız çocuğu)
20 yıldır maaşlardan kesilen deprem vergilerinin ne olduğunu düşünerek bir yol bulabilirsin aslında sığır
(bkz: 38 milyar 227 milyon dolar)
sinirli ve gereksiz edit: bazı sığırlardan mesaj alıyorum "deprem vergisi yok ki cahil" diye. evet deprem vergisi yok adı da bu değil ama 1999 depreminden sonra özel iletişim vergisi altında dolaylı olarak deprem için alınan bir vergi var ve bu vergi 1999 yılından beri hepimizden kesiliyor cahil ayılar. adı özel iletişim vergisi ama dolaylı olarak deprem vergisidir. öiv deprem için gelmiş ve sonraki hükümetler tarafından da kaldırılmamış vergi var ya tam da odur.
cas2b26 profili
-
her çalışanın maaşının %20'si alınsın
-
memurların yarısının ss almayı bile bilmemesi
ben de bir kamu kurumundayım, bilgi işlem personeliyim ve bu boomer, ölmeyi unutmuş kitleden neler çektiğimizi ne siz sorun ne ben söyleyeyim. sözlükteki gereksiz ve ergence memur düşmanlığının ben de her zaman karşısındayım ama bu seferki başlık sahibi arkadaşımız haklı maalesef... mesai başında, masasında ölecek anti emeklilik boomer tayfayı geçtim, bilgisayar kasasına vga kabloyu nereden takacağını bilmeyen mühendis, mimar, uzman kaynıyor * üniversite mezunu adamlar "word'ü nasıl açacağım" diye arar mı, arıyor... gelişime kapalı bu kitlenin boomer, yeni nesil demeden kesinlikle bu sistemden elenmesi gerekiyor...
-
wuhan virüsü
başlık altında 500 kişinin "şöyle bir flooda denk geldim" yazıp sürekli aynı floodun linkini paylaşıp durduğunu göreceğiniz başlık. sizin ben beyninizi skim, sizin beyninizin iflas etmesi için virüse filan ihtiyaç yok, siz zaten bir çeşit virüssünüz insanlık için
-
otostop ile 75 il gezmek
iyi bir insansanız iyi insanlara denk geliyorsunuz cümlesi sıçıp batırmış genç arkadaşımız... yani türkiye'de otostop yaparken katledilen kadınlar kötü oldukları için mi bunları yaşadılar? ortada bir gerçek var, ülke ve toplum gerçeklerini yok sayamazsınız... yoz, aç, cahil, kültürsüz bir toplum olduğumuz apaçık ortadayken temkinli olmasını öneririm kendisine bir abisi olarak... 10 yaşındaki çocukların tecavüze uğrayıp tuğlayla kafasının ezildiği, kayınpederin tecavüzüne uğrayan gelinin öldürülüp gizlice gömüldüğü bir coğrafyada yaşıyorsun... bugün kimsenin istemediği bir şeyler yaşasan yarın haberinin altını troller ve engin gönüllü anadolulular basacak zaten orospuymuş ne işi varmış diyerek bunu sen de adın gibi biliyorsun... hayaller filan güzel de, gerçeklerden de çok kopma canım kardeşim... "iyi bir insansan bu toplumda yaşarken şirinler tadında gezemezsin, biz günlük hayatımızda bile temkinli yaşıyoruz..." bay olduğumuz halde... pardon, bay değil erkek...
-
bluetooth kulaklık
son 1 aydır heves ettiğim ama sonunda beni "kabloludan başkası yalanmış" noktasına getiren sözde hayat kolaylaştırıcı ama gerçekte baş belası... önce ucuzuna kaçtım teknosa'dan preo marka olanını aldım... 1 haftada 2 kere değişime gitmek zorunda kaldım çünkü kutu üzerinde "5 saate kadar müzik keyfi" yazarken kendisi aralıksız dinlemede 1,5 saati aşamıyordu... evden çıkıp metroya binip kızılay'a gidiyordum, iki mağaza baktığımda "bluk bluk" diye ötüp bitiyordu baş belası... dur dur hemen vurma sevgili ekşici, evet ben de öyle dedim zaten... "acaba ben ucuzcu bir cimri olduğum için mi geldi bunlar başıma" derken dünyanın en iyi ilk 3 markası içinde olan hatta belki en iyisi olan jbl kulaklıklara yöneldim... ama bu sefer önce güzel bir araştırma yapmak istedim gel gör ki bu dandik preo'da yaşadığım tüm sorunlarla ilgili tüm şikayetleri internette okudum... sony, philips, jbl filan hikaye... preo'da birkaç hafta veya ay içinde baş gösteren şeyler en iyi markalarda 1 senede filan baş gösteriyordu, tek fark buydu...
interneti aç ve kullanıcı yorumlarını oku bakalım...
şarj olmuyor, şarjı çok az gidiyor, ikide bir müzik kesiliyor, bluetooth'u görmüyor vs vs... uzar gider bu liste... garanti kapsamında olduğu halde firma veya mağaza terörüne uğrayanlar, umudu kesip "şikayet var" sitesinde ağıt yakanlar, zılgıt çekenler filan gırla baktım ki... bir kulaklığa 300 ile 1000 lira arası para verip dert sahibi olmuşları da görünce iyice tiksindim kendisinden... kısacası dertsiz başına dert almak isteyenler için kusursuz bir teknoloji bu bluetooth kulaklık... dileyen alsın uğraşsın... ben sonunda jbl'in kablolu olanından bir tane aldım ve şu an yatağımda okşayarak "seni bir daha hiç bırakmayacağım, değerini çok iyi anladım canıms" diyerek okşuyorum kendisini... teknoloji çok güzel, nimetlerinden faydalanmak zevkli ama gel gör ki bu bluetooth kulaklık siki hiç de öyle bir şey değil... telefonla konuşmak için olabilir ama asla uzun süreli müzik için uygun bir teknoloji değil... -
9 günlük tatil sonrası ilk pazartesi
20 dakika sonra servis gelip beni o derin bilinmeze doğru götürecek, şu an wc de sıçıyorum ve hayatımda ilk defa sonsuza dek sıçmak istiyorum. bu tuvalette tüm günümü geçirebilirim, bitsin istemiyorum bu sıçış...
-
20 şubat 2018 bayern münih beşiktaş maçı
sözlükte nasıl beşiktaşlı olduğum genelde bilinir de, benim bu maçla ilgili küçücük dahi bir umudum yok... bayern münih'i almanya'da 3-0 yenip gelsek dahi istanbuldaki maçın son düdüğü çalmadan sevinmem çünkü bu adamlar psikopat... orada 3-0 yener gelirsin sana burada 5 tane sallar arkasını döner gider...
işin acı tarafı burada verilen iddaa oranlarıyla dalga geçen, içinizden geçecekler gibi komiklikler şakalar yapan çapsız renklilere malzeme çıkmış olması... kahpe evladı, sanki bilmiyor bayern münih'in ne olduğunu... bayern münih bugün real madrid, barcelona ile oynasa göreceği iddaa oranı maksimum 2.0'dir... bu takım bugün real madrid'e, arsenal'e, manchester united'a da 5-6 atabilir ki daha geçen sene arsenal'e 2 maçta 10 gol atmışlığı vardır...
sene başında sırf lige tutunmak için biri östersunds'a diğeri vardar'a elenmiş, birinin başında haşofmanlı bir futbol özürlüsü var, diğerini başakşehir 5'lemiş, beşiktaş'ın elinden 10'luk olmaktan kurtulmuş, maddi iflasın eşiğine dayanmış, gelmiş burada bayern münih üstünden beşiktaş ile eğlenmeye çalışıyor... zavallılığın insan formuna bürünmüş hali... gerizekalılığın futbol taraftarlığı ile bütünleştiği ara form... mal değneği... göt lalesi... -
domagoj vida
kulüp var bonservissiz şekilde adriano-vida-pepe-gökhan gönül defans hattı kurar, kulüp var bağ bahçe satıp 40 milyon euro saçtıktan sonra bile f.terim, mehmet ağar peşinde koşar. herkesin tıyneti, yıllardan süregelen alışkanlıkları/huyları, kültürleri, değerleri, başarıya giden yolları ve niyeti o kadar açık ve net ki şu açıdan bakınca... vizyon kazanacak, dürüstlük kazanacak, iyilik kazanacak, bu sefer böyle olacak, artık böyle olacak...
-
beşiktaşlıların son zamanlardaki anlamsız özgüveni
m'gladbach, everton, lazio isimlerini sayarak takım küçümsemeye çalışan bir gerizekalının hezeyanı...
6.000 taraftara oynayan bayern münih veya arsasını satan bir barcelona olamadık işte biz... napalım, kaderimiz buymuş... -
ricardo quaresma
uğur meleke efsane geri dönüş yaptığımız benfica maçından sonra "son saniyede öyle bir orta yapıyorsun, böyle bir şey için idam edilebilirsin ama, bu tür adamlar böyle işte... bambaşka seviyelerin adamları, hayal eder ve hayal ettiğini gerçekleştirir" diyerek övmüştü kendisini... ne kadar haklı olduğunu bu akşam gördüm cidden... o gece kahraman, dünya yeteneği muamelesi gören adam bu akşam küfürlere boğulmuş... muhtemelen bu akşamki ortası gol olsa şu an instagramda videosunu paylaşıyordu burada küfür edenler... bazen beni derin düşüncelere salıyor bu halleriniz yemin ediyorum... beşiktaşlılığımı bile bir kenara bırakırsam ve objektif yorumlarsam bence adam bu sene bize hayatının katkısını yaptı... bu sezon quaresma olmasa şampiyonlar ligi'nde daha ilk iki maçta havlu atar, ligde muhtemelen şu an olduğumuz puanın en az 10 puan aşağısında olurduk... allah kimseyi bu ülke insanının eline düşürmesin... gerçekten berbat bir profile sahibiz bu yönden...
-
5 bin liraya alınacak en iyi otomobil
bu başlık altına gelip işi fakirliğe veya sanayiden çıkamazsın yeaa liseliliğine bağlayanlara, hele hele de komiklikler şakalar kastıranlara 88 model otomatik vites ford taunus ile olan anılarımı anlatmak isterdim... hey gidi reyis... kendini sattım satalı 25-30 bin bandındaki 1.4, 1.6. 1.2 motorlu, arka koltukta oturanın bağdaş kurmak zorunda kaldığı tenekeler bana araba gibi gelmemeye başladı... kâh çukura sert girince bagaj kapağımız açıldı, kenara çekip kahkaha krizine girdik birlikte, kâh rampada 20-30.000 binlik orta sınıf tenekelere 2.0 motorun gücünü de gösterdik... aldığımda zaten bakımlıydı, ben de alınca güzel bir bakım yaptırdım ki, bindiğim süreçte daha da usta yüzü göstermedi bana... kasası dün üretilmiş gibi gıcırdı... yani işin özü ararsan ve sabırlı olursan 5.000 liraya sadece bir araba değil, ömür boyunca güzel anacağın bir dost bile alabiliyorsun... birlikte geçirdiğin zaman zarfında da, satarken de seni üzmez öylesi... siz bakmayın "kahve" deyince aklına kuru kahveci mehmet efendi'den önce starbucks gelenlere... bulursunuz, olur, kimseyi dinlemeyin, içinizden ne geliyorsa yapın... burada yazan arkadaşların özel hayatımdaki karşılığı "o alınır mı yeaa! son sahibi olursun yeaa! elinde kalır yeaaa!" diyenlerdir... 2 haftada okuttum, üstelik ankara'dan izmir'e uğurladım dostumu... kâr bile ettim satarken, ehe! hala fotoğraflarını yollar ara ara satın alan arkadaş... "abi canavarın selamı var sana" diye... aldı alalı "abi şu sorunu çıktı" diye aramışlığı da yoktur henüz... umarım daha da uzun süre olmaz, güle güle biner...
-
kirasını ödeyemediği için sokağa atılan adam
dünya görüşünü büyük düşünür demet akalın ile belirlemiş geri zekâlıların ağzına alay malzemesi olmuş adam... bak sayın bayan geri zekalı, "bir kadın olarak ben yaşeyebiliyeremm bikere taammıaaa, herkeşler hakettiği gibi yaşar" yazmadan önce bir saniye durup düşünebilirsin mesela... ben 32 yaşında bir adamım, işi gücü olan, aylık sabit geliri olan biriyim... bugüne dek sağdan soldan bir kere yardım almayı geçtim, yardım eden konumunda oldum hayatım boyunca... şimdi özel hayatımı anlatacak değilim ama, öyle bir kısa dönem yaşadım ki bundan 2 sene önce sokaktan izmarit içmek zorunda kaldım... ha, bugün gel sana paket paket parliament ikram edeyim, arabamla masa başına götürüp yemek ısmarlayayım da o dönemi anlatayım... belki her insanın kısa bir dönem de olsa hayatının alt üst olabileceğini öğrenirsin... insan her zaman, her an kötü bir dönem yaşamaya müsait bir canlıdır... bu kendi hatası yüzünden de olabilir, hayatında yer alan birilerinin hatasıyla da olabilir... ya da kendi hatasıyla da olabilir ama, etrafındakilerin azıcık bir desteğiyle düzelebilecek bir durum varken sevdikleri tarafından yüz üstü bırakılmış filan da olabilir... mal... sen bu duruma nasıl düştüğünü bilmediğin bir adam üzerinden ego tatmini yarışına gireceğine lüks arabasıyla gelip adamın eşyalarını yağmalayanlara iki cümle kurarsan belki insan olabilirsin... iş sahibi olmuşsun, yaşam kurmuşsun ama insanlığa dair en ufak bir gelişim göstermemişsin... villaların olsa, holdinglerin olsa, hizmetçilerin olsa neye fayda? dönüp yüzüne bakmam senin, soframa oturtmam...
şuradan #62976527 anladığım kadarıyla bir de avukatmışsın... allah adaleti senin gibilerden korusun... ne avukatlar tanıdım ki seni görse avukatlığından utanır... cübbesini çıkarır atar... benim sadece bir "insan" olarak üzerimdeki insan derisini soyup atasım geldiyse... hukukun dahi utancı olmalısın... 6 aylık kirasını ödeyememiş bir adama yapılması gereken hukuki şey yapılmış, adam kış günü kapı önüne konmuş... burada adli yol izlenmiş... gel gör ki adam hastanedeyken sokaktaki eşyaları yağmalanmış... işte, bu büyük ve utanç verici bir suç... bir adalet temsilcisi olarak sen bu utanç verici suçu işleyenlerin peşine düşmeyi denesene... keşke öğrenciyken kafam kadar ders kitaplarını okuduğun zamanın onda birinde de dostoyevski filan okusaymışsın... okumamışsın belli... ders kitapları da boşa gitmiş... ne insani yönünü ne hukukçu yönünü bir adım ileri taşıyabilmişsin... yazık... -
beyoğlu bira saldırısının provokasyon olması
güruh diyen agzini sikeyim kardesim
-
28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi
beni de ekleyin ve duzelene kadar bu son entryimdir... boyle bir zevksizlige katlanmak zorunda degilim... sen benim yazdigim entry olmazsa bir hicsin... seni ben var ediyorum ve sen su zevksizlige imza atmadan once bana bir sorma ihtiyaci bile hissetmiyorsan kusura bakma da sikimde olmazsin... yeni tasarimi insan bir oylamaya sunar once..
iki entry arasina bile reklam gelecek tiksinc bir tasarimi bana dayatip entryler arasinda gezerken yanlislikla reklama basarim da belki para kazanirsin umudu guttugun, beni para olarak gordugun ve hice saydigin bu tasarimi da al durume sarip ye kanzuk... -
fb'nin bjk'yi kevgire çevireceği gerçeği
dedi ve uykudan uyandı tek farklı galibiyetlerin sığırı... uyandığında apış arasını yoklamış ve ıslaklığı fark etmişti... ağlamaya başladı ve etoo'nun daha bir gün önce kevgire çevirdiği takımının yaşattığı kabusa yani gerçek hayata geri döndü... çıldırmış gibi yatağından fırladı ve ekşi sözlüğü açtı sığır... ıslak rüyasını kaleme almaya başladı... yazdıkça çıldırıyor, yazdıkça içindeki fırtına çoğalıyordu... bir yandan yazıyor, bir yanda da bağırıyordu... "puan farkını artırın, paniklesinler! puan farkını artırın, paniklesinler!"
-
felipe melo
italya ligi'nde hakettigini almaya son surat devam eden kopek... bu adam 2 sezon bu hareketlerinin karsiligini 2 kupa ile aldi... sari kartsiz, kirmizi kartsiz sezonlar gecirdi... sonra rakipleri sikeden yargilandi, bu adam dil cikararak pozlar verdi... bu da not dusulsun...
-
mario gomez
dün akşam 2 yıldızlı takımla 4 yıldızlı takımın eline vermiştir...
neden? çünkü 2 yıldızlı ezik takımda bir kanatta q7, diğer kanatta gökhan töre, bir taraftan frei, sosa, ortadan oğuzhan yardırırken diğer takımda olsa sabri'den, tarık çamdal'dan pas bekleyecektir... şampiyon olmak için saraylara gidip el etek öpmek zorunda kalacaktır... adam kariyeri ve karakteri doğrultusunda takım seçimi yapmıştır... -
63. dakikada maçı bitiren moritanya devlet başkanı
dikkat ettiğim şey 63. dakika izleyip maç 1-1 iken durdurması oldu...
tüm ülke bütçesini 2,5 alta basmıştır çakal... -
22 kasım 2015 beşiktaş'a verilen penaltı
yılların beşiktaşlısıyım... beşiktaşla yatar beşiktaşla kalkarım ama beşiktaş taraftarındaki bu aşırı duyar olayı bazen benim bile cinlerimi tepeme çıkarıyor...
bence ayrıca da pozisyon penaltı... atiba'nın sol ayağına basılıyor...
farz et ki yanlış karar...
bu beşiktaş'a ne zamandan ne zamana oluyor lan?
şey görmüş yeni gelin gibi hemen başlık açılıyor...
6-7 senedir şiir gibi top oynadığı sezonlarda bile saçı çekilen, yüzüne tükürülen, biçilen,
faul ile gol atılan, her derbi öncesi en önemli oyuncusu mutlaka cezalı duruma düşürülen,
o da olmazsa maçın en başa baş gittiği dakikalarda bir oyuncusu saçma sapan bir sebeple kırmızı yiyen ve oyundan düşerek yenilmesi sağlanan sen değil misin?
dünya futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olay olan hakemin gözü önünde penaltı noktası iki metre kazılan, kazan oyuncunun sarı bile verilmediği, maç 1-1 giderken sırf bu yüzden penaltısı kaçan sen değil misin?
sonra seninle "ehe mehe!" 3 senedir bizi yenemiyoşunuz! diye dalga geçenler kimler?
tehlikeli olabilecek atakları hakemler tarafından saçma sapan kararlarla durdurulan,
taraftarı darbe gibi komik bir gerekçeyle yargılanırken saray'da poz verenlerin alenen şampiyon yapıldığı lig bu lig değil mi?
ne olmuş beşiktaş'a ayda yılda bir yanlış karar verildiyse?
neyin korkusunu yaşıyorsunuz lan siz?
beşiktaş bu sezon açık ara ligin en hızlı, konsantre, organize futbolunu oynuyor...
şampiyon olması zaten sürpriz olmaz, olursa...
6 senede bir şampiyon olan,
3 sene aralıksız derbi kazanamayan şikeci takım mı olur lan?
avrupa'da liverpool'u eleyen,
arsenal'e kök söktüren,
tottenham'a sahayı dar eden takımın geçen sene nasıl masabaşı oyunlarla
antep'e, akhisar'a karşı aciz durumlara düşürüldüğünü izlemedin mi?
bunlar olurken kaç başlık açtınız lan?
söyleyin neyin korkusunu yaşıyorsunuz da hemen en küçük hatalı kararda bu utanmak nedir bilmeyen,
yüzleri köseleye dönmüş, tüm bunlar olurken, sen isyan ederken "ağlama melis" diye dalga geçen tiplerle ağız birliği ediyorsunuz?
bir beşiktaşlı olarak soruyorum? -
9 kasım 2015 fethullah gülen'in açıklaması
(bkz: ben sızmadım kuzenim sızmış)