Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. ben m. serdar kuzuloğlu sorularınızı bekliyorum

    merhaba serdar bey.

    2004 yılında ankara'daki 2.bilişim şûrası çıkışında karşılaşmıştık sizinle. yoğunluğunuza rağmen web sitesi tasarımı konusundaki ayaküstü sorularımızı cevaplayıp bizi bilgilendirmiştiniz. sonrasında da ricamızı kırmayarak birkaç cadde ötedeki kuki house'da sohbet etme teklifimizi kabul etmiştiniz. ancak hep birlikte arkadaşımın arabasına giderken arka koltuktaki 'kinyas ve kayra' romanını görünce birden işinizin çıktığını söyleyip, motosikletinize atladığınız gibi audioslave'den "i am the highway" dinleyerek uzaklaştınız. sorum şu: o gün neden öyle davrandınız serdar bey? gerçekten işiniz mi çıkmıştı yoksa popüler kültüre mesafeli oluşunuzdan dolayı mıydı? arkadaşım çok üzüldü; "bilseydim koltuğu jack kerouac kitaplarıyla donatır, teybe de alternative rock şarkıları koyardım." deyip duruyor hala.

    teşekkürler ve saygılar.

  • 2. izlanda'nın sünneti yasaklaması

    vaftiz edilmekle falan karşılaştıran cahiller var. küçükken kulağa ezan okunması gibi bir şey vaftiz edilmek. hristiyanlar bağlı oldukları kiliseye daha sonra giderek ben artık hristiyan değilim ismimi silin diyerek topluluktan ayrılabiliyorlar. gidin diyanete bir sorun belki çükünüzün geri kalanını verirler.

  • 3. 19 şubat 2018 suriye ordusunun afrin'e girmesi

  • 4. jet sosyete (dizi)

    çok güzel olmuş, bir daha yapmayın

  • 5. göz göre göre fahiş fiyata satılan ürünler

    (bkz: )
    çok gb indirince kablolarmı ısınıyo, onun soğutması için mi onca para, diye sordurur.

    hesapta bu sene kotalar kalkıyordu, 2 senedir bekletip vaati yerine getirmemek büyük ..... çocukluğudur, onu da belirteyim

    edit: mesaj yağmurunda 31.12.2018 olduğunu hatırlatmış arkadaşlar, çok pardon... yalnız o haberden önce mart 2018 deniyordu 2016 yılında.

  • 6. izmir'de yanlayarak makas atan maganda

    ıslah olmadı, itlaf oldu; o da olumlu

  • 7. gençken her haltı yiyip 30'da evlenmek isteyen kız

    siz nerelerde yaşıyorsunuz bilmiyorum ama benim çevremdeki lise ve üniversitede her haltı yiyen, her hafta başkasıyla takılan tipler 30’dan önce evlendi. hala evlenmemiş olanların büyük kısmı doğru düzgün sevgilisi bile olmayanlar. sırf erkeklerin rahat takılmalarına müsade etmediği için sürekli terkedilenini biliyorum. çirkin falan değil. dışarıdan rahat gibi göründüğü için sanırım, hep piçler buluyor kızı.

  • 8. 20 şubat 2018 bayern münih beşiktaş maçı

    sözlükte nasıl beşiktaşlı olduğum genelde bilinir de, benim bu maçla ilgili küçücük dahi bir umudum yok... bayern münih'i almanya'da 3-0 yenip gelsek dahi istanbuldaki maçın son düdüğü çalmadan sevinmem çünkü bu adamlar psikopat... orada 3-0 yener gelirsin sana burada 5 tane sallar arkasını döner gider...

    işin acı tarafı burada verilen iddaa oranlarıyla dalga geçen, içinizden geçecekler gibi komiklikler şakalar yapan çapsız renklilere malzeme çıkmış olması... kahpe evladı, sanki bilmiyor bayern münih'in ne olduğunu... bayern münih bugün real madrid, barcelona ile oynasa göreceği iddaa oranı maksimum 2.0'dir... bu takım bugün real madrid'e, arsenal'e, manchester united'a da 5-6 atabilir ki daha geçen sene arsenal'e 2 maçta 10 gol atmışlığı vardır...

    sene başında sırf lige tutunmak için biri östersunds'a diğeri vardar'a elenmiş, birinin başında haşofmanlı bir futbol özürlüsü var, diğerini başakşehir 5'lemiş, beşiktaş'ın elinden 10'luk olmaktan kurtulmuş, maddi iflasın eşiğine dayanmış, gelmiş burada bayern münih üstünden beşiktaş ile eğlenmeye çalışıyor... zavallılığın insan formuna bürünmüş hali... gerizekalılığın futbol taraftarlığı ile bütünleştiği ara form... mal değneği... göt lalesi...

  • 9. karabasan geldiğinde paniklemeyen insan

    süper insandır. bende hiç öyle olmuyor, hemen zaten halihazırda dört gram kalan aklımı kaçırıyorum bonkörce. uyku felci falan olaylarını da bildiğim halde bende çalışmıyor, keriz gibi kanıyorum valla.

    bakınız, şu örnekte nasıl da keriz gibi kanmışım;

    http://sketchtoy.com/68539805

  • 10. çukur (dizi)

    an itibariyle paşa manuel olarak alt üst soy kayıtlarını inceliyor

  • 11. tayyip erdoğan'ın başarısının sırrı

    imaj çalışmasını kimler yapıyorsa orada aranmalıdır. 25 sene önceki erdoğan ile bugünkü erdoğan arasında dağlar kadar fark var. şu anki erdoğan bu ülkedeki belli bir kesimin intikamını alıyor. bugün atatürkçü kesim haksızlığa uğradıkça, maddi sıkıntılarla boğuştukça içlerinin yağları eriyen ve "beter olsunlar." diyen ciddi bir kesim var.

    çünkü komplekslerinin altında o kadar ezilmişler ki "80 yıl bizi hakir gördüler, şimdi sıra bizde." kafası hakim. işte bu kafaya sahip olanların sesi oldu erdoğan. o bağıra çağıra konuştukça, sürekli birilerini azarladıkça ezildiğini zannedenlerin egoları okşanıyor. bir de üstüne avam bir üslup eklenince halk adamı sanrısı o kesimin daha da hoşuna gidiyor.

    özetle halktan zannedilen birinin halktan birisi olarak diğer kesime tokat atıyor olması bu başarının alt yapısını oluşturuyor. yolsuzluklara ses çıkarılmamasının sebebi de bu bence. çünkü bu kesim "zenginlik onların hakkı." diyor. kendilerine tepeden baktıklarını düşündükleri kesimin kazanımı olan varlıkların ellerinden alınmasına ise "eskiden onlar çalarak yaptılar." şeklinde bakıyorlar. hukuksuzluğun ve hırsızlığın normalleşmesi de bu yüzden.

  • 12. ekşi itiraf

    allah kimseyi psikolojik rahatsızlıklarla sınamasın.

    bir allaha inanıyor muyum bilmiyorum. ama herkes için sığınabileceğim bir ortak yüceye ihtiyacım var. ben çektim, siz çekmeyin.

    boğuluyorum, nefes alamıyorum. her şey ipin ucunda yürümek gibi. okula gitmek, film izlemek, bir şeyler okumak, dinlemek. her an düşebilirim. üstelik bu düşme korkusunun yavaş yavaş düşme hissinden daha ağır bir takıntıya dönüştüğünü seziyorum.

    doktor nedir? yaranı iyi eder. ya da edemez. ötekini denersin. bir şekilde şifacı, otacı, sağlık getirici.

    oysa bazı hastalıkların doktorları ötekiler gibi değil. cildin de çıkan bir yarayı bir cilt doktoruna göstermek, anlaması, tedavi acı çekmek. hepsi olası.
    psikaytrist ve terapistlerde ise işlem farklı şekilde işliyor. bütün doktorlardan çok daha masraflılar bir kere. çünkü sana zamanını harcıyor. çünkü bu bir saatte teşhiş koyulabilecek bir hastalık değil.

    istanbulda yaklaşık ona yakın terapist ile görüşmüşümdür. hepsi ile ilk beş seans hikayeni baştan anlatmak. beş saat kendini anlatıyorsun. ve bir bakıyorsun ki anlamamış. çünkü sen kendini tam olarak anlayabilmiş değilsin zaten. üstelik çok sevdiğim bir terapistimin dediği gibi benimki gibi durumlarda psikaytri branşının bilgileri çok işe yaramıyor. çünkü klasik bir hasta profili çizemiyorum.

    beş ayrı tanı var üzerime konulmuş. bu beş insan aynı branş mezunu, ben onlara benzer şekilde hikayemi anlattım canımdan kısarak verdiğim paralarla. sonucunda her biri ayrı fikre vardı. çünkü bu psikolojik hadiseler böyle. kendine dahi net bir gözlem koyamazken mülakat yoluyla dünyanın karmaşığı bir canlıyı yani herhangi bir insanı anlamak nasıl zor.

    yine bir terapist soğan gibi demişti bana. o kadar çok katman var ki bir türlü ulaşamıyorum. başta hoşuma gitmişti. hikayenin bile katmanlısı makbuldür. oysa insan sade olmalı. vapurla karşıya geçerken ufka bakıp öylece bitmesini dilemeli. her anı böyle kanında akıyor gibi hissederken. her an kurşun gibi geçerken içinden. ve bitmek bilmeyen hikayen her katmanda yeniden dantellenirken. olmuyor, anlatamıyorsun; anlayamıyorsun, anlayamıyorlar.

    o güzide terapistlerden birinin önerisiyle kırmızı reçete çok güçlü bir ilaca başladım ve sonra kendi basiretsizliğimle bağımlısı oldum ben. başta o ilaç doğru hamleydi belki benim için ama iş bırakmaya gelince hadi bıraktan başka bir şey demedi. oysa ben bir robot o da kodlarımı yazan mühendis değil. bırakamadım. şimdi bırakmaya çalışıyorum. can çekişiyorum ama gülümsüyorum. çünkü haykırabiliyorsan eğer acı çekerken bir şeyler yolunda demektir. evlat acısı çekerken üç damla yaştan sonrasını dökemeyip bir aya ölen anne gördüm ben. bağırabilirsen eğer, çığlık çığlığa yanıyorum diyebiliyorsan yaşıyorsun. oysa bazen ağlayamıyorsun bile. çünkü ağlamak çok saçma. durmak varken öylece.

    kimseye anlatamıyorum. çok sevdiğim insanlar var, çok sevmediğim kimseyi çevremde tutmuyorum zaten. ama bazen kendime bile söyleyemiyorum. adam öldürüp kaçan bir suçlu gibi her şeyden etkilenerek her yoldan kaçarak bazen üstüne üstüne giderek neyi çözmeyi umuyorum ben de bilmiyorum.

    kimsem yok. beni şurada okuyan üç insana kardeşimden daha yakın hissediyorum kendimi. çünkü kardeşim benim dışarıdan gözüken başarılı, komik, zeki, neşeli halimi biliyor. oysa ben eşcinselim, dinsizim, ötekiyim, dağlar gibi yalnızım. dost, arkadaş edinemedim hiç çünkü obsesifim en ufak şeyler bile bende binle çarpılıp kaydoluyor. birinin omzuna yaslanıp ağlayamadım, annem çok üzülür, sevgilim ise beni çok güçlü sanıyor.

    o kadar karmaşık ve saçma bir düzen tutturmuşum ki, kendim olmaktan o kadar uzağım ki yapayalnızım. çünkü gerçek kendimi tanıyan tek insan benim. muhtemelen ben de çoğu şeyi yanlış anlıyorum. bir de işte burada yazdığımı okuyan eğer varsa bir kişi, o anlıyor beni. çünkü ayıplanma, yadırganma korkusu olmadan bir burda soyunuyorum. çünkü yalnızım. öyle otuz beş arkadaşım, beş kuzenim var yalnızlığı değil bu. bir annem, bir ablam, bir sevgilim, bir dostum sıfır arkadaşım var. annem yaşlı, ablam kendi dertleriyle hemdem, dostum benden çok uzakta, sevgilim ise benden bile güçsüz.

    yalnız bir çocuktum ben. kimse benimle oynamazdı. çünkü kusurluydum. o yüzden yalnızlığa alışkınım. kendimi oyalamayı bilirim. en azından öyleydim. şimdiyse yapayalnızım.

    babamın gençlik resmini buldum. bana benziyor. keşke olsaydı. ona da hiçbir şey anlatamazdım muhtemelen. ama insanın başka babası olmuyor ki...

    akrabalarım yok. paramın tamamı doktora gidiyor-o para için türkiyede derece yaptım ben, belki biraz bir şey alabilirim diye oysa doktorlar çok pahalı, ruh doktorları özellikle, para almayanlarda seni beş dakika içinde tanıyor ve ilaç yazıyor hepsi o-

    burada beni okuyan kim varsa, bana ulaşmasın. tanışmak istemiyorum çünkü zaten tanışmışız aslında. sadece sağolsun. o bir kişi bile o kadar iyi geliyor ki. siz hiç eve kömür alamadığınızda kat kat giyinip uyudunuz mu. o anda insanın üstüne atılan bir kat daha yorgan nasıl iyi gelir. uzaktan, temassız, yalnız, ama iyi gelir işte. öylesin her kimsen. boşluğa konuşuyorsam da eğer

    bir bölümü vardı sıcağı sıcağına isimli programın. küçücük bir odada yaşayan fakir bir adam köpeğini çok seviyordu. sonra oradan da çıkmasını istiyorlardı, köpeğiyle kalabileceği hiçbir yer bulamamıştı ne yapsa. asmıştı kendini. bir not bırakmıştı gazete kağıdına. 'kalbim sevgi ile dolu ama sevgisizlik bir gerçek'.
    o adamın ölümü seçtiği bir dünyada. yalnızlık çok da dert değil hatta ince ruhlar için bir gerçek.

    allah herkesi psikolojik hastalıklardan korusun. hem ciddiye alınmıyorsun, hem çok para gerekiyor, hem ilaçları bağımlılık yapıyor, hem de iyileşemiyorsun. bir de gittikçe yalnızlaşıp gittikçe azalıyorsun.

    hayat herkes için zor. ama herkesin taşıyabileceği ağırlık çok farklı o yüzden dağına göre kar tanrım. lütfen...

  • 13. istanbul 10 bin tl vs izmir 5 bin tl maaş

    izmir ucuzdur algısını neden yaratmaya çalışıyorsunuz bilmiyorum. 2 sene önce izmir'e göç ettim, aynı yalana inandım.

    arkadaşlar izmir en az istanbul kadar pahalı bir şehir. ilk karşılaştırmamız gereken kiralar... balçova, karşıyaka, narlıdere şehir dışı sayılabilecek olmasına rağmen 2000 liradan ucuz kira bulmak zor.

    içerlerde, konakta, alsancak'ta zaten yaşayamazsınız, diyelim ki çıktınız hatay falan, oralar zaten istanbul'dan beter, kiraya takılmazsınız. buca'da falan yaşasanız izmir'de yaşadığınızı anlamazsınız.

    yemek fiyatları istanbul'dan çok daha pahalıdır. lahmacun, çorba gibi çok standart yemekler dışarıda son derece pahalıdır. istanbul'a dua edersiniz.

    balık ucuz gibi düşünüyorsunuz ama maalesef değil. hepimiz çiftlik balığı yiyoruz bro, bi de anca sardalya. deniz balığına girdiğin zaman şöğüşleniyoruz zaten. güzelbahçe'de (urla) ve seferihisar'da yaşadım, uygun diyebileceğim fiyata balık asla yiyemedim. yiyemezsiniz yani. biz çok aradık. pizza falan desen zaten hizmet sektörü gelişmediği için son derece kazık.

    et olayına girmiyorum. entel dersin, elit dersin izmirlilere ama her yer kelle paçacı, söğüşçü kokoreççi. sanırsın bangladeş anasını satayım. insan gibi et yiyen yok. dolayısıyla adam gibi etçi de yok. etçi açan herkes nusretçilik oynuyor.

    ulaşım ucuz değildir. istanbul'dan pahalıdır ve daha sevimsizdir. tramvayıyla övünen bir belediye var ya resmen. tramvay amk. bütün yolların canına okuyan, kapasitesi ve güzergahı gayet yetersiz olan bir tramvay ya.

    sebze meyve de öyle ucuz değil. çeşmealtı pazarı vardır bilenler bilir. allahım o ne lan öyle. sanırsın macrocenter'dan alıyoruz.

    daha küçük köy pazarları var, ne bileyim bademler, ulamış, özbek falan. abicim herkes mi paraya doymuş, kimse mi köy pazarı fiyatına satmaz, ilginç bir şey. neden? bütün köylüler istanbul'dan göçen beyaz yakaya itelemiş evlerini, arsalarını, o parayla geçiniyor zaten. adettendir diyip getirip domatesini satıyor.

    ben de isterim romantik romantik ne güzel izmir köylüsü organik ürün satıyor, çok otantik demeyi ama öyle değil işte.

    izmir ucuz değildir. huzurlu olan yerlerinde de iş imkanı yoktur, acı çektirir. yarın bir gün çalıştığım şirket batsa ne bok yerim diye kara kara düşünüyorum.

    yani birbirimizi kandırıp gaza getirmeyelim. istanbul'daki 10000 liranın karşılığı izmir'de 10000 liradır. belki de daha fazla.

    edit: kültür olayına bakacaksın falan denmiş bolca. tiyatro oyunları hiç duyurulmaz. duyurulursa da anında dolar yerler. çok zordur bilet bulmak. çok yakından takip etmeme rağmen devlet tiyatrolarına çok zor yer bulmuşumdur. özel tiyatrolarda da ferhan şensoy ve benzeri oyunculardan başka çok az kişi ve kaliteli oyun geliyor. fuar zamanı olan tiyatro festivali gayet iyiydi o da zaten komple turne. tüm bütyük şehirlerde oluyor.

    hindi zahra geldi abicim, bilen bilir, kadın sizin allah belanızı versin diye indi sahneden. surat ifadesi tamamen o. neden? bornova'da öyle tipler var ki, suratına tükürmezsin, yanındaki escortla pazarlık yaparken siz müzik dinlemeye çalışırsınız. uyarsan güvenlikler seni siktir eder dışarı. neden? adam daimi müşteri. e kültür? al sana kültür.

    hastane işleri çok sıkıntılı. dokuz eylül'den randevu alabilmek için bilgisayar başında bekleyip 5 dakikalığına açılan sistemden randevu koparmaya çalışırsınız. hatırlar mısınız ders seçebilmek için neler çektiğinizi? ondan kötüsünü düşünün.

    güzelbahçe kültür merkezine uğur dündar gelir. onun da allahtan folkartta evi var ha, her gün güzelbahçede. o elit dediğimiz insanlar var ya, işte onlar tüm çirkinlikleriyle yer kavgasına tutuşurlar kültür merkezinde. neymiş, uğur dündar'ın kitabını sallayarak size destek olduk diye bağıracaklarmış. gerçeklikten kopuk. bi tuhaf.

    yanlış anlamayın, izmir'de benim yaşadığım yer müthiş. çünkü istanbul'da da sade bir hayat yaşardım. her gün bir aktivite peşinde koşacak vaktim olmuyordu. siz ona değişikik sıfatlar takıyorsunuz ama buradaki emekli hayatı bana gayet iyi geliyor. izmir'i çok seviyorum. bayılıyorum. gerçi benim yaşadığım yer izmir olmuyor da neredeyse aydın oluyor.

    ama eğer izmir ucuzdur bilmem ne derseniz o iş olmaz. insan kandırırsınız.

    edit: çok fazla kişi karşıyaka şehir dışında lafıma takılmış. 35.5 şehir dışında olduğunuz için olm :d ha bi de böyle pis geyikleri var.

  • 14. umutlar kırılınca çıkan ses

    sesi bilmem de ardından gelen bi sessizlik var ki, sağ çıkmak için epey sağlam bi bünye gerektiriyor.

  • 15. nba all-star 2018

    westbrook'un kuvayi milliyeci gibi yunan tokatladığı maç. o ne bilader koparaydın kolunu adamın. :d

  • 16. dilenci çocuklara çikolata veriyoruz kampanyası

    çikolatayı satarlar.

    dilencilere verilen en ufak bir şey bile onları sokakta tutmak için atılan adımdır.

    sokakta daha çok dilenci görmek için daha çok para verin, daha çok çikolata alın.

    ek 1: çikolatayı açıp vererek satılmasının önüne geçilmiş. bu yüce iyilik hareketi karşısında artık diyecek bir şeyim yok. daha çok verin efendim.

    ek 2: hâlâ bunun bir "iyilik" olduğunu iddia eden yazarları gördükçe üzülmemek elde değil. bu bir iyilik değil. bu sizin vicdan masturbasyonunuz ve birinci aşamada en çok o çocuklara, ikinci aşamada topluma yaptığınız devasa bir "kötülük". "her boku biz bilirizci" ukalalığınız "aman canım bir çikolatadan ne olacak ki" kaypaklığınız, "gözlerindeki mutluluk görmeye değer" romantikliğiniz bir halta yaramıyor.
    davranış bilimciler pavlov, skinner, thorndike gibi adamlar yıllarca çalışıp bunları araştırmış, olması gerekeni söylemiş ama siz en iyisini bilmek konusunda en ufak tereddüt göstermiyorsunuz. bu çocukları ve arkasındakileri, yaptığınız her türlü yardım ile destekliyorsunuz. onların dilenme davranışını pekiştiriyorsunuz. sokakları onların oyunlar oynayacağı yer değil dileneceği yerler haline getirip ellerine verdiğiniz bir çikolata ile büyük bir farkındalık yaratacağınız ahmaklığına kapılıyorsunuz.

  • 17. beşiktaş'ın bayern münih'i yenmesinin formülü

    > bayern münih

    süper formül.

  • 18. yazarların hayatını özetleyen şarkı

    (bkz: the four seasons)

    (bkz: vivaldi)

    her şey var yani.

  • 19. çocuk istismarcısına 132 yıl ceza verilmesi

    "7. ağır ceza mahkemesi başkanı tamer bulam, küçük yaştaki e.a’yı (14), kendisine gönderdiği çıplak fotoğraflarla tehdit edip, şantajla cinsel ilişkiye zorlayan cihan k’ye 132 yıl 6 ay, yılmaz ç’ye 39 yıl, nazif s’ye de 52 yıl hapis cezası verdi. nazif s. duruşma salonunda sinir krizi geçirip bayıldı."
    https://www.yeniasir.com.tr/…8/02/19/bayiltan-karar

    birilerine ibret olması ve kamuoyunda ses getirmesi umuduyla bu başlığı açtım ve yazıyorum.
    umarım böyle şeylere niyet edenler nasıl bir sonla karşılaşacaklarını anlarlar.
    adalet bazen aksasa da, vicdanları tatmin etmese de arada böyle güzel şeyler de oluyor.
    izmir 7. ağır ceza mahkemesi başkanına bir vatandaş olarak saygılarımı sunuyorum.

  • 20. asker dizisi furyası

    bizde her şey gündelik oluşur, devam eder ve biter ki sonrası hiç hatırlanmaz. ülkemiz dahilinde bağırsakların temizlenmesine doğru kurtlar vadisi, çözüm süreci aşiret dizileri, boşluk dönemde lay lay lom aşk dizileri ve milli irade vurgu döneminde askeri kahramanlık dizileri. elbette bu süreçte bittiğinde oluşturulan gündeme göre yeni bir dizi furyası başlayacaktır.

  • 21. 18 şubat 2018 galatasaray aleyhine verilen penaltı

    sporx'in penaltıyla ilgili haberi;

    mehmet demirkol: "penaltı"
    bülent korkmaz: "penaltı"
    metin tekin: "penaltı"
    tuncay şanlı: "penaltı"
    rüştü reçber: "penaltı"
    erman toroğlu: "penaltı"
    mustafa denizli: "penaltı değil"
    rıdvan dilmen: "net yorum yapamam"

    ulan rıdvan. burada bile bir sağa bir sola kıvırtıyorsun.

  • 22. reddedilen erkeğin yapması gerekenler

    valla ben aynı hafta içinde 3 kere reddedildim. yılmadım, dedim bunlar bana vermiyorsa başkası verir. ve bugün hiç beklemediğim bir banka bana kredi verdi. yılmayın arkadaşlar.

  • 23. whatsapp yazışmalarını okuyup ihbar eden yolcu

  • 24. meral akşener'in kedi sahiplenmesi

    cedric, geçtiğimiz aralık ayında izmir foça‘da ptt önünde bir hayvansever tarafından kanlar içinde bulundu. veteriner kliniğine götürüldüğünde kedinin tecavüze uğradığı ve bu sebepten idrar yolları ve bağırsakları yırtılıp his kaybına uğradığı öğreniliyor.tuvaletini kendi yapamayan cedric’e aylardır yuva aranıyordu. o yuva bugün bulundu.

    cedric, iyi parti genel başkanı meral akşener tarafından sahiplenildi.

    http://www.ajanimo.com/…an-kedi-cedrici-sahiplendi/
    https://www.instagram.com/…x-/?hl=tr&taken-by=bnydn

    meral akşener'den mesaj var; "düzenleyeceğimiz hayvan haklarını koruma kanunu ile hayvana eziyet, tecavüz ve kötü muameleye karşı caydırıcılığı olan önlemler alacağız. allah'ın sessiz kulları da inşallah iyi olacak." https://twitter.com/…ener/status/965591022968373248

    cedric'in hikayesi; https://twitter.com/…angl/status/963467333699239936
    cedric'in son durumu; https://twitter.com/…angl/status/965533719820996608

    ayrıca konuyla alakalı; (bkz: iyi parti'nin hayvan hakları politikası)

  • 25. abdülkadir selvi

    akp: %55

    mhp: %11

    chp:%23

    hdp : %9

    iyi parti : %6

    hepsini toplarsan %104 yapıyor. saadet partisi, bbp falan saymadık bile daha.

    %100'ü aşan kısım da sonradan eklenecek oylar sanırım.

  • 26. çiğdem kaya için kayıp ilanı

    sözlük üzerinden duyurulmasının ricası üzerine eklediğim ilandır.

    "fotoğrafta yer alan kişi suat akbaş arkadaşımızın kuzenidir, ismi çiğdem kaya.
    kendisinin zihinsel bir rahatsizliği mevcut ve konuşamıyor. perşembe gününden beri kayip maalesef. kaybolduğunda fotoğraftaki kıyafetlerin aynısı varmış üzerinde.
    ümraniye ıhlamur kuyu taraflarında oturuyorlar, ama baska muhitlere de gitmiş olabilir.
    gören ya da duyanların haber vermelerini rica ederiz.

    suat akbaş: 0536 943 09 94"

    ilanın fotoğrafı

  • 27. cübbeli ahmet ve fatih nurullah'ın muaviye kavgası

    bu değerli islam alimlerinin ete para vermemelerini cenab-ı allah'tan niyaz ediyorum.

  • 28. kurt sürüsünü takmayan cesur at

    (bkz: köpekler istedi diye atlar ölmez)

  • 29. arkadaşlığın yalan olduğunun anlaşıldığı anlar

    üniversite hayatım boyunca yanyana oturduğumuz , sadece akşamları ayrıldığımız , her şeyi paylaştığımız kız arkadaşımın, nişanlandığımda başlayan tuhaf hareketleri , olur olmaz terslenmelerini iş stresine bağlamaya çalıştım.
    tripler, terslemeler , telefonlara bakmamalar, mesajlara dönmemeler.
    derken düğün tarihi belli oldu. ben de önce aradım açmadı, mesaj yazdım dönmedi.
    hala sanıyorum ki benim için mutlu olur... saf saf mail attım; “sana ulaşamıyorum . tarih belli oldu. uçak biletini ben alacağım , ona göre canım “ yazdım.
    o oldu.
    bana bir yanıt yazmış , hala ellerim buz kesiyor.
    kendisi benden bir yaş büyüktü. benim ondan önce evlenmem tüm genç kızlık gururunu kırmış. ben nasıl düşüncesiz bir insanmışım ki onun evlenmesini beklemiyormuşum.
    ben düğünümde onu rezil etmeyi amaçlamışım (evlenmemin ve davet etmemin nedeni buymuş evet ). herkes kendisiyle dalga geçecekmiş benim yüzümden.
    orada 8 senem değil , tüm üniversite anılarım, tüm hayata adım atışım, tüm iş hayatına girişim, tüm en gençlik anılarım , en kardeşçe duygularım , en ilk kez aile dışında birine bu kadar bağlanışım gitti.
    üzerinden 10 seneden fazla zaman geçti.
    hala anlamıyorum , hala bir zemine oturtamıyorum , hala anlamlandıramıyorum .
    o halde orada bitti gitti her şey... bu kadarcıkmış her şey...
    bu olaydan 4 sene sonra facebook’tan aynı isim farklı soy isimle arkadaşlık isteği geldi. profilde kendisi.
    evlendiğini bana bu şekilde göstermek istemişti demek ki...
    sonra eş , dost , akraba, komşu , arkadaştan defalarca sırta bıçak darbesi aldım, malum herkes için en kolay dost ben oluveriyordum.
    hayattaki en büyük kötülüğü yapan bir kişi burada yazar. kötü kelimesi yetmez anlatmaya. onu bile anlıyorum, fıtratı kötülükmüş diyorum ama bu olayı hala anlamıyorum.
    nedendi?
    işte böyle “neden “ diye sordurduğu an, aslında her şeyin “yalanmış “ olduğunu kabul etmemek için direndiğin zamandır da.

  • 30. fernando muslera

    vefa bir semt adıymış amk. yıllardır gs'nin götünü 7 metre bir çizgi üstünde tek başına kurtaran adamın nasil satıldığını izliyorsunuz sayın ekşiciler.

    tanım: satışa gelmeyi hiç hak etmeyen kaleci.

  • 31. 7. sınıfların kinetik enerjide kütle artışı deneyi

    eğitim alanında o kadar gerideyiz ki bu vasat video bile övgüler alabiliyor. düşünün yani. yoksa çocukların hevesine karşı söylenmiş bir sözüm yok. ülke olarak eğitimde çok ama çok acınası haldeyiz.

  • 32. öso'nun özgürleştirdiği bölgeye giren cnn muhabiri

    bu da esad zülmü(!) altındaki bir bölgeye giren muhabir.

  • 33. zeytin dalı harekatı

    türkiye giremez mezar olur her yer dağlık ypg alışık tsk bişey yapamaz diyorlardı şimdi korkudan 5 yıl önce ayaklandıkları yıllardır kendilerini insan yerine koymayan diğer tarafta kendilerini öldüren adama sığınıyorlar gerçekten komik.

  • 34. fatih terim

    tudor’a her maçtan sonra soran belli bir kliğin adamı olan gazetecilerin istifa edip etmeyeceğini sormalarını bekliyorum bu şahsa. yer mi? mağlubiyetse mağlubiyet. hadi?

  • 35. siirt fıstığının tanesinin 8 kuruş olması

    bilenler bilir siirt fıstığı, antep fıstığından lezzet olarak daha güzeldir ve fiyatı da bir tık daha fazladır.

    neyse konuya geçelim, ne zamandır aklımdaydı, bu olaya neşteri artık vuruyorum. dayanamadım bugün hesapladım. bir tane siirt fıstığı 8 kuruştan fazlaya geliyor.

    kimse de demiyor ki aga bu nedir?

    yolumun üzerindeki kuru yemişçiden bazen 10 liralık siirt fıstığı alıyorum. hep şunu sorardım kendime " acaba bi tane fıstık kaç kuruşa denk geliyor?" bugün bunun cevabını buldum. evdeki hassas terazimle 1 tane fıstığı tartmak suretiyle konu açıklığa kavuştu.

    kilosu 70 lira.

    10 liraya 142 gram ediyor.
    1 tane fıstık ortalama 1,2 gram.

    142/1,2 = 118,33 oluyor.

    10 lira / 118 = 8,4 kuruş gibi bir rakama tekabül ediyor.

    yani bu demek oluyor ki cebinizdeki 5 kuruş ile 1 tane fıstık alamazsınız. 10 kuruşunuz varsa alabilirsiniz.

    zaten kaju maju allah'a emanet kilosu 100 liraya dayanmış.

    daha iyi anlaşılabilmesi için olayı görselleştirelim.

    https://i.hizliresim.com/gooqkz.jpg

    birileri bu fıstık fiyatlarına dur desin artık.

    edit: arkadaşlar, amacım siirt - antep tartışması başlatmak değildi. oraya takılmayın. o zaman şöyle diyeyim benim damak tadıma siirt fıstığı daha çok hitap ediyor. bu sonuca da yeterli testler sonucu ulaştım.

    hassas teraziyi bir sebepten dolayı almıştım.

    neden 1.2 gramı direk 70 lira ile çarpmadım? çünkü pakette kaç tane fıstık olduğunu da merak ettim. o şekilde de hesaplanabilir, problem yok.

    tartı fotosunu da ekleyim tam olsun.

    https://i.hizliresim.com/doopqd.jpg

    son olarak antep siirtin eline verir diyenler, o zaman neden siirt fıstığı antep fıstığından daha pahalı?

  • 36. antidepresan etkisi gösteren şeyler

    annem öldükten 3.5 sene sonraydı. babamı sevgilisiyle telefonda flörtleşirken duymuş ve bunalıma girmiştim. ertesi gün doğum günümdü. eve gitmek istemiyordum. iş arkadaşımın evine gittim. geleceğimi öğrenen annesi bana doğum günü pastası yapmıştı. gece oldu. bize süt getirdi. yaş da bebek değiliz, 26 falan. gece bir türlü uykuya dalamıyorum, aklımda deli sorular. arkadaşımın annesi odaya girdi, benim üstümü örttü. ve ben o çıkınca ağlamaya başladım. 6 aylık lustral prozac vs tedavisine bedeldi.

  • 37. vücut geliştirme

    20 yıldan fazla bir süredir uğraştığım spor dalı.

    ergenlikte arnold şıvarzenegerin conan filmini izledikten sonra bu işe başlamaya karar verdim. kendisinin türkçeye de çevrilen 'bir vücutçunun eğitimi' kitabını en az 10 sefer okumuşumdur.

    bu süre zarfinda degişik ülke ve şehirlerde onlarca spor salonu değiştirdim. tek günlük giriş yaptıklarım da oldu, 4 yıl kesintisiz devam ettiklerimde...

    öncelikle bu spor metal müzik gibidir. gercekten sevdalandıysanız hayatınız boyunca asla bırakamazsınız.
    nacizane tavsiyem; şu üçlüye dikkat edeceksiniz; antrenman, beslenme ve uyku.
    bütün bu süre zarfında gerçek sporcu mentalitesini benimsemiş harika insanlarla tanıştım. keza her salonda az da olsa bulunan pozcu, kompleksli lavuklardan uzak durdum.

    isimlerini burada zikretmek istemediğim steroid, buyume hormonu ve envai çeşit ilaç kullanan arkadaşlarım oldu ama ben bunlara hiç bulaşmadım. yanlış anlaşılmasın müsabık sporcuların ilaç ve destek ürünleri kullanmasina karşı filan değilim ve hatta eğer bu işten hayatımı kazanıyor olsam bende kullanabilirdim. hadi açık konuşayim, yamuk forvet fernandao tipimle '20 kilo kaslanman lazım, aksiyon filminde başrol oyuncusundan eşek sudan gelene kadar sopa yiyeceksin, sana da 250 bin dolar verecez!' diyen olsa 6 ayda dev gibi olurum. ama durup dururken o kadar kütle alıp, kendimi yıpratmam.

    çoook uzun yıllardır bench press max 90kg×8, military press 60kg×12, squat 60kg×20 civarinda takılıyorum. ilaç kullanmadığımdan hiç pro vücutcular gibi dikkat çeken yarma vucudum olmadı, kollarim hep 40-42 civarındaydı ama aylarca spor salonuna gitme imkanı bulamadığım zamanlarda bile evde barfiks, şinav, mekik çekerek formumu korudum.
    evet hafif gobeklendim ama 20 sene önce giydiğim haki asker pantolonum ve metallica tişörtüm hala üstüme şak diye oturuyor.
    arnıldın pumping iron veya can kılod fan dam'ın cyborg filmini seyrettikten sonra banyoya gidip aynanın karşısında atleti, donu, mintanı çıkarıp göbeği içine cekip kendime bakınca hala kurt gibi sırıttıracak kadar kendimi beğeniyorum.
    evet bir jason momoa olamadık ama yaprak sarma, süzme yoğurt ve armut hoşafıyla ancak bu kadar oluyor ahbaplar!

  • 38. devletin aslında gereksiz olması

    çok zaman önce aklımda olan bir fikri bu konuda yazmıştım. aslında tam da aklımdaki gibi aktaramamıştım ama geliştirmeyi düşünmüştüm aktarimimi. sonra baktım ilgi görmedi ben de unuttum gitti. konuyla ilgili böyle bir yazı var okursanız;

    (bkz: netokrasi)

  • 39. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

  • 40. atatürkçülerin kiliseli semtlere bayılması

    kafam rahat çünkü. evden çıktığımda orama burama bakan sakallı sarıklı abiler yok. cami de var çok da güzel, üç adım dibimde sinagog da var, her sabah üçünün de önünden geçip işe gidiyorum. bunların hepsi bir aradaysa zaten orada huzur vardır, hoşgörü vardır. tercih edilesidir. ben senelerce fatih'te yaşadım. 10 kişiye bir cami düşüyordu. ama çalıştığım eczaneye günde en az 3 kere polis geliyordu uyuşturucu satıcılarından yakaladıkları maddeleri tarttırmaya, 3 karısı olan amcalar geliyordu 3'üne yetemiyorum sizde fiagra var mı diye, gündüz evde oturup gece konsa çıkan çarşaflı ablalar geliyordu hamilelik testi almaya, bazı tiplere kalp ilacı vermiyorduk uyuşturuculara kattıklarını duyduğumuz için. en sonunda da para üstü verirken eline dokunmuşum, abdesti bozulmuş diye beni azarlayan bir dede gelmişti. bastonundan korkmuştum. söyleyeceklerim bu kadar.

  • 41. instagram'daki she said yes kıroluğu

    evlenme teklifini alan hanım kızımızın #isaidyes yazıp yüzüğün fotosunu paylaşması kadar kıroca olmayandır. takibi bırak düğmesi sağolsun, varolsun.

  • 42. alfa kadın olmak isteyenlere tavsiyeler

    "yılmazı silecesin meseneden" olarak da bilinen kimden ötürü haa kimden ötürüüü videosuna çalışın.

    kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=x3dkyx0q638

  • 43. bir kızın kezban olduğunu anlama yolları

    ben de üşenmeyip okudum.
    buralara tüm vasıflarını, zevklerini, neler yaptığını yazıp, başka bir entry’sinde bir erkeğin en seksi olduğu anı kredi kartını verdiği an olarak tanımlamışsa, işte o kezbanın önde gidenidir.

    ayrıca kezban hem isim hem de sıfattır.

    ve malesef dil bilmek veya piyano çalmak insanı kezban sıfatından kurtarmıyor.

    (bkz: ismi ile müsemma)

  • 44. mhp yüzde 11'i yakaladı chp eriyor

    suratına baktığımızda hiçbir anlam göremediğimiz, bir çok iletişimci gazetecilik mezunu alakasız işlere çalışırken yazar olup en yüksek tirajlı gazetenin köşesini nasıl meşgul ettiğini anlayamadığımız abdulkadir selvi denen canlının lafı. iyi parti'nin mhp'deki yıpratıcı etkisi bitti chp'den sürüyor vs vs vs... mhp bitti koçum daha zorlama istersen bunu devlet bahçeli bile biliyor... abi bu kadar rezil olamaz insan yaranmak için bu kadar yalan söyleyemez. bir de diyor ki afrin iki partiye de yaradı güven oyu arttı. ulan (gg olur diye bir şey demiyorum) dolu şehit geldi o mu yaradı partilere.

  • 45. hemen çocuk istemiyoruz evliliğimizi yaşayacağız

    insanları neden bu kadar gerdiği konusunda hiçbir anlam yükleyemediğim bir görüş.

    sen git ilk gecenden koy çocuğu karışan mı var?

  • 46. ali ihsan varol'un karısına yumruk atması

    hakim: karına ne yaptın?
    ali ihsan varol: eski dilde kötek anlamındadır biraz zıpır bi kelimedir beş harflidir .
    hakim: dayak mı?
    ali ihsan varol: tertemiz bi 500 puan. *

  • 47. kadınla erkeğin asansöre binmesi halvettir

    halvet kelimesi helva kelimesinden türemiştir ve tatlı, tatlılık ve tatlı olmak gibi anlamlara gelir.

    dolayısıyla nuri star hocamız, bir kadın ve bir erkeğin asansörde birlikte yolculuk etmeleri tatlı bir şeydir, demek istemiş olabilir.

    olaya bir de bu açıdan bakmayı deneyin.

    not: evet, dünya ve ahiret saadetimiz için çok mühim bir konuda bizi aydınlattığı için hocamıza müteşekkiriz.

  • 48. bjk münih ile maç yaparken fb ile gs ne yapacak

    trt’de porno izleyecekler.

  • 49. galatasaray

    fenerbahçe ile berabere kalmış, trabzondan 2 yemiş beşiktaş'tan 3 yemiş, diğer rakibinden 5 yemiş takım. havaya girersen galatasaray çakar sana diyen taraftarları görünce insan gülmeden edemiyor. bunu dediği akşam da yenilmiş üstelik. çok yaşayın.

  • 50. öğrenciye 12 yılda ahlak öğretemeyen sistem

    ahlak çocuğa haftada 1-2 saatlik dersle değil, çevresini algılamaya başladığı andan itibaren yaşatılarak öğretilir. yani ailesinde ne görürse onu alır, eğitim anca biraz yontar yontabilirse.