opsunsenizekimuren21
profili

  • kişinin 10 yıl sonraki haline vereceği mesaj

    bunu ben düzenli olarak bir mail uygulaması aracılığıyla yapıyorum. ilk olarak 2016 yılında 5 yıl sonraki kendime bir mail yazmıştım. 2021 yılında o maili okuyunca gözlerim doldu, çünkü hiçbir hayalim gerçekleşmemiş, her şey daha da kötüye gitmişti.

    sonra 2021 yılında, 2026 yılına bir mail yazdım. henüz o mail gelmedi, ama yazdıklarımı hatırladığımdan, 2021 yılında kurduğum o hayallerimin de deeeevvvvvvv bir hüsranla sonuçlandığını söyleyebilirim daha şimdiden. 2026'da o maili okurken de muhtemelen efkarlanıp uzaklara dalacağım.

    bir tane de, geçen gün 2029 yılına yazdım. yine hayallerimi, umutlarımı belirttim. umarım bu seferki hayallerim gerçek olur. benim ve hepimizin.

    buradan da, 2034 yılındaki oszmye bir entry bırakayım bari.

    48 yaşındaki koca çınar ben, umarım hala hayatta ve çok sağlıklısındır. 20 yaşındaki üniversite öğrencisi kızın da umarım çok mutlu, sağlıklı ve başarılıdır. anne kız sonunda zor günleri atlattık, huzur içinde yaşıyoruz diyor musunuz? yanında mutlu olduğun insanlarla, mutlu olduğun yerlerde misin? her şey gönlünce olsun canım kendim.

    seni seven 10 yıl önceki sen.

  • tüm türkiye'nin yanlış telaffuz ettiği kelime

    (bkz: mütevazi) o sondaki i'yi duyunca da, görünce de, gözlerim seğiriyor. doğrusu mütevazıdır arkadaşlar. mütevazi bambaşka anlamı olan, bambaşka bir kelime.

    bir başka yanlış telaffuz, zerafet. çok zor değil aslında bunu düşünmek. biz insanlara "zerif" demiyoruz, "zarif" diyoruz. dolayısıyla doğrusu da zerafet değil, zarafettir.

    direkt yerine direk diyenler zaten gözümde eksi bilmem kaçla başlıyorlar. bu yazım yanlışı insan turnusolu bile olabilir, o derece.

    bir tane ana dilimiz var ve keşke düzgün konuşup yazmak için gerekli özeni gösterebilsek.

  • erkeklerin çok seven kadından kaçması

    çok sevdim, hem de bir kadin bir erkeği ne kadar çok sevebilirse o kadar çok sevdim. öyle başlıkta bahsedildiği gibi çirkin falan da değilim, gayet güzel bir kadın olduğum söylenebilir. ve evet, ben de terk edildim.

    aklımın ucundan çok sevdiğim için terk edildigim geçmedi. bu dünyanın en absürt yargılarından biri olabilir. evet siz çok seviyor olabilirsiniz, ve evet, terk edilmiş olabilirsiniz. ama çok sevdiğiniz için terk edildiğinizi düşünmek için korkunç bir egoya ve bir çubuk kraker seviyesinde zekaya sahip olmalısınız.

    sadece ve sadece sevilmediginiz için terk edildiniz hanım efendiler ve beyefendiler. ki bu da çok doğal. nazım hikmetin en sevdiğim şiirinde dediği gibi, "sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? "

    kimse kimseyi sevmek zorunda değil, veya dün sizi seven insan yarın da sizi sevecek diye bir garantiyi kimse size vermiyor. o öfkeyle, kirginlikla, sacmalanabilir muhakkak. ben de sacmaladim. ama yaşanan güzel anılari kâr sayıp, yoluna bakmak olgun insan davranisidir. ben çok sevdim, ondan beni terk etti diye kendini kandırmak değil.

  • evli kadınların bekar kadınlara acıyarak bakması

    aşktan deli divane olduğum, çok sevip çok sevildigim, minik kızımızı kucağımıza alıp tam bir aile olduk dediğim anda bile, bekar arkadaşlarımın özgürlüklerine imrendim ben. orda, tercihler devreye giriyordu, ben farklı bir yol secmistim, arkadaşlarım bambaşka bir yol.

    ben üniversiteyi bitirdikten hemen sonra evlendim, sonra çoluk çocuk, vs derken kariyerimde istediğim ve hayal ettiğim noktaya gelemedim.

    üniversiteden çok sevdiğim iki arkadaşım ise, mezun olur olmaz abd'ye gittiler ve su an birisi harvard tıp fakültesinde öğretim üyesi, diğeri ise cleveland'da çok başarılı bir kalp cerrahı.

    şimdi ben bu iki güçlü ve başarılı kadının neyine aciyayim allah aşkına? millet bir tarafıyla güler. benim elimde ise, mutsuz bir evlilik, dünya tatlısı, canımı bile verebileceğim bir evlat ve tr'de edinilmis, üç kuruş maaşla çalıştığım, uzman doktor kimliğim var. acınacak biri varsa, kim olduğunu tartışmaya gerek yok sanırım*

  • tadı hayal kırıklığına uğratan yiyecekler

    benim için, kesinlikle (bkz: dragon fruit) (bkz: ejder meyvesi)

    bu kadar güzel görünen bir şey bu kadar lezzetsiz olmamaliydi. gerçek bir hayal kırıklığı.

  • akp yüzünden ateist olan tip

    müslümanken en sert elestirdigim insan tipiydi. muslumanlar kötüyse, bu islam'ın suçu değildir vs, klasik lafları ederdim ben de.

    geldiğimiz noktada, çevremde müslüman diye geçinenlerin yaptiklarindan o kadar tiksindim ki, ben de o kervana katıldım. dönüşümüm bir anda olmadı, bir yılı buldu artık müslüman olmadığımı, dine dair birçok şeyi kabullenmedigimi kendime itiraf etmem. çevreme söylemem ise çok çok daha uzun sürdü. ateist değilim, ama müslüman da değilim. ve bu aralar fark ediyorum ki, eskiden daha huzurluydum ve bazen o sonsuz teslimiyetle, her şeyi kabullendigim günleri özlüyorum. bu da gecenin itirafı olsun.

    p.s: şimdiki dini inancım için,
    (bkz: benim kalbim temiz) *

  • yazarların en çok para gömdüğü zevki

    eskiden, (bkz: kitap)

    çocuk sahibi olmanın ve yoğun çalışma koşullarınin, biraz da geçirdiğim ağır depresyon ve hayatımın her alanına sirayet eden usengecligimin yansıması olarak doğru düzgün kitap okuyamayinca, sıralamada öne geçen, (bkz: parfüm)

    son aylarda ise, yaşın da dante gibi ömrün ortasına gelmesiyle, dolgu, botox, cilt bakımı vb dermatoloji işlemleri.

    20 li yaşlarında, entelektüel bir genç kadının, 35 yaşında bomboş ve sıkıcı bir kadına dönüşüm hikayesi... tür: dram.

    20 yaşındaki ben şimdiki beni görse "nasıl yani, bu yasa gelip tüm dünya klasiklerini okuyup tüm dünyayı, hiç olmazsa tüm avrupa'yı dolasamadin mı?" diye beni yerden yere vururdu. özür dilerim canım kendim.

  • inşaattan kuma atlayan efsanevi nesil

    saftirik erkek kardeşimin de aralarında bulunduğu nesil. 6 yaşındayken bu aktiviteyi yaparken kolunu kırmış, annemler kızar diye eve kırık kolla gelip yaklaşık 2 saat öylece oturmuştu velet.

    artık beti benzi atıp iyice durgunlasinca annem fark edip hemen sorgulamaya başlamıştı ve tamamen deforme olmuş kolunu görüp hemen apar topar hastaneye götürmüşlerdi.

    bu kadar yaygın olduğunu bilmezdim bu aktivitenin. kadınların neden erkeklerden daha uzun yaşadığının da net cevaplarindan biri aynı zamanda.*

  • ısrarla kitabını geri isteyen tip

    benim. eşimle flört ederken, sene 2009 civarıydı sanırım; dokuzuncu hariciye koğuşu kitabımı ödünç vermiştim kendisine.

    aradan bir ay geçti, okuduysan geri verebilir misin diye sordum. tamam bugün getiririm, yarın getiririm diye diye beni aylarca oyaladı.

    en sonunda ben de pes ettim. ama her buldugum fırsatta kitabımı geri vermedin diye yüzüne vurdum* . sonradan kendisi söyledi, meğer kaybetmiş kitabımı. o an o kadar sinirlenmiştim ki, hala o yaşadığım duyguyu hatirlayabiliyorum.

    sonra aradan 10 yıl geçti, biz evlendik ve kayınvalidem evini temizlerken benim kitabımı bulmuş dolaplardan birinin derinliklerinde.

    boyumuzca çocuğumuz olmuş, kitap artık tarihi eser niteliğinde sayılacak neredeyse, adam geldi, al işte getirdim kitabını, yemedik merak etme dedi bir de*

    o gün bugündür, kimseye kitabımı vermem sözlük.

  • doktorların hep doktorla evlenmesi

    doktorla evlenmedim, kendimi loser gibi hissediyorum çoğunlukla.

    çocuğun veli toplantısı, yıl sonu gösterisi, dıdısının dıdısı olur, babası rahat rahat izin alıp gider, anası bir gün dahi izin alamadigindan hiçbir şeye katılamaz.

    hele bu pandemi döneminde babası doğru duzgun ise gitmeyince çocuk full babasıyla vakit gecirdi. dün nöbetim vs yoktu, evdeydim. kızım bana anne sen ise git de biz de babamla rahat rahat takılalım dedi. yavrum bugün evdeyim dedim, olsun sen yine de ise git dedi. çocuk o kadar alışkın anasinin yokluğuna, evde görmek istemiyor.*

    bu işler tam tersi olmuyo muydu yaaa? muhendisle evlenmek pismanliktir*

  • ekşi itiraf

    bir süredir, beni ben yapan, insanların beni tanımlamak için kullanacağı yardımsever, guleryuzlu, iyi niyetli, merhametli vb diye sayılabilecek özelliklerimin bir kısmından vazgeçmiştim. böyle daha mutlu olacagima inanıyordum. verici olmayacaktım, iyi olmak gibi bir derdim olmayacaktı, ben de birileriyle alay edip acımasızca eleştiriler yapacaktım çevremdeki çoğu kişi gibi.

    ilk zamanlar guzeldi, çok eglendim, çok güldüm, ama aylar yıllar geçtikçe, kendimden, benligimden, olduğum kişiden feragat ettiğimi, ve sonunda dönüşmekten mutlu olmadığım biri olduğumu fark ettim.

    bir süredir ise, hayatımdaki dikenleri hayatımdan çıkardım, beni olumsuz etkileyen kişilerle yolumu ayırdım, ve tekrar karakterime uygun davranmaya karar verdim. artık yine eskisi gibi olacağım, evet çok uzulecegim, belki enayi yerine koyulacagim, ama ben iyi bir insan olduğumda mutluyum.

    özüme döndüğüm için çok mutluyum sözlük.

  • ismi geçince kokusu burunda beliren şeyler

    (bkz: cevizlibağ'daki haylayf kokusu)

  • hiç arap tanımadığı halde arapları sevmeyen tip

    turkiyede yasayan, arap kokenli turk vatandasi arkadaslarimi haric tutarak soyluyorum, sadece tek bir arap tanidim hayatimda.

    fransada yasayan, 4 dil bilen, entelektuel, egitimli, oldukca donanimli bir doktor, meslektasim, calistigim hastaneye degisim programiyla 1 ayligina gelmisti.

    bir gun metroya binmesi gerekmisti. hastaneden metroya gidiş biraz mesakkatli oldugundan, adama iyilik olsun diye isterse kendisini is cikisi metroya birakabilecegimi soyledim, sanki cikma teklif etmisim gibi tuhaf tuhaf suratima bakti ve sert bir dille kabul edemeyecegini soyledi. bu kadar utandigim an sayisi cok azdir.

    bir baska kadin arkadasimla farkli bolumlerden istifa edip mevcut bolumumuze gelmistik. bize eski bolumlerimizi tacize ugradigimiz icin mi biraktigimizi sordu. arkadasimla sadece nasıl yani diyip birbirimizin suratina bakip donakaldik. meger kendisinin ulkesinde kadin calisanlara iyi gozle bakilmiyormus ve taciz olaylari cok yayginmis.

    en sinirlendigim sey ise, ataturk nefretiydi. turkiyeye dair hicbir sey bilmeyip, ulkenin kurucusuna camur atmasi sabrimi tasiran son damla olmustu.

    valhasılı, bu arkadasi taniyana kadar araplara karsi herhangi bir sempatim ya da antipatim yoktu. sadece 1 kisi uzerinden koca milleti genellemeyecek kadar da humanist oldugumu dusunuyorum. yalniz itiraf ediyorum, okumusu buysa cahili nasildir diye korkunc bir hisse kapildim yine de.

  • milli bir anne cümlesi

    "ne bu kağıtlar? bunlar atılacak mı? bak bi şunlara atılacaksa atayım."

  • 26 yaşında üniversite okuyan öküz

    20 yasinda girdigim fakulteden 26 yasinda mezun oldum.

    öküz sensin, tıbbiye de sana girsin.

    teşekkürler.**

  • ekşi itiraf

    uzun suredir psikolojik olarak çökkün, kendisini evladina adamış ve kendi benliginden vazgecmis biri olarak, bir suredir bu gidişata bir dur deme fikri hep aklimdaydi. ama bir türlü eyleme dökemiyordum.

    bu gece ise harekete gecmeye karar verdim durup dururken. once kendimi degistirmekle baslayacagim. daha cok gulup daha az aglamak, daha saglikli beslenme, daha cok spor ilk sirada geliyor.

    hic kimse icin degil, sadece kendim icin her gün fönlü ve makyajlı gidecegim işe. kiyafetlerimi rastgele degil, en kaliteli magazalardan seçeceğim.

    33 yil yasadim. bir bu kadar daha yaşar mıyım bilmiyorum. ama kalan ömrüme pişmanlık değil, özgüven ve gurur hakim olsun istiyorum.

  • evlenirdim denilen dizi karakterleri

    aşk-ı memnudaki nihat

    gözü karısı*ndan başkasını görmüyor, onu her kosulda ailesine karsi koruyor, mukemmel bir baba, duzenli bir isi var, caliskan... daha ne olsun.

    behlülle eğlenip nihatla evlenen peyker, idolümsün.*

  • ünlülere benzeyen sözlük yazarları

    fi tarihinde mary jane watson 'ı canlandirdiği haliyle kirsten dunst hanimefendiye benzetilirdim.

    şu an chp kadin kolları teyzesiyim.

    neden? çünkü
    (bkz: doğuran kadınların patatese dönmesi)

  • hesabı ödesin diye sevgilisine para veren kız

    benim de yapmisligim var bolca. esimle sevgili oldugumuzda ikimiz de universite ogrencisiydik. ben emekli anne babanin kizi, esiminse babasi yakin zamanda iflas etmis, abisinin burslariyla geciniyorlardi ailece. bizim maddi durumumuz bir tık daha iyiydi onlara gore.

    kendisi utaniyordu yanindaki kiza hesap odettirmeye, ben de boyle bir yol bulmustum.

    simdi evliyiz, bir de kizimiz var. cevremde cok fazla zengin insan var. biri de ablam. kendisi benim maasimin 2 kati kadar parayi sadece kredi kartina oduyor. :) bizimse maddi durumumuz cok super degil maalesef. ablamin yaninda kendimi bazen ezik gordugum oluyor ne yalan soyleyeyim. :)

    boyle romantik romantik yazdigima bakmayin, mukemmel giden bir evliligim yok maalesef, ama o donemlere donsem yine zengin olup olmamasini umursamadan, kalbimin isindigi kisiyle birlikte olmayi tercih ederdim. sevmedigim bir adamla ayni yataga girmeyi hayal dahi edemiyorum.

  • internette tanışılan kişiyle ilk buluşma

    bundan neredeyse 8 bucuk yil once basima gelendir. kiz halimle beni yarim saat bekletmisti taksimdeki tramvay duraginda. nihayet geldi, mephistoya gittik. ben bi cafe latte ictim, o cay icti. hic begenmemistim kendisini. o ise begendigini fazlasiyla belli etmisti. sirf ilk bulusmada kestirip atmak ayip olur diye ikinci kez bulusma teklifini kabul ettim. bu sefer daha sicak ve sevimli gelmeye basladi.
    3. bulusma: ya aslinda o kadar da fena adam degilmis
    4. bulusma: sanki hoslanmaya mi basladim ne?
    5,6,7,8,9......... diye gecti gitti aylar, yillar. sirf adama ayip olmasin, gururu kirilmasin diye kabul ettigim 2. bulusma teklifi meger hayatimin donum noktasiymis. 8,5 yillik sevgilimi, 1,5 yillik kocami, kizimin babasini reddedecekmisim nerdeyse.