Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. hdp'li vekillerin istiklal marşı'nı okumaması

    23 haziran 2015 tbmm yemin töreni öncesi okunan istiklal marşı'na hdp'li vekillerin katılmaması olayıdır.

    ben çok merak ediyorum nedir bu marşta sizi rahatsız eden? neresinden rahatsız oldunuz?

    gerçi bunu buraya yazarak, terörist başının heykelini dikeceğiz mottosuna oy veren, bunu eleştireni de faşist ilan eden ekşici kitleye ne anlatıyorum ki ben.

  • 2. evde tost yapıp işyerine getiren varoş kız

    her sabah plazaların altındaki con con pastanelerinden yağlı açma poğaça yemek yerine evden kepekli ekmeğine tostunu yapıp getirmiş kızdır
    bunun bi de öğle yemeğinde fast food ya da ne idüğü belirsiz yağlarla yapılan yemekleri yemekten midesi delindiği için evden mis gibi kendi yemeğini getiren versiyonu da vardır, candır..
    bu kadar ön yargılı olmayın

  • 3. sevgilinin 4 aydır adet görmemesi

    5 ay sonra sebebini öğreneceğin hadise.

  • 4. feleknas uca'nın türkçe bilmemesi

    totoş liboşların garip karşılamadığı durum.

    git bakalım amerika'ya sayın amına koduğum ingilizce bilmeden vekil olabiliyor musun?

  • 5. ersan adem gülüm

    cem uzan'ın motorola'yı dolandırmasından bu yana yabancılara atılmış en büyük kazığı attık galiba çinliler'e sayesinde.

  • 6. marşınıza yıllardır katlanıyoruz

    sözlükteki erotik militan isimli bölücü yazar tarafından hdp'nin türkiye partisi olduğuna inanan güruh başlığında kurulmuş aşağılık cümledir.

    --- spoiler ---

    ezanınızdan, marşınıza, geleneklerinizden çürümüş ahlakınıza kadar yıllardır katlanıyoruz, uyum sağlıyormuş gibi aranızda yaşamaya çalışıyoruz. bir marş okunmadı diye ortalığı ayağa kaldırdınız. peki biz ne yapalım? kısacası çeneni kapa ve bokunla oynamaya devam et.
    (bkz: #52560940)

    --- spoiler ---

    ezanınız
    marşınız
    gelenekleriniz
    çürümüş ahlakınız

    siz mi? ulan hani tek millet tek bayraktı? hani meydanlarda türk bayrağı kullanıyordunuz? barajı geçince ne değişti?

    emanet oy kılıfıyla değerlerinden vazgeçenler bu ifadeleri iyi okusun. sindire sindire, defalarca okusunlar. ben bu başlığı açarken asıl fikirlerini dışavuran bu yazarın, alacağı tepkilerden sonra entry'sini sileceğini biliyordum. korkak, sözlerinin arkasında duramayan, yüzünüze kardeşiz deyip inine çekildiğinde en galiz küfürleri eden bu insanları iyi tanıyın. türkiye'den nefret eden, barajı geçene kadar türkiye partisiyiz diyen ve iki tatlı sözlerine kanarak oy verdiğiniz bu insanları iyi tanıyın.

    (bkz: hdp'li vekillerin istiklal marşı'nı okumaması)

    bu insanlar içinde "türk" kelimesi bile geçmeyen, sürekli "millet" ifadesini kullanan milli marşımızı okumaktan dahi imtina ediyor. hala görmeyecek misiniz gerçek yüzlerini? hala anlamayacak mısınız tek dertlerinin "kürdistan"ı kurmak olduğunu?

    "arkadaş! yurduma alçakları uğratma sakın;
    siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın."

  • 7. internette tanışılan kişiyle ilk buluşma

    bundan neredeyse 8 bucuk yil once basima gelendir. kiz halimle beni yarim saat bekletmisti taksimdeki tramvay duraginda. nihayet geldi, mephistoya gittik. ben bi cafe latte ictim, o cay icti. hic begenmemistim kendisini. o ise begendigini fazlasiyla belli etmisti. sirf ilk bulusmada kestirip atmak ayip olur diye ikinci kez bulusma teklifini kabul ettim. bu sefer daha sicak ve sevimli gelmeye basladi.
    3. bulusma: ya aslinda o kadar da fena adam degilmis
    4. bulusma: sanki hoslanmaya mi basladim ne?
    5,6,7,8,9......... diye gecti gitti aylar, yillar. sirf adama ayip olmasin, gururu kirilmasin diye kabul ettigim 2. bulusma teklifi meger hayatimin donum noktasiymis. 8,5 yillik sevgilimi, 1,5 yillik kocami, kizimin babasini reddedecekmisim nerdeyse.

  • 8. 23 haziran 2015 ışid'in yeni infaz görüntüleri

    ah ulan suriyeliler ne diyeyim ben size. bıraktınız şu teröristlere ülkenizi. sonuna kadar savaşacaktınız lan. iyi kötü neyse ne esat mıdır nedir bir başkanınız var. ülkenin bütün kaynaklarını topyla tüfeğiyle kulllanıp şu adamların birini bile barındırmazdınız. ama siz kaçmayı seçtiniz. esat gitsinmiş. ne gelsin peki sayın suriyeli götelek. ışid mi siksin memleketinizi.

  • 9. spotify sistemi

    dostum bildiğim kadarıyla karışık bir sistem kullanılıyor. hayırlı forumlar.

    _____________________________

    || ıntel i7 4770k @ corsair h105 - 4x ek-vardar f4-120 || asus maximus vı hero || 16 gb gskill tridentx @ 2400mhz || corsair 900d || asus gtx 980 strix || 27" asus rog swıft pg278q @ 144hz || 512gb samsung 850 pro & 120gb sandisk ultra plus || wd green 1 tb , wd green 2 tb || corsair ax 1500i || @ || creative soundblaster zx - logitech z-2300 || logitech g910 || logitech g602 @ g440 + g440||

  • 10. erdoğan'ın ölünce servetini millete bağışlaması

    adam başı 3800 dolar düşecek demektir.

  • 11. torununu boş ps4 kutusu ile trolleyen dede

    gülüşüne kurban olduğum dededir. al bunu koy hükümetin başına ne dert kalır ne tasa...

    işçiye yüzde elli zam...
    zam zamanı
    yüzde iki
    aaaa hhhaa haaaa haaa haaaa haaaaaaa haaaa haaaaaa haaaaaaaaa

    lan bizimkiler de aynısını yapıyor ama hep somurtuyorlar bu hiç değilse işin taşşağında...

    haaaaaaa haaaaaa haahahhh haaaaaaaaaaa

  • 12. 23 haziran 2015 tbmm yemin töreni

    ya bu ettikleri yeminde gecen kavramlara uymayanlara bir yaptirim uygulansin, ya da bu yemin toreni kaldirilsin, cunku cok saçma.

    bu ettikleri yemine uyan kac milletvekili var allah askina?

    hdpliler gelmis "devletin varligi ve bagimsizligini, vatanin ve milletin bolunmez butunlugunu koruyacagima..." diye, akpliler gelmis "hukukun ustunlugune, demokratik ve laik cumhuriyete ve ataturk ilke ve inkilaplarina bagli kalacagima...ve anayasaya sadakatten ayrilmayacagima..." diye yemin ediyorlar.

    bu yeminlere tek inanmayan ben miyim acaba?

  • 13. beşiktaş

    güzel takımım.

    yalnız bu takımım kendi taraftarlarınca bile o kadar saçma bir şekilde eleştirilmektedir ki, ben nasıl hala ayakta durabildiğine şaşırmaktayım.

    al işte adam sermaye arttırımı için link gönderiyor, sonra da "hiçkimse o paraların nerelere gittiğini tam anlamıyla öğrenemeyecek" yazıyor. gönderdiği link'te gelen paranın kuruşu kuruşuna nereye gideceği yazmış, hala "paranın nereye gideceğini kimse öğrenemeyecek" diyor adam. link'i kendi göndermese, diyeceğim ki detayları bilmiyor. link'i de gönderen kendisi.

    şu son zamanlarda artan borç muhabbetini de defalarca açıklanmış olmasına rağmen tekrar bir açıklığa kavuşturalım. nedir eleştiri: "demirören bıraktığı zaman borç 450 milyon liraydı, şimdi 1 milyar lira olmuş." bakın demirören'in cümlelerinin aynısı, farkında mısınız? algı yönetiminin farkına varmanız için bu cümlenin aynısının kim tarafından söylendiğini yazdım. bilinçli ya da bilinçsiz bu algı yönetiminin batağına saplanmışsınız.

    öncelikle demirören tarafından bırakılan borç 450 milyon liraydı, ama kağıt üzerinde. yani eski futbolcularla, teknik direktörlerle ve 3. parti firmalarla süren davalar sonuçlanmadığı için, borç olarak görünmüyordu. mesela ferrari davası ve ona ödenen 20 milyon lira borç kısmında yer almıyordu, çünkü demirören bıraktığında dava bitmemişti. benzer şekilde 10 milyon dolarlık o icra getiren aktif reklam şirketine olan borç da yansımıyordu bilançoda.

    yani borç demirören zamanında 450 milyondu lafı illüzyon, beşiktaş o dönemde süren ve sonrasında kaybettiği davalar yüzünden 120-130 milyon liranın üzerinde ek bir borca sahipti. "borç 450 milyondu, 1 milyara çıktı" muhabbeti safsata, zira gerçek borç 560'ın üzerindeydi (yaklaşık 590'dı hatta). buna kur artışını da koymak lazım. zira o zaman borcun euro cinsinden karşılığını hesaplarsak, daha net görebilirsiniz. euro demirören gittiğinden beri %50'ye yakın arttı. bakın mevcut borcun faizi işine falan hiç girmiyorum, o derece büyük bir borç varken sırf faizi bile devasa artışa yol açar.

    arada yapılan stad, avrupa'ya 2 sene gidilemediği için eksilen gelirler falan; hiç girmiyorum o toplara. üstüne bu sene beşiktaş içeride oynadığı lig maçlarında zarar etti. gelen para cezaları, stad kiraları vs. bu sene ligdeki tüm maçlarını deplasmanda oynasaydı, mali olarak daha fazla para kalacaktı takıma.

    yönetimi beğenin ya da beğenmeyin, mevcut yönetim şeffaf bir şekilde yönetiyor kulübü. rakibin fenerbahçe kjaer'e yıllık ne kadar para vereceğini açıklamadı, aziz'den başka bilen yok. diego'ya verilen 5 milyon euro imza parası 2 hafta sonra ortaya çıktı, o süre zarfında bizim taraftar yönetime saydırıyordu nasıl kaptırdınız diego'yu diye. bizimkiler ise opare'ye 6 ay için verilecek 312.500 euro'yu bile kap'a bildiriyor.

    kulübün parası har vurup harman mı savruluyor peki? öyle bir durum da yok. en azılı yönetim muhalifleri bile hala 1.1 milyon euro verilen gökhan süzen'ten, 1 milyon euro verilen dentinho'dan ve 1.5 milyon euro verilen sezer öztürk'ten başka isim sayamıyor. bir de işte bu sene mustafa pektemek'e verilen 1.5 milyon euro(bence de hataydı bu arada).

    şu borç işi açıklığa kavuşmuştur umarım, demirören medyasının, havuz medyası gibi, aynı illüzyonu onlarca kez söyleyip kafanızı oymasına izin vermeyin artık.

    edit: birisi sermaye arttırımı ve hisse satışı ile ilgili bir şeyler yazmış, sermaye arttırımı ile hisse satışı aynı şeyler değildir ve kulübün varlıklarından bir şey eksiltmez.

  • 14. aşk'ı anlatan gelmiş geçmiş en iyi replik

    (bkz: forrest gump)
    jenny: - vietnam'da çok korktun mu?

    forrest: - bilmiyorum.ama bazen yağmur diner gökyüzü açılırdı.gökyüzü milyonlarca yıldızla dolardı.ya da dağdaki gölde gökyüzü iki katmış gibi görünürdü.çölde güneş doğarken yeryüzünün nerde başlayıp nerde bittiğini anlayamazdım

    jenny: - keşke ben de orada olsaydım

    forrest: - oradaydın ...

  • 15. galatasaraylı olup fatih terim'e antipati duymak

    fanatizmle beyninizi yemediğinize, hala insani vasıflar taşıdığınıza işarettir. iyidir yani.

    edit: metin oktay'la fatih terim'i kıyaslamak da ağır mallık durumu.

  • 16. izmir'de misafire evin hanımı ikram edilir

    anlaşıldı bilader sen anadan babadan izmirli'sin.

  • 17. bahis oynayarak dış borç ödemek

    beyler toplanın anlatıyorum.

    şimdi ülkece bokun içindeyiz, dış borç olmuş dağ gibi. peki ne yapmak lazım ?

    bahis oynayacağız. ama parayı dış kaynaklardan almamız lazım ki borcumuzu ödeyebilelim. yoksa iddaa falan hep yine bizim paramız.

    şimdi devlet olarak çok gizli bir şekilde örgütleniyoruz. 100.000 kişilik bir kadro oluşturduğumuzu düşünelim. bunların hepsini yurt dışına yolluyoruz (farklı gruplar halinde farklı ülkelere). herkes gittiği ülkede oranın bahis şirketlerine veya uluslararası tanınmış bahis şirketlerine kaydını yaptırıyor. (ne kadar farklı şirket o kadar gizlilik olur). sonra devlet büyüklerimiz ve o hafta seçilen, birbirleriyle maç yapan, ulusal ligimizden, örneğin fenerbahçe - rizespor camiaları bir araya geliyorlar. diyorlar ki, efendiler; gün dış borç ödeme günüdür. millet sizi asla unutmayacaktır gibi gaz bir konuşmadan sonra maç skorunu belirliyorlar. örnek olarak 4-1 fenerbahçe diyelim.

    sonra örgütümüze organize şekilde her ülkede paylaşımlı olarak oynayacakları bahisleri yolluyoruz. tabi bunlar dediğim gibi çok gizli yürütülmeli ki içerdeki pis fakirler hemen atlayıp iddaa'dan falan çakallık yapmasınlar. burda vatan kurtarıyoz amk. neyse bahisler de şirketler çakmasın diye şu şekilde oynanıyor.

    4-1 de kazanan tüm bahisler çıkarılıyor.

    1.5 üstü
    2.5 üstü
    3.5 üstü
    fb handikaplı
    çifte şans vb. gibi 4-1 de kazanan tüm bahisleri elemanlarımıza yolluyoruz. sitemli ve organize çalışan ekibimiz adam başı 10.000 tl kazanacak şekilde bu bahislerden oynuyor.

    ve günün sonunda ta taaam.
    100.000 x 10.000 = 1.000.000.000 tl paramız oldu.

    sonra bu paraları bavullara koyup yurda sokuyoruz ki uluslararası para transferleriyle dikkatleri üzerimize çekmiyoruz. evet 34 hafta sonunda 34 milyar tl kaynak yarattım. isterseniz 20.000 tl kazanın veya adam sayısını arttırın artık size kalmış.

    ben burdan görevimi yaptım. gerisi devletimizin elinde. biz görmedik duymadık beyler halledin bu borçları.

    edit : tek maçla ilgili yazan arkadaş olmuş. dostum dışarıda bahis şirketlerinin hepsi tek maç oynatıyor. sen iddaa'ya fazla kapılmışsın. dünyanın en büyük şirketleri tek maç açarlar. bunu senin cahilliğine veriyorum. he yine de gönlün olsun 4 maçta ısrarcı olurlarsa diğer güzide kulüplerimizi de işin içine çekmekten hiç çekinmeyiz.

    edit2 : 4-1 e oynandığını görünce bahisleri iptal ederler diyen arkadaş yazıyı tam okumamış. 4-1'de kazanacak tüm bahislere farklı kombinlerle giriyoruz belli etmiyoruz. yukarıda anlattım okuyun.

    edit3 : ya bir de en çok şu boş bkz. verenlere tav oluyorum. ulan bunun para basmayla, herkes bir lira versinle ne alakası var amk. yurt dışından döviz alıp yurt içine sokuyoruz tamamen legal. sırf var ya konuşmak için konuşuyonuz. para basılınca neden ödenemeyeceği sayfalarca anlatıldı. buna da karşı argüman üretin de konuşalım.

  • 18. türkiye'de artık muson mevsiminin yaşanması

    ankara'da son 1 aydır yaşanan hede. inkar edenin götünde yıldırımlar patlasın.

    az önce arabanın altında bir piton gördüğüme yemin bile edebilirim.

  • 19. 4600 tl'lik masaya 7 milyon tl demek

    arkadaslar bir saniye, kaynak olarak sabah gazetesi gösterilmis. bence üzerine söz bile söylenemez. ben ikna oldum.

  • 20. erkeklerin büyük meme takıntısı

    erkekler büyük memeye takıntılı değillerdir, aksine fit kadında büyük meme takıntıları vardır.
    yoksa türkiye koca memeli, koca götlü kadınların ingiltereden sonraki en büyük cennetidir. lakin sırf memeleri kocaman diye de arkalarında kuyruk oluşmaz bu kadınların.
    mesele fit kadın+büyük meme
    bir de doggy styleda yere değmeyecek memeler. boşlukta ritmle sallanacaklar. meseleyi böyle ortaya koymak gerekir.

  • 21. fb'nin 2015-16 şampiyonlar ligi gruplarına kalması

    ajax ve united`i elemesi halinde çeyrek finalden başlatılması gerekir.

  • 22. cagliari'nin mustafa pektemek'li yeni logosu

    şu şekildedir

    http://i.imgur.com/9xrprdx.png

  • 23. kılıçdaroğlu'na klozet kemal diyen trt müdürü

    hala görevi başındadır. maaşını chp'lilerin de dahil olduğu bütün halkın vergilerinden alır.

    akp'nin olmadığı bir koalisyon kurulup da bu mahluklar devletten temizlenemezse vah ki ne vah.

    --- spoiler ---

    trt dış haberler servisinde müdür olarak çalışan serdar aydın, chp lideri kemal kılıçdaroğlu için twitter hesabından çok ağır hakaretlerde bulundu. serdar aydın, “klozet kemal” diye yazdı.

    http://www.karsigazete.com.tr/…tweetler-h44169.html

    --- spoiler ---

  • 24. türkiye'deki cinsel açlığı çözmenin yolları

    eğer sen kız kardeşinin ilişki hayatına, seks yapmasına karışmazsan, bakire kadınla birlikte olmayı şart koşmazsan, namus kavramı kızlık zarı üzerinden dönmezse, erkeklerle ilişkiye giren kadına motor,kaşar vb. vurgular yapılmayıp toplumdan dışlanmazsa yani toplumda evlilik dışı seks ayıplanacak bir olgu olmaktan çıkarsa bu ülkedeki cinsel açlık da biter.

  • 25. tutarlılık

    mühim mevzudur, anlaşılması zordur, ilk bakışta aşık olup olmadığını anlayamaz insan. uzun uzun bakmak, süzmek, icabında kurcalamak gerekir. rasyonel davranışla ilişkisi içinde, önceliklerin belirlenmesi, ana ilkelerin ve çerçevelerin çizilmesi ile birlikte bir etik inşasının temellerini oluşturur, elbette bu da yetmez, her davranışın ve yol açtığı sonuçların ardından geri dönüp davranışa yol açan motivasyonların kontrol edilmesi, ana ilkeler ve amaçlanan hedeflerle uyumlu olup olmadığının denetlenmesi gerekir. lafı bu noktada fazla uzatmıyorum, bir gün dört başı mamur bir ahlak felsefesi oluşturursam illaki haberiniz olur.

    geçenlerde avrupa insan hakları mahkemesi, bir fransa vatandaşının cumhurbaşkanı sarkozy'ye karşı "defol git gerizekalı!" şeklinde pankart açması üzerine para cezasına çarptırılmasını, ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdi. bu örnek üzerinden gideceğim, beraber gidelim.

    rasyonaliteyi, amacın, ulaşılmak istenen hedefin rasyonelliği ve o amaca ulaşmak için gidilen yolun amaca uygunluğu olmak üzere iki koldan sorguladığımız gibi; tutarlılığı da, bu amacın bizim isteğimize/çıkarlarımıza uygunluğunda aramalı ve gittiğimiz yolu da bu doğrultuda sorgulamalıyız. örneğin andromeda galaksisine gitmek istiyorsak ve bunun için adana uçağına bilet aldıysak, rasyonel davranıp davranmadığımızın sorgulamasına, bileti ucuza alıp almadığımız noktasından başlamamız pek rasyonel olmaz.

    her neyse. dediğim gibi, burada dört başı mamur bir ahlak felsefesi kurmakla uğraşmanın lüzumu ilk etapta yok, deontolojik bir yaklaşımla pragmatik, sonuççu, faydacı bir ahlakı çeşitli ölçülerde harmanlayarak tartıp sürekli güncellemek üzerine tutum geliştirebiliriz örneğin. bunu yaparken de, ölçülerimizi her bağlamda yeniden değerlendirmek gerektiğini unutmamalıyız mesela, temel tutumumuz bu olabilir. kim demişti hatırlamıyorum, pragmatizm teoride çok iyidir, ama pratikte pek bir işe yaramayabilir. bunu da unutmamamız gerekir misal.

    örnek üzerinden gidelim. avrupa insan hakları mahkemesi, ifade özgürlüğüyle ilgili davalarda verdiği kararlarda, özellikle siyasetçilere yönelik gayetle hakarete varan, epey ağır ifadelerin bile ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğine yönelik bir vurgu yapıyor. mahkemenin bu konuda yerleşik bir içtihadı vardır; eleştirinin sınırlarının kabul edilebilirliği, siyasetçiler açısından çok daha geniş tutulmalıdır, hatta bu sınırlar gitgide daha da esnetilmektedir. mahkeme her defasında, siyasetçilerin, sıradan sivil vatandaşlara göre eleştiriye daha açık olması gerektiğinin altını çizmektedir.

    yani mahkeme, birebir aynı ifadeyi, sokaktaki sıradan bir vatandaşa karşı yöneltmekle, bir siyasetçiye yöneltmek arasında bir fark gözetmektedir. bunun gayetle haklı, mantıklı, rasyonel sebepleri vardır ve insan aklı bu sebepleri kavramaya doğru gitgide daha fazla yol kat etmektedir. bu sebepleri kavramaya yönelik en ufak bir çaba göstermeden, "aynı ifade nasıl sıradan vatandaşa hakaret olurken cumhurbaşkanına eleştiri olarak değerlendirilir?" diye isyan ederseniz, tutarlılık ve adalet aramış olmazsınız, öküzlük yapmış olursunuz. bir öküzün öküzlük yapması tutarlı ve anlaşılır bir durumdur, hatta şirin bile bulunabilir; ancak bir insanın öküzlük yapmasını genellikle pek şirin bulmayız.

    pek çok durumda olduğu gibi, hukuki kararlar, birbiriyle çatışan menfaatler arasından hangisine öncelik verilmesi gerektiği üzerine yoğunlaşır. siyasetçiler, bulundukları konum itibariyle, verdikleri kararlarla bütün kamuyu ilgilendiren sonuçlara yol açarlar, dolayısıyla onların bütün kamuoyu önünde özgürce tartışılabilmesi, eleştirisinin özgürce yapılabilmesi, kamuoyu menfaati açısından hayati önemdedir. bu yüzden, siyasetçinin saygınlığındansa, onun eleştirilebilme imkanının açık ve özgür tutulabilmesi daha çok önemsenmektedir.

    aynı şekilde, bir siyasetçinin yaptığı özel bir telefon görüşmesinin medya yoluyla servis edilmesi durumunda, görüşmenin içeriğinin kamuoyu açısından önemi belirleyici olmaktadır. bir tarafta bir insanın özel hayatının gizliliğinin korunması, öbür tarafta bütün kamuyu ilgilendiren bir mevzunun herkes tarafından öğrenilebilmesi söz konusudur, eğer ikinci menfaat birincisinden daha korunmaya layık görülüyorsa, özel görüşmelerin yayınlanması gayet meşru bir gazetecilik faaliyeti olur. nitekim benzeri davalarda aihm, söz konusu özel kayıtlar yasadışı dinlemeyle elde edilmiş olsa bile, bu kayıtları yayınlamanın ifade özgürlüğü kapsamına girdiğine dair karar vermiştir. evet bu kayıtlar hukukdışı elde edilmiş olabilir, dolayısıyla bu kayıtları yapmak suç olabilir ve elde edilen deliller mahkemede kanıt olarak kullanılamaz; ancak kayıtların içeriği kamuoyunu ilgilendiren nitelikteyse, gazetecilerin bunu yayınlamasında kamu menfaati vardır ve bu da basın özgürlüğünün temelidir.

    yani hukuk, çatışan menfaatler arasında sürekli bir denge kurar. aihm de, bir tarafta kişilik hakları, öbür tarafta kamunun bilgi alma hakkı yani basın özgürlüğü söz konusu ise, dengeyi basın özgürlüğünden yana kurmaktadır. bu konuyla ilgili örnek bir karar, radio twist/slovakya davasıdır: http://hudoc.echr.coe.int/…search.aspx?i=001-78603#{"itemid":["001-78603"]}

    bütün bunlardan anlamamız gereken şey şu: ahlak, belirli katı kuralların raptiye ile duvara tutturulmasıyla oluşturulan ve sürdürülebilen bir şey değildir, böyle bir tutarlılık arayışı, irrasyoneldir ve ahmakçadır. aynı davranış, aynı ifade, farklı koşullar altında farklı sonuçlar üretir, dolayısıyla her defasında kendi özgün koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir. her ifade, nerede, ne zaman, nasıl, kime karşı, kim tarafından, hangi koşullar altında söylendiğine göre farklı bağlamlara oturur ve farklı değerlendirilmeyi hak eder. eğer bu değerlendirme yapılmazsa ve her olay kendi özgün koşulları çerçevesinde değerlendirilmezse, işte o zaman adaletsizlik yapılmış olur. ve temel amacımız adaletse, ki öyle olmalıdır, bu durumda temel amacımızla tutarlı davranmamış oluruz.

    bir örnek daha vereyim. mesela, islama yönelik ağır bir eleştiri, misal atıyorum, "islam vahşi bir dindir" şeklindeki bir ifade, türkiye'de veya herhangi bir islam ülkesinde, bana göre kesinlikle ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir ve hukuk düzeni, böyle bir ifadeyi kullanan kişinin ifade özgürlüğünü korumaya öncelik vermelidir. hatta ve hatta, böyle bir ülkede ifade özgürlüğü savunusu, tam da böyle ifadelerin savunusu üzerinden yürütülmeli ve bunun üzerinden mücadele edilmelidir. bakın, ifadenin doğruluğundan veya yanlışlığından bahsetmiyorum, ifade özgürlüğü çerçevesinde korunmasının öneminden bahsediyorum. sonuçta subjektif bir ifadedir ve kimisi için doğru kimisi için yanlıştır, ancak bu ifadenin dile getirilebilmesi, demokratik toplum düzeni açısından savunulmalı ve mücadele edilmelidir.

    ancak, müslümanların azınlıkta olduğu, ayrımcılığa uğradığı, hatta mesela her gün saldırıya uğradığı ve öldürüldüğü bir ülke varsa mesela, böyle bir ülkede "islam vahşi bir dindir" ifadesini kullanmak ve buna yönelik propaganda yapmak, bana göre etik değildir ve bir ifade özgürlüğü mücadelesi böyle bir ifade üzerine kurulamaz. çünkü o ülkenin özgün koşulları değerlendirilecek olursa, öncelikli korunması gereken menfaat o ülkedeki müslümanların can güvenliğidir, bir mücadele verilecekse de buna yönelik verilmelidir. yani yapılması gereken şey, o ülkede müslümanların yanında durmaktır, onların inanç özgürlüğünü savunmaktır, nefret suçuna maruz kalmamaları için mücadele etmektir.

    yani tekrar tekrar üstüne basayım: aynı ifade, farklı koşullarda, farklı bağlamlara oturur ve farklı anlamlara, dolayısıyla da farklı sonuçlara yol açar. "doğru" bir ahlak felsefesi, her şeyden önce bu ilkenin hesaba katılması ile kurulabilir ancak. eğer derdiniz adaletse, her şeyden önce, tahakkümü dert edinirsiniz ve güç dengesi arayışında olursunuz, bu da, terazinin zayıf kısmını oluşturan tarafa destek vermekten geçer. uluslararası hukuk da, insan haklarının korunması açısından bu yönde bir tutuma ağırlık verir.

    eğer bu noktayı anlamazsanız, saçma sapan, irrasyonel ve ahmakça bir tutarlılık arayışını "ahlak" zanneder, karşınıza çıkan her şeyi de bu ahlak zannettiğiniz ahlaksızlıkla yargılamaya kalkarsınız. hele bir de, "ahlak" kavramını bizzat böyle saçma bir tutarlılık olarak bellerseniz, ahlaktan bahsettiğini gördüğünüz herkeste bu saçma tutarlılığı aramaya başlarsınız, beklentiniz doğal olarak gerçekleşmediği için "ahlak diyodun ama bak burada tutarsızsın, ne haber?" diye saçmalarsınız. mesela, bir yargı oluştururken birbiriyle çatışan tarafları dinlemenin önemi ve gerekliliğinden bahseden bu entry (bkz: #46463181) ile "düşünme ahlakı"ndan bahseden birine, kendi kafanızdaki hastalıklı ahlak ve tutarlılık arayışını atfetmeye çalıştığınız için, her defasında saçmalarsınız, "ahlaktan bahsediyorsun ama şu mevzuda aynı ifadeyi eleştirirken filanca yeri hiç eleştirmiyosun, nerde senin ahlakın, where is your god now?" diyerek mallığınızı teşhir edersiniz. neden teşhir edersiniz? çünkü karşınızdaki, sadece ve sadece, bir şey hakkında yargı oluştururken tutunulması gereken bir ilkeden bahsetmektedir, siz ise bunu tamamen alakasız bağlamlarda tamamen alakasız bir ahlaki tutumun emaresi olarak yorumlayıp saçmalamışsınızdır. mesela daha açık olması için örnek vereyim, bunun bir benzeri, "ahlaktan bahsediyorsun ama bir yandan da eşcinsellerin özgürlüğünü savunuyosun, ne iş?" diye sormaktır. bunu diyen niçin saçmalamıştır? ahlaktan bahsettiğiniz için sizin ibrahimi dinlerin ortodoks ahlakını savunduğunuzu zannetmiştir, o yüzden saçmalamıştır.

    velhasıl, ortada size tutarsızlık gibi görünen bir şey varsa, bu sizin ahmaklığınızdan ve cehaletinizden kaynaklanmaktadır, karşınızdakinin "ahlak" derken neyden bahsettiğini anlamak için en ufak bir çaba gösterme zahmetine katlanmamanızdan, fikri tembelliğinizden, cahil cesaretinizden, kalıplaşmış mermer kafanızdan kaynaklanmaktadır. karşınızdakinin nasıl bir ahlak felsefesine sahip olduğunu anlamadan, sırf ahlaktan bahsetti diye kendi kafanızdaki sefil ahlaki kurguları karşınızdakine atfetmeye kalkarsanız, sırf "tanrı"dan bahsediyor diye spinoza'ya "tanrı tanrı diyorsun ama daha iki rekat namaz kıldığını görmedik" demekten farklı bir şey yapmış olmazsınız.

    milliyetçilik mevzusuna gelelim.

    anayasasından bütün eğitim müfredatına kadar türk milliyetçiliği üzerine şekillendirilmiş bir ülkede, herkesin çocukken yıllarca "ne mutlu türküm diyene" diye bağırtıldığı bir ülkede, anayasal olarak herkesin zorla türk ilan edildiği ve bunun üzerinden bütün etnik azınlıklara yönelik anadil ve kültürel hak gasplarının yaşandığı, ayrımcılığın norm haline getirildiği bir ülkede, insanların "ben kürdüm" dediği için türlü çeşit zulme maruz kaldığı bir ülkede, "ben türküm" demekle, "ben kürdüm" demek aynı şey değildir, aynı bağlama oturtulamaz ve aynı çerçevede değerlendirilemez. "ikisi de milliyetçilik, ne farkı var, niye birini dert edinip diğerini dert edinmiyorsun?" diye sormak, ahlaki bir kaygının, adalet ve tutarlılık arayışının eseri değil; avantajlı tarafta olduğu için, bu konuda hiçbir ayrımcılığa maruz kalmamış olduğu için sağlıklı ve adil düşünmekten aciz bir ahmaklığın eseridir. böyle bir ülkede "ben türküm" demek ve bunu gururla vurgulamak, güçlünün, çoğunluğun tarafında olmanın verdiği rahatlığın, kibrin ve gururun, yapılan bunca hak gaspının ve ayrımcılığın süregitmesinden rahatsızlık duymamanın emaresidir, kısacası ahlaksızlığın emaresidir. fakat "ben kürdüm" demek ve bunu üstüne basa basa vurgulamak, sadece ve bütünüyle bir haysiyet meselesidir, hak ve adalet arayışıdır. bunu idrak edememek, hiçbir zaman türk milliyetçiliğini dert edinmemiş ve derinden bir hesaplaşma yaşamamış bünyelerin kürt milliyetçiliğinden bahsetmesine neden olur. aynı durum, farklı azınlık ve öteki kimlikler için de geçerlidir. insanlar "ben de varım" diyebilmek için kimliklerini vurgularlar, mesela "ben de varım" diyebilmek için eşcinselliklerini yüksek sesle vurgularlar, "ben eşcinselim ve beni yok sayamazsınız, bana ayrımcılık yapamazsınız" demek isterler bu vurguyla. onların maruz kaldıklarına ve bu maruz kalmaları üzerinden şekillenen hassasiyetlerine empati yapmaktan aciz bünyeler, "tamam eşcinselsen eşcinselsin, anladık, niye her fırsatta gözümüze sokuyosun, niye zırt pırt vurguluyosun?" diye saçmalarlar. hatta ve hatta, "niye eşcinsellik kimliğine yapışıp kalıyosun, kimlik siyaseti yapmayalım, hepimiz insanız" vs. gibi saçmalayarak iyi bir şeyler söylediklerini zannederler. insanları kimliklerini vurgulama ihtiyacına yönelten sistemi, çoğunluğun ve güçlünün tahakkümünü dert edinmezler. evet, bir eşcinsel, bir eşcinselden fazla bir şeydir, eşcinsel olmaktan başka pek çok niteliği veya kimliği vardır; ancak siz onu eşcinselliği üzerinden vurursanız, eşcinselliği üzerinden ayrımcılığa maruz bırakırsanız, eşcinselliğini yok sayarsanız, o da her şeyden önce eşcinsel kimliğine sarılma ve öne sürme ihtiyacı hisseder, bu da gayet doğal ve insani bir tepkidir.

    velhasıl, bu ülkede, kürt milliyetçiliğini yaratan şeyin türk milliyetçiliği olduğunu idrak etmeden, türk milliyetçiliğine eşit güçte bir kürt milliyetçiliği varmış gibi, "ikisi de milliyetçilik" diyerek eşitlemek ve kürt milliyetçiliğinin eleştirisine türk milliyetçiliği kadar öncelik vermek, ahlak ve tutarlılık değil, ahlaksızlığın, tutarsızlığın daniskasıdır. ben türk milliyetçiliğinin eleştirisine öncelik veriyorum, ve anayasanın 2. maddesi, 66. maddesi orada durduğu sürece, milli eğitim kanunundan yüksek öğretim kanununa kadar bütün kanunlar öylece durduğu sürece, bütün milli eğitim müfredatı türk milliyetçiliği propagandası yaptığı sürece, kürtlere yönelik bütün hak gaspları sona erdirilmediği ve anayasal güvenceye kavuşturulmadığı sürece, böyle yapmaya devam edeceğim. bu ülkede türk milliyetçiliğini meşru ve olması gereken şey olarak benimseyenlerin oranı nüfusun yarısından fazlasına tekabül ederken, bu oranla kıyasalanamayacak düzeyde bulunan kürt milliyetçiliğini hedef bellemek, adalet değil adaletsizlik arayışının göstergesidir. ne zamanki devlet ve ideolojik aygıtları türk milliyetçiliğinden tamamen arındırılır, o zaman türk milliyetçiliğinin doğrudan yarattığı bir şey olan kürt milliyetçiliğinin de zemini büyük ölçüde ortadan kalkar. derdiniz milliyetçiliğin topyekün ortadan kalkması ise, takınmanız gereken tutum, gitmeniz gereken yol açıktır.

    eşit güçte olmayan tarafları, hayali bir zemine çekip eşitlemek, adalet değil adaletsizliktir. hele hele, hiçbir zaman türk milliyetçiliğinin eleştirisini dert edinmemiş bünyelerin, yazdıklarının yüzde doksanı kürt milliyetçiliğinin eleştirisine yönelen bünyelerin tutarlılıktan, adaletten bahsetmesi ve türk milliyetçiliğinin eleştirisine öncelik verenleri tutarsızlıkla itham etmeye kalkması, hiçbir zaman idrak edemeyecekleri bir zavallılığın ürünüdür. ideoloji, epey hazin bir şeydir nitekim.

    bu entryde anlatmaya çalıştığım şeyi anlamadığınız sürece, aynı ezberleri, aynı refleksleri sergilemeye devam edip duracaksınız, "niye kürt milliyetçiliğinden bahsetmiyosun, biraz da onları eleştirsene" diye yakınmaya devam edeceksiniz. istediğiniz şey, görmek istediğiniz şey adalet değil, tutarlılık değil. sizin o sefil hassasiyetlerinizi okşamamı istiyorsunuz, o korumaya çalıştığınız gururu okşamamı istiyorsunuz, kürt milliyetçiliğine vurarak sizin gazınızı almamı istiyorsunuz, türk milliyetçiliği yapmakta çok da haksız olmadığınızı, yanlış bir şey yapıyorsanız bile bu konuda yalnız olmadığınızı hissetmeye ihtiyacınız var, ama o istediğiniz şeyi size vermeyeceğim, çünkü bu size kötülük yapmak olur, sizin, içine sokulduğunuz ve çıkmamakta direndiğiniz fanusun içinde tutunmaya çalışmanıza katkı sağlamak olur.

    bu ülke, bu entryde anlatmaya çalıştığım şeyin tam tersini resmi politika olarak belirlediği için bu halde. bu yüzden aihmde en çok mahkumiyet alan ülkeyiz. bu yüzden bu kadar yaşanmaz bir ülkeyiz. bu ülkenin hukukçuları, adaleti değil devleti korumaya öncelik verdiği için bu noktadayız. bu yüzden her gün meltem banko başlığını sildirmeyi öncelikli vazife edinen hakimlerle muhatap olmak zorunda kalıyoruz.

    geçen gün bir etiyopyalı ile tanıştım, gayet milliyetçiydi, ülkesinin afrikada sömürge yapılamamış tek ülke olduğunu gururla anlatıyor, diğer afrikalılara biraz tepeden bir gözle bakıyordu. yani bu ülkede yaşayan etiyopya milliyetçileri de var. ancak emin olun, ben hiçbir zaman etiyopya milliyetçiliğinin eleştirisine öncelik vermeyeceğim. "milliyetçilikse hepsi milliyetçilik, niye hepsine birden karşı çıkmıyosun?" diye saçmaladığınız sürece türk milliyetçiliğinin eleştirisine öncelik vereceğim. çünkü milliyetçilik eleştirisi yaparken, gerçekliğe herhangi bir teması olmayan, teorik bir tartışma yapmıyoruz, hepimizin hayatını doğrudan etkileyen, gayet gerçek ve pratik bir şeylere tekabül eden bir fenomenden bahsediyoruz. dolayısıyla milliyetçilik eleştirisi yapmaktaki amacım akademik literatüre bir katkıda bulunmak değil, sizin zihninize temas edebilmek.

    benim sözlükte yazarken bir amacım var ve o amaca binaen, gayet tutarlı bir tutum içindeyim. artık bu tutarlılık eleştirisinden sıkılın ve biraz düşünmeye çalışın. beni önce anlayın, ondan sonra dilerseniz tekrar nefret edersiniz.

  • 26. tesettür ancak bu kadar güzel anlatılabilir

    o kadar yanlis ve igrenc bir gorsel ki. kadinlar erkeklerin sekerleri, icguduleri var ya onlarin, durtuleri var, acik seker gorduler mi saldirmak onlarin dogasi, acik kadinlar orta mali zaten. bu nasil bir kafa yapisidir, neresinden tutsan elinde kaliyor.

    - kadinlar erkekleri huriye kavusana kadar oyalamak icin yaratilmadi.

    - kadinlar basortusunu karinca ordusuna kalkan olsun diye degil, nefislerindeki guzel gorunme istegiyle savasabilmek icin takiyor. tekrar ediyorum: basortusu benimle ilgili, kendim icin takiyorum. daha fazlasini acmama engel oldugu icin, teshir istegime duvar ordugu icin, bir de allah rizasi icin takiyorum.

    - kadinlarin bazisi da basini ortmeden kendi cizgisini, sinirini koruyabilecek iradeye sahip.

    - ve kadinlarin bazisi da sonuna kadar guzel gorunmek, kafasina gore giyinmek istiyor. burada da cok guzel birsey var bak; erkekler de irade sahibi birer insan. bir zahmet gozuyle yemiyor o kadini. kafasi donunda yasamiyor.

    dindar bir kadin olarak su hayatta herkese tahammulum var, bir bu huri diye yatip kalkan, kadini yok sayan, ve kadini yok saymasini da dinimle temellendiren erkeklere tahammulum yok. bir bitmediler.

  • 27. 80-90 bin tl verip vw golf almak

    ha pardon o zaman hemen abd'ye yerleşip bir hayat kurup son model mustang,dodge charger alalım.

    gerizekalılıkta bir ekol oldu sözlük.

    normaldir efendim.

  • 28. didier drogba vs samuel eto'o

    eto'o 25 yaşında şampiyonlar ligi finalinde gol atıp kupayı alırken, drogba 25 yaşında guingamp'da oynayan sıradan bir forvetti.

    bunu napacan?

  • 29. survivor all-star

    ne zaman denk gelsem gülerek izliyorum. şimdi atıyorum merve ile hakan adada konuşuyorlar. konuşmaya bakıyorsun gayet normal, sakin bir şekilde sohbet ediyorlar. sonra bir anda tekli röportaj geliyor ekrana. merve bir başlıyor hakan'ın delikanlığından tut, karaktersizliğine, doğduğu memleketine kadar her şeye sövüyor. asdjlaksdklşas. abi çok komik değil mi ya?

    bir saat önce ya da bilmiyorum belki de bir gün önce yüzyüze konuştuğun adamın arkasından kameralar önünde nefret saçıyorsun. bildiğin karşına türkiye'yi almışsın dedikodu yapıyorsun. lan bir saat önce o adamla konuşuyordun, yüzüne söylesene? yok. yüzyüzeyken gayet normal konuşuluyor, sonra kamera karşısına bir geçiyor "hakan böyle yapmıştı da, geçen kokonat aldı tek başına yedi de, sıçmaya giderken bana haber vermedi de, bu muydu dostluğu, kardeşliği bilmem ne diyerek rapçi kıvamında sövmeye başlıyor.

    bu kadar saçma, bu kadar gereksiz program olamaz ya.

  • 30. türk ateisti

    agresiftir. cunku karsisindaki din, nefes alma hakkini bir lutuf olarak sunan dunyanin en agresif dinidir. alman ateisti elbette agresif degildir bir turk ateisti kadar. cunku almanya'da ne protestan kilisesi bu kadar cozutur, ne de katolik kilisesi. ayni ateist agresifligini italya'da da gorebilirsiniz. bunun sebebi de italya'nin tam gobeginde vatikan adinda mussolini tarafindan kurulmasina izin verilmis bir kanser hucresinin yer almasi ve papazlarin, kardinallerin her sene turlu rezilliklerinin ortaya cikmasidir.

    turkiye'de imamlar cikip rahatca ve de hicbir yaptirima tabi tutulmadan "6 yasindaki kizlarla evlenebilirsiniz. kadinlar dovulduklerine sukrtemeli" diyebiliyorsa sen turkiye'deki atestin seni karsisina alip sakin sakin konusmasini bekleyemezsin. sen once bir kendine ceki duzen ver de sonra karsindakinden saygi bekle.

  • 31. social media has become a bitching tool

    ing. sosyal medyayı orospuların elinden ben kurtardım.

    ibo

  • 32. hiç kitap okumayanlara önerilecek ilk kitap

    maldoror'un şarkıları

    bırakın depresyona girsin, bunca yıl kitap okumamanın karşılığı.

  • 33. burak yılmaz'ın inter'e transferi

    (bkz: inter bakü)

  • 34. bitcoin

  • 35. feleknas uca'nın milletvekilliğinin düşürülmesi

    sorun milletvekilliği değil aslında, sorun akp döneminde tek satır türkçe bilmeyen böyle birine "türk vatandaşlığı" verilmiş olması.. bildiğin devşirme sporcu muamelesi yapmışlar..

    kadın çifte vatandaş, mesela alman vatandaşlığı için şöyle bir şart var;

    "yeterli derecede almanca bilmek. almanca bilgisinin avrupa konseyinin ortak referans dil standartlarına göre yazılı ve sözlü olarak yeterli olması gerekmektedir. (zertifikat deutsch nach dem niveau b 1 des gemeinsamen europäischen referenzrahmens). almanca bilgisini ispata yarar okul, kurs diplomaları yoksa, ilgili eyaletteki uygulamaya göre sözlü bir testten geçmek gerekebilmektedir,"

    ama bizimki bırak vatandaşlığı türkçe bilmeden milletvekili oluyor..?

    edit : atalarının t.c. vatandaşı olması durumunda herhangi bir şart aranmadan türk vatandaşlığı veriliyor, bu hatun da buradan yırtmış.. ama dilini bilmeyen adamı parlamentosuna sokan ülke hala yok?!

  • 36. enes kanter'in milli takıma alınmaması

    "akp hırsızlık yapmadı, onlar yardım parasıydı" diyen ak sığırlar gibi hâlâ konuya sportif açıdan açıklama getirmeye çalışanlar var. amk olay gözünüzün önünde yahu tam gözünüzün önünde oluyor:

    ocak 2015
    milli takımlar koçu ergin ataman: "enes'in telefonlarıma cevap bile vermediğine dair haberlerin hiçbiri kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. böyle bir durum söz konusu değil”
    "bu yıl nba'deki diğer oyuncularımız ersan ilyasova, enes kanter ve furkan aldemir de takımımıza katılacak. bu oyuncular aramıza katılarak oynamaktan keyif alırsa, eurobasket'de çok iyi bir takıma sahip olacağımıza inanıyorum."

    nisan 2015
    basketbol federasyon başkanı harun erdenay: "enes kanter, bu sene yapılacak avrupa şampiyonası'nda kesinlikle forma giymek istediğini bize söyledi. bu kriz aşıldı”

    mayıs 2015
    milli oyuncu adayı enes kanter: "milli takıma çağrılmayı heyecanla bekliyorum"

    haziran 2015:
    ergin ataman: "benim sıcak yaklaşımıma ilgi göstermedi, çağırmadık"

    akp'nin ağzınıza verdiği "enes milli takıma saygısızlık yaptı" sakızını çiğnemeye devam!

  • 37. game of thrones

    ***kitapları okumayan ve dizinin tüm bölümlerini izlemeyenler için hayvan gibi spoiler içerir.***

    bildiğiniz gibi kitapla dizideki hikayeler çok farklılaştı, karakterlerin önemli bir kısmı diziye aktarılmadı, bazıları durduk yere öldürüldü, bazılarınınsa hikayesi komple değiştirildi. birisi bu konuda şöyle bir çalışma yapmış, kisaca özet geçmiş: http://img-9gag-fun.9cache.com/…a7b5dgz_700b_v1.jpg

    ben de buradan yola çıkarak, amme hizmeti olarak bunun türkçe çevirisini, düzeltmeler ve kendi eklemelerimle yapıyorum, hatta burada yazmayan karakterleri de kendim ekleyecegim:

    myrcella baratheon
    dizi - ellaria sand tarafından zehirli öpücükle zehirlendi.
    kitap - arianne martell tarafından westeros kraliçesi ilan edilmek üzere kaçırıldıktan sonra doran martell'in adamları tarafından yolları kesildi ve çıkan arbedede gerold dayne tarafından suratına kılıç sallandı ve kulağı kesildi.

    stannis baratheon
    dizi - boltonlar tarafından baskına uğratıldı ve savaşta kaybetti. brienne of tarth tarafından bulundu ve muhtemelen öldürüldü. (öldürülmemiş de olabilir)
    kitap - boltonlar'a saldırmak üzere sur'dan winterfell'e doğru yola çıktı, kış şartları ile boğuşmaktan kaleye henüz ulaşabilmiş değil. herhangi bir saldırıya uğramadı, kızını öldürtmedi. ramsay bolton, jon snow'a yolladığı mektupta stannis'i öldürdüklerini yazdı, doğru mu yoksa aldatmaca mı bilinmiyor.

    shireen baratheon
    dizi - babası stannis baratheon tarafından savaşı kazanmak için yakılarak r'hllor'a kurban edildi.
    kitap - götürüldüğü castle black'te annesi selyse florent ve melisandre of asshai birlikte ikamet ediyor, sağlığı yerinde.

    ramsay bolton (nam-ı diğer ramsay snow)
    dizi - winterfell'e doğru yaklaşan stannis'i baskına uğratıp yendi. sansa stark'la evlendi.
    kitap - kendisine arya stark olarak sunulan jeyne poole ile evlendirildi. kalede stannis'in saldırmasını, daha doğrusu onun kış şartları altında kırılmasını bekliyor.

    roose bolton
    dizi - bolton kuvvetleri stannis'i yenilgiye uğrattı.
    kitap - kuzey muhafızı ve winterfell lordu olarak takılmaya devam ediyor.

    brienne of tarth
    dizi - stannis'i buldu ve öldürdü. (dizide hikayesi en çok kırpılmış karakterlerden biridir)
    kitap - sansa'yı ararken lady stoneheart önderliğindeki sancaksız kardeşlik tarafından bulundu ve lannister'lara yardım ettiği gerekçesiyle idama mahkum edildi. tam asılmadan önce bağırdı (ne diye bağırdığı bilinmiyor). son kitapta tekrar ortaya çıktı ve jaime lannister'la karşılaştı. birlikte sansa'yı tazıdan kurtarmayı teklif etti.(ki bu bir şekil tuzak olabilir)

    ser bronn
    dizi - myrcella'yi dorne'dan alipjaime lannister` ile birlikte king's landing'e geri donuyor.
    kitap - lollys stokeworth ile evlendikten sonra stokeworth lordu oluyor, emeklilik hayati yasiyor.

    tyrion lannister
    dizi - lord varys ile birlikte westeros'tan kactiktan sonra meereen'de daenerys targaryen'e danismanlik yapmaya basladi. dany, ejderhasiyla birlikte piyasadan kaybolduktan sonra da sehri yonetmeye basliyor.
    kitap - westeros'tan yalniz kactiktan (kacirildiktan) sonra basindan tonla olay geciyor, bunlarin cok azi dizide yer aliyor. jorah mormont ile birlikte daenerys targaryen'e ulasabilmek ve canlarini kurtarabilmek icin second sons'a katiliyorlar. henuz dany'ye yaklasabilmis degil.

    jaime lannister
    dizi - cersei tarafindan myrcella'yi kacirmak uzere bronn'la birlikte dorne'a yollandi. kizini aldiktan sonra da westeros'a donmek uzere yola ciktilar. yolda myrcella zehirden etkilenmeden once baba-kiz muhabbeti yaptilar.
    kitap - savastan sonra hala kendilerine katilmamis olan kalelerle pazarlik etmek/savasmak uzere riverrun ve raventree hall civarlarinda takilirken brienne of tarth ile karsilasti ve ona katilip birlikte sansa'yi kurtarmak uzere yola ciktilar.

    melisandre of asshai
    dizi - stannis'in savasta kaybedecegini anlayinca sur'a geri dondu.
    kitap - sur'dan hic ayrilmadi. kara kalede lord kumandan jon snow'u kendine ayartmaya calisiyor(du).

    jorah mormont
    dizi - surgunden sonra tyrion lannister ile birlikte tekrar meereen'e dondukten ve dany ejderhasiyla birlikte ortadan kaybolduktan sonra onu aramak uzere daario naharis ile birlikte yollara dustu.
    kitap - tyrion lannister'i bulup kacirdiktan sonra baslarindan gecen olaylar sonucunda birlikte second sons'a katilmak durumunda kaldi. dany ile henuz tekrar karsilasmadilar.

    podrick payne
    dizi - sansa stark'i arayip bulmak uzere brienne of tarth ile birlikte yollara dustu.
    kitap - tyrion lannister'i bulmak icin, sansa'yi aramak uzere yola cikan brienne of tarth'in arkasindan onu takip etmeye basladi. brienne'le karsilasip tanindiktan sonra o'na katilmak istedigini soyledi ve brienne de yardimci olur diyerek pod'u yanina aldi. yolda lady stoneheart onderligindeki sancaksiz kardeslik tarafindan yakalanip brienne ile birlikte idama mahkum edildi. olup olmedigi bilinmiyor.

    davos seaworth
    dizi - stannis'in ordusuna yardim toplamak uzere castle black'e donuyor. bu talepleri de jon snow tarafindan reddedildi.
    kitap - kitaptaki en sevdigim ve hikayelerinin degistirilmesine/kirpilmasina en cok uzuldugum karakterlerin basinda gelen sogan sovalyesi ser davos seaworth, lord wyman manderly'den yardim istemek uzere beyaz limana gitti. burada cersei lannister'in emriyle, orada misafir olan freyler'in de istegiyle idama mahkum edildi. lord manderly davos'u idam etmeyi kabul etmis gibi gorundu ama baska birinin kellesini king's landing'e yolladi. ser davos'u da rickon stark'i bulmak uzere skagos'a yolladi. wayne manderly'nin davos'u oldurmemesinin sebebi, savasta kuzey'in agzina sican lannister ve freyler'den nefret etmesi. ee kuzey unutmaz.

    sansa stark
    dizi - ramsay bolton ile evlendirildikten sonra, theon greyjoy (reek) ile birlikte winterfell'den kacti.
    kitap - lord baelish tarafindan eyrie'ye getirildikten sonra teyzesi lysa arryn disinda kimseye kimligi aciklanmadi. herkes sansa'yi lord baelish'in pic kizi alayne stone olarak biliyor. lysa oldukten sonra da eyrie'de artik lord koruyucu olan petyr baelish'e yardimci oluyor. sancaktarlar petyr'i sevmedigi icin, onlarin destegini kazanmak uzere harrold hardyng ile evlendiriliyor. baelish'in bunu yapmasindaki maksat, bir sure sonra robert arryn'i de ortadan kaldirip eyrie'ye hakim olurken sansa'nin gercek kimligini ortaya cikarip winterfell'de de hak iddia ederek oraya da sahip olmak.

    theon greyjoy (reek)
    dizi - sansa stark ile birlikte winterfell'den kacti.
    kitap - ramsay snow (bolton) tarafindan dizidekinden daha agir iskencelere maruz kaldi; mesela el ve ayak parmaklarindan bazilari kesildi, vucudunun belli yerlerindeki derileri yuzuldu, disleri kirildi, uzun sureler ac susuz birakilarak acliktan olme noktalarina getirildi. theon artik gercek kimligini unutmusken bir gun, buvet agaclarinin arasindan bran stark'in kendisine seslendigini duydu ve bu ona gecmisini hatirlatti.
    bu siralarda, stannis tarafindan kaleye yollanan ve iceriye abel isimli bir muzisyen olarak sizmis olan mance rayder ve alti wildlings tarafindan, ramsay bolton'a arya stark olarak yutturulan jayne poole ile birlikte kacirildi. kacirildiktan sonra yine stannis'in esiri olan kardesi asha greyjoy (dizide yara greyjoy olarak geciyor) ile karsilasti ve asha theon'u taniyamadi, cunku theon gordugu iskenceler sonucunda artik yasli ve sakat bir adam gibi gorunuyordu. (mance rayder mi oha dediginizi duyar gibiyim, evet mance rayder, dusunun artik dizide hikayeler nasil degistiriliyor.)

    buradan sonraki karakterleri tamamen kendim ekliyorum:

    margaery tyrell
    dizi - kardesi loras tyrell adina yalan ifade vermekten faith of the seven tarafindan tutuklandi ve hapse atildi.
    kitap - cersei lannister tarafindan ayarlanan kumpasta, bircok sovalye ile cinsel iliskiye girdigi iftirasi atildi, bunlari da yalanci taniklarla destekledi ve margaery'nin faith tarafindan zina ve vatan hainligi suclamasiyla iceri atilmasini sagladi. bir sure sonra sorgu (agir iskence) sirasinda, iftiracilardan osney kettleblack iftira attigini itiraf etti ve cersei'nin kirli planlari ortaya cikti, margaery aklandi ve kocasi tommen'in yanina dondu.

    cersei lannister
    dizi - loras tyrell'i escinsel olmaktan ve margaery'yi de onun icin yalan ifade vermeten iceri attirdi. bu sirada, zamaninda kirli islerine alet etmek icin kullandigi, fakat sonrada tovbe edip faith'e katilan lancel lannister, buyuk rahibe cersei ile zina yaptiklarini itiraf ediyor ve cersei de bu suclama sonucunda iceri atiliyor. sadece bu sucunu itiraf ettikten sonra utanc yuruyusu yaparak, davasi gorulene kadar king's landing'e donmesine izin verildi.
    kitap - tommen baratheon kral olduktan sonra cok guclenen ve herkesi kendine dusman eden cersei, onundeki en buyuk engel olarak tyrelller'e kumpas kurdu ancak bu elinde patladi. margaery aklanirken kendisi hapsi boyladi. davasi gorulene kadar kaleye donmesine izin verildi, eski kudretinden eser kalmadi, artik king's landing'in kontrolu amcasi kevan lannister'in elinde.

    loras tyrell
    dizi - escinsel oldugu gerekcesiyle faith tarafindan iceri atildi.
    kitap - artik bir kral muhafizi olan loras, stannis'in geride biraktigi cok az sayida adamin savunmaya calistigi ejderha kayasi'ni almak uzere cersei tarafindan yollandi. cersei boylece o'nu kardesinden uzaklastiracak ve margaery'nin isini gormesi kolaylasacakti. ejderha kayasi kusatmasi sonrasinda kaleyi aldiklari ancak loras'in cok agir yaralandigi haberi geldi.

    catelyn stark
    dizi - red wedding'de bogazi kesilerek olduruldu.
    kitap - oldurulup nehre atildiktan sonra, beric dondarrion onderligindeki sancaksiz kardeslik taradindan bulundu. lord beric, kendi hayatina karsilik cat stark'i oldukten uc gun sonra hayata dondurdu. yaralarinin hepsi iyilesmedi, bogazindaki kesikten dolayi konusamiyor. rtik lady stoneheart oldu ve sancaksiz kardeslige onderlik etmeye basladi. lannisterlar'la isbiriligine girdigini dusundukleri herkesi oldurmeye basladilar. hatta korumasi brienne'i bile idama mahkum ettirdi. (dizide hala neden yok anlamis degilim)

    lord varys
    dizi - tyrion lannister ile birlikte westeros'tan kactí. meereen'de tekrar ortaya cikti ve tyrion'a yardim ediyor.
    kitap - tyrion'u jaime'nin zorlamasıyla idamdan kacirtti ve kendisi de ortadan kaybolodu. bir gün kings landing'de gizli tünellerden geçerek grand maester pycelle'in odasına ulasti ve onu oldurdu. cersei'nin utanc yuruyusunden sonra westeros'ta ipleri eline alan ve gayet iyi bir yonetim sergileyen tywin lannister'in kardesi kevan lannister'i, biraz once oldurdugu pycelle'in elinden cikmis gibi bir haber yollayarak onun odasina cagirdi. odaya gelen kevan lannister'i da okla vurarak oldurdu, kevan olmeden once ona bunu neden yaptigini anlatti:
    cersei'nin sicip batirdigi kralligi kevan toparliyordu, krallikta kaosun devam etmesini isteyen varys, kevan lannister'i oldurerek tyreller ve lannister'lari iyice birbirine dusurecekti. krallik kaostan kaosa kosarken, uzun yillardir ilmek ilmek isledigi planin sonuna gelecek ve artik westeros'a da adimini atmis olan aegon targaryen'i de demir tahta oturtacakti. evet, rhaegar targaryen ve elia martell'in gregor clegane tarafindan olduruldugu sanilan ogullari aegon targaryen hayattaydi ve varys onu yilladir herkesten uzak ve gizli tutmayi basarmisti. varys sadik bir targaryen destekcisidir ve bugune kadar demir taht cevresinde donen butun olaylarda parmagi vardir.

    arya stark
    dizi - baska birini oldurmesi gerekirken meryn trant'i oldurdugu icin ceza olarak gozleri kor edilidi.
    kitap - arya'nin gozleri kor oluyor ama bu ceza olarak degil, faceless men'e katilmak icin gecmesi gereken bir egitim sureci. braavos sokaklarinda bu halde dilencilik yapiyor ve gorevi olarak her seye kulak kabartip topladigi bilgileri siyah beyaz evdeki the kindly man'e iletiyor. (bu adam dizide jaqen h'ghar olarak tasvir ediliyor) bir sure sonra gozleri tekrar aciliyor ve kendisine ilk oldurme gorevi veriliyor. o da bu gorevi muhtesem bir planla basariyor.
    bu arada, stark cocuklarinin genel ozelligi olarak o da bir warg ve zaman zaman kendi kurdu olan nymeria'nin zihnine giriyor.

    mance rayder
    dizi - yakalandiktan sonra stannis baratheon'a diz cokmedigi icin idama mahkum edildi. infazi yakilarak gerceklesirken jon snow tarafindan okla vurularak temiz ve kısa yoldan olduruldu.
    kitap - yakilirken jon tarafindan okla vurulup oldurulen kisi, melisandre'nin buyusu ile mance rayder kiligina sokulmus iskelet kıyafetli olan wildling'den (rattleshirt) baskasi degildi. herkes mance'i oldu bilirken, mance rayder yaninda alti kadin wildling'le beraber winterfell'e sarkici olarak sizmayi ve theon greyjoy ile jayne poole'u (sozde arya stark) kacirmayi basardi.

    jaqen h'ghar
    dizi - arya'nin braavos'ta gidip buldugu siyah ve beyazin evinde karsisina cikiyor, ona gorevler veriyor.
    kitap - jaqen ile ilgili bircok teori bulunmasina ragmen o ilk sezonda ortadan kaybolduktan sonra kesin olarak ortaya cikti diyebilecegimiz bir hikaye yok.

    barristan selmy
    dizi - sons of harpy tarafindan olduruldu.
    kitap - dany'nin yoklugunda meereen'de kralice eli olarak asayisi saglamaya calisiyor. yunkaililer meereen'e saldirmak uzere ve ser barristan bu mucadele uzerinde kafa yoruyor daha cok. o da olmedi yani.

    sandor clegane (aka the hound veya tazi)
    dizi - brienne of tarth ile mucadelesinin sonunda olumcul bir yara aldi. mucadeleden sonra yanina gelen arya'dan merhamet (temiz olum) diledi ve arya bunu reddedip gitti.
    kitap - arya ile koy koy gezip gidecek (arya'yi satacak) yer ararken, abisinin adamlari polliver ve tickler ile karsilastilar. kiliclar cekildi ve mucadele sonunda lannister adamlarini arya ile birlikte oldurdu, ancak bu sirada yara aldi ve arya bu yarayi kapatmasina ragmen mikrop kapti ve artik olecegini anladi. arya'dan merhamet (olum) diledi ancak arya bunu redderek yavasca uzaklasti. bu asamadan sonra tazi hakkinda da kesin bilgiye ulasilamadi. brave companions (cesur yoldaslar) isimli parali asker ordusuna katildigi ve onlarin isledigi suclara dahil oldugu dedikodusu yayildi, ancak bu iyoldaslardan kopek migferi takan baska birisiydi.

    maester aemon
    dizi - eceliyle oldu.
    kitap - samwell tarly ve gilly ile birlikte citadel'e giderken gemide yagmurun altinda uyuyakalip hasta oldu ve bu sekilde oldu. samwell tam bir mal.

    jon snow
    dizi - wildlings'leri surdan gecirdigi icin alliser thorne basta olmak uzere kara kardesler tarafindan bicaklandi.
    kitap - ramsay bolton'dan gelen mektupta, mance rayder ve stannis'in ele gecirildigi, stannis'in ordusunun maglup edilgi bildirildi, jon snow'un da kendisine baglilik yemini etmesi istendi. bunun uzerine jon, emir vermedi ama kara kardeslikten ve wildlings'lerden yardim isteyerek ramsay'e saldirmaya karar verdi. bu yeminini bozan ve nights watch'i tehlikeye atacak karardan sonra, basta bowen marsh (alliser thorne degil) ve kardes olarak gordugu arkadaslari tarafindan bicaklandi. olup olmedigi henuz bilinmiyor.

    simdilik yazacaklarim bu kadar. dorne'da ve essos'ta gecen hikayelerin cogu dizide yer almiyor, karakterlerin belki yuzde 10'unu dizide goruyorsunuz. demiradamlar (greyjoy) westeros'ta ortaligi dagitip yagmalarken dizide bunlarin hicbiri yok. aegon targaryen yok. yok oglu yok... kitapta atlanmis bu kadar hikaye ve karakter varken neden bunlari adam gibi islemek yerine alelacele kitapla ayni noktaya yetistirdiler anlamak mumkun degil gercekten.

    bu arada yazida hatalar olabilir, fark eden arkadaslar mesajla bildirirlerse sevinirim. yazinin bir kismini isyerindeki ingilizce klavyemden, bir kismini da evdeki turkce klavyemden yazdigim icin yazi karakterleri farkli oldu, onun icin de kusura bakmayin artik:p
    bu arada dizi nasil olsa 10 ay daha yok, bence alin kitaplari okuyun, diziden aldiginiz hazzin cok daha fazlasini alirsiniz, butun bolumlerini izlemis olsaniz bile.

  • 38. donanımhaber ölücüleri

    sonra satmak üzere stok yapmak ticaret değildir, karaborsacılıktır.

    piyasa fiyatına alıp kar koymak sürümden kazanmak değildir, komisyonculuktur.

    piyasa fiyatının altından alıp altına satmak kampanya değil, sürümden kazanmaya çalışmaktır.

    şu amına koduğumun yerinde herkes bir sik bilmediği konularda ahkam kesmese ne kadar güzel olacak lan. bu ölücüleri bile savunan dalyarak çıkıyor arkadaş.

  • 39. 175cm'den kısa erkeklerin yaşama nedeni

    175'ten uzun işsizlerin konu sıkıntısı çekmemesi için hayattayız. biz de dün atomu parçaladıydık kendi aramızda.

  • 40. ak-saray'daki 3 hektarlık masa

    yanlış hatırlamıyorsam mega yapilar ' ın bir bölümünde, bu masanın yapımı ele alınmıştı.

  • 41. dilek öcalan

    sadece fiziksel özelliklerinden dolayı, sadece suçlu bulduğunuz birinin yeğeni diye dünyanın lafıni ediyorsunuz. biriyle ilgili sadece bu iki özelliğinden dolayı bu kadar nefret dolu şey söyleyen insanların söylediklerini hiçbir din, hiçbir dil, hiçbir ırk, millet kabul etmez, içinde barındırmaz; bu kadar nefret saçan insanların analarından, babalarından yetiştirecekleri evlatlardan da şüphe duyarım.

    şu an da amcanız ya da dayınız (halanız, yengeniz, eltiniz, baldan tatlı baldızlarınız) birini öldürüyor olabilir, birine tecavüz ediyor olabilir, sapıklık yapıyor olabilir, bazılarının ki çocuklarını dövüyordur, eşini aldatıyordur, kul hakkı yiyordur, hırsızlık yapıp hırsız ve katillere oy da veriyor olabilir; bu hanginizi bağlar? hanginizi sorumlu kılar? ettiğiniz her laftan siz sorumlusunuz ama.

    *ayrıca 'büyük konuşmak'la ilgili hiç mi bir şey duymadınız ananızdan atanızdan? yarın bir gün çoluğum çocuğum olur elinde, yüzünde bi noksanlık olur, birileri de ona böyle şeyler söyler diye hiç mi geçmiyor aklınızdan? yakışıklıymış. deyyusun laflara bak! haddini bil önce allah'a karşı.

  • 42. fenerbahçe'nin son şampiyonlar ligi maçı

    aradaki vizyon farkını ortaya koyan maçtır. adam çıkmış şampiyonlar ligi maçı demiş, avrupa demiş. öteki arkadaş da lig maçını örnek vermiş. gs-fb rekabetinin özetidir bu.

  • 43. parası olmayanlar nasıl sevişiyor

    kendisini seven biri bulamayan birinin sorusu. herkes eskort cagirmiyor yegen. *

  • 44. yerli pirlo

    yersiz lakap.

  • 45. ülkeyi age of empires oynamış olanlar yönetsin

    age of empires oynamış ve pro olmuş insanların yönetmesini istiyorum lan bu ülkeyi. bundan daha kötüsünü isteselerde yapamazlar zaten.

  • 46. tıklatılmış kızların ağlaması

    (bkz: cinsiyetçi erkeklerin iq seviyeleri)
    edit: başlığı açan yazara baktım, daha önce öldü insanlık diye bir başlık açmış ve özgecan için duyarlılık kasmaya çalışmış. özgecan'ı da insanlığı da öldüren sensin kardeşim. katil sensin işte. bir suphi gibi davranmana gerek yok illa. açtığın şu başlıkla öldürüyorsun kadınların psikolojilerini. yakılan, öldürülen her bir zerremizden suphi kadar sorumlusun sen de.

  • 47. oha dedirten cm olayları

    cm 4'de takımdaki 3 adet emre takımı sırtlayıp şampiyon yapması, bende emreler futboldan çakıyor hissiyatı yaratmıştı. ertesi sezon kadroda revizyon yaptım herkesi sattım ne kadar emre varsa doldurdum takıma. bu muhteşem proje emrelerin aslında o kadar da emre olmamasıyla hüsrana uğradı. ligi dokuzuncu bitirdim. iki isimli emrelerin performansı tek isimli emrelerden kötü olması gibi değerli bi veriyi kafaya attım. içim rahat.
    edit: aynı sistemi ibrahimlerle uygulamaya çalışan bir yazarla yaptığımız mutabakat sonucu, emrelerin iyi futbolcular olduğu fakat aralarından kaleci çıkmadığı konusunda hemfikir olduk.

  • 48. polisi görünce namaza duran hırsız

    (bkz: halkı görünce namaza duran hırsız)
    işini bilen hırsız. bu toplum allah, din ile iyi uyutulur, tüm günahlar unutturulur.

  • 49. kızların karı gibi erkeklerden hoşlanması

  • 50. 420 yıllık külliye duvarına kamyon için kapı açmak

    bence napalim biliyon mu, bütün tarihi eserleri yikip yenisini yapalim, nasıl olsa 2000 yil sonra bunlar da tarihi eser olacak.

    nasil fikir?