thy'nin sipariş ettiği airbus'lar da olmasa bugün cenaze namazımız kılınacaktı herhalde. bu kadar da ölümüne satış olmaz a.k! geçen hafta coca cola, efes ve sabancı'yı tamamen elden çıkardığım için halime şükrettim. elimde kalan diğer hisseleri de boş gözlerle izliyorum artık. bazı hisseler son 1 yıldaki en düşük seviyesine geldi. bazı hisselerin de seçim sonrası oluşan bütün primleri, kârı uçtu gitti. koskoca bilanço dönemi, o çiçek gibi bilançoların da hepsi piç oldu gitti. bilanço döneminde insanlar ralli olacak diye beklerken endeks ayrı, hisseler ayrı çakıldı. sebep olanların yedi feriştahının geçmişini sikeyim! çoluğunuzdan çocuğunuzdan çıksın! son 2 ayda çok insanın ahını aldınız! elbet bir gün bunların hesabı sorulur!
le petite10 profili
-
borsa istanbul
-
tarikatların kaçırdığı depremzede çocuklar
cimer'e yazalım, şuraya buraya şikayet edelim diyenler var. kimi kime şikayet edeceğiz? al birini vur ötekine!
bu konu sosyal medyada gündem olursa, ancak o şekilde bir sonuç, bir çözüm elde edilebilir. başka türlü zor. -
düşün ki 6'lı masa bunu okuyor
öncelikle, sizin yapacağınız muhalefeti sikeyim! saçma sapan şeyleri gündeme getirip milletin aklını bulandırıyorsunuz. daha en başta, neden akp artıklarıyla işbirliği yaptığınıza zaten akıl sır erdiremedik.. bir de onların yüzsüzce ahkam kesmesine fırsat tanıyorsunuz!
davutoğlu bu ülkedeki genç neslin geçmişini sikti! ama kendisine yetmemiş ki bir de geleceğimizi sikmek istiyor! o haysiyet yoksununu o masadan siktir edin! o herifin oy potansiyeli eksi değerlerde. size anca oy kaybettirir. bunun için de elinden geleni yapıyor. utanmadan, "biz masadan kalkalım o zaman. bakalım seçimi kazanabilecek misiniz?" deme cüretinde bulunabiliyor. bu ne yüzsüzlüktür ya? bu ne terbiyesizlik! sen kimsin ki ya?! defol git!!!
akp'ye oy verme ihtimali olan hiçkimse davutoğlu için oyunu değiştirmez! kim lan o?! tayyip'in geçmiş zamanlardaki kuklalarından biri! ne yetkinliği, ne becerisi var? gerçekten o adamı nasıl bir beklentiyle böyle bir işbirliğine kabul ettiniz? hiç aklım almıyor!
chp ve iyi parti ikili ittifak kursa, sürekli ekonominin boktanlığından, insanların geçim derdinden bahsedip dursa ve en sonunda da imamoğlu ya da yavaş'ı aday gösterse, hem tayyip'in hem akp'nin köküne kibrit suyu dökmüş olacaktınız! ama sizde kuş kadar akıl yok! lütfen artık doğru düzgün muhalefet yapın! bu ülkenin geleceğini daha fazla yakmayın! -
20 temmuz 2022 tamamen evsiz kalma rezaleti
üst edit: sürecin başında bize kimse kura çekiminden falan bahsetmedi. sözleşmeler, senetler imzalandı, evlerin yapımına başlandı, evlerin inşaatı yarılandıktan sonra kimin hangi daireyi alacağı kura usulüyle belirlenecek denildi. ama kura sonucu bazıları açıkta kalacak denilmemişti hala. tam tersi, herkese yetecek şekilde yerinde konut üretilecek denildi. ta ki 1. proje bölgesinin kura çekimine kadar. o zaman duyduk ki bazı daire sahiplerine boş kura çıkmış ve elenmiş. ev falan da verilmemiş. bir kısmı hala öyle beklemede. bizim ev 3. proje bölgesindeydi. çok geniş bir alanı kapsadığı için bizim bölge en sona kaldı. temmuz ayına kadar inşaat devam etti. bence bilerek süreci uzattılar. yoksa folkart'ın inşaatı bile o kadar uzun sürmemişti. kuralardan sonra ortalığın karışacağı belliydi. ama hep oyaladılar insanları. bir şekilde halledeceğiz, kimseyi mağdur etmeyeceğiz diyip durdular en son güne kadar. en sonunda da zaten eleneceği önceden belli olan kişilerin isimlerini sanki kurada çıkmış gibi açıklayıp tekmeyi bastılar. kura çekimi falan hepsi düzmece. entry'i ilk yazdığımda bu kadar açık yazmadım durumu. ama saçma sapan şeyler yazanlar oluyor. gerçekten bıktım, o yüzden açıkça yazıyorum. niye bu zamana kadar bekledin diyenlere de söyleyebileceğim tek şey, bu entry'i dün bile yazamazdım. çünkü kura sonucu belli olmadığı için haklıyken haksız duruma düşebilirdim. ama artık tam manasıyla haksızlığa uğramış bulunuyorum. bunun bir adım ötesi, evin kapısına gelip beni tutuklamaları ya da çekip vurmaları. devletin en temel görevi, vatandaşının can ve mal güvenliği korumaktır. mal güvenliğimiz zaten yok, can güvenliğimden de şüpheliyim bu saatten sonra.
30 ekim 2020 izmir depreminde ağır hasar gören evim 10 gün içinde devlet tarafından içindeki bütün eşyalarla birlikte yıktırıldı. sonrasında, bizim hiçbir inisiyatif kullanmamıza izin verilmereyek evimizin arsa payına ve kat irtifakına devlet tarafından el konularak hazineye aktarıldı. e-devlet'te görünen tapu bilgilerinin hepsi bir anda uçtu gitti. elimizde kala kala tapu kağıdı kaldı sadece. devlet bizim yerimize ev yaptırıp bize verecekmiş(!)
depremin üzerinden 20 aydan fazla bir süre geçti, ama hala evi teslim alabilmiş değiliz. biraz önce world türk tv diye bir kanalda çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından gerçekleştirilen kura çekimi yapıldı ve önce boş çıkacak daire sahipleri seçildi. boş çıkan kuralar içinde daire sahibi olan annemin ismi de okundu. yani kısacası devlet bizi 20 ay boyunca bekletti, oyaladı. sonra da kura usulüyle elendiniz, size ev yok dedi.
bu nasıl iştir ya? sen bana sormadan benim evimi yıkıyorsun, sonra bana sormadan kafana göre yapıyorsun ve yine kendi kafana göre beni kurayla elediğini söyleyip beni evsiz bırakıyorsun. elimizden aldıkları evin arsa değeri şu an milyonlarla ölçülemiyor. bayraklı'da gökdelenlerin en yoğun olduğu yerde.
depremden beri çektirmedikleri eziyet kalmadı. o arsalara çökmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar. ve en sonunda ne yapıp edip evimizi tamamen elimizden almış oldular. depremde evsiz kalmış insanlara böyle bir haksızlığı nasıl reva görebiliyorlar?! nerede adalet?!
lütfen, ne yapabiliriz? bir akıl veren olursa, çok ama çok sevinirim ve müteşekkir kalırım. en azından bu başlığa destek olursanız ve sesimizi duyurabilirsek gerçekten çok büyük bir yardımda bulunmuş olursunuz.
edit: sorumluluk sahibi olan yetkili kurum olarak çevre ve şehircilik bakanlığı yazıya eklenmiştir.
edit2: arkadaşlar, tabii ki de söz konusu ev tapulu bir mülk. koskoca site içinde bir ev. sitedeki bütün evler tapulu. izmir depreminde yıkılıp da devlet tarafından tekrar yaptırılan evlerin hepsi tapulu.
bu arada, bir yanlışlık olabilir diyenler olmuş. maalesef, herhangi bir yanlışlık yok. deprem sonrası çevre ve şehircilik bakanlığı 7 ayrı bölgede inşaata başladı. en sona bizim evin de içinde bulunduğu 3. bölge kaldı. düşünün yani, depremin üzerinden ne kadar zaman geçti, 3. bölgedeki evler hala teslim edilmedi. diğer bölgelerde de benzer sorunlar olduğunu duyduk. diğer bölgelerin kuralarında boş çıkan ev sahipleri hala evsiz durumdalar. o yüzden kura sonucunu öğrenir öğrenmez buraya yazdım, belki bir işe yarar, bir faydası olur diye.
sözün özü, koskoca türkiye cumhuriyeti devleti depremzedelerin tapulu mülklerini gasp etmiş oldu. çevre ve şehircilik bakanlığı da bu rezalete sürecin en başından itibaren aracılık yapmış oldu.
edit3: kura çekiminin yapıldığı kanal için de şunu söyleyebilirim. uyduda frekansı defalarca aratmamıza rağmen bulamadık. internet üzerinden izlemeye çalıştık. o yayın da 5 saniyede bir dondu. sonra da hata verdi. en son twitter'daki bir yayın linkinden girdik. orada da şansımıza tam yayını açtık, 2 dk sonra elenenler arasında bizim adımız da okundu. trt'nin bir ton kanalı dururken uyduda doğru düzgün yayını olmayan, kolaylıkla bulunamayan, internet yayını da sürekli hata veren bir kanal üzerinden kura çekimlerinin yayınlanması da bize hiç iyi niyetli gelmiyor. zira bu rezaleti trt'nin herhangi bir kanalında yayınlasalar, muhtemelen kısa süre içinde tepki göreceği ve kamuoyu oluşacağı için böyle bir yolu tercih ettiklerini düşünüyorum.
edit4: kurası boş çıkanlara dağın başındaki rezerv alanda yapılan evleri itelemeye çalışacaklar. ama biz daha en başında rezerv alanı reddettik. bize sordular, evi yerinden mi istiyorsunuz, yoksa rezerv alandan mı diye. biz de tabii ki yerinden istiyoruz dedik. bu isteğimizi belirtir kağıt imzaladık. evlerin ücretleriyle ilgili, kaç para ödeyeceğimizi bile bilmeden, boş kağıda imza attık. devlet tefeci gibi bize boş senet imzalattı! ve bize evimizin yerinde yapılacağı vaat edildi, hatta söz verildi.
bizim evin bulunduğu yerin arsa değeri ile dağ başındaki rezerv alanın arsa değeri arasında uçurumlar var, dünyalar kadar fark var. ayrıca, dağın başında kim nasıl oturacak?! biz en başta dedik, bırakın biz kendi evimizi kendimiz yapalım diye. ama izin vermediler! önce arsa paylarına çöktüler, tapudaki kayıtları hazineye aktardılar. şimdi de eve komple çöktüler! lütfen bana rezerv alandan ev vereceklermiş işte ne diye laf ediyorsun demeyin. isterlerse rezerv alandan 10 tane ev versinler, ben 15-16 yıl boyunca hayatımın yarısını geçirdiğim evimin olduğu yerde ev istiyorum.
gavurovic nickli yazar arkadaş sağ olsun #140235745 nolu entry'sinde bizim evle rezerv alanın olduğu bir fotoğraf paylaşmış, kendisine çok teşekkür ederim. şu fotoğraf bile iki bölge arasındaki farkı çok net bir şekilde gösteriyor. bizim evin olduğu bölge şu an izmir'deki arsa payı en değerli bölgelerden biri. gayet merkezi ve düz ayak, her türlü sosyal olanağa sahip bir yer. rezerv alan ise dağın başında, kuş uçmaz kervan geçmez, hiçbir sosyal alanı olmayan, doğru düzgün yolu bile olmayan, aşırı dik yokuşa sahip, her yere uzak bir bölge. devlet gerçekten depremde evini kaybetmiş insanlara bunu mu layık görüyor. biz geçmişte sahip olduğumuzdan daha iyisini istemiyoruz, ama daha kötüsünü istemiyoruz! bu kadarına hakkımız yok mu?!
başka bir arkadaş da belirtmiş, yapılan evler de matah değil. önceki evlerin yarısı kadar. hem kat sayısından hem metrekaresinden çaldılar evlerin. 7-8 kat yerine 5 kat yaptılar. 115-140 metrekare yerine 60-70 metrekarelik kullanışsız evler yaptılar. sırf biz istemeyelim, hakkımızdan feragat edelim, başka yere gidelim diye. yine de yerinden ev isteyince de kura çektik, sizi eledik dediler.
evrak falan isteyenler olmuş, elimizde doğru düzgün evrak falan yok. imzalanan evrakların çoğu bakanlıkta. anneme ait olan tapunun fotoğrafını ya da tapu kaydını da buraya koyamam maalesef. bu kadar uzun uzun yalandan entry yazacak halim yok. zaten durumu az çok bilenler ve haberdar olanlar, tüm bu olanların kulağa çok saçma ve imkansız geldiğini, ama maalesef ki gerçek olduğunu biliyor.
edit5: arkadaşlar, ayrıca şunu da belirtmeliyim, biz en başından beri hak sahibiydik. depremden sonra, çevre ve şehircilik bakanlığı hak sahipliğiyle ilgili bir çalışma yaptı. şöyle ki, depremde evi yıkılıp da bayraklı'nın başka bir yerinde sağlam başka bir evi olanlara, yerinden daire verilmeyeceği, rezerv alandan verileceğini söylediler. ya da deprem alanında birden fazla konuta sahip olanlara da sadece konutlardan birinin yerinden verileceği, diğer konutların rezervden verileceği söylendi. konut sahipliklerini tespit edip kim yerinden alacak, kim alamayacak liste liste açıkladılar. bizim bayraklı'da sadece bir tane evimiz olduğu için ve o da depremde yıkıldığı için bize yerinden konut sahibi olabilmemizi sağlayacak hak sahipliği çıktı. bu durum, çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından ilan edilen listelerde mevcut. yani en başından beri hak sahibiydik, yerinden ev verilecek diye bu kadar zaman bekledik. çevre ve şehircilik bakanı murat kurum izmir'e geldi ve bize "kimse mağdur olmayacak, bayraklı'da sağlam başka evi olmayan herkes aynı yerden konut sahibi olacak" dedi. aynı bakan hala görevde. daha neler neler dediler. sözde, depremden sonra bir yıl bile geçmeden evleri teslim edeceklerdi. ama neredeyse iki yıl dolacak olmasına rağmen, evleri bize hala teslim etmediler. üstüne bir de mülkiyet hakkımızı göz göre göre gasp ettiler.
annemle babamın 30-40 yıllık bütün emekleriyle, çabalarıyla, birikimleriyle aldıkları ev elimizden uçtu gitti. biz evi satın aldığımızda 2004 senesiydi ve 52 bin türk lirasına almıştık. o zamanlar o bölge şimdiki kadar değerli değildi. gökdelenler falan yoktu. o bölgeye gökdelenler yapıldıkça hem arsa değerleri hem de ev fiyatları uçtukça uçtu. depremden önce de çok canım sıkılıyordu oturduğumuz bölgenin bu kadar kontrolsüz bir şekilde değerlenmesine. mantıklı değil çünkü. şu an bizim evin olduğu yerdeki ev fiyatları 5 milyon türk lirasından başlıyor. biz bu kadar parayı bulup da oradan ev falan alamayız bir daha. mümkün değil! para zaten değer kaybetti. yıkılan evde kalan eşyaların yerine bile yenilerini tam olarak alamadık. her şey eksik kaldı. bari evi verirler en azından dedik. ama onun üzerine de bir bardak soğuk su içeceğiz gibi görünüyor.
edit6: hala rezerv bölgeden ev verilecekse ortada sorun yok yazanlar var. arkadaşlar, bizim ev folkart'a 500 metre mesafede! arsa değerini buyrun siz tayin edin. bir de lütfen internetten rezerv bölge olarak gösterilen izmir şehir hastanesi'nin yakınındaki araziye bakın. dağın başı ya! allaşkına ben neden depremde evim yıkıldı diye dağın başında oturmak zorundayım?! 2004 yılında 2 kat fazla para verdik manavkuyu'dan düz ayak yerde ev almak için. niye aynı yerde yeterli sayıda konut yapılmıyor? neden depremde ölüm tehlikesi atlatan insanlara 20 aydır eziyet ediliyor? neden bu durumu birileri hala normal karşılayabiliyor? ve benim de bu rezaleti normal karşılamam bekleniyor.
yıkılan ev benim yuvamdı. ben 15 yaşındayken, daha lise öğrencisiyken taşındık. hayatımın yarısı, en net hatırladığım zamanları o evde geçti. ben evimi, odamı gerçekten seviyordum ya. o evdeki odama her girdiğimde kendimi gerçekten güvende hissediyordum. o oda benim sığınağımdı, bütün düzenimdi. benim depremden beri doğru düzgün bir odam yok, doğru düzgün bir düzenim yok, doğru düzgün bir çalışma alanım yok. aylardır evler teslim edilsin de yeniden düzenimi kurabileyim diye bekliyorum. lütfen bu durumun normal karşılanması gerektiğini söyleyenler biraz elinizi vicdanıza koyun, biraz empati yapın.
edit7: arkadaşlar evin tapusu, yapı kullanma izin belgesi, imarı, dask'ı yani kısacası yasal her türlü belgesi vardı. sadece bizim evin değil, izmir depreminde yıkılan evlerin hepsinin tapusu da imarı da vardı. bunu niye bu kadar ısrarla soruyorsunuz anlamadım. yıkılan evimizde kanuna aykırı hiçbir durum yoktu.
bizim ev 115 metrekare olduğu için dask bize 115 bin türk lirası ödeme yaptı. o para da hiçbir halta yaramadı. evin geri ödemesi başlayınca kullanırız diye bankada duruyordu. ama o para çoktan pul oldu zaten. 2020'nin kasım-aralık ayından beri türk lirası ne kadar değer kaybetti hepimiz yaşayarak görüyoruz.
en baştan çevre ve şehircilik bakanlığı evlerin tekrar yapımını bize bıraksaydı, o zaman tüm şartlarımızı zorlar, bir şekilde o 115 binin üzerine biraz daha para ekler, evi tekrar yaptırabilirdik. zira o dönem inşaat maliyetleri şu anki kadar yüksek değildi. daire başına 200-250 bin türk lirası ödeyince maliyet çıkıyordu sanırım. ama şu an müteahhitler 1 milyon türk lirası istiyorlarmış inşaat masrafı için.
ama bakanlık bize herhangi bir seçme hakkı tanımadı! illa biz yapacağız bu evleri dediler. ben, annem, babam çok karşı çıktık, kendimiz yaptırmak istiyoruz diye. ama sesimizi kimseye duyuramadık. bizim bina 3. proje alanının tam ortasında kaldığı için açık açık, gayet pişkin bir şekilde sizin seçme hakkınız yok, oraya sadece biz ev yapabiliriz dediler. bizzat çevre ve şehircilik bakanı dedi bunu!
o evlerin yerine hiçbir şey yapılmasaydı, tek bir çivi bile çakılmasaydı, şu anki durumdan daha iyiydi zaten. yapılan evler beş para etmez! o kadar kullanışsız ki anlatamam. bir evin metrekaresi küçük olabilir ama gene de kullanışlı olur. ama bu evler öyle değil. başka bir deyişle, bu evler içinde insan yaşasın diye yapılmamış. yani insanın gerçekten görmeden inanası gelmiyordur. ama durum gerçekten bu! ve bizden o kullanışsız evleri bile esirgiyorlar! ev benim üstüme kayıtlı değil. anneme ait. tapu benim üzerime olsa ne kadar şikayet edilecek yer varsa gider 50 kere itiraz ederdim.
annem buraya bu olanları yazmamı bile istemedi. kadın korkuyor çünkü kendi başına ya da benim başıma bir iş gelirse diye. bugüne kadar onun hatrına sabrettim. ama kura boş çıkınca artık bardak taştı, kaybedecek bir şeyim de kalmadı. hiçbir şey de umrumda değil! evimi gözümün önünde yıktıklarında ben zaten öldüm. bütün geçmişim, hatıralarım öldü. bu yeni yapılan evler sadece ufak bir teselli olacaktı, onu da çok gördüler.
dokuz eylül üniversitesi'nde işletme doktora öğrencisiyim. haziran ayında 2. tez izlemeye girdim. ama size tüm samimiyetimle söylüyorum, bu ev işi çözülmezse, 3. tez izlemeye asla girmeyeceğim. sikmişim doktorasını da akademisini de! her şeyden vazgeçmiş durumdayım. yaşamaktan soğuttular bizi! hem benim hem ailemin hayatını söndürdüler!
depremden sonraki ilk iki hafta boyunca ne türlü kötü muamelelere maruz kaldığımızı çoğu insan bilmiyor. polisinden zabıtasına, bakanından kaymakamına, valisine kadar sorumlu ne kadar yetkili varsa hepsi dalga geçer gibi muamele etti depremzedelere! resmen acımızla alay ettiler! gelin deprem bölgesindeki insanlara sorun, hepsi aynı şeyi söyler. ya gerçekten sinirlerim o kadar yıprandı ki artık burada içimi döküyorum. yoksa derdim kendimi acındırmak falan değil. olan bu arkadaşlar. başka bir yerde deprem olsa gene olacak olan da bu anladığım kadarıyla. -
bira fiyatlarının çıldırmış olması
o evde yaptığınız biraların amına koyayım! herkes evde bira yapmak zorunda mı be?! bu ne saçmalıktır ya! ben nasılsa evde yapıyorum, banane benim tuzum kuru demeye getirenler var hala.
gerçekten aklım almıyor! bu ülke bu hale geldiyse biraz da sizin gibiler yüzünden geldi. o kadar pasif, o kadar ezik bir toplumuz ki gerçekten bu ülkeden defolup gitmek istiyorum. kutuplarda yaşasam daha iyi!
ya şimdiye kadar bu başımızdakileri en az elli kere püskürtmemiz, bu ülkeden defetmemiz lazımdı. ama onlar bizi ülkeden defedecekler neredeyse.. hazinedeki açığı kapatmak için her geçen gün yabancılara daha fazla gayrimenkul satışı gerçekleştiriliyor! bu durumun ülkenin geleceği açısından ne kadar büyük bir tehlike arz ettiğini söylemeye gerek bile yok.
her şeyi geçtim, herkesin elektrik faturası bir önceki ayın iki katı zamlı geldi, ama sonuç ortada! en ufak bir ayaklanma, protesto, başkaldırı söz konusu değil maalesef.. sorsan herkes seçimleri bekliyor. herkes tepkisini sandıkta gösterecekmiş. he a.k gösterirsiniz tepkiyi! gerçekten zerre umudum yok artık! bu orospu çocukları ne yapar ne eder, o seçimlerde de bir katakulli çevirir, gene istedikleri sonucu alır!
bir şişe bira nasıl 20 lira olur diyoruz. türk lirası %100 değer kaybetti. o 20 liranın 5 liradan farkı kalmadı ki artık! para niye değer kaybetti? buna kimler sebep oldu? bira fiyatlarından önce bunların tartışılması gerekmiyor mu? -
22 ocak 2022 mc donald's ısırılmış tavukburger
müdürlerde iş yokmuş. ben müdür olsam, para iadesi + en pahalı menü hangisiyse o menüden birer tane ücretsiz servis ederdim. üstüne çay, kahve, kola, dondurma, milkshake artık allah ne verdiyse yığardım o müşterinin önüne. bu arada tekrar tekrar özür diler, bu olumsuz durumdan sorumlu olan kimse onu da çok ciddi bir şekilde uyaracağımı söylerdim. yani bir şekilde müşterinin gönlünü almaya çalışırdım.
öyle yok isterseniz para iadesi yapalım, isterseniz yeni menü verelim demekle olmaz o işler. yapabileceğin her şeyi yapacaksın! sizin müşteri memnuniyetinize tüküreyim! bu başlık altındaki gibi "yapılcak her şeyi yapmışlar, daha napsınlar, daha ne istiyorsun ki?" diyenler yüzünden bunlar böyle yüz buluyor işte.
ortada çok büyük bir rezalet var! ısırılmış burgeri müşteriye servis etmek ne demektir ya?! aklınız alıyor mu sizin?! sanki bedava veriyorlar o burgerleri! -
zara (marka)
bence eskiden beri kalitesiz bir markaydı. bir iki istisna haricinde mağazasında neye elimi atsam, paçavra gibi beş para etmez ürünler oluyordu hep. fiyatlarının da maşallahı vardı. bu dandik şeylere bu paraları veren var mı gerçekten diye kendi kendime söyleniyordum. hayır bir de o kadar para istiyorlar, ama ürünlerin hepsi polyester. bari pamuktan yapın da verilen paraya değsin. ben zaten uzun süredir bir şey almıyordum bunlardan. daha doğrusu hoşuma giden alacak bir şey bulamıyordum. o yüzden isterlerse bir tişörtü bin liraya satsınlar umrumda olmaz. bu markadan çok daha kaliteli ve uygun fiyatlı markalar var piyasada.
-
30 ekim 2020 ege denizi depremi
hayatımı altüst eden deprem. 30 ekim 2020 saat 14:51'den sonra bir daha hayatım hiç eskisi gibi olmadı. eski düzenimi hala kurabilmiş değilim. insanın yuvası olarak gördüğü evini kaybetmesi çok fena bir şey. umarım kimsenin başına böyle bir şey gelmez.
üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yaşanan bazı şeyler sanki dün olmuş kadar taze. bazen evimi, odamı, eşyalarımı o kadar çok özlüyorum ki. sanki hiçbir şey olmamış gibi evin içinde yürüdüğümü hayal ediyorum. sonra gözlerimi açıyorum, gerçekliğimle yüzleşiyorum.
depremde evini kaybeden hiç kimse hala tam olarak kaybını kabullenmiş değil. size şu kadarını söyleyeyim, depremde ölmeyen insanların bazıları depremden sonra ölmekten beter oldu. bir de yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler var. onların neler yaşadığını, neler hissettiğini tahayyül bile edemiyorum.
depremden yarım saat sonra etrafta ne olup bittiğini anlamaya çalışırken ziraat'in yanındaki yıkılan rıza bey apartmanı'nın enkazını gördüğümde yaşadığım şaşkınlık, bugün yerini çok başka duygulara bıraktı.
sonradan öğrendiğim kadarıyla o binada ölenlerin hepsi hiç yoktan hayatını kaybetmiş. binanın sağlam olmadığı alınan bazı raporlarla tescillenmiş. bazı apartman sakinleri tarafından binanın yıkılıp yeniden yapılması gerektiği defalarca dile getirilmiş. fakat, nedense bazıları da bu söylenenleri, raporları falan hiç umursamamış. "siz müteahhitlerle ortak mı oldunuz? ne çıkarınız var? niye bu kadar ısrar ediyorsunuz?" diyenler bile olmuş. gerçekten insanın aklı almıyor.
deprem anında yıkılan diğer binalar da benzer şekilde aslında. ya kolon kesilmiş ya da kullanılan malzeme sıkıntılı. anladığım kadarıyla, normal şartlarda, bu depremde büyük bir maddi zarar oluşsa bile can kaybı olmadan atlatılabilirmiş. çünkü diğer binaların da büyük bir kısmı ağır hasar görmesine rağmen, içindekiler sağsalim, tek parça halinde dışarı çıkabildi. bunlardan biri de benim. ki bana sorarsanız ağır hasar gören binalar iyi bile dayandı. depremden önce yaşadığın ev 7 şiddetinde bir depreme dayanabilir mi diye sorsalar, bilemiyorum derdim. zaten deprem şöyle 5-10 saniye daha sürse muhtemelen ağır hasar gören binaların %90'ı yıkılmış olurdu. neyse ki öyle bir şey olmadı. -
17 günlük kapanmanın bir hafta uzama ihtimali
virüs kapıp ölsem daha iyiydi amına koyim yeter lan yeter!!! ne kadar kapanma sevdalısı insan var a.k?! manyak mısınız lan siz? aylardır tutsak hayatı yaşıyoruz! esir miyiz lan biz?!
piyasanın en hareketli olacağı, esnafın iş yapacağı, çiftçinin mahsülünü satmaya başlayacağı, yani kısaca herkesin belini doğrultmaya başlayacağı dönemde adamlar 17 gün ülkeyi kapatıyorlar! ama ne kapanma o da?! ülkenin yarısı sokağa çıkma yasağından muaf!
şubatta, martta ötecekti o kapanma meraklıları! hani şu şehir şehir gezip kongrelerin yapıldığı zamanlarda! geçti artık, bu saatten sonra insanlar fazladan bir gün daha kapanmaya dayanamaz! lan insanlar çaresizlikten intihar ediyor a.k! virüsün öldüremediğini iktidar ölüme terk ediyor! -
5 büyük ligde sempati duyulan takımlar
arkadaşlar, anketimiz sona ermiş bulunmaktadır. milan açık ara farkla birinci gelmiştir. katılımınız için teşekkür eder, bir sonraki anketimizde görüşmek üzere esenlikler dileriz.