atatürkçüdür, tarikatların karşısındadır nefes aldırmaz. pkk'ya yüz vermez mücadele eder. mültecileri postalar. fetöyle mücadele eder. ülkenin çalınan paralarının peşine düşer. eğitimi bilimi önde tutar. deprem olur, sel olur, kriz olur halkın yanındadır. çocuklara sahip çıkar, orduya eski gücünü verir, emniyet teşkilatını siyasi oyuncak olmaktan kurtarır.
yav şimdi düşündüm de seçim gecesi partisi tarafından satılıp, sandıklar terk edilip, allayıp pulladıkları seçim sistemini çalıştır(a)madıkları için akp'ye yenilmesine sebep olunan gece öfkesinden içki içip kendini kaybetmiş.

o zaman yeni birisini deneyelim aga.
örneğin 9 seçim mağlubiyeti yaşamış olsun, tarikatları el üstünde tutup gençler tarikat yurdunda intihar ederken bilimsel falan diye tweet atmış olsun, ortakları akp'nin eski aparatları olsun, işsizliği muhtarlara yardımcı vererek çözsün, seçimde oy kullanmayı unutup akp'nin eğlencesi olsun, herkesle helalleşip sürekli kavala demirtaş sayıklasın, ha bir de rte karşısında kaybetmesi en muhtemel kişi olsun.
ben ikna oldum ya. ne diye maarrem'e oy vereyim? ikinci profil çok mantıklı. sonuçta maarrem seçim gecesi içki içti.

--- spoiler ---

insanlarin bagıslariyla calisan binlerce kisinin profesyonel olarak çalistigi yardim kuruluslaridir.
--- spoiler ---
espri bu kadar.

"başımıza gelmese gerçekten bizde inanmazdık belki, bu iddialar doğruysa vah ki ne vah ülkemize"
iddiaları sunan sensin doğruysa diye niye soruyorsun ?
300 usd ye anlaş telde haluk ile görüş sonra dön adamlara 600 usd den fatura iste bu kadar ucuz kurgu olmaz ya.
şöyle bir hikaye yazın bir dahakine "fatura açığımız var sen 300 yerine 400 usd al bizde 600 yaz" daha ikna edici olur.

böyle hayati bir konuda halkın fikri neden soruluyor ki? gerekirse kolluk kuvvetleri ile gidilip o taramanın yapılması lazım.

edit: anladım tek tek mesaj atmanıza gerek yok, konut dokunulmazlığı evet giremezler evet kiralar fırlar evet vs vs. yasal olarak önünün açılması imkansız değil, konut sorununun çözümü de imkansız değil. en azından teorik olarak.

bugün camiilerde sırtınızı yaslayarak böyle yüksek perdeden konuşmanız için destek aldığınız kim varsa yarın olmadığında bu vaazlarınızı islamcı radikaller olarak bodrum katlarında böcekler gibi cahil cuhela garibanlara verip "aman polis baskını yer miyiz" diye korkudan titreyerek alçak sesle anlatacaksınız eğer biraz omurganız ve cesaretiniz varsa.

neye inanıyorsan inan, bizi hiç enterese etmiyor. senin iyiliğine karşı bizim iyiliğimiz, senin doğruna karşı bizim doğrumuz, senin insanlığına karşı bizim insanlığımız elbet galip gelecek.

umarım bunun da farkındasındır hoca, senin için geleceğiz. seni iyileştireceğiz.

proteo'nun ölümü bu adamın kaybından daha derinden üzmüştür beni.

(bkz: 12 şubat 2023 kurtarma köpeği proteo'nun ölmesi)

cimer'e yazalım, şuraya buraya şikayet edelim diyenler var. kimi kime şikayet edeceğiz? al birini vur ötekine!

bu konu sosyal medyada gündem olursa, ancak o şekilde bir sonuç, bir çözüm elde edilebilir. başka türlü zor.

başlarım islam hukukunuza! bu ülkenin bu konuyla ilgili ilişkilerini medeni hukuk düzenler. medeni hukuka göre de evlatlığınla evlenemezsin ve nüfusuna geçirdiğin hiç kimseyi mirasından mahrum edemezsin, kendin istesen bile edemezsin (altsoyu mirasından men etmek diye bir şey yoktur, saklı pay her türlü durur, yeşilçam filmlerine bakmayın.) o yüzden yok islam'a göre mahrem, yok o yüzden kucağına alamazsın, yok bilmem ne diye bik bik ötmeyin. evlat edinmek, çocuğun biyolojik yapım sürecinde yer almak hariç her bakımdan anne babalıkla aynıdır. nokta. sizin boktan islam hukukunuz beni, bizi zerre ilgilendirmiyor.

depremzede çocukların cemaatler tarafından kaçırıldığını, “sevap” adı altında, “biz onlara kol kanat gerdik, sahip çıktık” yalanları altında nasıl beyni yıkanacağını düşündükçe sinirimden elim ayağım buz kesiyor, siz hâlâ ama islam hukuku ama bik bik bik… çocuk kaçırmanın da islama uygun kılıfını hazırladınız siz kesin!

tam bir çomar olduğumu öğrendiğim testin sonuçları. sosyalist devletçilik nedir lan. heil hitlerr.

önce anayasayı ihlal ederek seçimi erteletmek istedi. baktı ki çok fazla tepki çekti, anayasa kutsal kitap mı dedi. o da tepki görünce değiştiremeyeceğini kabullenmiş, şimdi de iç savaşla tehdit ediyor. ama sonuç yine aynı olacak, hiçbir şey yapamaz :)

tabi lan, manyak mısın..

- kütle çekimi yalan, dünya düz, tepsi gibin aynı.
- aya gidilmedi
- tarsus'daki kazıda hz musa'nın ahit sandığı bulundu
- atatürk ingiliz ajanı
- türkiye bir süper güç
- türkiye'de atom bombaları var
- ekonomi süper
- 60 ışık yılı öteden uzaylular geldi
- debiremleri ameriga yapıyor.
- doç koyun al, bitkoyunu geçecek, zengin olacağuh. esenyurtdaki evinen çatalcadaki arsayı bas doç koine, gorhma, bağa güven.
- tayyi perdoğan giderse ülke batar
- sülüman zoylu çok müthiş bir siyasetçi
- antarhtika gizleniyov
- 6 senedir emeklülüğü bekliyom. 43 yasumdayum, eyete mağduruyum. sehsenaltı da işe başladıydım.
- çıhar telefonunu
- zuzaydan ditanyum ile deprem yaptılar(paladyum muydu yoksa? bitkoyin ya da laytkoyin de olabilü)
- debremin şiddeti 11.
- 2023'de lozan bitince petrol icinde yüzeceik.
- osmanlı geliyı. ah partiyi ondan istemiyollav.
- fransa, almanya, italya iflas etti. bitti onlar yeğenim.
- türkiye'de piramitler var da hökümet sahklıyo.
- türkiye'deki deknoloji kimsede yohk.
- istesek 1 günde yunganı, bulgarı yohederük de istemiyohgk.
- lozan'ın gizli maddeleri iptal olanda gütahya'daki bor madenlerini çuharduğumuzda dünya peşimizden goşacak. suynan çalışan araba yaptuh, bor madeni lazım şünkü.
- geymiye ayaqgabımız yovudu oğlum.
- adalarda ne yapacağuh ki?
- ameriga bizden gorhuyo yousa çohtan saldurudu.
- turan çohtan guruldu, söylemiyılar.
- gader böyliymiş, debiremde ölmek alınğlarında yaziyomuş.
- ameriga beni dakip ediyor, o yüzden delefonun gonumunu gapadiyem.
- madem fakirük, niye her evde televizyon var?
- allah tayyeap babadan razı olsun, türkiye bittiydi çohtan.
- bir oralet yap da içekgh.

bunları ingar eden fedöcüdür, hayindir, goministdir, gavurdur. maşşallah, inşallah, süphanallah ve 2023.

iki depremi de yaşayan, evi yıkılmış birisi olarak 39 bin olmadığına adım, soyadım gibi eminim...

edit: evi soranlar oluyor, evin durumu bu.

görsel
görsel

edit 2: güzel dilekler için teşekkür ederim. eski bir köy eviydi bizimki ama ne yapalımz yetiyordu bize. ailem hayatta ona şükrediyorum. köyde başka bir eski ev var ona taşındılar, 1 odasına halı falan serdiler orda kalıyorlar. devlet ne zaman ev yapar bilmiyorum. o zamana kadar idare edeceğiz bir şekilde. çanak çömlek birkaç bir şey çıkarıldı enkazdan. idare ediyoruz şükür.

görsel

edit 3: ilk 3 gün yollar kapalıydı ama 4. gün gıda ve diğer yardımlar ulaştı teşekkür ederiz. maddi olarak özelden yardım sağlayan 1-2 yazar oldu, allah razı olsun.

içtiği ilaç seçici olmayan çok güçlü bir gaba-a reseptör agonisti, cns depresanı, barbitürat sınıfı bir anestetik. korteksden başlayarak aşağı doğru beyni deprese eder. adeta şalteri indirip beynin elektriğini keser. doz aşımında eeg beyin ölümü çizer o derece yani. önce bilinci tamamen kapatır, sonra solunumu baskılar. böylece hasta derin bir komada yani anestezi altında solunum arresti sonucu ölür. barbitüratların yüksek oral biyoyararlanımı sayesinde, yutulabilen ajanlar içinde en ideal ötanazi ilacıdır. sadece uyumak gibi gider hasta ve bir daha uyanmaz.

edit: ilacın adını soran olmuş, nerden buluruz diyen olmuş, boşuna sormayın arkadaşlar söylemem :) burası bir bilgi kaynağı olduğu için sadece ilaçla ilgili bildiklerimi yazdım. zaten adını söylesem de bu ilaç artık ülkemizde hayvan ötanazisinde bile kullanılmıyor. sıradan birinin bu ilaca ulaşması mümkün değil. yakın gelecekte de muhtemelen tamamen üretimi biter. yani bulamazsınız boşuna uğraşmayın. hem intihar iyi bir şey değil. bence herkes hayatta ona verilen süreyi sonuna kadar kullanmalı. bu bir deneyim. sonrasında keşke demektense biraz daha sabretmekte fayda var.

edit 2: entry almış yürümüş. "videodaki kadın acısız mı öldü?" diye soran çok var özel mesaj ile onu da burdan yanıtlayayım. evet arkadaşlar kesinlikle acı çekmedi. öncelikle şunu söyleyeyim videodaki hasta gözleri kapandığında ölmedi. ölmesi 20-30 dakika sürdü. hızlı gerçekleşen bir ölüm süreci değil. peki kesinlikle acı çekmediğini nereden biliyoruz? hastanın içtiği şey bir anestetik. her gün binlerce insan genel anestezi ile ameliyat edilir ve kendilerine geldiklerinde bir şey hatırlamazlar. bir anestetik ile doz aşımı yapmaktan bahsediyoruz. anestetiklerin terapötik doz aralığı bile derin komaya neden olurken, bir doz aşımında birinin bilinçli olması mümkün değil. muhtemelen anestetik farkındalıkla ilgili soru gelebilir. bazı hastaların ameliyatta uyandıklarını söylediği durum. bu görmezden gelinebilecek kadar düşük bir olasılıktır ve dediğim gibi terapötik doz aralığında bir şeyler ters gittiğinde mümkün. çünkü anesteziyolojistin hedefi mümkün olan en az dozla hedeflenen koma skalasına ulaşmak. böylece bazen anesteziyolojist hastayı gözlemlemek konusunda yeterince keskin değilse yaşanabilir ama terapötik doz aralığının 50 katı ile? yolu yok adamım.

eidt 3: gözlerin yukarı kaydığı kısmı da çok soran var onu da yazayım. sempatik sistemin inhibe olduğu derin komada gözler göz çukuru içinde yukarı bakar şekilde pozisyonlanır. videoda hastanın gözler yukarı kayıyor, düzeliyor, kayıyor, sistem kontrolü kaybetmemeye çalışıyor ama sonunda tabii ki ilaç kazanıyor. sunu da söyliyeyim, hasta bu göz sahnesinden çok önce bilincini kaybetti aslında. o sahnede hasta bilinçli değil. hatta "uykum geliyor" dediği anda veya 1 saniye sonra gitti. bunun gibi güçlü gaba-a reseptör agonistleri aynı zamanda subanestetik dozlarda amnetiktir. genel anestezi alanlara bazen saydırırlar ondan geriye. "beşte gittim" dersiniz ama muhtemelen bire kadar saymışsınızdır fakat hatırlamazsınız. son 4-5 saniyede amnezik olursunuz.

hiç kimsenin birşey yapmayacağı babadır.

kimse acısını da anlamıyor. kimsenin de umrunda değil.

yıllardır içimizden geçtiler muhalefeti de sindirdiler yada onların suçu bazı şeyleri göze alamadılar bilmiyorum ama hep sustuk. hep oturduk. ikinci gezi olmasın aman ha ölürsünüz dendi mesela. al işte öldük. hemde 40 bin kişi öldük. afet kısmı 20 bin 30 bin olsa en az 10 bin insan işbilmezlik yüzünden soğukta, enkaz altında öldürüldü!

tamam mutlu musunuz? hakkımızı meydanlarda aramadık sonucundan hepimiz suçluyuz. şimdi seçime az bir vakit kalmışken eyvallah bir önemi yok meydanlara inmenin ama;

akp gittikten sonra
en küçük akplisinden
en büyük akplisine
bu binalara ruhsat verenlerinden
tüyü bitmemiş yetimlerin haklarını çalanlarına
sosyal medyadaki şerefsizlerden
tek bir vatandaşa tek fiske atmış kolluk kuvvetine
buralarda akitlere ses çıkarmayanına
depremin ilk 36-48 saatinde yardım göndermeyen afad'ına
kadar
yargılamayacaksanız
hiç seçime girmeyin.

başka türlü bizim acımız sönmez. naziler gibi yargılayacaksınız bunları. ötesi yok. öyle normal şekilde de değil idamsız istiklal mahkemeleri ile yargılayacaksınız. yok öyle ben öyle emir aldım da yaptım. binlerce değil onbinlerce bu vatana bu vatandaşa karşı suç işlemiş adiyi yargılayacaksınız.

yoksa bu 40 bin kişinin vebali üstünüzde olur bu babanında vebali üstünüzde olur. yoksa o meydanlar size dar olur. parti umrumda değil. bu ülke umutlarını kaybetti çünkü. geleceğe dair umutlarını kaybetti. 21 yılın sonunda bunu yeşertmeyecekseniz gelmeyin.

bu babanın acısını hafifletmek istiyorsanız bunu yapacaksınız. bu ölen 40 bin kişinin yakınlarının acısını hafifletmek istiyorsanız bunu yapacaksınız!

(bkz: barış atay'ın sabit tweeti)

on binlerce insanın hayatını, yüzbinlerce insanın da evini kaybettiği ülkede “koltuğunu kaybetmeyen” içişleri bakanı’nın canlı yayında sergilediği ufak çaplı kişisel şovudur.

timsah gözyaşlarıyla akademi ödüllerine göz kırpan soylu, bolca allah ve metafizik söylemlerle din sömürüsü yapmayı da ihmal etmemiş.

kesmediği sakalı ve yıkamadığı yüzüyle de “bak çok çalışıyorum kahroluyorum” mesajı vermeye çalışan soylu, kendisine inanacak kerizleri bekliyormuş…

kaynak

ateist, agnostik, tuvalet terliği gibi şıklar, müslümanlık şıkkı karşısında oyların bölünmesine neden olmuş.

tek şıkta birleştirip koalisyon, 6'lı masa falan yapsanıza.

“insan olan dinler, arif olan anlar.” derdi çok kıymetli bir hocam. benim de çok sevdiğim bir sözdür.

lan hani konya güvenliydi? bin tane entry girdiniz daha bugün ekşiciler oraya sanayiyi taşıyalım diye.

yönetenlerin bi dürüp düşünmesi gereken fiyata reklamı yapılan kampanya.

"nasa'da astronom olarak çalışıyorum " dan sonrasını okumadım...

(bkz: kardeş yat uyu bak geç oldu..)

konuyu özetleyelim; bir tv programındabülent ecevit'in 99 depremi sonrası neredeyse 1 hafta bölgeye gidemediğini, bu süre içerisnde devletinde bölgede varlık gösteremediğini iddia etmiştir. dönemin tanıkları ve özellikle basın mensupları bunun yalan olduğunu kayıtları ile ortaya dökmüştür.

trt muhabiri olarak 17 ağustos günü ecevitle deprem bölgesinde röportaj yapan gazeteci devrim gürkan'ın flood'u.

istanbul depremine hazırız yani?

bir yandan da maraş depreminde devletin nasıl organize çalıştığını anlatıyor, 1 aya kadar buradan bir başarı hikayesi yazıp propagandaya başlamış olurlar, en az 40bin kişinin (şimdilik) öldüğü depremden.

itü teknokent vodafone arge merkezinin bulunduğu binada bile 3g çeken operatörümsü varlık. söyleyecek başka bir açıklama bulamıyorum...

her şeyiniz bir adamın iki dudağının arasında olunca endişeli olmak ve konuşmak çok doğal değil mi? yaşadıklarımız normal geliyorsa ve konuşmaya değer bulmuyorsaniz gariplik var bu işte.

(bkz: hırsız köpek)

bu arada depremde arama kurtarma görevi sırasında ölen köpek proteo nezdinde bütün köpeklerden ib. melih'e benzettiğim için özür dilerim.

tanım: türkiye'de yaşayan herkesin müslüman olduğunu zanneden veya müslüman olmayanı ötekileştirmeye çalışan bir adet (pardon yarım adet) organizmanın tweetidir.

artık ev alamadığıma üzülmemeye başladım. treni kaçırmışlık hissi tamamen geçti. yepyeni bir binada ev alsam bile ilk büyük depremde toz olma ihtimali olduğunu öğrendim. şehirden göç etmeye, ege kırsalına yerleşmeye karar verdim.

(bkz: gerçek hayatta sims oyunu oynar gibi fikir üretmek)

ihtiyacın 2 katı fazlası yapılmış yükselmiş konutlar ne olacak? şehir alt yapısına, ulaşımına ve artan şehirleşmeye ekleyeceği yükü düşündün mü?

mevcut yapılar denetlemeli.
kırsal alanlara yeni yüksek olmayan modern kentler kurulmalı.

(bkz: mevsimler panosu)

sebebi ölüm korkusudur. çünkü yalnız bırakıldık ve bunu canlı canlı televizyonlardan izledik. insanlar cehaletin ve beton kolonların altında ezilerek, donarak öldü, bizim yaşıyor olmamız ise tamamen tesadüf.
evlerimizi yapan müteahhitlere zaten az olan güvenimiz sarsıldı; bilime, mühendisliğe, kuralcılığa inancımız yerle bir. biliyoruz ki yasaları çiğnemekten korkmayan, insan hayatını önemsemeyen arsız ve vasat kimselere teslim edilmişiz.

şunu giderek anlıyoruz ki, olur da bir gün güç bir duruma düşüp imdat dersek, güç sahibi olduğunu sandığımız kimse gelemeyecek. kral çıplak.

işte bu yalnızlıktır, travmadır uyutmayan. insan, birey olduğu kadar kendini bir toplumun parçası, bir komün olarak da hissetmek ister. sosyal devlet ilkesi budur.
our society has failed.

iyi sabahlar.

yaşadığı ülkenin başkentine, cumhuriyeti temsil eden şehirlerinden birisine söven orospu evlatlarını ortaya çıkartmış haksız tespit.

bunlar kesin her 10 kasım'da profillerini 1881-193yanyatmış8 ile süslüyorlardır. beynine sıçtığımın cahilleri. sağa sola salya saçacağınıza önce o yaşadığınız mega bok çukurundaki sikik binaların sağlamlığı konusunda sesinizi çıkarın.

çatır çatır da göçüyor birçok insan ankara'ya. depremden kaçmak için izmir'e taşınan aklıevvel bir grup var onlar da ikinci sırada geliyor zaten. üç kuruş para için 16 milyonluk yerde sıkış tepiş yaşayan adam gelip ankara'ya sövüyor. neymiş gezecek yer yokmuş. böyle boku püsürü dert edin siz yarın bir gün herhangi bir olumsuzluk yaşadığınızda sahillerdeki deniz doldurması alanları götünüze sokarsınız.

bitmedi şu ankara'ya sövme sevdası olan primitif grubun hezeyanları. gelmeyin zaten siz, gelenin tahtasını sikeyim.

türkiye tarihinde siyasi olarak ankara cumhuriyeti, istanbul ise monarşiyi temsil eder. öyle ağzınızı gere gere söverken iki kere düşünün, mal olmayın.

bir başvurumun kabul edildiği haberini aldım annemle babamdan başka paylaşacak kimsem yoktu.

fuat oktay açıklaması. neredeyse depremden önce hazır kıta bekliyorduk diyecek.

(bkz: ar)
(bkz: namus)

edit: bunu da haysiyetsizlere söylemek istiyorum gibi bir şey dedi. yalancıyı siksinler kanun teklifi acilen kanunlaştırılmalı. bu ne boyut bir yalancılıktır lan? bir de haysiyetsiz oluyoruz.

edit 2: video geldi

utanmadan da 26-30 yıllık yazmışlar. en az 40 yıllık ve evet o bölgedeki evlerin %95'i dönemin bakkal müteahhitleri tarafından deniz kumundan yapılmıştır

ulan ben bu çocuğu hiç takip etmeden tamamen linç kültürü sayesinde görüp tanırdım. fiziksel değişimlerini vs de hep öyle görmüşümdür. herşeye rağmen çocuk o yaşta müthiş bir sorumluluk bilincine sahipmiş ve umarsızca kendine göre yaşamış şimdi ise tüm çekemeyenler taksınlar antenlerini artık nereye takıyorsa amk. yazık üzdü valla. her vatandaşımız bizi üzdü ama aşina olduklarını görmek de ayrı üzüyor gerçekten.

bir mehmet özhahahahasiktir beyanı. ciddiye almayınız. enkaz altında can veren resmi 40 bin, gayriresmi 100 bin insan öteki tarafta yakanıza yapışır inşallah.

mac çöpüne tonla para vermeyin mac çöpüyle oyun falan oynamazsınız anca dizi film izlersiniz mac'e vereceğiniz parayla üst düzey oyunları oynayabileceğiniz kaliteli bir laptop alabilirsiniz.

hele gerizekalıya bak hele sanırsın oyun laptoplarında kod yazılmıyor beynini sktiğimin apple fanboyu

(bkz: lenovo ideapad)

kargo literatürüne yeni bir kavramsal çerçeve sunan vahim olay.

hiç pişirilmemesi.

hutbelerde siyasi bir şey duyduğumdan beri gitmiyorum. gitmeyeceğim de.

evet, ben onlardan biriyim!

rahatsız oluyorum arkadaş! o sırıtık suratla ve acımtrak ses tonuyla gözümün içine baka baka dileniyorlar.
her geçen zaman farklı farklı dilencilik türleri ekleniyor. mesela kırmızı ışıkta duran arabaların arasında dolanıp "bir şey diyebilir miyim?" türü dilenciler, arkasında kocaman kağıt toplama el arabası olan ve birden bire el arabasıyla üstüne yürüyüp "abla bir şey söyleyebilir miyim?" diyen ergen dilenciler. .. lan bunlara "hayır!" demekten bıktım!

silinsinler dünyadan.

malatya emeksizde hala mahsur kediler var ve hala kurtarılamadılar şeklinde bir durum gönderdi arkadaşım lütfen yardımcı olur musunuz kedilerden biri hamile görsel
görsel
edit: hala haber yok maalesef
edit: polis binaya girmeye izin vermiyormuş avukat arkadaşlar yardımcı olabilir mi canlı varken içerde girişe izin verilmemesi ilerde yıkması mümkün mü uluslararası kurtarmaya göre suç olduğunu söyleniyor

sonuna kadar desteklediğim kampanyadır. yeter artık dolar ve euro ile maaş alanların ev fiyatlarını uçurduğu..

anayasa madde 3: türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. dili türkçedir. bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. millî marşı “istiklal marşı”dır.

suriçi bölgesinde yeni yapılan birkaç bina hariç tüm yapılar böyle.

önlem alınmaz ise fatih bölgesi olası depremde en çok kayıp veren yer olacak.

7.5 siddetindeki deprem de ilk baslarken ufak ufak sallayip sonra siddetleniyo. yani 7.5luk depremle 3.5luk depremin adamin odunu patlatmak acisindan bi farki yok. ozellikle su siralar alaya almayin milletin tepkilerini bence.

hiçkimse binadaki hayvanları kurtarmak için hiçbir şey yapamamış, afad ekipleri izin vermemiş. 12 gündür hayvanlar aç susuz şekilde ölüme terkedilmiş resmen. bir umut ben de burda paylaşmak istedim. belki işe yarar.

https://twitter.com/…tatus/1626649576416464896?s=20

edit : #galeriakurtarılmayıbekliyor hashtagini yayabilirsek ne kadar güzel olur. destek olan herkese sonsuz minnet ve teşekkürler arkadaşlar. cansınız, allah razı olsun <3

her zaman diyorum. devleti ilk suclayacaksak ikinci sirada da vatandasi suclamaliyiz. hepimiz el birligi ile yaptik bunu. araba alirken uc kere kontrole sokan vatandas aynisini ev alirken yapmiyor. kimsenin umrunda degil. babamin eski bir dairesi vardi istanbul bahcelievlerde. 5 sene ugrastik kentsel donusume sokabilmek icin. depremde altinda kaliriz dedik kimsenin umrunda olmadi. binanin yarisi kabul etse diger yarisi itiraz etti. herkesin derdi kendi dairesini daha yuksek bedele okutmak yada kentsel donusum icin kendi dairesinden daha degerli bir daire istemek. hic kimse bu bina yikilirsa altinda cocugum kalir diye dusunmedi. babam bes sene ugrasti bu bina sakinleri ile en sonunda dayanamadi satti gitti dairesini. biliyoruzki bizim eski bina istanbul depreminde yikilacak. su uc gunluk dunyada coluk cocugunun yasamini uc kurus icin riske atan insanlarla dolu bu ulke.

hayat çok tuhaf ya çok acımasız. fakir bir afrika ülkesinde doğ. baştan zaten ekside başlamışsın hayata. ülke erkekleri için en büyük umut kapısı olan futbola sarıl çabala. başar da bunu. farklı liglerde iyi paralar kazanmaya başla. ailen de sen de rahat yüzü gör. artık istediğin saatte istediğin yemeği yiyebil, gezip toz, kılık kıyafetin eski püskü olmasın. aslında kendinle birlikte koca bir ailenin de hayatını kurtarmış ol. bu yüzden etrafındakiler sana minnet ile baksın. sonra gel türkiye'ye hatay'a. şehrin en havalı rezidansindan daire tut. ee iyi kazanıyorsun. o zaman güzel yeni sağlam bir yerde oturmak istemek hakkın. ama müteahhitin orospu çocuğuna denk geleceğini hesap edemiyorsun işte. nereden hesap edesin. bin kişilik rezidans yapmış birinin ucuz malzeme kullanıp onaylar alıp onu şehrin en zenginlerine depreme dayanıklı olarak pazarladığını. çünkü senin geldiğin fakir afrika ülkesinde bile bu kadarı olmazdı.

son dakika golü at. takımını sevindir. daha sonra depremin yüzlerinden bir olacak teknik direktörün seni omuzlarda taşısın.. gecenin bir vakti adını twitter'da arat, hakkında yapılan videolara esprilere gülümse.. sabahın kör saatinde yüksek meblağlar verdiğin rezidans bin kişilik mezar olsun. 11 gün boyunca da enkaz altında kimse sana ulaşamazsın. hiç aklına gelir miydi afrikalı küçük çocuğun? türkiye gibi bir ülkeye gideceğim hatay şehrinde bulunacağım orada çok pahalı rezidansta hayatım son bulacak.

bazı ölümler sıfırdan bir yerlere gelmek isteyen, çalışarak didinerek refah seviyesine ulaşmayı arzulayan olaydan bağımsız kişileri bile etkiliyor. çünkü hepimiz hayatımızda bir şeylerin değişebileceğini çok çalışırsak bir şeyleri başarabileceğimize, şeytanın bacağını kırabilecegimize inanmak istiyoruz. o yüzden taha'nin da atsu'nun da ölümü insanları bundan çok üzdü. yüzleşmek istemedik. ama hayat böyle acımasız.

akp yöneticileri, fırat'ın kenarındaki kaybolan koyundan sorumluyum, demişlerdi ya, işte o yüzden bu suçlama.

yaşadıklarımı gördüklerimi kimseye anlatmama kararı aldım hem ben tekrar tetklenmeyeyim hem de insanlar o durumun vahametini bir de benden dinlemek zorunda kalmasın diye. ama anlatmak zorundayım yoksa çıldıracağım. 6 şubat günü sabah hastaneye gitmek için kalktığımda öğrendim depremi. üzerimi değiştirip ameliyathaneye girdiğimde herkes depremden konuşuyordu ama kimsenin net bir bilgisi yoktu oluşan zararla ilgili. öğlene doğru "deprem bölgesine gönüllü gitmek isteyen var mı?" diye soruldu başhekimikten. ben ve benimle çalışan bir kadın arkadaş gönüllü olduk. öğleden sonra izin alıp çantamı hazırladım sonra saat dört gibi hastaneden havaalanına gittik ve bizim gibi ilk gönüllü olan diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte bir uçakla adıyaman'a gittik. ben cehennemi orada gördüm. adıyaman havaalanında askeri kargo uçaklarına ambulanslarla sürekli yaralılar geliyordu. teknik detayları bilmemekle birlikte sanırım o uçaklar aynı zamanda böyle sevkler yapmak için de gerekli ekipmanlara sahipti. adıyaman eğitim araştırma hastanesi il merkezindeki tek hastaneymiş orada öğrendik bir tane yanlış hatırlamıyorsam özel hastane varmış ama yıkılmış. doğru ya da yanlış bilmiyorum oradakiler söyledi. hastane ya da alandan yaralıları havaalanına getiren ambulanslar geri dönerken de bizleri hastaneye taşıdılar. hastanenin bahçesine kadar ambulansın içinden dışarıyı göremedim. hastanenin bahçesinde inince gördüğüm manzaralar çok kötüydü. ilk önce hastanenin uzantısı olarak tek katlı ve konteynır olarak yapılmış acil servisin yeşil alanına girdik. bizden önce gelen ekipler de oradaydı. yetkililere isim ve mesleki ünvanlarımızı, çalışma alanlarımızı bildirip onlar tarafından eksiklik bulunann alanara yönlendirildik. ben ameliyathane hemşiresi olduğum için önce ameliyathaneye gönderildim. ama tek başımaydım benden sonra istanbul'dan beraber gelmiş bir ameliyathane ekibi geldi. ameliyathaneyi tekrar aktif hale getirmek için onlara yardım ettim ama onlar ekip oldukları için bana fazla iş kalmıyordu. kendimi orada etkisiz hissedince tekrar ilk baştaki koordinasyon birimine gidip durumu anlattım ve acile geçtim. acil servisin kırmızı alanı tam bir can pazarıydı. ambulanslar enkaz altından çıakrtılan yaralıları direkt kırmızı alana getiriyordu. orada acil doktorları tarafından muayene ediliyorlar, tetkikler isteniyor ve muayene ve tetkik sonuçlarına göre diğer branşlara danışılıyor ya da acil içinde tedavilerine devam etmek için sarı alana gönderiliyordu. bu süreçte enkazdan çıkartılan yaralıların bazıları ambulansla getirilirken ya da acil serviste muayene ve tedavi sırasında arrest oluyordu (kalp durması). hayatım boyunca yapmış olduğum tüm ileri yaşam desteklerinden, kalp masajlarından daha fazla müdaheleyi orada sadece ilk gece yapmışımdır. en kötüsü çocuklara müdahale etmekti. o küçücük bedenlerin yaşamaya devam etmeleri için verilen mücadeleyi emeği, başarılamayınca akıtılan göz yaşlarını hala unutamıyorum. belki o çocuk dışında tüm ailesi enkaz altında vefat etmiş sadece canlı olarak evladı çıkmış, tüm umudu o an evladı olan bir anne babaya bir kardeşe abiye ablaya bu haberi vermek kadar acı hiçbir şey yaşamadım. bir haftam böyle geçti adıyaman'da bazen birinin vefatına bazense enkaz altından üç gün sonra sapasağlam çıkmış bir çocuğun üzerine serilen termal battaniyenin hışırtısına gülüşüne, bir köşede sigara içerken birkaç damla gözyaşı dökerek. ben mucizeyi de, cehennemi de adıyaman'da gördüm. ilk üç gün yatacak yer bulamayıp yerlere karton serip çantalarımızı başımızın altına montlarımızı üzerimize sererek uyuduk. herkes daha önce hiç görmediği insanlar için oradaydı. gönüllü gelmiş israil'li bir doktorun bizimle birlikte hastalara yardım edişinde gördüm insanlığı. cenazeleri koyacak yer bulunamadığı için acil servisin içinde camları açılıp soğuk tutulmaya çalışılan morga çevrilmiş gözlem alanının önünde yakınlarının cenazesini bekleyen insanlarda çaresizliği ve acıyı gördüm. "siz ailenizi sevdklerinizi bırakıp bizim için buraya koştunuz. önce siz" diyerek elindeki kumanyayı, bir bardak çayı, bir sigarayı gördüğü sağlıkçılara, afad ve umke görevlilerine vermeye çalışan insanlarda minneti gördüm. adıyaman'da cehennemin nasıl bir şey olduğunu yaşadım. yardım edemediğim, acısına çare olamadığım, hayatını kurtaramadığım her insandan özür diliyorum. benim elimden sadece bu kadar geldi, özür dilerim.