hapşurma esnasında adeta intihar bombacısına dönüşen tiplerdir. herkesi yerinden zıplatır. bu tiplerden biri de benim efendim.
gastiro13 profili
-
bomba patlatır gibi hapşıran tipler
-
karnında bant unutulan kadın
yaklaşık 15 yıl kadar önce çok daha komik bir versiyonu benim başıma geldi. anlatayım efendim:
asistanlık yıllarım, brid ileus vakası alacağız. brid ileus dediğimiz hastanın daha önce geçirmiş olduğu karın ameliyatlarına bağlı olarak barsakların birbirine yapışıp tıkanması durumudur. evet, vücutta yara iyileşmesi olurken dokular birbirine yapışabilir ve ameliyattan yıllar sonra hastaya problem çıkarabilir. neyse bir hocamızın daha önce ameliyat ettiği bir hasta bu. ben de ameliyata almadan önce hasta yakınlarına bilgi verdim işte önceki ameliyatına bağlı olarak barsaklar birbirine yapışmış, biz de ameliyatla o yapışıklıkları açacağız dedim. gayet sakince dinlediler beni. nereden bileyim olayı götünden anlayacaklarını. neyse biz icapçı uzmanla ameliyata başladık. bir süre sonra ilk ameliyatı yapan hoca hışımla ameliyathaneye girdi. "ulan gerizekalı bir intern hasta yakınlarına abuk subuk şeyler anlatmış, benim ameliyatta barsakları birbirine diktiğimi söylemiş, ameliyat hatası demiş. bir saat hasta yakınlarına laf anlatmak zorunda kaldım. neredeyse döveceklerdi beni" diye anlattı. tüm ameliyat ekibi hemşiresinden anestezistine kadar herkes o interne küfürler etmeye başladı, vay adi utanmaz bilip bilmeden yorumlar yapmış, bunlar bir de doktor olacak diye sövüp duruyorlar ama kimse bilmiyor ki o intern zannettikleri kişi aslında benim. gelgelelim millet o kadar sinirlendi ki ben olduğumu bir anlasalar vay halime, o asistanlık bitmez artık. gıkım çıkmıyor o an ama nasıl yusufluyorum. sırf benden şüphelenmesinler diye "hocam boşverin orospu çocuğunun tekiymiş, uğraştığınıza değmez" diyerek iki küfür de ben salladım. neyse ki anlamadılar ben olduğumu ama yediğim onca küfür yanıma kar kaldı. ayrıca kendi kendine küfür eden ilk insan olma şerefine de nail oldum böylece.
yıllar yıllar sonra bir bölgesel toplantıda o hocayla karşılaştığımda itiraf etmiştim o şerefsiz bendim diye. hoca o olayı hatırlamadı gerçi ama çok güldü o da.
bu da böyle bir anımdır. -
15 eylül 2016 ağrı terör saldırısı
ekşi sözlükte bile gündem olmayan haber. facebook'ta öğrendim saldırıyı. artık ekşi sözlük gündemin takip edildiği bir platform olmaktan çıktı. sol frame'de sürekli bilmem ne giyen kızın asıl amacı, bilmem kaç metrelik zengin yakışıklı erkek, bilmem ne rezaleti, bilmem kimin maçı var, başka da bir şey yok.
ölen asker ve korucularımıza allah rahmet eylesin diyeceğim de allah da onlardan yana sanki. 14 yıldır gün yüzü göremedi bu ülke. günahımız neydi acep bu kadar çekiyoruz? -
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
depremde zemin faktörü ve rezonans olayı:
malum hep duymuşsunuzdur, kayalık zemine yapılan binalar daha sağlam olur diye. peki niçin? bunu anlamamız için öncelikle rezonans olayını anlamamız gerekir. rezonans, tanım olarak belirli bir frekansta titreşen bir sistemin, aynı frekanstaki dış titreşimin tesirinde kalarak yüksek genlikle titreşmesi olayıdır. yani rezonans, maddenin kendi özgül frekansıyla aynı frekansta üzerine gelen dalgaların etkisiyle aşırı genleşmesi ve parçalaması diyebiliriz. kafanız karıştıysa okumaya devam edin, birazdan aydınlanacaksınız. her maddenin bir doğal frekans değeri vardır. ve o doğal frekansla aynı frekansta gelen ses dalgaları maddeyi parçalar. peki bu nasıl oluyor? bunu biraz daha açalım:
bir salıncak hayal edin. siz salıncağı ister hızlı sallayın, ister yavaş, o salıncağın karşı tarafa gidip geri dönme süresi hep sabittir. siz o salıncağı nasıl sallarsanız sallayın, hep aynı sürede gidip geri döndüğünü fark etmişsinizdir. işte bu süre o salıncağın frekansıdır. şimdi, siz çocuğunuzu o salıncağa oturttunuz. salıncağı hızlandırmak için o salıncağınkiyle ile aynı frekansta itiş gücü vermelisiniz. yani salıncağı ittiniz, salıncak karşıya gitti, geri döndü ve tekrar karşıya giderken yine itersiniz. salıncağı hızlandırmak için her seferinde salıncak karşıya giderken itersiniz ve bu durumda uyguladığınız kuvvetin ritmi hep aynı olmak zorundadır (salıncağın gidiş-geliş süresiyle aynı). bu durumda salıncak git gide hızlanır. dolayısıyla sizin salıncağa uyguladığınız ritmik kuvvetin frekansı, salıncağın kendi frekansı ile aynıdır. eğer salıncağa rastgele frekansta kuvvet uygularsanız salıncak hızlanmaz. yani bir giderken, bir de gelirken kuvvet uygulayın, salıncak yavaşlar. ama salıncağın gidiş-geliş hızıyla aynı sürede itiş gücü uyguladığınızda o salıncak giderek hızlanır, hızlanır, hızlanır ve en sonunda o kadar hızlanır ki daha fazla iterseniz salıncak merkezkaç kuvvetine daha fazla dayanamaz ve menteşesinden kopar ya da bir şekilde çocuğunuzu yere fırlatır. işte bu gerçekleşen olaya rezonans denir. bu durumda en sonunda maddenin parçalanması kaçınılmaz olacaktır.
işte maddeleri oluşturan atomlar da böyledir. siz bir maddenin doğal frekansı ile aynı frekansta ritmik bir güç uygularsanız, o maddeyi oluşturan atomlar da tıpkı o salıncak gibi ritmik bir şekilde gidip gelir ve uyguladığınız gücün frekansı aynı olduğu müddetçe atomların bu ileri geri hareketleri giderek hızlanır ve en sonunda atomlar birbirinden ayrılır, yani madde parçalanır. işte şarkıcıların bağırarak cam bardağı parçalaması bu şekilde olur. o bardağı oluşturan atomların frekansı ile aynı frekansta ses dalgalarıdır bunu yapan. ya da bir bölük askerin sadece uygun adım yürüyerek devasa bir asma köprüyü çökertmesi de aynı prensiple olur (fransa'da uygun adım yürüyen askerler bir asma köprüyü yıkarak sen nehrine dökülmüştür). rezonans olayının görsel izahı şu videoda gayet güzel gösterilmekte:
video
nicola tesla'nın icat ettiği deprem makinesi de bu prensiple çalışır. siz de tesla'nın deprem cihazının bir şehir efsanesi olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa? saf olmayın arkadaşlar. bugün o cihaz tüm hastanelerde kullanılıyor bile: eswl (taş kırma) cihazı. o cihaz böbreğin içine girmeden böbrekteki taşları nasıl kırıyor zannediyorsunuz? üstelik de taştan çok daha hassas olan böbreğe hiçbir zarar vermeden. çünkü o cihaz, böbreğin içindeki taşın frekansıyla aynı frekansta ultrasonik ses dalgaları gönderir. taş parçalanır ama böbrek dokusunun doğal frekansı farklı olduğundan bu dalgalardan etkilenmez. işte durum bu kadar basit. peki bu bilginin binaların zemin faktörüyle ne ilgisi var? anlatacağım efendim, okumaya devam edin.
deprem olduğunda fayı kırarak aniden yer değiştiren tektonik plakalar belli bir frekansta deprem dalgaları yaratır. eğer deprem dalgalarının frekansı, binayı oluşturan demir, beton gibi maddelerin frekansı ile aynı olursa rezonans gerçekleşir ve bina parçalanır. fakat bu çok çok düşük bir olasılıktır. eğer bina kayalık bir zemindeyse, o zemin deprem dalgalarını olduğu gibi binaya iletir. bu dalgaların frekansının, binanın frekansı ile aynı olma olasılığı da neredeyse binde bir olasılıktır.
peki bina gevşek bir zemindeyse ne olur? işte sorun burada. deprem esnasında gevşek toprak, üzerine gelen deprem dalgalarını dağıtarak rastgele yönde ve farklı frekanslarda binlerce farklı deprem dalgasına dönüştürür. işte o dalgalardan birinin binanın frekansını tutturma olasılığı oldukça yüksektir. neticede binayı oluşturan demir, beton gibi yapılar rezonans etkisiyle parçalanır. bina yıkılmaz, adeta patlar. evet yanlış okumadınız, bina bir bomba gibi patlar. parça tesirli bombalardan yapılmış bir odanın ortasında olduğunuzu düşünün ve bu bombaların aynı anda patladığını. sizin o binanın içinden sağ çıkabilmeniz imkansızdır. aynı şekilde sulu gevşek zemin de deprem dalgalarıyla rezonansa girerek sıvılaşabilir ve binanın zeminde çökmesine veya yan yatmasına sebep olabilir. deprem enkazı görmüşseniz hatırlayın, bazı binalar yan yatmış veya zemine doğru batmıştır (şunun gibi). o binalar sağlam olmadığı için değil, altındaki zemin sıvılaştığı için hasar görmüştür. ama bazı enkazlar vardır ki bina tamamen yerle bir olmuş, resmen bir moloz yığınına dönmüştür (şunun gibi). işte onlar rezonans olayından golü yemiş binalardır. bunlar çürük olduğundan değil, gevşek zeminin ürettiği farklı frekanstaki binlerce çeşit dalgalardan birinin bina ile rezonansa girmesinden dolayı yıkılmış, daha doğrusu patlamıştır. o bina ne kadar sağlam inşa edilirse edilsin, bir kez rezonansa girdi mi felaketten kaçışı, kurtuluşu yoktur. ancak profesyonel inşaat firmaları böyle zeminlerde, öncelikle zemin iyileştirici çalışmalar yaptıktan sonra üzerine sağlıklı bina yapabilir. ama bizim mahalle müteahhitlerinin böyle zemin iyileştirmeleri yaptığına inanmak biraz saflık olur gibime geliyor.
yani bina ne kadar sağlam olursa olsun, zemini sağlam değilse o bina tehlikelidir. bir ev alırken ya da kiralarken öncelikle zemine bakmanız gerekir. o devasa kolonlar sizi aldatmasın. peki binanın zemininin sağlam olup olmadığını nasıl anlayabilirim diye sorarsanız o civarda biraz gezintiye çıkın derim. mutlaka oralarda bir inşaat vardır. işte o inşaatın temel çukuruna bakın, o bölgenin zemin yapısı hakkında size az çok ipucu verecektir. genel olarak tepelik, yüksek yerlerin zemini kayalık olur. şehirin alçak bölgelerindeki düz araziler, kurutulmuş bataklık zeminler, sahile yakın yerler genellikle sakattır. ev alırken buralardan uzak durmanız gerekir. ayrıca belediyelerde de zemin etüt çalışmalarının kayıtları vardır. gidip bilgi almak için belediyeye de danışabilirsiniz.
ufkunuzu iki katına çıkarabildiysem ne mutlu bana. depremsiz güzel günler dilerim.
edit: ek bilgilendirme için ikametsiz nick'li yazara teşekkür ederim. -
ali ağaoğlu'nun hürriyet gazetesine verdiği ilan
-
türkiye'den büyük yazılım firması çıkmama nedeni
türkiye'den ne çıkmış ki şimdiye kadar yazılım firması çıksın? bu ülkeden çıksa çıksa yobaz çıkar, terörist çıkar, hırsız çıkar, başka da bir halt çıkmaz. yeteneği olan beyinlerse projeleri için hiçbir şekilde destek-sponsor bulamadığından soluğu amerika'da alır, orada gerçekleştirir projelerini. bizim buradan gene bir bok çıkmaz.
-
akp atatürk'ü yokederse kemalistler silahlanır mı
bir de bu soruyu tersinden soralım bakakım, velev ki kemalistler iktidar oldu ve akp'yi silmeye kalktı. o zaman akp'liler silahlanır mı yoksa rüzgar yön değiştirdi deyip hepsi kemalist mi olur? 28 şubattan sonra o türbanları nasıl çıkardığınızı, erbakan haketti yea orduyla ters düşmemesi gerekiyordu diye kıvırmalarınızı, malatya'da aczmendi cübbelerini nasıl rafa kaldırdığınızı gördüm de. ulan 28 şubatta bile sizi sizden çok kemalistler savundu hıyarlar.
daha 16 aralık'a kadar yere göğe sığdıramayıp neredeyse peygamber ilan ettiğiniz fethullah gülen'e 17 aralıkta nasıl hain dediğinizi cümle alem gördü de. bu omurgayla bırak silahı, kemalistlerden daha radikal kemalist olup, bize de "bunlar kemalizm düşmanı" diye kulp takacağınızdan adım gibi eminim. kraldan çok kralcısınız siz.
kemalistleri kendiniz gibi sanmayın. onlar rüzgarı değil, hakikati takip ederler. -
cinemaximum'larda reklamları protesto kampanyası
zaten para vererek gidilen sinemada reklam gösterilmesine ben anlam veremiyorum. arkadaş bedava göstermiyorsun ki filmi, niye reklam gösteriyorsun o zaman? sen tv kanalı değilsin birader, hem böyle fahiş fiyatla film izlet, hem de 30 dakika reklam göster.
haklı bulduğum protestodur. -
27 kasım 2015 pegasus'un yolcularla dalga geçmesi
olmamış. rezalet başvurunuz jüri tarafından kabul edilmedi. bazı düzeltmeler yapılması gerek:
1 - başlık konuyla uyumsuz. rezalet kelimesi kullanmalısın (format böyle).
2 - çok fazla yabancı dil kullanılmış (delay, lounge, vs). jüri- pardon linç ekibi burada harekete geçebilmek için gerekli mesajı algılamayabilir. daha açık ifadeler kullanalım.
3 - 14:10'daki uçağım için 14:25'te biletimin çıktısını alıyorum demişsin. muhtemelen uçak saatini yanlış yazmışsın oraya. düzeltelim.
4 - doktor olduğunu belli etmişsin. linç ekibinin alayı doktor düşmanıdır, pegasus yerine seni linç ederler. asgari ücretli çalışanım diye yazarsan linç kozun güçlenir.
5 - lounge'a takıldım, kahve içtim filan bunlar zenginlik belirtileridir ve sözlükte hoş karşılanmaz. anamın yaptığı bazlamayı çantamdan çıkarıp yedim diye yazsak daha iyi olacaktır.
6 - öz hakkari turizm örneği hatalı. sözlükteki pekekeliler tepki gösterebilir. öz yozgat turizm örneği verelim (yozgat'ı savunan olmaz merak etme). ayrıca foşik pegasus betimlemesi amacımızı daha iyi ifade edecektir. bunun üzerinde biraz çalışalım.
7 - istatistiksel verilerin hatalı (çok fazla eksi yemişsin). tekrar hesaplayalım.
gerekli düzeltmelerden sonra getir, odada yoksam masama bırak, ben akşam tekrar bi göz atarım.
doç. dr. gastiro
tez danışmanı- pardon rezalet danışmanı. -
red kit'teki şaşırtan gizli mesaj
atın orijinal ismi jolly jumper'dır.
(bkz: kıçınızdan isim uydurmayın) -
31 ekim 2015 rus yolcu uçağının kaybolması
rusların sorun yok demesi endişeleri daha da arttırmıştır. bu ruslar ne zaman sorun yok dese altından bir bokluk çıkıyor mutlaka. çernobil kazasından sonra da "sorun yok" demişlerdi.
acaba "sorun yok, biz zaten düşürecektik o uçağı" mı demek istediler? malum ortalık biraz karışık bu aralar.
umarım gerçekten sorun yoktur.
edit: uçak düşmüş. ruslar hakkında yine yanılmadım malesef. -
halk tarafından linç edilen tofaşçılar
-
aya inen ilk kişinin türk olması