Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 3 eylül 2016 icloud hack saldırısı 3. dalga

  • 2. bulduğu 200.000 doları iade eden çoban

    ankara kazan da çok ilginç tipler yaşıyor demek.

    16 temmuzda da bir çiftçi f16 uçakları havalanmasin diye ekinlerini yakmıştı. sonra da devlet parasını ödemiş ama kabul etmemişti.

    lan siz ne ayaksınız amk?

  • 3. karısından tiksinen yazarların itirafları

  • 4. cumhuriyet eliti dediğiniz selanikli bir yetimdi

    tokat gibi bir konuşma:

    http://webtv.hurriyet.com.tr/…ap-rekor-kirdi_135918

    sağcı ideolojinin kağıttan gemiler olduğunun başka kanıtı.

    aklı başında tek bir adam 5 dakikada, kitaplar dolusu sağcı dinci propagandayı yerle bir edebiliyor.

  • 6. kasr-ı şirin anlaşmasının gizli maddesi

    fosforlu olduğu için sadece karanlıkta görülebilen madde.

  • 7. son 24 saatte 19 şehidin olması

    hiç biri 15 temmuz da ölenler kadar saygı görmeyecek, konuşulmayacak, hatırlanmayacaktır.

  • 8. charlie hebdo'nun italya depremi karikatürü

    fransa'nın misvak'ı olma yolunda hızla ilerleyen derginin bir başka acımasız karikatürü.

  • 9. 3 eylül 2016 beşiktaş gaziantepspor maçı

    caner'i verip yerine köybaşı'nı alanların kafasından istiyorum. tinerle ulaşılamıyor bu kafaya. kesmedi, olmadı.

  • 10. volkswagen golf

    çok tipsiz bi araba. doğru. neden? tek pres hattında dört kalıp setinde tüm saclarının preslerden çıkması gerekiyor. bu sayı on sene önce altı presti, beşe düşürülmesi düşünülüyordu. şu an dört. yani mümkün olduğunca hızlı; çünkü üretim zamanla yarışıyor ve günlük üretim sayıları deli yüksek. detaya zaman yok, bas geç. hatasız yap, detayı siktir et. polo da bu da buzdolabı gibi arabalar. hele yolda beyazlarını görünce ahahaha vestel arge ne güzel çalışmış, tekerlekli no frost yapmış diyorum. kapitalizmin sineğin yağından yağda yumurta yaptığı dönemlerdeyiz. gidin binin, tamam, ama o estetik yoksunu buzdolabı kılıklı şeyleri kalkıp burada övmeyin

  • 11. 2 eylül 2016 annemin dolandırılması

    başlığı sadece içimi dökmek için açıyorum.

    bundan 2 gün önce annemi telefon dolandırıcıları aramış ve telefonda korkutmuşlar. telefonuna gelen şifreyi onaylamasını istemişler ve büyük miktarda parasını almışlar. 2 gündür ağlıyor ve onu teselli edebilecek hiçbir şey söyleyemiyorum. banka, işlem onaylandığı için hiçbir şey yapamayacağını söylemiş. savcılık ve polis de "bu tür dolandırıcılıklar çok oluyor, yakalanmadığı müddetçe bir şey yapamayız" deyip yardımcı olamamışlar.

    bu başlığı para yardımı ya da rezalet başlığı olsun diye açmadım. o yüzden kişisel bilgilere, hikayenin ayrıntılarına girmeyeceğim. ilgili başlığı verip bitiriyorum.

    (bkz: telefon dolandırıcılarının yakalanmaması)

    giden para olsun, can yakıcı bir miktar olsa da sağlıktan önemli değil diye düşünüyorum. ama annemi bu kadar üzdükleri, emekli maaşından başka bir şeyi olmayan yaşlı bir kadını sabahlara dek ağlattıkları için öfkeliyim. onun başına sırf bu üzüntüden ötürü bir şey gelir diye kahroluyorum.

  • 12. zorla kapatılmaya çalışan kızların yorumları

    "bak canım aılende senın ıyılıgını ıstıyor cunku ahırette senın kapanmadıgın ıcın onlarada gunah gıdıo onlar senden sorumlu"

    bu pisliklerle mücadele edilmezse işin sonu yaş.

  • 13. kadınların göğüsle taciz etmesi

    olum sütyen denen nanenin kaide kısmı biraz kalındır ve x bayan kişisinin dokunma hissetme yetisine ket vurur. dokunduğunu tam hissedemeyebilir. hemen sulanmaktansa bence bir bilenden yardım almayı deneseydin iyi olurdu forumcu erkekler soruyor sıfatlı kardeş...

  • 14. 2 eylül 2016 ağrı tendürek çatışması

    bak bak devletin kararlılığını hiç bu kadar görmemiş haspam! ben görmüştüm. ne zaman? habur'da görmüştüm. davul zurna çalıp çadır mahkemesi kuruyordu bu kararlılık. sonra oslo'da gördüm bu kararlılığı. pkk şehirlere bomba yigarken zike bakar gibi bakıyordu bu kararlılık. sonra 3-5 mehmet ölürken gördüm bu kararlılığı. sonra şehit cenazelerine sansür uygulanırken de gördüm. şimdi al o kararlılığı götüne sok!

  • 15. bir türkün arapları sevmemesi

  • 16. osmanlı'yı sevenlerin osmanlı'yı sevme nedenleri

    güce tapmaları ve osmanlı'nın hep güçlü bir devlet olduğunu sanmaları. bu yüzden fatih, yavuz, kanuni yarım yamalak da olsa bilinir ve sevilir fakat duraklama ve gerileme dönemindekilerin esamesi okunmaz. üç kıtaya hükmettiğini bilir ama nasıl kaybettiğini öğrenmek istemez.

  • 17. sivil vali ali fidan'ın orgeneral olarak atanması

  • 18. ismail saymaz

  • 19. caner erkin

    adam ilk maçında çılgın atıyor; ilk hatasında takımdan gönderilmeli diye yorum yapanlar ortaya çıkıyor. olm futbol izlemeyi lan siz; hatta insanların olduğu ortamlardan uzak durun.

  • 20. iki günde 147 teröristin öldürülmesi

    elhamdülillah, bugün de şehitlerimizin acısını unutturacak bir haber geldi. dakika skor alıyoruz tadında haberlerle ülke psikolojisi ayakta tutulmaya çalışılıyor.

    bir haber kaynağı olarak ahaber.

    edit: habere yalan demedik, hala ahaber okuyan olmasına şaşırdık.

  • 21. beşiktaş

    üzülerek söylüyorum ancak bu seneye damga vuracak takımdır kendileri. inanılmaz bir kadro kurdular ve hocaları bunu yönetebilecek kapasiteye fazlasıyla sahip. maalesef gerçek bu. ligde açık ara şampiyon olacaklar ve şampiyonlar liginde gruptan çıkacaklar,şayet çıkamazlarsa uefa kupasında çok ileriye gidecekler. at fav'a bekle.

    p.s.: defol git artık aziz yıldırım spor.

  • 22. 3 eylül 2016 kemal kılıçdaroğlu açıklamaları

    şu şekilde olandır:

    • 15 temmuz sonrası oluşan yapıyı ben bozmadım.
    • ohal amacının dışına çıktı.

    • kanun hükmünde kararnamelere prensip olarak karşıyız. khk ile devlet düzenleniyor, devleti tbmm yapılandırır. devlet yeniden inşa edilemez. hem başbakan'a hem cumhurbaşkanı'na bu kaygılarımı ilettim.

    • adli yıl açılışının sarayda yapılması çok yanlış. iktidarın yenikapı ruhundan anladığı siz sesinizi çıkarmayın biz istediğimizi yapalım. bizimse yenikapı'dan anladığımız bu değil. yenikapı ruhu demokrasi için ortak payda çıkarmak olmalı. yargıçların erdoğan'ı ayakta alkışlaması kara bir tablo.

    • bu sürece yönelik bazı kırılma noktaları var. özellikle hakimler sanıkları tutuklamak zorunda hissediyorlar kendilerini. aksi taktirde hakimler fetö'cü damgası yemekten korkuyor. böyle bir atmosferde adale gerçekleşmez. türkiye bu atmosferden çıkmalı.

    • gazetecilerin, yazarların, sanatçıların tutuklanması doğru değil. yargılama olabilir ancak bu tutuksuz yargılama olmalı eğer terör örgütünün üyesiyse. biz sanatçıların gazetecilerin yazarların tutuklanmasını kimseye anlatamayız.

    • cezaevlerinde işkence ve kötü muamele duyumları var. bunu da biz batı'ya anlatamayız. insan hakları komisyonu'nun bu konusunda bir araştırma yapması için biz bir girişimde bulunduk ancak bu iktidar partisi tarafından kabul edilmedi.

    • tsk kahramanca mücadele yürütüyor.

    • tbmm'de yıkılan yerler bir an önce yapılanmalı.

    • akp, chp ve mhp'nin biraraya gelmesi önemli ama burada hdp'nin de olması lazım.

  • 23. 2 eylül 2016 atilla taş'ın tutuklanması

    atilla taş'ın "örgüt hiyerarşisine dahil olmaksızın, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmesi" gerekçesiyle tutuklanmasıdır.

    o zaman tayyip efendi de aynı gerekçeden tutuklanmalıdır. kendisi itiraf etmedi mi "ben de bunlara yardım ettim" diye? "milletim ve allah affetsin" deyip işin içinden sıyrılmadı mı? o zaman ya atilla taş'ı da millet ve allah affetsin, ya da tayyip efendi de içeri girsin.

    böyle adaletsizlik böyle ikiyüzlülük olur mu yahu? yakında kolumdaki atatürk dövmesiyle beni de fetöcü ilan edip içeri atarlarsa şaşırmayacağım anasını satayım!

    adaletini siktiğimin ülkesi!

  • 24. artık şehitlere ağlamayan halk

    30 yil once gazeteler 1 hafta sehitleri yazardi.20 yil once isimleri okullara , ustgecitlere verilirdi.10 yil evvel 1 gun konusulurdu.bugun geldigimiz noktada trafik kazasi haberinden hemen once verilip isimleri bile okunmuyor. bombasiz gune sasiriyoruz.ne diyelm mustehak...

  • 25. mustafa kemal'in en güzel sözleri

    "güzel sanatlarda başarı, bütün inkılapların başarıldığının en kesin delilidir. bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır. onlar, bütün başarılarına rağmen uygarlık alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima mahrum kalacaklardır."

    "çocukken fakirdim. iki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım." (bu sözü evin duvarına assak yeridir).

    "akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur." (bu sözü 3 ile çarpın)

    "uygarlık yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. sosyal hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için yegane gelişme ve ilerleme yolu budur"

    "her şeyden evvel bilgisizliği ortadan kaldırmak lazımdır." ("her şeyden evvel" evet)

    "eğitim ve öğretimde uygulanacak yol, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir zorbalık vasıtası, yahut medeni bir zevkten ziyade maddi hayatta muvaffak olmayı temin eden pratik ve kullanılması mümkün bir cihaz haline getirmektir."

    "vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilmez, ferdin tabi haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır" (bu sözü nedense bugünün atatürkçü geçinenleri dahi pek bilmezler, okusalar idrak edemezler) (bu sözü 5 ile çarpın. anlamayanlar dillendirmesinler)

    "bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. fikri harekete getirmek, birinci işimiz olmalıdır. bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter! başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir. fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir. fikrin serbest hareketi ise, ancak bireyin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü girişimde bulunmak serbestisine sahip olmakla mümkündür." (ben şahsen 25 ile çarpıyorum)

    edit: aşağıdaki entry'lerde sevgili keratu'nun bir sözü var. entry'leri okuduğunuzda da göreceksiniz fakat önemine binaen burada da paylaşmak istiyorum, bu söze harfiyen katılıyorum:

    "atatürk'ün sosyal/siyasi görüşlerine pek de katıldığım yok ama kendisini bu bilime verdiği değer sebebiyle takdir etmemek, en basit tabirle ikiyüzlülüktür."

    _not_: (bu ekleme yazı bütünlüğüne zarar verdiğinden 48 saat içinde silinecektir)
    1. aranızda filipinlerde yaşayan veya o bölge ile ticaret yapan varsa ve bana ulaşırsa sevinirim.
    2. aranızda ithalat ihracat yapan, yani dış ticaretle ilgilenen varsa ve bana ulaşırsa sevinirim
    mesaj gönderemeyenler ya da sözlük dışından ulaşmak isteyenler: demir.skr@yandex.com
    selamlar

  • 26. kocaman demir yığını nasıl uçuyor

    o motoru ve kanadı sana taksalar sen de uçarsın diyerek konuyu kilitliyorum.

    edit:

    activeenergy uyarısı ile -de- ayrılmıştır.
    edit yerine edir yazmışım. operaci'nın uyarısıyla düzeltilmiştir.

  • 27. erkeklerin aldatmama sebepleri

    aldatmama sebebi olmaz. çünkü zaten normali aldatmamaktır. aldatmanın sebebi olur.

  • 28. 3 eylül 2016 istanbul'daki bulutlar

    (bkz: tekir sen misin)

  • 29. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    depremde zemin faktörü ve rezonans olayı:

    malum hep duymuşsunuzdur, kayalık zemine yapılan binalar daha sağlam olur diye. peki niçin? bunu anlamamız için öncelikle rezonans olayını anlamamız gerekir. rezonans, tanım olarak belirli bir frekansta titreşen bir sistemin, aynı frekanstaki dış titreşimin tesirinde kalarak yüksek genlikle titreşmesi olayıdır. yani rezonans, maddenin kendi özgül frekansıyla aynı frekansta üzerine gelen dalgaların etkisiyle aşırı genleşmesi ve parçalaması diyebiliriz. kafanız karıştıysa okumaya devam edin, birazdan aydınlanacaksınız. her maddenin bir doğal frekans değeri vardır. ve o doğal frekansla aynı frekansta gelen ses dalgaları maddeyi parçalar. peki bu nasıl oluyor? bunu biraz daha açalım:

    bir salıncak hayal edin. siz salıncağı ister hızlı sallayın, ister yavaş, o salıncağın karşı tarafa gidip geri dönme süresi hep sabittir. siz o salıncağı nasıl sallarsanız sallayın, hep aynı sürede gidip geri döndüğünü fark etmişsinizdir. işte bu süre o salıncağın frekansıdır. şimdi, siz çocuğunuzu o salıncağa oturttunuz. salıncağı hızlandırmak için o salıncağınkiyle ile aynı frekansta itiş gücü vermelisiniz. yani salıncağı ittiniz, salıncak karşıya gitti, geri döndü ve tekrar karşıya giderken yine itersiniz. salıncağı hızlandırmak için her seferinde salıncak karşıya giderken itersiniz ve bu durumda uyguladığınız kuvvetin ritmi hep aynı olmak zorundadır (salıncağın gidiş-geliş süresiyle aynı). bu durumda salıncak git gide hızlanır. dolayısıyla sizin salıncağa uyguladığınız ritmik kuvvetin frekansı, salıncağın kendi frekansı ile aynıdır. eğer salıncağa rastgele frekansta kuvvet uygularsanız salıncak hızlanmaz. yani bir giderken, bir de gelirken kuvvet uygulayın, salıncak yavaşlar. ama salıncağın gidiş-geliş hızıyla aynı sürede itiş gücü uyguladığınızda o salıncak giderek hızlanır, hızlanır, hızlanır ve en sonunda o kadar hızlanır ki daha fazla iterseniz salıncak merkezkaç kuvvetine daha fazla dayanamaz ve menteşesinden kopar ya da bir şekilde çocuğunuzu yere fırlatır. işte bu gerçekleşen olaya rezonans denir. bu durumda en sonunda maddenin parçalanması kaçınılmaz olacaktır.

    işte maddeleri oluşturan atomlar da böyledir. siz bir maddenin doğal frekansı ile aynı frekansta ritmik bir güç uygularsanız, o maddeyi oluşturan atomlar da tıpkı o salıncak gibi ritmik bir şekilde gidip gelir ve uyguladığınız gücün frekansı aynı olduğu müddetçe atomların bu ileri geri hareketleri giderek hızlanır ve en sonunda atomlar birbirinden ayrılır, yani madde parçalanır. işte şarkıcıların bağırarak cam bardağı parçalaması bu şekilde olur. o bardağı oluşturan atomların frekansı ile aynı frekansta ses dalgalarıdır bunu yapan. ya da bir bölük askerin sadece uygun adım yürüyerek devasa bir asma köprüyü çökertmesi de aynı prensiple olur (fransa'da uygun adım yürüyen askerler bir asma köprüyü yıkarak sen nehrine dökülmüştür). rezonans olayının görsel izahı şu videoda gayet güzel gösterilmekte:
    video

    nicola tesla'nın icat ettiği deprem makinesi de bu prensiple çalışır. siz de tesla'nın deprem cihazının bir şehir efsanesi olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa? saf olmayın arkadaşlar. bugün o cihaz tüm hastanelerde kullanılıyor bile: eswl (taş kırma) cihazı. o cihaz böbreğin içine girmeden böbrekteki taşları nasıl kırıyor zannediyorsunuz? üstelik de taştan çok daha hassas olan böbreğe hiçbir zarar vermeden. çünkü o cihaz, böbreğin içindeki taşın frekansıyla aynı frekansta ultrasonik ses dalgaları gönderir. taş parçalanır ama böbrek dokusunun doğal frekansı farklı olduğundan bu dalgalardan etkilenmez. işte durum bu kadar basit. peki bu bilginin binaların zemin faktörüyle ne ilgisi var? anlatacağım efendim, okumaya devam edin.

    deprem olduğunda fayı kırarak aniden yer değiştiren tektonik plakalar belli bir frekansta deprem dalgaları yaratır. eğer deprem dalgalarının frekansı, binayı oluşturan demir, beton gibi maddelerin frekansı ile aynı olursa rezonans gerçekleşir ve bina parçalanır. fakat bu çok çok düşük bir olasılıktır. eğer bina kayalık bir zemindeyse, o zemin deprem dalgalarını olduğu gibi binaya iletir. bu dalgaların frekansının, binanın frekansı ile aynı olma olasılığı da neredeyse binde bir olasılıktır.

    peki bina gevşek bir zemindeyse ne olur? işte sorun burada. deprem esnasında gevşek toprak, üzerine gelen deprem dalgalarını dağıtarak rastgele yönde ve farklı frekanslarda binlerce farklı deprem dalgasına dönüştürür. işte o dalgalardan birinin binanın frekansını tutturma olasılığı oldukça yüksektir. neticede binayı oluşturan demir, beton gibi yapılar rezonans etkisiyle parçalanır. bina yıkılmaz, adeta patlar. evet yanlış okumadınız, bina bir bomba gibi patlar. parça tesirli bombalardan yapılmış bir odanın ortasında olduğunuzu düşünün ve bu bombaların aynı anda patladığını. sizin o binanın içinden sağ çıkabilmeniz imkansızdır. aynı şekilde sulu gevşek zemin de deprem dalgalarıyla rezonansa girerek sıvılaşabilir ve binanın zeminde çökmesine veya yan yatmasına sebep olabilir. deprem enkazı görmüşseniz hatırlayın, bazı binalar yan yatmış veya zemine doğru batmıştır (şunun gibi). o binalar sağlam olmadığı için değil, altındaki zemin sıvılaştığı için hasar görmüştür. ama bazı enkazlar vardır ki bina tamamen yerle bir olmuş, resmen bir moloz yığınına dönmüştür (şunun gibi). işte onlar rezonans olayından golü yemiş binalardır. bunlar çürük olduğundan değil, gevşek zeminin ürettiği farklı frekanstaki binlerce çeşit dalgalardan birinin bina ile rezonansa girmesinden dolayı yıkılmış, daha doğrusu patlamıştır. o bina ne kadar sağlam inşa edilirse edilsin, bir kez rezonansa girdi mi felaketten kaçışı, kurtuluşu yoktur. ancak profesyonel inşaat firmaları böyle zeminlerde, öncelikle zemin iyileştirici çalışmalar yaptıktan sonra üzerine sağlıklı bina yapabilir. ama bizim mahalle müteahhitlerinin böyle zemin iyileştirmeleri yaptığına inanmak biraz saflık olur gibime geliyor.

    yani bina ne kadar sağlam olursa olsun, zemini sağlam değilse o bina tehlikelidir. bir ev alırken ya da kiralarken öncelikle zemine bakmanız gerekir. o devasa kolonlar sizi aldatmasın. peki binanın zemininin sağlam olup olmadığını nasıl anlayabilirim diye sorarsanız o civarda biraz gezintiye çıkın derim. mutlaka oralarda bir inşaat vardır. işte o inşaatın temel çukuruna bakın, o bölgenin zemin yapısı hakkında size az çok ipucu verecektir. genel olarak tepelik, yüksek yerlerin zemini kayalık olur. şehirin alçak bölgelerindeki düz araziler, kurutulmuş bataklık zeminler, sahile yakın yerler genellikle sakattır. ev alırken buralardan uzak durmanız gerekir. ayrıca belediyelerde de zemin etüt çalışmalarının kayıtları vardır. gidip bilgi almak için belediyeye de danışabilirsiniz.

    ufkunuzu iki katına çıkarabildiysem ne mutlu bana. depremsiz güzel günler dilerim.

    edit: ek bilgilendirme için ikametsiz nick'li yazara teşekkür ederim.

  • 30. maaşlı işten bıkıp kendi işini kurmak

    maaş almak yerine maaş ödemek isteyenlerin hayalidir.

    ayrıca
    ssk, bağkur, gelir vergisi, stopaj, kdv, kira, beyanname, elektirik, internet, kira stopajı, muhasebe, ofis giderleri, personel giderleri (yemek, ulaşım v.s.) geçici vergi (bkz: geçici olan ama iz bırakan vergiler) damga pulu, damga sapı, oda aidatı, yıllık defter ....

    yani gelmeyin beyler yolun sonundan bildiriyorum.

  • 31. gülerek 8 şehidimiz olma ihtimali var diyen vali

    vali kimse tarafından yaftalanmamıştır. gülmüş mü gülmemiş mi? sen onu söyle! adı kadar eminmiş üzüldüğüne! doğru amk. yazık lan adamın kafasında üzüntüden saç kalmamış bir saatte.

    adam "yaftalamayın" diyor, bizi memleket düşmanı ilan ediyor. ne güzel kafalar yaşanıyor ülkede!

    aldığım eğitime sokayım. ben kim miyim? taşşak kanseri bilmem ne sebeplerinden dolayı askerlikten kaçmamış, vergisini veren fikri hür vatandaşım. istediğim kişiyi eleştiririm.

  • 32. lenovo'nun onarım için 4350 tl ücret istemesi

    ulan aliexpressten 4-5 dolara veya altına fiyatlarda ücretsiz kargoyla almadığım ürün kalmamıştır. neler neler aldım. adamlar ufacık bir sorun çıkar feedback düşer diye neler neler yapıyor. ürün gelmeyince parasını paypal ile gönderen mi dersin, bir sorun olunca veyahut çizik vesaire, paranın bir kısmını iade eden mi dersin. müşteri memun olsun da gerekirse ben zarar edeyim diyor adam. üstelik sen kalk ebesinin nikahından ücretsiz kargo ile ürün gönder, ve hala müşteri memnuniyetini düşün.sen olsan dersin ki ulan yavşak sana kıtadan kıtaya ürün yollamışım hala boktu püsürdü konuşuyorsun, sie. gel gör ki bu adamlar böyle dürüst insanlar.

    ama bizim ülkemizdeki firmalara bakıyorsun, çoğu tam süzme orospu çocuğu. bu ülkede bu işler böyle, yapacak bir şey yok.

    düzeltme: aynı kelimeyi iki kere yazmışım mobilden kaynaklı olsa gerek..

  • 33. paris orly havalimanı

    adamın aklı gitmiş. tedirginlikten ölmüş. kimisi dalga geçmiş kimisi format demiş. amına koyayım insanlığınızın.

  • 34. iran ırak savaşı

    aklımın erdiği ilk savaş olduğundan hatırası bende derindir. o yüzden masaya çok detaylı yatırmak istedim. anlatılmayan bilinmeyen çok tarafı var günümüze olan etkileri de öyle az buz değil. operasyonel analizinde de insan seli saldırıları, zehirli gaz saldırıları, 6 yılın üstünde süren taktik belirsizliği de ekleyince birinci dünya savaşına çok benzer tarafları da çoktur bunun. nihayetinde en başından kısaca açıklamaya çalışırsak, arap* yağı* bol bulunca * orasına burasına sürermiş diyip işin içinden çıkabiliriz. ya da çıkamayız şimdi bilemedim. çünkü olay çok komplike, iki taraflı ve pek çok aşamaya dayanıyor. iran'ın da kendini üstün görüp islam devrimini arap yarımadasına götürüp ali-muaviye davasını ali lehine 1300 yıl sonra sonuçlandırma davası falan var. komik de dursa bir milyona yakın ölmüş insan bizi izliyor. olanlara gülümseyemiyoruz bile.

    iran ırak savaşı bugün batı'da unutulmuş bir savaş olma yolunda ilerliyor. ancak derinine inerseniz aslında günümüzde yaşanmakta olan pek çok acının da tetikleyicisi bir konumda olduğunu, eğer olmasaydı ortadoğunun çok çok farklı bir yer haline gelebileceğini anlayacaksınız. tarih hep bu keşkelerle dolu. keşke humeyni o uçaktan inemeseydi. keşke rıza şah daha az mağrur olsaydı, keşke saddam sayko olacağına şizofren olsaydı gibi gibi. ancak işler bu minvalde ilerlediğinde arap baas hareketinin seküler sosyalizmi (kendi iddiaları benim değil) sekteryen bir karşı cihad için rafa kaldırıp selefi hareketi hortlatmaları bile bu savaşın herkes tarafından ders gibi okunmasını gerekli kılıyor. milliyetçilik gibi bir fikrin kutsal cihad gibi bir oluşuma nasıl karşı duramayıp evrilmek zorunda kaldığının hikayesi aslında.

    başlayalım. kaynakçayı da uygun bir zamanda ekleyeceğim, kronolojik gitmek için wikipedia şablonunu kullanıyorum. ayrıca farsça bilen bir tanıdığım olmadığı için çeviremediğim ve anlamadığım ancak çok ilginç görünen bir dolu kaynağı da es geçmek zorunda kaldım.

    ***

    * iran ırak savaşının pek çok nedeni var. ilki ve en tarihi olanı iran arap sınır hattının iranlılarla osmanlılar tarafından çizilmiş olması. araplar için bu tarihi bir yara olagelmiş. bizim kasr-ı şirin olarak bildiğimiz zuhab anlaşması araplara hiçbir şey sormadan osmanlı safevi sınırını o şekilde belirlediği için birinci dünya savaşı sonunda topraklar elimizden çıkınca artık iran - arap sınırını da belirlemiş oluyor. ama iran'ın anlaşmanın sınırı olan en güney batı eyaleti huzistan (khuzestan) etnik olarak %80 civarı araplardan oluştuğu için ırağa hükmedenler buranın şii fars olmasını zaten asla kabullenmemişler. bu bir. huzistan eyaletinin petrol zengini olduğu ortaya çıkınca da bu anlaşmazlık daha da katmerli bir hale geliyor.

    * aslında 1955'te iran ve ırak bizimde taraf olduğumuz bağdat paktı ya da cento nun birer üye devletiydi. 1958 yılında ırak'taki haşimi arap (ürdün kralları soyu) kralı devrilip yerine abdülkerim kâsım gelince ilk işi de cento'dan çıkmak oluyor. böylece iran ve ırak gelecekteki savaşın tohumlarını savaştan 21 yıl önce atıyorlar. ayrılma nedeni de yine huzistan.

    * iran 1969'da şattül arap su yolunun kullanılmasında ırağa bedel ödenmesini öngören 1937 tarihli anlaşmayı tek taraflı olarak çöpe atıyor. aynı zamanlarda iran şahı pehlevi askeri harcamaları tarihte bir devletin görebileceği en üst seviyeye çıkardığı için su yolunu beleşe ihlal ederken nakliye gemilerinin yanında silahlı hücumbotlar falan da getirip ihlali şova falan vuruyor. iran o sıralarda materyal anlamda dünyanın ilk 5 ordusu arasında sayıldığından ırak yöneticileri bu gemileri anca yutkunup izliyor. ancak gördüklerini de unutmuyorlar.

    * saddam hüseyin başa geldiğinde ülkedeki arap milliyetçiliğini huzistan bölgesi üzerinden ateşlemeye başlıyor. fm am radyo istasyonları kurdurup huzistan ve balucistan eyaletlerine arapça yayın yaptırmaya başlıyor, insanları şah'a karşı isyana teşvik ediyor. o sırada arap televizyonları huzistan eyaletini ırak-arap haritaları içinde gösterip adını nasıriye diye yazmaya başlıyorlar. diğer bütün şehirlerin isimleri de arapça karşılıklarıyla değiştiriliyor. 1971 yılında da iranla diplomatik ilişkiler kesiliyor. iran'da buna karşılık bölgede kim bir şey yapsa düşmanının yardım etmekle yükümlü olduğu kürtlere mali ve askeri destek vermeye başlıyor. ayrılıkçı kürt gruplara iran'da üsler veriyor.

    * 1974 mart 1975 küçük bir sınır kavgasına bile sahne oluyor. ırak tankları iran toprağına bir müdahelede bulununca batılı ekipmanla donatılmış iran hava kuvvetleri sahneye çıkıyor ve neredeyse kendi başına ırak zırhlı tümenini harcıyor. ırak askeri güçteki bu oranda bir dispariteyi zamanında okuyarak saldırıyı devam ettirmiyor. onun yerine tahran'da şah ile görüşmeler yaparak kürt hareketlerine yardımın bitirilmesi için şah'a tavizler veriyorlar. şattül arap su yolunu de facto ve de jure iran'a bağlayınca şah kürtlere desteği şak diye kesiyor. ırak'da iran'a saldırırız diye biriktirdiği bütün askeri güçle barzani'nin peşmergelerine dalınca 20.000 kürdün öldüğü manzaralara tanık oluyoruz.

    * iran ırak ilişkileri tam normal seyre oturacak gibiyken en olmayacak şey oluyor ve iran'da 1979 islam devrimi patlıyor. iran-ırak ilişkileri açısından konuşacaksak şah rıza pehlevi'nin kendini beğenmiş, mağrur konuşmaları hareketleri falan çoktur. ama onun yerine gelen selefi ruhullah (ve ayetullah) humeyni'nin ne dış politikayla ne insanlıkla ne mantıkla bağdaşır bir tarafı olmayınca saddam da az zamanda çileden çıkmıştır. iki farklı yaradılışta manyağa birer ülke teslim edip bunların ortasına bir sınır çizerek nereye kadar barış beklenebilir zaten.

    * ayetullah humeyni'nin verdiği ilk fetvalardan biri ırak şiileri'nin şeytanın icadı olan baas hareketine karşı isyana teşvik üzerine olmuştur. ona göre şii islamın en kutsal yerlerinden necef ve kerbela'nın üzerinde kavmiyetçi bir arap bayrağının dalgalanması kabul edilemez. islam devrimi bu sırada zenit noktasına erişmiş ve fetva gerçekten de bu şehirlerde anti baas protestolara sebep olmuştur. bağdat'ta da bu noktada eğer hala barışçıl düşünen biri kaldıysa bile fikrini sesli beyan etmeyi bırakmıştır. tüm baas kadroları o noktadan sonra tüm parayı ve birikimleri silahlanma için harcayacaktır. humeyni şubat fetvası savaşın kapısını ardına kadar açmıştır.

    * ırak hazırlanırken bir yandan huzistan'daki araplara el altından binlerce silah gönderip rejimin muhafızlarıyla proksi bir silahlı çatışmaya sokmuştur. her iki tarafta da yüzlerce ölü yaralının çıktığı kanlı bilançolar oraya serilir. aynı sıralarda londra iran büyükelçisi huzistanlı arap teröristlerce rehin alınır. ingiliz sas komandoları özel harekat el kitabına çatıdan iple koşa koşa rapel yapma ve pencerelere dalma stilini bu sırada sokarlar. çok başarılı bir operasyonla terör eylemini bitirirler.

    * ırak bu sırada petrol fiyatlarındaki ani bir yukarı doğru dalgalanmadan dolayı bir hafta kadar bir sürede petrol satışlarından ekstra 33 milyar dolar kazanmıştır. 1979 şartlarında ırak için devasa bir paradır. bunun da hepsini silahlanmaya ayırırlar. ancak silahlar için de sovyetler birliğine giderler. zira ırak ordusuna batılı araç silah ekipman düzmek için yeterli bir miktar değildir. yine de günahını almazsak 1979 yılındaki ırak ordusu az buz bir ordu değildir. 2000 tankı 450 uçağı ve 12 mekanize tümenden müteşekkil 200bin kişilik modern bir kuvvettir. ordunun morali de hazırlık safhasında en tepelerdedir. saddam bu parayı mi8 hip nakliye/atak helikopterleri mi24 hind atak helikopterleri, t-55 t-62 t-64 ve t-72 tankları, brdm-2 nbc korumalı personel taşıyıcıları, bmp-1 ve bmp-2 ifv'leri, mirage f-1 jetleri almak için harcar. şu noktada dönüp düşünmek gerekirse, ırak bu parayı ne bileyim otomotiv sanayisi kurmak için falan harcasaydı, basit petrokimya yan ürün sanayi açsaydı, gübre lastik falan tesisi kursaydı ülkeye üretim istihdam falan getirseydi şu an kimbilir ortadoğu nerelerde olurdu. yapmadılar.

    * diğer taraftan iran ıraktaki silahlanmayı her ne kadar farketmiş de olsa şah emrindeki eğitimli askerlerin "dinsiz" addedilip vinçlerle asılmaları veya ailelerini korumak için ülkeden kaçmaları yüzünden stratejik analiz gücünden mahrum kalmıştır. sayılara vurursak iran devrimden hemen sonra şah tarafını tutar diye 85 adet generalini idam etmiş, bütün tümgeneral ve tuğgeneral seviyesindeki generallerini de erken emekli etmiştir. 1980 eylülüne gelindiğinde 12000 subay ordudan atılmış, öldürülmüş veya sürülmüştü. ordudaki asker kaçağı seviyesi o yıl %60'lara varmıştı. en deneyimli askerler bu şekilde en ihtiyaç olduğu anda orada bulunmuyorlardı. aynı anda amerika liderliğindeki genel ambargo da iran ordusunun tek güçlü sayılabilecek tarafı olan materyal üstünlüğe de feci bir darbe vurmuştur. savaş süresince de ambargo iranın kanını vampir gibi emmeyi sürdürecektir. iran savaş süresince ne tank ne uçak ne de yabancı menşeyli bir cihaza erişebilecektir. çok büyük sıkıntılar çekecektir. buna rağmen savaşın sonlarındaki materyal analizlerde iranın mevcut gücün devasa sayılabilecek 1/3ünü yedek parça için ayırıp yepisyeni uçakları tankları falan parça toplama amacıyla hurda ettiği de görülecektir. söylerken basit geliyor ama yokluğun içinde kemer sıkma politikası planlayıp uygulamak ciddi bir ordu geleneği gerektiren şeydir. çok silahınız olmayabilir ama olanları da arızalandı diye düşmana terketmezsiniz. iran ırağa oranla bu konularda daha iyidir.

    * iran'ın generalleri falan komple değişti dedik. ama nitekim bu gelen yeni yetme paşalar da iyimserliklerini de beraberlerinde getirmişlerdir. ırak gibi 1975'te iran'ın sadece hava gücünden dayak yiyen üçüncü sınıf primitif bir kabile devletinin şattül arap gibi dev bir nehri aşıp koskoca iran'a genel taarruza girişmesi fikrini o sıralarda kimse değerlendiremez. değerlendirmeye de pek zamanları yoktur zira aynı sıralarda iran'da islam devrimi vukua geldiği için ülke başka bir heyecanla kasıp kavrulmaktadır. tabiri caizse herkes ırak'a o anda sırtını dönmüş durumdadır. dönmeyen küçük bir kısım asker ise kaale alınmamaktadır. genel vaziyet iran'da savaş öncesinde budur. ancak işin aslı ırak nehir geçişleri için pontoon ekipmanını hazırlamakla kalmamış bunları nehir geçişlerine 3 km mesafede konuşlandırmıştır bile. ileri hat yığınağını bitirmiş bir halde beklemektedir ırak. görünen o ki iran ordusunda devrim sonrasında dürbünle ne bakmayı ne görmeyi bilen bir subay bırakmışlardır.

    savaşın başlaması 1980

    * savaşın açılışında ilginç bir şekilde ırağın çok nefret ettiği israil'i kopyalamaya çalışması vukua gelmiştir. 1967 altı gün savaşında iaf'ın mısır hava kuvvetlerine ani baskın vererek insiyatifi ilk andan eline alması ırak'ın da iran da ilk denemeye çalıştığı şey olmuştur. ilk dalga saldırıya 188 uçak katılmış, mig-23 flogger m, tu-22 backfire, ve su-20 fitter uçakları iran havaalanlarına baskın vermiştir. altyapıya ağır hasar vermişler ancak büyük miktarlarda uçağı yokedememişlerdir. aynı dakikalarda 3 adet mig23 flogger, tahran havaalanına top ve roketlerle saldırmış ancak dört uçağı yerde yoketmiştir.

    * ertesi gün 23 eylül 1980'de ırağın kara harekatı başlamıştır. 644 km'lik geniş bir cephede üç koldan simultane bir saldırı başlayınca batılı gözlemciler falan bayağı şok olurlar. ırak beklentilerin üstünde bir açılış yapmaktadır zira. bu zırhlı yarma harekatına katılan 6 zırhlı tümenin 4'ü aynı gün öğleden sonra huzistan'a yönelir. iran ırak sınırının güney ucunda şattül arabı keserek bir güvenlik alanı oluştururlar. diğer iki tümen ise kuzeye yönelerek bir iran karşı saldırısına karşı flank açar.

    * harekatın kuzey grubunda ırak süleymaniye bölgesi havarisini geçilemez bir şekilde tahkim ederek savunmaya oturur. bu hattın iran sınırında ise sonradan adını duyacağımız kürt köyü halepçe bulunmaktadır.

    * merkez grubunda ırak mekanize piyadesi ve bir tabur cumhuriyet muhafızı badra nahiyesinden sınırı geçerek küçük bir kasaba olan mehran'ı işgal ederler.

    * savaşın asıl kızışacağı yer olan güney grubunda iran'ı işgal eden dört tümenden bir zırhlı ve bir mekanize tümen doğruden bir kesme operasyonuyla güneye yönelerek hürremşehr, ahvaz, susangerd ve musyan'ı çevirmeye başlarlar. ırak planlamasının ilk hayal kırıklığı da bu sırada huzistanlı arapların genel bir isyana başlamaması olur. isyanı bırak huzistan arapları üstüne iran'a bağlılık yemini falan ederler. öyle rezillikler söz konusudur. ırak ordusunda bu sıralarda moral de nispi olarak inişe geçer. batılı gözlemciler harekatın kötü/amatör yönetildiğini ve işgalcilerde yoğun bir istek göremediklerini yazarlar. savaşın ilk kimyasal saldırısı da ırak tarafından susangerd berzahına yapılır.

    birinci hürremşehr savaşı

    * bugün hürremşehr iran'da kunin şehr olarak yani kan şehri diye bilinir. bu ilk savaşta ırak güçleri planladıklarının 5 katı kadar bir gücü direnişin ve potansiyel karşı saldırı tehdidinin karşısına koymak zorunda kalırlar. 15-20 bin kadar ırak gücünün karşısında hürremşehri savunan 3000 iranlı vardır. şehri savunan iran birlikleri de iran donanma komandoları olan takavaran, ingiliz chieftain tankları kullanan iran 92. zırhlı tümen ve bazı pasdaran birimleri, 175 kadar havacı asker / havaniruz, 185 kadar jandarma ve şehrban ve üstüne sayısı bilinmeyen gönüllülerdir. pasdaran'da g3 ve m1 tüfekleri haricinde silah bulunmamaktadır. jandarma ise şahın babasının 1930 da ülkeye getirdiği iran mavzeri olan brno* ile savaşmaktadır.

    * hürremşehr belirtmek gerekirse ırak'ın en büyük ikinci kenti basra'ya 25km uzaktadır. arabayla 20 dakika uzaktaki bir yere harekat yapılıyor. dağlar tepeler aşılmıyor.

    * savaştan önce 220bin civarında nüfusa sahip geneli de üst orta sınıf ve zengin addedilen hürremşehr savaş başlamadan evvel yoğun bir sınır çatışmaları zincirine sahne olduğundan nüfusun büyük bir kısmı ırak tankları ufukta göründüğünde zaten şehirden kaçmış bulunuyordu. iranlılar saddam anlaşma metnini yırtıp savaş davullarını çalmaya başladığında byük gruplar halinde şehrin etrafına hendek kazmaya girişmiş, şehrin çevresine iki dairesel siper hattı oluşturmuşlardır. ilk hat düzenli birlikler tarafından tutulmakta, ikinci ve iç hat toplarla, antitank silahlarıyla desteklenirken daha fanatik pasdaran ve takvaran savaşçılarıyla donanmıştır. 92. zırhlı tümenin chieftain tank bölüğü de 12 tankla bu iç hattın menzilindedir. pasdaran karargahını mescid-cami mevkiine yani ulucamiye kurmuş, şehrin savunması da pasdaran komutanı 26 yaşında tümgeneral muhammed cihanara'ya kalmıştır. şehri savunan personelin de 15 günden ziyade askeri eğitimi yoktur.

    * savaşın açılışında ırak son beş yıldır üzerinde çalıştığı hedefleri bir hava saldırısıyla bombalar. ardından sınırın ırak tarafında, tannuma'dan 25 top bataryasının batarya (150 kadar top) şehri bir açılış salvosuyla döver. akşam saatlerine kadar hava saldırıları ve top atışları sürer. şehir alevler ve duman arasında yutulur. su ve elektrik kesilir ve sınırdan ırak tarafına batıya kaçmak isteyen sayıları da 4 bine varan iranlılar ırak ordusu mensuplarınca makineli ateşiyle biçilir. sayılar iran hükümeti tarafından verildiği için reel rakamlar ile propaganda rakamları arasında bir yerde bulunmaktadır. ancak mevlevi mahallesi talekani mahallesi ve demiryolu istasyonu noktalarında olan bu katliamlar neticesinde bugün bölgede anıtlar dikilmiştir.

    * topçu ateşinin yavaşlamasıyla 500 ırak tankı hürremşehr-ahvaz yolundan saldırıya geçer. iran karakol ve direnç noktaları süratle işgalciler tarafından düşürülür ancak savunmacılar özellikle de takvaran deniz piyadeleri çok kısıtlı sayılacak imkanlarla, 106mm geri tepmesiz toplarla durdurmayı başarırlar. ıraklılar da şehre direkt bir zırhlı kama sokmaktan vazgeçerek zırhlı gücünü bir hilal gibi şehri kuşatmada kullanırlar. iranlıların bu aşamada ağır silahları yoktur ancak stalinvari bir fanatizmle savaşmaya başladıklarından ırak saldırısını gözle görülür bir biçimde yavaşlatırlar. herşeye rağmen 23 eylülde gün doğarken 60 ırak komandosu şehre girmeyi başarırlar. bunu gören pasdaran fanatizmle kendini komandoların üzerine atar 8 ölü vererek ıraklıları çekilmeye zorlar. o akşam ırak 3. tümenin bütün mekanize birlikleri ve tanklarının yarısı ile talekani mahallesi ve demiryolu istasyonuna genel taarruza kalkar. rejim muhafızları pasdaran da onları rpg7ler ve molotof kokteylleri ile karşılayınca şehir meydanında kan gövdeyi götürür. ıraklılar çok yavaşlar ama ilerlemeleri durmaz. şehir merkezinde birden beliren 12 chieftain tankı ise ırak ilerleyişini bıçak gibi keser.

    * savaşın ikinci fazında şehrin batı girişleri tamamen ırak ordusunun elinde merkezi ve kuzeydoğusu ise iranlı savunmacılarda kalmıştır. ırak şehrin güneyine doğru savaşmadan ilerleyip abadan ile bağlantısını da bu noktada keser. ve 11 ekim'e kadar 18 gün boyunca şehre ikinci bir ağır saldırıya girişmezler. askeri olarak bu rezaletin bir yerde daniskasıdır. zırhlı yarma operasyonunda sürat ve sürpriz hitler 1939da polonyayı işgal ettiğinden beri en geçerli silahtır. iran ırak arasında ise, 18 güne varan molalar görülebilmektedir. nitekim iran'da ilk şoku üzerinden bu sayede atabilir. ayın 11'inde ırak devasa bir topçu barajı ile hürremşehr'in iran elinde bulunan noktalarını cehenneme çevirir. şehirde zırhlı saldırı gibi yarı intihar sayılan taktikler yerine piyade - tank - hava saldırısı teşekkülünde kombine daha modern saldırılarla son kalan chieftain tankları ve pasdaran'ı çiğneyerek geçerler. 16 ekimde topçu saldırısına sovyetlerden yeni gelmiş bm-21 çok namlulu katyuşa roketatarlar da eklenince iranlı muhafızlar sığınaklarından burunlarını çıkaramaz olur. ırak komandoları da oda oda ev ev sokak sokak savaşarak şehirde hakimiyeti ele geçirir. savaş sonrası ıraklı komutanların hatıratında pasdaran ve besiç birimlerinin ekmek bıçakları ve odunlarla ırak komandolarına saldırdıkları falan yazılıdır.

    * savaşın son fazında 21 ekim 1980'de ırak güçleri hürremşehr'de hükümet binalarını ele geçirirler. ağır silahlardan mahrum ve büyük oranda kuşatılmış hürremşehr'de bu koşullara rağmen fanatizmin dozu hiz azalmaz. iran'ın bugün milli çocuk kahramanı sayılan muhammed hüseyin fehmide'de bu günlerde ölür. hatırlatmak gerekirse, evden "şehit olmak için kaçan" 13 yaşındaki hüseyin üzerine bağladığı patlayıcıların pimini çekerek kendini yaklaşmakta olan ırak zırhlı kolunun en önündeki tankın altına atar. kendisi harici ölen olmaz ama patlama tankın sağ paletini komple söker. tank kolunu canını vererek durdurur çocuk. ıraklılar da bölgenin antitank mayınlarıyla donanmış olduğunu düşünüp başka yol bulmak için gerisin geriye dönerler. hüseyin fehmide fetih onur madalyasına hak kazanır, adına tahran'da adına bugün okul çocuklarının götürülüp tavaf ettirildiği bir anıt mezar yaptırılır. o kadar ki humeyni bile olayı duyunca şöyle bir demeç vermiştir :

    "ben lideriniz değilim, liderimiz 13 yaşında ufacık kalbiyle kendini düşmana atan bu çocuktur. kendisi (laf atanlara kıyasla) yüz kalem ve yüz dilden daha değerlidir"

    * savaşın bilançosu hürremşehr düştüğünde iran için 7000 ölü ve yaralı ve bütün chieftain tankları ile ırak için 7000 ölü yaralı ve 200 zırhlı araçtır. sınırdaki ilk şehirde bu ölçüde bir zayiat yaşanınca ırak stratejik ofansif kabiliyeti hemen sorgulanmaya başlanır. daha bu ilk şehirdir. hürremşehrde böyle bir zayiat ve oyalama oluyorsa tahran de ne olacaktır diye insanın aklına bir soru gelmiştir yani.

    abadan kuşatması

    * abadan iran ırak sınırında, basra körfezinin en dibinde dünyanın en geniş petrol rafinerilerinin olduğu bir noktadadır. çok stratejiktir ve bir majör harekatı her türlü hakeder. uğruna savaşılmak için her şeyi vardır abadan'ın. basra'ya da 40 km uzaktadır. hürremşehr ile arasında 10 km kadar vardır.

    * 3 kasımda hürremşehr'e olan baskı halen sürerken ırak aradan fıyarak daha güneye abadan'ı savaşmadan almak için bir zırhlı keşif kolunu yola çıkarır. ancak abadan çok yoğun tahkim edilmiştir. iran direnişi akıl almaz boyutlarda çıkınca ırak keşif kol komutanı destek ister. saddam'ın da gözü abadan'da olduğundan kendisine %75 güçle savaşan 4500 asker ve 200 tanklı 8. zırhlı tümeni verirler.

    * iran direnişçilerinin sayısı hakkında halen kesin bir rapor yoktur. zaten savaşın genelinde kim asker kim değil pek belli olmadığı için neredeyse bütün şehir halkı silaha sarılıp savaşmışlardır gibi bir imaj ortaya çıkıyor. çok yanlış da değil ancak iran islam rejiminin aslında dünyaya göstermek istediği imaj da bir taraftan budur. halk komple savaştı demeye getiriyorlar. kimse oturup da iran ırak savaşında iran'ın savaş düzeni konulu bir çalışma yapmamıştır iran'da. çok belirgin birimler özel bir şey yaptılarsa bundan özellikle bahsediliyor ama ırakta olduğu gibi şu kadar asker şu kadar tank şu kadar uçak yok. saddam versus iran halkı gibi bir anlayış gösterilmeye çalışılır. abdülhasan benisadr komutasında 15 bin kişilik karma bir direniş gücü ve 92. zırhlı tümenin burada olduğuna dair emareler var o kadar.

    * ırak hürremşehrde başarıyla uyguladığı ağır top barajı ve özel kuvvetler formülünü abadan'da da uygulamaya geçmiştir ama aradan haftalar geçtiği ve tüm saldırı teorileri masada tartışıldığı için iran artık böyle şeylere daha hazırlıklıdır. ırak'da pek olmayan nakliye helikopteri bolluğu iran'da devrik şah sağolsun vardır ve iran kuşatma boyunca çok başarılı bir medevac operasyonu tesis eder. yaralıları helikopterle taşıyıp yerine askerleri helikopterle şehre getirebilecek bir lüksleri vardır. ırakta ise bu yoktur.

    * abadan kuşatılmaya başladığında iran nesi var nesi yoksa bu şehre yığmıştır. dahası kuşatma tam kapatılamadığı için şehir en kötü zamanlarında bile barış günleri seviyesine yakın bir ikmal oranıyla tadil edilebilir kalmıştır. yiyecek mühimmat tıbbi malzeme akışı abadan'a hiç kesilmemiştir. akaryakıt gelmesine pek gerek yoktur çünkü iranın akaryakıtı abadan'dan gelmektedir. en stratejik ikmal malzemelerinden birinin iran zaten orada üzerinde oturmaktadır. saddam ise bunu biraz uzaktan bir çölü dımdızlak geçerek yapabilmektedir. ırak morali abadan'da oldukça ciddi bir yara alır.

    * kasım ayından 1981 haziranına kadar kuşatma birinci dünya savaşını andırır. iki tarafta da sınırlı bir operasyonel hareketlilik dışında pek bir şey çıkmaz. karşılıklı olarak mevzilerini güçlendirip üstün konuma geçmeye çalışırlar ki savaş koşullarında ikmal ve lojistik üzerinden yığınakla harekata geçmek büyük kumar sayılır. zira ileri hatta yoğunlaşmış bu asker ve malzeme yığınakları sizi rezil de edebilir vezir de. saddam'da bunun bilincinde olduğundan moral ırak ordusunda iyice inmeden genel bir taarruz emreder. iran direniş gücü bu sırada abadan'da 15000 kişiye ulaşmıştır. düzenli ordu, pasdaran, saddam tarafına geçmesi beklenen ama iran hatrına arap kardeşlerine ateş eden huzistan arap savaşçıları hep abadan'dadır artık. ırak ise 60bin asker ve 750 tankla ortadoğunun barbarossa'sına girişir. ancak iran chieftain tankları sayesinde feci bir kuşatma savaşı kazanır. ırak abadan direnişini kıramaz ama aldığı yerlerde de kalmayı başarır.

    mürverid operasyonu

    * bu sıralarda ırak bakar ki iran hava kuvvetleri beklenilenin çok üzerinde bir donanıma ve eğitime sahip, hava üstünlüğünü kırmak ve en azından erken uyarı insiyatifini alabilmek için basra körfezinin ortasındaki el-bekr ve hur-el-amaya offshore petrol istasyonlarını erken uyarı radarlarıyla donatır. 450km aktif array çalışan bu sovyet radarları da güney irandan sürpriz bir scramble atağı keseceği için iran bunlara özellikle dikkat kesilmiştir. 28 kasım 1980'de saldırıya geçerler.

    * iranlı teknisyenler elde kalan tüm uçakları tek bir noktaya toplayıp uçuşa hazır olabilecekleri operasyona sürmüşlerdir. tekrar tekrar söylemek gerekirse 3. nesil avcı bombardıman uçaklarının yedek parça olmadan düz hangar bakım ve tamiratıyla uçması akıl alır bir şey değildir. iran ki düşünün bunlarla bu aşamada ölüm kalım savaşı falan vermektedir. elde toplanan ekipman f-4 phantom, f-5 tiger, ah-1 kobra, bell-214 huey ve ch-47 chinook helikopterlerinden müteşekkil küçük bir hava armadasıdır. harekatın başında f-4 ve f-5 uçakları basra askeri havaalanına bir baskın vererek yerde bir mig-21 uçağını yokederler.

    * aynı anda iran donanması kaman sınıfı hücumbotlarıyla iran deniz piyadeleri takvaran ile özel kuvvetler istihkamcılarını petrol istasyonlarına çıkartır. tepelerinde de ah1 helikopterleri yakın hava desteği / cas görevine çıkınca kısa bir çatışmadan sonra istasyonlar ele geçirilir. iran bu iki stratejik noktaya yüzlerce kg tnt döşer ve uzaktan kumandayla patlatır. hücumbotlar da tesisler tamir edilemesin diye denize 20 kadar manyetik mayın bırakır.

    * ırak bu esnada harekatın büyüklüğünü kavrayıp rus osa hızlı atak botları ve çin p6 torpidobotlarıyla saldırıya geçer. batılı ekipmana sahip iran için bir atış testi daha olur. agm-84 harpoon füzeleriyle donanmış kaman sınıfı hücumbotlar iki osa sınıfı hızlı atak botunu gelişine batırır. hücumbotlardan paykan bu sırada rus yapımı ss-n-2 styx füzesi isabeti alarak ölümcül yaralanır. hücumbot kaptanı havada orta irtifada bulunan f4 uçaklarından yardım ister.

    * f-4'lerin her birinde 6şar adet agm65 maverick füzesi takılıdır. bunlarla serbest dalışa geçerler. tam yedi ırak torpidobotunu bir geçişte batırırlar.

    * ırak hava üstünlüğünü kırmak için yedi adet mig-23m flogger havalandırır. havadan yere füzelerini atmış olan ırak f-4 phantom uçakları ile çok çetin bir it dalaşına girilir. üç mig-23m düşürülür. bir adet f-4 de basra körfezine düşer. o sırada yüksek irtifada seyreden iran f-14 uçakları da yarı aktif aim-7 sparrow füzeleriyle savaşa dahil olunca ırak uçakları berhava olur. bu savaştan kurtulan tek mig23 pilotunu dediklerine göre saddam daha sonra evlat falan edinmiştir.

    * operasyon sonucu erken uyarı kabiliyetini yitiren ırak hava sahası ve güney ıraktaki her tür yer edefi iran hava kuvvetlerinin suistimaline açılır.

    savaşın dengelenmesi 1981

    sonraki 8 ay boyunca iki taraf ta savunmada kalmayı tercih ederler. bu iran'ın 1979-80de vurduğu astığı kestiği sürdüğü eğitimli askeri gücün yerine konabilmesi için büyük bir ihtiyaçtır. ırak'ın da yapabilecek başka bir şeyi kalmamıştır. tanklar açık alanda gürül gürül zafere yürüyememektedir. zira kıçıkırık tek bir rpg-7 roketi saddam'a bir tank ve beş mürettebata patlar olmuştur. ıraklılar bu sürede lan biz nerede yanlış yapıyoruz diye şapkayı önlerine koyup düşünmeye başlamışlardır. kendileri için iyi de olmuştur. nitekim düşünürken iki taraf birbirine sınırın diğer tarafından top atışını hiç kesmemiştir.

    ırak bunun da üzerine sovyetlerden ucuza 9 taksitle aldığı scud-a ve scud-bn platformlarını iran'a yollamaya başlamıştır. ruslar için kısa menzil balistik füzelerin gerçek savaş ortamında test edilebilmesi çok önemli bir şans olduğundan adamlar silahlarda indirim falan yapmıştır. ırak da meydanı boş bulunca savaşı iran halkına götürmeye karar verip her gece scud saldırılarını yoğunlaştırır. dezful ve ahvaz ilk hedeflerdir. savaş sürdükçe tahran'a kadar olan 400km lik bir hat sürekli vurulacaktır.

    dezful savaşı

    ırak'ın karada zafere en yaklaştığı anlardan biri 1981 ocak ayının ilk günlerinde gelir. nasr operasyonu veya daha bildik ismiyle dezful savaşı iran'ın kendini bile bile ölüme attığı feci bir şeydir. operasyonla yarı intihar arası bir planlaması vardır ve uygulaması tam intihar olmuştur.

    halen bilmiyorsanız izah edelim, ayetullah humeyni iran'a dönüp şah rejimini yıktığında her tür idari kuvveti kendi elinde henüz toplamamıştı. son söz kendisine evet aitti ancak devlet işlerinin başında en azından görünürde de jure iran devlet başkanı olan abdülhasan benisadr vardı. benisadr asker değildi. devlet adamıydı. buna rağmen abadan kuşatması birinci yılına eriştiğinde ayetullah humeyni'nin yanına çıkıp kendisine ordunun genel komutasının verilmesini isteyecek, ırak'ı da cesur bir planla huzistandan atacağını söylecektir. bu normal seküler devlet geleneğinden gelen bir ülkede vukua gelse "ne o lan rüyanda komutanlık mı gördün sktir gir çay koy" şeklinde cevaplanabilecek bir istek olsa da, sözkonusu devlet ırak işgali altında daha yeni devrimden çıkmış başında da humeyni gibi bir manyağın olduğu bir iran olunca böyle şeyler olabiliyor. humeyni ordu kumandasını fıkıhından şüphe etmediği onikiler şiasının yılmaz savunucusu abdülhasan benisadr'a 1980 aralık ayı ortalarında verir.

    ancak işin aslı bundan daha da derindir. felaketler daha da büyüktür.

    öncelikle nasr operasyonunun planı bir müşterek saldırı planıdır. zırhlı birlikler piyade ve hava üstünlüğü birbiriyle koordineli olarak hareket edecek, zırhlı kama karkeh nehrini geçerek huzistan'ın kuzeydoğusuna yürüyecek, susangerd ve ahvaz'ı aşıp karun nehrinin batı yakasına dönecektir. aynı sıralarda abadan garnizonu tahkimatlarından çıkarak saldırıya geçecek. kendilerine kuzeyden gelmekte olan zırhlı birliklerle kontak sağlayarak batıya yönelerek ırak birliklerini gafil avlayacaktır. plan büyük oranda sürpriz etkisine dayanmaktadır. kağıt üzerinde de hesaplandığında ortaya çıkan iran zırhlı gücü karşılaşılması muhtemel ırak zırhlı konstantrasyonundan daha fazla ve etkili görünmektedir. plan kağıt üzerinde uygulanabilirdir.

    kağıttan kafayı kaldırdığınızda ise pek öyle değildir. müşterek saldırı öyle dile kolay bir şeydir. denizden çıkarma yapmaktan sonra kitaptaki en zor ikinci operasyon türüdür. savaşta kendilerine özgü süratleri işleri zorlukları olan piyade tankçı topçu istihkam levazım gibi sınıfların aşırı koordinasyonuna ve düzgün iletişimine dayanmaktadır. iran ise şah devrilip bu koordinasyonu sağlayabilecek subayları asıp sürdüğünden beri bu yetenekten mahrumdur. dahası henüz şah varken bir askeri tatbikatta müşterek muharebe denememiş iran bunu gerçek savaş ortamında ülke elden giderken kan gövdeyi götürürken nasıl başarıyla uygulayacaktır? şah varken halihazırda var olan harbiyeli subayların artık olmadığının da tekrar altını çiziyorum.

    daha da beteri, devrimden sonra düzenli ordunun çoğu dağıtılmış ya da terhis edilmiş durumdaydı. onları geri çağırmak da iran islam rejimi için büyük bir dertti. operasyon öncesi bunu yapacak zaman da pek yoktu. dolayısıyla zırhlı birliklerin ardından gelecek piyade büyük oranda pasdaran'dan oluşacaktı. pasdaran da çoğunlukla iyi müslüman ama kötü asker anlamına geliyordu. onlar olmasa tankların yanında 55. hava indirme tugayı gibi elit birlikleri yürütmek zorunda kalacaklardı ki onların kaybını kimse göze alamıyordu. en nihayetinde herşey mükemmel gitse de iran'ın helikopter topçu ve mühimmat sıkıntısı öyle bir seviyedeydi ki genel bir taarruzu sürdüremezlerdi.

    tahkim edilmiş bir düşmana karşı müşterek harekat yapılacak iyi koordinasyonlu bir saldırıda yarma harekatı için kara kaplı kitap 3 e 1 üstünlük olması gerektiğini yazar. iran'da 2ye 1 bile yoktu. hepi topu 300 adet tank bir araya getirebiliyorlardı. henüz drone falan icat olmadığı için düzgün keşif yaptıramıyorlardı zira yedek parçasızlıktan uçmakta ciddi zorluk çeken hava kuvvetlerini saldırı ve önleme görevleri için bekletiyorlardı. bir de keşif verirlerse ırak migleri daha geniş hareket serbestisi kazanacaktı.

    en nihayetinde planlamanın en kötü tarafı olarak da harekat alanı mümkün olan en elverişsiz yer seçilmişti. susangerd berzahı çamurluydu ve mevsim koşullarında sık sık sellerle beraber aşılmaz bataklıklar meydana getiriyordu. bildiğiniz gibi zırhlı harekatın en büyük kabuslarından biri de çamurdur. 1941 barbarossa harekatında general kış yetişmeden general çamur almanları epey hırpalamıştır.

    benisadr bunları okuyamayan göremeyen bir adam olduğu için operasyona startı bu haldeyken vermiştir.

    sonra ne olmuştur? ne olmamıştır ki.

    iran karkeh nehrini geçtiğinde çamurlu araziyle karşılaşınca tankları şose yoldan götürmek zorunda kalmıştır. 300 tankın tek bir kolon halinde ip gibi dizilip abadan istikametinde seyretmesi de tek bir ıraklı keşif pilotu tarafından operasyonun 5. dakikasında bildirilir. sürprize dayanacak operasyonun sürprizi falan kalmaz. ırak durumu çok güzel okuyup hemen planlama safhasına geçer. eldeki bütün 120+ mm silahlara sahip tankları hemen müstahkem mevziye yatırırlar. yani tankın etrafına sadece kulesi görünecek şekilde kum toprak yığarlar. böylece minimal siluetlere sahip yüzlerce tank avcısı platformları olur. ortam delicesine çamurlu olduğu için iran zırhlı birlikleri manevra falan yapamadıkları için dümdüz bu vurulması imkansız tanklara doğru cephe saldırısına başlar. ırak bunun da üzerine bir tanka ateş edebilecek her helikopteri olay yerine çağırınca inanılmaz bir antitank tuzağına iran bütün tanklarını sokar. bir iran zırhlı tugayı kelimenin tam anlamıyla yok edilir. tank mürettebatları olay yerinden kaçamaz bile. iran bunu görüp saldırıyı kesmez. kırmızı yeşil şahada bantlarını kafalarına bağlayıp kamikaze gibi ikinci tugayı tuzağa sevkederler. ancak bu sefer ah-1j kobra helikopterleriyle destek de verirler. destek büyük köstek olur zira ırak o noktayı deli gibi tahkim ettiği için 14.5mm kpv, 23mm zsu 23mm shilka gibi çok etkili alçak irtifa hava savunma platformları da getirmişlerdir.

    ırak ardından su-25 frogfoot hava yer cas uçaklarını göndererek karkeh nehrindeki pontoon köprüleri de atar. iran zırhlı birliklerinin dönüş yolunu keser. bu sırada iran piyadesi daha nehri geçmemiştir. su-25 pilotları orta irtifadaki mig-23lere haber verince ırak hava kuvvetleri köprü başında toplanmış iran piyadesine çok kanlı bir strafe dalışı yapar.

    8 ocakta iran saldırısı tam bir kaos halini alır. üçüncü ve son iran tugayı da saldırıyı devam ettirmeye çalışınca tank desteği de olmadığından çok ağır zayiat vererek savaş meydanından kaçar.

    iran dezful'da böyle göz göre göre hacamat olur.

    savaşın bilançosu iran için, 200 tank 100 zpt ve ifv, onlarca çekili ve kundağı motorlu top, ve binlerce ölüdür. ırak içinse 100 tank, 50 zpt ve ifv, ve 44 ölü yaralıdır.

    h3 havaalanı saldırısı

    * iran ırak savaşında işte bu da oldu diyebileceğimiz dünya harp literatüründe haklı bir yeri olan çok az örnekten biri de budur. iran deyim yerindeyse şov yapmıştır.

    * 1980 - 1981 süresince savaşta hava üstünlüğü çok dominant bir şekilde iranındır. bu üstünlük de büyük oranda batılı ekipman ve batılı pilot eğitiminden gelmektedir. ırak bunu farkettiğinde durdurmak istemiş ancak olasılıklarının kısıtlı olduğunun farkına varınca uçaklarını mecburen iran'ın ulaşamayacağı bir yere koymak zorunda kalmıştır. o da ürdün sınırında h3 hava üssüdür. iran'ın en yakın olduğu noktada 575km uzaklıktadır.

    * iran casusları aracılığıyla ırak'ın mısırdan yüklü miktarda cephane ikmal ve ithal ettiği, fransa'dan mirage f-1 uçakları aldığı ve sovyetler birliğinden tu-22 bombardıman uçakları temin ettiğini haber alır. malzeme listesine bakınca yoğun bir hava ve yer operasyonuna girişecek gibi durmaktadır ırak. iran ise yedek parçasızlık yüzünden bir süre sonra uçaklarını uçuramayacak bir hale gelecektir. iran bu aşamada israil gibi düşünüp preemptive saldırma yolunu seçer.

    * saldırı planına bakan pilotların gözleri yuvalarından fırlar zira tam 1500 km uçup geri geleceklerdir. hat da hamedan yakınlarında şahruki havaalanından türkiye ırak sınırı boyunca kuzey rotası izlenecek, oradan suriye ırak sınırı üzerinden uçularak h3 hava üssündeki uçaklar vurulacak ve aynı istikametten geri dönülecektir. türk hava sahası biraz ihlal edileceği için yere 100 m irtifadan uçmak zorunda kalınacaktır. uçulacak yer de 1500 rakımlı bugün pkknın üslendiği cilo dağ sırasıdır.

    * sekiz f-4 phantom (iki f4d altı f4e), dört f-14 tomcat bir c-130, bir boeing 747 acm (ilkel awacs) ve iki boeing 707 tanker uçağı görev için ayrılır.

    * uçaklar hamedan havaalanından kalkarak tebriz'in batı hizasından türk ırak sınırının üstünde çok alçak irtifadan uçarlar. suriye ırak sınırında ise biraz irtifa kazanarak iki kere havada yakıt ikmali yaparak ürdün sınırına kadar farkedilmeden gelirler. nihayet h3 havaalanına vardıklarında da hemen saldırıya geçerek buraya parketmiş uçakların üzerine yamyamlar gibi üşüşürler. f-4d'ler ırak uçakları pistten kalkamasın diye hemen pistin iki tarafını bombalarla delik deşik eder. kimse böyle bir saldırı beklemediği için hava savunması falan da hak getire bir durumdadır. iran uçakları rahat rahat kıyıma başlar. yerde üç antonov an12 nakliye, bir tupolev tu-16 ağır bombardıman, dört mig-21 avcı, beş su-22, sekiz mig-23 ve iki mirage f-1 uçağı yok edilir. bunun üzerine dört helikopter de hangarların içinde kullanılmaz hale getirilir. iki ıraklı pilot ve ondört yer görevlisi ölür. bir mısırlı iki ürdünlü ve bir doğu alman irtibat subayı da saldırıda araya kaynayarak ölür. hiçbir iran uçağı düşürülmez.

    * körfez savaşı sonrası müttefikler tarafından sorguya çekilen ıraklı pilotlar h3 saldırısından bahsederken "türk sınırında doğudan batıya uçan uçakları" radarda gördüklerinden ancak bunların türk uçağı zannedildiğinden söz etmişlerdir.

    * bu saldırıyla beraber ırak hava gücü operasyon kabiliyetini çok büyük oranda kaybetmiştir.

    iran'ın insan seli hücumlarınına başlaması

    bu da 1981 ortalarına denk gelmiştir. iran bu aşamada büyük mühimmat ve ağır silah yokluğu çekmeye başlar. ancak orduya gönüllü yazılanların sayısında yüzde binbeşyüz falan bir artış olunca çok geniş sayılarda insan gücüne sahip olurlar. bu durumda da harcayabilecekleri tek değer askerler haline gelir. onlar da harcamaya karar verirler. aynı çin'in kore savaşında veya sovyetlerin stalingrad'da yaptığı gibi.

    1981 haziran temmuz aylarında klasik bir iran taarruzu, kısa bir keşif hareketinden sonra cephenin en zayıf olduğu düşünülen yerine besiç ve pasdaran'ın masif sayılarda dalga dalga saldırmasıyla başlar. ilk bir iki dalga piyadenin çatırdatmayı başardığı noktaya daha deneyimli devrim muhafızları üçüncü dalga olarak saldırmakta, onların da ardından ağır silahlara sahip mekanize birlikler izlemektedir. bunlar daha sonra kuşatma görevini de ifa ederler.

    nitekim insan seli hücumları birinci dünya savaşının 50 bin piyadenin siperden hücuma kalktığı hücumlarla aynı isme sahip olsa da işin aslı iran'ın bunu 22 kişilik müfrezeler halinde uygulamasıdır. bir yerde decentralized hücum gerçekleşmektedir ama bu binlere varan sayılarda piyadeyle yapıldığı için hücumu yiyenler tarafından stadyumlar dolusu insanın üzerlerine boşanması gibi algılanır. o nedenle iran'ın uygulamaya koyduğu bu saldırı türü birinci dünya savaşından literatürde pek ayırdedilmez. ancak birinci dünya savaşı örneğine en benzer tarafı da saldırının %60 ölü yaralı oranıyla sürse de kesilmemesidir. insanlar ikisinde de dalga dalga ölüme gider. ikincisinde ise daha spesifik hedefler vardır.

    bu saldırıları bolca yemiş bir ıraklı general olan rehad hamdani iran saldırılarının askeri değeri en düşük birliklerce başlatıldığını görmüştür. bunlar genelde eline birtakım silahlar verilmiş sivillerdir. kendilerini koruyacak ekipmanları dışında en primitif askeri ekipmanlardan dahi yoksundurlar. ceket kumaş pantolon ve yalınayakla kafasına kelime i şahadet bandı bağlayıp hücuma gelen çok vardır. bunların ne lojistik ne organizasyon ne de sevk idare ile ilgisi vardır. eline silah verilip koş denilen düz adamlara piyade hücümu yaptırılmaktadır. ancak iran zayiatı bir nebze de olsa sınırlamak için piyade hücumlarını özellikle gece yapmaktadır. görülmedikleri müddetçe ateş etmemeleri tembihlenen bu silahlı siviller iki emirli en basit askeri operasyonu ifa ettikleri için genellikçe çok başarısız olmamışlardır. zira sıfır noktasına eriştiklerinde ağır silahlar kullanan ırak askerleriyle göğüs göğüse gelmektedirler. o aşamada da ağır silahlar işe yaramaz.

    şunun özellikle altını çizmek gerek ki insan seli hücumları çok insanlıkdışı da olsa, aşırı kanlı da olsa (on binlerce cana malolmuştur) daha modern askeri operasyon teknikleri sayılan sızma ve sürpriz ile birleştiğinde epey ırak bozgununun da baş sorumlusu olmuştur. ırak tankları hep statik pozisyonlarda antitank görevlerinde kullanıldığı için bir kere sızılan ve içine girilen bir ırak birliği mobiliteden yoksun kaldığı için komple zırhlı tümenleri çeviren mahalle esnafı kılıklı askerler görülmüştür ki milis asker karışımı bir güruhun zırhlı birlikler çevirmesinin (outmaneuver etmesinin) dünya askeri tarihinde herhalde başka eşi yoktur.

    sekizinci imam operasyonu

    * savaşta iran'ın ilk ciddi karşı saldırısı 22 eylül 1981'de gelir. abadan kuşatmasının kaldırılması için yapılan bu operasyon materyal anlamda bakıldığında sovyet ve nato ekipmanlarının bir yerde çarpışmasıdır. batılı ekipmana sahip iran'ın sovyet ekipmanına sahip ırağı ciddi anlamda silkelemesi batılı analistlerin gözünden kaçmayacak ondan sonraki 30 yılda hep anlatılagelecek, bir yerde mutlaka kendisine bir atıf yapılacaktır.

    * iran karşı saldırıyı bir şaşırtma harekatıyla açar. saldırının yapılacağı günün bir önceki gecesi 20-30bin kadar askeri gece karanlığında behmanşir nehrinin karşı kıyısına geçirmişlerdir. sabah da şafakla başka bir kuvvet basra istikametine doğru 30-40 bin kişilik göstermelik (ama çok ciddi görünen) bir yarma operasyonuna girişirler. iran devrim muhafızları ve düzenli ordu birlikleri f4e uçaklarının da yardımıyla saldırıya geçer. ırak açısından bakıldığında dimyata pirince (abadan) giderken evdeki bulgurdan (basra) olunmak üzeredir. üstüne ırak'ın en büyük ikinci şehrinin kaybedilmesi riski ortaya çıkınca kuşatma telaşındaki ıraklılar can havliyle geriye kuzeybatıya dönerek basra üzerindeki bu baskıyı bitirmek için koşarlar. ırak bu sırada neden olduğu tam bilinmeyen nedenlerle keşif görevlerini yapmamakta ya da yapamamaktadır. birbuçuk iki tümen gücünde bir ali sami yen stadyumu büyüklüğünde bir kalabalık bu ilgisizlik yüzünden düşmana farkettirmeden nehir geçmiş ve ıraklılarla tüfek menziline girmiştir.

    * iran ordusu asıl saldırısını ırak iki eli iki taraftan kandayken açar. iran hava kuvvetleri agm-65 maverick tv/ir sensörlü hava yer füzeleriyle donanmış f-4 uçakları, ah-1j cobra helikopterleri ile karun nehrinin doğu yakasına amansız bir hava saldırısına başlarlar. scramble eden ırak mig23 ve mirage f1 uçaklarını ise orta üst irtifada aim54 gibi uzun menzilli füzelere sahip f-14 tomcat jetleri beklemektedir. iran hava üstünlüğü (superiority) piramidinin en son halkası sayılan hava hükümranlığı (dominance) falan kurar. ırak hava gücünü göklerden silerek tam bir hava şemsiyesi yaratırlar. ve bütün bunlar tam bir sürpriz hızında olur. nehrin öte yanına gizlice geçmiş 30 bin askerin de cepheden sahneye çıkmasıyla abadan'ı kuşatan ırak ordusu kendilerini her koldan ateş altında buluverirler. manevra yapmak isterler ama artık rahat rahat harekat yapan iran ah-1 kobra helikopterleri tow füzeleriyle 36 tankı mürettebatlarıyla beraber yokederler. bütün bu kaos sürerken eylül'ün 27'sinde ırak pozisyonlarının tam kuzeyinden 92. zırhlı tümen kalan bütün tanklarıyla ortaya çıkınca ırak ordusu tam bir paniğe kapılır. böyle bir durumdayken ıraklı general saad şetih taktik geri çekilme emri verir ama ırak ordusu modern dediysek o kadar da disiplinli değildir. baskı altında çekilme çelik gibi sinir isteyen bir operasyondur, zira can derdindeki asker bir koşmaya başladı mı artık durduramazsınız. ırak ordusunun başına da bu gelir. çorap söküğü gibi cepheleri dağılır. tam bir bozgun yaşanır. saddam saad şetih'in ırağa dönmesine izin vermez. basra yolunda cumhuriyet muhafızları bir tankın önüne dayayarak yenik generalin üstüne kaleşnikofla tam 4 şarjör boşaltır tanınmaz hale getirirler.

    * iran'ın abadan zaferi ülkelerine büyük bir moral olmuştur. dahası iran'ın planlama ve uygulamadaki başarısı da ordu geleneğini bir yerde ele güne göstermiştir. az ve sınırlı malzemeyle, neredeyse sıfır yedek parçayla teorik olarak üstün bir düşmana baskın vererek bozguna uğratmışlardır. ırak savaşta 1500 üstü ölü 2500 esir vermiş. 90 tank 100 araç ve 4 uçağı kaybetmiş, 100 tank, 40 kadar zpt, 3 zma, ve 150 çeşitli ebatlarda askeri aracı iran'a kaptırmıştır. iran ise 3000 zayiat vererek, 150 tank, 9 kobra helikopteri, 2 ch-47 chinook helikopteri, ve 3 bell huey 214 nakliye helikopteri kaybetmiştir.

    tarık el kuds operasyonu

    * insan seli hücumunun çok yoğun kullanıldığı bir haftalık bir çatışma olan tarık el kuds'da iran üç ordu tugayı ve yedi devrim muhafızı tugayı ile geniş cepheden saldırıya geçer. ırak ordusu cephesinin dibinde keşif hareketini yapmaktan genelde imtina ettiği için iranlılar iş makineleri getirerek haritada geçilemez olarak işaretlenmiş kum yığınlarının üstüne 14 kilometrelik bir asfalt yol inşa etmiştir. burada da bütün bu gücü ırak hattının gerisine akıtırlar. aşırı kanlı bir çarpışma yaşanır. ırak ordusu aynı zamanda belirtmek gerekir ki moralman çok yıpranmış bir haldedir. dalga dalga piyade saldırısı bunu karşılayan piyadenin de moralini ekstra bozmaktadır. zira savunan ırak kurmayını ne kadar öldürsek yine de geliyorlar tribine sokmuştur. nihayetinde iran burada ırak'ın iki misli kadar asker de kaybetmiş olsa yıpratma oranına dayanacak kadar stratejik rezervinde insan gücü vardır. ırak'ın ise artık yoktur. 29 kasım - 7 aralık 1981'de iran huzistanda susangerd havarisini temizlemiş özellikle şehrin batısına yerleşmiştir. ırak ölü ve yaralı 2500 asker, 170 tank ve zırhlı araç, 13 uçak ve 4 helikopter kaybetmiş. 30 uçaksavar, 250 muhtelif araç, 19 parça top, ve 12 iş makinesi kaybetmiştir. iran ise 6000 asker 4 ah-1j kobra helikopteri ve onlarca zırhlı araç kaybederek zafer kazanmıştır.

    hürremşehr'in geri alınması

    * hürremşehr'in kaybı iran'ın moralinin en dibe indiği nokta kabul edilebilir. eninde sonunda iran kendi şehrini almak için bir saldırı düzenleyecekti. bunu da 24 nisan 1982'ye kadar planladılar. elverişli koşullar kendini gösterince de beyt-ül-mukaddes operasyonuna start verildi.

    * savunmadaki ırak birlikleri hor el azim ve hor el hemar tuzla göllerine batı cenahını vermiş ve hürremşehr tannuma basra arasına doksan derece bir açıyla yerleşip direnç noktasını ahvaz istikametine uzatmış elverişli bir savunma pozisyonunda bulunmaktaydı. 3 piyade tümeni, 4 zırhlı tümen, bir tank avcı tümeni, biri zırhlı 8 cumhuriyet muhafız tugayı ile teçhiz edilmişti. tümenlerde 30 komando bölüğü karşı saldırı için bekliyordu. bunların atış desteğini 30 topçu taburu sağlıyor, saif saad gibi bağımsız tank taburları da kafalarına göre hatta devriye atıyorlardı. yekün hesabında 70-80 bin kadar asker, 1450 tank, 1350 zpt, 530 top gücünde kuvvetli bir yığınakları vardı. savunma komutanı da ön hatta albay ahmet zeydan, iç hatta tümgeneral salah el kadi, en iç hatta ise 3. zırhlı tümen komutanı tuğgeneral cevat esat bulunuyordu.

    * iran iki kolordu gücünde besiç ve pasdaran, 1'i takavar 3 piyade tümeni, iki zırhlı tümen, 4 devrim muhafız tugayı, bir paraşüt ve üç istihkam alayıyla teçhiz edilmiştir. bu 65bin asker bölündüğünde 112 piyade, 23 zırhlı 9 mekanize, 4ü kundağı motorlu 29 topçu, 5 istihkam ve bir köprü taburuna tekabil etmektedir. 700 de tankları vardır.

    * iran bu gücü ikiye ayırarak ana saldırı sikletini güneye verir. iki koldan saldırıya geçer. saldırının asıl istikameti şahdegan berzahından batıya 92. zırhlı tümen ve 40bin kadar piyade desteğinde tannumah'ın 16 km doğusundan karun nehrini geçer. planladıkları ana hedef hürremşehr'e direkt baskı uygulamadan evvel tannumah'a girmektir. basra'ya böylece 4 km uzaklıkta konuşlanacak ırak'tan hürremşehr'e gidecek her türlü ikmali kesme planı yaparlar. keşif taburu nehir geçisinden sonra ırak statik bataryaları tarafından çok büyük hırpalanınca iranlılar hattın en güçlü yerine çattıklarını farkedip hemen güneye hürremşehr üstüne dönerler. aynı esnada ahvaz susangerd tarafından gelmekte olan iran gücünün kalan kısmı tank yoğunluğu ile güneye dönerek ahmet zeydan'ın huveyze kasabasında yoğunlaştırdığı savunmaya çatarlar. insan seli burada iran'a tekrar hizmet verir. ancak ıraklılar bu geniş alanın tutulamayacağını düşünerek başarılı bir taktik çekilme ile tannuma basra havzasında asıl tahkimatlarına çekilirler. iran'ın iki saldırı kolu birleşerek önlerinde hürremşehr'i böylece görür.

    * tek bir dar su yolu haricinde ırak birlikleriyle teması kalmayan hürremşehr'in ıraklı savunucuları 20 mayısa kadar şehri umutsuzca savunurlar. sonra da teslim olurlar. iran 15 ile 19 bin arası ıraklı esir alır. ırak'ın şehirde bıraktığı her şey, özellikle t 6x serisi tanklar (62 ve 64) iran'a kalır. ırak hürremşehr'i boşaltırken 16 bin ölü ve yaralı, 19 bin kadar esir, 418 tank, 200 araç, 40 uçak, 3 helikopter ve 30 top kaybetmiştir. 150 kadar tank, 300 araç, 18 top 95 bin mayın ve düzinelerce mühimmat deposunu çalışır halde iran'a kaptırmıştır.

    * iran'ın kaybı ise 30 bin asker ve 4 helikopterdir. tank sayısına ilişkin verileri yayınlamamışlardır.

    * savaşın sonunda albay ahmet zeydan savaş meydanından kaçarken kendi kurduğu mayın tarlasına girmiş, antitank mayınına basarak feci şekilde can vermiştir. yenilgi haberini saddam'a ileten üç general ise hemen enformasyon bakanlığı bahçesinde rütbeleri sökülerek üstleri soyularak don gömlek duvara dayanıp idam edilmişlerdir. kendileriyle beraber rapor gelen 12 kurmay subay da aynı akibete uğramıştır.

    * ırak bu aşamada 210 bin asker ile başladığı savaşta 150 bine inmiştir. 20 bin ölü yaralı ve 30 bin esir vermişlerdir. 4 zırhlı tümenin ikisi ve en az üç mekanize tümen artık tugay seviyesinin bile altında sayılarla savaşmaktadır. daha da feci bir durum olarak ekipmanın çoğu iran'ın eline geçmiş durumdadır.

    * ırak hava kuvvetleri kibarca söylemek gerekirse babayı yemiş durumdadır. 1981 aralığından 1982 mayısına kadar tam 55 uçak kaybetmişlerdir. savaşa başlarken de 100 uçakları olduğu düşünüldüğünde durum çok çok fecidir. mesela 1982 temmuzunda uçağıyla suriye'ye kaçan bir mig-21 pilotu (bir tane daha uçak düşün 56 oldu) sadece üç filonun operasyonel olarak kaldığını itiraf etmiştir. ona rağmen tank gücü olarak ırak hala 3 e 1 üstün durumdadır.

    * saddam o noktadan sonra huzistan'ın bu kadar demoralize olmuş ve yıpranmış bir askeri güçle elde tutulamayacağını farkeder ve iran toprağını terkeder. artık tam anlamıyla savunmadadır ve savaş öncesi sınırlarda daha güçlü (ve çok kızmış) bir iran'dan saldırı bekleyecektir.

    1982'deki ekonomik ve uluslararası durum

    * saddam savunmaya geçtiğinde dünya bir yerde nefesini tutmuştur. suriye'de hafız esad'ın baas partisi nusayri sekteryen sebeplerden ötürü zaten en başından beri iran'ı desteklemektedir. işler bu noktaya geldiğinde kerkük-banyas petrol boru hattını kapatırlar. ırak barış yıllarında ve savaşta o noktaya kadar buradan petrolü akdenize taşımakta ve satışı buradan yapmaktaydı. bu da gidince ayda 5 milyar dolar kadar içeri göçmüştür. zira petrolünü iran hava kuvvetlerinin burnunun dibinden geçerek basra körfezinden çıkıp satamayacağı ayan beyan ortadadır. satabileceği tek petrol ceyhan yumurtalık petrol boru hattı kalmıştır. bu hattın da günlük 79bin metreküp / 500bin varil petrol kapasitesi vardır. savaşın masraflarının yarısını bile ödeyecek bir metod değildir. ırak bu şekilde bir anda iflasa doğru koşmaya başlar. yardımına suudi arabistan ve körfez arap devletleri yetişir (daha sonra saldıracağı kuveyt dahil) yılda 60 milyar dolarlık bir yardım paketini bağdat'a gönderirler. ırak her ne kadar ortadoğunun sayko delisi olarak ünlenmiş de olsa, diğer körfez devletlerine ara ara tehditler de yağdırsa suudi kralların dubaideki prenslerin perspektifinden iran'daki monarşi karşıtı islami fundementalistlerle kıyaslandığında saddam aslında melek gibi kalmaktadır. kesenin ağzını hiç sorun etmeden açıverirler. ırak da savaşını borçla harçla sürdürmek zorunda kalır.

    * humeyni 1982 ortalarında suudi arabistandaki şiileri kavmiyetçi zorbalara isyana teşvik eden bir fetva yayınladığında ırak ayda bir milyar dolarlık ekstra para almaya bile başlar.

    * daha da ilginci saddam bu noktada amerikan ve avrupa yardımı da almaya başlar. hediye paketinde devasa krediler, politik yardım, istihbarat paylaşımı, amerikan uydularının iran üzerine odaklanıp saddam'a anlık veri sağlaması gibi neler neler. iran zafere yaklaştıkça amerikan yardımı artarak ve daha da masa üstünden sürecektir. 1982 yılında reagan yönetimi ırak'ı "teröre destek veren ülkeler" listesinden çıkarır. zira başkanın o yıllarda kendi deyişiyle "iran'ın bir savaş kazanması gibi bir yükün altına giremezler" ırağın kazanmasını değil, iran'ın kaybetmesini istemektedir batılı ülkeler. o yüzden kesenin ağzını açtıkça açarlar. ırak ordusu amerikan silahlarıyla donanmaya başlanır. fransa aynı günlerde ırak'a gazelle helikopterleri, mirage f-1 uçakları ve falkland savaşında kıyım yapmış exocet füzeleri satar. amerika ve batı almanya aslında bir tarım ilacı versiyonu olan çift kullanımlı kimyasalları da ucuza satarlar. el altından da kimyasal silah yapacak know how'u ülkeye sokarlar. ırak kendi toprağında kimyasal silah üretebilir hale gelir. kaderin de cilvesine bak ki bundan 20 yıl sonra aynı kimyasal silahlar yüzünden ırak amerikan işgaline uğrayacaktır. o meşhur bulunamayan kitle imha silahlarının aktif maddeleri amerikan menşeylidir. donald rumsfeld güle oynaya getirmiştir.

    * daha da deşersek sovyetler birliği de iran'a o sıralarda feci gıcık olmuştur. şah zamanında varlık göstermesine izin verilen sosyalist tandanslı tudeh partisi humeyni tarafından haliyle dinsiz olduğu iddiasıyla kapatılıp üyeleri öldürülüp sürüldüğü için sovyetler iran'la olan ilişkileri askıya almıştır. onlar da ırak'a silah satarlar. ırak zırhlı birlikleri daha modern t-72 modelleriyle teçhiz edilir. çin'de bu sırada madem herkes ırak'a silah satıyor ben niye satmıyorum diye aradan çıkarak rpg ve type-56 kaleşnikoflar satmıştır.

    * çin fransa amerika ve sovyetler birliği birleşmiş milletler güvenlik konseyinin 5 üyesinden 4'ünü oluşturduğu için ırak bu sırada harala gürele başka bir devleti işgal etmiş kimyasal silahlarla kıyım yapmış binlerce ölüme sebebiyet vermiş ve adet olunduğu üzere sınır anlaşmazlığını silahlı mücadeleye dökmeden önce uluslararası hukuk yollarını tüketmediği için saldırgan / agressor devlet olarak tanımlanması ve ambargolara veya bm müdahelesine maruz kalması gerekirken güvenlik konseyinde kimse kılını bile kıpırdatmamıştır. veto edilecek bir öneri bile yoktur. thatcher ingilteresi ise kafasını çevirir ve pek ilgilenmez. geri kalan bütün daimi üyeler ise ırak'a harıl harıl silah satmakta olduğundan ırağın yaptıkları gözardı edilir.

    * iran'ın ise silah alabilecek mali durumu yoktur. olsa da bütün kapılar kendilerine kapanmıştır. kuzey kore, çin ve suriye dışında bazı bağımsız silah tüccarları haricinde ülkeye çok az silah girişi yapılabilir.

    ateşkes görüşmeleri

    * haziran 1982'de işler boka sarınca saddam barış güvercini kesilip hemen ateşkes için zemin aradığını ve iran'ın işgal edilmiş bölgelerinden çekilmeye hazır olduğunu dünya basınına duyurur. dünya kamuoyunun gözleri humeyni'de döner. ancak saddam sayko ise diğeri de manyaktır. ırak'ta milliyetçi olmayan islami yeni bir yönetimin tesis edilip yüklü bir savaş tazminatı ödenmedikçe savaşın durmayacağını ve ırağın işgal edileceğini söyler. iran bu sırada sürgündeki bir islami ırak yönetimini de tahran'da beslemektedir.

    * aslında iran kabinesindeki daha az manyak isimler mir hüseyin musavi, ali ekber velayeti (adını unutmuştunuz dimi bu adamın) ve ali hamaney iran'ın kaybedilmiş bütün toprağının geri alındığını söyleyerek ateşkese destek vermişlerdir. genelkurmay başkanları ali şirazi ise askerlikle alakası olmayan şii ruhban takımının askeri meselelerde görüş bildirmesinin ve ırağın karadan işgalinin felaketini o sıralarda söyleyip durur.

    * ancak humeyni'nin kafasında böyle bir işgalin ıraktaki şii nüfus kürtler ve saddam karşıtlarını genel bir isyana sürükleyeceği ve islam devriminin arap yarımadasına zıplayacağı yönünde güçlü bir kanı vardır. savaş sonunda görünen odur ki humeyni kürtler konusunda haksız değildir ama ırak şiileri milliyetçi tandanstan kurtulup vatanı din için satmamışlardır. baas dini ne olursa olsun arap milliyetçiliğidir çünkü. iran ırak savaşının da reelde asıl kutbu din versus milliyetçiliktir.

    * o sıralarda bir ırak kabine toplantısında çok ilginç bir olay vukua gelir. ırak sağlık bakanı riyad ibrahim hüseyin konuşma sırası kendisine geldiğinde saddam hüseyinin geçici bir süre görevden uzaklaşma suretiyle iran'ı ateşkese ikna edebileceği konusunda görüş bildirir. saddam'ın direk yüzüne devlet erkanının ortasında söylemektedir bunu. ortam bir anda çok gerilir ama saddam buna pek tepki göstermez. yalnızca riyad ibrahim sözünü bitirdiğinde diğer bakanlara dönerek bu fikri bir başkasının da paylaşıp paylaşmadığını sorar. kimse bu soruya elini kaldırmaz. saddam bunun üzerine bakan riyad ibrahim ile yan odaya geçer, kapıyı yavaşça kapatır ve içeriden 14 el silah sesi duyulur. bilahare browning hp tabancasından dumanlar tüterken saddam kurul odasına hiçbir şey olmamış gibi geri döner ve kabine toplantısına kaldığı yerden devam eder.

    iran'ın ırak'ı işgali

    ırak bu aşamadan savaşın sonuna kadarki altı yılda çoğunlukla savunmada kalacaktır. iran ise dile kolay tam 70 (yazıyla yetmiş) taarruz operasyonuna kalkmıştır. şu noktaya gelinceye kadar olan saldırılar ve kıyım katliam sahneleri kötü idiyse buradan sonra felaket bir hal alacaktır. neden?

    * çünkü ırak dünyanın neredeyse her güçlü devletinden gelen para silah ve teknik desteği kullanmış ve saldırı doktrinini derinlemesine savunma / defence in depth ile değiştirmiştir. iran'ın nasıl savaştığını öğrenmiştir. insan seli saldırılarına karşı huzistan'da statik tek hat savunması yaparak babayı alırken burada bir savunma hattını aynı sovyetler gibi üç ring hat olarak dizayn etmeye başlar. en dış hat en zayıf ve burayı tutan birlikler iç hatlara çekilmeye hazır iken, ikinci ve üçüncü hatlar çok daha ağır silahlarla desteklenmektedir. ırak ayrıca direnç koridorları da inşa ederek desteksiz piyadenin ateşinden ürkerek kanalize olacağı tuzak yollar da inşa etmiştir. en beteri de tepede birkaç mi-24 hind helikopterinin bağımsız olarak uçtuğu avcı-katil filolar tertiplemiştir. daha geriden bakarsak ordusunu 200.000 askerden yeni asker tertipleri ve zorla askere alımlarla 500.000 e çıkarmış, hacamat olan tank birliklerini rusların cömert yardımlarıyla daha modern t-72lerle donatmış, iran güney sınırını sayısız siper ve beton koruganla tahkim etmiştir.

    * bu trendde iran insan seli şeklinde masif piyade saldırılarıyla harekatını açtığı zaman ilk hat piyade ikinci hattaki koruganlara kaçarken statik savunma silahları (tanklar, mg yuvaları, havan siperleri, mayın tarlaları) iran seline amansız bedeller ödetecektir. sovyetlerden yeni alınan bm-21 katyuşalar ile iran insan seli olduğu yere çivilenecek ırak hava kuvvetleri ve kara havacılığı ile de kaçarken iran tanklarına korkunç bir yıpratma uygulayacaktır. humeyni işte böyle bir ortama girmektedir.

    birinci basra savaşı / ramazan operasyonu

    * iran yüksek komuta heyeti silah dengesi iran lehine daha da çok bozulmadan kirmanşah istikametinden bağdat'a amansız bir saldırı yapılarak ele geçirilmesini istemektedir. o da nereden tutsan elinde kalan, ne teorik ne de pratik olarak uygulanabilir bir şey değildir. ulema ve generaller onun yerine kafa kafaya vererek bunun yerine ırak'ın belli bir kısım çok stratejik toprağını ele geçirerek ırak'ı içten yıkacak bir kao ortamını tetiklemeyi daha uygun bulurlar. en uygun yer de iran'a en yakın olan ırak'ın ikinci büyük şehri ve en büyük petrol havzası basra'dır.

    * iran planlaması 16. 22. 88. ve 92. zırhlı tümenler ile 21. ve 77. piyade tümenlerinin cepheden basra'nın kuzeyi ve doğusundan saldırıya geçmesi üzerine kuruludur. iran bölgenin beklenilenin çok üzerinde bir yoğunlukta mayınlandığını farkedince insan seli doktrinine kanlı bir imza atar. yaşları 14 ila 17 arasındaki çocuk askerleri mayın tarlaları üzerinden hücuma kaldırırlar. savaş öncesi aleviliğin en gaza getirici hikayelerini gözleri yaşlı, üstünü başını yırtarak kendine zarar vererek anlatan imamların etkisinde bu çocuklar savaşa moralman hazırlanır. kimi zaman yaşlı bir asker beyaz bir atın üzerinde kerbela'daki imam hüseyin'i canlandırarak ırak mevzilerine dörtnala koşar. bunu gören yobazlıktan ve fanatizmden kafayı yemiş iranlı askerler ve özellikle çocuklar can derdi gibi bir mevhumu rafa kaldırarak amansız bir insan seli oluştururlar. savaştan geri dönebilenler bir sonraki saldırıdan önce imam hüseyin'in kendilerine komuta ettiğini ağlayarak diğerlerine anlatır. bu adamlar ise toplasanız bir hafta eğitimden sonra asker olmuşlardır ama sıfır askeri etik, tecrübe ve disiplini napolyon'un yaşlı muhafızlarına denk bir korkusuzlukla harmanlayıp ölüme güle oynaya koşan garip bir birimdir besiçler.

    * insan seliyle kandan nehirler ve cesetlerden dağlar yapa yapa iran sekiz günde 16km kadar ırak toprağına girmeyi başarmıştır. daha sonra saldırı insiyatifini kaybederek savunmaya çekilirler. ırak helikopterleri de bunu görerek suistimale gelirler. doğu alman subayların rus kontrolünde gelip öğrettiği avcı-katil helikopter taktikleriyle ırak iran'a havadan inanılmaz kayıplar verdirir. zira doğu almanlar'da atak helikopter doktrininin kitabını bir yerde yazmışlardır. en sonunda yerde çivilenmiş iran piyadesine amansız bir gözyaşartıcı gaz saldırısı yapınca iran ileri hattı kaosa gark olur ve kaçmaya başlar. iran bu sırada kuzeyden iki yarma hareketini sürdürmektedir. ırak sovyet doktrini kullanarak geride zırhlı 3 tümeni taktik ihtiyat bırakmıştır. bunlarla yarmalara demir yumruk gibi karşı saldırılar tertipler ve hepsini durdurur. ırak'ın bu karşı saldırılarda 9. zırhlı tümenden kimse sağ kalmadığı için ırak savaş düzeninden tümenin ismi silinir. 9. tümen ismi bir daha bir başkasına verilmez. ama iran için durum daha da kötüdür. 10 bin ölü yaralı, 200 tank, 200 zırhlı araç kaybeder. ırak ise 450 tank 250 zpt, 14 uçak, 10 adedi modern t-72 olmak üzere 70 tank, 7500 de ölü yaralı vermiştir. totalde basra bölgesinde iki tarafta 80000 ölü, 200.000 yaralı, 45.000 esir çıkmıştır.

    * ikinci dünya savaşından beri bu denli bir savaş meydanı faturası da çıkmamıştır.

    * ramazan operasyonu iran için istenilen sonuçları getirmeyince 1982 sezonunu zafer olmadan kapatmak zorunda kalırlar. yalnızca sınır boyunca limitli saldırılar ve karşı saldırılar gerçekleşecektir.

    yıpratma savaşı devresi 1983-1984

    * siper dedik, makineli tüfek tahkimatları, dikenli tel, zehirli gaz, insan seli saldırıları, küçük kazanımlar için onbinlerce ölü yaralı. şu ana kadarki haliye iran ırak savaşı birinci dünya savaşı ile teknoloji ve taktik farklara rağmen epey denk gitmektedir. artık tamamen denk olmasını sağlayacak bir tek şey eksik kalmıştır o da yıpratma savaşı planlamasıdır. akan kan üzerinden bir hesap daha yoktur. aslında onu da yazmıştım birinci dünya savaşındaki versiyonu için (bkz: verdun). neyse iran 1983'te bu konuda adım atar. onlara göre insan gücü konusunda iran'ın ırağa göre tartışılmaz bir üstünlüğü vardır ve sürekli takviye ve ikmal alan daha küçük ırak'ı bitirmenin en mantıklı yolu da az olan kanı kuruyana kadar akıtmaktır. rafsancani ve humeyni bu planlamada falkenhayn'ı pek aratmazlar. savaş sanatı minimal kaynak (insan gücü de kaynaktır) harcayarak maksimum hasar verme ve isteklerimizi düşmana zorla kabul ettirme sanatıysa yıpratma savaşı bu sanatın dejenerasyonudur. kübizmidir. insan hayatının devlet çıkarları için hiçe sayılmasıdır.

    iran bu bir yıllık süreçte neler mi yapmıştır?

    şafak öncesi operasyonu

    * ya da fecr el nasır 6 şubat 1983'te açılır. basra'da binlerce ölü veren iran genel taarruz eksenlerini ırak sınırının kuzeyine kaydırmaya başlarlar. ana amaçları da iran sınırına doğal olarak yakın bulunan ve kuzey güneyi birbirine bağlayan ırak karayolu arterlerini keserek ülkeyi ikiye bölmektir. bunun için de elde kalan son büyük ihtiyat birliği sayılan 200 bin kadar pasdaran seçilir. bağdat'ın 200km kadar güneydoğusundan 40 kilometrelik bir cephe açarak el-amare yakınlarından ırak'a saldırırlar. aynı anda göstermelik bir operasyon hattın daha güneyinde kalan sumar'a bir zırhlı tümen ve onu maskeleyen 7 piyade tümeniyle yapılır. ırak bu noktada amerikan uydu istihbaratının da yardımıyla iran asker yığınaklarının nerede olduğunu çok efektif bir şekilde haber aldığı için o numarayı yemez. zira artık bütün dünyanın malumudur ki iran asıl yarma operasyonlarını insan seline dayanarak yapmaktadır. bu işin daha geleneksel uygulayıcısı olan zırhlı birlikler iran'da sayıca güçsüz kaldığı için ya göstermelik operasyonlarda ya da stratejik ihtiyatta kara günler için bekletilmektedir.

    * iran saldırıya geçtiğinde hafif donatılmış, yeterince desteklenmeyen, eğitimsiz iran askerleri iyi tahkim edilmiş ve kendilerini bekleyen ırak mevzilerine insan selini başlatınca korkunç bir ateşin içine girerler. bir orağın ekinleri biçtiği gibi biçilirler. iran çocuk askerleri onbinlerle ölür. ahvaz kenti sakinleri cepheden 160 km uzakta olmalarına ragmen şehirde artık ölüleri alacak morg kalmadığını bildirmişlerdir.

    * cephede bu savaşta yaralanıp esir düşen bir çocuk askerin hatıratı da var, çevirirsek şöyle :

    * “hürremşehr yakınlarındaki bir kampta bir aylık eğitimden geçip cepheye gönderildim. vardığımızda hepimiz bir alanda toplandık. binlerce kişiydik. toplananların bazıları benden daha gençti. bazıları da yaşlı adamlardı. komutan gelip basra’nın kuzeydoğusunda kurna yolunu koruyan bir ırak mevzisine saldıracağımızı ve yolu ele geçirmeye çalışacağımızı söyledi. ertesi sabah saat 4’te askeri kamyonlarla yola çıktık. bana bir tüfek ve iki el bombası verdiler. kamyonlar iran sınırında durdu ve hepimize araçlardan inmemizi söylediler. şafağın yaklaşmasıyla birlikte ırak mevzilerine doğru yürümeye başladık. çok korktum. bize bu mevzinin üç kilometre ötede olduğunu söylemişlerdi. yaklaştıkça etrafta patlayan top mermilerini duymaya başladık. bizim ıraklıları bombaladığımızı düşündüm. bir tepeliğe çıktığımızda düşman mevzisine doğru koşmaya başladık. artık korkmuyordum. koşarken avazımız çıktığı kadar allahü ekber diye bağırıyorduk. sonra karşımda ıraklıları gördüm. yanyana miğferlerden bir hat şeklinde uzuyorlardı. birden ateşe başladılar. etrafımdaki herkes düştü. ama onlar öldükçe ben bağırarak koşmayı sürdürdüm. siperlere ulaştığımda el bombalarımı fırlattım ve her nasılsa silahımı kaybettim. nasıl oldu hatırlamıyorum. sonra bacağımdan vuruldum ve orada siperlerin ağzında yerde bekledim. diğer iranlılar yanımdan koşarak geçip saldırıya devam ettiler. kalkıp onlarla koşmak istedim ama yapamadım. hepsi kurşunlarla biçildiler. bacağım artık acıdan yanıyordu. saldırı öğleye doğru kesildi. gücüm tükenmiş ve bayılmışım. ıraklılar cesetleri kontrol etmeye çıkmışlar. cesetleri tekmeliyorlardı. beni de tekmelediler. acıyla bağırınca bir kamyonun arkasına atıldım. savaş benim için bitmişti.”

    * iran cephenin diğer noktalarındaki harekatlarla beraber 260 kilometre karelik bir alanı zaptetmiş ancak bir haftalık itiş kakış sonucu minimal kazanımlarla aldığı toprakları terketmek zorunda kalmıştır. iran özellikle mayın tarlalarını insan seliyle temizleme gibi insanlık dışı hareketler içine girdiğinden inanılmaz kayıplar vermiştir. ırak içinse bu zafer büyük bir moral olmuştur.

    şafak operasyonları

    velfecir 1

    * 10 nisan 1983’de o yılın en kanlı üç insan seli saldırısından biri olmuştur. iran yine basra bağdat yolunu ele geçirmek için insan yığınağı yapmış, ırak hava kuvvetlerinden yırtarız diye de yağmurlu bir günü seçmişlerdir. ancak bulutlar yağış getirmeyip yükseldiğinde ırak hava kuvvetleri 150 sorti yapmış ve irana ırak kayıplarının üç katı kadar zayiata vermişlerdir. ırak daha sonar bu saldırının öcünü almak için dezful ahvaz ve hürremşehr’i bombalar. iran batılı kaynaklara göre 50000 askerden 7 bini ölü vermiştir. ırak kayıpları ise hafiftir.

    velfecir 2

    * 22 temmuz 1983’te iran bu sefer kuzeyden, kürtlerin yoğunlukta yaşadığı piranşehr’den giriş yapar. kürtlerin genellikle iran safında çarpışması neticesinde çok da başarılı olurlar. 390 kilometre karelik bir ırak toprağı iran elinde kalır. ırak karşı saldırısında hava indirme birlikleri kullanmış ve ilk kez yoğun bir zehirli gaz saldırısına başlamıştır. haci umran kesiminde dağda mevzilenmiş iranlıların üzerine hardal gazı saldırısı yapılır ve bu gaz kendi ağırlığıyla dağdan inmeye başladığında kendi askerleri üzerine çöker. ırak henüz kimyasal silah kullanım prosedürünü çözemediğinden dağılmayan gaz kendi askerlerinin üzerini de örttüğünde ırak askerleri mevzilerinden büyük kaos ve panikle kaçarlar. ırak 4000 ölü yaralı, 164 esir, 5 uçak 9 helikopter, 40 tank ve zpt, 45 muhtelif araç kaybetmiştir. ekipmanın çoğu da ele geçirilmiştir. iran bilançosu ise çok daha hafiftir. 284 ölü, 134 esir, 487 yaralı vardır.

    velfecir 3

    * bu da iran’ın en kötü yenilgilerinden biridir. 30 temmuz 1983’te 180 bin askerle hücüm eden iranlılar keşif operasyonlarının yetersizliği (veya uydu bağlantılı ırak keşfinin çok başarılı olması yüzünden) ırak hedeflerinin en güçlü noktasına desteksiz ama çok kalabalık bir saldırı yapınca katliam yaşanmıştır. ırak mehran dehloran ve elam’da tutunmaya çalışan iranlıları oradan atmaya çalışıp kayıp vermeye başlayınca doktrin değişikliğine gitmek ister ve zehirli gaz saldırısına başlarlar. sarin ve tabun sinir gazları yüksek konstantrasyonda mevzilenmiş iranlılara karşı kullanılınca yine çok büyük kıyım yaşanır ve mehran kendinin kontrolü ırak’a geçer. ırak bu noktadan itibaren zehirli gazın önemini kavramıştır ve saddam da artık elini hiç korkak alıştırmayacaktır. operasyonun iki tarafa maliyeti 17 bin ölü ve en az üç katı yaralıdır.

    velfecir 4

    * 19 ekimde start verilen bu bir haftalık iran harekatında iran tekrar kürt bölgelerini zorlamaya çalışır. bu sefer delicesine silahlandırılmı peşmergeler de iran safında boy gösterirler. kürdistan demokratik partisi kdp’ye bağlı güçler iran devrim muhafızları ve düzenli ordu birlikleriyle bağlantı kurarak süleymaniye üzerine baskı uygulamaya başlarlar.

    * bu bölge de saddam’ın para bastığı yerin yani kerkük’ün 140 kilometre kadar doğusunda olduğu ve süleymaniye kerkük arasında savunmaya elverişli konumun azlığı yüzünden (kürt birliklerinin öncü birimleri süleymaniye’ye harekat açılırken 45km mesafededirler) ırak kimyasal silahlara tekrar başvurur. bu sefer mi-8 nakliye helikopterlerine atak pilonları ve kanatlar eklemişlerdir. bu pilonlardan da kimyasal silah atacak şekilde hava araçlarını tekrar dizayn ederler. helikopterler saldırıya başladığında ine kalka 120 sorti yaparlar. kimyasal roketlerini atan helikopterler inip tekrar refite girer ve tekrar saldırı için kalkar. bu da süleymaniye’ye 15km kala iran ilerleyişini durdurur. zehirli gaz saldırısını izleyen kara çarpışması ile beraber 5000 iranlı ve 2000 ıraklı ölür. ancak iran 110km karelik bir toprak parçası üzerinde de kontrol kurar. 1800 kadar da ıraklı esir alır.

    * ırak bunun üzerine aynı almanya’nın 1944’te yaptığı gibi düşman şehirlerine intikam saldırılarına başlar. intikamı da yine almanya gibi balistik füzelerle almaktadır. dezful, mescid süleyman ve behbehan scud-b füzeleriyle vurulur. ırak uçakları ayrıca daha doğuda hint okyanusuna bakan bender humeyni limanını havadan mayınlarlar.
    yukarıdan bakıldığında basra önünden hiç gitmeyen iran askeri baskısı hiç susmayan top atışları, aynı anda kürtlerle link kuran kuzey eksenli saldırılar ırak moralini ve ihtiyat hesaplarını tekrar bozmaya başlamıştır.

    velfecir 5

    * en büyük şafak operasyonu da budur. 1984 yılı başlarında olmuştur. 500 bin iranlının basra savunmasının kilidi olan ırak dördüncü ve üçüncü orduları arasındaki bağlantıya saldırması ile başlamıştır. iran safi insan seli olarak gelmiş, ırak ise sayıca iran’ın beşte biri olmasına rağmen çok ağır silahlı olduğu için iran gelgit dalgasına güçlükle tutabilmişlerdir. savaşın bilançosu 25 bin ırak ölü ve yaralısı ile basra etrafında cansız yatan 50bin iran cesedidir.

    velfecir 6

    * sonucu konusunda geleneksel yorum yapmanın en zor olduğu harekat da budur. iki gün süren hızlı bir operasyondur. hedefi de diğer şafak operasyonları gibi basra bağdat karayolunun zaptedilmesidir.

    * 1983 boyunca inanılmaz sayılarda ölü ve yaralı veren iran’ın velfecir operasyon zinciri iran’da da büyük hayal kırıklığı ve hükümet kanadında kızgınlıkla karşılanmıştır. daha bundan bir yıl öncesinde ırak büyük bir bozgun halinde iran’ı terketmiş, saddam neredeyse dizleri üstüne çöküp barış dilenmiştir. ama büyük kibir ve mağrurlukla ırak yönetiminin değişmesini buyuran humeyni yüzünden tam bir yıl boyunca büyük bir kazanım veya savaşın seyrini önemli bir şekilde etkileyecek olay olmadan iran dümdüz yıpratma savaşı sürdürmüştür. kendisi de bu süreçte çok yıpranmıştır. ee niye yıpranmıştır peki? her mahalleden 4-5 şehit ne için ölmüştür? iranlılar bunu sormaya başlarlar.

    * iran ordusunda da genel kanı çok dillendirilmese de 1983 sonunda bu şekildedir. iran kurtulmuştur, evler aileler artık güvendedir. hürremşehr ve abadan’da islam devrimi bayrağı sallanmaktadır. ee o zaman ırak’ta ne işleri vardır artık? 1982 yılındaki zaferler kısıtlı kaynakların akıllı kullanımı ordu elementlerinin çok başarılı uyumu ve koordinasyonuyla başarılmıştır.

    * oysa 1983’te düzenli ordunun yerini insan seline bağıra bağıra şahadetle giden pasdaran ve besiç almaya başlamıştır. iran devriminin pasdaran’ı orduya ataşlama hastalığı bir yerde ordunun geleneksel olarak seküler bir geçmişinin olması ve islam devrimine potansiyel bir tehdit olabileceği kanısıdır. aynı türkiye gibi. ancak savaşla ilgisi olmayan fanatiklerin de orduyla beraber hareket etmesi bilançoda korkunç kayıplar anlamına gelmektedir.

    * sınırın diğer tarafında ise ırak artık kendi toprağını savunduğundan moral olarak ekstra bir propaganda çalışmasına ihtiyaç duymaz. güçlü tahkimat modern ekipman zehirli gaz, kısıtlı savunma taktikleri ile de 1983 yılında iran’ın zafer kazanamayacağını da ilan etmiş olurlar.

    * velfecir 6 operasyonu yukarıda okuduğunuz şafak öncesi operasyonunun hemen bitişiyle başlar. özetlemek gerekirse çok güçlü tahkim edilmiş ırak savunmasına yine bir insan seli saldırarak biçilmiştir. ancak çok kalabalık geldikleri için basra bağdat karayoluna 10 kilometre kadar yaklaşmaya muvaffak olurlar. bu noktaya eriştiklerinde ise kayıplar tahammül edebilecekleri bir noktada artık değildir. saldırıyı sonuç almadan bitirirler. ancak ekstradan 10 km’lik bir berzah da ellerinde kalmıştır. basra artık iran dürbünlerinde ayan beyan görülmeye başlamıştır. ancak bu görüntü 50 bin ölü yaralıya değmiş midir? humeyni mezarından kalkarsa gidip sorarsınız.

    iran'ın taktik değiştirmesi

    * bu da kronolojik olarak velfecir 4 ile 5 operasyonları arasında denk gelmektedir. o ana kadar iran sayı üstünlüğünü açık açık gösterirken ve bunu kendinden emin birbirini izleyen insan seli operasyonları halinde gerçekleştirirken ırak'ın böyle bir insan kaybını karşılayamayacağını düşünerek / bilerek davranmaktadır. ancak farkederler ki ırak 1980/81'de huzistan üzerinde savaşırken 50 kilometrelik bir cepheyi hafif tutarken ırak üzerinde tahkimat üstüne tahkimat siper üstüne siper kurup savaşmaktadır. bütün o kanlı hücumlar neticesinde ırak da ciddi yara alsa diğer cephelerde insan azlığı ya da askere alma tertip yaşlarının küçüldüğü görülmez. bu da demektir ki ırak askere alım kampanyasını genişletmiştir. işin aslı ordu sayılarında 1986 yılında iran ve ırak eşitlenirler. 1988 yılında ise ırak'ın 1 milyon askeri olur ve güçlü komşusu türkiyeyi ikiye katlayarak dünyanın en büyük dördüncü ordusu haline gelir. tank sayısında ise iran'ı beşe katlamaktadırlar. buna karşılık iranlı komutanlar daha iyi bir taktik yeterlilik ve eğitim anlayışı göstermektedir.

    * şafak operasyonlarının sonuna doğru iran taktik anlayışını komple değiştirir. derinlemesine ırak savunması ve sürekli yenilenen ve modernize olan ırak teçhizatı karşısında insan seli yapmayı sürdüremeyeceklerini kabul ederler. iran saldırıları artık daha komplike ve aşırı manevra ağırlıklı hale gelmeye başlar. savaş sanatını tekrar tesis ederler. ırak'ın gösterdiği savaş teçhizatına ve sayılarına bakarak yapılan harcamanın miktarını hesapladıklarında yalnız bunun ırak tarafından sürdürülmesinin bile ırak'ı yenmek anlamına gelebileceğini, ülkenin iflas etmek üzere olduğunu düşünürler. iran insan seli'ni komple rafa kaldırmaz, ancak sızma, arazinin etkin kullanımı, özel kuvvetler gibi ucuz ama etkili yöntemlere geri döner. bunun da yanında düzenli birliklerine sızma, keşif, gece harp, bataklıklarda savaş ve dağcılık eğitimi vermeye başlar. yüzbinlerce pasdaran birliğini de amfibi savaş eğitimine alır. deniz piyadesi özellikleri kazandırır. güney ırak bataklıklarla dolu olduğu için hızlı teknelerle bunları geçip modern manevra teknikleri üzerine yoğunlaşırlar.

    * iran aynı zamanda farsça konuşmayan müttefiklerini (kürtler) de eğitmeye başlar. kürtleri 12 kişilik müfrezelere ayırıp sovyet partizanların 1943'te ukrayna ve beyaz rusya'da yaptıkları gibi cephe gerisi operasyonlarına sürer. peşmergeler bu anlayışı daha sonra pkk'ya da öğretecektir. ancak 1985 sonrasında peşmerge roketleri sık sık kerkük rafineri alanlarına düşmeye saddam'a ciddi para kaybettirmeye ve kendisini çileden çıkarmaya başlamıştır.

    bataklıklar savaşı

    * şafak ve şafak öncesi harekatları istenilen başarıyı getirmeyince (kısaca başarısız olunca) iran amfibi saldırılar üzerine yoğunlaşır. fırat ve dicle ırmaklarının basra önce birleştiği havzada pek çok batak alandan biri olan havize bataklığından saldırıya geçer.

    * ırak'ın da bütün derdi basra'yı savunmak olduğu için burada bataklık varmış diyerek havize bölgesini es geçmezler. eski bir kurumuş göl yatağı olan basra'nın doğusundaki hedayun havzasına deniz suyu doldurup derin bir havuz yaparlar. bunun da içini üzerini altını üstünü dikenli tellerle donatırlar. üstüne yüzen plastik mayınlar dökerler, ve nehrin altından geçen dikenli tellere de yüksek gerilim hatları atarlar. bu sırada da iran sınır şehirlerine durmaksızın hava saldırıları düzenlerler ki iran tam da oradan saldırsın.

    * iran o noktaya saldırmayı zaten kafaya koymuştur ama açık alandaki basra topçusu en çekindikleri şeydir. velfecir 5 ve 6 ile o bölgeyi es geçmişlerdir. helikopterler ile hattın gerisine gece sızarak komandolar ile basra topçusunu elimine etmeyi başarırlar. gecenin sonunda ise şafakla hayber operasyonuna start verilir. 24 şubat 1984'te harekat başlar.

    * iran hızlı atak botlarıyla havize bataklığını aşarak amfibi bir saldırıya geçer. ıraklılar için bu sürpriz olmuştur çünkü bu kadar geniş bir bataklığın o denli bir piyade tarafından geçilemeyeceğini düşünmekteydiler. bataklıklara tank da getiremiyorlardı. kullandıkları havan ve diğer patlayıcılar da bataklığa gömülüp patlıyor, gereken etkiyi veremiyordu. iran hiç momentum kaybetmeden basra'nın petrol zengini mecnun adasına helikopterlerle indirme yapıp savaşmaya başlar. saldırır sürerken siklet merkezini kurna bölgesine yönlendirirler. ırak hatları çatırdamaya başlar ama kimyasal silahlar ve derinlemesine savunma ile güç bela tutulur. iran ilk hattı almayı başarır ama tükenmişlerdir artık. tank sayısı ve hava desteği olarak da ülke erimiş yetersiz kalmıştır. devrim muhafızları küba gerilla taktikleri bile denerler. üstlerini başlarını çamura bulayıp bataklıklarda sessizce rambo gibi ilerleyen taburlar falan belirir. bir örnekte de mobiletler üzerinde altı müfreze asker son gaz ırak birliklerini yarmaya çalışmaktadır. güpe gündüz.

    * ırak burada işlerin zıvanadan çıktığını görerek mi-24 hind helikopterlerini havalandırır. havadan saklanamayan iranlılar yine çok acı kayıplar verir. 27 şubatta mecnun adası düşer ancak ırak jetleri adaya asker ve ikmal taşıyan 49 iran helikopterini düşürmüştür. bu da iran'ın asla yerine koyamayacağı bir şeydir. ada etrafında iki metre derinliğinde sularda göğüs göğüse çarpışmalar yaşanır. daha sonra sulardaki elektrik hatları bir anda vıltaj alıp çalışmaya başlayınca sularda iranlı ıraklı kim varsa anında ölür. ırak televizyonu sulardaki binlerce cesedi daha sonra devlet televizyonunda falan da halkına naklen göstermiştir

    * ırak iran ilerleyişini zehirli gazla 4000 ölü ve 7500 yaralı vererek ancak tutar ancak mecnun adasını da geri alamaz. iran ise 20 bin ölü ve 70 bin yaralı gibi uçuk bir rakamla savaşı bitirir. aldıkları adanın her bir karışı için on kadar asker ölmüştür.

    tankerler ve şehirlere saldırılar

    * ırak hava kuvvetleri insiyatifi ele almış olsalar da iran'ı havadan stratejik bombalayarak üretime set vurma ya da iflasa yol açma gibi bir lüksleri bulunmuyordu. iran'ın savaşı sürdürme gayreti ve motivasyonu endüstrisinden çok insanından kaynaklandığı için saddam açmaza girer. düşman almanya olsa sentetik petrol tesislerine gece gündüz bombardıman yapıp panzerlerini durdurmak diye bir opsiyon varken iran ne yapılsa yine etten duvar saldırılarına devam ediyor gibi bir imaj vardır çünkü ortada. saddam'da iran halkını aç bırakmak için deniz taşımacılığını hedef alır. kharg adasındaki yağ tesisleri ve petrol tankerlerine hava saldırıları başlatır. bunu yaparken bir yandan da iran'ın orantısız bir cevap vermesini mesela hürmüz boğazını trafiğe kapatmasını istemektedir. zira böyle yaparsa körfez ülkeleri dışarıya petrol satamayacak amerika onların fikrine göre iran'a askeri müdahelede falan bulunacak hatta belki savaşa girip atom bombalarıyla ülkeyi dümdüz edecektir (oha). nitekim iran karşı saldırılarını limitler ve sadece ırak gemilerine saldırır. hürmüz boğazını deniz trafiğine kapatmaz.

    * ırak aldığı mirage f-1 uçakları ve exocet füzelerine güvenerek iran limanlarına giden her gemiyi vuracağını açıklar. taşımacılığa çok ağır hasar verirler. iran da buna mukabil bahreyn'den petrol taşımakta olan kuveyt bandıralı bir tankeri vurur. zira ırak petrolü taşıdığını düşünmektedirler. daha sonra bu saldırı tipini geliştirerek ırak'a yardım eden her ülke gemisini vurmaya başlarlar. 1984 yılı boyunca basra körfezinde saldırıya uğramadan seyredebilen bir gemi olmamıştır. hatta saldırılar suudi gemiciliğine yönelince suudi f-15 uçakları iran f-4'lerine saldırıp düşürerek bu iki amerikan uçak tipinin dünyada karşı karşıya her nasılsa geldiği tek örneği de sergilemişlerdir.

    * nitekim bu her gelene ateş etme merakı ırak'ın başına büyük çorap örmüştür. bir ırak mirage f-1'i tarafından iran açıklarında seyretmekte olan uss stark muhribine exocet füzeleriyle saldırır. fırkateyn füzeleri son ana kadar radarında görmez, görsel temas sağlandığında ise artık çok geç olur. stark bordadan iki adet exocet yiyerek 37 denizcisini kaybeder. 21 de yaralı vardır.

    * amerika olayın üzerine çok gitmez. saddam ise uçağın pilotunu bağdat'ta halka açık pazar yerinde üzerinde uçuş kıyafeti varken astırır. adamcağızı kokpitten çıkarıp idam etmişlerdir.

    * tanker savaşı süresince 546 geminin isabet aldığını, 430 denizcinin yaşamını yitirdiğini hesaba katarsak o yıl petrol fiyatlarının neden yukarı oynama yaptığını da anlamak kolaylaşır. amerika basra körfezine giren gemilere earnest will adı altında bir fırkateyn koruma operasyonu başlatmıştır. suudi kuveyt katar bae ve bahreyn gemileri amerikan eskortunda yolculuk etmeye başlarlar. ama nedense earnest will iran gemilerini korumaz. ırak uçakları'da hangi geminin korunmadığını görerek gemilerde bandıra aramayı falan bırakır. korunmayan hangi gemiyse ona saldırırlar. iran amerika'yı ırak'a yardım etmekle açık açık bm'de suçlar.

    * saddam bu sürede iran şehirlerine de hava saldırılarını yoğunlaştırarak sürdürmüştür. iran hava kuvvetleri (artık ne kaldıysa) önleme görevlerinde çok başarılıdır ve önleme görmeden hedefine varan bir ırak hava akını nadiren görülen bir şeydir ancak 11 farklı şehri yedek parçanın olmadığı bir ortamda hava savunma şemsiyesi altında tutmak imkansıza yakın bir görevdir. ırak hava bombardımanları iran için büyük başağrısı olsa da beklenilen yıkıcı ve moral etkiyi göstermez. ırak bunun da üzerine 1987'den itibaren iran şehirlerine zehirli gaz da atacaktır. serdeşt şehri saldırısı buna güzel bir örnektir.

    * aynı sıralarda ise kaddafi iran'a scud füzeleri satacak ve iran'da bağdat'a kendi ilacından tattıracaktır. bu haliyle iran ırak savaşı tam bir topyekün savaş halini alır. birinci dünya savaşından en büyük farkı da bu sivil kayıpları olacaktır.

    * bu şekilde 1984 sonunda iran'ın 300 bin kişilik bir kaybına karşılık ırak'ın 150 bin kaybı vardır. iki taraf da modern ekipmanlarını tam verimle kullanamamakta, iki taraf da modern askeri hücumlar gerçekleştirememekte ve iki tarafın teknisyenleri de savaş alanı tamiratına ehil olmadığı için düşmana çalışır ekipman bırakmaktadır. savaş alanında koordinasyon iki orduda da içler acısıdır.

    1985-1986. git gel savaşları

    * 1985 yılında ırak dünyanın neredeyse her yerinden yardım alıyordu. suudi arabistan, kuveyt, bahreyn, katar, bae ırak'a hibe ve uzun geri ödemeli milyarlarca dolar değerinde para yardımı yapıyorlardı. petrolünü kendi ülkelerinden satıyor gerekirse petrol alıyorlardı. sovyetler birliği çin ve fransa ırak'a silah satışını abartmış durumdaydı. bu ahval ve şerait içinde ırak iran toprağında rezil olup atıldıktan 6 yıl sonra tekrar taarruz kabiliyetini ele geçirdi. bu iki yılda bazı örnekler vermek gerekirse :

    bedir operasyonu

    * nispeten sessiz geçen 1985 yılının tek büyük operasyonunda ırak mecnun adasından iran'ı atmak için saldırıya geçer ancak 100 bin kişilik devasa bir iran savunmasını yerinden edemezler. mart ayında iran karşı saldırıya geçer. onların da amacı asla hakim olamadıkları basra bağdat karayoludur. ayetullah humeyni savaş öncesinde yine hutbelerinden bir seçmece yapar :

    * "biz inanıyoruz ki saddam islam'ı tekrar küfre ve çok tanrıcılığa döndürmek istiyor. eğer amerika galip gelir ve saddam'a zaferi hediye ederse islam öyle bir yara alır ki kafasını uzun bir süre bir daha kaldıramaz. buradaki sorun islamın küfre karşı savaşıdır. iran'ın ırak'a karşı savaşı değil"

    * iran 100 bin cephede 60 bini de ihtiyatta devasa bir kuvvetler saldırıyı açar. tank desteğindeki pasdaran kurna'nın kuzeyinden ırak hatlarını yarmaya müktedir olur. aynı gece 3 bin iran askeri dicle nehrini daha kuzeyden geçerek basra bağdat karayolunu en nihayetinde almayı başarırlar. basra'nın ırak'ın kalanıyla olan bağlantısı ilk kez kesilir. saddam'ın tepkisi hemen kimyasal silah stoklarını ne var ne yoksa bölgeye boşaltmak olur. aynı zamanda yukarıda anlattığım şehirlerin bombalanmasına her gece olmak üzere başlar. ırak istihkam birlikleri ilginç bir sistem geliştirerek dev dizel dalgıç pompalarla düşman siperlerine su püskürterek doldurmayı denerler. kimyasal silah basınçlı su ve yaylım ateşi sonunda mevzilerini terketmek zorunda kalırlar.

    * 10 bin ırak 15 bin iran askeri ölür. sonuçta ne mi olur, iran ırak'ın bu kadar içine girebilmesi yüzünden taktiklerinin başarılı olduğunu düşünür. ırak ise iran'ı bölgeden atabildiği için kendi taktiklerini başarılı bulmaktadır. aslında su yüzünde ırak'ın gerçek derdi cehalet, iran'ın gerçek derdi malzeme yokluğudur. ırak ne kadar koordinesiz de saldırsa iran bir zırhlı ırak karşı saldırısını ekarte edecek ağır silahlara artık sahip değildir.

    1986 yılı başındaki stratejik durum

    * insan seli saldırılarının meyve vermemesi iran'ın muharip kuvvetleri arasında daha koordineli olmaya zorlar. ordu ve pasdaran arasındaki ilişkiler daha belirgin hale gelir. iran ırak'ın kimyasal silahlarına karşı antidot üretmeye de başlar. savaş zamanı ar-ge'lerinin en ilginç örneklerinden biri olan muhacir-1 isimli bir insansız hava aracı* geliştirirler. onca yokluğun içinde iran üniversiteleri iran hava kuvvetlerinin yapamadığı keşif rolleri için kameralı bir araç tasarlamışlardır. çok başarılı ve stabil olan bu platform 1986 yılı başlarında 700 sorti yapar. öyle ki havadan keşif dışında sınırlı hava-yer kabiliyeti bile eklenmiştir. radyo kontrolüyle rpg7 füzeleri atabilmektedir.

    * iran aynı sürede hava savunma kabiliyetini yükseltmiştir. f-14 uçakları havada genellikle pasif önleme görevinde kalmakta ama yüzer kilometrelik aralıklarla solo uçuşlarda kullanılmaktadır. f-14 aktif radarı 100 kilometre menzilli olduğu için havadaki 4 adet f-14, 400 kilometrelik devasa bir radius'u her daim kontrol altında tutarak birer mini awacs gibi kullanılır. ırak hava saldırılarını daha scramble pozisyonunda erken haber verirler. iran hava savunması da bu yüzden aşırı etkili olmaya başlamıştır. o yıl onlarca ırak uçağı düşürülür.

    * iran bu sürede şah döneminden kalmış ve stokları tükenmek üzere olan tow roketlerinin bir kısmını üniversitelerine gönderir. burada reverse-engineer edilerek yerli model tel güdümlü tow roketleri yapmaya başlarlar. antitank saldırıları gözle görülür şekilde etkinleşir ancak insan seli saldırı doktrinini de bırakamazlar.

    birinci el-fao savaşı

    * el-fao ırak'ın basra körfezine açılan kapısıdır. çok stratejik bir yarımadadır. iran buraya 9 şubat - 20 mart (1986) arasında bir saldırı düzenleyerek ele geçirir.

    * 5 tümen halinde 100 bin kişilik bir iran gücü saldırıyı basra'nın güneyinden açar. öncelikle belirtmek gerekir ki el-fao harekatının tüm planlanması şah subaylarının gözetiminde olmuştur. bu yüzden önceki velfecir harekat zincirlerinden farklı olarak her detay noktası virgülüne kadar askeri mantıkla açıklanabilir noktalar içerir.

    * iran önce zayıf bir saldırı yapar. 9 şubat'ta ırak'ın 3. ve 7. kolorduları arasındaki bağlantıya saldırarak bir insan seline başlar. ırak ateş gücü bunu kısa zamanda ekarte eder ama şah subaylarının asıl elde etmek istediği amaç saldırının ana istikametinin bu olduğu yönünde bir kanı uyandırmaktır zaten. ırak'ta son 6 yıldır insan seli üzerine insan seli yediği için seli nereden yeseler saldırının oradan geldiği konusunda iyice emin olmaktadırlar. bu yemi gözleri kapalı yemek zorunda kalırlar. nitekim asıl saldırı istikameti basra'nın güneyindeki yarımada el-fao'dur. basra gibi güçlü bir hedef dururken kimse yarımada'nın alınabileceğini düşünmediği için el-fao 7 bin kişilik eğitimsiz bir ırak ihtiyat birliği tarafından tutulmaktadır. bunlar iran takavaran komandolarıyla karşılaşınca paniğe kapılıp yenilir ve teslim olur. 4000 zayiat ve 1500 esir verirler. bu ölçüde amfibi bir operasyon yapabileceği düşünülmeyen iran bütün ortadoğu'yu başta petrol zengini körfez ülkeleri olmak üzere şok eder.

    * 12 şubat'ta ırak karşı saldırısı başlar. o sırada saddam ve tarık aziz halen saldırının ana istikametinin basra olduğu kanısındadır. el-fao'nun fethini çok da ciddiye almazlar. yarımadanın geri alınması için iki mekanize tümen ayırırlar. ancak sonradan basra üzerine beklenen baskı (insan selleri) gelmeyince bunun bir şaşırtmaca olduğunun kendileri de farkına varırlar.

    * 14 şubatta ırak mekanize tümenleri çamurlu havzada bata çıka el-fao'yu geri almaya giderken manevra yapması imkansız bir araziye mahkum olurlar. ırak topçu ve hava saldırıları da çamurda sıfıra yakın bir etki yapmaya başlar. ıraklılar böylece yarımadaya açılan tek tali yolu kullanmaya mecbur kalırlar ve iran da bunu beklemektedir zaten. antitank komandoları ve ah-1j kobra helikopterleri yola dizilmiş ırak zırhlı araçlarını evde yaptıkları yeni tow muadili füzelerle avlamaya başlarlar. ırak hava kuvvetleri bu belayı def edebilmek için o iki gün 300 sorti yapar ancak el-fao'yu tutan iran gücü iyi tahkim olmuş piyade olduğu için saldırıları işe pek yaramaz. 24 de uçak kaybedlir. ırak karşı saldırısı yoğun kayıplarla başarısız olur.

    * ırak bakar ki durum vahim, en iyi komutanlarından biri olan mahir abdülraşid'i cumhuriyet muhafızlarıyla beraber el-fao'ya gönderir. ancak 100 bin iyi siper almış iranlıya karşı iranlı gibi savaşmaya başlarlar. kaba kuvvetle cepheden saldırıp atak helikopterleriyle destek vererek yarımadayı umutsuzca geri almaya çalışırlar. ırak hava kuvvetleri bu sırada bir yandan günde 300 kadar sorti yapmakta, konvansiyonel bombalar ve zehirli gaz bombalarıyla el-fao havzasını vurmaktadır. özellikle hardal gazı geç dağıldığından o kadar etkili olmaktadır ki gaz saldırılarında 1700 kişi hemen ölmüş, 8000 kadarı da savaş dışı kalmıştır. bu 8000'in %60-65 kadarı da saldırıyı izleyen ilk haftada öleceklerdir.

    * ırak tankları manevra yapamayacakları daracık bir koridordan yaklaşıp iran'a kolay hedef olmayı 14 gün boyunca sürdürürler. 4 martta birden göklerden alçalan bir f-5 uçağı ırak karargahına bomba atınca kıyamet kopar. 5. mekanize tümenin tüm komutanları o sırada harekat öncesi brifingdedir. tümenin komutanı general ve bütün erkan heyeti kurmay murmay kim varsa içeride helak olur. kalan kurmay subaylar el-fao güneyine çok amatör bir amfibi saldırı düzenlemeye çalışırlar. 4 tabur asker de böylece ölür.

    * ırak o kadar feci kayıplar vermiştir ki tarihte ilk kez bir devlet vatandaşlarını kan vermeye zorlamıştır. polis kapıları çalıp insanları hastanelere götürmüş kan almışlardır. bir noktada şehirde kalan yabancılar ve turistler de askere alınmaya zorlanmıştır.

    * el-fao'daki operasyonlar 1988 yılına kadar durmayacaktır. savaşın bilançosu ırak için 17000 ölü, 25000 yaralı. 2105 esir. 74 uçak, 400 tank. 200 zpt. 500 muhtelif araç. 20 parça top. 55 uçaksavardır. ekipmanın yarısına yakını iran tarafından ele geçmiştir. iran kayıpları ise 30.000 ölüdür. araç miktarını paylaşmamışlardır.

    mehran savaşı

    * el-fao yenilgisinden hemen sonra saddam iran içine hemen bir taarruz emreder. hemn basra önünde ve arkasındaki baskıyı hafifletmek hem de dağılan prestijini biraz kurtarmak amacıyla 6 yıl sonra tekrar iran toprağına girmeyi göze alır.

    * hedefin odağında zağros dağlarındaki mehran şehri vardır. kuzey iran şehirleri nispeten az korunduğu için elit cumhuriyet muhafızları ile saldıran saddam atak helikopterleri desteğini de ekleyince mehran'ı 15 mayıs 1986'da ele geçirirler. saddam iran ile kontak kurarak mehran'ı el fao ile değiştirmek ister. iranlılar buna cevap bile vermez. deliren saddam iran içlerine doğru girmeye başlar ancak ikmal yollarını çok uzattığı için ilerleme üçüncü gününe erişmeden durur. iran kobra helikopterleri ve tow füzelerini kullanarak önce ırak zırhlı kolunu durdurur ve ardından dağcı timlerini mehran etrafına yerleştirerek doğal yükseltiyi avantaja çevirirler. haziran ayında mehran iran tarafından geri alınır.

    * saddam cumhuriyet muhafızlarına 4 temmuz'da mehran'ı geri almalarını emreder. acak çok feci bir kıyım yaşandıktan sonra ırak birlikleri ırağa kadar geri kaçarlar. öyle ki iran bir parça ırak toprağını da bunları kovalarken almaya muvaffak olur.

    * saddam bu andan sonra ırak'ın tam seferberliğini açıklar. herkes askere çağrılır. ancak korkulan olmaz ve ırak'ta bu konuda bırak bir isyanı, rahatsızlık bile beyan edilmez. ıraklılar aslında bir iran işgalinden çok çekinmektedir. üniversiteler tatil olur, okullar kapanır. ülkede her erkek askere alınır.

    1986 sonundaki durum

    * özetlemek gerekirse ırak iran'ı bu noktada tutmuştur ama hattı artık çatırdamaktadır. kimyasal silahlar kullanmasa durumu büyük ihtimalle felaket olacaktır. süleymaniye hattında kürtlerle iran birlikleri kombine bir saldırı gerçekleştirmekte, basra'nın etrafı ise çepeçevre sarılmış bir haldedir. buna tepki olarak kharg rafinerisini, sadabad şehrindeki uydu radar antenini ve tahran rafinerisine hava saldırıları düzenler.

    * iran ise bir bilinmeze doğru yol almaktadır. ne zamandır fetva vermiyorum bari bir tane vereyim diyen humeyni, savaşın "1987'de kazanılmak zorunda olduğunu" söyler. iran birlikleri de bunun üzeirne 650 bin yeni gönüllü kazanır. ancak iran ordusu ile pasdaran arasında da görüş ayrılıkları ve çekememezlik de ayyuka çıkar. düzenli ordu limitli saldırı, iyi planlama, operasyonel sadelik peşinde koşarken devrim muhafızları kendilerine zaferi getirecek olan büyük saldırıları planlamaktadırlar. iran bu yıl savaşın görülmüş en büyük çapta saldırılarını yapacaktır.

    * ırak'ta sular çok ısınmış bir haldedir. saddam'ın generalleri saddam'ın işlerine her saniye karışmasından ve kaybettikleri anda vurulma riskinden dolayı çok bunaldıkları için birlik olup, eğer operasyonel serbesti ve karar alma insiyatifi kendilerine verilmezse saddam'ı baas partisine karşı açık açık isyanla tehdit ederler. saddam'da hayatında ilk ve tek olmak üzere saddam sorun çıkarmadan generallerine istediklerini verir. artık yeni bir icatları vardır. el-defa i mütahareke. yani "dinamik savunma". bunu von rundstedt'in normandiya 1944'te yapmak istediği oynak savunma ile karıştırmamak lazımdır. ırak örneğinde bu topyekün savaşla karışık bir terimdir. yukarıda da yazdığım gibi üniversiteler kapanır, tüm öğrenciler askere alınır. her aile zamanı geldiğinde savunmada yerini alacaktır. kanım canım sana feda saddam (birruh biddem nefdik ya saddam) o günlerden kalma bir laftır. 2003 amerikan işgalinde kendini tekrar meşhur edecek bir slogan olacaktır.

    1987-1988 savaşın sonuna doğru

    * ırak saldırısını ince ince planlarken iran ordusu tekrar saldırıya geçer. kuzey ve güney cephelerinde eş zamanlı insan seli saldırıları tekrar görülmeye başlar. yani kerbela operasyonları.

    kerbela 4 harekatı

    * bir değişiklik olarak bu operasyonu haşimi rafsancani bizzat kumanda etmiştir. şattül arap su yolunun batı yakasında köprübaşı alınarak buradan basra havarisine insan seli akıtmak üzerine dizayn edilmiştir. basra'nın nispeten zayıf tutulmuş um-er-rasas adasına odaklanan saldırıya 60 bin kişilik 4 kolordunun karma birlikleri seçilir. iran ırak'ın silah gücü karşısında büyük bir zafer beklememektedir ama yerine konamayan insan gücü karşısında ırak'ın bitip tükenmesini umut etmektedir.

    * harekat 1986 noel gecesi, 25 aralık'ta başlar. amfibi eğitimi almış pasdaran'ın elit kurbağaadamları zodyak botlarla um-el-rasas'a süratli bir çıkarma yaparlar. ancak karaya çıktıkları gibi bütün projektörler onlara çevrilir. gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi ayaklarında paletlerle kalakalırlar. ırak ağır makinelileri çalıştığında bütün elit birlikler, birkaç kişi hariç kıyıda tarumar olur. ölmeyen sadece 175 asker kalmıştır onlar da teslim olmak zorunda kalırlar.

    * ertesi sabah 60 bin pasdaran ve besiç şattül arap'ı hürremşehr'in güneyinden güney kuzey istikametinde geçerek ırak savunmasıyla aralarındaki son doğal engeli de aşarlar. şafağın karanlığı da hareketlerini gizler. ancak ilerleyip hedefe keşif mesafesinde bütün ırak garnizonun alarmda kendilerini beklemekte olduğunu farkederler. fanatik komutanları saldırıyı kesmek için izin bile istemez. basra'ya güneşi arkalarına alarak yapacakları doğu istikametli yerine kuzeyden direkt bir saldırı yapınca ırak makinelitüfekçilerine sadece tetiğe asılmak kalır. korkunç bir çapraz ateş altına girerek feci kayıplar verirler.

    * iran saldırıda 12 bin ölü vermiştir. ırak ise 2000 ölü yaralı civarında kalmıştır. kıyıda ilk ateşten kurtulan iran kurbağaadamları teslim olduklarında kendilerine esaret hakkı verilmez. casuslukla suçlanan bu askerler (üniforma yerine balıkadam kıyafetindedirler haliyle ) saddam hepsini canlı canlı çukurlara gömer. bu askerlerin cenazeleri saddam'ın asılmasından sonra iki ülke arasında yumuşama başlayınca gömüldükleri yerden çıkartılmıştır. bataklığın içinde mumyalanan cesetlerde balıkadam kıyafetleri hala görülebilmektedir bkz +18 bu cesetler en sonunda 2015'te iran'a geri dönmüş ve kendilerine büyük cenaze töreni yapılmıştır hatta konuyla şu anda iran'da büyük prodüksüyonlu film de çekilmektedir.

    kerbela - 5 harekatı

    * kerbela-4'te iran'ın cephe kayıpları saddam'a rapor edilirken generalleri tarafından epey şişirilerek (4 kat kadar) anlatılmıştır. saddam'da bu haberlere dört köşe olup basra'ya yapılan ana iran saldırısının kesin bir şekilde yenilgiye uğratıldığını ve iran'ın 6 ay boyunca parmağını bile kaldıramayacağını düşünmüştür. ancak gerçek bundan farklıdır tabii ki. iran ilk saldırıdan iki hafta sonra kerbela-5'i açar. bu sefer kendi şanslarına garnizondaki çoğu ıraklı askere genel zafer rehavetinden ötürü evci izinleri verilmiştir.

    * 9 ocak 1987'de iran benzer bir rota izleyerek saldırıyı başlatır. devrim muhafızları ve besiçler balık gölünün güneyinden bir ırak taburunu maskeleyerek kuzey ve batıya dönerler. bir başka insan seli gölü tekneler ve zodyak botlarla gece karanlığında geçip cepheden saldırıya geçerler. şanslarına karşılarında ırak cumhuriyet muhafızları bulunmaktadır. çok çetin bir çarpışma ile iki taraf da büyük zayiat vererek hatlarına tutunmaya çalışır. güneyden zincirinden boşanmış gibi gelen insan seli ed-duayci kanalını ele geçirince beş dairelik ırak savunma halkasının ikisini ekarte etmeyi başarırlar.

    * 14 ocak'ta ırak sınır muhafızları kendilerini iki taraftan sel gibi gelen iranlıların arasında sıkışmış bir halde bulurlar. bataklık havzada savaşıldığı için havan ve roketler yine istenen etkiyi verememektedir. çok ağır kayıplardan sonra ırak birlikleri cesim kanalı istikametinde çekilmeye başlarlar. iran artık zafer sarhoşluğunu ucundan tatmak üzere olduğundan tutulamaz. şattül arap üzerinde basra'ya havan menzilindeki küçük bir adayı daha alırlar. ırak içlerinde 9.5 kilometrelik bir yarma yapmayı başarmışlardır. ırak hava kuvvetleri sahneye çıkar ancak hiç beklemedikleri bir şey olur ve radar ikaz ışıkları cayır cayır yanıp sönmeye başlar. iran silah kaçakçıları aracılığıyla yüksek meblağlara isveç'ten rbs70 omuzdan ateşlemeli hava savunma roketi (manpads) almıştır. iran kendilerini tuzağa çekmiştir ve ırak uçakları flare ata ata kaçarken çok feci uçak kayıpları yaşarlar. 4 saatte 60 jet kaybederler. bu da bütün hava kuvvetlerinin %10'unun 4 saatte harcanması anlamına gelmektedir.

    * saddam kariyeri boyunca çok az yaptığı üzere savaş alanını ziyaret eder. tümgeneral tali halil arham el duri'yi idam mangasıyla kendi garnizonunun önünde idam ettirir. emrindeki kurmay heyetini de ölü generalin cesedi önünde tarattırır. diğer taraftan haşimi rafsancani'de iran birliklerini teftiş etmektedir.

    * 28 ocak'ta ırak karşı tarruzu inanılmaz bir yoğunlukta başlar. tanklar, çok ağır topçu barajları, kimyasal silahlar ve mi-24 hind atak helikopterlerinin aynı noktaya yüklenmesiyle iran'ın 9 kilometrelik çıkıntısını hallaç pamuğu gibi atarlar. iran komutanlarından hüseyin harazi burada ölür. iran büyük insan hayatı kaybederek kazandığı küçük bir toprak parçasına tutunarak kalır. ancak basra'yı daha çok zorlayamazlar.

    * bilançoda iran 65 bin ölü, korkunç sayılarda askeri ekipman araç ve mühimmat kaybetmiştir. ırak ise 60 uçak, sayısız tank ve 20 bin zayiat vermiştir.

    * kerbela-5 sonrası iran ordusu artık eski iran ordusu olmayacaktır. sayı olarak azalmışlardır. savaşta bundan sonra yoğun insan seli yapamayacaklardır. diğer taraftan birkaç yıl sonra çöl fırtınası harekatına başlamadan batılı analistler ırak'ın bu operasyondaki performansını çok ciddi masaya yatırmışlardır. eğitimsiz ve isteksiz ırak düzenli ordusunun sayıca üstün iranlılar karşısında dağılarak kaçması ve bütün ciddi direncin cumhuriyet muhafızları tarafından verilmesi batılıların ırak ordusunu anlaması konusunda kilit bir rol üstlenmiştir.

    kerbela-6 harekatı

    * aslında bir şaşırtma harekatı olsa da kerbela-5'ten oldukça bağımsızdır bu da. bütün operasyonel hedef ırak'ın asıl saldırı siklet merkezi olan basra cephesine kuzey'den tank kaydırmasını önlemektir. 10 bin besiç'in kasr-ı şirin bölgesinden ırak'ın kürt kontrolündeki kuzeyine yaptığı saldırı ile başlar. ırak birlikleri hiç savaşmadan konumlarından çekilmiş daha sonra zırhlı birlikleri ile karşı saldırıya geçmişlerdir. karşı saldırıları öyle şiddetlidir ki, yalnızca kaleşnikoflarla silahlanmış olan besiçler stratejik cepte kalırlar. etrafları kuşatılır ancak direkt saldırı altında kalmazlar.

    * ıraklılar manevralarını bitirip besiç'i ezmek için döndüklerinde iran şapkadan tavşan çıkartıverir. isminde meymenet olmayan 31. aşure tümeni ırak'tan ele geçirdiği tüm tankları ırak'a karşı kullanarak yandan saldırıya geçer. ırak zırhlı birliğine fecaat bir kayıp verdirip besiçleri kurtarır. ırak elinde kimyasal silah nevinden ne var ne yok bölgeye atarak saldırıyı ancak dağıtabilir. ancak kendisi de büyük kayıp verir. sayılar yayınlanmamış olsa da iki tarafta 20 binin üzerinde ölü sayısı üzerinde duruluyor.

    iran'da 1987'deki durum

    * iran halkı bu noktada savaştan çok yorulmuş bir haldedir. 1987-88 döneminde askere gönüllü yazılmalar rekor bir seviyede düşük gelir. iran asker gücü de gönüllü seferberliğe dayandığı için daha önce hiç karşılaşmadıkları bir sorunla karşı karşıya geliverirler. kerbela-5 sonrası operasyon yapamamalarının nedeni de bir yerde budur. insan seline yüzbinlerce can vere vere can kalmamıştır artık. şehadete ermek isteyen herkes ermiş, kalanlar da ermeye o kadar istekli değillerdir artık. askerden kaçmalar saklanmalar doruk noktasına çıkar. iran devrim muhafızları şehirlerde giriş çıkışları kesmeye gençlere kimlik sormaya başlamışlardır artık. pasdaran ise savaştan memnundur.

    * iran yönetimi savaşın çıkmaza girdiğini artık anlamıştır. artık büyük saldırı planlamazlar. haşimi rafsancani'de bir basın konferansında insan seli saldırısından vazgeçildiğini açıklar.

    * iran sokaklarında ise ambargo, düşen petrol fiyatları, petrol tesislerine ve gemiciliğe yapılan ırak saldırıları ekonomiyi durma noktasına getirmiştir. ırak hava saldırıları direkt hasar vermese de ırak'ın zincirinden boşanmış gibi earnest will ile korunmayan her gemiye saldırması dünya devletlerini iran ile ticaret yapmaktan çekinmesine neden olmuştur. iran petrolünü satamamak bir yana, limanlarına girecek gemi bile bulamaz bir hale gelir. enflasyon %50 leri geçmiştir. işsizlik patlamıştır. işçiler hep insan selinde ölmüş gitmiştir.

    direkt amerikan müdaheleleri

    a- nimble archer operasyonu

    iran, ırak'ın körfezde korunmayan her gemiye saldırmasına misilleme olarak kuveyt bandıralı gemilere saldırınca amerika artık daha çok dayanamaz. earnest will zaten kuveyt gemilerini korumak için vardır. gemiler korunamıyorsa niye vardır böyle bir şey?

    amerikalılar saldırgan iran uçaklarına operasyon yerine iran'ın basra körfezindeki offshore petrol kuyularına saldırmayı seçer. 6 savaş gemisi hava destekleriyle beraber iki petrol platformuna ateş açar ve yakar. iran daha sonra 2003'e kadar sürecek bir uluslararası adalet divanı davası açmıştır. mahkeme iki taraf aleyhine de karar vermemiştir. amerika keşke yapmasaydı ama iran da pek rahat durmuyordu gibisinden suya sabuna dokunmayan bir karar verir.

    b- praying mantis / peygamber devesi operasyonu

    14 nisan 1988'de körfezde görev yapan bir amerikan fırkateyni olan uss samuel b roberts sancak bordadan bir mayına çarparak ağır yara alır. mayın karinada 4.5 metre bir delik açmıştır. mürettebat can kaybı olmadan, canla başla çalışarak gemiyi seyirde tamir eder. diğer amerikan gemileri de fırkateyni dubai'ye çeker.

    sonra amerikan donanması dalgıçlarını getirerek denizde mayın avlar. çıkardıkları mayınlara bir bakarlar ki bir önceki yıl denizde esir ettikleri iran ajr isimli bir iran donanmasına ait mayın dökücü ile mühimmat lotları tutuyor. mayınların iran tarafından döküldüğüne ikna olurlar ve bir intikam operasyonuna girişirler.

    bir uçak gemisi bir amfibi savaş gemisi, dört destroyer ve üç fırkateyn'den müteşekkil amerikan görev gücü, iki fırkateyn bir hücumbot altı hızlı atak botundan oluşan iran devriye gücüne çatar. amerikalılar harpoon füzeleri ve uçak gemisi konuşlu donanma uçaklarıyla iran'a direkt müdahele sonucu bir iran fırkateyni, bir hücumbot, 3 hızlı atak botu nu 56 can kaybıyla batırırlar.

    amerika iran ırak savaşına böylece direkt müdahele eder.

    ve ayrıca uss vincennes'in tahran dubai arasında uçan tarifeli sefer uçağına roket atarak 290 kişiyi öldürmesi ile ilgili (bkz: iran havayolları 655)

    1988 ırak saldırıları ve ateşkes

    * iran bu aşamada kısıtlı bir operasyonla ırak hattı gerisine kerkük havarisinden sızmış ve süleymaniye ile ırak'ın kuzeyine su ve elektrik sağlayan derbendiken barajını ele geçirme amacıyla saldırı başlatmıştır. aynı anda tek bir f-5 tiger uçağı da kerkük rafinerisine beklenmeyen bir saldırı yapıp hasar vermiştir. beş günlük harekat neticesinde ırak orantısız kayıplar verir. saddam mart ayındaki bu saldırılarda görev yapan komutanları makamlarında vurdurmuştur, ki bunların en bilinen albay cafer sadık'tır. iranlılar bu sırada momentumu asla kaybetmeyerek sınırı 6 kilometre sızmayla aşarak halepçe köyünü ele geçirmiş ve buradan bölgeye saldırılara başlamıştır.

    * iran 1000 kilometrekarelik devasa bir alanı ele geçirmiş de olsa ırak kimyasal silahları meydana çıkınca çok zor durumda kalırlar. ırak bu bölgeye savaştaki en kötü kimyasal silah saldırısını yapar. cumhuriyet muhafızları 700, diğer topçu taburları 200 kimyasal top mermisi atar. bu da sarı-yeşil öyle yoğun bir bulut oluşturur ki battaniye gibi mevzilenmiş iran birliklerinin üzerine kapanır. savaşa katılan iranlıların %60 kadarı ölür. iran 55. paraşütçü ve 84. piyade tümenleri özellikle çok ağır kayıplar verir.

    * saddam burada halepçe köyü sakinlerinin de işgalci iranlılara yardım ve yataklık ettiği konusundaki raporları dinler. kimyasal silahların hiç beklemeden oraya da atılmasını emreder. halepçe katliamı 5000 kadar cana malolacaktır. batı dünyası iran'a hala çok tepkili olduğu için dünyayı dolaşan halepçe resimleri çok büyük etki yaratmaz. hatta amerika iran'ın bu propaganda çalışması için zehirli gazı kendi atıp ırak'ı suçladığını bile söyleyecektir

    ikinci el-fao savaşı

    * ırak kaybının şokunu üzerinden asla atamadığı basra'nın güneyindeki yarımada olan el-fao'yu tekrar almak için kısıtlı saldırı doktrinine tekrar sarılır. basra'nın kuzeybatısında cumhuriyet muhafızlarıyla savaş zamanında tatbikatlara başlar. en sonunda basra'yı iran tehdidinden tamamen kurtarmak için 100 bin kişilik kendi operasyonel anlayışlarına tamamen ters büyüklükte bir ordu bir araya getirirler. bunların da %60 kadarı saddam için canını vermeye hazır cumhuriyet muhafızıdır.

    * saldırı günü olarak da ramazanın ilk günü seçilir. (peygamber devesi operasyonu ile aynı gün) iranlılar imsak vakti sahurdan gelip nöbeti devralmakta olan askerleri devir teslimi sürerken o güne kadar görülmemiş şiddette bir topçu barajına başlar. amerikalıların uydu fotoğraflarıyla el-fao'daki her iranlının nerede olduğunu bilmektedirler. sahra hastanesi karargahla, mühimmat depoları top mermileri sarin ve hardal gazları ile durmaksızın vurulur. ırak bu sırada bütün atak helikopterlerini de havalandırarak iran birliklerinin kaçış yolunu da havadan tıkar.

    * gaz maskeleriyle hücuma kalkan cumhuriyet muhafızları zehirli gazdan ölmüş ya da ölmekte olan iranlı savunmacıların arasından yarımadaya dalarlar. ırak üçüncü kolordusu aynı sıralarda umm kasr güneyinden çıkarma yapmaktadır. bu da iran'ın 1986 yılında dizdiği yoğun dikenli tel ve siper hatlarının artık ardına geçilmesi anlamına geldiğinden iran savunması birdenbire çöker. iran zaten bu denli bir saldırı beklememektedir ve başladıktan sonra da bir türlü toparlanamamıştır. umutsuzca direnseler de 6ya bir gibi bir oranda kuşatıldıkları ve hiç tankları olmadığı için en nihayetinde kırılarak geri çekilmeye başlarlar. ırak jetleri el-fao'nun iran'a olan pontoon köprü bağlantılarını patlatınca iran birlikleri tam bir kaosa düşer.

    * el-fao 35 saatte alınır. ırak 1000 ölü yaralı vermiştir. iran'ın el-fao'yu tutan 8 ile 15000 savunmacısının yarısı ölmüştür.

    * bu savaş da iran'ı ateşkese ikna etmiştir. bu noktadan sonra iran ırak kendilerini bir kez daha işgal ederse durdurup durduramayacaklarından emin değildir. ekonomik olarak da bitmek üzeredirler.

    tevekkülne ala allah operasyonları

    * ırak bu noktada zincirinden boşanmış bir şekilde kaybettiği her toprak parçasına saldırır. zaferin formülünü de o sıralarda edinmiş durumdadırlar. konvansiyonel kimyasal yok edici bir topçu barajı, elit birliklerin zaman kaybetmeden boşluğa saldırıları ve sürprize dayalı yarma. aynı birinci dünya savaşında erwin rommel'e pour le merite kazandıran caporetto muharebesi gibi. bol kimyasal silah, bol elit birlik, bol düşman kaosu, bol ceset. herşey aynı.

    * ilk hedef dehloran şehridir. 2500 asker ve sayısız iran tankı hızlı bir ırak hücumu sonunda ele geçirilir. iran bütün tank ihtiyatını burada topladığından ele geçirilen malzemenin ırak'a taşınması 4 gün sürer. iran savaş makinesi artık kırılmıştır. saddam hemen humeyni'yi alenen tehdit edip iran şehirlerinin zehirli gaz saldırılarıyla ölüm tarlaları olacağını söyler ve usnaviye'ye sarin saldırısı yapar. 2000 kişi hemen ölür. savunmasız iran şehirlerinin hedef olmaya başlaması iran yöneticileri için çok zor günler anlamına gelmektedir. dünya kamuoyunun da saddam'ı zincirlemek için hiçbir şey yapmayacağını iyi bildiklerinden ateşkesi kabul etmeye karar verirler. kürt bölgesinden "geçici geri çekilme" ile bütün birliklerini sınırın iran tarafına alırlar. saddam ele geçen iran malzemesini bağdat sokaklarında halkın coşkun tezahüratları arasında geçit resmi yaptırır.

    * iran mollaları humeyni'ye çıkarak ateşkesi kabul etmesi için yalvarırlar. zor kabul ettirirler. eğer iran savaşı kazanacaksa askeri harcamalar %700 artmak zorundadır. savaş da 1993'e kadar sürmelidir. humeyni bunu anlayınca savaşı sonlandırmaya karar verir. iran ertesi gün birleşmiş milletlerin 598 sayılı kararını kabul ettiğini açıklar. savaş resmen biter.

    * humeyni o gün radyoda çok rahatsız ve hayal kırıklığı dolu bir sesle şu demeci vermektedir :

    "şehadete erenlere ne mutlu. ne mutlu o hayatlarını kaybedip ışık kervanlarına katılanlara. ne büyük bir cefam var ki bu zehirli kadehten içtim ve daha yaşamak zorundayım"

    * barış haberi bağdat sokaklarında kutlamalara sahne olur. tahran'da ise hayal kırıklığı vardır.

    savaş öncesi sınırlara dönülmüştür. yüzbinlerce insan boş yere ölmüştür yani.

    savaşın genel analizi

    * ırakta savaştan önceki saddam ile savaştan sonraki saddam arasında epey bir fark vardır. kişilik kültü oluşmuştur. ırak 1979 yılında sosyalist ve arap milliyetçiliği iddiasında olan bir devlet iken savaş sırasında saddam geri dönülemez bir şekilde sünni islam vurgusu yapmaya başlamıştır. 1985 yılından itibaren ırak televizyonunda saddam'ın camiler türbeler tapınaklar gezip cuma namazlarında görülmesi özellikle ayyuka çıkmış bir haldedir. bu da arap milliyetçiliğinin bir ideal, dini gösterişin ise inanç ekseninde olması şeklinde açıklanabilir. ırak'ın uzaktan yakından alakası olmasa da seküler ve sosyalist tandanslı bir devletin dini fanatizmi silah olarak kullanan bir devlete karşı 10 yıl süren kanın gövdeyi götürdüğü bir savaşta sekteryen düşmanlığı ateşlememesi beklenemez. saddam milliyetçiliği ikinci plana atarak kendi kliğine inanç soslu motivasyon aşılamak istemiş olabilir ancak istemeden de olsa islami fundementalizm fitilini de ateşlemiştir. ırak o noktadan sonra seküler sosyalist tandansa bir daha asla dönemeyecektir. selefizm hortlayacak ve yıllar sonra işid olacak bir islami geriye dönüşün ilk kıvılcımları görülecektir. dine dönüşün alevi bugün bu coğrafyada hala harıl harıl yanmaktadır.

    * iran savaşa uluslararası hukuk açısından mağdur başlamış ancak üstünlüğü bir kez eline geçirince kastını aşan hareketlerden geri duramamıştır. savaş o noktadan sonra islam devrimini islamın doğduğu topraklara yayma ve imam ali'nin muaviyeyle olan 1300 yıllık davasının en sonunda muhasebesinin şii bakış açısından yapılması imkanını doğurmuştur. bu imkanlar bilahare sarin soman tabun ve hardal gazları arasında boğularak öldüğünde iran savaşta boş yere harcadığı 600-800 bin kişinin hesabını vermek için kutsal kitaplara çok başvurmuştur. iran ekonomisi savaşın baş mağdurlarından biridir. yabancı döviz rezervleri 14 milyar dolardan 1 milyar dolara inmiştir. yaşam standartları korkunç seviyelere inmiştir. ülkede görev yapan ingiliz/kanadalı gazeteciler iran için "başındaki yönetimin sonsuz savaştan başka bir şey vaadetmediği neşesiz ve gri ülke" olarak bahsetmektedirler. 1987 yılında iran morali unufak olduğunda halk askerden artık kaçmaya başladığında savaşı bitirme fikri mollaların aklına ilk defa gelmiştir. bundan bir yıl önce tam 72 bin iran askeri (çoğu 18 yaşı altında) zehirli gaz bulutları altında ciğerlerini kan kusarak ölürken mollaların derdi halen islam devrimidir. asker nehri kuruyup yeni tertip gelmez olunca barış ancak gelmiştir yani.

    herşeye rağmen şehit kültürü ve kutsal savaş ideali iran islam devrimini oldukça güçlendirmiştir de. cennette sonsuz mutlulukta yaşamak için ölen 15 yaşında genç çocuklar edebiyatı iran'da (halen) çok satmaktadır.

    * ırak bu savaşta öyle bir para harcamıştır ki, ırak halkı hiç yemeden içmeden 27 yıl kadar çalışsalar o borç ancak ödenmektedir. netekim ülkede petrol vardır ve öyle kimse aman aman çalışmak zorunda değildir. ancak buna rağmen saddam saykonun önde gideni olduğu için körfez devletlerini kendisi fundementalist şia'ya karşı kendi evlatlarını feda edip arap yarımadasını iranlılardan korurken ırak üzerinden zenginleşmekle suçlamıştır. kısmen doğru da olsa saddam'ın asıl istediği şey ülkesinin daha kısa sürede düze çıkmasıdır. bunun için de ülkeye otomotiv sektörü anlaşması ile endüstri kuracak bir yaradılışta olmadığından en iyi bildiği metodu uygulamaya karar verir. iran'la savaşamıyorsa başka bir devletle savaşıp zenginleşmelidir. kimdir o devlet? 16000 kişilik ordusu olan ancak ırak kadar petrol üretip zaten zengin kuveyt. bunun nasıl sonuçlandığı ile ilgili bakınız (bkz: körfez savaşı) işin aslı körfez savaşını anlamak için iran ırak savaşının derinine girmek zorundasınız ki artık girdiniz.

    * amerika bu savaşın gerçek kazananlarından biridir. hep dört ayak üstüne düşmüştür. iran kendi modern ekipmanını kullanıp sovyet ekipmanlı ırak'a dayak şov yaparken dünyanın başka yerlerine askeri ekipman satışını katlamıştır. iran elçilik rehine krizinde düşen prestijinin intikamını da ırak'a silah yardımı yaparak alma imkanı bulmuştur. ancak bu yardım tabii ki havadan hibe falan değildir. amerika petrol geliri veya ham petrol karşılığında modern ekipman ve istihbarat sağlamaktadır. ırak ise delicesine borçlanarak çok ihtiyacı olan ekipmana kavuşabilmektedir. açlıktan deliye dönmüş adamların burnunun dibinden yoğurtlu iskender geçirmek gibi amerika her fırsatı paraya çevirmenin ustası olmuştur. bölgede kendini güvensiz hissedip silahlanma ihtiyacı hisseden diğer ülkelere sattığı 4. jenerasyon jetleri falan artık anlatmıyorum (bkz: f-15)ç herşeyi geçtim amerika'nın savaş sonrası iran'a da gizliden silah sattığı ortaya çıkacaktır (bkz: iran kontra skandalı)

    * bu savaş iki ülkenin birbirine konvansiyonel balistik füze attığı ilk savaş olmuştur. güney kore kuzeye balistik roket atmadıysa da sanırım tektir.

    * dünyada iki atak helikopterinin birbirine girdiği tek savaştır. iran antitank tel güdümlü tow füzeleriyle ırak mi-24'lerini düşürmüştür.

    * iran ambargosunun 2015'e kadar sürdüğünü göz önüne alırsak iran hava kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması rus ve çin menşeyli uçaklar sayesinde olmuştur. ırak savaşından kalan mevcut uçaklarının da 30 yıl boyunca uçmaya ehil / airworthy tutulabileceğine çok ihtimal vermesek de 2012'de mehrabad'da bir f-14ü pırıl pırıl kaldırmayı başardılar. amerika kendi ambargosunu delip yedek parça satmıyor ve dünyada f-14 başka hiçbir ülkeye satılmamış bulunuyorsa nereden geliyor bu değirmenin suyu? büyük bir olasılıkla akla hayale gelmeyen bir geri mühendislik yetenekleri var ve kendileri de parça üretebilir bir haldeler.

  • 35. can dündar ağır bedel ödeyecek öyle bırakmam onu

    bir mafya reisinin bir gazeteciye salladığı tehdit. tehditinin gereğini de gazetecinin karısını rehin alarak göstermiş, ne kadar aşağılık olduğunu bir kez daha ilan etmiştir.

  • 36. 1 eylül 2016 tarihli kanun hükmünde kararname

    herkes listelere bakip cok ah aldilar, cok yanlis yaptilar, oylari eriyecek vs demis. sulalesinin %95'i koyu akpli ve rte asigi birisi olarak insanlarin dusuncelerini soyleyeyim (koyu akpli olmalarini soyle aciklayayim, rte meydanlardan evinize donun diyene kadar demokrasi nobeti icin tayyipin kisiklidaki evinin onunde her gun sabah namazina kadar nobet beklediler, ustelik ailemin hepsi universite mezunu, maddi durumlari iyi)

    soyledikleri su, devlet refleks gosterdi, artik kurunun yaninda yas da yanacak napalim, devlet suclulari bulur, hem hepsi de teror orgutu uyesiymis hainler diyorlar.

    hatta adamin "kendısını" ihrac ediyorlar, adam olumune akpli, devlet temizlenecekse ben feda olayim bir sey olmaz diyor.

    ne masumiyet karinesinden, ne adil yargilanmadan hicbirseyden haberleri yok.

    bunlarin artik beyninin komple yandigini dusunuyorum, baslarina buyuk bir bela gelmedikce de ayilmazlar, hatta o belanin da spesifik olarak ceplerine dokunmasi lazim, oyle savas, teror, ic savas da kesmez..

  • 37. arabasına su sıçrattı diye pompacıyı dövmek

    götüne benzin pompasının sokulup burnundan benzin fışkırana kadar fullenmesi gereken bir orospu çocuğunun yaptığı ibneliktir.

  • 38. camide çekilen zikre tepkili laik ikiyüzlülüğü

    camide ibadet eden adam camiden çıktıktan sonra yobazlık yapıyor, hakimiyet kurmak, şeriatı getirmek için çalışıyor, işid'e aferin diyorsa laik de bu çerçevede yapılan her aktiviteye karışır.

    meyhanede sakin sakin içki içen adamla, sarhoş olup karısını döven sağa sola saldıran adam nasıl aynı değilse, sakin sakin ibadet eden ve zikir mikir gibi sikimsonik yobazlık işleriyle uğaraşan da bir değil.

    niye budist'lere karışmıyoruz bi düşün bakalım.

    islam da bugün geldiği notkada kendisinden korkulmayı meşrulaştırmıştır.

    aklı ve vicdanı olan herkesin islam'dan korkmaktan başka seçeneği kalmamıştır.

    islamofobi gayet haklı bir tepkidir.

  • 39. ekşi'yi komedyen geçinen yavşakların sarması

    o fularlı yazarlar o fularlı atlara binip gittiler. demirin tuncuna yazarın incici piçine kaldık.

  • 40. galatasaray

    fenerbahçe'nin dünyadaki en büyük rakibi. eminim gerçek galatasaraylılar da aynı şeyi düşünüyordur. rekabeti zevk veren, yenmesi sevindiren, yenilmesi can acıtan rakibimiz. seninle bir sarıyı paylaşmak güzel. ne olursa olsun.

  • 41. fenerbahçe

    rekabet ruhunu sindirebilmiş taraftar grubuna sahip takim. eskiden beri bu takim ve taraftarlariyla rekabeti severim. son besiktas sampiyonlugundan sonra degerlerini daha iyi anliyorum. umarim en kisa zamanda iki hollandali da oyun duzenini oturtur ve ligi serefli ucunculerden kurtarip bizler icin tekrar guzel bir rekabet ortami olustururlar. zira biliyorum ki taraftarlari bizler gibi, ne besiktas rekabetinden ne de besiktas taraftariyla futbol konusmaktan pek keyif almiyor.

    gs.

    edition: neden bahsettigim sanirim daha iyi anlasildi asagidaki entryden. yok temiz lig yok bizi cekemiyorlar. sizi kim niye cekemesin beyler. neyin gazi bu? bi sampiyonluk aldiniz diye ne oluyor? yok efendim geri donmusler, neyden geri dondun birader. zaten buydun sen, sampiyon oldun ve onumuzdeki 7-8 yil icinde gs, fb sampiyonluklari gormeye devam edeceksin. bir yere dondugun yok, sampiyon oldun ve bitti. yine siz ilk haftalarda gaza geleceksiniz sonra yine 3.olup bitireceksiniz. kulube cagirip hergun gaz mi basiyorlar bu besiktaslilara anlamiyorum ki.

  • 42. şeriatçılar neden arabistan'a göç etmiyorlar

    suudi arabistan'a turist olarak gitmek bile çok zordur.

    hac ve umre dışında, bir türk olarak suudi arabistan'a ancak mevali yani köle statüsünde gidebilirsin. kaç yaşında olursan ol, kendine bir suudi vatandaşını kefil (yani efendin) olarak göstermen gerekir.

    o yüzden burada şeriat güzellemesi yapan beyinsiz yarasalar isteseler de gidemezler.

    din arap'ın dini. sen yancı olduğunun farkında bile değilsin.

  • 43. galatasaray'ın ankaragücü'nü 8-0 yenmesi

    şu başlık altında ağlaşan beşiktaşlı genç arkadaşlara sormak istiyorum. şu olayı yabancı birine anlatmaya çalıştığınızı düşünsenize.

    - abi adamlarla son haftaya aynı puanda girdik. son maçta şike yapıp 8-0 kazandılar öyle şampiyon oldular.
    - yapma be. siz mi liderdiniz?
    - yoo g.saray liderdi.
    - o zaman son maç siz çok gol attınız. adamlara çok farklı galibiyet gerekliydi.
    - yoo 1 fark yetiyordu ama 8 attılar kesin şike var... öyle bakma ankaragücü 8 tane atılacak takım değil.
    - siz kaç tane atmıştınız ankara'ya?
    -toplam 10 tane abi.
    - ....
    -abi bakma öyle 8-0 diyorum.
    - ben liverpoolluyum.
    - biz de sizi 2-1 yenmiştik abi.
    -......

  • 44. dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar

    dün gece yurt dışından gelen arkadaşlarımı kıramadım ve migrenden kıvranmama rağmen milongaya götürdüm onları. sadece yarım saat kalabiliriz, sonra sessiz ve karanlık bir yerde olmam gerekiyor dedim ve mekana girdik. yakınlarımda tanımadığım 30 yaş üstü bir karı koca vardı ve ara ara didişiyorlardı. anladığım kadarıyla kadın dans etmeyi öğrenmek istiyor ama adamın hiç ilgisi yok. mevzu şöyle gelişti:

    - hayatım baksana ne güzel dans ediyorlar bak bir kaç ay kursa gitsek biz de böyle oluruz sahnede.
    - saçmalama kızım ben seni nasıl kaldırayım 60 kilosun sen.

    kadın şaşkınlıkla baktı önce. adam sakin sakin duruyor. aha kıyamet kopacak derken gülmeye başladı ve "nasıl bir öküzsün sen" diyerek sarılıp öptü adamı. sonra ikisi birden gülme krizine girdiler. kahkahaların arasında benim migren de maskelendi.

  • 45. can dündar'ın eşinin pasaportunun iptal edilmesi

    bugün yurtdışına çıkmak istediğinde öğrenmiştir. eşinin yanına berlin'e gitmek için geldiği atatürk havaalanında polisler pasaportunun iptal edildiğini tebliğ edip bir kağıt imzalatıp geri göndermiş.

    ulan ne biçim yer oldu memleket be, allah belasını versin alayının. basiretsiz, asalak, korkaksınız hepiniz. birbirinizin yüzüne nasıl bakıyorsunuz bilmiyorum. biz allah'ın bile unuttuğu bir kürt köyünden göçmüştük de istanbul'da yemediğimiz darbe kalmadığından sığamayıp kaçtık oralardan. ya siz? memlekette kaldınız avukat oldunuz, doktor oldunuz, mühendis oldunuz, şimdi burda 'bir kadının göğüsünü başka bir erkeğe değdirmesini' konuşuyorsunuz. facebook'ta alaçatı videoları, instagram'da keremcan mıdır nedir, twitter'da hepiniz adamsınız, özel mesajlarda işiniz gücünüz sapıklık.

    canını faşizm'den kurtarmak için kaçan adamın karısını rehin alan düzende yaşıyorsunuz. silkelenin ulan. adam olun. kadın olun. yakın meşaleyi. yakınki bir mum alıp biz de dönelim. oturduğum rahat koltuk batıyor. yaşadığım hayatı haketmediğimi düşünüyorum. düşünmekten, kahretmekten, çaresizlikten yoruldum.

  • 46. daniel amokachi

    3 eylül 2016 beşiktaş gaziantepspor maçı'nda vincent aboubakar'ı izlerken akla gelip gülümseten, anılar canlandıran futbolcu.

    97 yılının haziran ayı, öğlen saati. düğün salonunun başköşesindeki sünnet yatağımda oturuyorum. mevlid okunuyor, ben sıkılıyorum. sünnetçi henüz gelmemiş. dedem, anneannem, babannem yanımdaki sandalyelerde oturmuş beni eğlendirmeye çalışıyorlar. allah üçüne de rahmet eylesin.

    çok geçmeden geliyor sünnetçi. babamla bir şeyler konuşuyorlar. "git bakalım sünnetçi amcayla." diyor babam "sana hediyesi varmış." sünnetçinin arabasına doğru yürüyoruz. sırtımda sünnet kıyafeti, onun üstünde pelerin, gökte güneş, iklim bozkır. ter su içinde bırakan bir yürüyüş sonunda cami yeşili renkte bir renault 12' nin yanında duruyoruz. sünnetçi amca bagaj kapağını açıyor ve o anda benim için pandaların neslinin tükenme tehlikesi ortadan kalkıyor, ferhat şirin'e kavuşuyor, ibrahim tatlıses çocuğuna flüt alıyor.

    bagajda onlarca beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray forması yan yana düzgünce yerleştirilmiş biçimde duruyorlar.

    -hangi takımlısın?
    +beşiktaş
    -kimin formasını istersin?
    +amokachi
    -kaç numarayı giyiyor amokachi? (belli ki beşiktaşlı değil pezemek)
    +on bir

    sünnetçi 11 numaralı, beko reklamlı beşiktaş formasını bana uzatıyor. teşekkür ediyorum. yırtıp atasım var o sünnet kıyafetini. o düğün salonunun dört bir yanında amokachi formasıyla koşturasım var da olacak iş değil tabi. formamı babama gösteriyorum. "arabaya koy kaybolmasın." diyor. anahtarı babamdan alıp bu kez aynı yolu bizim arabaya ulaşmak için yürüyorum. bizim beyaz murat 131'in bagajına usulca yerleştiriyorum formamı, çok mutluyum çok.

    neyse sonra işte kesim işlemi tamamlandı. etli pilav ve zerde yeyip ayran içtim. gece düğün oldu, insanlar dağıldı, eve gittiğim gibi giydim formamı. ne güzeldi lan, çakmaydı falan ama çok güzeldi. zaten biz orijinalmiş çakmaymış bilmezdik o zamanlar. adidas alman sol bek, nike sarışın sağ açık, puma kırda bayırda koşan hayvandı.

    malumunuz, iyileşme sürecinde vücüdun belden aşağı kısmına mümkün olduğunca bir şey giyilmiyor. zaten evden de çıkmıyorum haliyle amokachi forması dışında bir şey olmuyor üzerimde bir hafta kadar. ben mutluydum, beşiktaş güzeldi, insanlar şimdikinden daha çok gülerdi.

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)

    not: entryi yazmaya başladığım andan beri aklımda dolaşıp pis pis sırıtmama neden olan bir düşünce var.

    (bkz: sünnet olmaya siyahi futbolcu formasıyla gitmek)

  • 47. 12 angry men

    hala "oniki engiri men" diye okuyorum.

    halbuki twelve demek o kadar zor değil

  • 48. ukrayna'da türk kızı bulup evlenen adam

    hayatında ukrayna'ya gitmemiş, ukraynalı bir kızla tanışmamış insanlara dert olmuş adamdır.

  • 49. vincent aboubakar

    bu çocuğun suratında inanılmaz bir masumiyet görüyorum sanki içinde kötülüğe dair hiçbir düşünce yokmuş gibi. the green mile filmindeki john coffey'i hatırlatıyor bana ne yalan söyleyeyim. gösterdiği performanstan bağımsız olarak umarım hep mutlu olur, güzel bir hayat yaşar.

  • 50. roger federer

    kazandığı 17 gs'nin 20 tanesinde rakibi yoktu.

    kazandıklarını da oy çokluğuyla falan kazanmıştır kesin.