muhimdir yalnizlik18
profili

  • karşı cinse olan inancınızı ne zaman kaybettiniz

    tek bir tecrübeyle inancım bıçak gibi kesilmedi. fazlasıyla şey var ve sonuncusu filmlere konu olacak kadar kötüydü ama anlatmayacağım. o benim özelim.
    yine de iki şeyden bahsetmem lazım.
    ilki inancımı kaybetmeye başladığım dönemden kastımı anlayacağınız bir anı sadece.

    günlerden bir gün yolunu kaybetmiş bir genç adam olarak tek başıma ankara'da yolcu bar'a karakedi'ye gitmiştim. öyle müzik eşliğinde alkol falan takılırken sigara içmek için dışarı çıktım ve yolun karşısında kaldırımda ağlayan bir kız gördüm.
    yanına gidip iyi misin diye sordum. bu arada amacım gram asılmak değildi. kız gerçekten acınası duruyordu.
    iyi misin soruma kendisi kelimesi kelimesine şu cümleyi kurdu: "ya ben buraya kız arkadaşımla eğlenmeye geldim ama sevgilim telefonda ağzıma sıçıyor. benim eğlenmeye hakkım yok mu ya. oysa o sanıyor şu an başkasıylayım sanki ve onu aldatıyorum"
    sevgilisine güvenmeyen kıskanç erkek durumu söz konusuydu.
    zamanında benim de böyle durumlarda arıza çıkardığım olmuşsa da kıza sonuna kadar hak verdim. görünen, kıskanç bir erkeğin gereksiz tepkisi vardı ortada.

    ilerleyen saatlerde sevgilisinin güvensizliğinden dem vuran işbu kız karakedi gibi bangır bangır metal çalan bir grubun sahnesinde yağız bir anadolu erkeğiyle dans etmeye sürtüşmeye başladı.
    ben nası mınakoyim ya eşliğinde olanları izlemekteyken kız bu bakışlarımı sanıyorum fark etti; çünkü gecenin ilerleyen saatlerinde bardan işbu yağız anadolu delikanlısıyla beraber çıkarlarken zilzurna yanıma gelip "onunla yatacağımı sanıyor ama yatmayacağım" falan bir şeyler geveleyip çocukla beraber taksiye bindi gitti.

    yukarıda bir yerde kıza hak verirken sevgilisinin görünen, gereksiz tepkisi demiştim değil mi.
    görünen ve gereksiz evet.
    velhasıl ilki sadece bir anı.

    diğeri ise hipergami ve yarattığı çıkar sabiti. burada 30 yaşını devirmiş biri olarak erkekliğe yeni adımını atmış hemcinslerimin red pill hezeyanına bulaşmadan kadınların hipergamik dinamiğine değinmem lazım.
    bir söz vardır. "kadınlar hiç gitmeyecekmiş gibi sevip, hiç sevmemiş gibi giderken; erkekler her an gidecekmiş gibi sevip hiç gidemezler."
    en iyi saptamalardan biri olsa gerek.
    şu bir gerçek ki kadının severken büründüğü fedakarlık hali kıyas kabul etmez derecede büyüktür. erkekler bu konuda seven bir kadınla fedakarlık yarışına giremez; ama sorun bunun altyapısında başlıyor.
    çünkü erkek cinsinin sevgisinde çıkar sabitinin yeri çoğunlukla yok. hatta erkek neden sevdiğinin üzerine bile düşünmez. sorsan neden sevdiğini bile bilmez. öyle olmuştur sever.
    kadının ise sevgisinin altında daima bir giz vardır. bir gelecek planı, bir potansiyel, bir yatırım adına başka ne derseniz.
    bevery hills'te kendini pazarlayanından bir afrika kabilesinde baldırı çıplak ritüelini gerçekleştirene.. dünya üzerinde hangi kadın topluluğunu incelemeye kalkışsanız bulacağınız bulgular aynı olacaktır.

    kadınlar kazançlarını korumak üzerine evrimleşmiş bir tür. bunu jared diamond'dan geoffrey miller'e pek çok kişi yazdı.
    erkek doğasının riske düşkünlüğü ve kadın doğasının garanticiliği gerçekten araştırılmaya değer bir alan. bu konuda yeterli makale bulamadım hiç. kendine akademisyen diyenler bu defa uyumayın.
    kadınlar bu doğası gereği tüm kazançlarını ya da kazanç saydıklarını kaybetmemek için severken inanılmaz fedakar olurlar. biz erkekler çoğunlukla bunu ay canım ya bak nasıl fedakarlık yapıyor falan diye değerlendiririz; ancak olan şey daima kadının erkekte gördüğü potansiyeli ve yatırımını korumasından ibarettir.
    işin çirkinleşmeye başladığı nokta ise kadının sevgisini kaybettiği, sevmeyi bıraktığı; daha doğrusu hipergaminin kendisine şahsi özünün daha fazlasına ulaşabileceğine inandırdığı yerde ortaya çıkar.
    bu noktada o fedakar, bir zamanlar bir bütün olduğunuzu düşündüğünüz, kendini size adayan dişiden eser kalmaz. hatta onun size yabancılaşmasının hızını mantığınız almaz. aklınız nasıl sorusuyla tecavüze uğrar.
    erkek türü ekseriyetle böyle değildir. biz bir kadından ayrılırken hatta ondan ayrıldıktan sonra bile değer vermeye devam ederiz. "arama beni istemiyorum, çık git hayatımdan" vs. desek bile ve ilgili kadın zor günündeyse yine gider yanında oluruz. hatta istemediğimiz halde ilgili kadın iyi olana kadar son darbeyi indirmeyiz.
    oysa kadın türü; bitiyorum, tapıyorum sana dediği kişiyi bile sevmeyi bıraktığında direkt olarak toprak altına gömer.
    erkeği ile kaç yıl kaç zaman geçirdiği fark etmez. sevgisinin bittiği noktada artık ölseniz dönüp bakmaz, yansanız bir bardak su vermez. severken sizden çok daha vefakar olan bu canlı artık tanıyamayacağınız kadar acımasızdır. öldüğünüzü öğrense mimiği bile kıpırdamaz.
    bir başka dalı tutmaya görsün yıkıcılığı rakip kabul etmez. bunu ona daha öncesinde anlatsanız bile anlamaz. çünkü doğası mantığından ötedir.
    işte bu pragmatist yapı, bu makyavel davranış kadın doğasının özüdür.
    kadının hipergamik evriminin son halkasıdır.
    insanlık toplum baskısı denen şey ile bunu bir süreliğine zapt altına almıştı; ancak kadının gerçek doğası ataerkil düzene geçtikten sonra asırlarca baskılanmış olsa da günümüzde tekrar zincirlerini kırdı ve hiç olmadığı kadar öğütücü artık.
    keza kadınların rasyonel olarak haksız oldukları noktada kendilerini duygusal olarak haklı görme dürtüleri de direkt cinsel seçilimin getirdiği sonuçlara ilişkindir.
    ancak tüm bu anlattıklarımı cinsel seçilim ve insan evriminin sonuçları içerisinde açıklayabilsem de kadın türünün hala erkeğini bir başkası için terk ettiği ya da aldattığı durumda suçunu kabul etmek yerine haklı çıkmaya çalışarak karşıyı suçlaması ya da bahaneler üretmesinin uğraşını açıklayacak bir temel bulamadım henüz.
    -belki karşıyı şeytanlaştırarak kendini aklama, belki duygusal ya da cinsel yetersizliğe sığınma-
    umarım bunun da evrimsel kökenlerine inilir.

    bunlara rağmen; şu an kadınlar için sevgilisi kim olursa olsun ne kadar severse sevsin hipermagik olarak ondan daha iyisi potansiyeli daima var artık. sosyal medya ile kapalı sınırlar da aşıldı, ilişki ekosistemleri de çöktü. daha iyisi olmasa bile olmasını düşündürecek nedenler var. (bkz: sosyal entropi)
    bu koşullarda erkek türü ya genç yaşta evlilik yapıp bu saçmalığın dışına çıkılacak ya kendi hemcinsi arasında yükselip zirvede yer alacak ya da gelinen bu noktada sadece bıyık altından gülüp acıyarak kendi keyfine bakıp geçecek ki zaten evlilik kurumu da ölmeye yüz tutuyor.
    benim gördüğüm, bu kurum artık son yüzyılını yaşıyor. önümüzdeki yüzyıl gerçekten %80-%20 dominasyonunun binlerce yıl sonra tekrar insan doğasına dönüşü olacak.
    erkekler ister bilinçli ister bilinçdışı bu gerçeğin farkına varıyorlar.
    (bkz: erkeklerin evlenmek istememe nedenleri)

    şimdi, böyle bir sabit için kendi zamanımdan çalmaya ne kadar değer?

  • süt gibi bembeyaz kız

    görsel

  • filistin yok ediliyor mutlu musunuz

    evet mutluyum.

    geçenlerde de sözlükteki filistin düşmanları diye başlık açılmıştı. orada da yerimi almıştım.

    filistin denen arap ülkesini sevmiyorum hatta nefret ediyorum.
    ancak bu riyakar islamcılara bazı sebepler saymanın zamanı geldi.
    biraz uzun bir entry olabilir.
    buraya neden filistinden nefret ettiğime dair şahsi nedenlerimi sunacağım.

    ilk neden tabii ki arap isyanı ve türk askerinin arap çöllerinde sırtından vurulması.
    ben aynı zamanda tarih mezunuyum arkadaşlar. bu olayı da yeterince okudum ve bu olay beni çok etkiler.
    etkileme sebebi arapların isyan etmesi değil. garibim anadolu'nun bağrından gitmiş türk askerinin hiç beklemediği bir ihanete uğraması.
    fransız ihtilalinin doğurduğu milliyetçiliğin yaratacağı etkiler osmanlı tarafından gayet iyi tahlil edilmiş bir durumdur.
    bu yüzden daha milliyetçilik dalgası balkanları sarmadan osmanlı balkanlarda önlem almaya başlamıştı. nitekim balkanlardaki ilk milliyetçi hareketler de sert bir şekilde zorlanmadan bastırıldı.
    işte osmanlı bu önlemleri müslüman topraklarında almaya hiç gerek duymadı.
    arap isyanı osmanlının balkanlarda beklediğinin aksine hiç ummadığı bir şeydi.
    birinci dünya savaşında ingilizlerin orta doğu çıkarmasına karşı hicazı savunmak için gönderilen ordu kafire karşı müslüman toprağını koruyoruz motivasyonuyla savaşa yürüyordu.
    bu orduyu öldüren kurşunların yarısı kafirden değil türk mehmetçiğin koruduğunu sandığı müslüman topraklardaki araplardan geldi.
    bu yüzden bu ihanet öyle islamcıların amaçladığı gibi diğer isyanlarla, ihanetlerle kıyaslanıp da içi boşaltılacak bir durum değil.
    türk askeri sırtından vuruldu orada. cephe gerisinden yedi kurşunu.
    balkan isyanlarında tehlikenin nereden gelebileceği konusunda fikir sahibiydi asker. kazandı kaybetti o ayrı ama düşmanını biliyordu.
    arap isyanında müslüman toprağını savunuyorum derken araplar tarafından şehit edildi türk askeri.
    sabahtan beri arap isyanı deyip duruyorum.
    işbu isyanda isyan ateşinin iki öncüsü vardır.
    ilki bugün suudi arabistan'da hüküm süren kraliyet ailesinin selefi vahhabi sürüsüdür.
    ikincisi ise filistin araplarıdır.
    hani bazen islamcılar der ya her arap isyan etmedi. doğru bak. ırak'ta, suriye'de böyle örgütlü bir arap isyanı olmadı.
    ama osmanlının kendisine hediye ettiği tüfeği bile lawrence'a verecek kadar kansız köpek şerif hüseyin'in vahhabi sürüsü ve filistin arapları bu isyanın başını çekti. bu bir tarihi gerçek.
    dönemin ingilizler tarafından bizzat arap isyanı için tasarlanan bir de flaması vardır.
    kırmızının üçgen formunda sol tarafta yer aldığı; üstte siyah ortada yeşil altta beyaz biçiminde.
    şu an pek çok arap devleti ülke bayrağı olarak bu renkleri kullanır; ancak filistin dediğin devlet direkt olarak o isyan flamasını ülke bayrağı yapmıştır.

    bu benim ilk nedenim. bunlar, filistin yok olsa kahvemden sadece bir yudum daha almamı sağlayacak gerçekler.
    siyasal islamcı zeka özürlüler de bal gibi bilir bunu ancak işte arapları kavm-i necip olarak değerlendiren bir zihniyetten türklük bekleyemezsin. araplar analarını s.kse arap dölüne övgü düzer bu ihvan artıkları.

    zaten akpnin ülkeye en büyük kötülüklerinden biri milliyetçiliği ümmetçiliğin içinde eritmesi olmuştur.
    bugün araplaşmış, türk kültüründen bihaber nice geri zekalı kendini milliyetçi sanıyor.

    gelelim ikinci, yüzsüz ve hatta ironik kısma.
    türk-yahudi ilişkileri tarihte hiçbir zaman kötü olmamıştır. hatta osmanlı döneminde yahudiler araplardan kat kat el üstünde tutulmuştur. günümüz islamcıları bilmez bunu mesela.
    arapların payitahta girişi yasakken payitahtın ticaretini osmanlının el vermesiyle yahudi ve rumların yönettiğini de bilmez salaklar.
    nitekim islamcılık ideolojisi zeka yoksunluğundan beslenir.
    neyse. bu osmanlıdan değin süregelen türk-yahudi ilişkisi de bir dönem sovyet temelli ve sol tandanslı devam etse de akp ve onun ihvancılık hevesi yüzünden bozulmaya başladı.
    ve bu noktada filistin savunuculuğu ön plana çıktı.
    şimdi:
    bu son 20 yılda filistin'in yanında türkiye kadar yer alan başka bir devlet yok. bak gerçekten yok. komşuları bile siklemez filistin'i. zaten "biz araplar anlaşamamakta anlaşırız" diye atasözleri var heriflerin.
    şu an bile görüyorsunuz mısır sınırı açmıyor.
    filistin denen ülkeyi dünyada tek umursayan ülkeyiz gerçekten şaka yok.
    iran diyeceksiniz belki ama onların derdi filistin değil israil düşmanlığı. filistin yerine abc devleti olsa onu da sözde desteklerler.
    yani son 20 yıldır filistin'in uluslararası arenada tek koruyucusuyuz lan.
    hatta iddia ediyorum iktidarı ele geçiren islamcı grubun içindeki filistine değer veren ihvancı klik (fare surat ve ekürisi) olmasa bugün gazze bile filistinde olmazdı.
    bak ısrarcıyım bu konuda. özellikle arafat'tan sonra filistin varlığını türkiye'ye borçlu.
    türkiye'nin bölgedeki politik ağırlığının pasif etkilerinden biri bu.
    peki türkiye'nin yeri gelince batı ile arasını bozacak kadar filistin merkezli savunmacı politikasına karşı filistin bu son 20 yılda karşılık olarak ne yaptı?

    doğu türkistan'daki müslüman katliamına karşı çin tarafını destekledi.
    ermeni soykırımını tanıdı.
    akdenizde türk-yunan gerginliğinde yunanistan tarafında yer aldı.
    karabağ savaşında ermenistan'a destek iletti.
    pkk ile ilişkileri hadsafhada.
    türkiye'nin suriyedeki konumuna karşı suriyeyi destekliyor.
    türkiye'nin libyadaki konumuna karşı hafter'i destekliyor.

    insan burada sormalı -kusura bakmayın ağzımı bozacağım- lan a. koduğumun çocukları. türkiye olmasa varlığınızı devam ettiremeyeceksiniz bu yüzsüzlük bu kansızlık nedir.

    hadi bunları geçtim. zamanında ingilizler ile iş tutup mehmetçik katletmiş arap sürüsü işte.

    ama insan burada da sormalı - kusura bakmayın yine ağzımı bozacağım- e be amına koduğumun reel politik bilmez şeriatçı yavşakları.
    sizi tarihten bu yana her konuda satıp durmuş bu kansız sürüsünü ısrarla savunmanıza sebep olan şey nedir?
    size her alanda yıkıcı faaliyet yürüten şu devleti sırf müslüman diye hala savunan midenizi sikeyim. hala kendinize türk diyebilen aklınıza sokayım.
    bak filistinlilere küfürlerimde sansür uygularken size uygulamadım. o filistinliler kendi millileşme adımlarında türklere karşı bağımsızlık kazanmayı bir gurur olarak sunup günümüz politikasında bile buna uygun davrandıkları için yine bir noktada saygıyı hak ediyorlar. bu yüzden küfür ederken sansür uyguladım onlara.
    ama siz türkiyede yaşayan şeriatçı yavşaklar düşünün ne kadar aşağılık bir konumdasınız.
    sizin gibilere ya acımalı ya da küfür etmeli. eni sonu kral abdullah'ın arap isyanını anlattığı biz osmanlı'ya neden isyan ettik kitabını bile görmezden gelerek onlar isyan etmedi taammı diyecek kadar köpeksiniz lan.

    şimdi gelin bana niye filistin'i sevmem gerektiğini anlatın hadi aklınız yetiyorsa.

  • gs taraftarının hükümet istifa dememesi

  • tekel bayii işleten kadına sarkan yabancı

    yabancı uyruklu denince kafamda hala turist canlanıyor. kaç yıl geçti hala aşamadım şunu.
    habeş maymunu bir sığınmacıya dersini veren abladır.

  • gss prim borcu

    sgk'nın bugün tarafıma 8756 tl olarak postayla tebliğ ettiği borç. 1 ay içinde git gelir testi yaptır. bak ödemezsen sonra gecikme zammı ve ceza işler falan yazmışlar. *
    "ödeyeni siksinler" yazılı karşı tebliğ gönderme planlarım var şimdilik.

    suriyelinin, afganın bedava hizmet aldığı yerde bir türk olarak ödemeyi midem kaldırmıyor.
    cezaysa ceza, hacizse haciz.

  • 25 şubat 2022 nato zirvesi

    hay espri kabiliyetinizi sikeyim ya.
    savaşın başından beri aynı şey tiksindirdiniz artık.
    mizah bilgisizliği örtmenin aracı değildir.
    varsa bi fikriniz yazın yoksa bi siktirip susun rica ediyorum.

  • bitcoin

    anlatamadık dostlarım. bu insanlara merkeziyetsiz kavramının kişilerarası para transferi, alışveriş gibi durumlarda devlet ve banka gibi 3. kişilerin ortadan kaldırılması demek olduğunu anlatamadık.
    merkeziyetsiz demenin; muhatabın sadece kişiler olduğu kastını anlatamadık.

    hala gelip fed faiz artırınca düşüyorsa nasıl merkeziyetsiz diyebiliyorlar.
    bıktım.

    2750 yıllık para tarihi içerisinde sadece 13 yıllık daha emekleme aşamasında olan teknoloji için stabil değil ki yorumları yapanları görmekten yıldım.
    merak ediyorum acaba lidyalılar ilk parayı bulduğu yıllarda bu ne kardeşim babil'de bu sikkeye 2 koyun alıyordum burada 2 tavuk veriyorsunuz hiç stabil değil diyor muydu.

  • 4 ocak 2022 büyük alkol boykotu

    akp yönetiminde devletin vergi konusunda bu kadar şımarmasının sorumlusu bizleriz maalesef. kolektif bilinç bizim halkın belki de en eksik olduğu şey.

    devletlerin bir ürüne vergi koymadan önce ivedilikle baktığı bir husus vardır talep esnekliği.
    ürün, talep esnekliğine göre ikiye ayrılır. elastik ürün ve inelastik ürün.
    elastik ürün dediğimiz fiyat ve vergi artışına direkt olarak tepki veren ve talebi azalan ürünlerdir. pırlanta, lüks tüketim malları, yat, kürk gibi şeyler bu sınıfa giriyor. devlet bu ürünlere vergi koyarken 2 kez düşünür çünkü talep azalır ve dara kaybı oluşabilir.

    inelastik talep ise herhangi bir fiyat ve vergi artışının ürünün talebinde pek bir değişime yol açmadığı ihtiyaç ürünleridir. elektrik, su, ekmek, benzin, sigara, alkol gibi ürünler de bu sınıfa girer. devletler çekinmez bunlara vergi koyarken. o yüzden vergi oranları hep daha yüksektir.
    yani devlet çocuk bezinden %30 vergi alırken pırlantada ötv niye %0 yahu serzenişinin altında yatan disiplin bu. devlet o bezi eşek gibi alacaksın diyebiliyor. aynısını tek taş yüzük için diyemez.

    şuraya geleceğim.
    inelastik üründe hiçbir talep endişesi yaşanmayan sıfır esnek ya da tam inelastik dediğimiz insülin, kanser ilacı gibi ürünler dışında devletlerin maksimum uygulanabilir bir vergi ve fiyat sınırı vardır. bunun üzeri ürünü inelastik olmaktan çıkarır-ihtiyaçsa ihtiyaç almıyorum amk seviyesi- ve dara kaybı yaşatır. * *

    işte bizim milletin kolektif bilinç yoksunluğu (sığırlığı) burada devreye giriyor. çünkü benzinden de alkolden de sigaradan da vs alınan vergi miktarı belli bir bilince sahip her toplum için çoktan inelastik değerlerini geçmiş durumda.
    bu noktada dara kaybının devreye girmesi gerekir. dara kaybı nedir, kabaca fiyat artışından dolayı tüketimin ve buna bağlı olarak üretimin azalması, devletin vergi artırdığı için zarara girmesi.

    biz ne yapıyoruz. devleti şımartıyoruz. ekmek su kadar ihtiyaç olmadığı halde alkole sigaraya insülin muamelesi yapıyoruz.
    arabaya diyaliz makinesi, benzine kanser ilacı gibi yaklaşıyoruz.
    devlet bunları görmüyor değil. tüik artık ne işe yarıyor sanıyorsunuz.

    halbuki toplumsal bir dayanışma sergileyip bir süre tüketimi durdursak, boykot olmasına bile gerek yok yarı yarıya tüketimi azaltsak dara kaybı oluşacak ve devlet bir şeyler yapmak zorunda kalacak. (en azından normal bir hükümete sahip devletlerde)

    3. dünya ülkesi dediğimiz pek çok yerde bunların çok daha azı için millet ne tepkiler koyuyor.
    ama işte bilinç yok bizde. (bkz: isyan yok abi isyan yok isyan)
    görüntü ve sosyal statünün her şey olduğu ülkemizde bu vergiler kızgınlığımız geçtikten sonra arabasıyla story atan berkecanı, sırf foto çekilmek için cafe bar arşınlayan pelinsuyu.
    akşam sigara eşliğinde 2 bira keyfimiz var alt tarafı diyen bizi ne kadar durdurur orası muamma.

  • tanrının varlığı kanıtlanabilir mi sorunsalı

    (bkz: kişisel deneyimler ile allahı kanıtlamak)
    cesurseyyah adlı yazarın bahsettiği übersonik olay.
    vay amk varmış böyle bir şey.

    "yani allah da kişisel deneyimler sonucu kanıtlanmış durumda"
    (bkz: #129582058)

    evet, siz de uslu bir çocuk olursanız kişisel deneyimler ile allahı kanıtlayabilirsiniz. üstelik kur'an ile sabit.

    şahsen ben kişisel deneyimlerimle ancak priapos'u kanıtlayabiliyorum. aha cesurseyyah'a sor.

    kardeşlerim, kişisel deneyimlerle kanıtlanmış tanrı sizi dincilerin zeka geriliğinden korusun.
    (bkz: allah yok din yalan)

    gerçi siz yine de elinizde fener ile salonda gezdiğinizi düşünebilirsiniz. dincilerin cüzi aklı o kadara yetiyormuş.

    (bkz: hac suresi 16. ayet)
    tanrıyı kanıtlayamazsın. tanrı inancı bir aritmetik toplama işlemi değil bir cebir denklemidir. ve bu denklerim x'i de imandır. (bkz: #27476626) eğer iman ediyorsan zaten kanıta ihtiyacın yoktur. iman zaten kanıt gerektirmez. ancak kanıt arıyorsan orada kendi inancınla çelişirsin ve tanrıyı kanıtta arıyorsan bi zahmet siktir git çünkü semavi dininin tanımladığı tanrı öleli çok oldu.
    keza insan yalanı kanıtlamaya çalışır.

  • kürtlerin ana dilde eğitim hakkı

    kürtçe eğitim isteğini kürtçe öğrenmek olarak mı algılayan dersin. türkiye'nin üniter devlet yapısını görmezden gelerek federal devletlerle kıyaslayan mı ararsın, konfederasyonla yönetilen ülkelerden örnek veren mi ararsın, komün yaşam ütopyası güdenlerin saçmalamaları mı dersin, ingilizceyi örnek vermeye kalkan mı ararsın her şey var başlıkta.

    bu ülkede kürtçe konuşmak da kürtçe öğrenmek de kürtçe kurslar açmak da uzun yıllardır serbest.
    buradaki mevzubahis istek kürtlerin kendi dillerini yaşatma isteği falan değil. doğuda bir dönem pek çok kürtçe kursu açıldı hepsi de ilgisizlikten teker teker kapandı.
    anadilde eğitim istemek kürtçeyi resmi dil olarak tanımlama uğraşından başka bir şey değil ki bu da kürtlerin ananeye! olan bağlılıklarından çok son asra yayılmış temel kürt ideolojisinin (bkz: büyük kürdistan projesi) bir sonucudur.

    türkiye, üniter bir ulus devlettir. üniter devletlerde ekseriyetle 2 resmi dil olmaz. üstelik bu resmi dil isteği ülkeye gönül bağı olmayan, resmi dil isteğinde bulunduğu ülkenin topraklarını da içeren yeni bir ülke ütopyası gözeten, tabandan destek gören bir terör organizasyonuna sahip bir kesimden geliyorsa bu hiç olmaz.
    bugün kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi, ilkokula başlayan bir kürt çocuğunun türkçe öğrenmeye gerek duymadan üniversiteden mezun olmasına yol açar. bu da birkaç kuşak sonra ülkede birbirini anlamayan iki başlı bir toplum yaratır. bunun sonucu da ya federal devlete dönüşmek ya da bölünmektir.
    işte kürtlerin resmi dil isteğinin altında yatan ana sabit budur. türkiye cumhuriyeti'nin bu isteği kesin bir şekilde reddetmesini sağlayan ana sabit de budur.

    kanada, güney amerika, rusya, almanya, isviçre, belçika gibi salakça örnekler verilmiş. bunların ekseriyeti federasyon ile yönetilir. (bkz: federal cumhuriyet)
    ayrıca uğraşmak zorunda kaldıkları nüfusunun en az %50'sinden destek gören eli silahlı bir örgüte ve feodal anlayışa çakılıp kalmış bütün civar ülkelere salça olan ayrılıkçı bir etnisiteye sahip değildir.

    nitekim kendisini azınlık olarak görmekte ısrarcı bir toplumun resmi dil isteğini üniter devlet yapısını görmezden gelerek dillendirmesi akılcı değildir. türkiye'de bu basamağın geçilmesi için öncesinde federal devletin masaya yatırılması lazım gelir ki bu da mevcut dinamiklerde kılıçlar çekilmeden diyalogla falan hallolacak iş değildir. kılıçların çekildiği senaryoda ise orada kapı gibi bir tsk durmaktadır.
    türkiye'nin kuruluş ilkeleriyle kavgalı bazı kesimlerin ortak hazımsızlıklarından birinin tsk olması boşuna değil.

    her şeyi geçtim türkçe bile eğitim için yer yer yetersiz kalırken kürtçe eğitim istemek nasıl bir akıl tutulmasıdır. sizin amacınız üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?
    kürtçe şu an kuralları oturmuş, özgün dinamiklerini sağlamış, karmaşadan kurtulmuş ve ortaokul seviyesi üstü eğitim verilebilecek bir dil değildir.
    türkiye toprakları içinde bile kürtçede bir dil birliği yok. araya 100 km mesafe koyunca günlük konuşma dışında anlam karmaşası başlıyor.
    kürtçe eğitim vermeye kalktığınız çocuğa hiç mi acımıyorsunuz.
    bari çocukları alet etmeyin kirli ideolojinize.

    diyelim hadi devlet bu işe tamam dedi. o kadar öğretmen, kitap, okul vs masrafı kimden çıkacak. senin kendine istediğin pozitif ayrımcılığın masrafını ben mi çekeceğim?
    devlet tutup da kürtçe eğitim için kürt vatandaşlara özel olarak vergi koydu hadi. verecek misin? elektrik faturası ödemekten acizsiniz amk.
    anca oturduğunuz yerden boş laf.
    doğuda geçim derdindeki kürt vatandaşlarda böyle bir talep de pek yok zaten. anca batıda yaşayan rahatı yerinde ılık götlü kürtçülerden duyuyorsun bunları. heriflerin "bu ülkenin kurucu unsuru türkler değildir" diyecek kadar beyni sulanmış. bunları götürüp van'da bitlis'te 6 ay kendi yerel kültüründe yaşatsan bu nedir ak deyip gerisin geri beşiktaş'a, kadıköy'e kaçar. rahatını tekrar bulduğu yerde de ömö körtçö öğötöm diye kafa siker.
    gerçekliğe döndüremezsin bunları.

    şimdi hadi ırkçılıkla da suçlayın eksik kalmasın, voltran tamamlansın.

  • antalya'nın türkiye'nin teksas'ı olması

    "araştırmasında cumhuriyet başsavcılıklarına intikal eden toplam olayın yetişkin insan nüfusuna oranlanmasında suç oranı en fazla il yüzde 9.34’le antalya çıktı. antalya’yı yüzde 8.97 ile kilis, yüzde 8.52 ile muğla takip etti. ayrıca düzce (% 8.22), gaziantep (% 7.95), aydın (% 7.79), mersin (% 7.56), edirne (% 7.36), nevşehir (% 7.35) ve karaman (% 7.18) nüfusa göre suç oranı en fazla iller oldu"
    https://www.neoldu.com/…-en-yuksek-sehirler-46h.htm

    adana goygoyunuz bittiyse klavyelerinizi yere bırakabilirsiniz.

  • sözlükçülerin nick'leriyle anlatmak istedikleri

  • ingilizler neden kurşun atmadan istanbul'dan gitti

    hala mı aynı konu.
    bu insanlar 20. yy başlarındaki ingiltere'yi bir tür tanrı formunda hayal ediyor sanırım. erdoğan'ın putin'e duyduğu gibi hayranlıkla karışık garip bir kompleksleri var.
    kıçı kırık istanbul'u geç. ingilizler, koca hindistan'ı bir adamın yürüyerek başlattığı pasif direnişle kaybetti. düzenli ordusu bile olmayan baldırı çıplaklara dünya'nın en değerli bölgesini savaşsız mücadelesiz bırakarak siktir olup gitmek zorunda kaldılar.
    merak ediyorum acaba hindular arasında gandhi ingiliz ajanıydı ya diye dolaşan mallar var mıdır.

    biraz politika öğrenin lütfen. ad hoc diplomaside takılıp kaldınız.

  • erdoğan başından beri fethullah gülen'e karşıydı

    şunu erdoğan okusa kendi bile güler.
    ulan bu kadar salakça bi yazıya cevap verilmez ama ülkede buna inanacak kadar mal kesim olduğundan yazalım yine

    mgk toplantısı başbakan değil cumhurbaşkanı önderliğinde yapılır.
    dönemin cumhurbaşkanı da ahmet necdet sezerdir. imzası da kararda en üstte parlıyor.
    https://imgyukle.com/i/img-20191101-174231.ewltmh
    ayrıca o dönem akp’nin tsk’dan götüm götüm çekindiği yıllardır.
    kısaca erdoğan bu kararın altına kuzu kuzu imzayı atmak zorunda kalmıştır.
    zaten güçlenince de fetöyü bitirmek şöyle dursun “dön gel bitsin bu sıla hasreti” diyen de ta kendisidir. ha aslında tutuklamak için geri çağırıyordu diyerek mallıkta çığır açıyorsanız o ayrı.

    (bkz: bi siktir git dedirten dinci zırvaları)

    edit: av tufegi ile drone avlayan dayi nickli yazarın gönderdiği link. https://m.sabah.com.tr/…-mgk-karari-yok-hukmundedir
    cok dusunuyorum bu aralar nickli yazardan gelen bir link. https://m.yeniakit.com.tr/…parti-kurtardi-7682.html

  • orta asya'dan geldiysek neden çekik gözlü değiliz

    ana sebebi ne 1000 yıllık genetik etkileşimdir ne de asimilasyondur.
    bunlar ikincil nedenlerdir.

    biraz uzun bir yazı olabilir; ancak bu konuda bizim eğitim sistemi sınıfta kaldığı için bir girizgah yapalım.

    anadolu'daki türklerin çekik gözlü olmamasının nedeni : oğuz türkü olmasıdır. (bkz: oğuzlar)
    neden çekik gözlü değiliz diye soru sorulmasına yol açan neden : türklük anlayışındaki bilgisizlik ve eğitim sistemimizin ulus devlet kuracağız diye türk kelimesini ırka indirgemesi. (ağır atatürkçü biri olarak söyleyeyim kemalist eğitim sisteminin bok yemesidir bu karmaşa)

    arkadaşlar türk adı bir ırk değildir. bir üst tanımlamadır. büyük bir aileyi kapsayan koca bir şemsiyedir. slav kelimesi buna örnek verilebilir. ya da cermen.
    türk adı altında oğuz ve kıpçak olmak üzere iki ana grup bulunur. bunu doğu-batı türklüğü diye de ayırırlar.

    anadolu türkleri oğuz türküdür. orta asyanın maveraünnehir bölgesinden çıkmadır.
    kıpçak türkleri ise; kazak, özbek, kırgız dediğimiz doğu türkleridir.
    bu iki türk grubu aynı kültür ve dili paylaşsa da aralarında genetik olarak oldukça fark vardır. göktürklerin bütün orta asyayı hakimiyet altına almasından sonra bu iki gruba da tarihte türk denmeye başlanmıştır.

    bugün anadolu türklerinin soydaşları esasen orta asyadaki kazaklar kırgızlar değil, türkmenistanda yaşayan türkler, azerbaycan ve iranın kuzey bölgesinde ağırlık göstermekte. https://eksiup.com/p/ny281467xjwf
    örneklemem gerekirse bunlar direkt kardeşlerimizdir; kazaklar, kırgızlar ise daha çok kuzenimiz gibi.

    oğuzların selçuklu önderliğinde batıya göçü ve akabinde gelen moğol istilası ile bugün maverannünehir bölgesinde doğru düzgün oğuz türkü kalmadı. orta asyada kalan oğuz türkleri ağırlıklı olarak türkmenistan'da yaşamakta.
    yani bugün verdiğiniz gen haritasındaki %10 orta asya bağı aslında anadolu'daki türklerin ne kadarının kıpçak türkü olduğunu gösteriyor o kadar. kazakistan'da, kırgızistan'da vs. artık oğuz türkü yok ki referans olacak bir gen istatistiği çıksın.
    oğuz türklerinin ekseriyeti batı asya'da yaşamakta artık ve batı asya üzerine yapılan gen araştırmalarında anadoludaki türklerin geni %67 çıkmakta. üzerine %10'luk kıpçak türkünü de eklerseniz bu oran %77 dolaylarına geliyor. bu da size türkiyede türk geni taşıyan insan oranını aşağı yukarı gösterir.

    gelelim bir diğer yanlışa. oğuz türkü ile kıpçak türkü aynı dile ve kültüre sahip ancak aynı genetiğe sahip değil dedik.
    kıpçaklar oğuzlara göre daha çekik gözlüdür. ki zaten oğuzların tarih sahnesine çıktığı maverannünehr bölgesi asya steplerine benzemediğinden oğuzların çok fazla çekik gözlü olması beklenmez; ancak yine de günümüzdeki anadolu türklerine göre biraz daha çekik gözlüdür. işte bunun sebebi 1000 yıllık genetik etkileşimdir. ana sebep değil, ikincil sebeptir bu etkileşim. ayrıca güzel bir şeydir kültürü zenginleştirir.
    orta asyadaki soydaşlarımız sadece türkmenistanda var dedik.
    bakalım
    türkmenistandan bir okul : https://www.cbd.int/…/idb-2009-turkmenistan-067.jpg *
    başka bir foto https://eurasianet.org/…g_l26x9lp.jpg?itok=jsozexi6
    https://minzifatravel.com/…kmenistan-people-gal.jpg
    anadoludaki türkler ile arasında çok mu fark görüyorsunuz?

    çekik göz konusunda da etrafı, özellikle kırsalları daha dikkatli gözlemlemek lazım. aslında çevrede çok var ama alışkın olduğumuzdan fark edilmiyor. insan beyni birini tanımlamak için yüzündeki en belirgin özelliğe odaklanır, bu yüzden alışkın olmayan birisi bütün çinlileri birbirine benzetir çünkü beynin ilk odaklandığı şey çekik gözdür. bu sebeple dikkatli incelenirse aslında görmek zor değil.
    şöyle salak bir video var; ama anlatmak istediğim şeyi özetliyor az çok. *

    bunlar da doğu türkü olan kazaklar : http://www.culturehoney.com/…/07/advantour.com_.jpg

    şuna göz atılmasında fayda var : https://i.pinimg.com/…63fb8d4f343e04d4af96a2aa2.png

    kısaca aslında bizim kendimize türk değil, oğuz dememiz lazımdı tarihsel olarak.
    ruslar kendilerine nasıl slav demek yerine rus diyorsa.
    ancak; bütün bu türk toplulukları zamanında aynı devletlerin çatısı altında yaşadığı için tek bir şekilde isimlendirildi türk olarak.
    bugün batılı tarihçiler bu farklılığı turkish - turkic olarak çözüyor. ancak biz hala türk'ü tek bir ırka indirgiyoruz.
    bütün problem türklüğü tek bir karakteristik yapıda görmekten kaynaklanıyor.

    edit : yukarılarda bir yerlerde "çünkü hititsin, yunansın" vs. vs diye saçmalayanlar olmuş. lütfen üzerlerine tarih kitabı atınız.
    hititler, türkler anadolu'ya göçmeden tam 2 bin yıl önce dor göçleri ile dağıldılar. 2 bin yıl! bizans kaynaklarında da anadolu'da herhangi bir hitit varlığından bahsedilmez. zaten o dönemin bütün göç hareketlerinde göç eden bir topluluk göç ettiği yerdeki topluluğu yerinden eder. (bkz: kavimler göçü)
    kaldı ki hititler anadoluda kalmış olsa bizans etkisinde hristiyan olması beklenir. ama böyle bir şey de yok.

    rumsun çünkü asimile oldun saçmalığına gelince. rumlar -daha doğrusu yunanlar. rum romalı demek- türklerden daha köklü bir kültüre sahip. yunanları asimile edemezsin, ederse onlar seni eder.
    ki zaten hiçbir zaman asimile olmadılar varlığını sürdürdüler. müslüman olanları var tabi, türk gibi yaşayanları da ama ortada kitlesel bir asimilasyon olması eşyanın tabiatına aykırı.
    anadolu havzası türkler geldiğinde bizans'ın tarım havzasından başka bir şey değil. türklerden önce rum ve ermeni yoğunluğuna sahip ama türk akınları ile boşaltılıyor. zaten bu sayede çaka bey koskoca anadoluyu boydan boya geçip 1081 gibi erken bir tarihte izmir'i zaptediyor. yoğun nüsuflu bir bölgede böyle bir şey beklenmez.
    anadolu'nun demografik yapısı hakkındaki en net ipucu anadolu beylikleridir.
    selçukluların yıkılışından sonra anadolunun dört bir yanında türk beylikleri ortaya çıkıyor. bu beylikler komşularıyla savaşarak fethederek değil bulunduğu bölgelerde kendi taifelerin desteği ile kuruldu. anadolu'da türk baskınlığı olmasaydı silah zoruyla anadoluya giren selçuklulardan sonra doğan otorite boşluğunda ortaya bir sürü türk beyliği çıkması değil; bizansın, ermenilerin bölgeye tekrar hakim olması beklenirdi.
    ama ne gariptir ki "şimden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve mecâlis ve seyrânda türkî dilinden gayri dil söylemeyeler" diyen beylikler ortaya çıkmıştır.
    tarih belli bir disipline göre yapılır, 3 milyon geldik de işte sonra asimileyiz biz falan diye aksiyom çıkarımlarla değil.

  • doğum kontrolünü doğru bulmuyorum

    doğum kontrolü doğru bulmuyormuş beyefendi.
    iyi de kendisinin en küçük çocuğu 85 doğumlu. bu mantıkla 34 yıldır sevişmiyor demektir.

    belki de tüm derdi budur lan.
    (bkz: bir kez sevişse rahatlayacak insanlar)

  • amelelik kası vs spor salonu kası

    amele kası merkür gibidir. görünüşte pek bir hacmi yoktur; ama yoğundur, demir topudur.
    spor kası jüpiter gibidir. hacimlidir, kocamandır; ama gaz devidir.