jpeg attim yalnizliga10
profili

  • erkeklerin artık ciddi ilişki düşünmemesi

    kadınlar erkekler ile eşit olmak isteyerek ayaklarına sıktılar, kadın erkek eşitliğine inanan birisi olarak bu sonuca üzülsem de, maalesef durum bu.

    zira erkekler yukarıda bir yazarın dediği gibi daima kovalayan ve çaba göstermesi gereken taraf oldular binyıllar boyunca, çünkü kadınlar sosyal olarak güçlü yapılarını erkekleri manipüle ederek önce naz yapıp sonra boyun eğer gibi davranıp bir gölge güç olarak evi yönettiler.

    fakat kadınların erkekler ile eşit olması bu geleneği bozdu. artık erkekler kendilerine eşit gördükleri bir cinsiyet için aynı çabayı göstermek istemiyor, kadınların da çaba gösteren ve kovalayan olmasını istiyorlar.

    bütün şikayetin temeli burada başlıyor çünkü artık kimin av kimin avcı olacağı gelenekler ile değil, o ilişkinin kendi dinamiğine göre belli oluyor. haliyle avcı değil av olmak isteyen, kovalanmak isteyen bir erkeğe denk geldiğiniz zaman, ilişki anlayışı eski sistem üzerine oturmuş olan sizinle ciddi düşünemiyor.

    eğer tüm cinsiyetler eşit olsun istiyorsanız, bu katlanmanız gereken bir etki. hem ayranım dökülmesin, hem götüm sikilmesin olmuyor maalesef.

  • 2020 turizm krizi

    adam seni otelinde istemiyor amk sebebi tamamen bu. yurtdışından gelen adam kaç paraya tatil yapıyorsa, senden de o kadar kazanırım ya da kapatırım oteli hiç kazanmam diyor.

    uygun fiyata sadece yerli turist gelirse bir sürü organizasyon yapılacak, otel çalışacak, malzemeler eskiyecek ama eskisinin çok daha azı bir kar elde edilecek, belki maliyetini ancak karşılayacak.

    adam bunun yerine sikerler yerli turisti, bu sene kapatır yatarız başımız ağrımaz diyor.

    patronun virüs var, artık 1/3 paraya çalışacaksın dese çalışır mısın istifa mı edersin? istifa eder başka iş ararsın değil mi? otelin patronu da aynısını yapıyor. bu paralara çalışacağıma gider yatarım tatil yaparım diyor.

    bazı arkadaşlar kapitalizmi çok yanlış anlıyorlar. arz talep eğrisi önemlidir ama talep çok düşünce 1 tl'ye mal alamazsınız, malı satan adam dükkanı kapatır. dolayısıyla arz da azaldığından fiyatlar tekrar artar. arz ve talep eğrileri daima makul bir kazanç elde edilecek noktada buluşurlar: https://www.neo-ekonomi.com/…ktisatta-arz-ve-talep/

    bu tip problemler turizmi içinden değil dışarıdan güç alan tüm ülkelerde mevcut. eğer eskisi gibi 1 dolar 1.1 tl olsaydı insanlara çok koymazdı, fakat mevcut kurlarda maalesef şikayetçi olduğunuz yer yanlış. otellerden değil hükümetlerden hesap soracaksınız. bu kur neden böyle gardaş diyeceksiniz.

    not: hayatımda butik otelin çadırını tutup orada kalmak haricinde hiç otel tatili yapmadım, otelcilik ile bağım yok. fakat gerçeklikle bağı kopmuş arkadaşları bilgilendirmeyi uygun görüyorum. otel sahipleri sizin sikik yıllık izinlerinizde tatil yapıp yapamadığınızla ilgilenmiyorlar. adam cebim dolarsa dükkanı açarım, dolmazsa kapatırım diyor. onu tatmin edecek kar düzeyine göre fiyat koyuyor, talep gelirse işe devam edecek, gelmezse kapatıp keyfine bakacak. bu adamlar günlük hesap tutan bakkal amca değiller, kenarda milyonları duruyor.

  • kombiyi gündüz kapatıp gece açmak

    geçen sene bu konuya kafayı takıp, mühendislerin görüşlerini siktir edip, kendim testlerde bulundum.

    normalde kombimiz daima en düşük ayarda açık olurdu. termostatı soğuk bir odaya koydukları için en düşük ayarda olsa da kışın daima yeterince sıcak değilmiş gibi çalışırdı. fakat bu çalışma düzeni tam da en optimum sıcaklığı sağladığı için dokunmazdık. vesselam bence bu noktada termostatın yeri önemsiz çünkü çalıştığı ayar minimum yaşanacak sıcaklığı zaten zar zor yaratıyordu.

    geçen kış ise ben kışın sıcaklığa ihtiyaç duymadığım ve evde çalıştığım için gece yatarken kombiyi tamamen kapattım, akşam eşim işten gelmeden 2 saat önce de açtım. yani gece 12 ile akşam 5 arasında kombi hiç çalışmadı.

    bu şekilde önceki seneye göre doğalgazın zamlı olmasına rağmen fatura neredeyse yarısına indi.

    kombi hep açık olsun daha az yakar meselesi de zannımca şirketlerin tüketimi arttırmak için bir numarası.

    deneme izmir'de yapılmış olup çok soğuk memlekette farklı sonuçlar verebilir.

    edit: alt ve üst komşularımız evi cehennem derecesinde ısıtan tipler. tişörtle falan geziyorlar kışın. bunun da elbette bir faydası vardır.

  • kia firmasının akılalmaz sahtekarlığı

    rezalet puanım 0/10, sebepleri şöyle:

    1. hava borusu yarıldıysa araç neden susuz kalmış? hava borusu yarılan araç abuk sabuk çalışır ama stop etmez, öyle böyle gider. su borusu gitmiş ki su kaybetmiş. arabaya binen insan az buçuk bir şeylere hakim olmalı. puanın birazını cahillikten kırdım.

    2. araba o kadar stop edecek kadar susuz kaldıysa, harareti de uçmuştur muhtemelen. araba sürerken hararet göstergesine arada bir göz atılır, burdan da puan kırdım. bu yazar 10 yaşında bir araç sürseydi mazallah kalp krizinden ölebilirdi.

    3. adamlar motoru değiştirmişler daha ne yapsınlar? aracın ikinci el piyasası onu üreten adamın sorumluluk alanı değil. motordan kaynaklı bir problemden dolayı motoru değişmişler ki çoğu firma değişmez bile, rektefiye çakar geçer. üstüne bir de motor suyunu ve harareti kontrol etmemişsiniz deyip kullanıcı hatasından 10 bin lira faturayı gözünüze sokar.

    kia'ya karşı karaktersiz araçları olduğundan ve biraz dandik gördüğümden daima soğuk olmuşumdur. ama bu hareketleri ile gözüme girdiler.

    edit: bi bitmedi başına gelirse görürsüncüler :) yıllarca araba sürdüm amk en sonunda sıkılıp sattım.

  • 18 nisan 2019 dolar kuru

    mazbata ile, siyaset ile, onunla bununla alakası yoktur.

    financial times, ülkedeki döviz rezervinin 10-15 milyar dolara kadar düştüğünü duyurdu, olay tamamen bundan ibaret.

    yani yatırımını buraya getirmiş adamlar hadi biz gidiyoz eyvallah deyip gitmeye çalıştıklarında, ülkede alabilecekleri kadar dolar yok. bu nedenle şimdiden çıkalım da sona kalıp dona kalmayalım diyorlar.

  • gaz girişi olan şarkılar

  • sözlükçülerin iş ile ev arası yolculuk süreleri

    10 saniye, kahvaltıdan sonra çalışma odasına yürüyorum.

  • bmw 8 serisi

    konsept fotoğraflar adıyla yayınlanan 8 serisini gerçekten üretilecek bir 8 serisi sananları göstermiştir. sorsan hepsi otomobilci amk.

  • takla atmış arabanın hava yastıklarının açılmaması

    hava yastıkları öyle taktik maktik yok bam bam bam felsefesiyle açılmazlar, işin kuralı nizamı var.

    öncelikle hava yastıklarının açılması için aracın büyük bir negatif ivmeyle yavaşlaması gerekir. yani açılması sırasında sadece çarpışma verisi değil hız verisi de değerlendirilir. takla atan bir araçta bu yavaşlama önden vurmuş bir araç gibi algılanmayabilir. ayrıca emniyet kemeri kilitlenmeden hava yastığı açılmaz ki bu kazada kemerin arkadan bağlı olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz çünkü içindeki adam kemeri açmadan çıkmış. dolayısıyla aslında hava yastığının açılmaması hayatını kurtarmış çünkü o yastık suratının orta yerinde patlayarak boynunu kırabilirdi.

    benim 17 yaşındaki emektar otomobilimde bile hava yastığının açılma mentalitesi bu şekilde ayarlanmış ve güncel araçlarda muhtemelen çok daha fazla veri değerlendiriliyordur.

  • japonya'ya atom bombasının atılmadığı gerçeği

    boşa harcanmış bir yazı. öncelikle ingilizce bilenleri buraya alalım

    bir nükleer patlamada, patlamanın enerjisinin aşağı yukarı yarısı kadarı patlamanın basıncı ile salınırken, %30-40 civarı ise sıcaklık olarak yayılır. %5-10 civarı iyonize radyasyon, %5-10 civarı ise çöküntü radyasyon olarak salınır.

    dolayısıyla tahrip yani patlama basıncı tahta ve kiremit evleri yıkarken, basınca dayanıklı taş köprü ve evleri yıkmayabilir. bunun yanında filmlerdeki gibi illa yerde bir çukur oluşması gerekmez çünkü atom bombası yere o kadar yakın patlatılmaz, daha havadayken patlar.

    yayılan termal enerji ise napalm bombaları gibi yanmaya sebebiyet verir. bu bahsettiğimiz iki güç merkez noktasında en kuvvetli durumdayken, dışlara açıldıkça tahrip gücü azalır.

    iyonize radyasyon ise patlama anında ortaya çıkar ve x ışınları, gama ışınları şeklinde kendini gösterir.

    ardından da çöküntü radyasyonu yani nuclear fallout dediğimiz ve fallout oyun serisinden de bildiğimiz patlama sonrasında devam eden ışımalar ortaya çıkar.

    pek çok kişi bu süreci nükleer santrallerin patlaması ile aynı kefeye koyuyor ve bu tamamen yanlış. nükleer santrallerde kullanılan yakıt çubukları uzun vadeli olarak radyasyon yayacak şekilde hazırlanmışlardır çünkü devamlı ancak düşük yoğunluklu bir ışıma talep edilir. haliyle bir nükleer santral patlayınca ilk termal ve basınç etkileri çok düşük olurken yaşanan bölge yüzyıllarca yaşanamaz hale gelir çünkü yıllar yıllar boyunca nükleer reaksiyonlar çekirdekte devam eder.

    nükleer bombalar ise olabildiğince anlık yıkım sağlamak için tasarlanmışlardır ve patlamanın ardından çok fazla radyasyonun ortamda kalması hedeflenmez. patlama sırasında neredeyse tüm iş olup biter ve bombanın içerisindeki yakıt tamamen tükenerek yıktıktan sonra düşük bir çöküntü radyasyonu bırakır.

    haliyle nükleer bombayı kafanıza yediyseniz ve hala yaşıyorsanız her taraftan yeşil mutantlar etrafınızı sarmayacaktır. zira artakalan radyasyon öyle beklediğiniz kadar yüksek ve yıkıcı değildir.

    patlama anında merkeze yakın olan kişiler iyonize radyasyondan dolayı ciddi hasarlara uğrayabilirler ancak mesafe çoğaldıkça bu radyasyonun etkisi ciddi anlamda azalır. ayrıca iki şehre atılan bombalar da öyle dev nükleer bombalar değillerdir, ufak çaplı bombalardır.

    vesselam iki dandirik resim ve insanlar sokaklarda yürüyü baksanıza diyerek bir halkın çektiği bu sefaleti yokmuş gibi gösteremezsiniz.

    ekleme: #65843331 nolu entryde aşağılarda bir arkadaş iki nükleer silahta kullanılan uranyum miktarı ile nükleer santrallerde kullanılan nükleer materyal miktarına dair bilgiler vermiş, çok da güzel etmiş. silahlardaki nükleer maddeler bir kaç pound ağırlıkta olurken, çernobilde havaya karışan radyoaktif madde miktarı tonlarla ölçülüyor.