sanat artigi8
profili

  • ruhsar'dan akılda kalanlar

    "fakat, trikotajla hiçbir ilgisi olmadığı halde sürekli ağ ören kader, yine ağlarını örmüştü."

    bunu tabi ki çocukken hiçbirimiz anlamamıştık. oradaki ses tonundaki taşak geçme, her şeyle alay edebilen bir senaryo, absürd komedi ve kara mizah harikaydı.

    zaten dönemin karikatüristleri yazıyordu senaryoyu. hande ataizi'nin meleksi güzelliği, mazhar'ın zeki, nazik ama şapşal, tembel türk erkeği olması, göksel kortay'ın "yapiciğiim" diyen o muhteşem trt türkçesi, reyhan'ın sırılsıklam salaklığı, kız kurusu firdevs'in de seksiliği vs... her şey şahaneydi yahu.

    youtube'da arada açar izlerim. insanlar ne kadar saçmaymış falan yazıyorular. hadi canım şaka yapıyorsunuz. lan olay saçma olması ve ölüm vs gibi konularla bile alay edilebilmesi zaten. inceleri harika. 90'ların kalitesi işte. keşke daha uzun sürseymiş.

  • 50 bin tl ile yapılacak en iyi yatırım

    hayır sizin şu havalarınızı ben anlamıyorum.

    50k’ya yatırım mı olur diyenlere gelsin: üç yıl önce 10 bin liraya (olmayan paramla, kartla aldım) pc toplayıp zaten biraz bildiğim ve kendimi büyütmek istediğim 3d animasyon işine girdim. normal bir laptopla olamazdı çünkü ekran kartıyla yapıyorsunuz daha çok bu işi. yeni teknolojilerin eğitimine de harcadım biraz ingilizce sorunum yoktu zaten. bugünün 40-50 bin lirası işte o zaman harcadığım 10 bin.

    şu an new york’ta bir şirkete evden çalışıp aylık minimum 70-80 bin lira kazanıyorum. maaş dolar, kayıp olmuyor. günde 3-4 saat çalışıp bu parayı kazanabiliyorum. daha çok çalışsam daha çok kazanırım yani.

    evet bu bir yatırımdır.

    adama 20bin diyorsun para mı, 100bin diyorsun para mı,10 milyon lira diyorsun aman araba parası vs.

    gerçekten bu kadar zengin olsanız anlayacağım. her şeyle yatırım yapabilirsiniz. alay edeceğinize siz de başkasının küçümsediği üçünüzü beşinizi doğru değerlendirin.

  • yemeksepeti.com

    türk tüketicisinin en büyük sorunu yeterince kinci olmaması ve kolay unutması. defalarca kullanıcı bilgilerini çaldıran güvenilmez bir şirket sana iki hamburger parası veriyorsa seninle alay ediyordur, başka bir açıklaması yok.

    ben kendi paranla rezil olduğun hizmetler adı altında ilk 5’e koyarım bu uygulamayı. beş değil on değil verdiğim tüm siparişlerden en az üçte biri sorunluydu.

    müşteri hizmetleri lakayt, umursamaz. yani bir sorun olduğunu veya bir şeyin rahatsız ettiğini karşı tarafa anlatmak ve bununla ilgilenilmesi için bayağı enerji tüketmek gerekiyor. mail yoluyla hesabınızı sildirin, geçin. ben yaptım çok rahat oluyor.

  • koronavirüs'ün psikolojik etkileri

    gelecek kaygısı çok yüksek boyutlara vardı çünkü artık uzak gelecek değil çok yakın gelecek için de telaş eder olduk.

    insan aşırı sosyal bir canlı türü. uzun süreler yalnız ve izole durarak kimliğini koruyamaz. bu çıkın dışarı demek değil, var olan endişenin sebebini anlatmaya çalışıyorum.

    diğeri de ekonomik durum. benim bu karantina boyunca gelirim sıfır. şu toplanan bilmem kaç milyar lira yardıma da nasıl ulaşacağımı bilmiyorum bütün yolları kapatmışlar e-devletten vs. zor durumda olan devlete ulaşsın diye karizma yapmak kolay tv'lerde.

    siz de işim aşım hazır, memurum diye düşünmeyin, yarın bir gün allah muhafaza hızlıca dibe batsak kim çıkıp benim yüzümden diyecek?

    salgını devletler üstü kabul ettik ancak sonuçların ne kadar vahim olacağı tamamen yönetimle ilgili. fakirim ne yiyeceğim diyen adama eleştirdi diye soruşturma açılıyor. sen ne ihtiyacım var diyorsun ki bre nankör, sessizce ölsene!

  • sarı mikrofonun galaksimizin ismi nedir sorusu

    aslında bilmeseniz çok da şey kaybetmeyeceğinizdir çünkü galaksimizin adı galaksidir.

    galaksi eski yunanca'da sütlü demek (galakt, glakt gibi kelimelerle laktoz, laktik asit gibi terimlerin nereden geldiğini görebiliriz)

    romalılar galaxias kyklos (süt çemberi) şeklinde almıştır. latincesi de via lactea yani süt yoludur. aynı sebepten ingilizce'de de milky way (sütlü yol) denir.

    peki türkler neden samanyolu demiştir? çünkü farsçada 'kahkaşan' saman kubbesi demek olduğu için. çoğu asya ve afrika ülkesi saman çemberi, saman yolu der. en eski kaynak bir ermeni miti olan saman hırsızının samanları çalarken gökyüzüne saçtığı inancıdır.

    kuzey ülkelerinin bazılarında 'kış yolu' denir. uzak asya'da 'gümüş dere' denir vs.

    dolayısıyla 'bizim' türklerin galaksi adıyla norveç galaksisinin adı aynı değildir. galaksimiz derkenki 'biz' insanlık olarak galaksimizin adı anlamında sorulmadığı için doğru soru: "bizde galaksiye ne isim verilmiştir?" olmalıdır. diğer türlü computer'ımızın adı nedir gibi bir soruya bilgisayar cevabı vermek gibi oluyor.

    neyse, bana niye denk gelmiyor bu sokak röportajları ağzının payını vermek istiyorum herkesin.

  • çapa tıp fakültesi psikiyatri rezaleti

    bir doktor faciasıyla daha karşınızdayım sayın okuyucular. ihmal ve yanlış teşhisle ılımlı seviyede anksiyete ve dikkat dağınıklığı olan öğrenci bir arkadaşımın psikiyatrik durumunun nasıl berbat edildiği, okul ve sosyal hayatının nasıl yıkıma götürülmeye çalıştığını anlatalım size, hatta direkt kendi ağızından paylaşıyorum şikayetini. yazı içeriğinde ispat niteliğinde belgeler de bulunmaktadır. iyi okumalar.

    19.06.2015 tarihinde takıntı, dikkat eksikliği vb şikayetlerle gittiğim kendi okulumun tıp fakültesi olan istanbul tıp fakültesi’nde muayene olduğum s.a.g isimli kadın asistan doktora muayene sırasında “kıdemlime danışacağım” diyerek odasından çıktı ve geri geldiğinde yanına 3 hasta bakıcı 1 hemşire ile “sakın direnme, zor kullanırız, bize zorluk çıkarma” diyerek psikiyatri servisine sözde “homicide” düşüncesiyle yatırdı. içeride 3 defa salavat çekerek üzerime saldıran bir hastanın oda arkadaşımın saldırısına uğradım 21 haziran tarihinde. sabah uyurken başına havlu bağlamak suretiyle “salavat çekerek üzerime saldırdı” akşam dinlenme odasına gelip üzerime saldırdı. aradan on dakika geçmeden yine saldırıya kalktı. bir günde üç defa yani. her defasında “onu tecrite koyamıyorsanız bari beni koyun bu bana zarar veriyor” dememe rağmen bir şey yapılmadı

    başım ciddi şekilde ağrıdığından baş ağrımın giderilmesi için yetkililere rica ettim fakat hep yalanla başlarından savarak “doktor bugun mr istetti yarın çekineceksin” gibi laflar edildi. yatırıldığım gün ön öykümü alan bir başka doktora “yatıracaksanız yine yatırın fakat bari bir hasta bakıcının nezaretinde salı günkü sınavıma gireyim” dediğimde reddedildim.” sen zaten rahatsız ve zararlı olduğun için buraya tıktık” dedi. pazartesi günü ilk defa vizite çıktım ve anabilim dalı başkanı vehbi üçok girdi. kendisi “aşağıdaki arkadaşlar heyecan yapmışlar yatırmışlar biz de yatırmak istemezdik pardon” diyerek üç gün sonra hiçbir özür bir açıklama yapılmadan çıkarıldım.çıktığım zaman bu işte bir terslik olduğunu düşünüp başhekimliğe şikayette bulundum 4721 sayılı kanunun 436. maddesinde bir zorunluluk olan istemdışı yatış onam formunu vermedikleri için.

    fakat başhekimlikten gelen cevapta “sende zaten şu şu hastalıklar var bu yüzden şikayet etmişsin bizi kale almıyoruz” diye bir cevap geldi. türkiyedeki birçok ruh sağlığı ve hastanesiyle iletişime geçip sözde benim hayal ürünüm olan istediğim belgenin bir suretını yollamalarını talep ettim ve yolladılar. hem doktorun savunmasında benim sözde hastalıklarımı kullanmasından hem de istemdışı yatış onam formunu vermediklerinden görevi ihmal ve özel bilgilerin sızdırılması sebebiyle şikayette bulundum 2015 eylülünde. hastane yattığım dün sulh hukuk mahkemesine dava açtı kısıtlanmam için 7 nisan 2016da bakırköy 1. sulh hukukta kısıtlanmama kararı verdi hakim. şikayet dosyam görevsizlikle rektörlüğe yollandı oradan da bilirkişi için kocaeli tıp fakültesine. dün dosyanın son halini incelediğimde usulsuz bir şekilde, önce istanbul tıp fakültesinin yazdığı şeyleri bilirkişi heyeti virgülüne noktasında dokunmadan tekrar edip rektörlüğe gönderdiğini ve yine dosyaya 4 adet “istemdışı yatış onam formu” sunduğum halde bu benim hayal ürünümmüş gibi “böyle bir uygulama türkiyede bulunmamakta” yazmakta. dosyaya büyük ihtimalle men-i muhakeme kararı çıkacak ve danıştaya gönderilecek. bir umut danıştaya güveniyorum fakat hastaneye yatırılmam ve uğradığım saldırı yüzünden yaşadığım travma sebebiyle yaşadığım korkular, ağlama krizleri vb hakkımda açılan vesayet davası başarılı okul hayatımın tamamen bitmesi kaç gün korkudan uyuyamama, flashbackler kabuslar hepsi yanlarına kaldı. bu benim başıma geldi başkasının başına gelmeyeceğinden emin olamayız. halen en ufak bir mutluluk anında “acaba delirdim mi diyecek” kadar korku doluyum o kadar süre geçmesine rağmen. ısrarla personellerini korumaya devam ediyorlar.

    1-psikozlu ve cinayet düşüncesi olan zararlı bir hasta ki kendisi yatırılmasaydı gidip sınavına giricekti nasıl 3 gün sonra çıkarılıyor. bizim bilmediğimiz kesin tedavi eden bir yöntem mi var ? hangi psikoz üç günde geçmiş?

    2-şikayet etmek ne zamandan beri hastalık belirtisi oldu ? insanın ruh sağlığını bir günde üç defa saldırılmasına izin vererek mi düzeltiyorlar ? istanbul tıp fakültesindeki psikiyatristlerin çoğu hastalara hayvan muamelesi yapmakta. ısrarla personellerini desteklemekteler.

    3- benim istediğim ve kendilerinin hayal ürünü olarak gördükleri fakat türkiyenin muhtelif hastaneleriyle iletişime geçerek elde ettiğim onam formları ve diğer belgeler aşağıda.

    istemdışı yatış onam formları: https://i.hizliresim.com/r2d9qv.png
    https://i.hizliresim.com/gwgovb.jpg
    iki tane daha vardı fakat fax yoluyla geldiklerinden koyamadım
    bana gönderdikleri zaten hastasın o yüzden şikayet etmişsin temalı skandal cevap: https://i.hizliresim.com/okm7xm.jpg

  • 12 eylül 2016 ateistlerin kudurması

    ne uzatılan bir konudur. ateistler vegan veya vejetaryen olmadan da bu bayram hakkında olumsuz fikirlere sahip olabilirler.

    -bunun bir "kutlama şekli" oluşundan rahatsız olabilirler.

    -tanrının neden hayvan yerine bir fidan gönderip ibrahime ek demediğini sorgulayabilirler.

    -neden hayvanların uyuşturulmadan, illa canlı şekilde dakikalarca çırpınarak ölmesi gerektiğini, illa foşur foşur kan akması gerektiğini sorgulayabilirler.

    -bir toplum dayanışması yani fakirleri doyurma kampanyası şeklinde görülüyorsa toplumdaki açlar yalnızca üç beş gün mü aç kalıyorlar diye sorabilirler, bu kadar aç sefil dilenen çocuklar neden var, öğütle güzellik olmuş mu, din buna mutlak bir çözüm getirmiş mi diye sorgulayabilirler.

    ve daha yüzlerce şekilde eleştirebilirler. bunlar zaten subjektif değerlendirmelerdir. kutsal görmediği bir şeyi eleştirip sorgulayabilir herkes, nitekim de böyle yapıyorlar.

    "ateistlerin kudurması" diye açılan başlık yeterince hedef gösteren ve ayrımcı bir dil kullanmıştır zaten, "islamofobiyi benimseyenler için benim lafım" çok sağlıklı bir yaklaşım olmuyor başlığa bakınca yani. ben de din düşmanı değilim, herkes istediği şeye tapabilir, istediğinden medet umabilir, toplumu bu eksende hizaya getirmeye çalışmadığı sürece buyursun inançlarını istediği gibi yaşasın. ancak bu şekilde olmuyor hiçbir coğrafyada görüldüğü üzere.

    dahası, "ateistlik nedir bilmeyen" denmiş. ateizmin tarihi falan dense anlarım da ateizmin kendi başına bir öğretisi, ödevi, geleneği yoktur. ateizm tanrıyı reddetme biçimidir. üzerine çok bir şey bilmeyi gerektirmez. zaten yapılan her ankette ateistlerin dini ve din tarihini ortalama bir dindardan daha iyi bildikleri ortaya çıkıyor. inandığı tanrının buyruklarını başkasının yaşam anlayışına da empoze etmeye çalışmaları, baskı ve zulüm göstermeleri hiç azımsanacak örnekler de değil, dolayısıyla dindarları bilinçlendirme girişimleri daha yerinde bir hareket olur.

  • viyana havalimanına asılan skandal pankart

    ensar ve diğer tecavüz, pedofili, çocuk gelin olaylarında kullanılmayan skandal kelimesinin bu pankart için kullanılması tek bir şeyi anlatıyor: ahlak olarak çökmüş durumdayız. az bile diyorlar, avrupa ve türkiye kelimelerini aynı cümlede kullanmaları bile hata. skandalmış. sen bunu söyleyerek tüm bu ahlaksızıkları normal karşılıyorum, ben de olsam aynısını yapardım diyorsun.