sezen aksu sevilir, yıldız tilbe sever.
yıldız tilbe gerçekten adanmış gibi sever, kendini hırpalaya hırpalaya sever, ne olur birazcık da sen beni sevseydin, ama sevmesen de bi önemi yok, ben seni seviyorum ya bu da bana yeter diyerek sever. sezen aksu'nun sevmeye ihtiyacı yoktur, o hep sevilir, bütün erkekler ona tapar, sıkıldığı zaman siktiri çeker gider.
ses ve yeteneğe gelince: yıldız tilbe sesinin de yeteneğinin de mına koymuştur. belki de bu piyasa için fazla iyi, fazla naif, fazla doğal olduğu için kendinin kıymetini bilememiş, kendini pazarlayamamamış, olduğu gibi davranmış ve bu kadar doğallık da bizim gibi yapay sever millete fazla gelmiş, aşırı gelmiş, 'deli, çatlak' gelmiştir. hem ezilmiş, hem de kendini fazlasıyla ziyan etmiştir ve sonuç ortada. bir zamanlar sesine taptığım kadını artık dinleyemez hala geldim ne yazık ki. yazdığı sözler hala ıslatmadan si.. ehhmmm neyse.
sezen aksu ise tam bir pazarlama harikasıdır. üzgünüm ama hiçbir zaman sesi yıldız tilbe kadar iyi olamamış, söz yazarlığı deseniz yıldız tilbe ile aynı cümle içinde anılamaz bile. ama hep doğru insanlarla çalışmış, zekasını kullanmış, etrafına gücü toplamış ve bu güçten faylanamıştır.
uyuşturucu: birinin adı esrarkeşe çıkmış, diğerine kimse toz kondurmaz. toz demişken; bu piyasada kimler kimler ev partilerinde müptezel olmuştur da, neyse.. güç demiştik di mi?
yıldız tilbe sadece kendi saflığının değil bir de sezen aksu'nun kurbanı olmuştur. ondan daha yetenekli, daha başarılı, onu gerçekten o erişilmezi imkansız sandığı tahtından indirecek bir kızcağız çıkmış, bizimki hemen ona 'ablalık' ayaklarına kol kanat germiş, zira düşmanını kendine her zaman yakın tutacaksın, sonra da vay efendim benim manitama göz koydu diyerekten kapının ve dahi piyasanın önüne koymuştur. göt ister kraliçenin aforoz ettiği bir kadını yeni kraliçe ilan etmek, ona iş vermek, onu parlatmak. nitekim de yıldız'ın yıldızı daha tam parlayamadan söndürülmeye çalışılmış ve fakat kadındaki cevher öyle büyük çıkmıştır ki, kendisi dahil kim sabote ederse etsin yine de seveni tam sevmiş, seveni ona yüz çevirmemiş, piyasanın değil ama gönüllerin kraliçesi olmuştur.
yani özetle; yıldız tilbe yeşilçam sinemalarında bolca gördüğümüz köyden istanbul'a ben artiz olucam diye gelen saf kız ise, sezen aksu'nun da bu senaryoda kim olduğu malumdur.
bitutam11 profili
-
yıldız tilbe vs sezen aksu
-
tip hariç kadınları aşık ettirebilecek şeyler
tip hariç her şey. tamam yani koynuma alacağım adamın elbette göz zevkime de hitap etmesi gerekiyor ama bugüne kadar hiçbir adamın kaşına, gözüne, boyuna, tipine aşık olmadım. onlari beğendim, etkilendim belki ama, aşık olduğum özellikleri yine tekrar ediyorum; tip hariç her şey.
not: parasına da aşık olmadım. onu geçin bi defa, o aşk degil alışveriş oluyor. -
evli biriyle çıkmak
burada "biliyorsa orospudur" diyen erkeklerin tamamı, o fırsatı yakaladıkları an eşlerini, müstakbel eşlerini aldatır. ki fırsatı da kendileri yaratır.
biri hiç kimseye karşı sorumluluğu olmayan bekar ve de aşık bir kadın, diğeri sadakat sözünü daha verirken zaten tutmaya niyeti olmadığını bilen bir yavşak. kurban kim? cellat kim?
bi siktirin gidin de sizin bile inanmadığınız ikiyüzlü sahte ahlak değerlerinize başkalarını inandırmaya çalışın..
ne evli erkekler gördüm, zaten yoktular.. -
yurtdışında yaşayan ikiyüzlü gurbetçiler
gurbetçiyim ben. yıllarca bu gibi yorumlara ve genel olarak almancıları/gurbetçileri aşağılayanlara öfkelendim, sinirlendim, incindim.
sonra türkiye'de yaşamaya başladım.. akp karşıtı bir insan olarak, günden güne daralan bir çemberin içinde, her gün bir diğerinden daha tedirgin, daha endişeli, son aylarda "bugün de ölmedik" diyerek..
geçen hafta almanya'daydım, eş dost aile ziyareti. ve alman arkadaşlarıma hiç tereddüt etmeden "burada akpyi öven herkesi sınır dışı etmeliler, gelsinler de o çok sevdikleri ülkede, o çok beğendikleri hükümet ile yaşasınlar. ben 2,5 senedir direniyorum ama, alman devletine sırtını dayayıp evde taşşaklarını tartan, göbegini sıvazlayan işsiz asalak 3 ay bile dayanamaz" dedim.
ve evet artık aynen böyle düşünüyorum. almanya'da ağzını havaya açıp reyiz çok şahane, türkiye için çok şey yaptı, duble yol yaptı, bmw'm artık mıcırdan çizilmiyor, allah reyize zeval vermesin diyen tüm asalakları sınır dışı etsinler. gelsin de görsün bakalım burada yaşamak ne kadar şahaneymiş, ne kadar muhteşemmiş. parmağına çöp batsa 6 hafta rapor alan götelek gelsin de burada alsın o raporu, tabii eğer doktora çıkabilirse, gelsin sağlık sisteminin mükemmeliğini görsün, gelsin de işini kaybetme korkusu yaşamadan, aylarca raporu uzata uzata evde yan gelip yatsın ve maaşı tıkır tıkır ödenmeye devam etsin, kimseler de onu işinden çıkaramasın, dokunamasın. gelsin de çocuk doğurunca 14 ay maaşı ödensin o da evde otursun bebek büyütsün ve istediği zaman işine geri dönebilsin. devlete sırtını dayanan parazit gelsin burda da devletin ona bakmasını beklesin, işsizlik maaşı almaya çalışsın, sosyal yardım, çoçuk parası, ev kirası desteği, mobilya parası desteği, kıyafet desteği, pok püsür almaya çalışsın. çalışmadığı halde gelsin de burada son model bmw, mercedes almaya çalışsın. gelsin de burda yapsın o görgüsüz düğünlerini ve kilolarca altın taksın kızına, gelinine. gelsin de burada son ayarda kombiyi yaksın da, kışın evinde tropik ortam yaşasın, gelsin de burada canı sıkıldıkça mobilya değiştirsin, telefon değiştirsin, araba değiştirsin. gelsin de burada her sene onbinler biriktirsin, gelsin de burada insan gibi muamele görmeyi beklesin, yan bakan olursa da 'sen ırkçısın' diyerek götünü paralasın. gelsin de burada karakolda, mahkemede hakkını arasın ve hakkı olanı da alsın.
yemnediyorum burada yaşamaya başladıktan sonra içimdeki faşist bambaşka boyutlara vardı, amk tüm gurbetçi çomarları sınır dışı etsinler de, göreyim onları bakalım kaç gün reyize secde edecekler. -
kilo vermek isteyenlere tavsiyeler
şimdi bi ara "az ye verirsin"cileri siklemeyin demiştim, hala diyorum, ama ikinci tavsiyem de "bahanecileri" dinlemeyin ve motivasyonunuzu baltalamalarına izin vermeyin lütfen.
fiziksel özellikleriniz kilo vermenize engel değil; kısa boylu şişman, orta boylu şişman, uzun boylu şişman aynı şartlar altında kilo verebilir. sağlık evet bu önemli. tiroid ile sorunlarınız varsa yavaş verirsiniz, bende hashimoto var örneğin. sen 1 haftada bir kilo verirsin, ben 500g zor veriyorum, ama veriyorum. insülin direnci var, sende yoksa daha kolay verirsin, diyabet varsa daha da zor verirsin. falan da filan. ama neticede er ya da geç kilo verirsiniz. pes etmezseniz olur, oluyor. 1,5 sene uğraştım. başka insanların başarı hikayeleri 6 ayda 40 kilo verdim, 10 ayda 60 kilo verdimlerle dolu, ben 1,5 senede 38 kilo verdim, eeee?? kimseyle yarışa girmiyorum, siz de girmeyin. sen 6 ayda verirsin, ben 1 senede, diğeri 3 sene uğraşır.
herkesin yaşam şartı farklı evet. küçükyalı'da oturuyorum, istiklal'de çalışıyorum ve arabam yok. işe 3 vesait değiştirerek gidiyorum, saat 19da işten çıkıyorum. ve aylarca çiftehavuzlar'da spora gittim. koştur koştur 20:30da derse yetiştim, en erken 22:30 gibi eve vardım. şimdi başka bir hocayla çalışıyorum, onun yeri de şişli'de. işten gitmek daha kolay, eve varmak daha zor. yemek yemeye vaktim olmadığı ve de spor sonrası protein almam gerektiği için otobüste kuru et atıştırıyorum. 22:30-23:00 gibi pestilim çıkmış vaziyette eve geliyorum, ama vazgeçmiyorum. zor evet ama imkansız değil. sadece oturduğu sitede spor salonu olanlar gitmiyor spora.
işin maddi boyutuna gelince; valla aldığım maaşı buraya yazsam ağlarsınız, hatta" herkes bitutam'a 1 lira versin" kampanyası başlatırsınız, o kadar vahim durum. ama evet ben şanslıyım, ailem destek çıktı. personal trainer ile çalıştım, özel diyetisyene gittim. benim durumumda tek "imkan meselesi" dediğim şey bu. ama buna da gerek yok. benim imkanım vardı yaptım, senin yoksa bu kilo vermene engel değil. macfit aylık 100 lira, bir hafta sonu çıkma, aylık spor parası çıkar. salondaki hocalar ne yapman gerektiğini gösteriyor zaten sana, özel ptye gerek yok, o benim lüksümdü. ha 100 liran yok mu, ya da yakınında macfit yok mu, al bak sana özel pt: (bkz: jillian michaels) (bkz: 30 day shred) 20 dakikada herhangi bir personal trainerden daha fazla ağzına sıçıyor. yap bunu her gün en beleşinden? bilgisayar başından kalk ve sadece 20 dakikanı spora ayır?
çok kilolusun, kondisyonun yok, eklemlerine zarar, sen aslında sadece yürüyüş mü yapmak istiyorsun? ee çık yürü o zaman! ha gecenin bi vakti işten çıkıyorsun, sokaklar güvensiz, kilo verme sevdasına tecavüze mi uğrayasın, sana en yakın kaldırım 1500 km uzakta, yaşadığın köyde yol mu yok? al bak onun da çaresi var: (bkz: leslie sansone) abla seni evde 1-3-5 mil yürütüyor! dışarı çıkmana, kendini güvensiz hissetmene, üşümene hiç gerek yok.
diyetisyen özel olmak zorunda değil; benim manikürcü kız hastanede bi diyetisyen bulmuş, verdiği listeler benimki ile birebir aynı. çatır çatır kilo veriyor kız.
diyetisyene gidecek vaktin mi yok; al sana en beleşinden benim listemi veriyorum:
sabah: 60g peynir, ya da 30g peynir 1 yumurta, ya da 30g peynir 5 zeytin, 2 etimek/1 dilim tam buğday ekmek, bol domates, salatalık
ara öğün: meyve, ya da 2 kayısı/hurma, ya da 1 sek quark
öğlen: 150g et/tavuk/balık + salata (1yk zeytinyağ ilaveli) ya da 2 kepçe çorba 1 dilim ekmek + salata, ya da 6 yk sebze yemeği + 4 yk yoğurt
ara öğün: 20 çiğ fındık ya da çiğ badem
akşam: öğlen sebze yediysen et, et yediysen sebze
gece çok acıkırsan: 200g yoğurt, ya da 1 bardak süt, ya da 10-15 fındık/badem, ya da 2 tam ceviz.
harfiyen uygula bu listeyi, hiç kaçamak yapma ama, tatlı krizine yenik düşme, arkadaşın ikram ettiği ev yapımı poğacayı alma, 1 hafta bira içme, çikolata yeme. ben aylarca böyle beslendim, sen 1 hafta yap bunu, gram veremezsen o zaman evet sana buradaki tavsiyelerin hiçbiri yaramaz, gerçekten bambaşkasın kardeş, üzgünüm.
iş yerinde o yemekler çıkmıyor mu? evden götür, yemek yap! sözlükten bi arkadaş her gün öğle yemeğinin fotosunu paylaşıyor benimle, adam evden götürüyor. çünkü sporcu ve ona göre besleniyor. ben spor yapmadığım günler 20:30da eve varıyorum ve doğru mutfağa giriyorum. ordu doyurmuyor da tek kişilik yemek yapıyorsanız en geç 21de yemek yersiniz. ömö ön göc 7de yömök yömök lözömmöş. kim demiş onu? o kadar düzenli bir hayatı olmayanlar, 18-19 arası akşam yemeği yiyemeyenler hayatları boyunca şişman kalacak o zaman. benim diyetisyenim bana ne zaman yersen ye, yeter ki en son öğününü yatmadan 2 saat önce ye dedi ve evet öyle yaptım ve başardım. yemek yapmayı bilmiyorsanız da öğrenin. çok zor değil, internette milyon tarif var, yaratıcı olmanıza bile gerek yok. hatta adım adım videolar bile var, yani dünyanın en beceriksiz insanı bile olsanız yemek yapabilirsiniz. aile ile yaşıyorsanız da kendi düzeninizi kurabilirsiniz, annenizin yaptığı kıymalı böreği yemek zorunda değilsiniz. göz hakkı diye bir şey var evet, al ucundan minnak bi parça nefsin körelsin ve kendi listene uymaya devam et .
uzar gider bu böyle de yoruldum vallahi. size verebileceğim en büyük tavsiye bahaneler arkasına saklanmayın. kilo vermek istiyorsanız konforunuzdan vazgeçecekseniz. evet spor salonuna bir dünya yol gidecek, evet boş zamanlarınızdan feragat edecek, evet televizyon karşısında yayılıp muhteşem ertuğrul'un içerde vatanım sensin diye başlayan mektubunu izleyip höyküremeyeceksiniz. evet pizza yerine pırasa yiyeceksiniz, cips yerine badem, evet her akşam içmelere gidemeyeceksiniz, evet internette goygoy yerine spor yapacaksınız ama ara ara tüm bunları da yapabileceksiniz emin olun. diyet sizi mezara sokmuyor. ben canım pizza istediğinde gittim yedim, rakımı da içtim, şarabımı da. arkadaşlarımı kendimle ilgili bir çok konuda yordum evet, yorucu bir insanım ben, ama hiç kimse "höfff bitutamın da şu diyet muhabbetinden sıkıldık amk, ne zaman bi yere çağırsak hatun ıyy gilimim diyittiyim cınıma bağlıyor demez. çok kafa siktim de, diyetimle değil.
ego tatmini mi? arkadaşlar ben verdiğim kilo ile değil, şişmanlığımla senelerce ego tatmininin kralını yaşadım. hala instagramda foto paylaşırken milletten özür diliyorum, utanıyorum falan, ama şişmanlığımı ve çirkinliğimi senelerce çarşaf çarşaf yazdım. senelerce her yazdığım debeye girdi ve ben her debeden sonra kendime "hmm bak görüyor musun, demek yazdıklarımda çok haklıyım ki insanlar bunu beğenmiş, demek herkes böyle düşünüyor" dedim. ego tatmini sadece alınan iltifatla olmuyor. ben senelerce kendimi hırpalayarak, ezerek tatmin ettim. hani arkadaşlar ve yorulmak dedim ya, evet çevremdeki herkesi bu konularla yordum. kendimi hırpalamam onları benden fazla yordu. insanların beni sürekli teselli etmek zorunda kalması, ayy ama bitutamcım kendine haksızlık etme demesi onları tüketti ama benim ruhumu, benim egomu doyurmaya yetmedi. özgüveni bilemem ama özsaygım yerine geldi yazdım ya geçen gün kilo vermek başlığına; evet ben artık kendimi hırpalamıyorum. ha kilo verince çok mu güzelleştim, çok mu muhteşemleştim, çok mu mükemmelim? afafafadfa mükemmele, kusursuza en uzak insanlardan biriyim. ama artık kendime acımayı da, acı çektirmeyi de bıraktım.
size tavsiyem; siz de kendinize acımayı bırakın, kendinize acı çektirerek egonuzu beslemeyi bırakın, üfff ne yaparsam yapayım fayda etmiyor demeyi bırakın. spora vaktim yok, yemek yapmaya vaktim yok, diyetisyene param yok bok püsür demeyi bırakın. özetle; n'olur artık bahaneler arkasına sığınmayı bırakın. -
kilo vermek
bu sefer galiba başardım. 38 kilo verdim, aslında 41de yazacaktım da, o lanet olası son 3 kilo yapıştı kaldı üzerime afaffdsf şımarıklığa gel.
ben en son 20li yaşların ortasında bu kilodaydım ve kendimce çooooooook şişmandım. sonra şişmanlık öyle olmaz böyle olur dedi yukardaki ve ben durdurulamaz bir şekilde kilo aldım, 100ü gördüm. çok didindim, çok uğraştım, sayısız rejim denemem oldu ama 78'in altına hiç inmedim. genelde 82-85 arası bir süre takılıp sonra yine hooop 100. ve tabii ki çok mutsuzdum, çok şişmandim, çok çirkindim.. insanların bakışlarından rahatsız oluyordum, çünkü insanlar iğrenerek bakıyordu, öyle bakmasalar bile bana öyle geliyordu. mango, zara gibi mağazalardan adım atmaz oldum. onların kolleksiyonları benim bedenime uymuyordu. benim bedenim benim zevkime uymuyordu. ne bulursam, ne oldurursam giyer oldum ve bu beni daha da mutsuzlaştırdı.
ilişki? yıllarca olmadı, bi dönem nefes alsın yetercilerin yatağını ısıttığım ve ümitlendiğimle kaldım. sonra biri geldi, beni o 85 kilo halimle beğenen ve ben ona inanmadım. nasıl olur lan dedim, manyak mısın sen? benim ve beni gören herkesin iğrenerek baktığı vücuda sen nasıl olur da beğenerek bakarsın? yürü git şişman kadın fantezilerini başkalarında yaşa.. o da nihayetinde öyle yaptı..yürüdü ve gitti, benden daha da şişman bir sevgili yaptı kendine. fantezi değilmiş demek ki.. ve o kız benden daha barışıkmış vücudu ile demek ki.. neyse..
onun gidişi ile daha da çok kilo aldım, daha da çok boşverdim, daha da çok yedim, daha da çok içtim..
1,5 sene önce canımı çok açıtan bir takım olaylar sonrasında artık yeter dedim ve soluğu diyetistende aldım. çık bakalım tartıya bitutamcım.. 106,8!
temmuz 2015-kasım 2015 arası 21 kilo verdim. 85'te takıldım kaldım yine. bir türlü bırakmak istemedim o uzunca yıllar alıştığım kiloyu. kiloyu değil ama diyetisyeni bıraktım, bitutam olmak böyle mantıklı hareketler gerektirir çünkü.
15 kadın ile çalışıyorum ben. iş yerinde sürekli mobbing, sürekli bir şişmansın muhabbetleri, sürekli saçma sapan laf sokmalar.
haydi bitutam, bu noktaya kadar gelmişken pes edemezsin, yine sil baştan olmasın dedim ve mayısta yeni bir diyetisyenle ve de 86 kilo ile macerama devam ettim.
mayıstan bugüne 17 kilo, toplamda 38 kilo verdim. sıkılmadan, kasmadan, rakımdan, şarabımdan, gezmelerimden, yemelerimden vazgeçmeden yaptım bunu. bir gün çok yediysem 3 gün dikkat ettim, dengeledim. bir süredir 68 kiloyum. hedef 65 aslında, olsun, olur bir ara. agustostan beri düzenli spor yapıyorum, o sebepten de 68den çok daha ince duruyorum. boy 1,65, beden 38 ve ben bu duruma inanamıyorum. kendimi her aynada gördüğümde şaşırıyorum, bi afallıyorum. 38 bedenim lan ben. en son 25 yaşında falan gördüm ben o bedeni. 38 beden pantolonlarım, 38 beden eteklerim, m montum, s kazaklarım var artık benim. ve yine bir sürü topuklu ayakkabım oldu. artık yine 10+ cm topuklularla yürüyebiliyorum. yorulmuyorum. dizlerime vurmuyor bedenimin yükü ve ağrısı.
gardrobum komple yenilendi ve ben de battım bu arada tabii. özgüven patlaması yaşamıyorum belki ama biraz buldumcuklaştım, biraz şuursuzlaştım. kilo vermek bunu da beraberinde getiriyormuş. 37 yaşında götümü az biraz örten şeyler giymeye başladım. çünkü ben bunları 20li yaşlarımda giyememiştim. bu kiloda olduğum zamanlar da dediğim gibi kendimi çooooooook şişman hissediyordum, bacaklarım çok kalındı, o bacaklarla mini giyemezdim. bacaklarım hala çok kalın, bu durum umurumda mı? hayır! xxl bir kadından m bir kadına küçüldüm ben, yemişim bacaklarımın kalınlığını. ve ben artık yine çizme giyebiliyorum. demek ki bacaklarım o kadar da kalın değil, kıps. geçen işe giderken ufak bi sokak çocuğu "lan bu hatunların da ateşi başına vurmuş amk" dedi bana bakarak. güldüm yaa, kahkahayla güldüm. ateşim değil ama kilom başıma vurdu be yavrum, bilemezsin ki.
bakın seneler önce böyle bir şey yazmışım: (bkz: #33575479)
varmış evet. benim de köprücük kemiğim varmış :)) o kemiği görebildiğime o kadar sevindim ki, gittim ilk dövmemi sağ köprücüğe yaptırdım :) bacak bacak üstüne atma kısmına gelince; bi yürürken yapmıyorum galiba bunu :) hayatınızda hiç şişman olmadıysanız gerçekten anlayamazsınız. hayatınızda hiç şişman olmadıysanız sosyal medyaya boydan foto koymanın benim gibiler için ne kadar özel olduğunu da anlayamazsınız. senelerce "yarım çek", "dur oturayım öyle çek", "biraz daha yukardan çek" dedikten sonra ilk defa arkadaşa "boydan çeksene" dediğim anı hiç unutmayacağım. elif'in bana "artık fotoğraflarda hiç kimsenin arkasına saklanmak zorunda değilsin" dediği anı da..
geçen gülçin "oha senin neren 68, en fazla 63 gibi falan duruyorsun" dedi. çaycımız nurcan abla "yeter artık bitutamcım, daha fazla kilo verme" dedi, güvenlik görevlisi ertuğrul "yalnız sizi çok takdir ediyorum bitutam hanım, biz bi göbeği eritemiyoruz, siz ne kadar çok kilo verdiniz" dedi. harika ile hedef koyduk, 65i görünce rakıya gidicez. son ana kadar kilo vermelerimi görmezden gelen fehime bile "ayy incecik kaldı kadın" demeye başladı. bunun gibi sayısız yorum alıyorum. hoşuma gidiyor mu? deli misiniz? ağzım kulaklarımda dolaşıyorum kaç zamandır. beni sürekli iğneleyen, sürekli laf sokan halam bile "hmm demek isteyince oluyormuş" dedi. onun takdiri de bu kadar. "hmm hmm çok isteyince her şey oluyor, sen de denemelisin hala" dedim... benim nezaketim de bu kadar..
seneler önce "bi 5-10 kilo versen insana benzeyeceksin" diyen annemi ziyarete gidiyorum haftaya. insana benzemiş miyim anne diye sorucam, bakalım :))
özgüveni bilemem ama kilo vermek bana özsaygımı geri kazandırdı. artık kendimi daha az hırpalıyorum, kendime daha az haksızlık ediyorum. bedenime ve ruhuma daha iyi davranmaya çalışıyorum.
bi de şu 3 kiloyu verebilseydaasdfadfdfdfdfaffgg
edit: buldumcukluğun ve de teşhirciliğin zirvesindeyim bu gün^^ vallahi motivasyon olsun diye, çok isteyince gerçekten olduğunu göstermek için tık -
12 ekim 2016 eve kimsenin aşure getirmemesi
orta derece muhafazakar bir mahallede, orta yaşta, bekar/yalnız yaşayan bir kadınım. komşular bana pek selam vermez (bkz bekar/yalnız yaşayan kadın) ama aşure yapılır bu apartmanda. geçen sene kapıyı çalan bir (bir, evet 1) komşu olmuştu, sevinçten teyzenin boynuna sarılmamak için zor tuttuydum kendimi.
haftasonu ufak bi kaza atlattım, bütün hafta raporluyum, evde yatıyorum ve aşure şu hayatta en bi çok sevdiğim şeyler top 10 listemde ilk 3'e rahat girer. oha aşure gününe/haftasına denk gelmiş diye sevinmekten başıma gelenlere üzülemedim. ilk 2 gün tuvalete zor kalktım, öyle bir yatmak bak, ama yine de kulağım kapıda. kapı çalsın, sürünerek gidicem, emekliyerek gidicem, her türlü gidicem, alicam o aşureyi..
çaldı mı peki? aşure getiren oldu mu? tabii ki hayır! apartmanda surekli bi hareketlilik, çalınan/açılan kapılar, gülüşmeler, sohbetler, teşekkürler, bana uğrayan yok ama. geçen sene gelen teyze de yalnız yaşadığımı öğrendi herhal...
sevgili apartman komşularım; sadece yalnızım, vebalı değil. fuhuş evi de değil burası, eve geç saatlerde gelsem de, ayda yılda bir kızlı erkekli arkadaşlar uğrasa da yaptığım iş başka, valla bak. ha velev ki fuhuş yapıyorum; orospuya aşure verilmez diye bi kural mı var?
neyse allah kabul etsin aşurenizi. bugun doktora gidicem, dönüşte alırım... -
sevilen türkünün en vurucu cümlesi
"madem soysuz gönlün bende yok idi
neden doğru yoldan şaşırdın beni" -
aşık olunan insan olmak
muktedir olmaktır. gül olmaktır. size aşık olan zavallı bülbüle dilediğiniz gibi şımarıklık, kapris yapabilmek, size aşık olanın dilediğiniz gibi ağzına sıçma hakkına sahip olmaktır.
bir arkadaş anlatmıştı: birlikte olduğu adamlara hep çok kapris yaparmış, bir kere arabadan atlamış falan. tam toparlıyamıcam hikayeyi, sinirden dinleyemiştim zaten. sadece 'sen hep çok sevilmişsin o zaman' diyebildim. götü sıkıyorsa bunu sevgisinden emin olmadığı bir adama yapsaydı bakalım, o adam basıp gaza gitmiyor muydu? aşık olunan insan olmak böyle bir şey işte.
biz maşuklar sümüğümüzü çekip duralım amk. "omo bon ono çok sovmoştom". -
göz teması kurmadan konuşan insan
kendimi bildim bileli öyle bir insanım, göz teması kuramam, inanmicaksiniz ama cok utangacım :/ havaya bakarım, yere bakarım, elime bir şey alır onunla oynarım da bi karşımdaki insanın gözlerine bakamam, ya da hemen kaçırırım, o göz temasını uzun süre tutamam.
neyse benim psikolojik manyaklığımı bir kenara bırakırsak bu konuda teee ortaokul zamanlarında aldigim bir tüyoyu paylaşıp kaçayım hemen; bu davranis bozukluğunuzu kamufle etmek istiyorsanız (misal iş hayatında) o zaman karşınızdaki insanın kaşlarının ortasına bakın, optik olarak diğer taraf göz teması kuruldu gibi algılıyor, sizi hafif şehla sanıyor vs ve hatta bunu sevimli de buluyor. ha bunu yaparken içinizden "kaşların arasına domdom kurşunu değdi" diye söylemeye başlamazsanız tüm ciddiyetinizi korur, sözde bir göz teması kurabilir ve sosyopat manyak olarak etiketlenmekten kurtulursunuz. -
düğün istemeyen ve parayı umursamayan güzel kız
var böyle kadınlar, dolu, valla bak. ama siz yine de gidip söz, nişan, nikah, düğün, balayı, tektaş, en pahalı mobilyaları isteyen, sizin ebenizi sikecek olan, paranız yoksa sizi terkedecek olan kızın peşinden trım trım koşacak, onunla evlenecek, ebenizin amını tersten göreceksiniz. o yüzden bırakın bıkbıklanmayı.
keep calm and düğün parası biriktir.