her insanın muhakkak test edilmeyen sınırları, tecrübe etmediği ya da sınanmadığı olasılıkları vardır. güvenli alanınız dışında olup biten olaylara nasıl bir reaksiyon vereceğinizi siz bile mevzuya müdahil oluncaya yani son ana kadar bilemezsiniz. o yaşa/o konuma dek inşa ettiğiniz öz değerler güvenli alana içinde kalabilir pek ala? koşullar sizden boy vermenizi talep edebilir.
kendi içinizde bile mukayese edemediğiniz bir durumun içine, karakterinizin neresine hitap ettiğini bilmeden girersiniz. her şey olup biter ve o zaman görürsünüz ne olduğunuzu, neyden yapılma olduğunuzu.
kendini bilmek çok güzel bir şey ama kendini bilmenin bir sonu var mı bilmem. ortalama insan ömrü bunu anlamak için çok kısa gibi görünüyor. ben bir ömre 3 ömürlük tecrübe sığdırırım/sığdırdım, görmediğim kalmadı diyenler istisna tabi. öylesi de var. şiir gibi, roman gibi bir hayat yaşayan da vardır.
dunyanin en iyi sitem eden adami11 profili
-
kimsenin sizi gerçekten tanımaması
-
en son yapılan keyfi harcama
yarınları düşünmeden, pervasızca, fütursuzca, adeta bir arsız gibi 330 ml.lik teneke kola aldım:15 lira.
(bkz: fayda/maliyeti en rezil kola hacmi)
bu şımarıklığın acısı çıkar ay sonu. -
artık görüşülmeyen yakın arkadaş
çoğul haliyle 5 aydır yaşayabiliyorum. yani 1'i değil 4'üyle de iletişimi sonlandırdım. zor oluyor, it gibi özlüyorum, it gibi özlediklerini de biliyorum ama bazı yamukların geri dönüşü olmaz. o yamuğu yutarsam, bunu kendime hazmettiremem.
it gibi özlediğimi ve özlendiğimi nereden mi anladım? birinin kayınbabası kanserden vefat etti 2 hafta önce. bir şekilde haberim oldu ve kalktım gittim taziye için. namaza da durdum, tabuta omuz da çıktım, toprak da attım. taziye evinden mezarlığa gidinceye dek araba içinde beraberdik ve gülmekten gözümüzden yaş geldi hepimizin. güya cenaze... ama kimse kendini kontrol edemiyordu ve çenesini tutmuyordu. öyle ki mezarlığa geldiğimizde arabayı sote bir yere koyduk ki kimse o halimizi görmesin. arabadan inmemiz bile 5 dakika sürdü, kendimizi anca toparlayabildik. kimi elinin tersiyle, kimi bulduğu bir selpak parçasıyla, kimi de üzerindeki tişörtle siliyordu gözyaşlarını. dağılmıştık ezcümle.
sonra ayrıldım ve o günden beri öncesinde nasılsa aynı şekilde devam ediyoruz, yani konuşmuyoruz.
sonuç olarak şunu demeye getiriyorum sanırım(?); arkadaşsız, dostsuz, eşsiz-sevgilisiz yaşanıyor, gurursuz yaşanmıyor. tümünün yokluğunu absorbe edebilirim, canım da yansa katlanabilir ve alışabilirim lakin terazinin diğer kefesindeki olmadan yapamam. -
avrupa çöktü türkiye ilerliyor diyen amca
....................
+ emekli misin ?
- evet.
+ oradan mı buradan mı ?
- oradan.
+ almanya'dan ?
- evet.
+ ne kadar alıyon ?
- neyse...
+ ne kadar işte ?
- ya neyse... niye söylüyüm?
.....................
sen cahil falan değilsin amca.
sen sadece; kuldan utanmayan, allah'tan da korkmayan riyakarın birisin hepsi bu. -
seni öldürmeyen şey güçlü kılar
nietzsche' nin bu aforizmayı üfürürken fiziksel bir durumu düşündüğünü zannetmiyorum. bence adama boş yere kayıyorsunuz eğer anladığınız şey buysa. diğer türlü düşündüğümde yine doğru olduğunu düşünmüyorum o da ayrı mesele.
seni öldürmeyen şey bir noktaya değin seni sertleştirir doğru. ama sertleşme dışta olur.
içerinin halini kimse bilemez. sonra daha önce seni öldürmeyip güçlendiren darbelerden çok daha hafifini karşılarsın ve bir anda ne olduğunu anlamadan şirazen kayar. bizzat tecrübe etmedim ama örneklerini gördüm. "bu adamın başına daha ne gelecek acaba?" diye düşündüğüm, hayatın resmen ağzına sıçtığı ama yine de yılmadan devam edenlerde ip "inceliyor". ipi inceldiği yerden koparan şey bazen çok küçük bir darbe olabiliyor. sonradan keşke ilk darbede öldürseydi de yıkılan ağaç bu kadar büyümeseydi dedirtiyor. zira büyük ağaç yıkıldığında daha çok toz kaldırır. -
türk çiftlerin birbirine sürekli aşkım demesi
-
ideal erkek vücudu
(bkz: #68440805)
açıkçası makul istekler. diyecek pek bir şey yok. ister yani ne diyelim.
not: bacısıyım -
5 milyon tl'yi bankaya yatırıp sadece faizi yemek
5 milyon liranın faizi ayda yaklaşık 50.000 lira eder. nasıl bir hayat tarzınız var da ayda 50 bini hiç edeceksiniz? hadi 10 binini yesen geri kalanını koy anaparanın üstüne. nasıl eriyecek oğlum o para? hadi eridi diyelim 200 sene mi yaşamayı planlıyorsunuz? kaç senede erir o para sence ? yok kat al yok dükkan al kim uğraşacak ayda 50 bin kılçıksız para dururken. ha ben paramı bankaya koymam ne me lazım devlet çöker üstüne diye düşünürsen haklısın der susarım. çöker mi çöker.. artık bu ülkede her şey olur.
-
50.000 lira verseler hemcinsinle sevişir misin
çok kritik bir miktar. bir kere az değil ama çok da değil. ağzından da öpmek zorunlu mu? yani öyle bir kadınla sevişir gibi, boynundan koklamalar, kulaklara sıcak nefes vermeler, sırttan aşağı doğru parmak uçlarını gezdirmeler falan olmayacak yani değil mi? yani sevişme var, sevişme var. duvardan duvara gibi bir aksiyon olmaz herhalde. şimdi bunlar net olarak belirtilmemiş.
bilemiyorum altan miktarı biraz daha arttır be. yani bir yandan hoşuma giderse diye de korkuyorum ondan sonra bedavaya da getirmesinler beni ha? olabilir yani. bunlar hayatın içinde olan şeyler. -
aşk + tuzlu kahve + düğün + tayin + kredi + çocuk
korku filmi senaryosunun chapter'ları gibi.
gözlüklü şişman damat önce ölür. -
ramazanda lokantalar kapatılsın
her zaman demişimdir : (bkz: sanki bana tutuyo ...)
amaç yoksulun halini anlamak değil mi hoca efendi ?
normal zamanlarda o yoksulun gözü önünde yemek yeniyor adam oruç tutar gibi aç aç duruyor,
ramazan vakti de o yoksul sen oluver ne olur ? yoksulun halini anlaman için sen açken etrafında yemek yiyen birilerinin de olması gerektiğini hiç fikir etmiyorsun değil mi?