yıllarca bir kuruluşta afgan sığınmacıların mülakatlarını yaptım. afgan, arap vs. bu milletlerin kültürel algıları çok farklıdır. senin en normal giyim tarzını mimiğini davette bulunuyorsun zannederler. hatta pedofili, sübyancılık falan çok yaygındır, ailesinden ayrılmış sosyal korumadan mahrum genç erkek çocuklar bile büyük istismar riski altındadır. kadınları bir eşya bir obje olarak görürler. ülkemize bu insanları böyle sorgusuz sualsiz dolduranlar ülkenin fitilini ateşlemektedir. bir kız babası olarak hepsinin allah belasını versin. zavallı kız. zavallı biz. çakma vatanseverler.
detmold13 profili
-
afgan gencin 17 yaşındaki kıza saldırması
-
iphone 12
siz eskiden 500 dolarlık iphonu alıp kullanırken, dünya liginin dışında izole olmuş afrikadaki muz cumhuriyetlerindeki adamlar alamıyordu. o zaman iphone pahalı değildi onlar fakirdi ya; iphone yine pahalı değil fiyatları aynı.
gelen ek vergiler ve türk lirasının değer kaybı buna yol açtı. ekonomimiz çok iyi. -
marketlerde fiyatların uçmuş olması
orta üst grup beyaz yakalı yöneticiyim; küçük şirket c-levelı ile yakın maaşım vardır.
tek çocuğum var muz yemesi lazım alırken biraz da elma portakal yese tribine giriyorum. muzun kilosu 15-17 tl civarlarında. 2013 yılında 2,75 tl imiş.
portakalın kilosu 7-8 lira olmuş eskiden kilosu 5 liraya ithal yeşil elma alınıyordu. 2013 yılında portakalın kilosu aşağıda vereceğim linkte de var 0,99 tl. hadi siz ona 1 deseniz 6 kat artmış fiyatı yedi yılda.
italya’da, almanya’da, fransa’da ve hatta isviçre’de bile markete gittiğimde daha kaliteli ürünleri kur farkıyla bile çok çok çok daha ucuza almak mümkün. (et, meyve, elektronik, kahve, peynir vs vs vs.) türkiye’ye bu zamana kadar yurtdışından alıp bavulumda kendi kullanımım için taşıdığım ya da bu türkiye’de nasip olmuyor otelde odada gümletirim diye aldığım ürünleri örnek vereyim; ( peynir, bildiğin peynir. marmelat, hardal, kurutulmuş et, cep telefonu, baharat, çikolata, kahve kapsülü, valiz, tablet, bilgisayar, twinnings poşet çay, yaban mersini, bal, güneş gözlüğü) balı alma sebebim çok ucuz olması değil avrupa’da kavanozda ne yazarsa ona güvenebilmen. şekerli su olmadığını sana garanti eden bir denetim ve ahlak sistemi olması)
sırtımızda kimi;kimleri taşıyoruz? hizmet etmesi gerekenlere hizmet mi ettiriliyoruz? bunun açıklaması nedir? bütçe açığını sadece kayıt içi çalışan bir avuç köleden başka kapatacak kimse yok mu? o açık neden kapanmıyor? hanlar; hamamlar, saraylar, konvoylar, lüks makam araçları kullananları utandırmıyor mu? kızarmıyor mu yüzünüz? biz vergilere boğulduk çoluğumuza çocuğumuza meyve alamıyoruz, eşim akşam pazara gidiyor 3-5 kutuş ucuza alabilmek için. vatan millet sakarya din kitap imanla uyutuluyoruz.
buyrun bu linkten 2013 yılı market fiyatlarını kontrol edebilirsiniz. kaynağım yine ekşi sözlük entrysi oldu bir tane.
2013 market fiyatları
(bkz: #105666945)
şu fiyatlara açan bakan bir insan birazcık kafası çalışıyorsa ve dürüstse nasıl bir riya ile; yalan ile ahlaksızlıkla karşı karşıya olduğumuzu anlar. ilan edilen enflasyon rakamlarını bu fiyatlara uygulayınca tutar mı? elbette ki tutmaz. yalancılık hangi kutsal kitapta yazar?
her iş düzmece; her iş algı mühendisliği. allah bunu anlayamayanlarla yaşamak zorunda kalan birazcık kafası çalışan herkese yardım etsin.
kafası çalışıp da sırf dürüst olmadığı için çanak tutan; ben çorbama bakarım diyenler de ülkesini çöküşe adım adım götürdüğünü; bu gidişin kendisine de dokunacağını unutmasın. -
vergilerin artmasının nedeni
kısaca açıklamaya çalışayım; kamuya ait malları, fabrikaları, arazileri sattılar, çılgınca borçlandılar. tarımı bitirdiler, üretimi, üniversiteyi, entelektüel kapasiteyi yok saydılar; sattıkları şeylerin parasının bir kısmıyla yol yabıdılar. son kamu malı biz kaldık. delik kapanmıyor, sefahate alıştılar. sefahatin kaynağı olanı satmaktı. hazıra dağ dayanmaz.
tanım: bunlar iyi günlerimiz. reisimiz çok yaşa diyerek çok düşünülmemesi gereken soru. -
didem soydan'ın rakı bardağını saklaması
aslanlar gibi oturtmuş baskı düzenine boyun eğenlere. hatta bir kinaye, bir gönderme var sanki fotoda. sosyal medya akımı haline bile gelebilir. ben de ilk fırsatta kafamın üzerine koyup bir foto paylaşacağım. çekemeyenlerin, başkalarının hayatına nane olanların götüne girsin diye.
-
madem bira içiyorsun neden domuz eti yemiyorsun
onu da yiyorum aq. hatta evde boş zamanlarımda götüme sokuyorum. kimseye dokunmadan, kimseye zarar vermeden. kimseye baskı yapmadan, kimseye karışmadan, kimsenin dedikodusunu yapmadan, çocukları üzmeyerek , zayıflara yoksullara yardım ederek de yaşamaya çalışıyorum. hırsızlığım yok, tecavüzüm yok, rantım yok, ihalem yok, senin ederin kadar vergi veriyorum her yıl senin kıymetin nedir bunları yargılıyorsun aq çöl köstebeği. sana mı soracağım diye düşündüren soru.
-
155'i ararım diye kadını tehdit eden yobaz dayı
ezberlenmiş yalanlarına tek tek cevap verecek aşamayı çoktan geçtik. neden mi? cevap verilen yıllarda, cevap verenleri hapislerde çürüttüler, aynı videoda olduğu gibi 155'i ararım demesi de bundan kaynaklanmaktadır. halen de cevap veren gazeteciler işlerinden olmakta, öğrenciler göz altına alınmakta, vatan haini ilan edilmektedir.
laikliğin en güzel şimdi yaşanmadığını, eskiden türkiye'nin daha demokratik olduğunu cevap olarak vermek gerekiyorsa, (yukarıda cevap veremiyorsunuz hakaret ediyorsunuz diyen kişiye istinaden) kesin ve net bir şekilde bu cevabı iletelim. ancak zaten odada bir fil var demek gibi bir şey, ya da ateş yakar, gökyüzü mavi demek gibi. bunu anlayamayan ve inatla ve hatta kimileri bilmekle beraber kasten odadaki fil değil yılan, gökyüzü yeşil, ateş yakmaz diyenlere ne anlatabilirsin? fetö terörist dediğimizde terbiyesizdik, siz ortaktınız ülkeyi bu hale siz getirdiniz, ne istedilerse verdiniz, devlete, askeriyeye siz yerleştirdiniz dediğimizde ise fetöcü diyorlar.
çomar deyip geçmek en tatlısı. -
cumartesi sabahı erken kalkmak için bir neden
haftaiçi erken kalkan bir köle olunca; alışmadık götte don durmaması.
-
havalimanında türbanlı türbansız farkı
bugün başıma gelen rezaletimsi olay. rezaletimsi derken bir rezalet değil aslında ama ikiyüzlülük ve ayrımcılık. şöyle ki; eşim türbansız ve güvenlik kontrolünden geçerken şu yeni yapılan röntgenvari cihazın içine aldılar. bu normal bir şey; ancak üzerindeki ceketi (ceket derken monttan bahsetmiyoruz, ince beyaz bir keten ceket) çıkartmasını istediler. eşim de alttaki t-shirti muhtemelen dar olduğu için o kadar insanın içinde rahatsız oldu. bu arada da yanımızdan uzın pardesüleriyle türbanlı bacılarımız 1 değil 2 değil geçince eşim türbanlıların ceketleri neden çıkmıyor da benimki çıkıyor diye sorunca güvenlik görevlis kız bombayı patlattı. "bize verilen talimat böyle" tabii böyle bir tartışma yaşayınca, önce lap-top çıkartılır çalıştırmamız istenilir, gelir kağıtla çantanın içinden numune alır onu bir makineye okutur, diğer güvenlik kadın gelip iman tahtası dediğimiz üst bölgesini elle arar. (o makineden sonra) korkacak hiç bir şeyimiz, verilemeyecek hesabımız da yok varsın arasınlar lakin sorularım ve sorunlarım şunlar;
1- bir güvenlik araştırması kontrolünde türbanlı ve türbansızın farklı muameleye tabi tutulması mümkün mü? mantığı nedir? türbanlılar bombacı olmaya ya da uyuşturucu taşımaya daha mı az yatkın? bu pisliklere kalkacak ilk kişi bu açığınızı farkedip pardesünün üstüne türbanı geçirmez mi?
2- madem x-ray cihazını koydun neden elle arıyorsun, madem x-ray cihazını koydun neden herkesi eşit şekilde geçir miyorsun?
3- ülkeyi bu kadar bölmeye, vergisini veren normal vatandaşları sırf türban takmıyorlar diye öteki ya da imtiyazsız hissettirmeye hakkınız var mı?
hepsinin cevabı belli. ondan sonra başı açıklar neden ayrımcılık yapıyor, işte bundan yapıyor çünkü sizin başından beri gelmek istediğiniz noktanın bu olduğunu her kafası çalışan insan biliyordu.
olayın olduğu yer atatürk havalimanı içhatlar ikinci kapılar.
cevabi edit: destek mesajı atan tüm güzel insanlara, aynı kaygıyı paylaştığını belirten ve ince mesajlar gönderen herkese teşekkür ederim.
halkı bölmeye çalışmıyorum, bu gibi bir olayın kendisi halkı bölüyor. zaten bölmeye çalışsam bize deri pantolonlular saldırdı kafamıza işediler derdim.
amacım bu entry ile muhteşem bir farkındalık yaratmak, birilerinin benden özür dilemesi, gündem olmak vs. da değil. amacım eğer bu kadar enternasyonel ve önemli bir alan olan havalimanın güvenlik müdürü vs. varsa aslında yarattıkları güvenlik açığına dikkat çekmek. biz 2. sınıf vatandaş muamelesine alıştık zaten.
herkese tekrar teşekkür ederim. olayın olmadığını düşünen septik arkadaşlara da stockholm'de yaşamadığımızı hatırlatmak isterim ki durup dururken böyle bir şeyi anlatayım.
son olarak neden olay çıkarmadın diyenler var, olayı fark ettiğimde eşim ceketini çıkarmış kollarını kaldırmış ışınlanma kabini gibi yerin içindeydi. yanlış anlaşılmasın ben ceket çıkmaz demiyorum o yüzden de garipsemedim. yanımızdan türbanlılar da geçiyordu ama onların ötüp ötmediğini vs kontrol etmemiştim. bana lap-topu açın dediler onla uğraştım, bir kağıtla eşimin çantasından numune aldılar ve eşime gelip güvenlik kadın röntgenden sonra üstünüze bakacağım deyip üst bölgesini elle kontrol edince anladım bir tuhaflık olduğunu. eşimle oradan ayrılırken ne oldu dedim, türbanlıların ceketini çıkarttırmazken neden benim ceketimi çıkartıyorsunuz dediğinde bize verilen talimat böyle demişler. uçağımı kaçırıp tartışmaktansa kıçıma kadar aranmaktansa burada içimi döktüm. bizi travmatize eden bir durum değil. üzücü sadece. ülkemiz için üzücü.
inanmaynlar pics or didnt happen diyenler bunun picsi olmaz. belki 1000. kere uçağa biniyorum ve troll olmadığımı diğer entrylerimden anlayabilirsiniz. dünya görüşüm itibariyle pek de türban dostu olmadığım doğrudur lakin bu beni yalan hikayeler uydurmaya itmez. havalimanı çalışanları bile yazmış evet yaşıyoruz bunu diye. bu nasıl bir körlük anlam veremiyorum.
herkesi ikna etmek mümkün değil çünkü bazı insanlar bunu takım tutmak gibi görüyor. net olarak açıklayayım, eşim de ötmüş, türbanlı da ötmüş. türbanlı elle hafifçe kontrol edilip yollanıyor, eşimi üstünü çıkartıp kollarını kaldırıp içine girdiği yeni kabinlere alıyorlar. klasik x-ray değil. bunu anlamak neden bu kadar zor? amacım türbanlılara nefret yöneltmek değil arkadaşlar burada ayrımcılığa tabi tutulan biziz. sorduğu soru neden türbanlıların pardesüsü çıkartılmıyor? verien cevap bize verilen talimat böylr. ne bir eksik ne bir fazla durum bu. 37 yaşındayım, expat olarak çalıştım çok kez uçağa bindim, hatta eşim de havayolu çalışanı daha ne söyleyeyim. gelip yok ben uçuş kurallarını bilmiyor muşum vs. komik oluyor.
son söz: arkadaşlar halimi yukarıda izah ettim, çok üzgün v.s değiliz çünkü 5 dakikada yaşanan bir olaydı. yanlış anlamış olabileceğimizi ifade edenlere kızmıyorum elbette böyle bir ihtimal var. ancak güvenliğin cavabı ve uygulaması bu kadar yoruma açık olmamalıydı.
normalde bikiniyle gezdiğimizi kendimizi acındırmaya gerek olmadığını ifade eden başörtülü hanım bir kardeşimizin yorumu tehlikeyi gözler önüne sermektedir zira bu mantıktan hareketle sürekli çıplak mı gezmeliyiz? hak ettiğimiz bu yani. -
türkiye'de laiklerin soyunun tükeneceği gerçeği
laiklik genetik kodla geçmediği için katılmadığım tespit. laiklik bu ülkede tüm özgürlüklerin garantisi olarak yeterli eğitim ve aydınlanma ile benimsenebilir daha büyük kitleler tarafından ama sorun şu ki, cahillikle dindarlık farklı şeyler lakin bizim cahillerimiz kendini dindar zannediyor.
sadece cahillerimiz değil, ırkçılarımız, yabancı düşmanları, cinsiyet ayrımcıları, sapkınlar da kendini dindar ve iyi bir müslüman sanıyor ve öyle lanse ediyor. haliyle bu adamların yaşattığı atmosferde de laiklik gibi bir aydınlığa yer kalmıyor. baskı ve dayatma daha çok tercih ediliyor.
daha önce söylendiği gibi, benim de bütün umudum gençlerdedir. anası babası mahalle baskıcısı olup özgür yaşamın kıymetini anlayan bir internet nesli de yetişiyor. belki onlar anlar dönen oyunları ve din simsarlarını.
laikliğin islama ya da herhangi bir dine baskı aracı değil, devletin tüm dinlere ve hatta dinsizliğe eşit uzaklıkta olması olduğunu anlarlar belki internet çocukları. onların birey olarak haklarını dinin değil, insan olmalarının belirlemesi gerektiğine uyanan bir nesil olacak sanki. -
polislerin hiçbir şeye para ödememeleri
yemekleri iyi olan fabrikaların yemekhanelerine baktığınızda 10'larca polis görürsünüz. işyerinde hiçbir işleri olmamasına rağmen, öğlene doğru kampüse damlarlar. avanta kültürü o kadar yaygınlaşmış ve kabul görmektedir ki, bu durumu iş yeri yetkilileri de kime, nereye söyleyeceğini bilemez. sırada diğer çalışanların da önüne geçip, neden böyle yaptıkları sorulduğunda devriyemiz var eheheuehehehe şeklinde cevap alırsınız.
sefer tası ile yemek götüreni de vardır. yemek vermesen, işyerinin tüm araçlarını ceza manyağı yaparlar vs. vs.
biraz büyük işletmelerde çalışan herkes bunu bilir. -
ingilizce anlamı olan türk ismine sahip olmak
bizim bir arkadaşın adı toygun amerikaya gittiydi gülme krizine girmişler adını gördüklerinde. (bkz: oyuncak tabanca)
-
fakirliğine bakmadan çocuk yapan insan
bu başlık ne bileyim bu sitede yazar olabilecek entelektüel birikime ve beceriye sahip kişilerin veren allah rızkını da verir kafasında olduğunu göstermiştir. rızık ne lan? eğitim mi? sağlık mı? avrupalı bakamayacağı kediyi bile eve almazken, bizimkiler sokaklara sürekli bebe salıyor. eğitim desen yok, üstünde başında eh işte, gıdası eh işte, sonra dinci olmazsa sadece vahşi oluyor, dinci olursa vahşeti din adına yapıyor hem dinci hem vahşi oluyor.
olan bu dalyaraklarla aynı toplumda yaşayan avrupa tipi insana oluyor. (eşek yüküyle bu insanların toplumda oluşturduğu yükü karşılamak için vergi ödeyen ama hala çocuğunu özel okula göndermek zoruna kalan, halen özel hastaneden hizmet almak zorunda kalan. vergisi ile hizmet alamayan, millete vergisini heba eden)