Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. dilek özçelik

    merak etme dilek. senin eline para sıkıştıran vatandaş bir stat dolusu taraftar tarafından yuhalandı, sonra ben yaptıysam tayyip erdoğan dediği için yaptım ben istifa ediyorsam o da etmeli dedikten sonra koca yaşına rağmen dememiş gibi açıklama yaptı. sonra diğer bakanların rüşvet yedikleri ortaya çıktı, istifa ettiler ya da gittiler, biri o kadar parasına rağmen dışarı çıkamıyor başka bir ülke yakalama kararı çıkardı diye, beraber ödül verdikleri adam başka bir ülkede hapiste, beraber ödül verdikleri adama şimdi canı cehenneme diyor ödül veren, aynı ödül veren darbe günü şarjör falan bekliyorum derken otoparktan görüntüleri çıktı. sen gittin şimdi huzurlu uyuyacaksın belki para bulamadığın için tedavini olamadın ya da paranı buldun ama çözüm bulunamadı ama onurunla gittin. sana orda çok para var diyenlerin çoğu gittiğinde huzurlu gitmeyecek geriden gelenleri de huzurlu olmayacak. mekanı cennet olsun.

  • 2. adana'da engelli bir genci linç eden ahlaksızlar

    bir daha şu adanaliyik allahin adamiyik yok bilmem gunese ates ederiz diyen olursa onun ben amina koyarim

    hep su sikimdirik sosyal medya yuzunden kaldirdiniz bunlarin gotlerini

    genelleme falan yapiyosun demeyin bu bi kac senede costu bunlar

  • 3. kanal istanbul

    gerçekten aklım almıyor. istanbul'da bir boğaz var. bu boğazda 3 tane (yazı ile üç!) köprü, 1 tane tünel, 1 tane raylı hat, 1 tane metrobüs hattı var. 10 küsür milyonluk bu şehirde her gün binlerce insan bu boğazı aşabilmek için saatlerce trafikte kalıyor. sadece 3.köprünün kendisinden kilometrelerce uzaktaki mahmutbey kavşağı'nda yarattığı trafik inanılmaz boyutta.

    biz ne yapıyoruz? yeni bir boğaz daha yaratıp oluşturacağı trafik yoğunluğunu düşünmeden yeni köprü, tünel ihtiyacı doğuruyoruz.

    gerçekten şaka gibi...

  • 4. 15 ocak 2018 beşiktaş tanıtımı

    müthiş bir video olmuş ama en sonda arda’nın fotoğrafı çıksa ve altta “sen gelme ulan ayı” yazsa daha efsane olurdu :)

  • 5. kıçı kirli birileri bize sınırda tehdit sallıyor

    reis çıtayı fena yükseltti. yakında "sikeriz belanızı," gibi söylemler bekliyorum.

  • 6. netflix türkiye'nin black mirror reklamı

    arkadaşlar, tamamen hedefini şaşmış elitizminizi görüyorum ve arttırıyorum:

    "black mirror izleyen, a+ müşteri profilindeki biri olarak, esra erol seven orklarla bir tutulmak istemiyorum" diyen cücelerle bir tutulmak istemiyorum.

    hem black mirror seven, hem de bu reklamdaki kara mizahı anlamış, a++ profilindeki biz elflerin, "üyeliğimi iptal ettireceğim" diyenlerle aynı üyelik seviyesine sahip olması kabul e-di-le-mez.

    eyy netflix! ya "siz istifa etmiyorsunuz, ben sizi kovuyorum" diyerek bunları acilen tasfiye edeceksin, ya da bizim gibilere elite plus üyelik çıkaracaksın. yoksa üyeliğimi iptal etmeyi düşünüyorum.

    **

    not 1: tabii ki amerikadaki orijinal netflix'e üyeliğimden bahsediyorum, çakma netflixlerle işim olmaz. a+++ madırfakırs!

    not 2: ayrıca prensibimdir, sevmediğim bir şey olursa amerikan başkanı dahil herkesin kovulması gerek.

    ciddili not: "reklam kalitesiz" veya "param esra erol'a gitmesin" diyenlere lafım yok. buradaki tek esrarengiz olay zaten o kadının reklamda oynaması -üstelik "kötü" rolünde- ve bunu sosyal medyadan duyurması. müşteri profiline aykırı hareket eden netflix'ten ziyade esra erol.

  • 7. ümit kocasakal'ın chp genel başkanlığına adaylığı

    orta yolcu siyasetçilerden gına gelmişti; artık gemileri yakıp, masaları devirecek politikacı lazım.

    bu bağlamda chp için ümit kocasakal'dan daha iyi bir genel başkan yoktur.

  • 8. okuduğun üniversiteyi söylemeden anlat

    (bkz: lord eddard stark)

  • 9. volkan demirel'in yaptırdığı muazzam portre

    volkan demirel'den çok metin şentürk'e benzeyen bir resim içerir.

  • 10. erdoğan bayraktar

    hungur hungur aglattigi kanser hastasi kiz bugun vefat etmis. kendisi 65 milyon lira maliyeti olan bir cami yaptiriyormus. degil 65 milyon, 650 milyarlik cami yaptirsan ne olur. asla vicdanin rahatlamayacak.

    simdi istedigin kadar camii yaptirt vicdansiz...

  • 11. erdoğan bayraktar'ın para verdiği kızın ölmesi

    bir kez gönül yıktın ise
    bu kıldığın namaz değil
    yetmiş iki millet dahi
    elin yüzün yumaz değil

    bir gönülü yaptın ise
    er eteğin tuttun ise
    bir kez hayır ettin ise
    binde bir ise az değil

    yunus emre

  • 12. insanlara maaşını sormak

    ayni ya da benzer sektörde olup ancak farkli sirketlerde calisan insanlarin kesinlikle yapmasi gereken davranis.

    piyasadaki degerinizi bilmek size daha iyi pazarlik kozu verdigi gibi, sektör, sirket degisimi gibi konularda geleceginizi daha iyi planlamaniza yardimci olur.

    "maas sormak ayiptir" önyargisindan cikmazsaniz patronlar daha cok sömürür sizi. emin olun o patronlariniz sizin ve kendilerinin is piyasasindaki degerini sizden daha iyi biliyor.

  • 13. bir döneme damga vurmuş iş furyaları

    sene 99 ya da 2000 tam hatırlamıyorum. iş yerimiz tapu dairesinin altında, kırtasiye fotokopi allah ne verdiyse yapıyoruz. kaşe işinden dolayı da bilgisayarımız var. siyah, beko marka. taksitle almışız 10 ay. şeklimiz 1500 iş hanında. derken tc kimlik numarasının dahil olduğu mernis sistemi devreye girmeye başladı haberleri çıktı. tapu dairesine de yeni yönetmelik geldi, tapuyu kimler alıp satacaksa tc kimlik numarası ekranından çıktıya ihtiyaç var.

    e neredeyse kimsede kimlik numarası yazılı kimlik yok, bize geliyorlar "çıkarıyor musunuz" diye. biz o aralar internet cafeler revaçta olduğu için her köşebaşında var bir tane, oraya yönlendiriyoruz.

    babam sikerler bu işi deyip 145'le internete bağladı bizi, yeni telefon hattı falan çektirdi. fax modemle cazur cuzur internete girip inkjet yazıcıdan sorgulama ekranını yazdırıp veriyoruz.

    ben diyeyim günde 150 tane, siz deyin 250 tane kimlik numarası sorgusu çıkarıyoruz. dükkan altın dönemini yaşıyor 2 sene boyunca. öyle şark kurnazlığı da yapmıyor tabi babam, 1 milyona (eski milyon helecan yapmayın) çıkarıyoruz kişi başı. oradan voleyi vuruyor babam. beni haftasonları burger king'e falan götürüyor, o derece işine yarıyorum.

    gel zaman git zaman o iş bitiyor. sonra babam bir hp r65 inkjet yazıcı alıyor. yazıcının asıl olayı renkli fotokopi çekmesi ve fotoğraf kağıdına baskı yapabilmesi. noterlik'ten tapu dairesinden gelen fotoğrafları çoğaltıp çoğaltıp veriyoruz. yetmiyor hafta sonları izmir'in köylerini dolaşıyoruz anadol kamyonetimizle, köy kahvelerini elimizle yazdığımız afişlerle donatıp "gel vatandaş, ananın atanın fotoğrafını büyüttür, çerçevelettir! hem de fotoğrafçının yarı parasına!" diye reklamımızı yapa yapa iş görüyoruz.

    her köye gidiyoruz ama, ta anasının örekesinden, izmir'in tire'sine kadar her kahveye tezgah kurup kahveciye günlük kira veriyoruz. kahveciler beni seviyor, akşama kadar gazozlardan para falan almıyor. sanırım halen gazozları o kadar sevmemin sebebi de onlar. bedavaydı çünkü bana, çocuk midemle en fazla 3 tane içebiliyordum günde ne de olsa...

    şimdi o furyalar yok, o eski işler de yok. yatırdığımız binlerce liranın dönüşünün seneleri bulması olayı var. babam yok mesela, tek başımayım. farkındayım onun kadar akıllı değilim, belki de onun zamanındaki gibi fırsatlar da yok memlekette. bilemiyorum altan.

  • 14. görüyorum ki çaresizliği tatmamışsınız hayatınızda

    evet tatmamıştık güzel kız.
    özellikle darbe sonrası doğan nesil. yani bizler.
    ota boka gülen, her şeyden espri üreten, kendinden başkasını düşünmeyen...
    biraz narsist, biraz hedonist.
    hatırlıyorum. cumhuriyet gazetesi'nin 'tehlike'nin farkında mısınız?' kampanyası vardı.
    küçük aklımla dalga geçerdim. bunlar iktidara yerleştikçe yaşatılan suni refahtan keyif alırdım.
    sonra yavaş yavaş uyandık. sesimizi yükseltmeye, itiraz etmeye başladığımızda çok geç olmuştu.
    sesi çıkanın sesinin kesildiği zamanlar gelmişti.
    ilk kez konforumuzdan ödün verip bir şeyler yapmaya kalktık ama beceremedik.
    senin bu cümleni duyduğumda çok canım yanmıştı. karşındaki hoyratlık, umursamazlık ve senin çığlığın yüreğimi dağlamıştı.

    şimdi en az senin kadar çaresiziz.

  • 15. canan kaftancıoğlu

    chp’nin içinde, apoyu partiye alsalar ezber bozuluyor diyecek bir tayfa var. bunlar atatürk’ün partisini ele geçirmek üzere. yakın gelecekte atatürkçüler kendilerine partide yet bulamayacaklar.

  • 16. ekşi itiraf

    çok korkuyorum , zaten sınırda çalışıyorum, bu kadar askeri , tankı bir daha bir arada görmek istemiyorum. şu an tek güvendiğim şey askerlerimizin gücü, lütfen bu nesil savaş görmesin , bu millet bir daha savaş görmesin.

  • 17. çaykovski dinletirsek adam oluruz zannedildi

    türkü de dinletmediniz ki; yaktınız.

  • 18. sözlükçülerin iş ile ev arası yolculuk süreleri

    8 km. ortalama 45- 50 dk. en kısa gidiş-30dk. en uzun gidiş-1.5 saat.

    ankara.

  • 19. köprüde linç edilen askerlerin yeni görüntüleri

    gerçekleri bize gösteren görüntülerdir.
    şu olayı savunmaya çalışanlar önce şunun cevabını verin;
    yerli filmlerde pek sık duyduğumuz bir söz vardır.

    "türk'e aman dileyene el kalkmaz."

    görüntülerde bunu görüyoruz.
    teslim olmuş, muhtemelen orada ne işi olduğunu dahi bilmeyem masum erlerin 'aman dilemesi'ni.

    peki karşılığı nedir?
    köprüden atılmak, boğazlanmak, darp edilmek, lince uğramak.

    bir de utanmadan bunu savunurken askerleri kötülemek için ya senin de anne babanı öldürmüş olsalardı minvalinde cümleler kuranlar var.

    gören de karşılarında fethullah gülen var sanır.

    "askerlere o emri verenin, türk askerine o emri verdirecek duruma gelmesini sağlayanlara sandıkta oy atmayı bilirsiniz."

    kilit cümle bu.

    daha söylenecek birşey yok.

  • 20. türk kızlarının %90-95'inin taş gibi olması

    türk kızlarının size karşı musalla taşı olmalarının nedenleri:
    1. kız arkadaşımla sevişebilmeliyim ama karım hiçbir şey bilmesin ve bakire olsun ki benimle yetinsin zihniyeti.
    2. sürekli kadını aşağılama, ağır şakalar yapma zihniyeti.
    3. makyajlı kadınları yıkayın, makyajsız kadın sokağa çıkmasın zihniyeti.
    4. kadınlar incecik belli, incecik bilekli, porselen ciltli olmalı çünkü kadınlar tek tip sanayi malı zihniyeti.
    5. kadınlarla ilgili başlıklar açıp onları gömme ama koca göbeğe, sarı dişlere, pis koltuk altı kıllarına bakmama zihniyeti.
    kadınların sizi musalla taşına yatırmadıklarına şükredin beyler. kadınların güzellikleri oranlarla ölçülemez. bir insandaki güzelliği göremiyorsanız kendi kalbinizin kötülüğündendir. umarım düzelirsiniz.

  • 21. pegasus airlines

    ilgili merkezden izin verilmeden motor çalıştırmanın bile mümkün olmadığı bir sektörde, fazla risk aldığı iddia edilen havayolu şirketi.

    çok salaksınız, keşke ölseniz amk...

  • 22. hiçbir kadının büyük aşkı olamamış gereksiz erkek

    piç olmayan erkekler (efendi) grubunda bulunan erkektir.

    (bkz: kadınların efendi erkek yerine piç tercihi)

    efendi erkek efendi ayrılır. kadına değer verdiğinden ayrılırken incitmez. piç tercih edersen öyle bir ayrılırkı çok büyük bir aşk yaşamış olduğunu zannedersin.

    edith piaf: başlık başa. ozimus adlı suser bazı erkeklerin kadınları üzmeden, kırmadan ayrıldıklarını ve bunun onları büyük aşk olmaktan çıkarıp ezik bireyler olmasına neden olduğunu belirten bir giri girmisti.

  • 23. 1998 yılında matrix'i çekmek

    edit 3: daha fazla edit yapmak istemiyordum ama size bana gelen şu mesajı göstermeden duramadım.

    https://i.hizliresim.com/9m9ojk.jpg

    yahu bu nedir şimdi? ben ne diyorum bunlar ne diyor. (kimlik ifşası yasak diye yazar ismi sansürlendi)

    yazar arkadaşlar, bakın. yaşınız çok ilerlemiş olabilir ama kimse sizin komplekslerinizi burada çekmek zorunda değil. konumuz sinema tarihi ve ben birçok öğeyi bir araya getirmiş bir film hakkında içerik girdim. eğer varsa aklınızda döneminde daha çok çığır açan ve birçok bu tarz öğeyi barındıran film söyleyin biz de faydalanalım. en azından andropoz sorunlarınızla uğraşmamış oluruz.

    edit 2: kendimi tam olarak anlatamadım galiba hala mesajlar geliyor. madde madde izah edeyim.

    1- daha önce varoluşu sorgulayan film çekildi mi? çekildi.
    2- içindeki sözler daha önce söylenmiş sözler mi? evet.
    3- yapay zeka, insan çatışması daha önce incelendi mi? evet.
    4- o teknoloji bir başka filmde daha önce kullanıldı mı? evet.
    5- daha önce kapitalizm eleştirisi film çekildi mi? çekildi, evet.
    6- geleceğe ışık tutan, öngörülebilir gerçeklik fikri daha önce işlendi mi? evet.

    ama bu film hepsini aynı anda yapmış arkadaşlar adamı delirtmeyin. benim demem tamamen odur. bir bütün olarak bakın olaya.

    edit: bazı salak arkadaşlar anlamamakta diretiyor, konuyu sadece yapay zekaya indirgiyor, ya da sadece efektlere indirgiyor.
    ya diyorum ki herifler var oluşu sorgulamışlar. şu an yaşadığımız dünyanın matrix olmadığını nereden bilelim mesela? neo bilgisayar başındayken, kendini gerçek hayatta zannediyordu. ta ki alice göndermeli beyaz tavşanı takip et, gerçeklerin peşinden git temalı muazzam geçiş sahnesine kadar. neyse, halbuki sistemin sadece bir çarkıymış herif. ama bilgisayar başında özgür olduğunu düşünüyordu.
    mesela şu anda da hiçbirimizin sisteme bir etkisi yok. şuan ki sistemin tepesinde dünya'nın bütün kaynaklarını sömüren ve dünyanın sonunu hazırlayan lobiler var. orada da o lobiyi ajan smith (esasen mimar) temsil ediyor. kendini kopyalayarak, isyana meyilli bütün verileri siliyor, insanları yok ediyor. benim şaşırmam senaryo, efekt, felsefe, tariz, mitolojik öğelerin hepsini bu insanların bir filme yedirebilmeleri.

    bir sinemacı olarak aklım almıyor. günümüz teknolojisini biliyorum, günümüzün gündemini biliyorum, elon musk, mark zuckerberg "yapay zekaya sahip mekanik tehlikeli midir?"
    tartışmasını biliyorum ama 98'de karşımıza "robotlar savaşıyor" tarzında sığ olmayan insan ve mekanik ilişkisini inceleyen hatta bunun üzerine felsefe kuran sosyolojik, günün şartlarına göre über teknolojik bir film çıkıyor.

    akıl alır gibi değil, yahu adamlar plütoncu düşünceyle idealar kuramı fikrinden yola çıkıp, geleceğin insanının o fikre ulaşırken sarpa sardığını, düşünüyorum öyleyse varım sözünü içimize işleyen, bilincin bedenden ayrı olduğunu, belki hepimizin bir sistemin içinde çark olabileceğimi sorgulatan, bolca kapitalizm eleştirisi barındıran, varlık matrix'den ayrı düşünülebilir mi tarzında felsefik bir derinliğe inen film çekilebiliyor.

    bir de filmdeki her karakter, bir mitolojik değere denk düşüyor. hepsini tek tek anlatmam saatler sürer.

    bir de tam 20 yıl sonra bizim çektiğimiz sinema ürünlerine bak. (bkz: recep ivedik)

    yahu arkadaş geriden gelinir anlarım da, bu kadar mı geriden gelinir.

    dipnot: bizim sinemamızda aynı türe ait olan bir film olmadığı için, her hangi bir türden pay biçtim.

    parçalanıyorum sözlük.

  • 24. arif v 216

    yeşilçam seven adamı güldürür mü bilmem ama ağlatma potansiyeline sahip filmdir.

    --- spoiler ---

    kerem alışık sadri alışık'a veda ederken bir benim mi gözlerim doldu lan?
    --- spoiler ---

    10 numara olmuş, izlemek için sağlam eski türk sineması genel kültürü gerekiyor. hepsi bu.

  • 25. bogdan yazarovsky teke tek'e çıksın kampanyası

    destekliyorum yalnız yazar arkadaşa dikkatli ve seri olmasını tavsiye ederim.
    rahmetli levent kırca çıtayı çok yüksek bir yere koydu çünkü *

  • 26. 14 ocak 2018 abd'nin sınırımızda ordu kurması

    bu ülkenin, ekonomisi kötü olsa da, yıllarca terörle mücadele etse de, ekonomik krizler atlatsa da 74’te kıbrıs’a harekat düzenleyecek, cumhurbaşkanı seviyesinde(süleyman demirel) meclisten suriye’yi tüm dünyanın önünde tehdit edecek, rumlarla s300 füzeleri yüzünden ortalığı karıştıracak kadar da taşağı vardı.neden? iyi bir askeri yapılanması, şimdi monşer diye aşağılanan iyi yetişmiş diplomatları, lazım olduğunda işe yarar kurumları vardı. şimdi hinterlandımızı çad, sudan gibi ülkelerle oluşturmaya çalışıyoruz. 15 temmuzda ordu fetöcüler yüzünden varolduğu tarihten bu yana görmediği bir travma yaşadı. dış politikada pragmatik davranmıyoruz, birbiri ile düşman iki ülkeyle aynı anda düşman oluyoruz. geldiğimiz noktada, abd sınırımıza bize sorma gereği bile duymadan bizim yıllardır savaştığımız adamlardan teşekkül ordu kuruyor. son tahlilde ülke olarak dünya sahnesinde çok yalnız kaldık.

  • 27. chp'li kaftancıoğlu'nun eşi domuz yiyor iddiası

    bir besin kaynağıdır. tüketilebilir. insan insan olsun da kul hakkı yemesin. ama bunu kime anlatabilirsin ki bu haline yandığım ülkemde...

  • 28. cumhuriyet halk partisi

    sozlukte kisa bir gozlem yapilirsa son politikalarini en cok savunanlarin orospu evladi hdp/pkkli yazarlar oldugu gorulur.

    bu partiye bu utanc yeter. dagda esek sikmesi gereken kodugumun pici gelmis burda alti okundan birinin milliyetcilik oldugu partiye oy verenlere"soz bosko portoyo oy voron" diyor.

    yazik benim ulkeme... ataturk'un partisinde tr 705 kod adli ajan kosturuyor mk. amerika ajani. adam yatiyor kalkiyor "pkklilari oldurmeyelim, siha kullanmayalim" diyor. genel baskani desen zaten vasifsiz bir mudur. o da seyit riza teroristine "insan" hendekci piclere "hendek kazan arkadaslar" demisti.

    neresinden tutsan elinde kalacak bu parti kemal kilicdaroglu zihniyeti ile yuzyil gecse de iktidar olamaz.

  • 29. sözlükçülerin ilk hamburgerlerini yediği yerler

    yıl 1995 civarları. yer bursa altıparmak’taki burgy’s. çocuk olduğumuzdan mı bilmiyorum çok lezzetli geliyordu o dönem yediğim hamburgerler.

  • 30. sinop'un underrated bir il olması

    müthiş denizi ve sahilleri, cevizli mantı ve nokulun inanılmaz tadı, yakın dostluklar, rahat ortamı, her noktadan denizin görülebilmesi, temiz havası, yeşile bürünmüş adeta bir amazon hissi yaşatan doğası ve sıcak bir kasaba havası alabileceğiniz türkiyenin belki de en underrated ilidir.

    (bkz: erfelek tatlıca şelaleri)
    (bkz: hamsilos koyu)

  • 31. tron coin

    devlet bahçeli'nin de yatırımcısı olduğu coin.

    https://pbs.twimg.com/…ia/dtkrjs1w4aavu1m.jpg:large

  • 32. enes batur hayal mi gerçek mi

    az önce kültür bakanlığı'na şikayet ettiğim filmdir.
    ve sorumlu her anne babanın aynı şekilde davranmasını, tavsiye ediyorum.

    çünkü bu filme, çöplüğe dönen türk komedi sineması yığınına katılan sıradan bir film muamelesi yapılamaz!

    enes batur denen şahsiyet, milyonlarca çocuk hayranı olan, aslında ekran başında boş - çöp bilgi üreten ve bundan para ve şöhret kazanan biri.
    bu filmde de bunu nasıl yaptığını, bir asosyal çocukken anne ve babasının sert itirazlarına rağmen nasıl youtuber olduğunu anlatan bir film.

    70-80'lerde türeyen evden kaçıp, istanbul'a gidip ünlü olacağını düşünen bir zamanların kuşağını, şimdi çocuklarda farklı bir şekilde dolaylı olarak oluşturacak bir filmdir.

    bilen bilir bu youtuber denen güruhun çocuklar üzerinde ciddi etkileri var.
    çoğu çocuk, şimdiden basit bir youtube kanalı açarak zengin ve ünlü olacağının hayalleri içinde.
    bu durum çok masum ve normal gelebilir ama, şuan yaşanan youtuber patlaması suni bir balon.
    ve bu balon, çocuklara asosyal olmanın bir dezavantaj değil, avantaj olduğunu, iyi bir eğitim alıp, iyi üniversiteler bitirmenin anlamsız olduğunu alttan alta çocukların beynine pompalıyor -ki bu film de açık açık bunun propagandasını yapıyor.

  • 33. pattern kelimesinin türkçesi

    (bkz: desen)

  • 34. pringles

    magnum ile beraber çocukluğumdan beri hala alamayacakmışım gibi bir düşünceye sevkeden ürün.

    demek ki bazı şeyler asla değişmiyor. :/

  • 35. tekel votkası içmiş efsanevi nesil

    90 öncesi doğanlardır. bunu içip karaciğer muayenesine giderdik. bir nevi stress test. karaciğer benchmark'ı da denebilir.

  • 36. suriye gece hayatı

    tüm yoksulları ve dilencileri türkiyeye itelediklerinden dolayı kulüp çıkışlarında dilenen sefil insanlara maruz kalmadıkları gece hayatıdır.

  • 37. galatasaray turkcell reklam filmi

    galatasaray'ın ilk formasının, ali sami yen ve arkadaşları tarafından nasıl yaptırıldığının hikayesini anlatan turkcell-galatasaray reklam filmi.

    film olsa izlenir derecesinde güzel bir çalışma olmuş.bir ara odamda bir ninja sanırım soğan doğruyordu gözüm yaşardı..
    galatasaray ilk günkü reklam filmi
    youtube linki

    gs forma rengi tarihçesi hakkında

    edit:youtube link, açıklama ve gs forma rengi ile ilgili link

  • 38. aydın boysan'ın cenaze namazı kılınmamalıydı

    başkasının inancını sorgulamak size mi düşüyor ? sen mi karar vereceksin adamın inancına? arap gibi giyinip, arap gibi davranmadığı için mi inançsız oldu adam.

    kul hakkı yemek ne oluyordu islama göre? bizim vergilerimizi toplayıp kendi ceplerine atanlar sırf arap gibi davrandıkları için daha inançlı mı oluyorlar.

    sizi ikiyüzlü, şekilci pezevenkler sizi.

  • 39. gerçek balı anlamanın yolu

    şeker hastalarına( diabetus "mellitus") bal önerenlerinki muhtemelen sahtedir. satan da aklını kaybetmiştir.

  • 40. memleketine göre insan fişleyen tipler

    buna en güzel cevabı yaşar kemal vermiştir.

    “o insana güvenmeyen, bu insana güvenmeyen, her insanda bir kötülük gören, insanı insan saymayan ‘insan‘ değil piçtir yavrum.”

  • 41. kedi kesen instagram sayfası

    -kanser ilaçlarını temin edemediği için sitem eden dilek özçelik öldü.
    -adana’da işitme engelli olduğu için el kol hareketiyle derdini anlatmak isterken üç kişi tarafından dayak yiyen delikanlı
    -canlı yayında kedi kesen orospu çocukları
    -15 temmuzda köprü üzerinde katledilen askerler
    -karısını bikini giymediği için boşadığını ima eden kansız soysuz bir akademisyen.lord bilmem ne sikim.
    -ekşi sözlük yazarlarıyla kafayı bozmuş iktidar yanlısı köşe yazarları

    zihnimi kontrol edemiyorum.her şey bulanıklaşıyor.

  • 42. ntv spor

    arkadaşlar ciddi misiniz? çok ender görülen bir olay için beşiktaş'ın görüntüleri kesildi, biraz anlayış! iki senedir ayağına top değmemiş bir adam ilk defa topla buluşuyor.

  • 43. 16 ocak 2018 benzin zammı

    5.70 ülkemize hayırlı olsun. allah 6’yı, 7’yi de görmeyi nasip etsin.

  • 44. sözlükteki uzun yol seven yazarlar

    ben.
    ara sıra kafam esince arabaya atlayıp nereye gittigimi bilmeden yaptığım eylem.
    yollarda olmak, yalnız kalmak, yalnızlığı iliklerime kadar hissetmek istiyorum. başka da çarem yok gibi geliyor.

  • 45. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    geçenlerde birisi ''askerdeyim, derdini anlatmak isteyen yazsın.'' demişti.
    klasdjlkasd.

    ulan son yıllarda okuduğum en güzel espri. adam askerde ve dert dinlemek istiyor. fıkra gibi ülke jasdjklşa.

    ayrıca kirilmisss sarhoşken alınan bir nick. taam mı?

    çok şekil veritabanı.

    edit: bak bak aşağılarda akademik izinde olanlar var. kızların donundan boşalıyor valla zevk suları. koşun ulan koşun kaçırmayın dohtoru.

  • 46. 14 ocak 2018 sonar anketi

  • 47. ankara soğuğu

    aklıma mit'nın düzenlediği sınava katıldığım zamanları getiren soğuk. aralık ayının son günleri. soktuğumun aştisinde indim. bir kaç tane angara bebesi sardı etrafımı. abi sigara var mı? falan filan. bunlara birkaç dal sigara verip yolladım. sabaha karşı saat beş. taksiye ısınmak için bindim, ama ısınmak ne mümkün. her neyse vardık mit kampüsüne. taksici beni mit kampüsünün önünde bırakıverdi.

    kapıdaki görevlilere derdimi anlatmaya çalıştım. sınava geldim, üşüyorum beni içeri alın dedim, ama anlatamadım. sınav saat dokuzda mı ne. daha güneş doğmamış. üç buçuk saat ne yapacağım ben sayın ulan görevli abi? görevli abi dediğimde bahçıvan değil hani! böyle robokop gibi bir tip. kafada kar maskesi, elinde daramalı tüfenk. "üşüyom olum ben, sıçtırtmayın bacağınıza. içeri alın beni sayın ulan görevli abi" deyip adama artislik de yapamıyorum. beni etkisiz hale getirmeleri tahmini iki buçuk saniye filan alır.

    sınav için girişler diğer kapıdan o da az ileride deyip gönderdiler. yürümeye başladım. kot pantolon bacaklarıma yapışmış. yürürken bacak eklemlerimden çıtırtılar geliyor. soğuktan donmak üzereyim lan. hem de ankara'nın göbeğinde. diğer kapı hani az ilerdeydi sayın ulan görevli abi. yürü babam yürü, yol bitmiyor. meğerse diğer kapı ankara'nın öbür ucundaymış amk. ortalık ıssız. benden başka bir allahın kulu yok. bir iki tane köpek var ama belli ki zararsız tipler. duvar kenarından sinsi sinsi yürüyorum. her yerde güvenlik kamerası var. bir yandan da, beni şüpheli görüp sniperla vururlar mı acaba diye saçma bir korku başlıyor. ama o kadar çok üşüyorum ki beni vursalar ne canım acır ne de üzülürüm.

    uzun bir yolculuktan sonra diğer kapıya vardım çok şükür. bu kapıdaki sayın ulan görevli abi biraz daha sıcak kanlı. nereden geliyorsun filan diye birkaç soru sordu. ben de sevindim hemen. kesin beni içeri alır ve hatta çay bilene ısmarlar diye düşündüm. ama öyle bir şey olmadı. sen de diğer sayın ulan görevli abiler gibiymişsin. sinirlenip adamı tokatlamaya başladım. yatırdım yere, nasıl yumrukluyorum görmeniz lazım. yok ulan öyle bir şey. daha elimi kaldıramadan o elimi kırarlar. s.kerler kamil, hepimizi s.kerler.

    her neyse. olaylar yatıştıktan sonra yolun karşısında bir çay ocağını tarif ettiler. hemen şurası dedi sayın ulan görevli abi. bu sefer inanmadım. yer mi lan anadolu çocuğu dedim. ortam tekrardan gerildi. karşılıklı hırlaşmalar oldu, ama araya giren diğer sayın ulan görevli abiler olayı yatıştırdı. çay ocağı ankara'nın güney ucundaydı muhtemelen. neyse ki o kadar da uzak değilmiş. taksiyle gitsen on dakika filan sürer. başladım yine yürümeye. gün ağarmaya başlıyor. bari azıcık güneş çıksa da biraz içimiz ısınsa. tren yolunun üzerinden geçen bir köprü var. köprüyü geçip sağa dönüyorsun filan. neyse çay ocağını buldum ama içerisi ağzına kadar dolu. istemeden de olsa dışarıda oturmak zorunda kaldım. arkadaş ben böyle soğuk görmedim. bacaklarım titriyor ama vücudumdan ayrı. vücudumun üstü üşüyor, alt tarafım titriyor. kahveci halime üzülüp beni içeri aldı. kendimi zavallı bir sokak köpeği gibi hissediyorum. bir tane sandalyeye oturttular. hava sıcaklığı bir anda yükselince, elim ayağım boşaldı; bulanık görmeye başladım. dışardan geldiğim, ankaralı olmadığım çok belli. halbuki ben de onlar gibi kara kuru bir tipim. nasıl oluyor da anlaşılıyor bilmiyorum.

    soğuktan, zaten az olan beyin hücrelerimin donarak daha da azalması nedeniyle, girdiğim mit ajanlık-casusluk hizmetleri ltd.şti. sınavında başarısız oldum (herkes sınava takım elbiseyle gelmişken; sınava kot pantolon, boğazlı kazak ve balıkçı yağmurluğundan hallice bir parka ile gitmiş olmam da, sınav sonucumu etkilemiş olabilir. balığa mı gidiyorsun, mit sınavına mı? diye sorarlar adama.) sayın ulan görevli abiler eşliğinde minibüslere bindirilip kampüsten çıkarılıp sokağa atılıyoruz. orada tanıştığım ajan aday adayı kankalarla vedalaşıp, soktuğumun aştisine gittim. hava hala soğuk. güneş çıkınca hava ısınmıyor muydu lan? yani mantık olarak diyorum. izmir'de öyle oluyordu.

    yarım saat içinde kalkacak diye, her türlü tehlikeyi göze alarak, hayatımda hiç duymadığım ve bir daha da asla duymayacağıma emin olduğum bir otobüs firmasından bilet aldım. polatlı'da otobüsün motorunda sikimsonik bir arıza çıkıyor. ankara'dan tamir ekibi beklenecek. bekliyoruz ama gelen giden yok. hiç gereği yokken bir de polatlı'nın soğuğuna maruz kalıyorum. "başka bir otobüs yollasınlar onunla devam edelim" şeklinde, çok mantıklı ve haklı bir isyan başlıyor yolcular arasında. ama bu isyan şoförün ve yandaşlarının baskılarıyla yatıştırılıyor. eh onlar da haklı. firmanın toplam otobüs sayısı bir(1) olunca; nereden nereye, hangi diğer otobüs yollanabilir. bu arada yolculardan yaşlıca olan bir amca, çalıların arasına girip işemeye başlıyor. bunu gören polatlılı bir genco da, aile var ulan burda diyerek, amcayı tokatlamaya başlıyor. araya girip ayırıyoruz. çok acayip olaylar oluyor. şu ankara sınırından bir çıkabilsek; her yer bana miami olacak.

    ama olmuyor. afyon yakınlarında bu sefer de otobüsün ısıtma sistemi arızalanıyor. otobüsün içi eksi yirmi derece oluyor. ankara-izmir arası otobüs yolculuğu 13 saat sürer mi amk? sürüyor. adı sanı belli olmayan firmadan bilet alırsan sürüyor. şoförler yolda iki kere yemek molası verdi lan! çişi gelen otobüsü durduruyor. her neyse. sağ salim varıyoruz izmir'e. izmir'den uzakta 4 yıl yaşayıp, tekrar izmir'e döndüğümde bile bu kadar sevinmemiştim. otobüsten inince toprağı öptüm.

    o günün sonunda "izmir kışın çok soğuk oluyo ayaz var abi yea! nem çok nem, o yüzden erzurum'dan bile daha soğuk hissediliyo tıaam mı!" şeklinde konuşmamaya namusum ve şerefim üzerine and içtim.

  • 48. nazım hikmet

    “biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    neş’emiz sıcak!
    kan kadar sıcak,
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o “an”
    kadar sıcak!
    merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!

    ölenler
    döğüşerek öldüler;
    güneşe gömüldüler.
    vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

    akın var
    güneşe akın!
    güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!”

    bu dünyadan nazım geçti... nazım hikmet 116 yaşında, iyi ki doğdun!