sanırım 3-4 sene önceydi, büyükada'dayız. adidas'ın çalışanları için düzenlediği, anadolu kulübü'nde bir etkinliği var. ben de host/mihmandar olarak bulunuyorum etkinlikte. ekmek parası, günübirlik bir iş. gelenlere yer gösterilecek, ada turunda eşlik edilecek falan filan. başımızda 40'lı yaşlarda, organizasyon işini alan ajansın yetkilisi olan taşaklı bir kadın var. çok delikanlı bir karı. hödük değil, yol yordam biliyor ama lafı da peşin. akşam vakti etkinlik bitti bitecek, misafirler odalara çıktı, biz de kulübün bahçesinde sigara içiyoruz. yanımızda da yine hostes olarak çalışan kızlar var. yaşları 18-20 arası, öğrenci hepsi. çünkü okulu bitiren bir ben vardım aralarında sanırım. kızlar sigara içerken birbirine sevgililerini gösteriyorlar telefonlarından, instagram'dan birbirlerini ekliyorlar falan. ''ayy kocama bak bernaaağ'', ''ay bu da benim kocişim aşkoo'' diye. biz onlardan bir adım uzağız taşaklı hanımla. bunların seslerini duydukça kadın sinire kesti. kesti kesti kesti... kafasını sağa sola sallıyor falan. en son sigaradan derin bir fırt çekti. kulağımın dibine eğildi ve dedi ki:
''bunlar da her sikene kocam diyor amınakoyim.''
ben kahkahayı bir patlattım kadın da başladı gülmeye. yarılıyoruz ama. kızlar bize dönüp ''ne oldu'' diyor, ''yok bişi yok siz devam edin'' diye diye güldük 10 dakika. başlığı okuyunca veya bir yerde sevgilisine kocam diyen bir kadın görünce aklıma hep o taşaklı hanım geliyor. eved.
öyle işte.
fyodor fyodorovic15 profili
-
sevgilisine kocam diye hitap eden kız
-
kendini nasıl hissediyorsun
eğer istemeyle ölünseydi ben dun gece ölürdüm. o kadar istedim ki ölmeyi. eve nasıl geldim nasıl yattım hatırlamıyorum. vaden gelmeden ne istesen boş. ben mutluluğa hiç önem vermedim. hep olsa da olur olmasa da olurdu. ama hiç bu kadar uzulmedim. hayatımda hiç bu kadar uzulmedim. bugüne kadar hiçbir işim rast gitmedi neden ben demedim. bir şeyim bile kolaylıkla olmadı neden ben demedim. butun çocukluğum gençliğim ustume boca edilen sorumluluklarla kaygılarla geçti neden ben demedim. kanser oldum neden ben demedim. ama yureğim öyle eziliyor ki şimdi öyle kabul edemiyorum ki öyle uzgunum ki bana bu neden yapıldı diye bağırmak istiyorum. surekli gözlerim doluyor. neden ben be. allahım neden ben amına koyayım neden ben. ama bağıramıyorum da. kimseye anlatamıyorum. sesimi soluğumu da aldın benden. kendi içime çekildim kaldım. bağıra bağıra gerçekmiş sanıp yaşarken sır gibi saklamak zorunda kaldım seni. anca gelip yazabiliyorum. kafamdaki sesler susmuyor. öfkelenmek istedim sövmek sikmek istedim yok olmuyor. benim bitmek bilmeyen bir öfkem vardı nerede o bulamıyorum. ne yaptınız bana da ben çocuk gibi gibi kırıldım kaldım. kırıldım sadece paramparça oldum nefes aldıkça göğsume batıyor hepsi. kırılan inancım, salakça kendi kendime hiçbir şey bilmeden kurduğum yalandan hayallerim, umitlerim. umidim var dedim sana insanın umidi yalan olur mu. hayattan bu gune kadar bir şey istememiştim dedim istediğim yalan mıymış. nasıl izin verdin buna. ruyalarım çıkıyormuş. ermiş değil aptalmışım ama aptala da malum oluyormuş. ona da inanamadım ki yine geldim sana sordum sana inandım yine. inandırdın beni. haksızlık ettiğimi duşundum. bi de ona uzuldum saygısızlık olmasın diye. bir kere değil iki kere değil kaç kere oldu bu be. şimdiyse senin anlatıp da benim dinleyip uzulduğum sevindiğim meraklandığım endişe duyduğum kızdığım kıskandığım şeylerin hangisi doğruydu hangisi yalandı hangisi gerçekti diye dondum kaldım. yalan gerçek ayırt edemez oldum hiçbir şeyi. aklım izanım yureğim yerle bir oldu. seni kollarından tutup sarsmak istiyorum anlat hangileri yalandı hangileri doğru anlat diye en ufak detayına kadar anlat çunku ben en ufak detayına kadar hatırlıyorum dediğin her şeyi diye. bilsem ne olacak diyorum bi yandan da. bilsen ne olacak arif. ama gerçek olsun istiyorum bir şeyler de gerçek olsun ben butunuyle bir yalanı, olmayan birini sevmiş istemiş olamam bir şeyler gerçektir bu insan hakkında demek istiyorum ben konduramıyorum bunu yureğıme çunku. bu yureğime senin bunu yapmanı konduramıyorum. o kadar bencil olduğuna inanmak istemiyorum ya istemiyorum işte. o gözler yalandan parlamıyorsa o dudaklar bu kadar yalanı nasıl böyle rahat konuştu. sevdim ben seni be yalan oyun değildi bu sana söyledim herkese söyledim bak ben kimseyi sevmedim ama işte bu kadını seviyorum diye. şaka mı sandın. sen yalan dedin diye benimkileri de mi yalan sandın. bağıra bağıra sevdim seni. millete anlata anlata. sen de bir kere de demedin ki az sessiz ol be adam. bu kadar yuksek sesle sevme. ben yalanım. gerçek değilim ben. bu yaşadığımız şeyler senin sandığın gibi değil pek. destek verdiğim hayallerin yalan. planlarımız yalan. ben seni millete böyle böyle anlatıyorum, gizli saklı. senin bildiğin gibi değil o işler. demedin. aksine hoşuna gitti benim sesimin avaz avaz çıkması. yoksa o da mı yalandı. gelip deseydin ben sana kıyamıyorum bak böyle böyle deseydin. deseydin de azıcık kırılsaydı gözumde bu bencillik. deseydim yaptı ama yapamadı da. deseydim yureği el vermedi kendini bana böyle bağırta bağırta sevdirmeye. uzuldu halime. seviyormuş en azından kendi mutluluğunun da uzerinde. gerçekten bir yurek açıldı sana ardına kadar. demedin. mutlu olmak istedin. ben de mutlu olmanı istedim. ama ben bilmesem öğrenmesem senin mutluluğunun biteceği yere kadar mı gidecekti benim vadem ve senin yalanın bu ihtimal bana öyle acımasızca geliyor ki bana bunu yapabilme ihtimalini kabul edemiyorum. benim seni sevişimi çok sevdin. ve gerçeği bilerek, gerçek gibi yaşayarak mutlu veya mutsuz olmaya layık görmedin beni başkaları gibi. ben onlardan çok sevmişim senin demene göre ama onlar kadar olamadım. ben o kadar değerli, saygıdeğer olamadım di mi. ben senin yalanına yakışabildim ancak. izin verseydin de aşk acısı neymiş bilseydim be sevgilim. beni ona layık görseydin keşke. ben bilmiyorum ki şu an ne yaşıyorum. neyin acısını çekiyorum ben. bu içimde yanan şey ne benim ne. sen hislerinin efendisisin ya söyle neymiş bu. var mı bunun da bir adı. ben bugune kadar hep bildiğim yerlerden yara almışım. alışkınmışım. ondanmış bu acı duymayan her şeyi çabucak geçiren halim. şimdi paramparça bir şeyle kaldım göğsumde. anlam vermeye çalışıyorum gözum dala dala. hiç buradan vurulmamıştım. şimdi birini çok seviyorum ama o kişi sen misin bilmiyorum. bu cumlenin ağırlığı belimi büküyor işte. hangi anlattığın, hangi hayalin gerçekti de ben onu sevdim. elimde olsa da hepsini bilsem keşke. hangi hareketi ne niyetle yaptın bilsem sorabilsem de baksam anlatabilecek misin. sesini duyunca da elim ayağım boşalıyor sinirden uzuntuden. şunu da soracağım diyorum ne soracağımı da unutuyorum konuşunca. allah belasını versin ki seviyorum. butun dunyayı karşıma alabilecek kadar sevdiğimi duşunurken hiçbir şeye yaramayan bir sevgiyle bıraktın beni. bu yalanın içinde sevgim de maharetini yitirdi. şimdi beni sevecek bir sebebin de kalmadı ki. çunku benim seni sevişim artık seni mutlu da edemez. ben ne yapacağım bu yaşadığımın adı ne benim ne
-
mini etekle ders anlatan öğretmen
ilgi böyle bir zehir işte. ama sosyal medya da çok güzel bir turnusol. bu kadın mini eteği falan giymeyi sevdiği için kendini iyi hissettiği için veya giymekten keyif aldığı için giymiyormuş mesela bunu bu sayede anlıyorsun. sosyal medya olmasaydı sadece içinde bulunduğu sosyal çevreye teşhir edecekti kendini ve biri teşhircisin dediğinde de hayır deyip rahatça savunabilecekti ama sosyal medyadaki ilgi zehri içindeki cüretkar teşhirciyi ortaya döktü. bildiğin soft erotik hard varoş içerik üreticisi oldu, şimdi ne gerçekten istediği şekilde onlyfans gibi pornografik sitelere içerik atabiliyor ne de sosyal medyadan gelen ilgi ve beraberindeki paradan vazgeçebiliyor. türkiye'deki varoşluk çıtasını sergey bubka gibi santim santim aşarak gidiyor. sosyal medyayı bu yüzden seviyorum. fenolftalein gibi iki gram damlatıyorsun ne olduğunu anlıyorsun. bunu hande sarıoğlu'nda da gördük mesela. kadın işten çıkarıldığında ben savundum helal olsun orada durması hata zaten giyimi yüzünden mobbinge uğruyor diye, zira güzel mağdur edebiyatı yapmıştı "ben namusumla para kazanıyorum istediğimi de giyerim" diye, ben de mal gibi iyi niyetli düşünmüştüm helal kıza falan diye... şekilci değiliz ya çünkü, iki etekten bir tayttan kişilik analizi yapmıyoruz çok şükür. en son da frikik vermek için bir taraflarını yırttığı, erotik konuşup abaza milleti azdırarak ilgi toplamaya çalıştığı, ayaklarını falan yıkatıp fetişistlere göz kırptığı sözde bahis özde ne idiği belirsiz youtube videoları çekiyormuş sözlükte başlıkları açılmıştı...* işten çıkaranlar haklıymış demek ki. ilgi zehri bünyeye girdiği an eğer yoksunluğu çekiliyorsa insana her türlü maymunluğu yaptırıyor.
tanım: dünyanın en çirkin götüne sahip öğretmen olabilir. dünyanın 8. felaketi.
allah bizi ilgi arsızı ve teşhirci insanlardan esirgesin.
eved. -
kadın erkek ilişkilerinin güncel sorunu
kadınların mutluluk ve güven hissiyle kollandığı hiçbir ilişkide sorun çıkmazmış, bu yüzden sıkıntı erkekteymiş, olması gerektiği gibi davransa erkek sorun çıkmazmış ksdkdkdkdkddkd...
afedersiniz de bu durumda zaten çıkarsa amına koyim ben öyle sorunun. bugüne kadar hayatta beni en çok tatmin eden şey sırf ben iyi olduğum için iyi olduğumuz insanlara ve ilişkilere siktir çekmek oldu. buna babam da dahil. bir insan sadece siz ona karşı çok iyisiniz diye sizle iyiyse siktiri çekin yol verin gitsin. birisi gözümün içine bakarak bütün karakterini yok sayıp palyaço gibi sadece beni mutlu etmek üzere etrafımda dönse midem aldığı ve kusmadığım sürece ben de iyi olurum ne var ki... tek katma değerim de sorun çıkarmamak zaten oh mis.
hep iyi olduğunuz, kıymet verdiğiniz insanlara karşı bir ihmalde veya hatada bulunun bakalım. 180 derece değişiyorlarsa, sizi anlamak için en ufak çaba sarf etmiyorlarsa, sadece kemiksiz kaldıkları için havlıyorlarsa sikin amını geçin. o sizi değil, sizin onu sevişinizi, ilginizi seviyor demektir. hadi yavrum başkası sevsin seni, başkası tatmin etsin ilgi orospuluğunu deyip gönderin. öyle bir dünya yok.
tanım: daha önce yazmıştım bu başlığa iki tespitimi fakat yine de güncelliği tartışmalı olan sorun. içine sinen birisi denk gelmiyor herhalde kimseye. millet de yalnızlık korkusuyla içine sinmeyen kişilerle birlikte oluyor ondan böyle sorun diye diye geziyor. ha içine sinmekten kastedilen herkese göre değişir o bir sorun işte. oturun konuşun. kendine yetemeyen kimseye yetemez ve birini sevmek için onunla ilgilenmek, hayatına dokunmak gerekir bunu bilin. aynı anda 100 kişiyle flört edip yalama olmuş nöronlarınıza ilgi açlığıyla tecavüz ettirmek doğru kişiyi buldurmuyor sadece sizi kaşarlaştırıyor... -
kişinin 20 yaşındaki haline vereceği öğüt
çok üzme kendini, her şey olacağına varıyor, anayı babayı sikleme, her şeyin fazlası zarar, götün yerse okulu bırak ama bırakamayacaksın, dediğim gibi çok üzme kendini 20 yaşındayken 40 yaşında 2 çocuk babası gibi dert etmene gerek yok her şeyi ondan sonra kanser oluyorsunuz mal mal durduk yere başınıza iş açılıyor. ahlaki, etik hiçbir sorunun yok, hiç olmadı, bunları endişe etmeyi, kendini incelemeyi bırak, ileride zaten bırakacaksın ama ne kadar erken o kadar iyi. hata yapmayı niye bu kadar büyüttün gözünde bilmiyorum. adem bile sırf karı kısmı verdi diye dişledi elmayı hart hurt. sana daha bu yaşta bütün hayatını hata yapmadan yaşaman gerektiği hissini, bu fazla mantıklı hali, kaygıları, stresi el kadar bebeyken kim aşıladıysa şu oruç ağız ben onun ta cibiliyetini sikeyim. kendine merhamet etmeye daha erken başlasaydın keşke koçum. duygusal olarak çok gereksiz yere çok yıprandın geçen 6 senede. ama o zaman da söylediğinde haklıydın, hayatta ne yaşanıyorsa, yaşanması gerektiği için yaşanıyor aslında. o yüzden daha güzel günlerin umuduyla ölene kadar yaşamaya devam.
-
ince siyah külotlu çorap
ulan sabah sabah böyle başlık açıyorsunuz, iki güzel baldır görürüm belki diye giriyorum, sonuç hüsran. hepiniz yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz.
-
hiç kimseye yürümeyen erkek
benim çok şukur. işe gidip geliyorum. zurna durum yiyorum, arada youtube'dan video izliyorum, çokça muzik dinliyorum, insanlarla muhabbet ediyorum, uyuyorum, uyanıyorum, kufrediyorum vs.vs...
kimsenin götunu kaldırmıyorum, herkese insan gibi yaklaşıyorum. arada seks yapma içgudusu hasıl oluyor hormonal olarak ama doksanlar pop ve arabesk dinleyerek kendimi mutlu ediyorum, zaten kısa surede hayat gailesi baş gösteriyor, istek de geldiği yere geri dönuyor. hulasa bi 30 sene daha idare edersem böyle huzurlu bir şekilde erkekliğimi noktalandıracağım inşallah. amin. dualarınızı bekliyorum.
eved.
edit: ya bu amınakoydugumun salakları da sanıyor ki bu matah bir şey, bunu övünülecek bir şey gibi anlatan, böyle kız düşeceğini sanan erkeklerin de kafasını sikiyim sjdjsdjdj... kadınlar tarafından da "birilerine yürüyor bunlar" falan deniyor bir de. yalancı çıkarılmaya çalışılıyor. olm bizim pipimiz yok mu neden yürünmesin. buradaki algı şu, her erkek herkese yürüyor algısı. neden? çünkü gördüğü her kadın karşısında götü başı ayrı oynayan yüzbinlerce erkek var bu ülkede. bunların yanında sen millete insan gibi yaklaştığında da hiç kimseye yürümüyor pozisyonuna düşüyorsun otomatik olarak. çünkü o herkese yürüyen erkekleri eleştiren ve hiç kimseye yürümüyorum diyenlere yalancı diyen kadınlar da içten içe istiyor ki bana yürünsün. ama sadece bana yürünsün. kadınlar böyle garip bir canlı işte. sonra herkese yürümeyen erkekler bir karıya göz koyup yürümek isteyince "herkese yürüyor bu da" pozisyonuna düşürülmeye çalışılıyor. sistematik bi döngü işte bu. neyse oyuna gelmeyin. simplik de yapmayın. bir karıyı cidden beğendiysen yürü tabi niye yürümüyorsun erkek değil misin amk? ben beğenemiyorum, kadınlarla bazı problemlerim var, fayda maliyet analizinde de genelde sürekli eksi yazıyor bu yürüme işi, kadınlar insanı mahvediyor o yüzden yürümüyorum. bu kadar basit yani. altında felsefe aramaya gerek yok. attığınız mesajlara kusasım geldi. -
kadınların açık giyinmelerinin nedenleri
ya bu nasıl saçma bir sözlük amk ya. şu başlığın altında ayar vermeye, ''sana ne'' falan yazmaya çalışan çaptaki tipler yüzünden bu ülkeden hiçbir halt olmaz işte. ulan şu başlıkta ne var? yaftalama mı var, sebep uydurma mı var, ötekileştirme mi var, ne var? normal bir anket başlığı. açık giyinen kadınlar yahut kadınların neden açık giyindiği konusunda fikirleri olan insanlar gelir görüş belirtir, defolur gider sonra herkes bu kadar basit.
ne kadar aptal, beyin yoksunu, mal insanlar var lan.
gelirsin ''rahat hissediyorum'' yazarsın. ''kendimi aynada böyle beğeniyorum'' yazarsın, ''estetik olduğumu düşünüyorum'' yazasın, ''dikkat çekmeyi seviyorum'' yazarsın, ''açık giyinmek benim için bir kıstas değil ne beğenirsem onu giyiyorum, o şeyin açık olup olmamasına özel olarak bakmıyorum bile'' yazarsın. bir şey yazarsın yani. basit de olabilir complex de olabilir yazdığın şey. ama illa ki bir sebep vardır. hayattaki çoğu şeyin bir sebebi olduğu gibi. açık giyinmek ayıp değil, yanlış değil yasak değil. niye yanlış bir şey yapılıyormuş gibi ağzınızdan tükürükler çıkarak ''size ne size ne yarram size ne'' diyorsunuz. aptal mısınız? -
anın fotoğrafı
-
2 ay kıtlık var sonra aşı bolluğu bekleniyor
(bkz: yerli aşımız götlerde)
edit: oha lan başlığı bile varmış, ben de kendim buldum diye güldüydüm şimdi. aklın yolu bir ama. -
esenler otogarı tuvaletinde yere düşmek
artık bir esprisi kalmamış mevzudur. 5 yaşımdan beri yılda en az 2-3 kez esenler otogarına uğrarım. günün her saatinde orada bulunmuşluğum vardır. bir kere bile ne işedim ne sıçtım. ''tuvalet ne tarafta dayı?'' diye esnafa sorduğunuzda takındıkları yüz ifadeleri ve ''hayır yapma'' tadındaki ''şu tarafta yeyenim'' diyerek gönülsüzce göstermeleri bile yeterdi. hiç gitmedim. yaklaşık bir ay öncesine kadar. otogara indim, çişim vardı, ''ekrem imamson tuvaletlerin reklamını yapıyordu internette bakak hele'' dedim ve saat sabah 6 gibi esenler otogarı tuvaletine girdim. mis gibi tuvalet. istanbul kart destekleyen turnikeler, full aydınlatma, geniş iç mekan, tertemiz pisuvarlar, helalar, lavabolar. peçetesi, suyu sabunu her yeri tertemiz. ne koku var ne bir pislik ne bir şey. aha şu vaziyette tuvaletler.
bu mevzu da bazılarının hiç anlayamayacağı bir mizah unsuru olarak tarihteki yerini aldı artık. yeni tuvaletleri yapanların, düşünenlerin ve bu halde tutanların eline sağlık.
konu kilit.
öyle işte. -
bir araba uğruna yıllarımı harcamak istemiyorum
şerefsizlerin götünden anladığı laf. çocuk o kendine kurduğu depresyonun içinde kimbilir nelerden geçti, nelerden tiksindi, neleri kafasına taktı, nasıl kendini inandırdı... giderayak da sizin gibi bir araba, ev uğruna, ucuz bira uğruna bu dünyada gün dolduran dangalaklarla dalgasını geçti, sitem etti güya... siz de onun bu sözünü makaslayıp kendi sığ heva ve heveslerinize dayanak yapıp birbirinizi sıvazlayıp siyaset yapıyorsunuz. iki yüzlü götverenler. siyasetinizde boğulun yavşak dingiller. beş para etmezsiniz amk. hala on sekiz yaşındaki çocuğun maddiyat ve gelecek kaygısı yüzünden intihar edeceğini sanıyorsunuz. yazdıklarından bile bir sikim anlamamışsınız. belki çocuk sizin gibi mallara dert anlatmaya da çalıştı zamanında, siyaset yapıp geçiştirdiniz. sizin gibilerden de umudunu kesti. kafanız o kadar çünkü. kafanız o kadar basıyor.
-
türkler çok zengin galiba çok iyi giyiniyorlar
ulan herkes de demiş ki türkler giyim kuşamı ucuza alıyormuş da bilmem ne... kim alıyor lan ucuza bir aydır bir kot pantolon alamadım amk. nerede lan bu ucuz ürünler? slim fit taşak mengenesi pantolonlar falan mı? onlar ucuz aynen.
-
44. altın kelebek ödül töreni
şu koskoca türkiye'de amerikanyalı fırlama hareketlerin sadece tek bir erkeğe tarkan'a yakıştığını tekrardan gördüğümüz organizasyon. çıkarken yaptığı bir iki mimik bile bunu kanıtlıyor. gram çiğlik, eğretilik yok. bir justin timberlake falan çıkarma hakkımız varmış 50 senede. o da tarkan işte. türünün tek örneği. helal olsun.
-
sözlük yazarlarının rumuzlarının hikayeleri
küçük bir beyin amcıklanmasıdır kısaca.
şu sikik hayatımda en sevdiğim roman bratya karamazovi dir. bayılırım bu ahlaksız ve dışlanmış aileye. materyalist ivan'ın dan serseri dmitri'sine ya da kuş kalpli alyoşa'sına hepsini severim. ama en çok da bu varyansın babası fyodor pavloviç'e biterim. eğer itin biri ve haz düşkünü bir adam olmayı kafama koyarsam idolüm tektir. fyodor pavloviç karamazov. işte ben bu adama bu kadar ilgili iken ve sözlük için bir nick düşünüp kıvranırken aklıma geldi. dedim ya ben bu adı niye mahlas olarak kullanmayayım? neyse sonrasında ise rusların isim sistematiğine yenik düştüm ve üstadın adını yanlış hatırladım... kitabı okuyalı 4 sene olmuştu ama yine de ayıp oldu. pavlov oğlu fyodor manasına gelen fyodor pavloviç yazacağıma fyodor oğlu fyodor* manasına gelen fyodor fyodorovic yaptım mahlasımı. bir nevi fyodor'un oğlu oldum sanki. hayırlısı be gülüm dedim fark ettikten sonra tabii. böyle kaldı.
işte öyle.