demek ki melekler onun hayatını kurtarmaya gerek görmemişler ve ayda kuzuyu anne şefkatinden mahrum bir ömür geçirmeye mahkum etmişler...
kaç gündür bir melekler, rabbim, rabbişkom muhabbeti almış başını gidiyor.
3 yaşındaki çocuk şansın yardımıyla kurtuluyor herkes orada çalışanları, binanın yada eşyaların yerleşimini vs düşünmeden ilahi güçlere bağlıyor olan biteni.
o ilahi güçler en baştan bu yıkıma engel olsalardı o zaman...
ama imtihan dünyası tabi...
böyle meleklerle, ulvi, uhrevi varlıklarla yorumlarsanız olayı hırsız müteahhitlere, bok gibi malzemeyi kötü işçilikle taçlandıran ustalara, işçilere, mühendislere falan hiç ses etmemiz gerekiyor.
çünkü yukarılardan birileri hadi bakalım bir felaket tertip edelim de insanları sınayalım dedi ve 10 blokta sadece bir bina yıkıldı içindeki küçücük çocuk 5 gün aç, susuz kalıp, anneciğine mezar olan yıkıntıda travma üzerine travma yaşadı.
yani göklerden gelen bir karar vardır ve o durumda kimseden hesap sormak için kafa yormaya da gerek yoktur.
sizin melekler keşke tenezzül edip ayda yavrunun annesine de bir el ataydı. o küçük bu travmadan sonra annesinin yüzünü bile hatırlamadan, dünyanın en karşılıksız ve yüce sevgisinden mahrum yaşayacak bu hayatı...
binayı yapanlar da yukardakinin emir kulu işte... yoksa çürümüşlük ve ahlak yoksunluğuyla alakası yok...
r2d2r2d321 profili
-
ayda bebeğin annesinin vefat etmesi
-
22 ekim 2020 fahrettin koca tweeti
bu adama hiç kızmıyorum...
5-6 ay önce bu adamı öz babasıymış gibi güzelleyip, savunanlar benim asıl kızgın olduklarım...
bunların alayı yeryüzünden silinip gitse yere düşürdüğüm sigara külü kadar umursamam... -
çocuğunun cinsiyetini burj khalifa'ya yansıtmak
türkiye şemsiyesi altına sığınmış, suriyeli muhaliflerden birinin oğlu bunu yapan...
bu da bilgi olarak burada dursun... -
betül vural yılmaz
evinde oturup sarma saracak yada en celallisinden bir konfeksiyon atölyesinde iş bulabilecek tipler. en yüksek memuriyetlerde...
sonra da ülke neden batıyor diyorsunuz... -
felipe melo
galatasaray büyük kulüptür. o yüzden galatasaray kulübünü tenzih ederim.
ancak galatasaray taraftarının sembol futbolcusudur.
bir insana, bir topluluğa bu ayıp yeter de artar aslında. -
resmi gazete'nin kağıt yokluğundan basılamaması
gülmekten entry giremememe sebep olan haber...
bir ülke bu kadar kötü yönetilebilirdi. daha kötüsü isteseniz bile olmaz, olamaz.
not: geçici bir kaç sayı değil. adamlar toptan kapatmışlar.
hahhahahhahahhahahahahahahhahahahhahahahhaha
not: bir takım dangalak - burda dangalak mümkün olan ve aslında fazlasıyla hakedilen çok daha ağır sıfatların yerine kullanılmıştır - tercih edilen hukuki ispat şartlarından biri olan yazılı metnin üstelik devletin kendisini temsil eden bir olguyken keyiften, zevkten, teknolojinin arş-ı alaya değdiğinden falan değil kağıt yokluğundan kapanmasını "yeaaa internetten bakıyoz yeaaa" diye değerlendiriyor ya.
ne desek boş...
adama sorarlar; "gece yarısı "yanlış kur" ayağına banka emiklenen ülkede siber güvenliği nasıl halledeceksin balım bi anlatsana...." diye de cümleyi sonuna dek okuyabileceğinizden emin olamadım.... -
sivas cumhuriyet üniversitesi sınav skandalı
üniversite için açılan kadro sınavını öğretim üyelerinin eş ve çocukları kazanmış. üniversite genel sekreteri hakan yekbaş, “kayırma söz konusu değil, başarılı olan kazanıyor” demiş.
dolar molar arada kaynatırız demişler demek ki. hoş arada kaynamasa ne olacaktı ki hesap soran mı var? -
taziye evindekilerle dalga geçen sağlık personeli
ikisinin de hangi partinin seçmeni olduğu konusunda bahse girebilirim...
-
yozgat'ı kıskanıyorlar
ak parti yozgat milletvekili ertuğrul soysal beyanatı...
--- spoiler ---
yav bu yozgat ne oldu, nereye gidiyor diyorlar. havaalanı, hızlı tren, işte odur, budur bir sürü yatırım aldı. bu neyin nesidir diyorlar. inanın bizi kıskanıyorlar" diye konuştu.
--- spoiler ---
haber
adam haklı misal twitterdan arkadaşım hans söyledi merkel geceleri uyuyamıyormuş, sinir krizleri geçiriyormuş "bu yozgat yakında uygarlıkta berlinimizi geçecek" diye...
adam haklı bence... -
artistik buz pateni yapan türbanlı sporcu
hala "bize giren çıkan ne" diyen dallamalar var.
1- saç örtmek açık bir islami emir değildir. mealler eğilip bükülerek kelimelerin anlamı kaydırılarak itelenen bir yahudi ananesidir.
2- siyasal islamcıların türban dayatması bir özgürlük talebi değil bir "norm" yerleştirme çabasıdır. yani amaç isteyenin değil herkesin türban takmak "zorunda" olduğu bir toplum yapısıdır.
3- kuran-ı kerim'de "türban" yada "tesettür" sözcükleri kelime olarak dahi geçmez. yani yoktur...
hala bize giren çıkan ne diye saçmalayan bi yoklasın kendini. çok genişlediyse gireni çıkanı farketmiyor olabilir. -
24 kasım 2017 mısır'da camiye bombalı saldırı
güzel dinimiz islam bugün de mısır'da yanlış anlaşılmış belli ki...
235 ölü. -
make istanbul green again
20 milyona yakın ortadoğuluyu doluşturduğunuz bir şehri - ağzımı bozmak istemezdim ama - yarrak yeşillendirirsiniz.
dalga mı geçiyorsunuz adam mı seçiyorsunuz. -
tsk'den atatürk'süz çanakkale afişi
tsk değildir o akpsk'dır...
tsk olsa duramazsın... -
suriyelilerin konya'da 2 türkiyeliyi bıçaklaması
türkiyeli ne amk...
türkiye türklerindir. vatandaşına da "türk" denir. -
ilber ortaylı'ya kafa tutan adam
-
türk telekom'un 3 ayda 1.39 milyar tl zarar etmesi
sadece faturalardan çıkarılamayacak zararlardan bahsediliyor.
perde arkası hissedarların siyasi nüfuzu sayesinde başka başka yerlerden telekom abonesi olmayanlara da gemçirilecek pardon yansıtılacaktır bu zararlar.
biraz daha yoksullaştınız gözünüz aydın.
altında şoförlü makam arabaları olan, 6 sıfırlı maaşlarla yengesinin, eniştesinin hatırına yönetim kurullarına alınmış, ceo falan yapılmış ama mahalle bakkalı olamayacak adamların iş bilmezliği ve genel bağlamdaki "türk halkının mallarını çalma şenlikleri" kapsamında sofranızdan bir lokma daha eksildi.
gariban türkçesiyle yazarsak;
önümüzdeki yıl kıyma dışında et, tavuk etinden yapılma sucuk dışında protein yok sana kardeş...
sen de az ye biraz zaten.
hem sağlığın için yararlı hem de agalara ödenecek dağ gibi avantalar var...
ilkokul mezunu adama dışardan lise bitirtip, hiç gitmediği üniversitelerden diploma alıp, üstüne master, doktora falan ünvanları eklenen bir ülkede doğu karadenizli çobanlar dev gibi şirketlerde marka müdürlüğü falan yaparlar.
kimseye de tuhaf gelmez...
kazanın doğurduğuna inanan yada kazanın akibetiyle ilgilenmek yerine ağzından sızan salyasıyla acun seyreden mal da, götüne giren kazan sapından şikayet etmeyecek artık...
hepinizin ama hepinizin allah belasını versin... -
cumhuriyetin yıkılışını seyretmiş efsane nesil
bize nasip olmuş olan kolektif utanç...
-
fırat kalkanı operasyonu menüsü
amerikan ordusu
avusturalya ordusu
ukrayna ordusu
alman ordusu
japon ordusu
çin ordusu
norveç ordusu
kazakistan ordusu
tamamını izlemeye üşenecekler için özetlememiz gerekirse;
bizim çocuklarımıza reva görülen yemekleri bu ordular köpeğe reva görmüyorlar.
sevk ve idare savaşlardaki başarının birinci kuralıdır. 75 sene evvelsinin imkanlarıyla almanlar afrikadan kutup hattına, balkanlardan güney amerika kıyılarına dek askerlerine yazlık kışlık üniforma, kumanya, mühimmat, teknik donanım sevkiyatını gayet başarılı yaptıkları için avuç içi kadar almanya rusya, amerika, ingiltere (hindistan ve sayısız sömürgeyi elinde tutan eski ingiltere) karşısında neredeyse savaşı kazanıyordu.
osmanlıda da bu sevk ve idare işi hep boktan olmuştur.
askerimiz kahramanca savaşsa da hep aç, hep çıplak, hep cephanesizdi. berbat askerler olan avusturyalılara dahi defalarca yenilmemizin sebebi de budur.
balkan savaşı ve 1. dünya savaşına dair hatıratlarda da yenilgilere sebep olan eksikler, açlık, cephanesizlik sıklıkla zikredilir.
sarıkamış faciasında üzerlerinde kışlık giysisi olmayan askerler binlerle donarak ödüler.
çanakkalede bu işlerin en azından hazırlık ve stok kısmı almanların denetiminde olduğu için biraz daha iyi durumdaydık ve kazandık diyemesek de en azından yenilmedik. cephane ve silah olası en rasyonel şekilde mevzilere dağıtıldığı ve yeterince yedek bulundurulduğu için çok sıkıntı olmadı ama askerimiz - sadece erat değil rütbeliler bile - açtı.
suriye savaşıan gelirsek; oraya yollanan kumanyanın ihalesi de akp tayfasından birilerindedir zaten.
porsiyonu 20 liraya ihaleye çıkıp, 2,5 lira maliyetli yarım ekmek + boktan konserve menüsüyle iş bitirilmiştir. operasyon başladığı günden bu yana kim bilir kimler oradaki ana kuzularının kursaklarından çalınanlarla servetine servet kattı... -
polisin taarruz helikopteri alması
iç savaşa hazırlık bunlar.
hedef ekranındaki kitle de evinde uslu uslu oturursa paçayı kurtaracağını zanneden, yarıştaki "şikeli" at "yeni" chp'den falan medet uman tipler.
hitler dönemindeki yahudilere benziyorlar.
holokost kitabında ukraynada ss'in yaptığı bir katliam anlatılır;
binlerce yahudi sıraya dizilmiş ve başlarında çok az miktarda asker bekler vaziyette sıralarının gelmelerini beklemektedirler. sadece bir kaç kilometre ötede almanlar büyükçukurlara doldurdukları yahudileri makineli tüfeklerle infaz etmektedirler.
sırada bekleyenlere ise sınırdışı edilecekleri söylenmiştir oysa. silah sesleri kuyruklarda bekleyenler tarafından da duyulmaktadır ancak hiçbiri direnmeyi de bırakın kaçmaya dahi teşebbüs etmemektedir. herkes birbirine "bir grup aptal gene sorun çıkardı veya kaçmaya çalışıyor herhalde" diye bilgiççe akıl veriyor ancak sıra kendilerine gelip ölüm çukurlarını gördüklerinde dizlerinin bağı çözülüp, ağlayıp, feryat edip cellatlarına yalvarmaya başlıyordu...
polise anarşiklere karşı kullansınlar diye saldırı helikopteri almışlar demek. akşam televizyonda ne var? -
izmir
artık ölmüş olan şehir.
bakmayın taşralı göçmenlerin hadsiz hesapsız övgülerine.
şan sineması yok, cumhuriyet lokantası yok, çakmak gazcı kör hafız yok, fuar bitmiş, kemeraltı ölmüş, buca'nın bornova'nın içine sıçılmış, alsancak torbacı yatağı, karşıyaka küçük ankara olmuş...
tilkilik tamamiyle arapça levhalarla dolu, aktaş eczanesi yok, altın damlası yok, şerbetçiler kapanmış, kosova köftecisi terk-i diyar etmiş.
levantenler ya yurtdışına çekip gitmiş yada (küçük bir azınlığı) şehir dışına yerleşmiş. kordon apaçi yurdu, boş beleş birahanelerle dolu. onda da hepsinin camında low profile "kahvaltı" menüleri.
varyantta camiden biraz önceki kahveyi, kemeraltı ezogelin'i, alsancak doğu tandır'ı, trafiğe açık ve italyan, rum, yahudi, beyaz rus, ermeni esnaflarıyla 5 - 6 dilde günaydınlaşılan kıbrıs şehitler caddesini, kağıt helvacıları, kolivacıları, sübyecileri, seyyar kumrucuları, lunapark ve göl gazinolarını, cincibir gazozlarını, sütsan dondurmalarını görmeyen bir kitle habire izmir'i övüyor duruyor.
ancak övdükleri genelde kendileri...
taşrayı ve eğlence anlayışını aynen izmir'e taşıdılar tek fark kızlı erkekli ortam taşradan biraz dahha serbest ancak o da yakında çökecek. artık izmirde kadınlar geceleri eskisi kadar rahat değiller. bundan 30 - 40 yıl önce dahi geceyarısından sonra 2 kadın sokakta olabilirdi. şimdi askıntı olanı, rahatsız edeni çok.
izmir önceleri göçleri kaldırabiliyordu.
şehir, merkezlerden bağımsız uydu kentlere bölünmemişti. göçle gelenler yerli ahalinin yaşadığı semtlere yerleşip, şehrin kültürüne - az çok - adapte olabiliyordu şimdilerde ise her yana pıtrak gibi kurulan sitelerde izmir kent kültürünü tanımadan ayda bir inilen avm benzeri yerlerde sosyalleşen kitleler izmirde yaşıyor ama izmirli olamıyor. gitgide de kendi örfünü ananesini dayatmaya başlıyor.
izmir bitti.
çok bakımsız kalmış ama geçmişi görkemli bir gül bahçesi gibi.
çölden gelip, eski halini bilmeyen güzel zannediyor, eski halini bilen ise acı acı gülümsüyor.
güzelyalıdan denize girmiş, kordondan balık tutmuş bir çocuğun acı dolu günlüğünden....