mahkeme heyeti de sorgulanmalı, gündem olmalı, gerekirse yargılanmalı

gündemde tutalım lütfen

doktor olarak sana cevap vereyim. üçüncü kez neden sormadın. çünkü sert cevap aldın. almasaydın en az beş kez soracaktın. yetmez yakınların da soracaktı. zaten onlarca yüzlerce hasta bakmasa doktorlar yine de cevap verirler ama vakit yok. orası halkı eğıtme yeri değil. şunu da söyleyeyim yarı bilgisizler tam bilgisizlerden daha beterler. ikisi de zerre bir şey bilmiyor ama yarı cahiller bildiğini zannediyor. internetten bir şeyler okuyanların çoğu kendini kanser zannediyor örneğin. lütfen siz bir şey araştırmayın ya da tam araştırın. yarım bilgi bilgisizlikten daha beter.

henüz banka hesapları ve araçlarını da beyan etmemiş kişinin malvarlığından bir kesittir...

bir de miras demiş, lan 9 kardeşsiniz anne bana her şeyi sana mı bıraktı? ayrıca onların işi neydi yahu, elon musk mı baban?

bakın bu adam rte'ye öyle yakın biri değil hatta zamanında ona sallamış birisi...
kıçı kırık bir belediyenin de başkanı ama yaptığı servete bakar mısınız?

düşünün tepedekilerin neleri var? nasıl akıl almaz paralar bunlar...
işte fakir ülkelerde halk açlıkla sınanırken, yönetenler dünyanın en zengini bu şekilde oluyorlar...

koc ailesini koyden komsusu koclar zanneden comarin tespiti

“adam eli cebinde havalimanına geldi, herkes bunun ne anlama geldiğini biliyor” dediler lan.

kafalar baya gitmiş, osayi ne yaptın sen yeğenim fkfkfkfkdjdjddjdj

hayat kısa, hewaller uçuyor

almanya'da sahaya girmeyi aklının ucuna bile getiremeyecek adam burada canavar oluyor amk.

(bkz: gurbetçilerin türkiye sınırını geçince çomarlaşması)

5 yaşında falanım, ilk kez uçağa biniyorum, denizlispor da aynı uçakla istanbul deplasmanına gidiyor. ağladığımı gören ersen martin beni kucağına alıp sakinleştiriyor, yolculuk boyu benimle ilgileniyor... mekanın cennet olsun güzel insan.

güzel günlerdi,sözlüğe ilk üye olduğum zaman azılı bir liseliydim,üye oldum başlık başlık gezip anan zara xd xd diye takılıyorum birisine mesaj attı altta link var yeni üyeler burada toplanıyoruz diye link'e bir tıkladım sözlükten çıkış yapmışım,meğer pezevenk çıkışın url'sini atmış bana,ne gülmüştüm gece gece yine aklıma geldi tebessüm ettirdi

her türlü enstrüman sesi güzeldir, fakat kanun sesi biraz daha güzeldir.

sanırım her şey, yaya geçidinin üzerine 5 dakikalığına park eden veya trafik ışığı yeşilden sarıya döndüğünde gaza basan sürücülerin geçmişini sikmediğimiz gün başladı. bunların üç beş tanesini ortamıza alıp dinlene dinlene dövmediğimiz için giderek çoğaldılar ve başka alanlara da yayıldı bu arsızlık.

dükkanın önündeki kaldırımı ve yolu duba koyarak işgal eden, "oraya araba çekme mal gelecek" diye böğüren küçük esnafı da unutmayalım. o dubaları götlerine sokmadığımız için şimdi işgal ettikleri kaldırımı dükkana katmaya çalışıyorlar.

bunlar düşünüyor ki, fenerbahçe ligden çekilince ligde ekonomi batacak, sportif başarı sıfıra inecek, her yerde kaos olacak ve futbol bitecek. juventus gidince italya'da futbol bitti mi? milan şampiyonlar ligi şampiyonu oldu. inter şampiyonlar ligi şampiyonu oldu. 2 takımlı iskoçya ligi glasgow rangers küme düşünce bitti mi? daha geçen sene glasgow avrupa'da final oynadı.

fenerbahçe bir alt lige düştüğü zaman, bir ömür oradan çıkmayacak mı? hayır. üstelik, bir sonraki seneye geri geleceksiniz. yayın ihalesi de 1+3 ya da 1+4 yıllık olarak düzenlenir ne olacak. geçen sene en fazla parayı galatasaray aldı yayıncı kuruluştan. o da yaklaşık 200 milyon idi. o para da 7 milyon euro bile değildi. 7 milyon euro değil, 5 milyon euro para verilse, galatasaray batar mı yani?

ülke puanı tehditi yapıyorlar. puan alamazsak, 19. sıraya ineriz vs. diyorlar. alakası yok. en en fazla bu sene puan için 0 verilse bile o da bizi 13. sıraya indirir. velev ki, dediğiniz gibi 19. sıra olsun. azerbaycan 27. sıradaki durumuyla, uefa avrupa liginde çeyrek finali kaçırdı. türkiye 9. sıraya yeni çıktı ama galatasaray sezon başı 3 eleme ile şampiyonlar ligine kendisini zor attı. sıranın önemi yok, zaten eleme oynuyorsun. türkiye'den aşağıda olan yunanistan 2 takımla konferans liginde devam ediyor mesela. neyse, ligde rakibi olmadığı bir sezonda, konferans liginde ya da avrupa liginde galatasaray darmadağın mı olur sanıyorsunuz? galatasaray, uefa yolculuğuna başlarken, 2000'de 22.haftada 11 puan fark atmıştı. ligi de idmana çevirmişti. yine öyle olur.

diyelim küme düştünüz, alt ligde seneye 6 yabancı kuralı var. 16 yabancının 10 tanesi kesinlikle gidecek demektir. üstelik, eldeki sözleşmelerde küme düşme durumunda sözleşmenin ücretsiz şekilde feshini doğuracak durumlar varsa, satılmasından bonservis beklediğiniz isimlerin bedavaya gitmesi de söz konusu. burada gidecek oyuncunun nereye gideceği de ayrı bir durum. galatasaray ya da beşiktaş'a bedava gidecek bir oyuncunuz olma ihtimalini ihmal etmeyin. hem de ilk 11'de 11 yabancı oynatma imkanı varken bu ihtimal olacak.

üstelik, yayın geliri, bahis geliri ve reklam geliri de alamayacaksınız. haklı fesih davaları ortaya çıkacak. çünkü, maça çıkmıyorsunuz. yayınlanacak maçınız yok, bahis oynanacak maçınız yok. sponsorun kendisini göstereceği alan kayboluyor. bu sebeple tazminat davası meseleleri de cabası.

neyse, umarım bu kararı alırsınız. galatasaray hanedanlığı kurulur bu sayede. zaten bitmiş, okeye dönen beşiktaş iyice dibe vurur. "5 yıldız isteriz" diye sürekli başvuru yaptığınız ülkede, üst lige çıktığınız sezon, galatasaray da resmi 5. yıldızı takıyor olur.

son olarak, başka ülkeye falan gitme fikri de iyi espri. yunanistan ligine gidin mesela. etrafta eli ayağı düzgün tek lig orası var. dışişlerini de olaya karıştırın paok maçlarında. iyice kördüğüm olsun her şey.

"avrupalı tabii acımıyor yapıştırıyor cezayı" da o maç avrupa'da oynansaydı hakem maçı ilk 20-30 dakikada tatil ederdi. ve zaten fenerbahçe bu çamurun içine çekilmemiş olurdu. gidin bir sorun bakalım patrice evra'ya mızrakla saldırılmış mı.^** ulan hepiniz oradaydınız be!

işleri güçleri algı amk!

köle gibi çalışmayı kanıksamış milyonlarca emekçiye sahip olduğu içindir

genel olarak kadını da, erkeği de ayrı ayrı iticidir. tamamı değil belki, ama %90 kısmı iticidir.

gereksiz agresif yapıları, cehaleti zirvede yaşamaları, yobazlıkta artık başı çekmeleri, arap kültürünü özlerinde hissetmeleri, sözde milliyetçi olmaları, trabzon'da doğmuş olmalarını ayrıcalık zannetmeleri (bu komik cidden), grup halinde oldukları zaman garip bir özgüven patlaması yaşamaları, saçma sapan müzik ve yemek kültürleri olması bu insanları itici yapıyor. trabzonsporlu olmaları da ayrı bir durum tabii.

tanıdığım bütün trabzonlularda bunları gördüm ve uzak durmakta fayda var.

--- spoiler ---

"rusya bizim ezeli düşmanımız evet yüzyıllarca savaştık astık kestik birbirimizi ama adam gibi mertçe savaştık."

--- spoiler ---

tarih bilginiz yok atıp tutuyorsunuz. ruslarla savaşırken balkanlarda oluk oluk türk kanı aktı, sırpları, bulgarları, yunanları silahlandırıp üzerimize salan da balkanlardaki türk soykırımını tetikleyen de rusyadır. kafkasya'da ermenileri silahlandırıp türklere adeta soykırım yapan da rusyadır. adamlar balkanlarda hamile kadınların karnını bıçakla yarıp bebeği çıkarıp öldürmüşler, çoluk çocuk demeden canlı canlı yakmışlar. ermeni soykırımı yalanını da ilk ruslar atmıştır. orta asya'da da aynısını yaptılar. pkk'yı da kurulduğu günden beri desteklediler ve hala moskova'da pkk'nın ofisi mevcuttur. daha birkaç sene önce teröristlerle savaşan 37 askerimizi şehit ettiler. suriye'de bombalanmadık türkmen köyü bırakmadılar. ruslar bize karşı tam olarak nerede ve ne zaman mertçe savaşmışlar?

migrosun hatası, satışa sınır getirmeli. aksi durumda çakal tayfası böyle arabaları yükler halk almadan yağmalar.
ülkece 2 şeyden çekiyoruz. bir liyakatsiz yöneticiler, iki içimizdeki fırsatçı aç gözlüler.
halk almadan talan ettiğiniz malları doldurduğunuz o arabalar götünüze girsin.

benim de çevremdekilere sürekli söylediğim cümle. doların yükseleceğini ön görmek için ekonomist olmaya gerek yok. şu an türkiye'de kimse doların düşeceğini söyleyemez. bu yüzden o tviti atanı ne yüceltmek lazım ne de yermek lazım. çok da şeyetmeyin yani.
not: ytd.

akaryakıt fiyatlarının artması sonucu insanların toplu taşımaya yönelmesi, depremden sonra insanların kapağı istanbula atması gibi sebeplerden sonra oluşan görüntüler

mal varlığıyla mansa musa’yı mezarında ters döndürüp amuda kaldırtan turgut altınok’un vergi kaçırdığının ortaya çıkmasıdır.

altınok gayrimenkul’un 2020, 2021, 2022 yıllarında tahakkuk eden vergisi 0 lira imiş. herif ne milyonlarca metrekare toprağa ne de yüzlerce daireye bir kuruş vergi ödememiş.

ırmağının akışını sikeyim türkiye’m. biz vergimizi ödemediğimizde böğrümüze öküz gibi oturan, zebani gibi peşimizden ayrılmayan devlet… milyarlarca dolarlık serveti bulunan toprak ağası turgut’a göz yumuvermiş.

şimdi ne diyeceksin? “mülk allah’ın vergisini de o ödesin diye bekliyorum” mu diyeceksin amk

görsel
görsel
görsel
görsel
kaynak

fenerbahçe ve beşiktaş taraftarları bu cümlelerden sonra istanbul'da sizi sandığa gömecek merak etmeyiniz. tabii tüm şehirlere de yayılır bu durum.

trabzon köyünde, araplarla beraber kendi kendinizi yönetirsiniz.

kayınçonu kendin yapacaksın, dışarda içine ne koyuyorlar belli değil.

içimizi yakıp geçti…

babam gelirdi ve akşam olurdu.

bahçedeki akasya ağacı günboyu biriktirdiği kuşları
birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.

siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.

kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.

ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.

yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.

kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.

tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.

babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.

ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.

ne kadar susarsa o kadar terlerdi.

boncuk bocuk döktüğü ter, hep uzağından geçen kadınların
içinde göveren gözleri miydi?

babam en çok kışa yakışırdı.

bütün oyunlarımız başkalarının evlerine bir güzellemeydi.

annem babamın günahları için bir namaz yumağı hâlâ.

ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler…
babam neden yalnızca içince güzeldi.

şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi
süt kokularına yayılıp duruyor.

babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor…

şükrü erbaş
1999
-cam ile taş-

karabük ve dolayısı ile safranbolu'nun demografisini s*kmeye çalışan bir yönetimin eseridir.

başka da bir amacı, hedefi falan yoktur.

kimse ama döviz, ama enternasyonallik, ama dünya barışı s*k s*k konuşmasın.

g*tiçi kadar şehirde bu kadar yabancının ne işi var?

kaldı ki bunlar yüzünden kira, sosyalleşme, pazar, market vs herşeyin fiyatı, doğal olarak artıyor.

sebep olanın ve çanak tutanın allah bin belasını versin. sürüm sürüm sürünsün, ölmek için yalvarsın.

edit: ırkçı mankafa diyen çemçük ağızlılar; siz eğitilmezsiniz, sizin muhakeme yeteneğiniz toprak kurdundan hallice. kafanıza terlikle vurup top yakalatmaca oynamak lazım, onu iyi yaparsınız.

linkedin insanların “formal” görünmeye çalıştıkları bir facebook'tur.

sebebi "microsoft" seçimini yapmış olması.

zengin ve statü sahibini seçip devran dönünce sıçan yiyici kızlar gibi bir kader yaşadı nokia.

n-gage ortaklığı, n serisi ve stabil telefonları mükemmel bir gidişattı işte tam o sıralarda lumia ve windows tarafına değil de cidden android tarafına geçmiş olmalıydı...

eğer android tabanlı ve "nokia 5800 xpress music" tasarımlarına yakın modeller üretseydi bugün samsung, xiomi cart curt olmazdı.

nokia açık ara liderdi apple bile onun yanında kumda oynardı.

(bkz: terk edilmek)
hayatım boyunca evliliğim hariç, yani evlenmeden önceki hayatımda ve boşandıktan sonraki hayatımda ki, çok seven ve çok sevilen biri oldum ilişkilerimde. kimseyi terk edecek cesarete de sahip olamadım süreç boyunca.
belki üç yaşıma filan inmek lazım, bilmiyorum ama çok da terk edildim. benden daha cesur çıktı herkes.
daha genç yaşlarımda yaşadığım terk edilişlerimden nasıl ağzım yandıysa, “aman ağzımızın tadı bozulmasın ali rıza bey” modunda, görmezden gelme, olayları büyütmeme, ultra süper hiper anlayışlı olma, önceliksizlik, her şeyi tatlıya bağlama telaşeleri vs vs.
aşktır biter, sevgidir azalır
insanın kendini çok önemli bulduğu bir ilişkide, birden bire görünmez olmaya başlaması, verdiği sevgi ve ilginin dilencisi haline gelmesi, ve ısrarla o sevgide, çok sevildiği zamanların hatırasına tutunması kadar doğal ve bir o kadar yanlış bir şey yok heralde.
neyse konumuz kilo vermekti.
hem ne demiş büyükler; laf lafı, laf götü açar. diye.
hayatımda iki tane büyük terk ediliş yaşadım.
büyük seven, yaşadığı ilişkiye, aşka, sevgiye bütün varlığını koyan biri olarak, o terk edilmeler de bana koydu^*
direkt yemeden içmeden kesilme.
sürekli mide bulantısı.
hiçbir şeyden tat almama.
yiyip, kusma.
çok sevgili, rahmetli ademolog söylemişti bir gün, kusmalarımla ilgili; söyleyemediğin her şeyi kusarsın…
ah keşke yaşasaydın da, sana ve okuduğun okullara, seni okutan hocalara ağız dolusu küfretseydim, sen de o şuh kahkahanı atsaydın.
belki de kendimi bir cezalandırma şekli, ya da dopamin, serotonin'nim filan hep tükeniyor ondan(bkz: dayımlar falan hep tükenmiş lan)
çok büyük sevgilerin, çok büyük üzüntüler bırakmak gibi bir işleyişi var.
acının etrafından geçemezsiniz, içinden geçmelisiniz de demiş biri.
işte o acının içinden geçerken, bütün hayat o acı halini alıyor. ağzınızda, dilinizde, midenizde, bütün uzunlarınıza yayılan bu acı eritiyor insanı. pul biber yağ yakıyordu di mi?^*
yağdan mı, sudan mı, kastan mı nerden olduğunu bilmediğim şekilde onlarca kilo itina ile verilir.
konu da nerden nereye geldi.
burası; en kuytumuzu, bütün zayıflığımızı, zaaflarımızı, hayal kırıklıklarımızı, başkasına anlatmaya utandığımız şeyleri anlatabildiğimiz ve birileri tarafından mutlaka anlaşıldığımız yer değil mi?
nereye gidersek gidelim, o yüzden hep geri dönmüyor muyuz?

creed virgin island water

"mesela bugün sizin geldiğinizi de bu akşam yazacağım." demesi çok tatlı geldi.

yazmanın bir terapi olduğunu dedem 1952'de keşfetmiş.

anlamayın
kısa ve net

zamanında,fıtık ameliyatı olacak felipe melo için "masada kalır inşallah" diye böğüren tiplemelerin,böyle birini savunması şaşırtmıyor.

ne alaka ? diyen olursa da,aynı olay içinde melo olsaydı ne diyeceklerdi "derhal sınır dışı edin köpeği,lisansını iptal edin itin"

bu versiyon böyle maalesef.

seçim döneminde trabzsonspor'a ceza verilebileceğini düşünenler yanılacaktır. en fazla verecekleri gelecek seneye sarkmayacak şekilde seyircisiz ceza almak olur. şampiyonluklarını ilan ettikleri maçta daha maç bitmeden sahaya girip antalyaspor futbolcularını dövdüler ceza bile almadılar.

trabzonspor bizzat bile isteye hükümet ve devlet tarafından şımartılmış, büyütülmüş tabiri caizse türk futbolunun terör örgütüdür.

bu rizeli trabzonlular kadar doğa düşmanı yok. bunlar sapanca'da her yere bungalov yaptılar. binlerce ağacı katlettiler. sapanca'nın ormanlarını yok ettiler bungalov için.

fenerim bu ara branş farketmeden bordo maviyi gördü mü çakıyor.

“talihsiz bir olay yaşamışlar” dediği de şuursuz oğlunun bir çocuğu babasız bıraktığı trafik kazası.

ne pis döneme denk geldik ya.

kızın sevgilisi kızın annesiyle ilişkiye girip kaçıyor ve bu kanallarda çok olağan bir durummuş gibi işlenebiliyor ancak söz konusu dizilere geldiğinde sigara ve alkol toplumun ahlakını bozmasın diye mozaikleniyor.
ülke değil açık hava tımarhanesiyiz resmen.

abdülhamit kalsaydı zaten elimize toprak kalmayacaktı :)

aracın bedelini nakit olarak vermeleri de yeterli ve hakkaniyetli değil.

aracın servise teslim edildiği günün dolar kuruyla aracın kasko bedelinin dolara çevrilip, bugünkü kur üzerinden ödeme yapılması ve araçsız kalınan süre boyunca muadil bir kiralık aracın kiralama maliyeti kadar da maddi zarar ödenmesi gerekiyor.

maalesef bugüne kadar okuduğum en kötü rezaletlerden biri.

11/10 verilir, öyle rezil bir durum.

furkan doymuyor ogeyi yalamaya , yetmez diyor hayır diyor bir daha diyor

bu yasin i bence kimse sklemiyor. yoksa çoktan ağzı burnu kırılmıştı. yani sanane iki insan konusuyorsa sana ne oluyor taner yan çarı

"ödemeye gocunuyorsanız elinizi sikmeye devam edebilirsiniz" diyenler resmen "yemek karşılığı am satıyorum, ben bir orospuyum" diyorlar. vucüdunu bir ticari meta olarak gören bu tip yaratıklar başlarına erkekler tarafından gelen her türlü belayı hakediyorlar.

adam birinci suçlu trabzonspor taraftarıdır dedi.
maçı tatil edemeyen hakem (bayağı ağır konuştu hakem hakkında) suçlu dedi.
ali koç’un hafta başı toplantı yapıp ortak germesi yanlış dedi, en son oyuncuların mevzusuna değindi. çapsız adamların ego tatmin aracına dönmüş futboldan uzak durun dedi.
gs yönetimden bir kaç kişi ve ali koç un şampiyon olmayı takıntı haline getirdiğini ve bunun yanlış olduğunu söyledi.
ekşi sözlük ne zaman koyunlar diyarı oldu, izlemeden etmeden kafadan yorum yazılıyor.

maras'ta yarim saat once daha buyugu oldu umrunuzda degil diyen arkadas etki alanindaki nufusa gore entry girildigini dusunebilsin bir zahmet. illa baslik istiyorsan git ac durduran mi var?

sanki buradan baslik acip entry girince deprem yok oluyor.

edit: bu arada nerede hissedilmedigi bilgisi de yararli bir bilgi. hissedilmeyen yerlerdeki zemin yapisi ve/veya yapilasma saglamligi hakkinda en azindan bir fikir verir. hissedilmedigi bilgisini baskalarina imalarda bulunmak icin paylasanlari haric tutuyorum.

herhangi bir deprem bolgesinde yasayan insanlara sabir diliyorum. depreme, deprem sirasinda veya sonrasinda degil depremden once cozum bulunur. yerel yonetimlerinizin ozenliligi kadar kurtulma sansiniz var.

düştükçe alttan aldığımız sanal şey.
kadınları alttan al,
hayatı alttan al,
coinleri alttan al, hepsinin ortak noktası da; belki birgün değerlenir!
hay sikeydim böyle hayatı

yavşaklaşmış galatasaray taraftarı iki gündür kudurmuş köpekler gibi başlık üstüne başlık açarak sözlüğü terörize ediyor.

şayet oynanırsa trabzon'un götünden kan alan şu onurlu, ne sahadaki mücadeleden ne de kavgadan kaçmayan, birbirine sıkı sıkıya bağlı fenerbahçe kadrosunun sizin de götünüzden kan alacağını adınız gibi biliyorsunuz bütün korkunuz ondan.

hepinizden iğreniyorum nefret ediyorum. allah art niyetli şekilde şuraya yazı yazan ... çocuklarının hepsinin belasını versin.

bıktırdınız oğlum bıktırdınız alın ... koyduğumun satılık kupasını ... sokun lan. girmediğiniz kalıp yalamadığımız siyasi figür altına yatmadığınız terör örgütü kalmadı.

şu başlıkta olsun insanlari rahat bırakın.

tanım, futboldan elini ayağını çekmesi gereken dünyanın en büyük spor kulübü.

festivaller geldi aklıma ilk olarak. azalarak bitti.

aynı seviyede üzülecek kadınlardır. hem de gözünün yaşına bile bakılmadan.

pandemi dönemi sokağa çıkma yasağı olacak diye çölyak hastalarının ihtiyacı glutensiz unları bile talan etmiş bir milletiz. bunu yapan bisküviyi, gofreti mi bırakacak diyorum ama yine de hayret etmeden duramıyorum.

bir de migros sattığı mala ve gelen paraya bakar, evet ama el insaf bir sınır koyun be kardeşim. reyona paletle ürün geliyor, görevli daha paletteki ürünleri yere bırakamadan direkt kutuları arabaya doldurup gidiyorlar. böyle saçma iş mi olur? açgözlü bakkal ve marketlerin işine yaradı başka da bir şey değil.

kutlu elçilerin bile sıkıntılarla, kederlerle boğuştuğu bir dünya'dan çok fazla şey bekliyorsunuz, burası bize söz verilen cennet değil, imtihan dünyasıdır. kalıcı huzur ve mutluluk için yapılması gereken 3 şey var; tevhid, iyilik ve ibadet. insan her zaman mutlu olmak için çabalar, siz sahte ve bitecek mutluluklar için değil, sonunda, "beni cennet'e yerleştiren allah'a şükürler olsun" demek için gayret gösterin.

1- enjoy the silence..

2- just can’t get enough..

3- strangelove..

mansiyon- little 15..

üniversite zamanı saat gecenin ikisi . halısahadan geliyorum servis beni evin yakınlarına bıraktı. biraz ileride baktım lavuğun biri bilboardların dibine kızı sıkıştırmış hem psikolojik hem fiziksel şiddet uyguluyor. sokakta kimse yok. sadece karşı cadde de bir iki dükkan açık. lavuk sarhoş ayakta zor duruyor ama gücü karşısında ki savunmasız kadına yetecek kadar kendinde. tabi bu durumu gören ben, kayıtsız kalamadım ve yanlarına yaklaşarak “birader ayıp değil mi sokak ortasında kıza şiddet uyguluyorsun ? ağlıyor bak korkmuş senden görmüyor musun ? “ falan dedim. kes lan ! sen ne karışıyon diye karşılık verdi. sokak ortasında kimseyi rahatsız etmeye hakkınız yok dedim ve benim üzerime yürümeye başladı. ben geri çekildim ittim bunu. lavuk daha da sinirlendi yumruk falan sallamaya başladı temizinden bir tane koydum ben buna. o esnada tartışmayı gören esnaf polis çağırmış zaten. bu lavuk yerden kalkarken polisler geldi.

sonra ne mi oldu dersiniz ? hanım kızımız, biz sevgilimle tartışıyorduk geldi erkek arkadaşıma laf attı ve fiziksel şiddet uyguladı diye polise şikayetçi oldu. başımdan aşağıya kaynar sular döküldü amk. allahtan olaya başından beri şahit olan çiğ köfteci esnaf bir abi lehime tanıklık yaptı da sıyrıldık olaydan.

o günden sonra böyle bir olaya denk gelmedim. ha denk gelsem müdahale eder miyim ? polisi arar geçerim sadece.