ali koç: “biz mağlup olunca kutlama yaptınız.”
aziz yıldırım: “2 kasım benim doğum günüm, sen hep mağlup oluyorsan ben napayım aliciğim.”
sen çok yaşa aziz başkan gülmekten patladım.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 8 haziran 2024 ali koç aziz yıldırım canlı yayını
-
2. 9 haziran 2024 fenerbahçe seçimli kongresi
bir galatasarayli olarak aziz yildirim'dan korkuyorum, umarim secilmez.
fenerbahcelilerin gerizekaliligina guveniyorum, takimlari icin en boktan karari vereceklerine suphem yok. -
3. şanlıurfa'da boğularak öldürülen köpek
yapacak bir şey yok. eğer kanun teklifi siz ve sizin gibi gerizekalılar yüzünden masadan döner ise her allahın günü bu tür görüntülerle karşı karşıya kalacaksınız.
devlet sevdiklerimizi ve bizi korumuyorsa halk kendisini korur.
yerinde ve isabetli bir hayata son vermedir.
söven iki yüzlü amguard meriçler ise insektisitlerin kullanılmaması için en başta sebze almayı bırakabilir. -
4. 9 haziran 2024 fatih altaylı'nın ali koç'a mektubu
edit: linki başa da koydum:
fatih altaylı'dan, ali koç'a açık mektup:
https://fatihaltayli.com.tr/…erbiyeye-davet-mektubu
https://x.com/…854002?t=9hhbt7aptpqk27t9dpyong&s=19
malum camianın bir ferdinden, ali koç’a terbiyeye davet mektubu
"sayın ali koç,
size yazdığım bu satırlara “sayın” diye başlamamın nedeni siz değilsiniz.
ailenizin, dedenizin, babanızın, ağabeylerinizin türkiye için yaptıklarıdır.
siz benim için bırakın “sayın” olmayı, yok hükmündesiniz.
tavrınız ve yaptıklarınızla benim değil ancak psikoloji hatta psikiyatrinin ilgi alanına girersiniz.
ve emin olunuz ki, bu yüzden size bu satırları yazmama kararı almıştım.
ama yine de kendinize gelmeniz için birilerinin sizi uyarması gerek.
ali koç bey, siz de, ben de ve herkes de biliyor ki, sizin hayatta şahsi hiçbir başarınız yok.
rahmetli dedenizin yarattığı, babanızın yaşattığı, kardeşlerinizin büyüttüğü bir servetin varisi olmaktan öte bir değer de yaratmadınız.
büyük ihtimalle de, varisi olduğunuz holdingin yöneticileri de bunu gördükleri için, aile şirketinizde dahi kritik bir pozisyona layık görülmediniz.
bu yüzden de bir ömür boyudur mensubu olmaktan gurur duyduğum camiama yönelik ağır hakaretleriniz ve haksız ve terbiyesiz ithamlarınıza karşı yazmayı vadettiğim bu satırları yazmaktan vazgeçmiştim.
değmezdiniz.
psikolog acar baltaş çok bilinen bir konuşmasında bakın ne anlatıyor:
“bazıları çocuklarına bir özgüven aşılamaya çalışıyor, özgüvenle her şeyin çözüleceğini öğretmekle çocuk yetiştirilebileceğini zannediyorlar. istemekle ve kendine güvenmesini sağlamakla sorunların çözüleceğini zannediyorlar. bakın etrafınıza, bunlar sahip olmadıkları özelliklere sahip olduklarını düşünürler, sahip oldukları özellikleri abartırlar ve işler kötüye gittiği zaman başkalarını suçlarlar. bir hayatın içinde başarısızlık, hayal kırıklığı, düştüğü yerden kalkmak yoksa o hayat mantar bir hayattır. o hayatın hikayesi yoktur. düz giden bir hayatın hikayesi olmaz. hayat başarılar değil, başarısızlıklardan öğrenilir. başarısızlık yoksa, kayıplar yoksa, düşerek, kaybederek öğrenmek yoksa hayat da yoktur. hayatın hikayesi de yoktur. bunu öğrenmemiş olanlar yok mudur, vardır elbette. bunlar işte patron çocuklarıdır. hepsi değil ama çok büyük çoğunluğu hayatında bir zorlukla karşılaşmamış, her istediği olmuş, olmadığı zaman öfke nöbetleri geçirmiş insanlardır. bunlar insanlara değer vermez ve kolay harcarlar.”
bu sözler benim size yönelik bir şey söylememe gerek bıraktırmayacak kadar açık bir tarif içeriyordu.
ötesini söylememe gerek yoktu.
sizin işiniz benimle değil, psikologlarla olabilirdi. sizi onların eline bırakmak daha doğru olurdu.
ama anladım ki, birinin size bir ayna tutması gerek, birinin size bazı gerçekleri hatırlatması gerek, çünkü parasal gücünüz hekimlerin bile size gerçeği söylemesini engelleyecek kadar fazla.
ve bu iş bana düşüyor.
ali bey,
çok büyük bir spor camiasının başındasınız.
kendi başarılarınızdan değil, soyadınızdan ve aile büyüklerinin başarılarından ve servetinizin büyüklüğünden dolayı orada olduğunuzu siz de, ben de ve sizin için ne acı ki, bütün toplum da biliyor.
soyadınız koç olmasa idi, fenerbahçe spor kulübü’ne başkan olamayacaktınız.
gün gibi aşikar.
ve şimdi kendi başarısızlığınızı örtbas etmek için, birbirine saygılı iki rakip olan iki büyük camiayı, birbirine düşman etmeye hakkınız yok.
o iş sizi de, taşıdığınız soyadını da aşar.
keşke rahmetli ağabeyiniz mustafa koç hayatta olsaydı da, size anlatsaydı.
en az sizin kadar iyi hatta muhtemelen sizden daha iyi bir fenerbahçeli olan ağabeyiniz, yıllarca galatasaray forması ile galatasaray binicilik takımı’nın sporcusu oldu, galatasaray forması altında kupalar kazandı.
yönetiminizde olan bazı kişilerin galatasaray spor kulübü üyesi oldukları da bilinen bir gerçek.
çünkü biz asla düşman olmadık.
ne sahada, ne dışarda.
ben galatasaraylıyım, sizin o “malum camia” dediğiniz camianın üyesiyim ama en yakın dostlarımın bazıları sizin kulübünüzün üyesi.
muhtemelen, siz doğmadan önce üyelerdi üstelik.
ilk aklıma gelenler, satvet çiftçi, ekber onuk, faruk bayhan, yönetim kurulunuzdaki ergun özen, hamdi akın ve adını burada saymadığım pek çok fenerbahçeli dostum, arkadaşım yine yönetiminizdeki fethi pekin sevdiğim bir kardeşim ve hepsi benim için çoğu galatasaraylıdan daha değerli.
32 yıllık asistanım gülay, fenerbahçe şampiyon olunca odamdaki koltuğumu sarı laciverte boyayacak, odamı sarı lacivertle donatacak kadar fenerbahçeli.
habertürk gazetesini kurarken, spor müdürlüğüne sizin kadar fenerbahçeli halil özer’i oturtmaktan çekinmedim, bugün milliyet gazetesi’nin yayın yönetmeni kardeşim özay şendir yıllarca hem yardımcım hem en yakın çalışma arkadaşım oldu.
kazanıp kaybetmek bizim için birbirimizle dalga geçip ertesi gün yine birlikte eğlenmekten ibaret.
biz rakibiz ali bey, sizin zannettiğiniz ya da insanları inandırmaya çalıştığınız gibi düşman değil.
biri olmadan diğerinin de değerinin olmayacağı iki muhteşem rakip.
bu yüzden şike ile suçlandığınız zaman “fenerbahçe küme düşürülmemeli, fenerbahçe 2. lig’e düşerse 2. lig 1. lig olur” diye yazan ilk ve galiba tek kişiyim.
galatasaraylı babaların fenerbahçeli çocukları, fenerbahçeli babaların galatasaraylı çocukları var.
sizin de ailenizde farklı kulüplere gönül verenler var ve sizinki gibi aileler az değil ali koç.
sizi takip edip, icabında aile fertlerimize de düşman mı olmalıyız!
rekabet düşmanlık değildir ama siz bunu anlayacak olgunlukta olamadınız. belli ki olamayacaksınız da!
fenerbahçe’ye başkan adayı olduğunuz zaman “müthiş bir fanatik başkan geliyor. türk sporu için zor bir dönem olacak. en fanatik bildiğiniz başkanı bile ararsınız” dedim, kayıtlarda duruyor.
ama ben bile bu kadarını beklemiyordum.
taşıdığınız soyadının ağırlığını hissederek, kendinizi dizginleyeceğini, taç giyen başın akıllanacağını düşünüyordum.
yanılmışım.
tam aksi oldu.
ali bey, fenerbahçe kendine başkan seçti sizi. en iyi amigo en iyi başkan değildir.
o zaman yakın dostunuz rambo okan’ı seçerlerdi başkan olarak ya da yönetiminizde yer alırdı. ama almadınız değil mi!
çünkü aslında siz de içten içe önemli olanın amigo gibi davranmak olmadığını biliyor, yönetime amigoları değil, saygın isimleri almaya çalışıyorsunuz.
ali bey, “galatasaray türk sporu için beka sorunudur” dediniz.
bence türk sporu için beka sorunu olan galatasaray değil, sizsiniz.
sadece ve sadece şahsi ikbali için ülkeye nifak tohumları eken siyasetçiler gibisiniz.
herkesi birbirine düşmanlaştırarak arada kendi başarısızlıklarınızı örtüyor, sıkıştığınız yerde hayali düşmanlar, dış güçler yaratıyor, bitmeyen bir devri sabık hikayesi anlatıyorsunuz.
ülkeyi bölüyor, kamplaştırıyor, düşmanlaştırıyorsunuz.
bana nedense hep dış güçler, hayali düşmanlar yaratarak seçmenini konsolide etmeye çalışan bazı politikacıları hatırlatıyorsunuz.
emin olun türkiye’de biraz okkalı bir savcı, biraz bağımsız bir yargı olsa 6222 sayılı yasadan yargılanırsınız.
benim camiama “malum camia” diyerek aşağılamaya çalışıyorsunuz.
o iş sizi çok ama çok aşar ali bey.
malum camianın fertlerinden biri, sultan abdülaziz’in torunu, halife abdülmecit efendi’nin oğlu galatasaray lisesi mezunu şehzade ömer faruk efendi kulübünüzün başkanlığını yapmıştır. muhtemelen bunu bile bilmeyecek kadar spor kültüründen yoksun bir durumdasınız.
o camia diye karalamaya çalıştığınız camia sizden de, sizin servetinizden de eskidir ve siz yokken de olmaya devam edecektir.
ona buna mesnetsiz fetö’cü suçlamaları yaparken de dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
bir dönem türkiye’nin her yerine bulaşan fetö virüsü galatasaray’a bulaştığı kadar diğer kulüplere de bulaşmıştır, yargı süreçlerine bakıldığında hiçbir kulübün bundan azade olmadığı aşikardır.
türkçe olimpiyatları’nın sponsoru olarak bu konuda başkalarını suçlarken daha derli toplu sözler söylemeniz yeğdir. ama başkalarını suçlayarak kendinizi aklama konusunda örnek aldığınız siyaseti burada da sürdürmek niyetinde iseniz o siyasetin alıcısı sizin kulübünüzün saygıdeğer üyeleri ve cumhuriyet’e sahip çıkma konusundaki duyarlılıklarını tüm kulüplerden daha fazla kanıtlamış taraftarları olamaz, onu da biliniz.
gezi döneminde, sizi tutuklatmak, şirketlerinizi batırmak için plan yapanlarla bugün ele ele olmak ise başka bir kişilik analizinin konusudur ki, onu da benim değil klinik psikologların yapması yeğdir.
ali bey, sonuç olarak “narsistik” tavrınızla benim açımdan çok kayda değer biri değilsiniz.
ailenizin büyük bağışı ile harvard’a kabul edilmiş olmanız bile sizi ciddiye almama neden olmaz.
ama bundan böyle sözlerinize dikkat etmenizi tavsiye ederim.
hem temsil ettiğiniz ailenin saygınlığı hem de türk sporunun ve türkiye’nin huzuru, barışı açısından.
tabii asıl maksadınız o huzuru kaçırmak ve barışı bozmak değilse.
aklınızı başınıza alınız.
herkes sizin düşmanınız değil ali bey, psikolojik teşhisi koyulmuş hastalıktan mustarip değilseniz, herkesin size düşman olmak bir yana saygı duymak istediğini ama siz bunu hak etmediğiniz için duyulamadığını biliniz!
not: bu yazıyı gece habertürk’teki yayını izlemeden yazdım. ali koç’un halini görünce hafif bir yazı olduğuna kanaat getirdim. yazık. belli ki travmalarla dolu bir hayatı olmuş. galatasaray başkanı hakkında kullandığı ifadeyi, her hangi birini karyı kullanmak büyük bir terbiyesizliktir."
https://x.com/…854002?t=s14wtozllb1lu6uf5gepxw&s=19 -
5. turizmciler battı mutlu musunuz
turizmciden bahsedilen otel sahipleri ise batmazlar merak etmeyin. ancak "turizimci"nin kapsamına, tur şirketleri ile anlaşıp, mağazalarına binlerce turist çeken, tur şirketine, rehberlerine komisyon ödeyen, üreticiye, nakliyeciye, çalışanlarına para kazandıran mağazacılar dahil ediliyorsa onlar batabilir. bunun da sevinilecek yanı yoktur.
ülkeye uzun zamandır vasıfsız turist geliyor, tabii ülkenin turizm bakanı otelci, cumhurbaşkanı ise her işte "uzman" biri olunca koyun sayar gibi turist sayıyorlar. yeter ki otel odaları dolsun.
bakın bu ülkede, bizim, alman turist başına 700 euro tatil parasını cebimizden ödeyip yılda 40 bin turist getirdiğimiz zamanlar oldu. mağazamıza uğruyordu bu turistler, koşulu oydu. zorla satış yok, tur şirketi programa bizim mağazayı da ekliyordu sadece. bu 40 bin alman turistin ortalama kişi başı harcaması ise 3000 euro tutuyordu. 120.000.000 eurodan bahsediyorum, sadece 2 mağaza için. çekilişle turistlere araba falan veriyorduk... sektörde mağaza sayısı ise çok...
bu paradan yüzlerce çalışanımız ve aileleri, kaldıkları oteller ve çalışanları, yüzlerce rehber ve aileleri, tur şirketlerinin yüzlerce çalışanı, biz hepimiz para kazanıyorduk. aynı zamanda üretici, her gün gelen onlarca otobüsün şoförleri, otobüsü kiralayan acente ve çalışanları, onlara yakıt satanlar ve tüm bu aşamalardan vergi alan devlet.
şimdi bu 40.000 turist yerine belki 250.000 tane geliyor. otel haricinde harcama ortamaları 50 euro çıkıyorsa öpün başınıza koyun. adına da "turizmde rekor" dersiniz.
rus turist mesela, sektörde yılda maks 2-3 tane rus turist konuşulurdu. bunlar gelip en lüks otelde ya da marinada teknesinde kalır. 2-3 mağaza gezer ve adam başı 4-5 milyon dolar bırakır giderdi. şimdi ülke rus dolu, para harcayanı yok.
eskiden gemiler dolusu amerikalı gelirdi, çok güzel paralar kazanılırdı. önce gemilerin büyük kısmını dubrovnik'e kaptırdık, şimdi de gelen gemilerden amerikalı diye, şirketlerinin verdiği promosyonla gemiye binen amerikalı ama çinli, meksikalı vs. geliyor. haliyle para da harcamıyorlar.
kuzey avrupalı çok güzel para bırakırdı, zengin avrupalı öyle, amerikalısı, hatta doğrudan çin'den gelen çinlisi, japonu vs. hep güzel paralar bırakırdı. şimdi akıllandılar. zırt pırt seçime giren, hukukun olmadığı, birilerinin işine gelince sağda solda bombalar patlayan ülkeye, aklı başında olan kimse gelmek istemiyor. bunların hepsi akp'nin başarısıdır...
not: bu sektörde kayıtdışı çoktur çünkü devlet bunu istemiştir. yunanistan'da mesela tur şirketi ve rehberi toplam %5 komisyon alır. bunu gelen turist bilir, işlemin de faturası kesilir. bizde ise mağazacı malı 100 liraya satar, sattığı ürüne göre bunun %15 ila %40'ını tur şirketine verir, tur şirketi bu paranın %3 civarını rehbere, kalanı ise kendi payını aldıktan sonra gemiyi getiren acenteye verir, gemiyi getiren acente kendi payını alır ve kalanı gemiye verir.
para kredi kartı ile çekildi, mağazacı komisyonu faturalandırıp vergiden düşemiyor çünkü devlet izin vermiyor. bu durumda ne yapıyor? mecburen, bu 100 lirayı ne satıyorsa o şekilde faturalandırıyor müşteriye. mağazacının adı kazıkçı oldu, vergi kaçakçısı oldu.
kıçımızı yırttık bu komisyonları %5-%10 civarına çekip her şeyi yasal yolarak yapacak hale gelmek için. ne devletin vergi kanunu ne de bir s.ke derman olmayan turizm politikaları buna izin vermedi. devlet bile farkındaydı aslında, kağıt üzerinde vergi kaçakçısı olsunlar ama daha pahalıya satıp, daha çok döviz getirmek zorunda kalsınlar diyordu...
peki sene 1980 mi? değil. metreyle altın zincir almaya gelenler, pırlantayı karatla değil, gramla almaya gelenler kalmadı. sana %25 komisyon verene kadar, geminin uğradığı yunanistan'da %5 resmi komisyonunu ödeyip alıyor. kuyumculukta 2 numaraydık dünyada (altın alıp sattığınız ve kuyumcu dediğiniz zırtapozlardan bahsetmiyorum) şimdi nerelerdeyiz kim bilir.
turizm bozuldukça, devlet, halkın yararlanacağı araba vs. ile uğraşacağına, yurt dışından gelen, çin, hindistan, pakistan üretimi boktan halılara kota ve ek vergi getirmekle uğraşmadığı için dünyada parmakla gösterilen halıcılık sektörümüz bitti.
hereke mesela, ipeği ayrı, yünü ayrı güzel bir halıdır. ipeğini artık sadece 3-5 bağımsız üretici üretiyor. kalanı sadece diğer devlet başkanlarına hediye verilsin diye saray'a üretim yapıyor. eski anadolu halılarımızı tırlarla topladı amerikalılar. direkt amerika'da, türkiye'den ucuza satabiliyorlar.
gümüş takı işi keza öyle, çin'den gelen boktan malzemeler sardı piyasayı, ülkedeki üretimci batma seviyesine geldi. hediyelik eşya diye sattığımız şeylerin %90'ı çin'den geliyor.
"turizimci" deyince aklınıza sadece otel sahipleri geliyor. turizm bu ülkenin en çok önem verilmesi gereken, her türlü kolaylığı sağlamamız gereken bir alanı. ama bu kolaylık "vizesiz gel" kolaylığı olmamalı. (bu kolaylık maalesef yine de oteller'de türklere daha ucuz konaklama imkanı sağlamaz ama ekonomine katkısı ile halkın daha da zenginleşir, talep olunca da yeni oteller vs açılır ve fiyatlar makul seviyeye iner.)
sen ülkeyi gezip görmeye değecek hale getireceksin, girişte de vize için paranı alacaksın. yok öyle dünyanın en önemli tarihi alanlarından bazılarını gezmeye bedava gelmek. efes elinde, pamukkale elinde, bir sürü antik kent, koskoca osmanlı tarihi sende. ama içerisi it kopuk dolu...
doldurursan ülkeye afganı, pakistanlıyı, yemenliyi, dış politikada oyuncak olup, bir o yana bir bu yana savrulursan bu halde olursun. bundan beteri de olman yakındır.
not 2: olaya sadece otelciler kafasıyla yaklaşanlar için de yazalım. neden senden 10 bin tl istediği odayı turiste 5 bine veriyor... çünkü, 1001 tane kolaylık sağlıyor devlet döviz getirmeleri için. sana 10 bine oda sattığında, ancak turiste 5 bine sattığında kazandığı kadar para kazanabiliyor.
herkese döviz lazım, devlete de. mesela yurtdışına toplu halde satınca odaları, bir miktar dövizi peşin alıyor, vade de yapsa döviz olarak yaptığı için kur farkı derdi olmuyor. ama türklere hizmet veren acenteye tl ile veriyor odaları, vadeyi de tl üzerinden yapabiliyor. bugünün 1 lirası yarın 1 lira kalmadığı için zarar ediyor.
bu işler bir bütün, ülke düzgün yönetilmeyince, ekonomisi bu halde olunca kendi ülkende tatile bile gidemiyorsun. boşa demedik bas bas bağırarak "oy verirken iyi düşünün" diye.
tatil yapman için takside ihtiyaç duyuyorsun, taksit de parayla, vade farkı var, bok var püsür var. bunların hepsi sana binen yük. oysa yabancı acenteye 3 ay vade ile veriyor 100 oda, kafası rahat.
mantıklı düşününce bugün yaşadığımız her şeyi hak ettiğimiz ve bunların normal olduğu anlaşılıyor ancak mantıklı düşünemiyoruz. çünkü biz, ülkeyi bu hale getirenlere oy vermedik. bizim oy vermemiz ise "demokrasi"de bir anlam ifade etmiyor, çoğunluk verdi ve olay bitti, bu kadar... kurunun yanında yanan yaşlarız hepimiz... -
6. 2024 kanada gp
haas'ın mükemmel stratejisi ve bir o kadar mükemmel pit stopları ile deminden şimdiye geldiği gp.
-
7. vcd'den izlenmiş en unutulmaz film
(bkz: blade 2)
-
8. kuduz bölgesinden köpek alıp ankara'ya götürmek
"3 tane de yasaklı ırk hastaydı, onları da aldım."
olay doğru ise hakkında acilen adli işlem yapılması gereken tip.
(bkz: ittapar) -
9. istanbul havalimanı'nın saçma sapan olması
bir insan havalimanını neden kullanır? cevabı çok basit bir yerden bir yere hızlı gitmek için. diyelim ki az önce başıma geldiği gibi yurt dışından gelip yurt içi hatta aktarma yapacaksınız. 15 dakika yürüyüp pasaport kontrole gidiyorsunuz sonra bir 15 dakika daha yürüyüp kapıya gidiyorsunuz. 30 dakika 5000 adım, harika değil mi?
şişeyle su almıyorlar çünkü herkes bilir ki su çok tehlikelidir, o yüzden sınırlardan suriyeli ve afgan alıyoruz kontrolsüz. güvenlik önemli.
havalimanının her yerinde araba var, öyle harika bir dizayn yaptıklarını anlamışlar ki böyle bir çözüm bulmuşlar.
uygulama kullanmayan yaşlı bir insan mısınız? onun da çözümü var kapı numalarını bilgi ekranlarında siz avm kısmında daha çok zaman geçirin diye 90 dakika kala açıklıyorlar. mükemmel değil mi?
otizm vs. için de sessiz oda yapmışlar, çok teşekkürler. emin olun ki her yere kondurduğunuz mağazaların ışıkları vs. bu garipler aileleriyle en az 30 dakika kavimler göçü yaparken onları etkilemeyecek. tarihi tur tadında bir havalimanı.
merak ediyorum tayyip erdoğan bu havalimanında vip üzeri vip harici normal vatandaş gibi deneyim yaşadı mı? 22 yıllık akp iktidarının geleceğe harika bir mirası; büyük, işlevsiz, görgüsüz bir havalimanı. vergilerimizle yine biz rezil onlar vezir oldu -
10. mehmet şimşek'e alternatif vergi önerisi bırak
vergi denen şeyin ne olduğu pek anlaşılmamış..
bak güzel karreşim; neye vergi koyarsan koy o vergi gider gençliğinden ve emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan çalışanların götünde patlar.. neye vergi koyarsan koy.. ister ekmeğe koy ister double decker yata...
peynir üretip satan bir adam var.. adamlar grubu aslında ama adam diyelim basitleşsin.. villada oturuyor... sen de çok halgçı olduğun için adama vilya vergisi kesiyosun.. şahane di mi? peki napıyo o peynir üreten adam? vergiyi alıp kendi götüne mi sokuyor? hayır peynire ekliyor.. sen napıyosun? sabahın köründe kalkıp işe gidiyorsun akşamın karanlığında evine dönüyorsun.. çalışıyorsun para kazanmak için.. o parayla peynir alıyorsun.. adamın villa vergisini ödüyorsun..
peynir üreten çok adam olmasının işin özü üzerinde hiçbir etkisi yok.. bu matematiği detaylandırıp gerçeğe yaklaştırdığında da mevzu değişmiyor.. vergi anormalleştiğinde peynir üreten adamların bir kısmının bahtı açılıyor, işler büyüyor.. bi kısmı da çeviremiyor çarkı iflas ediyor ve emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan insan durumuna düşüyor... maslow fikibokunun alt basamaklarında oynamalar oluyor yani.. üst tarafı ilgilendiren bir şey yok..
o yüzden işte vergi denen bu zıkkım nedir, yüzde bilmem kaç oy aldı diye gelip geçici bir yönetim her kafasına estğinde vergilerle lastik gibi oynayabilir mi falan onu biraz düşünmek lazım.
dünyanın en gerizekalı muhalefeti için de tekrar hatırlatalım; vergilendirilmiş kazanç kutsaldır falan atatürk'ün böyle bir sözü yok.. kaz yolumunda sakinleştirici olarak basılan bir palavra o..
yaptığı ilk iş çiftçinin vergisini kaldırmak olan bir adam bu kadar saçma sapan bi laf eder mi? di mi? -
11. ösym'nin sınavlara gözetmen öğretmen bulamaması
2024 tyt sınavı görevlendirmesinde yine öğretmenleri ters köşe yapmış kurum.
aday sayısı az olan sınıflara sadece salon başkanı atayarak tasarrufa gitmişler. az dediği de 15 kişi.
adam başı 500 lira alıyorlar ama öğretmenin ücretinden tasarruf ediyorlar.
yukarıda bazı davarlar da öğretmenler bedava yapsın diyor. işte bu sığırlar yüzünden bu ülkede etin kilosu 1000 lira.
bu kafayla yakında dilencilere yaptırırlar sınavı.
(bkz: tasarruf tedbirleri)
edit:edit: ayrıca bugün yapılan sınavda engelli kardeşlerimizin girdiği okulda görevliydim. bilmeyenler vardır. bu sınav inanılmaz zordur. ben sadece gözetmendim ama okuyucı/işaretleyici arkadaşlarımız vardı. bütün kitapçığı görme engelli adaya en az iki kere (bazı soruları 3-4 defa) okuyorsun yorum yapmadan. bu arkadaşların ekstra ücret alması lazım mesela. çünkü işleri daha zor. aday 5 çarpı beş 24 dese onu yazmak zorundasın. ama orda bile sana güvenmiyor ösym. sadece bu okullarda kamera ve jammer var. eşyalarınızı koymak için bi kutucuk bile ayarlamıyorlar. öyle it muamelesi yapılıyor öğretmenlere. bilmeyen herkez konuşuyor.
yap kardeşim o adaylara sınavı ücretsiz. gidip bedava çalışmazsam şerefsizim. hodri meydan.
(bkz: ösym) -
12. starbucks çalışanının isyanı
berkecan'ın pelinsu'ya yürümesi gibi çok mühim konuların konuşulduğu, ex'lerin bozuk para gibi harcandığı, zara fiyatları üzerinden ülke ekonomisinin çok yönlü olarak ele alındığı bir masada kalkıp da bu önemli şahsiyetlerin masada bıraktıkları çöplerini düşünmelerini beklemiyorsunuz herhalde.
önce biraz saygı, biraz hoşgörü lütfen. -
13. fiziki altın vs altın hesabı
altın hesabındaki altın, hop diye türk lirasına çevrilir. gider harcarım. gözünün yaşına bakmam. elimde değil… ama ne zaman kuyumcudan altın aldım, hiç bozdurmadım şimdiye kadar. alıyosun unutuyosun. gerçek yatırım budur
-
14. ali koç
çok çiğ bir insan.
çevresindeki görevlilere üst perdeden konuşmasını bir nebze anlayabilirim, sonuçta ömrü boyunca kendisine hizmet edilmiş biri. ama karşsında kendinden yaşça büyük bir insana o kaş göz hareketleri, o mimikler vs vs, tam bir çiğlik örneği.
aile şerefinde, zengin oktay hisleri alıyorum kendisinden. -
15. erdoğan yönetemiyoruz derse biz göreve talibiz
yönetebiliyor gibi mi duruyor aq kör müsünüz.
-
16. fakir evinin olmazsa olmazları
musluğun ucunda hortum olması.
-
17. rakı masasında hesabın kişi sayısına bölünmesi
gitmeyin o zaman. racon böyle. zorunuza gidiyorsa içmeyin. cimrilerle içilmez zaten
-
18. aziz yıldırım
faizin üç kuruş olduğu dönem kulübe milyon tane gayrimenkul kazandırmış.
ali koç da çıkıp bununla vurmaya çalışıyor "niye yüksek faizle arazi aldınız" diye. ulan yüksek faiz dediğin dönem %10 bile değildi faizler. herif kulübe bedava arazi doldurmuş. zahmet et de arazilere proje yapıp kulübe para kazandır bi zahmet. öde neyse borcu.
bu adam ne konuşuyosa %100 haklı. ona emin oldum. -
19. gamze özçelik
kendimi başka türlüsüne ikna etmek için gerçekten çabalıyorum ama erkekliğin neredeyse kanda parazit, ne bileyim illet gibi bir şey olduğunu düşunmekten başka yol vallahi bırakmıyorsunuz bazen beyler, pes. yuh.
burada yok hey gidi nokia ekranlarınızdan izlediğinizi, yok ergenliğinizin ilk heyecanı olduğunu falan adeta övüne övüne ve basbaya yavşakoğluyavşak tavırlarla anlattığınız görüntünün bir tecavüz anı olduğunu bal gibi biliyorsunuz. türkiye adaleti kararıyla bile sabit tecavüz üstelik. o gün izlemiş olmanızı yadırgamıyorum ama bugün gelip de bunu böyle bir cinsel şiddete maruz kalmış kadının ismi altında aldığınız hazzı, akan salyanızı silme hicabı dahi duymadan anlatabilmeleriniz... bunun nasıl kan dondurucu, nasıl hastalıklı bir şey olduğunu idrak dahi edemiyor oluşunuz...
ekşisözlük'te sıradan bir gün işte (bkz: #156417658). tez elden utanç duyabilme kabiliyeti ve acil şifalar dileriz. -
20. erasmus'ta bir dakikada tavlanan türk kızı
saçma sapan bir habere konu olmuş kız. birincisi olay amerika'da geçiyor. amerika'ya erasmusla gidilemiyor. ikincisi adamın telefonunda abdullah diye biri arıyor gözüküyor. bu da şüpheli. üçüncüsü kız bir türküm bir ingilizim diyor. o da şüpheli. dandik kurgulanmış bir eser gibi.
-
21. a milli takımımızın euro 2024 şarkısı
sırf bu sebebten spotifyden müzik dinlemiyorum
türk listesine bakıyorsun ilk 10 daki adamların hiçbirini tanımıyorsun.
ilk 50 de aynı...
garip garip isimler yarraktan şarkı sözleri.
müzikler kötü ses kötü
platformu nasıl da ele geçirmişler.
müzik nedir bilmeyen z kuşağının dinlediği başka bir hatay soslu rapçı -
22. çok yakın arkadaşken birden tamamen kopmak
çok yakın olduğunuzu sadece siz zannetmiş olabilirsiniz.
isterseniz durumu anlamak adına şunu deneyebilirsiniz. "çok" yakın arkadaş olduklarınızı bir süre aramayın. bakın bakalım siz aramadığınızda ne oluyor?
arkadaşlığın devamlılığı için gerekli tüm çabayı sizin gösterdiğinizi fark ettiğinizde hem kaybetmiş hem kazanmış oluyorsunuz. -
23. 9 haziran 2024 carlos alcaraz a. zverev maçı
arkadaşlar saatlerce izlediğimiz şeyin değerli bir şey olmasını hepimiz isteriz, övme eğiliminde oluruz ama hayatımda izlediğim en kötü 5 sete giden maç an itibariyle bu maç. setler 6-1, 6-2, 6-3, 7-5 biten 2-5'ten döndü, kadınlar maçı gibi kimse servisine sahip çıkamıyor, winnerlar değil, errorlar sayı getiriyor, epik sayı yok, top çizgilerde dans etmiyor, toprak kortun seyir zevki nadal'ın kendisiymiş meğerse.
-
24. yks 2024
şu sınava çolukla çocukla sülalecek gelip ortamı çocuk parkına çeviren herkesin amına koyayım. iyi günler.
-
25. dursun özbek
durduk yere tüm türkiye'nin izlediği yayında böcek gibi ezilmiş başkan.
ben ne alaka amk şimdi dese haklı.
yazık ettiler adamahagsgdh -
26. en güzel bira mezesi
şuraya kimsenin bilmediği, bilse de bulamayacağı, bulsa da alamayacağı bir şey yazıp ne kadar havalı, elitist, rafine zevkleri olan bir zengin havası yaratmak isterdim ama benim elitizm tuzlu fıstıkta bitti.
google'dan bakıp yazmak istedim ne aradığımı bilemediğim için onu da bulamadım.
neyse her bokun en iyisini bilen beyaz yakalı arkadaşlarımdan biri yeşillendirsin de editleyeyim. -
27. çirkin bir kadın olmak
debe'ye giren entry'nin ilk cümlesini okuyalım;
"kendisine gerekli kişisel özeni gösteren hiçbir kadının çirkin olduğuna inanmıyorum."
bundan sonrasını konuşmak bile saçma. "inanmıyorum" ifadesi geçen hiç bir yazı bilimle, mantıkla tartışılamaz.
kişi, kendinin güzel olduğuna inanarak varacağını zannediyorsa, zaten saçmalamış demektir. güzellik, bir kişinin kendisine atfedebileceği bir sıfat değildir. güzellik sıfatı birileri tarafından başkalarına verilen bir ünvandır. inanarak elde edemezsiniz.
ortadoğulu veya arabesk kafadaki inançlı insanların kalkıp da "inanıyorsam, gerçektir" dangalaklığından kurtulması lazım. yoksa gerçek hayatta kerizliklerinden dolayı çok s*kilirler, benden söylemesi. -
28. deri ceket denince akla gelen ilk kişi
lise yıllarım, “hadi yine iyisin”, tayfun.
şarkıyı hiç sevmezdim ama deri ceket bana hep o zamanı hatırlatır. -
29. devlet üni 2. öğretim öğrenci alımı durdurulması
son on yılda türkiye'de aldığım en iyi haber bu sanırım.
-
30. sokak köpekleriyle ilgili saklanan gerçek
eskiden internet yoktu, görmüyorduk ne kadar tehlikeli olduklarını. çok şükür internet geldi de görüyoruz gerçekleri. ne canlar gitti ya sebepsiz yere, yaralanmaları saymıyorum bile.
ama bunlara rağmen hala köpekleri savunuyorsunuz. tapar demek istemiyorum ama zorla dedirtiyorsunuz. -
31. ösym sınavlarında tuvalete gitme yasağı
ilk sınav görevimde çocuğun biri yaklaşık 10 dakika sonra tuvalete gitmek isteğini belirtti. salon başkanına bu çocuk yapsın şu elindeki şişeye dedim. gözetmen olduğum için söz hakkım yok. çocuk kıvranıyor görüyorum. sınava girdiğim zaman aklıma geliyor kardeşlerim ben yıllarca birçok kez sınava girdik. çocuk kıvranıyor görüyorum. dahası çocuğu çıkması gereken zamandan evvel de çıkaramıyoruz çocuk isteği ile çıkmak istese de çıkamıyor. bina görevlisi çocuğa el koyuyor falan filan bir sürü prosedür. çocuğa kıyamadım gittim bina sorumlusunu ösym görevlisini çağırdım bu çocuk yapsın dedim gerçekten yapsın ya ben yapardım bir sene bunu beklemiş ben yapardım. bina sorumlusu badem bıyıklı çift dikişli pantolon giymiş okul müdürü sayın hocamız dedi ki nasıl yapacak burda bayan kardeşleri var. hocam dedim çocuğu yaşantısına engel olacak otuz saniye gözünü kapayıverir onlar. izin vermediler çocuğa. çocuk kıvrana kıvrana bekliyor sırasında. anladı benim onun için çağırdığımı yetkilileri. kimse izin vermeyince çocuk öylece kıvrana kıvrana bekledi sürenin dolmasını. bir ara şişeyi gösterip sordu bana ben buna yapayım diye konuşmak da yasak gözlerimi kırptım. anlamadı. çıkabileceği zaman dilimine gelince çıktı. özür mü dilemeliyim bilmiyorum ama o çocuk bunu okuyorsan gerçekten senin için çaba gösterdim. ama yetmedi. sonraki her görevimde çocuklara öğrencilere abilere ablalara lütfen çişinizi yapın diye tekrar tekrar söyledim. güldüler bazıları ama yine de söyledim. şimdi görev de almıyorum. ösym tam bir çöplük olmuş durumda. çocuğunuzun başına gözetmen diye kimi koydukları belli değil. çocuğu binlerce lira verip dersane özel ders kitap defter falan ilgileniyorsunuz. ama bir veli olarak sınav uygulama kalitesi iley ilgilenmiyorsunuz.
editliyorum çünkü çok ucuzsunuz gençler. biri mesaj atmış diyor ki ben hasta bezi takip da gittim araştırsaydı falan filan. empati yoksunu basit varlıklarsınız. cevabını burdan al çaylak bir de engelleyip kaçtın. şimdi de soldan soldan siktirip git lütfen.
işin mutfağına girmemiş biri yorum yapmasın. işi bilmeyen konuşmasın. bir kere sınava girmemiş ya da bir kere görev almamış biri konuşmasın. bilmediğiniz iş hakkında öyle olur böyle olur demeyin olmuyor.
kızdığım kadar güzel mesajlar atıp teşekkür edenler iyi insan olduğumu söyleyen birçok kişi de oldu. bu ülkenin gençleri en güzel şeyleri yaşamaya layıktırlar size bunu hak olarak vermeyenler utansın. siz bu ülkenin aydınlık yüzüsünüz. ben bir öğretmen olarak nerede bir çocuğun yüzünde gülümseme görsem mutlu oluyorum. benim hala sizden bu ülkenin geleceğinden ve yaşantımızın değişeceğinden umudum var. sizleri seviyorum. siz de birbirinizi sevin. ayrılıkçı ayrımcı ya da nefret dolu şekilde davranmayın birbirinize. yukarıda yazdığım çocuğa kızdım çünkü onun da başına gelebilirdi. böyle olmayın işte. her ne pahasına olursa olsun kankanız yanlış şeyler yaptığında birbirinizi nasıl savunuyorsanız aynı o şekilde davranın. siz bizim aydınlık yüzümüzsünüz. bir sınav ya da sınavda gelen çiş ses sıcaklık sizin kaderiniz de değil sizin değerinizi ölçen bir ölçüt de değil. dünyanın sonu da değil başı da değil. en değerli sizsiniz. hepiniz ayrı ayrı birer dünya birer güzelliksiniz. hepinizi seviyorum. siz de birbirinizi sevin. -
32. yahudi olmak istiyorum
din kardeşliği yalanı saf türkleri kandırmak için uydurulmuş bir palavradır. araplar tarihin hiçbir döneminde türkleri kardeşi olarak görmemiştir. arap olmayan tüm müslümanlar onlar için "mevali" yani köledir.
yahudiliğe değinmeye hiç gerek yok zaten. soydan yahudi değilsen yahudiler ile de din kardeşi olamazsın. ve yahudilerin de özellikle fanatik olanları tıpkı sami ırkı arap kardeşleri gibi yahudi olmayan herkesi öldürülmesi gereken hayvanlar olarak görür.
birinin gözünde kölesin, diğerinin gözünde hayvan. seç bakalım, hangisiyle kardeş olmak istersin? -
33. bitti diyen kıza sen bilirsin diyen erkek
ya ne diyeydi? dibinde kalmıştır, şöyle ekmekle bi' sıyır istersen mi diyeydi? valla erkeğin de işi zor lan, ne kadar yarrak kafalı insanlarsınız. insan bazen gerçekten hayret ediyor.
-
34. tek oturuşta 12 bira içtim yalanı
alkolizm 101
-
35. dursun özbek'in ali koç aziz yıldırım ayarı
olm şu cümleleri de ayar diye başlık açacak kadar düşmeyin artık.
ali'yi de aziz'i de savunacak değilim ama dursun özbek kendi kol saatine bile ayar veremez. -
36. jose mourinho
aptal falan denmedi, lâfı götünden anlayan gs'li köpeklerin algı yapmasına izin vermeyelim.
''sen 15 verdin de 10,5'a ikna oldu aptal mı bu adam'' derken ali koç aziz yıldırım'ın yalan söylediğini ima etti. -
37. abd'deki 1 aylık mutfak masrafı
boş bakkal taşşak tartmış.
okumaya üşenenler için; über şoförlüğü yaparak, fıstık ezmesi ekmek ile beslenip tır almaktan bahsediliyor. -
38. türkiye'de kiralık ev fiyatlarının uçması
az olan şey değerlidir. ülkeye bir anda 15 milyona yakın mülteci geldi. çoğu avrupa ülkesinin 3 katı büyüklüğünde bu sayı. kimse gıkını çıkarmadı. şimdi ortada ev yok. olan evler de talep çok diye istenilen fiyata gidiyor. bu mültecilerin bu ülkede yaşamadığını düşünün bu barınma krizi yaşanır mıydı? fazladan en az 3 milyon konut piyasaya katılmış olacaktı. bu ülkenin her türlü maddi manevi probleminin altında mülteci meselesi yatmaktadır. dünyada bizden başka neden hiçbir enayi bu kadar mülteciyi topraklarına doldurmuyor sanıyorsunuz. çünkü adamların vatansever devlet adamları var ve bu problemin ülkede yaşatacağı problemleri öngörüyor ve önlemek istiyorlar. polonya devleti askerlerine bugün sınırdan giren kaçaklara vur emri verdi.yabancı evliliği özendiren her türlü yayına medyaya izin verilmeyeceğini duyurdu. yani özetle ne problem yaşıyorsak evimizde olmaması gereken ama zorla misafir olarak kalmak isteyen erzağımızı, suyumuzu, eğitimimizi,sağlığımızı, konutumuzu paylaştığımız o 15 milyon yüzünden oluyor.
-
39. breaking bad vs lost
breaking bad hiç bir yapımla kıyas edilemez, edilmemeli. benim yorumlamam bu kadar.
-
40. bu saatte hala uyumama sebebi
günlerdir, günün her saatinde beynimi deşen düşüncelerdir.
-
41. acun ılıcalı
bir aziz yıldırım vecizesi
" boş ver acun'u " -
42. bursa'da yks'ye geç kalan gözü yaşlı gençler
en azından bir sene çalışan birisi sınava zamanında gitmeyi öğrenememişse zaten o sınava girmesin.
bizler günler öncesinde gidip gireceğimiz okulu binayı öğrenirdik. evden kaç dakikada gidiliyor diye zaman tutar bununla da yetinmez sınav günü bir aksilik olabilir diye saatler öncesinde yola çıkardık.
bu işin sonu yok. 10.00'dan sonra 10.15'e kadar öğrenci de alsalar yine 10.20'de gelecek olanlar olacak ve bu defa onlar ağlayacak.
saat 10.00'da kapılar kapanıyorsa buna uyacaksın, uyacaksın ki son dakikada deli dana gibi bina içinde koşturup o binada sınava giren yüzlerce öğrencinin dikkatini dağıtmayacaksın. görevlilerin alel acele işlem yapmasına sebebiyet vermeyeceksin.
sorumluluğunu bileceksin ki ileriki yaşamında da buna uygun davranabilesin.
uzaktan gelenler oluyormuş; yola erken çıkacak.
yolda kaza yapmış; yola erken çıkacak.
arabanın lastiği patlamış; yola erken çıkacak.
yanlış okula gitmiş; yola erken çıkacak.
kimliğini unutmuş; yola erken çıkacak.
yola erken çıkacak ki herhangi bir aksilik durumunda telafi etmek için zamanın olsun.
son olarak;
ailesi ihmalkar davranmış; çocuğunun geleceğini düşünüyorsa, çocuğu çalışsın, okusun diye uğraşıp didinmişse zaten bu şekilde davranmaz.
t: üzülemediğim gençler. -
43. hande yener'in en iyi şarkısı
en iyisini seçmenin kolay olmayacağı şarkılardır.
ama ilk aklıma gelen yola devam. -
44. insanı özgürleştiren şeyler
borçsuzluk, eşsizlik ve freelance çalışmak
-
45. dinlendiğinde akla ankara'yı getiren şarkılar
(bkz: vega ankara)
-
46. kaç yaşında olduğunu bilmesen kaç yaşında olurdun
(bkz: sikimsonik başlıklar)
-
47. çin'den ithal tüm araçlara %40 ek vergi uygulaması
araba alanı direkt s*kin bence bi rahat edin
neler yaşıyoruz biz ya -
48. bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız
başınıza gelen iyi şeylere üzülür kötü şeylere sevinir .
size ait ,sizinle olan şeyleri de sevmez ; çocuğunuz misal ,sizi sevmeyen biri ne kadar çocuk canlısı olursa olsun çocuğunuzu sevmez
" hayırlı olsun , maşallah , inşallah iyi olur" gibi ağza pelesenk kalıpları sizin ve işleriniz için kullanmaz .
sizi dinlemez, sözünüzü keser .
şakalarınıza gülmez
gücü yetiyorsa dalga geçer yetmiyorsa ince alay kinaye vs ile sizi aşağılamaya çalışır
beraber yapmanız gereken bir işte işin yarısından fazlasını asla yapmak istemez , gerektiğinde idare etmez ,gammazlar
dedikodunuzu yapar
başkalarıyla aranızı bozmaya çalışır
tavsiye istediğinizde kötü seçeneği önerir
borç vermez ( herkese borç veren biriyse ve siz de güvenilir biriyseniz bile )
size avantaj sağlayacak hiçbir haberi, bilgiyi size gönüllü olarak vermez -
49. eğitim sektörünün tamamen özelleşmesi gerekliliği
mevcut sistemin nelerden geçilerek kurulmuş olduğundan habersiz kafaların, süper bir şey aklına gelmiş gibi ortaya attıkları fikir. oysa etraflıca düşünseler anlayacaklar:
neden milli eğitim bakanlığı var?
neden ortak müfredat izleniyor?
neden öğretmenler bakanlıkça atanıyor?
her yeri ele geçirmiş bir iktidar, sistemi değiştiremediği için cemaat abilerini öğretmen olarak atayamıyor da manevi danışman olarak okullara sokmaya çalışıyor. çocukların kafasını safsatalarla dolduramıyor da müfredattan evrimi kaldırıyor, iki yıl geçiyor üzerinden inkılapların kapsamını azaltıyor. bu sistem sayesinde fransızlar, amerikalılar gelip özel ermeni, özel kürt liseleri açıp bir etnisiteyi devletine düşman yetiştiremiyor, 1900'ler osmanlı'sında olduğu gibi. -
50. aybüke yalçın
bu ülkede öğretmen tıpkı asker polis gibi sadece şehit olduğunda değer görür.
allah rahmet eylesin.