boyoz gevrek klorak asfalya13
profili

  • türkiye'de doktorlar neden bu kadar kibirli

    çünkü doktorluk mesleği çok büyük bir çoğunluğu için fakirlikten kurtulma aracı. doktor olunca self made millionaire oldum diyorlar, doktor olmayan herkesi aşağılama eğiliminde giriyorlar. işin kötüsü aileden zengin tanıdığım doktorlar da var, onlar da buna dönüşüyor çevre nedeniyle. para dışında derdi yok çok büyük çoğunluğunun, idealizm vs hiç yok. çok zeki olduklarını düşünüyorlar ve doktor olmayan biri onlara göre zeki olamaz, zeki olsalar doktor olurlardı sonuçta.

  • cuma namazına giden işçilerin işten kovulması

    konunun gerçeğini hiç bir zaman bilemezsiniz.

    1000 kişilik bir fabrikadayım. cuma saatleri öğle saatlerinin dışına taştığı mevsimlerde 200 kadar kişi kapıdan cumaya gidiyorum diye imza atıp organize sanayi içinde yürüyüş yapıyor. en yakın cami yürüyerek 30 dakika (3km) bahsettiğim 200 kadar kişi cuma gidiyorum diyerek hem öğle arası veriyor, hem 1 saat yol için mesaide yiyor, yarım saat de ibadet için mesaide yiyor, toplamda cuma günleri 2 ila 3 saat mesaide yiyor.

    bunu ik biliyor, bunu idari kadro biliyor, kimse sesini çıkarmıyor. 100 kişi gerçekten ibadet için gidiyor, 200 kişi tamamen mesaiden çalmak için. (rakamlar ile ilgili kaynak götüm) yarın bir gün bu 200 kişi ile vedalaşsan bu arkadaşlar da a haber'i arayıp fabrika önünde eylem yaparlar emin olabilirsiniz.

  • g3 piyade tüfeği

    silah tutkum yoktur, hatta counter strike bile öyle süper favori bir oyun değildir benim için ancak bu silah... müthiş bir şey.

    gövdesinin o buz gibi ele yapışan soğukluğu (kış dönemi yaptım askerliği) o kararında tepmesi, narin oluşu, ölümcüllüğü, sesi!, hatta siz yerde siperdeyken diğer mermilerin havada giderken çıkardıkları ıslık benzeri ses bile müthiş.

    askerdeyken seyyar dipçip severdi millet, ben tam tersi o kocaman haliyle seviyorum g3ü. gerçekten sağlam tutarsanız, kolunuz omzunuz da sağlamsa öyle zaptedilemeyecek kadar da tepmez. hele hele yok omuz çıkarır falan diyenler sözlüğün zarganaları herhalde.

    burdan yetkililere sesleniyorum, yarın bir gün vatan savunması gerekirse bana g3 verin. vatan savunurken karşındaki unsurun canlı ele geçirilmesini zerre önemsemiyorum ben. ondan gelecek bilgi de gelmesin. lan adı bile bıyıklarımı titretti. yeri gelmişken bahçeli amk, kalk git artık!

  • rte gerçekten laik olsa oy verilir mi

    erdoğan'daki sorun laiklik konusunu aşalı çok oldu. devlet kavramını ortadan kaldırma yolunda ilerledi yıllar içinde, liyakati ortadan tamamen kaldırdı, rant öyle bir noktaya geldi ki ülkenin suyu sıkıldı.

    ve bence en önemlisi yaşlandı. ben ülkeyi bu kadar yaşlı insanlar yönetsin istemiyorum. insan dediğin canlının bir ömrü var, belirli bir yaştan sonra sadece cinsel gücü veya fiziksel gücü eksilmiyor; muhakeme yeteneğini kaybediyor, kafa basmamaya başlıyor, laf dinlemez ve kafası basmayan bir şeye dönüşüyor.

    konu laiklik değil. erdoğan'ın vakti geçti.

  • bir otomobilden %277 vergi almak

    her sokakta kaldırımın görünmeyeceği kadar çok araba olduğu tezi doğrudur. otoparklarda yer olmadığı tezi de doğrudur. evlerde birden fazla araba olduğu tezi de doğrudur. ve hatta verginin talebi kısmak olduğu tezi de doğrudur.

    koskocaman bir ama,

    araba dediğin şey lüks değildir. hatta haftasonu keyif için aldığın, sadece haftasonları bindiğin araba bile lüks değildir. bir evde birden fazla araba lüks değildir. 3 kişilik bir ailede baba işe arabayla giderken karısının servisle gitmesi (veya tam tersi) normal bir şey değildir.

    burda sorun, ve eleştirilmesi gereken nokta yanlış kent planlaması, cari açık, yurtdışına satacak hiç bir şeyimizin olmaması / kalmaması gibi konulardır.

    tutup şöyle diyemezsin;

    sokaklar araba dolu, almasın millet. e yeni yerleşim alanları imara aç, şehri yatay büyüt. göt kadar semtlere sik gibi imar veriyorsun, eskiden 100 kişinin yaşadığı muhit 5 yıl içinde 5000 kişilik bir muhite dönüşüyor, bunu yaparken adını kentsel dönüşüm dediğin nane ile binasal dönüşüm yapıyorsun. yollar aynı kalıyor, yeşil alan aynı kalıyor, kaldırım aynı, bütün sosyal olanaklar ve altyapı 100 kişiye göre ama semt artık 5000 kişilik. bravo süper dönüşüm. çözüm ne? herkes araba almasın... kuzum sen salak mısın?

    efendim cari açık var, her sene binlerce araba alıyoruz, bir de o araçlar için akaryakıt ithal ediyoruz. para oluk oluk yurtdışına gidiyor. cari açık var, o yüzden dayayalım vergiyi, alamasın millet. oo süper fikir.. senin araban var mı? var.. e kim alamasın? benden başka herkes. baksana nasıl trafik oldu, park yeri bulamıyoruz.

    devletin kötü yönetilmesi sayesinde herhangi bir malı edinen kimse hep kar etmiştir bu ülkede. hani devlet tasarrufu arttırmaya çalışıyor ya, işi çok zor. hane halkı bir kere parasının değerini nasıl koruyacağını bilmiyor, tasarrufu mevduat faizi ile yapanlar çılgınlar gibi alım gücü kaybına uğruyor, döviz veya emtia alanlar da mis gibi cari açık yaratıyor (ikisi de ithal mal arkadaşlar)

    bugün ben biliyorum ki cebimdeki parayı veya bugünkü koşullar ile kredi kullanarak elde ettiğim parayı bir mala yatırırsam o mal kullanılmış olmasına rağmen değerlenecek. aslında bir şeyin değerlendiği falan da yok, türk lirası öyle bir değer kaybediyor ki senin mal değerlenmiş oluyor. ama kur artıyor, ama devlet ithalatı güçleştiriyor, ama vergiyi arttırıyor ve sonuç olarak arzı kısarak, parayı bollaştırarak, vergi koyarak bir şekilde ürünün fiyatını arttırıyor ve önceden alım yapmış kişilerin türk lirası karşısında aldığı mal değerlenmiş oluyor.

    sadece araba da değil. 2019 yılında aldığım logitech g920 direksiyon setini ikinci el olarak 2020 yılında 3000 liraya sattım. geçen hafta medimarkt mağazasında gördüm, 5000 lira olmuş sıfır fiyatı. düşünebiliyor musun! oyun direksiyonu lan bu.

    2020 başında aldığım oneplus 7t pro telefonu 3500 liraya almıştım. şimdi açtım baktım sahibinden.com'da fiyatlarına. ikinci el en ucuz telefon 3700 lira. 1 yıl kullandım bunu, ki bu bir telefon. teknolojisi aşırı hızla eski kalan, sürekli elde, sürekli kullanılan, pil performansı her geçen gün düşen vs vs eskiyen bir elektronik cihaz. sıfır ile ikinci el arasında ilk gün bile %20-30 değer kaybı olması gereken bir cihaz.

    güzelbahçe yalı mahallesinde 2008 yılında 300 bin lira olan triplex bir ev biliyorum, 2010 yılında yine 300 bin liraya el değiştirdi. 2015 yılında 1.3 milyon liraya el değiştirdi, geçenlerde satılık olarak gördüm, sordum 3.5 milyon lira istiyorlar.

    devlet böyle başı kesik horoz gibi ne yaptığını bilmez şekilde çırpındıkça, tüketimi engelleyemeyecektir. 2000-2013 aralığındaki ekonomik iyileşme bir daha ne zaman gelir bilemiyorum, ancak geleceği güne kadar tüketmek kazandıracaktır.

  • erdoğan'ın passat makam araçları değişsin talimatı

    genelde 2.0 tdi kullanıyorlar, 2.0 tdi passat'ın mevcut fiyatı malum. 1.6 dizel bir dünya seçenek var. performans eksikliğini dert ediyorlarsa da 1.6 benzinli bakarlar, nasıl olsa ödüyoruz yakıtını hep birlikte, niye ekonomi derdindeler ki.

    daha ucuza aldık diye reklamını da yaparlar.

    gerçi benim tanıdığım kitle passatları satıp superb alır :(

  • personelini hala çalıştıran şirketler

    bütün gerizekalılar başlığa doluşmadan önce özet yapalım;

    gıda firmaları; o stoğunu yaptığınız gıdaları üreten fabrikalar yani..
    dağıtıcı firmalar; hani o üretilen gıdaları sevk eden firmalar var ya onlar.
    perakendeciler; hani marketlere falan gidip alışveriş yapıyorsunuz ya onlar.
    belediye çalışanları; hani dezenfeksiyon çalışmaları falan yapıyorlar şu ara bolca, onlar.

    daha da sayar sıralarım. en önemlisi de doktorlar.. evine kapanamıyor herkes, senin pembe götün için çalışmak zorunda olanlar söz konusu.

  • bir kadında mutlaka olması gereken 3 özellik

    am göt meme?

  • arabasına kasko yaptırmayan insan

    sigorta şirketlerinin mantığı risk satın almaktır. yani sen gidip adama 100.000 liralık arabanın başına gelme ihtimali olan kaza/çalınma/hasar görme/ tam zayi olma gibi risklerini sigorta şirketine satıyorsun ve bu satış karşılığı 2.000 lira para veriyorsun. risk gerçekleşirse şirket para ödüyor, gerçekleşmezse para kazanmış oluyor.

    2008 yılından beri arabam var, hiç kasko yaptırmayan biriyim. ortalama yılda hasarsızlık indirimi vs dersek 1500 liradan 15000 liralık ödeme yapmamışım. yani riski kendim satın alıyorum ben, bir şirkete satmıyorum. ödemesini kendim yaptığım, yani kazada kusurlu olduğum 2 adet kazam var. birinde 1500 lira, diğerinde 4 bin lira para çıktı cebimden onarım için. şimdilik artı konumdayım.

    kasko yaptırmayan insan demek sigorta şirketliğine soyunmuş insan demektir. sigorta şirketinin yaptığını yapar, risk satın alır.

  • selin sayek böke'nin chp genel başkanı olması

    selin hocadan kaç ders aldım hatırlamıyorum. kendisini 2008 yılından beri tanırım. ancak kendisinin abd vatandaşı, hristiyan ve süryani olduğunu ekşiden öğrendim. eeey gıybet, sen ne biçim bir şeysin.
    size ne abi kadının etnik ve dini kimliğinden?

  • halk arasında ingilizce telaffuzu en doğru kelime

    (bkz: chesterfield)

    bir halk düşünün viceroy markasını tövbe okuyamasın*ama chesterfield derken bir çırpıda hiç duraksamadan ve şak diye doncaster doğumlu gibi okuyuversin. gerçekten ilginç

  • kredi borcu olmayan 25 yaş üstü insan

    olmayan parasını harcamayan bir bireydir.

    vurmaya başlamadan önce düşünün; krediyi neden çektiniz? çok mu ihtiyacınız vardı? ölecek miydiniz çekmeseniz? kesinlikle o okulu okuyamayacak mıydınız? peki okudunuz da ne oldu, hayatınız kurtuldu mu?

    şimdi düşünme işini biraz daha derinleştirelim, aklıma gelen en zaruri kredi olarak öğrenim kredisi geliyor. şu üniversiteye her başlayan bireyin mal bulmuş gibi atladığı ama anlatırken de "o kredi ile makarna aldım yedim ben, kitap aldım, o olmadan okuyamazdım" diye anlattığı kredi var ya, işte o.

    sıfır lirası olan bir birey olarak, ailesinden sıfır lira destek alarak bir üniversiteyi kazandın varsayıyorum, bu durumda durumun kötü ise o kadar çok yerden burs alabiliyorsun ki aklın şaşar. haa burs alamıyorsan ya durumun kötü değil ya da okuman gerekli değil. okusan da bir şey olamayacaksın demektir bu.

    sonra, yok ben ille de okumak istiyorum, bir şey olamayacaksam da kendim görmek istiyorum, yaşayıp öğrenmek istiyorum dedin; yazıldın o kazandığın üniversiteye. e bir tek sen mi varsın hem okuyup hep çalışan? okurken akşamları garsonluk yapamadın mı? üniversitelerin içinde bile öğrenci çalışma programları var ve o programlardan alınan para kredi ile alınan para ile aşağı yukarı aynı. ha ama yok çalışmadan para istiyorsun değil mi?

    çevremde borçsuz adam çok az var benim, olmayan parasıyla araba almış, olmayan parasıyla telefon almış ve hatta çok daha ilginci olmayan parasıyla tatile giden, arabasına ses sistemi yaptıran, sevgilisine mücevher alan bir sürü salak adam var çevremde.

    bakın şunları okuyun ve unutmayın; kredi sadece ama sadece yatırım amaçlı kullanılınca mantıklı olan bir şeydir. kredi çekerek bir yatırım yapıyor ve yatırımın o krediyi ödüyorsa doğrudur, veya öderken zorlanmadığın kredi ile yaptığın yatırımın değeri artıyorsa doğrudur. onun dışında çekilen bilumum kredi yazıktır ziyandır, salaklıktır.
    kredi çekerek tatile giden adam net gerizekalıdır.
    kredi çekerek düğün yapan adam net gerizekalıdır. (2000 liraya salon kiralayandan bahsetmiyorum, çeşitli organizasyonlarla 10-15 bin lira harcayan ve bunu krediyle yapandan bahsediyorum)
    kredi çekerek cep telefonu alan net aptaldır. (paran varsa alırsın, yoksa almamalısın)

  • düz vites araçla dik yokuşta durmak zorunda kalmak

    bu kadar araba kullanmayı bilmeyen insanla birlikte aynı yolda araba kullandığımı farkettiğim için gerçekten gerginim. bir süredir yokuşta kalmayla ilgili başlıklar açılıyor, entryler kasılıyor.

    hiç biriniz mi araba kullanmayı bilmiyorsunuz be?

    bas frene (ayak freni! ) kalkacağın zaman debriyajdan ayağını yavaş yavaş çekmeye başla, (bak frenden kaldır demedim ayağını mal mısın?) araba titremeye başlayınca, devir göstergesi aşağıya doğru hareketlenmeye başlayınca frenden ayağını yavaşça çek, hiç bir hareketi hızla yapma ki heyecanlanma! frenden çekince de gaza bas! bu kadar basit bir olay için yaratılan şu kaosa bak ya!