serkes limanlar9
profili

  • istanbul için son çağrı

    popüler kültürden o kadar uzağım ki başlığı görünce naci görür hoca bir basın toplantısı yaptı, diğer uzmanlar da destek oldular, akademisyenlerden beklenen istanbul depremi için son çağrı falan sandım. başlığı açtım kıvançlı berenli ağlak soslu aşk filmi çıktı.

  • bir erkeği kırmadan ona çirkin olduğunu söylemek

    eğer ilgi duyduğunuz kadın söylerse bunu kalbiniz bin parçaya bölünür, lakin diğer insanların söyledikleri akar gider.

    31 yaşında adamım ve çirkinim, bugün kızın birisi durduk yere çirkinliğime laf sokup yanımdaki yakışıklı arkadaşıma benim üzerimden iltifat yağdırdı, aklı sıra beni yerin dibine sokup çocuğa ettiği güzel sözlerin etkisini bu yolla artırıp adama kendini özel hissettirecek, zerre gücenmedim. sadece kıza hadsiz bir dangalak olduğu için hakkı olan lafı soktum, yanımdaki gevşeğin de "ayağını denk al koçum" mesajını alması için hafifçe köprücük kemiğinin arkasını sıktım ve masadan kalktım.

    çok defa bu tarz şeyler yaşadığım için ilk ergenlik yıllarında içerlediğim şeylere karşı artık hissizleştim, nasır bağladım, kendimle barıştım.

    bu bahsettiğim olay da tamamen kafamdan çıkmıştı, başlığı görünce hatırladım ve yazmadan geçemedim. yine de kadınlara tavsiyem çok samimi dost oldukları erkekler haricinde bu tip sözler edip durduk yere insanları mutsuz etmemeleri yönünde olur.

  • bedelli askerlik

    askerliği yapalı çok oldu ama yine de bir bu başlığı bir de protein tozu başlığını takip etmeyi çok seviyorum.

    tanım: her dönem efsane atışmaların döndüğü başlık.

  • permatik tıraş bıçağının ucundaki plastiği kırmak

    uzun yıllar önce bir seyyar tezgahta denk geldiğim ve sırf bu iş için kullandığım küçük bir kargaburunum var. anahtarlık olarak kullanılmasını sağlayan aparatı sayesinde onu banyoda küçük bir çiviye astım ve meraklı misafir çocuklarını "yaramazlık yapanların dişlerini bununla çekiyorum ehi ehi" tarzında arada korkutuyorum. özel kayganlaştırıcılı bok püsürlü bilmem ne motorlu tıraş makinelerinin çağında permatik kullanmak fakirlik alameti diyenlere tek bir cevabım olacak; evet.

  • 500tl'lik banknot

    cebe girişi uzaktır.

  • boğaziçi ve odtü'de okumayanla oyum bir olamaz

    bu mantık ile orantılarsak harvard mezunu bilal'in babasından sonra direkt ülkeyi devralması lazım, nasıl olsa adamın milyonluk oy hakkı var, seçime ne hacet.

  • çalışanlarıyla ilişkiye giren patron

    evli ve çocuk sahibi bir adamla ilişkiye girmek ve tüm bu şerefsizlik alametlerine rağmen adamı "düzgün" bilmek. para cidden bu kadar göz boyuyor mu yahu, seni cinsel arzularına oyuncak eden evli ve çocuklu adamın düzgün olabileceğine inanacak kadar, ilginç.

  • kıskanmayan kadın

    kaybetme korkusu taşımayan kadındır. bunun belirli nedenleri olabilir;

    1. özgüveni çok yüksektir (karizma sahibidir) ve erkeğini avucunun içine aldığının bilincindedir.
    2. cazibesi (seksapeli) çok yüksektir erkeğinin ilgisinin kayamayacağını bilir.
    3. ruh eşini bulmuştur ve erkeğin de onu böyle gördüğünden emindir haliyle diğer kadınların erkeğini elde etmeyi deneseler bile başarısız olacaklarını biliyordur çünkü aralarındaki güven bağı çok kuvvetli ve sahip oldukları şey çok değerlidir.
    4. sevmiyordur, idareten sevgili olmuştur, daha iyisini bulana kadar boşta kalmayı özgüvenine yediremediği için uzatmaları oynuyordur ve haliyle er kişiyi fazlaca sıkmaya gerek görmüyor, bazı şeyler gözüne sokula sokula yaşanmadığı sürece dert etmiyordur.
    5. aşık değildir. bu o kadar net ki açıklamaya ya da örneklendirmeye hacet yok. ortada aşk yoksa ama yanınızda bir kadın varsa emin olun o kadın aslında yanınızda değildir (cinsellik yaşasanız bile).

    iş bu maddelerin birisinin varlığında kaybetme korkusu kaybolur gider. kaybetme korkusundan arınmış bir kadın huzurlu bir kadındır, huzurun kaynağına göre sonuç iyi ya da kötü olabilir.

  • evlendikten sonra eşinden sıkılmaya başlamak

    mevzuya biraz ütopik yaklaşacağım ama yakın arkadaşlarımda yaşayan 2 örneğini gördüğüm için aslında çok da ütopik değil, sözlük karamsarlığı ortalamasından yaklaşırsak ütopik sayılır diyelim. işin sırrı bence karı koca olarak kişilerin kendi dünya'larını inşa etme yeteneğinde gizli ve bu mekandan bağımsız olması gereken bir yetenek, bu yüzden rollerin belirli olduğu ev ortamından bahsetmediğimi ilk olarak belirteyim. saçma sapan bir toplu taşıma otobüsünde, gündelik bir şey için kuyrukta beklerken, rutin hastane ziyaretinde, mutfak alışverişinde yani hayatımızın genelini oluşturan sıradan anlarda o iki kişinin görünmez bir koza örüp, farklı bir boyuta çekilip hayata oradan devam edebilmeleri bahsettiğim şey. o farklı frekansa çıktıkları anda aralarındaki etkileşim ve aşk sayesinde en sıradan şeyler bile ilişkilerinin çekim kuvvetini besleyebilecekleri birer fırsata dönüşüyor. örnek olarak; geçen gün bitmeyen banka borcumu ödemek için sıramın gelmesini beklerken basit bir kağıt parçasından türlü türlü şekiller yaparak yaklaşık 40 dakika boyunca birbirlerini güldüren ve biz diğer insanlar o boktan atmosferde siyah-beyaz filmlerdeki figüranlara dönüşmüşken bize kıyasla imax sinemadan fırlamış gökkuşağı canlılığına sahip kişiler olarak parlayan ve dostlarım olan 8 yıllık evli çift bu düşüncemi pekiştirmişti. hayatın sıradanlığına bir set çekebiliyorsan, gündelik sıkıntıları malzeme edip yürek dolusu gülümseyebiliyorsan ve bunu iki kişilik olarak yapabiliyorsan muhtemelen doğru kişi ile evlenmişsindir. o kişi ile kurduğun paralel evrene adım attıktan sonra dost olsun, kardeş olsun diğer kişilere olan bağımlılığın kayboluyorsa, başkalarına ihtiyacın yok oluyorsa doğru yoldasındır. eğer bu saydıklarım yoksa aradaki cinsel çekim bittikten sonra ki o da ten uyumuna bağlı ve tek başına çok güvenilir bir temel değil, bir noktada iş evcilik oyununa döner. kimisi evlenmiş olmak için evlenmiştir ve oyun güzel gittiği sürece ses çıkarmaz, kimisi ise iki parçadan bir bütün oluşturmak için evlenmiştir ve o zamanla yaptığı hatanın büyüklüğünü kavrar, sonra gelsin karın ağrısından hallice boşanma davaları, gitsin bir vakitler yuva olan evde bir yabancı misali tekinsiz gezinmeler.