(bkz: 13 mart 2024 20 milyon denekli covid yayını)
hâlâ problemi aşının değil de virüsün yarattığını anlamayan,
aşının bu etkileri çok çok güvenli seviyelere çektiğini anlamayan,
mrna tabanlı aşıların hiçbir bilgisinin gizli olmadığını anlamayan,
muhtemel komplikasyonları firmaların bizzat takip edip raporladığını anlamayan,
aşının genel kullanıma sunulana kadar 4 test fazı geçirdiğini anlamayan,
aşının sonuçlarına dair yeterli verinin biriktiğini anlamayan
akıl fikir yoksunu tipler kalmıştır diye bıraktım. 20 milyon kişilik örneklem grubuyla doymayan için yapılabilecek hiçbir şey yok zaten, modern tıp bu tipler karşısında çaresiz.
hiroshima mon amour10 profili
-
korona aşılarının kalp problemi yaratma ihtimali
-
kürtçe öğrenmeyi sorumluluk kabul ediyorum
tamamı "kendi özüme, türklüğüme hayranım, kendi dilime çok tutkuluyum; hâl hatır soracak kadar kürtçe öğrenmeyi sorumluluk kabul ediyorum." olan cümle.
ayak oyunlarından, türlü manipülasyondan medet umacak kadar onursuzlaşan tiplerin atatürk'ün mirasçılığına soyunması ne acı!
(bkz: dalgaya gelmek) görsel
ata'm sağ olsa bugün kişisel çıkarları için ülkeyi kutuplaştıran ve kutuplaşmadan nemalananların tek tek yüzüne tükürür müydü? yapmazdı öyle şey, istiklâl mahkemeleri görürdü hesabı. -
bir bal porsuğuna verilebilecek en güzel isim
memati...
-
kadın hakemin ittiği futbolcu
kişisel alanın kadını, erkeği olmaz. biriyle temas mesafesine gelip üzerine doğru adım atma eğilimi gösterirseniz, karşınızdaki insan bir adım geri çekilirken siz hâlâ onun boşalttığı alanı adımlarınızla doldurmaya çalışıyorsanız ve bu bir çeşit latin dansı falan değilse makul dozda bir fiziksel müdahale ile uzaklaştırılırsınız o kişisel alandan.
yapılması gereken, futbol kurallarınca alacağı cezanın dışında hakeme yani kamu görevlisine karşı yaptığı mütecaviz ve saygısız hareketten hatta iftiradan ötürü bir soruşturma tebligatını bu futbolcunun eline tutuşturmaktır. kamu görevi icra ediyor hakem orada, sen hakemin görevini ve hakim statüsünü suistimal ettiğine dair bir algı yaratmak için yerlerde kıvranırsan bunun da ayrı bir yaptırımı olmalıdır. -
motosiklet sürücülerine duyulan antipatinin sebebi
https://www.youtube.com/shorts/oo-gibfypqm
şunun gibi yüzlerce video sıralayabilirim.
en efsanesi de emniyet şeridine motorunu sokuşturmaya çalışırken bir otomobilin dikiz aynasına çarpıp devrilen motorcunun isyanıydı.
kendi kendine sövüp dururken "oraya öyle girilir mi?" diye sitem eden otomobil sürücüsüne dönüp "ben niye motora biniyorum istanbul'da o araya giremeyeceksem?" demişti resmen. keşke bulabilseydim o videoyu şimdi.
motorun sağında ve solunda birer metre dolu alan varmış gibi saygı görmek isteyen insan, sağında ve solunda birer metre dolu alan varmış gibi değerlendirir altındaki aracı, bir yerlere sığıp sığamayacağını tartarken. bunu yasa emrediyor zaten.
edit: şaka gibi bir mesaj aldım az evvel. emniyet şeridini kullanıp kaza yapan motorcunun haklı olduğunu söyledi bir yazar. üstelik "evet, yasak ama biraz empati lütfen" dedi utanıp sıkılmadan.
bayağı şey gibi... "hırsızlık yasak ama bu ekonomik ortamda 25 bin memur maaşıyla yaşanmıyor, ben de düzenli olarak hırsızlık yapıyorum belimi doğrultmak için. anlayış göstermeniz gerek buna!"
pekiyi çalmayanlar..?
bu ülkenin en büyük problemi, kâğıt üzerinde yazan yaptırımlar uygulanmadığı için insanların uzun zamandır işledikleri suçları suç saymamaları.
normalleşmiş artık yaya geçidine son hız dalmak,
firma vergisini ödemeyip af beklemek,
eşi dövüp karakolda barıştırılmak,
instagram'da vergisiz tişört satmak,
memur olup ikinci işte çalışmak,
yürüyen merdivenin iki koridorunu da sevgilinle işgal edip öylece durmak,
cep telefonuyla oy kabinine girmek,
emniyet şeridinden seyahat etmek,
eve alınan beyaz eşyayı bile şirket gideri gösterip vergiden düşürmek,
kirayı "kira" adı altında almayıp gelir vergisi ödememek,
tanıdık doktorun odasına muayene sırası beklemeden dalmak,
kaldırımın yarısına masa ya da buzdolabı atmak,
kayıt dışı bahis sitelerinde bahis oynamak ya da buraları işletmek,
kamu kurumuna ilânsız ve sınavsız personel alımı yapmak,
internette ya da spor salonlarında anabolik steroid satmak,
hastane kapılarında bile dumansız hava sahasını sigara için kullanmak,
sağlık ocağına yarım saat geç gelip öğle arasını yarım saat uzattıktan sonra kapanıştan yarım saat önce binadan ayrılmak,
vergisiz özel ders vermek,
öğrencilerden ve velilerden hediye kabul etmek,
cerrahi müdahale için hastadan bıçak parası almak,
mesafeli sözleşme ile alınan ürünü 2 hafta içinde iade almayıp haksız olduğunu bile bile işi tüketici hakem heyetine sürmek,
çocuğunu elit sınıfa yerleştirmek için veliden bağış talep etmek
ve daha bir sürü şey.
insanlar yanlış, ayıp, tehlikeli, adaletsiz, ahlâksız, saygısız, haksız bir şey yaptıklarını düşünmüyorlar bile.
empati bekliyorlar! hah! -
ulaşılan en yüksek kilo ile şu anki kilo farkı
ulaşılan en yüksek kilo 222:
görsel
görsel
bir yıl içinde yalnızca diyet ve yoğunluklu olarak ağırlık egzersiziyle düşülen kilo 90:
görsel
geçirilen iki tane iddialı deri ameliyatı:
görsel
sonrasında erişilen form:
görsel
görsel
bir deri ameliyatı daha olup bütün görüntüyü parlatacak iken türlü gerekçelerle ertelemeler ve son 3 yıldır alınan çılgınca kilolar...
şu anki kilomu söylemiyorum, 3-4 ay sonra sayı bildirimini de yapacağım. şu kadarını söyleyeyim; haziran sonu panikle uyanmama neden olan kilonun 14.4 kg altındaydım bu sabah.
plânım; kasım - aralık gibi insana benzemek, mart gibi son kiloya vurmak ve sonra 3 ay harap olmuş kaslara özel alâka göstermek.
sabah uyanınca son durum fotoğrafı paylaşayım bir de taze taze. -
tinder'da belediyeden torpil arayan kadın
durum güncellemesi öncesinde bu başlığı açışımı eleştirenler için bir ülke gerçeğini sergiliyorum şimdi; yasal sorumluluklarımı ve sınırlarımı anlattığım bir mesajın ardından tehditle sindirme yolundan vazgeçen arkadaş(başlıkta bahsi geçen kişinin yakınıymış), sonrasında bana şahsı bir kadın olarak zor duruma sürüklediğimi söyledi. arından kendisine aynen şu mesajı attım; görsel
pekiyi aldığım yanıt ne, biliyor musunuz?!
"tamam olabilir bu durum sizi neden bu kadar sıkıyor"
diyecek sözüm kalmadı.
- - - - - - - - - - -
durum güncellemesi: az önce sözlükte yeni hesap açtığı belli olan, muhtemelen başlığın haberini yeni almış ve bana mesaj atmak için hesap açmış biri tarafından tehdit edildim.
ifade şu şekilde:
"derhal bu yazınızı kaldırıyorsunuz eğer kaldırmazdanız dava açacağız avukat arkadaslarım var babam da polistir cok pişman olursunuz ?"
evet, avukat arkadaşlar hak arama konusunda yardımcı olabilir fakat benim de iki avukat arkadaşıma danışarak bu başlığı açtığımdan habersiz tabii kendisi. pekiyi polis baba..? burada tam olarak ne ile tehdit edildiğimi kendisi açıkça belirtmezse bu tehdit sahibinin kimliği ve maksadı üzerine oturup konuşmamız gerekecek. polis bir babanın herhangi bir polisten yardım isteyen vatandaşın alamayacağı hangi hizmeti sağlaması burada bahis konusu acaba? ben düşüncesiz, uzlaşılmaz biri değilim fakat birileri gelip derdini anlatıp mücbir sebebiyle birlikte ricacı olursa göstereceğim tavrı böyle bir tehdit karşısında göstermem. ifade özgürlüğü hakkımı kullandım, sosyal problemlere dair fikirlerimi beyan ettim. bunu yaparken de bu problemlerin göstergesi olduğunu düşündüğüm herkese açık bir çöpçatanlık uygulamasındaki herkese açık hesapta, herkese açık şekilde belirtilmiş herkese açık instagram hesabının yer aldığı ve herkese açık bir fotoğrafın sergilendiği bir kareyi paylaştım. "o hesap bana ait değil, adıma fake hesap açılmış" vb. bir yalan gerekçe bile beni hiç değilse yasal sorumluluktan kaçınmak adına başlığı kaldırmaya davet edebilirdi ama tehditle anayasal ifade özgürlüğümü kısıtlamaya çalışmak...
ön edit: kimseye hakarette bulunmadım ve bahis konusu kadının ahlâkıyla ilgili fikirlerimi beyan etmedim. ben bir kadının saygınlığına toplumca hiçbir negatif işaret bırakılmaksızın kadınların bugünkü toplumsal cinsiyet mücadelesine zarar verici bir meta ilişkisine nasıl girebildiğini sorguluyorum yalnızca. başlık altında edilen hakaretler beni bağlamadığı gibi toplumun genelinin ve yasaların sorun etmediği "kadın erkeğin parasını ona bir ürün veya hizmet sunmaksızın talep edebilir bazı koşullarda, yalnızca kadın olduğu için" algısı öylece masada dururken yalnızca bir kişiyi hedef seçip küfretmenizi doğru bulmuyorum.
kişinin profilinin açıkça görünmesinin nedeni tinder'ın herkese açık bir platform olması, profilin herkese açık olması, profilde yazdığı instagram hesabının aynı şekilde herkese açık olması. herkesçe bilinmeyi sorun etmiyor hatta arzu ediyordur diye yorumladım kendimce. üstelik insanların girebilmek için para ve zaman harcayıp kendisini geliştirdiği, sabah akşam cv bıraktığı, alınıp alınmayacağından habersiz ve uykusuz geceler geçirdiği bir işe bir "babayiğit" tarafından sokulmayı bekleyen birinin saygınlık kaygısını ben güdecek değilim. ben bu saygınlığa karşı işisel bir saldırıda bulunmadığım sürece vicdanım rahat.
- - - - - - - - - - - - - - - -
bugüne kadar toplumsal cinsiyet üzerine yazdığım yığınla paragrafı tek karede anlatmayı başaran kadındır.
görsel
cinsel açlığın afrika'sı olan bir coğrafyada, insanların aşağı yukarı ne aradığının(flört, sevgili, fuckbuddy, eş, one night stand... bürokratik yardım arayan insan için bakınmadıkları gayet açık) belli olduğu bir dijital platformda cv'sinden bölümler, mesleki sertifikaları ya da transkriptinin fotoğrafları yerine derin sırt dekolteli bir pozunu paylaşan kadının aşağı yukarı neyi piyasa aracı olarak konumlandırdığı, neyi talep ettiği ve ne üzerine değerleme yaptığı da belli.
uzun uzun konuşulması gereken; işi bu noktaya getiren sosyal algoritmalar, insanların mevcut düzende ayakta kalmak için tercih ettikleri ve ilkesel beyanları arasındaki korelasyon, durumu sürdürülebilir kılan yasalar, muhtemel denetim mekanizmaları ve daha bir sürü şey.
bakın bugüne kadar neler neler tartışılmış sözlükte; o tartışmalara kendimce katkıda bulunduğum, eyyorlama linklerim de orada duruyor.
(bkz: sugar daddy kültürünün normalleşmesi) (bkz: #147093762)
(bkz: kadro karşılığı ilişki yaşayan özel kalem)
(bkz: kızlık zarının dikildiğini anlama yöntemleri) (bkz: #147081588)
(bkz: ilk buluşmada 200 tl masraf ettiren kız)
(bkz: evlenilecek kız ve eğlenilecek kız arasındaki fark) (bkz: #146638977)
(bkz: evlilik sözleşmesini duyunca ayrılan kız) (bkz: #146169252)
(bkz: ilk buluşmada masaya iphone 14 pro max koyan erkek) (bkz: #144165101)
(bkz: ailesiyle yaşayan 30 yaş üstü kadınlar)
(bkz: #143566409)
şimdi kalkıp o tinder profiline "sana ne ulan? erkek de düşmeyiversin..?" ya da "e alan memnun, satan memnun" dediğiniz zaman vasıfsız ve tek işlevli kadın bedeninin piyasadaki herhangi bir yatırım aracı gibi değerlendirilmesine müsaade etmiş oluyorsunuz. o yatırımdan kimse faydalanmayabilir, o araca kimse para harcamayabilir, o yatırımdan elde edilmiş geliri kullanmayabilir ama günün sonunda artık o bir metadır, arz/talep eğilimlerince şekillenen bir etiket fiyatı olur.
bir etiket ve bir fiyat olduğu sürece kadının bireyliğine dair çabalar ve çıkışlar anlamsız kalıyor. erkeklerin binlerce yıllık bok yemesi neticesinde bugünlere geldiğimiz açık fakat bugün erkek eliyle yaratılmış tabloyu kendisine çıkar fırsatı olarak kullanan kadın diye bir gerçeklik varken bu kadına tepki göstermek yerine "bugüne erkekler yüzünden geldik" demenin hiçbir samimiyeti yok. paylaştığım son linkte uzunca bir samimiyet testi mevcut, göz gezdirmek isterseniz.
kadın inisiyatiflerinin birincil hedefi bu düzenin kaymağını yemek için hemcinslerini erkek şiddetine, erkek zorbalığına, erkek sömürüsüne terk eden kadınlar olmalı iken bu örgütler kadının mağdur olduğu her olayın adını "erkek bilmem nesi" koyuyor, öfkesini erkeklere kusuyor. sorunun adı cinsiyetle konulamaz, mağdurun adı cinsiyetle konulamaz. samimi insan bunu kafasına sokar. yok, hem erkekten piyasa koşullarınca bir değeri olan metayı, ki bu da genelde paradır, düzenli olarak sömürmek hem de erkeğin parası karşılığında kadını bütün iradesiyle beraber satın alma teşebbüsüne karşı çıkmak hangi samimiyet tanımına oturuyor? -
eş ya da sevgiliye telefon şifresi verilir mi
saçma sapan sorudur. şifre istemek zaten başlı başına utanmazlıktır. iki insanın hayatlarının dışarıda kalan alanlarını tıraşlayıp birbirlerinin alanına sıkışmak üzere yaptığı şey toksik ilişkiden ibarettir. ortak alanlar birleştirilir, geriye kalan bölümün zaman zaman renginden faydalanılır. o bölümde mahrem olması gereken milyonlarca şey vardır aynı zamanda.
ben canım sıkıldı ve meraklandım diye arama satırına "exit bag" yazıp onunla ile ilgili okumalar yapabilir, görseller inceleyebilirim mesela. ya da ne bileyim, 20 yaşında bi üniversite öğrencisiysem, arkadaşım gelip alt sınıfta ölüp bittiği birinden bahsettiyse, kadının adını yazıp "kimmiş lan bu" diye fotoğraflarına baktıysam bunların bana özel kalmasını isterim. kimseye yalnızca beni ilgilendiren ve sonuçları yalnızca beni bağlayan bir eylemi neden yaptığımı açıklamak gibi bir borcum yok. partnerim açıklamamı benden talep etmese dahi içine kurt düşebilir, içine kurt düşmese dahi benim içime "ya içine kurt düştüyse" diye bir kurt düşebilir. bunlar her türlü insani ilişkiyi sabote edecek konular.
sözün hasılı; kimse için sorun olmasa bile yaptığın şeyin birileri için sorun olup olmadığı üzerine kafa yorma zorunluluğu hissediyorsan bu bir sorundur. yaptığın her şeyin biri için 7/24 sorun olma ihtimâli varsa o hayat senin için çekilmez hâl alır.
günün birinde
benim galerimde baktığı fotoğrafın bir ilerisini merak etmeyen, üzerine vazife olmadığını bilen;
telefonumda birinin aramasına yanıt verdikten sonra arama kaydıma göz ucuyla bile bakma ihtiyacı hissetmeyen, gayrı ihtiyari olarak gözüne takılan isimleri saniyesinde hafızasından silip hayatına devam edebilen;
youtube hesabımdan bana bir video gösterirken arama satırına yazdıklarıyla beraber çıkan tamamlanmış sonuçlara karşı kör olan bir insanla karşılaşırsam ve yeterince sınanmışsa bu konular üzerinde, zaten zamanla o kaygılarımdan arınırım.
ağzımda lama penisi, belimde orangutan eli görse bile bunu kendisine kaygı kaynağı edinmeyeceğine, bunun mutlaka bir açıklamasının olduğuna tüm kalbiyle inanacağına inandığım gün geldiğinde partnerimle sınırsız olabilirim. -
ümit özdağ'ın kyk borçlarını silme vaadi
mecburi ön edit: arkadaş, entry'nin tamamını okuyacak saygınız yoksa ishâl ağzınızdan sözcükler saçmaya gelmeyin yeşil yeşil. faizle ve ödeme takvimiyle ilgili yazdıklarımı okumamış, bana enflasyondan ya da işsizlerin ödeme zorluğundan yakınıyor. iş güç sahibi olana hatta ödeme plânı temel ihtiyaçlara engel olmayana kadar kimsenin yakasına yapışmamak gerektiğini yazmışım, değil mi?
vergi kaçıranlardan dem vurmaya gelenler de aynı şekilde hiç o konu üzerine bir fikrim yokmuş gibi coşkuyla geliyorlar. a kötü niyetli arkadaşım, a bedavacı arkadaşım; ülkede yanlış giden her şey bir başkasına yanlış yapma hakkı mı doğuruyor? nereye gider bu işin sonu? bugün nasıl olsa af çıkacak diye kimse vaktinde ödemiyor vergisini. bugün nasıl olsa itiraz ettiğinde çoğu trafik cezasını sildirebiliyor diye trafik kurallarına riayet etmeyen milyonlar var. bugün nasıl olsa seçim dönemi imar izni verilir diye imarsız arazide projeye başlayanlar var 90'larda nasıl olsa seçim döneminde tapu verilir diye gecekondu yapanlar gibi. buna mı dönsün iş? nasıl olsa avanta olarak yanımıza kalır diye devletin bütün kaynaklarını tırtıklayalım mı?
hayır, bir de "x'in affedilen borçlarına ses çıkarmayıp garibanın cebinde kalacak üç beş kuruşu kıskanıyorsunuz" diyen sığırlar ne yaptıklarının fakrında değiller. illegaliteye karşı ses çıkaranı kıskanç ilân etmeleri bir yana dursun, insanlara hangi suçlardan memnun olmamaları gerektiğini öğretiyorlar. adam bir gün tehdidine rağmen kendisinin girdiği ihaleye girdim diye beni çekip vuracak, yükselen itirazlara da "pkk'nın öldürdüğü insanlar rahatsız etmiyor da bu mu rahatsız ediyor sizi?" ya da "77 1 mayıs'ında insanlar çatılardan taranırken sesi çıkmayan ülke bugün benim üç beş kuruş kazanmak için öldürdüğün insana takılıyor. alacağım ihaleyi kıskanmaktır bu" tadında bir karşılık verecek. kimin hangi suça ve hangi suçlunun affına tepki yükselteceğine de siz karar verin, müthiş demokrat ve özgürlükçü insanlarsınız. çok iddialı bir nesil geliyormuş sahiden, biz kıskançlıktan kıvranıp duruyormuşuz meğer.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
popülist ve kötü niyetli vaattir. borç affetmek o borca sadık olanları cezalandırmaktır. ülke koşullarından ötürü borcu ödemek zorlaşıyorsa ödeme plânı değiştirilir fakat günün sonunda borç yine tahsil edilir. 2 yılda bir vergi affıyla maaşlı çalışanları cezalandıran gukuk devletinin cezalandırmadığı bir borcuna sadık mezunlar kalmıştı.
kyk borcunun silinmesini istemek onursuzluktur. kyk borcuna yapılandırma istemek haktır zira bıraktım ülkenin son 10 yıldır içine düştüğü ekonomik buhranı, bu yıl mezun olan bir öğrencinin kyk sözleşmesini imzaladığı tarihte bile iş bulmak bugünkü kadar zor, ödeme yapmak bu kadar imkânsıza yakın değildi.
faizlerin düşürülmesi ya da silinmesi tartışılabilir, maaştan yapılacak kesintiyle aylık gelirin asgari ücretin altına düşmeyeceği bir gelir düzenine kavuşana kadar kimsenin peşine düşülmemesi ve faiz işletilmemesi ise gerekliliktir kanımca.
"ben iş güç sahibi olduğumda temel ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra cebimde kalanın hatırı sayılır bir miktarını bu borcun ödenmesine ayıracağım elbette, kimseye borç takacak değilim; neticede okurken devletten aldığım para vatandaşın alın teriyle kazandığından kesilen vergilerdir, bu ülkede vergi ödeyen kimseden daha özel değilim"
diyen yeni mezun kardeşlerimin yanında dimdik dururum, kendilerine saygımı sunarım ve istedikleri ne varsa hepsi için elimden geldiğince ses olmaya çabalarım.
yok, türlü çeşit bahaneye sığınıp borç takma peşinde olan ve "vergi kaçıran büyük başlardan tahsil etsinler önce alacaklarını yuaaa" diye küstahlaşan tiplerle muhatap oluyorsam orada yerim de çizgim de belli.
"kendimi tutamadım" editi: kendisini akıllı sanan bazı kimseler geçmişte iş bulmanın ve para kazanmanın kolaylığından girmiş mevzuya ve bile isteye aldığı borçtan yırtmak için bir meşruiyet zemini bulmaya tırmalamış. koşulları kıyaslayarak mikro-adalet yakalama telâşındaki arkadaşım; seninle aynı sene öss'ye girip kyk borcunu ödeyemeyeceği için kredi almayan, ailesinin kendisini okutacak ekonomik gücü de yok diye okulu pas geçip sigortasız işlerde sürünen insanlara karşı da başın bu kadar dik mi, derin bu kadar kalın mı? aldığı borcu ödememeyi kendine yakıştıramadığı için bu parayı almayan insanlardan utanmıyorsanız size diyecek başka sözüm yok. -
motorculardan artık ikrah etmek
ön edit: aynı dertten muzdarip yazarlardan gelen mesajlardan anladığım kadarıyla mesele motorun yapabildikleri değil çifte standart.
motosiklet sürücüleri sağlarında ve sollarında hayâli birer metre varmış gibi izole bir alan isterken iş boşlukları kullanmaya gelince 60 santim gibi düşünmeye başlıyorlar.
karşı argüman geliştirmeye çalışan motosiklet sürücülerinin attıkları mesajlarda ise içten yanmalı motoru olmayan iki tekerli araçlara belli hız sınırına kadar tanınmış bazı haklardan yola çıkarak bir manipülasyon çabası mevcut. şehirlerarası otobüslerin bile 2,5 metre genişliğe sahip olduğu bir yoldaki 3,5 metrelik şerit genişliğinin ambulans geçişi ya da benzer bir acil durumda fermuar formasyonu yapmak için değil aynı şeritte geçiş yapmak için var olduğunu sananlar bile varmış, onu öğrendim.
- - - - - - - - - -
motosiklet kullanıcılarının "zaman kazanma" argümanı gerçekten mide bulandırıcı. bu kadar açık, bu kadar cüretkârca, bu kadar rahat ifade edememeliler bu suçu. bu kadar basit şekilde normalleşmemeli bu!
şeritte araç varken o aracın sağından, solundan geçmek suçtur.
aynı şeritte iki motorun yan yana gitmesi suçtur.
iki şerit de doluyken araçların arasındaki bir metrelik boşluktan geçmek suçtur.
duran trafikte motorun boyutlarına güvenip şerit değiştirerek kuyruğu yarmak suçtur.
dört tekerli araç sürücülerinden dört tekerli araç saygısı görmek istiyorsanız dört tekerli araç gibi davranacaksınız. bulduğunuz her bir metrelik boşluktan geçerseniz dört tekerli araçlar da sizi sıkıştırmakta sakınca görmez. karşılıklı olarak suç tetikleyip duruyorsunuz trafikte, olan masum sürücülerin güvenliğine oluyor.