ekşisözlük herbokolog timin yerini aldığı başlık. kavganın öncesini izlerseniz kaan 3-4 kere "hadi başla" diyor. en az 4 kere diyor bunu. savaş hala yok şöyle kırarım yok böyle yaparım deyince kaan illallah edip saldırıyor. mma dövüşçüsü adam boksör gibi yumruk atmayacaktı heralde değil mi? ne bekliyorsunuz? sokak dövüşü, kural yok. savaş'a 4 kere başla diyor, başlamayınca kendi saldırıyor. kaan ezip geçmiştir. bu kadar basit.

(bkz: kaan kazgan kim amk)
(bkz: savaş cebeci kim amk)

edit ekleme: savaş cebeci dedik hilal cebeci çıktı amk!

steroid ile şişen bir balon patlamış oldu.

reis bizim tadımızı kaçırmakla yetinmeyip, dünyanın en zengininin de tadını kaçırmaya çalışması ile gönlümü fethetmiştir.

görüntü kalitesi düşük olduğundan dolayı bu olayı kınıyorum.

edit: olum favlamayın şu entryi. kendimi sapıkların lideri gibi hissediyorum. amacım sadece gözümle görmediğim bişeyi yargılamamaktı…

ben de dahil herkesin ne düşündüğünü bildiğim ama asla söylemeyeceğim harika olay.

amk bedevisi, götünü taşa siliyorsun, hangi akrabamı s.kebilirimin derdindesin, medeniyet öğretmişmiş haspa. içimizde aynı şekilde düşünen araptan fazla arapların hoşuna gitmiştir kesin.

ulan bir arabın eylemini destekleyeceğim aklıma gelmezdi.
hep destek, tam destek. gelmeyin amk.

çağın her nimetinden köküne kadar faydalanıp işinize geldiğinde "ilkeliz biz yaşasın en temel içgüdülerimiz, erkek çok eşli, üremek içgüdü, özümüzde hayvanız biz" diye akıl satıyorsunuz ya, benim alnımda damar çıktı sizin gibi salaklara maruz kalmaktan.

git mağarada yaşa kardeşim? bırak o akıllı telefonunu, mağara duvarlarına işle kimsenin merak etmediği fikirlerini. paragraf paragraf döşemiş bir de. size açıklama mı yapacak insanlar? herkes size "çocuğumuz olmuyor" demek zorunda mı? ve ayrıca çocuk istemeyenler olarak sizden mi öğreneceğiz ne isteyip istemediğimizi? kendi hayatında döllemekten/döllenmekten başka bir şey başaramamış insanların konusudur başkasının nüfus defterini tutmak.

ben sana neden çocuk istemediğimi anlatsam bile anlamazsın ki. senin için hayat kıytırık bir okul, iş bulmak, "hayırlı bir kısmet", altın saymak, o evliliğin ilk haftası ananın babanın elini öpmeye gitmek, o ziyarette aile büyüklerinin "e bi torun da gelir artık keh keh keh" laflarına yüz kızartmak falan. paran mı yok? aa çocuk evin bereketidir, rızkıyla gelir. çocuk doğar, prens-prenses muamelesi. kral-kraliçesiniz ya. sonra sal çocuğu. şansa büyür o çocuk. liseye gelir, beş klasik sayamaz, bir derin muhabbet kuramaz, futbol konuşur. ama ne yaptınız? çocuk yaptınız siz. soyunuzu yürüttünüz, bravo. kendiniz gibi bir cahili saldınız dolaşıma, kimseye de "kısır" dedirtmediniz. boş zamanlarınızda da başkalarının doğurup doğurmadığına kafa yordunuz. sizin hayatınız bu kadar. küçücük pencerenizden hayatı bu sanıyorsunuz, başkaları da böyle yaşamıyorsa kesin bir arıza var zannediyorsunuz. cahilsiniz, bilmediğinizi bile bilmiyorsunuz.

yaklaşık 8 ay önce arada bi 300-400 tl atayım da keyifine takılayım diye slot işine bulaştım. ilk kazandığımı hatırlıyorum,free spinden 2500tl civarı para almıştım. hoşuma gitti he iyiymiş böyle diyerekten 300-500 sıkmaya devam ettim ara sıra. attığımdan fazla kazanıyordum bir ara. hata ise hep öyle olacağını düşünmemdi.

duygusal anlamda sıkıntılar yaşadığım bir döneme de denk gelmesi ile birlikte o 300-500ler 1000-1500 olmaya başladı, işin garip tarafı oyun oynarken iyi hissediyordum bir şeylerden uzaklaştırıyor ve heyecan yaratıyordu ben de.üstüne bir de kazandın mı mis. bir gecede 40 küsür bin tl kazandığım da oldu. hiç unutmuyorum hatta maaşımın yattığı sabah 2 küsür bin tl ile girip maaşım kadar para kazanmıştm. hesaba katamadığım ise insanın hep daha fazlasını istiyor oluşuydu, dönüp dolaşıp paranın tekrar kumara gideceğiydi. para zaten oradan geldi biraz daha girip neden katlamayayım ki?

görece yüksek meblağlar kazanınca artık aşağısı da tatmin etmiyor eşik yükseliyor, ilk 2500 tl kazanınca zıplamıştım bir süre sonra o parayı verince küfür eder oldum.malum artık çok yüksekten çeviriyordum. bir süre sonra kaçınılmaz son olarak ben de eksiye düştüm. hala daha zevk veriyordu oynamak,gariptir ki farklı bir heyecan yaratıyordu bünyemde şaka yapmıyorum. bir ara o kadar çok oynamaya başladım ki gözümü kapattığımda şekerler görüyordum aq. ipler ” kaybettiğimi geri alacağım” kısmında koptu işte. hem oynamanın üzerimde yarattığı heyecan hem de geri kazanma hırsı ile kendimi baya bir kaybettim. günde 1500-2000 lira atıp slot çevirirken buldum kendimi. bir kazanıyor bir kaybediyordum ama totalde git gide eksiye düşüyordum. garip bir his, bazen oturup kahve içerken durduk yere çevirme perileri geliyordu, hadi lan kazanırız bu sefer içime doğdu gibisinden. içime her doğduğunda götüme girdi de diyebiliriz.

bu haftalarca böyle sürdü, neredeyse her gece çevirdim. sürekli kaybediyor olduğumu bile bile o heyecan ve bu sefer olacak hissi ile kontrol kaybediliyor maalesef. ciddi anlamda elime geçen her para ile slot çeviriyordum, nakit o yoksa kredi kartı.

neyse daha uzatmayacağım, ağustos ayının son günü bir gece vakti, cebimde kalan son 130 lira civarı para ile iki bira bir sigara alıp 57bin tl olan kredi kartı borcum ve eksi 25 bin tl olan ek hesap bakiyeme bakarken buldum kendimi. sattığım hisse senetlerini siktir ettim çoktan. belki çok büyük bir meblağ değil ama önemli olan o da değil. ne olduğunu gerçekten anlamıyorsunuz bazen, bu iş adamı karadelik gibi çekiyor içine. hep derler ya öyle ufak ufak başlıyor diye, gerçekten de öyle. yaa ben zaten 200-300 lira ile oynuyorum demeyin, boşverin amk hiç oynamayın çıkın gidin o parayla başka bir şey yapın. öyle boktan bir olay ki, hala şeytan dürtüyor ebem sikilmesine rağmen. demem o ki bulaşmayın sevgili dostlar. bu işte kazanamıyorsunuz, sadece kazandığınızı zannediyorsunuz. iyi akşamlar.

edit : imla

z kuşağının kullandığı yazılımların hatta yazılım dillerinin bir çoğunun y kuşağı tarafından yazılmış olduğunu bilmeyen mal beyanı.

dar gelirle denilen kesim aylık 27 bin ödemeyi nasıl yapabilecek?

2 milyona ev var mı?

*çok basit iki soruyu aklıma getiren finansal hazırlık.

meb'de öğretmenlerin 15 saat zorunlu dersi (okul öncesi ve sınıf öğretmenleri 18 saat), 21 saat de norm ders yükü var. yani bir öğretmene 21 saat ders yükü verilirse ben girmiyorum diyemez ama 15+6'daki 6 saatin ücretini alır. 21 saatin üstünü ise en azından teorikte almama hakkına sahiptir. maksimum ise 30 saat ders alır (meslek dersleri öğretmenleri hariç). müdürler en az 2, müdür muavinleri ise 6 saat derse girerler. yök'te ise öğretim üyelerinin (prof., doç., dr. öğr üyesi) 10 saat , öğretim görevlilerinin ise 12 saat ders yükü vardır.

bu okulun işleyişini ve öğretmenlerin ders yükünü bilmediğim için ahkam kesemem. taşrada bazen okulların ders yükü az oluyor. bu okulun iç işleyişini bilmek lazım.

ama uygulamayı söyleyeyim branş öğretmenlerine haftada genellikle 4 gün ders verilir. 1 gün boş bırakılır. bu yasal bir hak değil, sadece okullarda genel kabul gören bir teamüldür.

10 sayfa entry girilmiş, bir kişi "video kurgu" dememiş.

videonun devamı burada yer almakta

savaş konuşurken saldırmış ne abi. savaş'ın sıkıntısı bu zaten amk. sadece konuşuyor. adam gelmiş karşına seni indirmeye. konuşma bi zahmet icraate geç artık.

kaan'a zargana diyen, kütleli adam siker diyen ergenler de boyunun ölçüsünü almıştır artık. teknik kütlenin amına koyar gençler.

açlıkla sınanıyorlar, evi olmayanlara ise allah yardım etsin. tam ne halleri varsa görsünler diyeceğim sonra tekrar üzülüyorum.
elma, karpuz, kavun alamadı çoğu bu yaz.
bunlardan biri de annemle babam, tek emekli maaşı var 7500 tl, bunun nesiyle geçineceksin, ama seçimden önce defalarca ülkenin batmanın eşiğinde olduğunu söylememe rağmen beni pkklı olarak görüyorlardı, bunun sağ ile sol ile alakası yok dediğimde bana kızıyorlardı, şimdilerde ise annem iktidara ağzına geleni söylüyor, babamsa sessiz, aralıklarla kimseye çaktırmadan babama destek çıkıyorum, yoksa 65 yaşında adam cebinde 5 parasız öylece kalacak.
bu halk niye bu kadar cahil bilmiyorum, nasıl bu kadar kolay kandırılabiliyor anlamıyorum, bu noktadan sonra yapacak bir şey olduğunu da düşünmüyorum, ailem ve birinci derece yakınlarım beni ilgilendiriyor, ona göre planlama yapıp yaşıyorum.

tebessüm şehri pursaklar.

bir noktaya parmak basmak istiyorum. malumunuz bu aralar halka arz çılgınlığı var. neden şirketler halka arz ediliyor derseniz en büyük sebebi faizlerin yüksekliği. patronlar faizi yüksek bulup kredi çekmek veya tahvil ihracı yerine şirketini halka arz ederken; halk da faizi düşük bulup parasını şirketlere yatırıyor. anlayanlara bu çelişki yeter.

(bkz: hoborsoz soldordo orospo cocoğo)
yok bi de dumanla işaret verseydi amk. karşında işte ahahahahha.
buraya edit: yarrak habersiz amk.

ulan savaş... steroidsiz tahta başında efendi efendi konuşurken ben de takip ederdim seni. çiğlik kötü bir şey gençler. çiğ insan olmayın. kaan gibi güçle karşınızdakini döversiniz, ama tevazuyla onbinlere diz çöktürürsünüz. yapmayın. savaş abiniz gibi olmayın. yazık ya 50 yaşında adamın düştüğü hale diyeceğim ama, sonra elindeki dolar destesiyle yanındaki eşşek kadar adama vurduğu sahne aklıma geliyor.

cidden yazık.

sadece kendini sevmeyen ve kendine zerre kadar değer vermeyenler için geçerli bir düşüncedir.

nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama “insanlar iki millettir iyiler ve kötüler” diye bir şey okumuştum.

https://www.youtube.com/shorts/oo-gibfypqm

şunun gibi yüzlerce video sıralayabilirim.

en efsanesi de emniyet şeridine motorunu sokuşturmaya çalışırken bir otomobilin dikiz aynasına çarpıp devrilen motorcunun isyanıydı.

kendi kendine sövüp dururken "oraya öyle girilir mi?" diye sitem eden otomobil sürücüsüne dönüp "ben niye motora biniyorum istanbul'da o araya giremeyeceksem?" demişti resmen. keşke bulabilseydim o videoyu şimdi.

motorun sağında ve solunda birer metre dolu alan varmış gibi saygı görmek isteyen insan, sağında ve solunda birer metre dolu alan varmış gibi değerlendirir altındaki aracı, bir yerlere sığıp sığamayacağını tartarken. bunu yasa emrediyor zaten.

edit: şaka gibi bir mesaj aldım az evvel. emniyet şeridini kullanıp kaza yapan motorcunun haklı olduğunu söyledi bir yazar. üstelik "evet, yasak ama biraz empati lütfen" dedi utanıp sıkılmadan.

bayağı şey gibi... "hırsızlık yasak ama bu ekonomik ortamda 25 bin memur maaşıyla yaşanmıyor, ben de düzenli olarak hırsızlık yapıyorum belimi doğrultmak için. anlayış göstermeniz gerek buna!"

pekiyi çalmayanlar..?

bu ülkenin en büyük problemi, kâğıt üzerinde yazan yaptırımlar uygulanmadığı için insanların uzun zamandır işledikleri suçları suç saymamaları.
normalleşmiş artık yaya geçidine son hız dalmak,
firma vergisini ödemeyip af beklemek,
eşi dövüp karakolda barıştırılmak,
instagram'da vergisiz tişört satmak,
memur olup ikinci işte çalışmak,
yürüyen merdivenin iki koridorunu da sevgilinle işgal edip öylece durmak,
cep telefonuyla oy kabinine girmek,
emniyet şeridinden seyahat etmek,
eve alınan beyaz eşyayı bile şirket gideri gösterip vergiden düşürmek,
kirayı "kira" adı altında almayıp gelir vergisi ödememek,
tanıdık doktorun odasına muayene sırası beklemeden dalmak,
kaldırımın yarısına masa ya da buzdolabı atmak,
kayıt dışı bahis sitelerinde bahis oynamak ya da buraları işletmek,
kamu kurumuna ilânsız ve sınavsız personel alımı yapmak,
internette ya da spor salonlarında anabolik steroid satmak,
hastane kapılarında bile dumansız hava sahasını sigara için kullanmak,
sağlık ocağına yarım saat geç gelip öğle arasını yarım saat uzattıktan sonra kapanıştan yarım saat önce binadan ayrılmak,
vergisiz özel ders vermek,
öğrencilerden ve velilerden hediye kabul etmek,
cerrahi müdahale için hastadan bıçak parası almak,
mesafeli sözleşme ile alınan ürünü 2 hafta içinde iade almayıp haksız olduğunu bile bile işi tüketici hakem heyetine sürmek,
çocuğunu elit sınıfa yerleştirmek için veliden bağış talep etmek
ve daha bir sürü şey.

insanlar yanlış, ayıp, tehlikeli, adaletsiz, ahlâksız, saygısız, haksız bir şey yaptıklarını düşünmüyorlar bile.
empati bekliyorlar! hah!

"economic stability and cultural globalization"

yalnız kalmak tehlikelidir ve bağımlılık yapar. çünkü ne kadar huzurlu olduğunu görünce artık insanlarla uğraşmak istemezsin

(bkz: çehov)

var da bir hayırlarını görmedik bugüne kadar…

sergen yine pis pis güldü.
abi adamın içi resmen irin dolu ya
sergen kişisine dokunan gidiyor sanki.
torpol yok toom mo

çocuk soruları, ağlamaları ve sesi.
korna sesi.

türk hakemlerinin yönetmediği bir maç olacağı için balon takımın kopenhag’mız tarafından sahadan silineceği maç olacaktır. bu sene puan alması bile mucize bu takımın. değil mi sayın kuşlar.
nasılda ağızınızın suyunu akıta akıta okuyorsunuz değil mi?
aq kuşları sizi.
sittirin gidin kendi başlığınıza. kirletmeyin burayı.
tanım: koyup geçeceğimiz maç.

bu başlıkta kendisinin aşk adamı olduğunu ima eden, yılmaz güney gibi sevmek yazan bir entry var ciddi ciddi.

yılmaz güney gibi sevmek

olm herif nebahat çehrenin üzerinden arabayla geçmiş ne yılmaz güney gibi sevmesi amk hasta mısınız lan? hani o dönem kadın dövmek falan çok anormal değildi tamamda (yaptığını meşru kılmaz ama o dönemin standartlarina göre garipte sayılmaz) o dönemin standartlarina göre bile bir kadın kendisini terketti diye üzerinden arabayla geçmek normal kafanın yapacağı bir şey değil iyice sacmaladiniz amina koyim feministti diyeceksiniz yakında.

ortalama düzgün bir sitede 3+1 ev = 300bin usd
ortalama bir araç = 100 bin usd
aylık ortalama 2bin usd'den 30 yıllık nakit = 720bin usd
kötü günler için sabit gelir oluşturacak bir ev yatırımı = 150bin usd

toplam = 1.27 milyon usd ile finansal özgürlük elde edilebilir.

bunun üstüne ne koyarsan lüks olur.

vay arkadaş,
adamlar öyle bir hayalet uçak yapmış ki kendi de göremiyor kendi de bulamıyor.

"orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının ''kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın'' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında türklük şuuruna erdim."

boyle bi hikayeyle karsilastim belki ilgilidir.

sürekli yiyorum ama hep açım.
sürekli uyuyorum ama hep uykusuzum.
sürekli çalışıyorum ama fakirim.
bu işte bir terslik var.

edit: meğer ne kalabalıkmışız arkadaşlar parti kuralım.
sürekli seçime giriyoruz ama hep kaybediyoruz.

(bkz: #156864263)

bu tip aydınlatıcı, harika entryleri özlemişiz.

edit: kaçarsa diye ekran görüntüsü ^*

görsel

demokrasi icin toplumun olgunlasmasi gerekir.

ilkokul ögrencilerine öglen ne yemek istersiniz diye sorarsaniz tüm yemek plani cikolata ve tatlilardan olusur.

orta yasli, hayati ögrenmis, neyin uzun vadede faydali oldugunu bilenlere sorarsaniz, protein, sebze, karbonhidrat iceren bir menu cikar ortaya.

demokrasi de buna benzer, toplum olgunlasmis, günlük cözümlerden cok uzun vadeli cikarlarina odaklanmissa, ahlakliysa güzel calisir. aksi halde türkiye demokrasisi gibi olur.

şenol güneş'in "rakibi boğun" taktiğini yanlış anlayan beşiktaşlı futbolcular; eren ve bakasetas'ı boğmaya çalıştı. tercümanlar gözden geçirilsin.

kk yüzünden gerçekleşen durum. bi taraftan nefret ederken bi tarafa ister istemez sempati duymaya başlıyorsun. vay amk bu adam başa geçseydi yarra yemiştik diye düşünen çok insan vardır

fotoğrafçı.

fukara ziyech'i.

izmir'de evimi kiraya verdim.. malum siteye ilanı koyar koymaz çok sayıda suriyeli aradı ..hiçbirisine vermedim ve yaklaşık 1aydan fazla süre hedeflediğim kiracı modelini bekledim .. demem o ki suriyeliye verseydim bi hafta bile beklemezdim ama yurdum insanı para için babasını satar...

siyaset umurumda değil. kimin ne diyeceği de umurumda değil. ama gerçekten çok yetersiz öğretmenler dolu milli eğitimde.

kendimden örnek veriyorum. ortaokulda yaşlı, konuşmayı bile neredeyse bilmeyen saçma sapan bir tip matematik öğretmenimizdi. kimse dersten bir bok anlamıyordu. o kadar şikayet etmemize rağmen kimse sesimizi duymadı. üç sene o adam bize sözde matematik öğretti. eğitimciler bilir. aslında herkes bilir. matematik derslerinin temeli 7. ve 8. sınıftır. öğrenemedik görmedik. matematik bilmediğimiz için fen derslerinde de zayıftik. lisede biyoloji, biraz kimya dersi iyiydi ama fizik rezaletti. bu derslerin temeli matematiktir. 39 kişilik sınıfta en çalışkanımız bile sayısalcı olmadı. belki olamadık. sevmedik sevemedik. ezberledik. ortaokuldaki arkadaşlarımızın çoğu üniversite okudu ama hepsi sosyal bilimler ya da ingilizce bölümlerinden üniversiteye girdi. lisede ve dersane döneminde ezberleye ezberleye 10 matematik yapabilmistim sınavda.

not: yaşım 37. 1998 yılından bahsediyorum. yani ak part hükümetinin paramparça ettiği eğitim sistemi yoktu. bizde eğitim tarihimiz boyunca çok kötüydü. eğitimde fırsat eşitliği denilir ama asla yoktu öyle bir şey. eğitimde şans faktörü çok önemliydi. biz çok kötü öğretmenle matematik öğrenmeye çalışırken karşı sınıfın matematik öğretmeni çok iyiydi. ta o zamanlarda bu eşitsizlik varken, yeni nesil öğretmenlerin ne kalitede olduğu sayfalarca yazıldı. genel kültürü olmayan, entelektüel birikimi olmayan, kitap okumayan öğretmenler olması bir yana branşında yetersiz öğretmenler doldu. hâlbuki öğretmenleri beş senede bir sınava sokun. ama kendi branşında ve türkçe sınavına. bakın o zaman binlerce öğretmen nasıl mesleğinden oluyor. atandıktan sonra götü yayan binlerce öğretmen var bu ülkede. kimse kendini kandırmasın. toplumda büyük bir çürümüşlük var. her meslekte her sektörde. öğretmenlikte de. öğretmenlik kutsal meslektir sözüne sığınıp atm öğretmenlerinin acilen meslekten yok edilmesi gerekir. kimsenin günahına girmeye kimsenin hakkı yok. entry başında bahsettiğim öğretmene ben hakkımı helal etmiyorum o öğretmene. ciddiyim.

iflah olmaz medeniyetsiz köylüler sizi. kutlama yaparken havaya ateş açmak nedir? verin müebbeti siktirsin gitsin, bir daha topluma karışmasın.

erkek erkeğe tartışılan başlık.

ne oldu gençler, düşmedi mi?

bir sporcunun maçın başında 2. derece yırtık yaşamasının tek mantıklı açıklaması vardır o da doğru düzgün ısınma yapmamış olmasıdır. doğru düzgün ısınma yapsa zaten ısınma sırasında o bölge oyuncuya kendini hissettirir ve dünkü çocuk olmayan her sporcu hocasına der ki hocam benim bacak iptal ben bugün yokum. koruyucu önlem alınır gerekirse sakatlık olmadan mr çekilir ve tedavi yapılır.

yüklenme sonucu meydana gelen bir sakatlık değil, ters basma yok, travma yok.

bu, bu adamın işini ne kadar ciddiye almadığını gösteriyor. biz de gittik 15 milyon bayıldık. bizi uçurmayacak herhangi bir yerli oyuncuyla bu seneyi geçirebilirdik maksimum yarı fiyatına.

kariyeri tepetaklak düşüşte olan, götü göbeği salmış, kronik sakatlık yaşamış, işine saygısı olmayan ve etrafındaki insanlara böyle meymenetsiz bakışlar fırlatan (caner’le aynı şekilde bakıyor) birini almak vizyonsuzluktur.

60 yaşından sonra desen tartışırız da 35 ne vicdansız? 35 yaşında zaten gençliğinin doruğunda oluyorsun. niye âşık olamayasın?
ha bu arada, 35 ve sonrasında cinselliğin bittiğini falan zannedenler var galiba? küçük bir çocuğun annesiyle babasının seviştiğini öğrenip şaşırması kadar masum bir minnoşluk örneği.

vahdettin savaşma seviş felsefesini seçmiş gibi geliyor bana ama neyse.

neden bindiyse bindi, siktirdi gitti, iyi de oldu.

kaçak göçmenin elinde tüfekle istanbul'da dolaşabilmesi gibi ufak bir "ayrıntı" içeren haber.

her kuşu bitirmişler en son leylek kalmış, ona da el atmadan bırakmamışlar.

(bkz: sadece şeyma)yı kesin okumuştur.

basit bir matematik sorusu gibi aslında;
x ve y bilinmeyenleri biz soruyu çözene kadar bilinmeyen ünvanını koruyor değil mi? şimdi o arkadaşların da çözüm üzerine çalıştığını ve sonucu henüz bulamadığını varsayarsak sorunun çözülmüş olur değil mi?
mesela ben asıl dinlere inanan insanların nasıl emin olduğunu merak ediyorum. daha derin bi konu bu.

bence kalkmayarak iyi etti. kalksaydı şu an tüm suçlu akşener olacaktı. şimdi en azından hem demiştim diyebiliyor hem de sorumluluk kılıçdaroğlu'na kalıyor.

arada yok masadan kalkarak oluşan sinerjiyi bozdu falan diye saçmalayanlar olacaktır. ama içten içe onlar da neyin ne olduğunu görüyorlar. hele kemal kılıçdaroğlu koltuğu bırakmayarak ben zaten böyleydim diye bağırıyor. görmek istemeyene de artık yapacak bir şey yok.

biraz sağlık sorunları yaşayınca otomatik olarak olunan şey. ağır veya kronik rahatsızlığı bulunan herkese şifalar diliyorum.