bir mühendise danissaydi tek direk yerine en az üc direk kullanmasi gerektigini bilirdi. ne yazik ki konstrüksiyon stabil durmuyor - kücük bir depremde veya ters bir rüzgarda siddetli sallanmalar sonucu kirilip icindeki herkesi yere carparak öldürecek bir yapiya benziyor.
mühendislik acisindan oldukca "zor" bir konstrüksiyon bu. on iki metre uzunlugunda ince bir sütunun ucunda duran iki katli evin tonlarca agirligi ve sallanmalar esnasinda olusan dinamik kuvvetlerin sütunun zemin baglantisinda olusturacagi tork sonucu meydana gelen cok boyutlu dinamik yükler... insan düsündükce korkuyor.
yapinin beklenen kullanim ömrü icinde kirima ugrama ihtimalinin sayin mucit bey tarafindan yüzde kac olarak hesaplandigini merak etmedim degil.*
***
"direği vinç yardımıyla kaldırarak çelik vidalarla yere sabitledik."
allah bilir topragi eseleyip bir metreküp beton döküp vidalari da o betona monte etmislerdir. makine elemanlari dersinin en igrenc konusuydu: civatalar. :/
bilirin12 profili
-
12 metrelik demir direğin üzerine yapılan ev
-
15 mayıs 2024 memur maaşları
burada hic denk gelmedim, kimse "allah vergi veren vatandastan razi olsun, kral gibi yasiyoruz" yazmamis. benim cift memur akrabalarim var: trafik polisi ile hemsire. evleri, yazliklari ve "iki milyon tl'lik" arabalari var. her yil iki defa tatil yapiyorlar.
bakin, istanbul/izmir merkezi bilmem, ege'nin kasabalarinda kraliyet ailesi gibi yasadiklarini biliyorum. türkiye'de memurlarin rahati dünya standartlarinin cok, cok üstünde. dünyanin hicbir yerinde otuzlu yaslarda polis/hemsirenin evi, yazligi ve son model 60 bin usd'lik arabasi olmaz.
memuristan komünist cumhuriyeti memurlara on yilda sinif atlatti - o kadar kafalari basmiyor ki, icinde yüzdükleri refahin farkinda bile degiller. algilari, analiz kabiliyetleri bu kadar. biz ne ürettik, vergi veren vatandasa sundugumuz katmadeger ülke sartlarinda bu kadar parayi hak ediyor mu? yoksa sandik/oy kaygisi ile bize hazineyi bagladilar da bal kovanindan kasikla mi besleniyoruz? bu sorulari soramayacak kadar kendi balonlarinin icinde yasiyorlar.
hane geliri 90 bin lirayi geciyor, kira ödemiyorlar. allah var, bizimkiler hallerinden memnun ve "cok iyi durumdayiz, allah asgari ücretle aile gecindirenlere sabir versin. nasil dayaniyorlar anlamiyoruz" diyorlar. iste sözlük'te bunu diyenleri göremeyince sasirdim. -
lastik tamirinin 100 lira olması
bir ay önce enistenin tekeri patlamis; sanayide 250 tl'ye yama yaptirdigini söyledi. lokasyon: izmir'in gelismemis bir ilcesi. bugünün sartlarinda...
* o tekeri söküp
* tekeri su dolu küvete yatirip deligi bulup
* lastigi janttan söküp
* pense ile civatayi lastikten cikarip
* icini zimparalayip
* yamayi/yapistirici macunu yerlestirip, sabitleyip
* on dakika bekledikten sonra (alet isgal ediliyor) tekrar janta takip
* tekere hava basip
* tamir edilmis basincli tekeri tekrar küvete yatirip kontrol edip
* tekeri tekrar arabaya monte edip
* arabanin lastiklerine hava basarak hepsini esitleyip
sadece ve sadece "100 türk lirasi" alan bir enayi esnaf bulduysaniz gidisindan öpün, kulak memesini oksayin - uzun yasamaz, degerini bilin. kafayi makineye vurup 100 lira isteyen berberlerin döneminde lastik tamirinin hakki "en az" 200 tl'dir ve o islem "en az 20 dk." alir, aksini iddia eden utanmadan yalan söylüyordur. -
175 cm'den kısa erkeklerin yaşama nedeni
ayda bin dolar kazanamayan adam: yasasin, boyum 176cm. oley beee... :)
ister avrupa, ister amerika, ister asya, ister afrika'ya gidin. herhangi bir kadina "ben bir ay boyunca cabaliyorum, tüm becerimi ortaya döküyorum ama ay sonunda eve bin dolar getiremiyorum" deyin ve sizi ne kadar erkekten saydigini gözlemleyin.* -
ağustos 2023 özel sektörde yaşanacak istifa seli
özel sektörde istifa seli falan olmaz. patronlar calisanlarin gözünün icine bakiyor "siktirsin gitsin" diye. daha iyi bir pozisyon bulmadan ortalama isci (beyaz veya mavi yaka) istifa etmez. ama ne yapar? koyverir, kendini salar, isi gücü umrusamaz. her konuya "yav, hee, hee" seklinde yaklasir. patron kanser olur, isleri yürümeyen müdür kovulma korkusuyla uykusuz geceler gecirir. idari sorumlulugu olmayan personel icin "saldim cayira, mevlam kayira" opsiyonu her zaman vardir.
özellikle mühendislik pozisyonlarina "ha" deyince yeni calisan alamazsiniz. yeni gelenin isi ögrenmesi aylar sürer. proje karliysa veya kritik öneme sahipse mevcut mühendisin kendini salmasi ve istifa etmemesi sirket icin en kötü durum. konu acilinca hep söylerim: bir yerde haksizliga ugradiginizi düsünüyorsaniz istifa etmeyin, maas almaya devam edin. birakin, müdürünüz kendisi fark etsin sizi kovmasi gerektigini. kovulunca da ayrilana kadar her toplantida kimsenin söyleyemediklerini catir catir söyler, müdürü projeyi yanlis yönetmekle, calisanlara haksizlik yapmakla suclayabilirsiniz. siz gittikten sonra onun düzeni de dikis tutmaz.
salak gibi boynunu büküp "benim hakkimi yediler" sebebiyle istifa edip evde depresyon ilaclarina bulasan aptallardan olmayin. arsizligi, itligi, pustlugu ögrenin. -
20 milyon liralık vurgun yapan genç kız
kendisi hakkinda "haber" yapmis olan gazetecilerin de cete ortakligi süphesiyle yargilanmalari ve "halki yanlis bilgilendirmek" sebebiyle cezalandirilmalari lazim. kendisine gazeteci diyen insanlarin islerini bu kadar kötü yapip hicbir sorumluluk almiyor olmalari garip degil mi? gazeteciligin asgari bir kalite standardi olmali. yaptigin haberin icerigini teyit etmek bu kadar zor olamaz.
örnegin, dolandirici kadin "yaptigim cipi air canada basta olmak üzere dünyanin bircok sirketi test ediyor" demis. gazeteciysen thy'nin neden test etmedigini sorarsin, aldigin cevabi thy'den bir tanidigina teyit ettirirsin. bu isin abc'si degil mi bunlar?
türkiye'nin gazetecileri kriminal derecede kötü. belki de ülkenin en kötü profesyonelleri gazeteciler.
not: ilgili "haberlerin" karsiliksiz yapilmadigini tahmin ediyorum. bu da benim tahminim hüsnü... -
balıkesir'de bulunan işkence çiftliği
birinci nesil bu sekilde mafyacilik, gasp, harac isleri ile cok büyük bir servet edinir. sonra kendi cocuklarini temiz ve lüks ortamlarda yetistirip "is adami" diye salarlar aramiza. yirmi sene öncesinin beli tabancali kadin ve uyusturucu tacirleri bugün ak sakallari ile villalarinin bahcesinde tespih cekerken kizlari, ogullari restoran ve otel zincirleri isleten "basarili is insanlari" oldular ege'de.
son yirmi senede ciddi bir nesil degisimi oldu ve dünün "pezevenk" diye "katil" diye nam salmis suc makineleri bugün bahcede torun severek, her iki seneye hacca giderek huzur icinde yaslaniyorlar. ben en cok buna kiziyorum. on, yirmi sene beli kirilmamis mafya yüz senelik adaletsizligin yasal zeminini hazirliyor. mesele sadece bu örnekteki yirmi ortadogu kültürlü cani degil.
türkiye'de gazeteciler gazetecilik disinda her seye merakli olduklari icin (maasli memur olup siyaset goygoyu yapmayi, restoran reklami yapmayi severler) eskisi gibi arastirmaci gazetecilik kalmadi. türkiye'nin her ilcesinde bazi kirli memurlar ile iliskili olup düz vatandasa kan kusturan binlerce bitirim cetesi vardir. bir youtube kanali olsa, her ay farkli bir ceteyi anlatsa, kurbanlarini konustursa... kisa sürede milyonlarca takipci kazanmaz mi?
ama sorsan binlerce issiz gazeteci vardir, sagda solda garsonluk yapiyordur. yeteneksiz ve korkak insanlarin gazetecilik okumalarinin sonu garsonluk oluyor. durum bu. -
kız arkadaşı tarafından öldürülen genç
istatistiksel olarak bir anlam ifade etmiyor. bir gözlem veri setini analiz ederken ortalama ve standart sapmalara bakilir ve ortalama üzerinden genellemeler yapilip ortalamadan fazla sapmis olan gözlemler de anomali olarak nitelendirilir.
istatistiksel olarak farkli cinsiyetler arasinda islenen cinayetlerde erkekler büyük farkla önde olduklari icin "kadin cinayetleri" diye haber yapiliyor cünkü bilimsel metod onu söylüyor. diger tarafta "kiz arkadasi tarafindan öldürülen erkek" de bir "anomali" oldugu icin haber degeri tasiyor (insanlar sasirip merak ediyorlar).
uzun boylu kadin ile kisa boylu erkegi gösterip "hani erkekler daha uzundu?" diye aptalca sorular soruyorsaniz ya 15 yasinin altindasiniz, ya hicbir zaman istatistik egitimi almamissiniz ya da düsük zekalisiniz. ücü de insanlik hali, üzülmeyin. -
bursa'da site havuzuna girmek isteyen suriyeliler
mesele kücük cocuklar oldugu icin kimse bir sey diyemiyor. sirin bir sahil kasabasinda sirin bir cocuk parki var. parka sabah 8-9 gibi gelip yerlere yayiliyorlar. kamuya acik bir cocuk parkina cocuk getirdikleri icin kimsenin bir sey demeye cesareti yok ama herkes cok rahatsiz. mahalleli kendi cocugunu parka götüremiyor, cünkü "yer yok". her yer dolu. tüm salincaklar dolu, tüm oyuncaklar dolu.
resmen 4-5 cocuk oynasin diye yapilmis olan parka baska mahallelerden 30-40 cocuk geliyor ve aksama kadar orada pinekliyorlar. bazen iclerinden iri birkac ergen posetler dolusu ekmek arasi yiyecek getiriyor, yemek icin dahi parktan ayrilmiyorlar. gercekten bazi seylere alisilmiyor. kültür farki cok büyük. kücücük cocuklari görünce "cikin oradan" diyebilmek imkansiz. kadinlara bakiyorsun "o banklara oturmayin" denilemez. cok fazlasiniz, sayiniz cok fazla desen irkci saldiri sanacaklar. her sistemin bir kapasitesi var - kendi basina bir ülke kurabilecek kadar insani mevcut bir halkin icine boca edince tüm alt sistemler patlamaya basliyor. toplu tasima, okullar, parklar, ormanlar, plajlar, tarimsal üretim, sanayideki istihdam... yetmiyor.
havuza giren kackinlari gören site sakinlerinin halini düsününce ter basiyor. -
arapları dolandıran türk emlakçı
kanada'da yasayan zengin lübnanlinin türk vatandasligi satin almaya calisirken kaziklanmasi ilginc olmus. kanada'da rahat rahat yasarken bir insan ne diye türk vatandasi olmak ister, aklim almiyor. bulmus belasini.
-
güllacın abartılmış balon bir tatlı olması
güllac tatlilar aleminin hanimefendisidir. asaleti ve sadeligi ile geride durur, on bir ay sabirla beklenir. baklava denilen jöleli bitirim ve künefe isimli yüksek topuklu, yirtmacli fahiseyi begenlerin güllac'a bakmamalari dogaldir. ayak takimi serbetcileri fruktoz suruplu kerhane tatlilari ile dolu naylon posetlere dogru yönlendirelim, güllac vitrininin önünü kapatmasinlar.
her yil (tahminen) bir kilo güllac yerim. saka yapmiyorum, senede bir dilimi icin sahsi üst limitim 100 usd'dir. eyy enflasyon canavari! hodri meydan...
not: güllacin tatlilar alemindeki tek dengi ayva tatlisi abimizdir. -
volvo v90'ın fiat egea ile kafa kafaya çarpışması
avrupa birligi standarlarina göre her arac x km/saat hizla düz duvara carpinca kabinde ezilme olmayacak sekilde tasarlaniyor. lise seviyesi fizik bilgisiyle buradan cikan sonuc su: x hizinda duvara carpan aracin kinetik enerjisini soguracak kadar sert bir burun tasarlamaniz gerekiyor. eger aracin burnunu fazla sert tasarlarsaniz kabin ici sarsinti cok fazla olur, testi gecemezsiniz. fazla yumusak yaparsaniz da kabin ezilir, yine testi gecemezsiniz. yani mühendislerin ön carpisma icin tasarladiklari "sertlik ve ezilme payi" her aracin kendi agirligina göre belirli bir aralik icinde oluyor.
kinetik enerji agirlik ile dogru orantili oldugu icin arac ne kadar agirsa ön kismi o kadar sert oluyor. simdi gelelim volvo v90 ile fiat egea'ya:
v90 üst sinif (kamyon gibi) bir arac, agirligi 2000kg.
fiat egea ise alt sinif, hafif bir arac: 1300kg.
bu ikisini kafa kafaya carpistirip "volvo daha saglam" demek icin konunun cahili olmak gerekiyor. bu mantikla 1,90 boyunda türk erkegini 1,60 boyunda hollanda'li kadinla dövüstürüp "türkler hollandalilardan daha kuvvetli" diyebilirsiniz. bence demeyin.
anlamayanin kulagindan cakalim, belki girer: egea'nin ön kismini v90 kadar sert tasarlarsaniz kendi agirligi ile duvara carpmasi durumunda kabin ici sarsinti cok fazla olur, arac testi gecemez. volvo'nun burnunu egea kadar yumusak tasarlarsaniz duvara carpmasi durumunda kendi agirligi altinda ezilen burun yeterli enerji soguramaz ve kabin ezilmeye baslar. bu iki aracin carpismasinda egea'nin (daha yumusak olmasi sebebiyle) daha cok ezilmesi "mühendislik geregi", fonksiyonel bir durum. kalite ile alakasi yok.