lairocse7
profili

  • bir başkadır

    her bölümünün sonunda akan beş dakikalık jeneriği bile -üstelik de sekiz bölümünün tamamında- gözümü kırpmadan izletti. bu vesileyle set çaycısı ali özenç'in, ofis yemeklerinden sorumlu elife bodur'un, muhasebeci hasan özalan'ın ve yönetmeni sete getirip götüren şöfor nihat ağzez'in de ellerine sağlık diyorum.

  • türkiye'nin beach club mafyaları

    anıl aba'nın birgün'de yayımlanan şahane yazısı.

    "ege sahillerindeki şu meşhur beach club’lara giriş fiyatları hafta içi 80-90, hafta sonu 100-125 lira. fiyata şezlong, şemsiye ve bir kola dahil, o da 200 ml’lik küçük kutuda olanlardan.

    kimisinde giriş 50 lira ama şemsiye ve şezlong ekstra, 30-40 lira. bazısında giriş ücreti yok ama içeride kişi başı 150-200 liralık harcama yapmanız zorunlu. pofidikleri ayrıca kiralayanlar var, 20-25 lira. otopark zaten 25-30 lira. arabanız dandik, cüzdanınız ince gibiyse “içerisi dolu” deyip geri çevirebiliyorlar. kapıda çantanız fermuarlı ceplerine kadar didik didik aranıyor, mekâna yanlışlıkla su veya gofret bile sokamıyorsunuz.

    içerde tost 30 lira. limonata 20 lira. kahve 25 lira. bira 40 lira, 33’lük. “frozen mermaid margarita with a twist of lime and coconut” gibi cafcaflı kokteyller isimlerinin uzunluğuna göre 80-100 lira. ıstakozlu hamburger 250 lira. ıstakozsuz hamburger 60-70 lira. 500 liraya pizza satan mekân da var.

    ....beach club hiyerarşisinin olmazsa olmazı olan kovalı şezlonglar 500-600 lira. buralara oturmak için buzlu kovada şişe açmanız gerekiyor. arkalardaki kovasız şezlonglarda oturanlara hizmet ve güler yüz yok. mesela “kavanozda ev yapımı naneli alaçatı limonatası” söylüyorsunuz, 45 dakikada üç kere hatırlattıktan sonra belki geliyor. insan gibi muamele görmek için ekstradan 100 lira bahşiş atmanız gerekiyor.
    ....
    ido tatlıses, kerimcan durmaz, samet liçina, emre balık, pascal nouma, batıkan tanrıkulu ve cem belevi gibi isimlerini ilk defa duyduğunuz “dünyaca ünlü” dj’lerin sözde müzik yaptığı bazı mekânların happy hour’larında zorunlu olan stantlar 1000 tl (bir şişe premium içki dahil), localar 3500 tl (üç şişe premium içki dahil). stantlar beş, localar sekiz kişilik olup fiyatlara yüzde 10 servis bedeli eklenmektedir.

    ...... bu beach club’lar berbat hizmet, yüksek fiyatlar, mafyatik işletmeciler, kaba personel, kötü yemekler ve ido tatlıses’e rağmen nasıl piyasada var olabiliyorlar?

    tekel oldukları için. tatilcilerin fazla alternatifi yok. bakın, türkiye’de 463 mavi bayraklı plaj var. bu da, yaklaşık olarak, her 177 bin vatandaşa bir plaj düşüyor demektir. yabancı turistler de cabası… coğrafya ve mevsimler belli, denize girilebilir alanlar sınırlı, ama nüfus büyüyor. haliyle bu sahilleri, koyları ve plajları işletenlerin tartışmasız bir tekel gücü oluyor. tekel demek rant demektir. yani sahibinin hiçbir emek harcamadan elde ettiği garanti gelir. rikardiyen rant teorisine göre, nüfus arttıkça ve ekonomi büyüdükçe de bu rant artar.

    mesela ayayorgi koyu’nun tamamını özel işletmeler işgal etmiş durumda. ücretsiz halk plajı alanı kalmamış. altı tane beach club var. onlar da giriş fiyatları konusunda aralarında paslaşıyorlar. yani fiyatları düşürmek ve/veya hizmet kalitesini arttırmak suretiyle bir piyasa rekabeti oluşması mümkün değil çünkü koyda yer kalmamış zaten.
    ....

    kıyı kanunu, madde 5 – kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
    ....

    devlet, kamu yararı gözetilmesi şartıyla bu alanları işletmelere verebiliyor. mevzuata göre bu işletmeler denize en fazla 50 metre yaklaşabilir ve halkın denize girişini engelleyemez. ama bu beach club’lar resmen denizin üstünde. insanların yoldan denize ulaşımı tamamen kesilmiş. kapıya güvenlik koyup geçmek isteyenlerden haraç keser gibi para istiyorlar. 100 kayme vermeden allah’ın denizine giremiyorsunuz yani. üstelik, vaktiyle, danıştay’ın kıyı kullanımları ile ilgili verdiği bazı iptal kararlarında 1) kıyılardan herkesin eşit bir şekilde yararlanma hakkının kısıtlanması, 2) kıyılara üzerinde özel mülkiyet ilişkisinin kurulması, 3) kamu yararının engellenmesi ya da ortadan kaldırılması hususları vurgulanmakta. ayakbastı parasının 100 lira olduğu, 250 liraya ıstakozlu hamburger, 3500 liraya yataklı loca satılan beach club’larda nasıl bir kamu yararından bahsedilebilir? bir avuç zengin züppenin story paylaşması kamu yararı değildir. zira ne o zengin züppeler kamudur ne de kerimcan durmaz… kamu biziz ve biz bundan bir yarar sağlayamıyoruz.
    ......."

    https://www.birgun.net/…n-beach-club-mafyalari.html

  • ilber ortaylı'nın cahil bir insan olması

    cahil olmadığı açık. bilakis çok bilgili, çöp toplar gibi bilgi toplayıp duruyor. bu yüzden de kendisi için kullanabilecek en doğru sıfat şu: (bkz: malumatfaraş)
    ayrıca (bkz: #18103442)

  • madame coco çalışma şartları

    "basına ve kamuoyuna

    madam coco çalışanlarının açıklamasıdır

    özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar madame coco’yu iyi bilir. bizler, her bir avm’de, büyük caddelerde, meydanlarda karşınıza çıkan bu ev tekstili mağazasında sizleri her zaman güleryüzle karşılamak zorunda olan madame coco işçileriyiz. “güleryüzle karşılamak zorunda” diyoruz çünkü, gün içinde işyerinde yaşadıklarımız aslında hiçbirimizde gülecek hal bırakmıyor. madame coco mağazalarının sıcak ve samimi ortamının arka yüzünde günler geceler boyu çalışmak zorunda kalıp, fazla mesai ücretlerini dahi alamayan, mobbing ve baskıyla karşı karşıya kalan, uzun çalışma saatlerinde neredeyse hiç mola kullanamayan, öğle yemeğini dahi beş dakikada yemek zorunda kalan işçiler, yani bizler varız.

    tıpkı markanın adı gibi, oluşturulan ortam da bir yanılsamadan ibaret… bilmeyenler için ekleyelim, madame coco bir fransız markası olmadığı gibi, sahibi de adanalı ilhan tanacı

    çoğumuz asgari ücretle çalışıyoruz. üstelik müşterilerin mağazada dolaşırken yanlışlıkla kırdığı ürünlerin parası bile çoğunlukla bizlerden kesiliyor. madame coco maliyeti yüksek olur diye, ürünlere alarm dahi koymuyor ve hırsızlıklar nedeniyle oluşan açıklar da bilin bakalım nasıl karşılanıyor? elbette yine önemli bölümü bizlerin üç kuruş ücretinden…

    mağazalarda eksik personelle çalışıyoruz. müşteriyle ilgilenmekten vakit bulduğumuz zamanlarda mola yapmak yerine ya depoya koşmak zorundayız, ya temizlik yapmaya. kimi mağazalarda tuvaletleri dahi bizler temizliyoruz. üstelik ekonomik kriz döneminde, ürünlerin fiyatlarının hızla yükseltilmesi iş yükümüzü daha da artırdı. değişen fiyatlara uygun etiketleri takmaya dahi yetişemedik. ürünlerin üzerindeki etikete göre yapılan ödemeler nedeniyle çıkan açıklar da yine önemli ölçüde bizlere yükleniyor.

    “bunca sorun vardı da, bu güne kadar neden sustunuz” diye sorabilirsiniz. çünkü tek başımıza bulabildiğimiz çözüm, işi bırakmak oldu. pek çok arkadaşımız bu yoğun iş yükü ve ödenmeyen hakları nedeniyle işi bıraktı, başka yerlerde işe girdi. bizler ise istifa edip gitmeyeceğiz. bunun yerine bir araya geldik ve hakkımızı arıyoruz.

    büyük bir fabrikanın işçileri değiliz. her bir mağazada sadece birkaç kişi çalışıyoruz. yaşanan sorunlara karşı sadece bir mağazanın çalışanları olarak sesimizi çıkarsak, açık ki ya kovulur ya rotasyon adı altında sürgün edilir ya da istifaya zorlanırız. yönetim de buna güveniyor ve hukuk dışı pek çok uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz. zannediyorlar ki, bunca mağazada çalışan işçiler olarak birbirimizi bulamayız, sorunlarımızı konuşamayız. zannediyorlar ki, hepimiz birbirimizi rakip görüyoruz, bir araya gelemeyiz, hakkımızı ortak biçimde arayamayız.

    yanılıyorlar. tek başına sorunları çözemeyeceğinin bilincinde olan madame coco işçileri artık yan yana geliyor. çünkü artık bu çalışma koşulları canımıza yetti. bizler pek çok mağazadan madame coco çalışanları bir araya geldik ve yasal haklarımızı talep ediyoruz. aynı sorunları yaşayan madame coco işçisi diğer arkadaşlarımıza sesleniyoruz. bizler mağazalarda yaşananları teşhir etmeye ve bir arada durmaya devam edeceğiz. sizler de patronların ensesindeyiz ağı
    https://patronlarinensesindeyiz.org/
    üzerinden bizimle irtibata geçebilirsiniz. unutmayın ki, birlikte güçlüyüz ve ancak birlikte hareket ederek kazanabiliriz.

    6/11/2018
    farklı mağazalardan madam coco çalışanları"

  • geceye bir karl marx sözü bırak

    "var olan herşeyin acımasızca eleştirisini kastediyorum. hem eleştirinin varacağı sonuçlardan korkmamak anlamında hem de iktidarlarla çatışmaya girmekten korkmamak anlamında acımasızlıktan bahsediyorum."
    (bkz: for a ruthless criticism of everything existing)

  • karbon salınımının dönüşü olmayan düzeye ulaşması

    öncelikle geçmiş olsun, sizi tanımak güzeldi.

    scripps institution of oceanography'den yapılan açıklamaya göre 1958'den beri yıllık olarak ölçülen atmosferdeki ortalama karbon düzeyi, milyonda parçacık itibariyle en tehlikeli düzey olan 400 ppm'i kalıcı olarak aşmış durumda. yani burdan geriye dönüş olması artık mümkün değil. işin türkçesi, dünyanın resmen amına koymuş durumdayız. peki bunun sonuçlar ne olacak? şurda belirtilenlere göre:
    1) pek çok canlı türünün nesli, artan bir hızla tükenecek. 2050 yılına kadar dünyadaki türlerin dörtte biri tükenmiş olacak.
    2) canlıların tükenmesinin sonucunda besin zinciri dengesi bütünüyle bozulacak.
    3) deniz seviyesinin yükselmesi, yakın gelecekte buzulları bütünüyle eritecek, kıyılara yakın yerler ve topluluklar ortadan kalkacak. öyle ki 2100 yılına kadar, 13 milyon insanın bu nedenle evlerini kaybedeceği öngörülüyor.
    4) okyanusların havadaki karbonu absorbe etmesi nedeniyle oluşan okyanus asitlenmesi (bkz: ocean acidification) sonucunda okyanus ekosistemi, yani deniz altı yaşam sona erecek.

    sonuç olarak; akp'den asla kurtulamayacağını düşünenler, işsizler, işten atılanlar, borçlarını ödeyemenler, sevgilisi olmayanlar, evlenemeyenler, çocuk yapmamışlar, tezini bitirememişler...hepinize müjde: dünyanın ağzına sıçtık ve bunun dönüşü de yok.

    tek çare elon musksarıgül. (bkz: 27 eylül 2016 elon musk mars programı açıklamaları)

  • 25 temmuz 2015 hdp dbp hdk ve dtk ortak açıklaması

    halkların demokratik partisi (hdp),
    demokratik bölgeler partisi (dbp),
    halkların demokratik kongresi (hdk) ve
    demokratik toplum kongresi (dtk) ortak açıklaması.

    “hdp, dbp, hdk ve dtk eşbaşkanları ve imralı müzakere heyeti son siyasal gelişmeler ve alınacak tutum konusunda olağanüstü bir araya gelerek aşağıdaki değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaşmaya karar vermiştir:

    * türkiye, tayyip erdoğan’ın özel örgütünce yönetilen bir darbe ile karşı karşıyadır. müstafi hükümet erdoğan tarafından bir “ara rejim” ve savaş kabinesine dönüştürülmüştür. 7 haziran itibarıyla halk tarafından görevden uzaklaştırılan akp hükümeti, yönetme ehliyetine dahi sahip değilken ülkeyi içeride ve dışarıda savaşın eşiğine getirmiştir.

    * savaşa giden yol, bu özel örgütün düzenlediği, adana, mersin, diyarbakır, ardahan ve en son olarak suruç’taki katliamlarla açılmış, erdoğan’ın başkanlık rejimi hayalleri önünde engel olarak gördüğü başta kürt halkı olmak üzere yakın tarihimizin en büyük demokrasi, barış ve emek bloku hedef alınmıştır.

    * ışid suruç’ta yaptığı gibi, demokrasi güçlerini hedef alarak katlederken akp darbe yönetimi de ışid ile ittifakını siyasi soykırım operasyonlarıyla sürdürmektedir. akp hükümeti, suruç katliamından birinci dereceden sorumlu olduğu halde katliamı demokrasi güçlerine yönelik saldırıların gerekçesi haline getirmiş, yüzlerce tutuklamayla devam eden operasyon ve infazlarla ışid’e karşı aktif mücadele yürüten kesimler hedef alınmıştır.

    * toplantı ve gösteri yasakları, basın ve sosyal medya üzerindeki sansür ve benzeri uygulamalar darbenin halkın muhalefetini önlemek üzere aldığı tedbirler arasındadır.

    * erdoğan ve özel örgütü, tek parti iktidarının sona ermesiyle yolsuzluk ve cinayetlerinin hesabını vermek zorunda olduklarının bilincindedirler. sırf iktidarı sürdürmek ve pekiştirmek için sonunda kurtarıcı rolü oynamayı umdukları bir güvenlik krizini binlerce gencimizin yaşamları pahasına kasten yaratmaktadırlar. kürt siyasal hareketine karşı açılan savaşın anlamı budur.

    bu ara rejim kabinesinin saldırıları karşısında

    1. başta tbmm olmak üzere, siyasetin ve yaşamın her alanında geliştirilen darbe ve savaş politikalarına karşı barış ve demokrasi mücadelesini yükseltme kararlılığındayız.

    2. katliamların, savaşın ve soygunların sorumluların adil ve tarafsız bir yargı önüne çıkarılmasını sağlayacağız.

    3. müstafi başbakan davutoğlu’nun yapmamızı istediği tercihi yaptığımızı bildiriyoruz: “size savaş yaptırmayacağız!”

    bütün bu gelişmeler ışığında, ülkeyi savaş ve şiddet sarmalından çıkarmak için, sayın öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını sağlayarak, müzakereleri derhal başlatmak üzere bütün demokrasi güçlerini barış ve demokratik siyaset yolunda seferber olmaya çağırıyoruz.”

    http://zete.com/…iklama-size-savas-yaptirmayacagiz/

    ayrıca (bkz: 25 temmuz 2015 pkk açıklaması)