rootsbloody8
profili

  • yaş pasta fiyatlarının çıldırmış olması

    geçenlerde bizim muktedir, bizden önce muz lükstü, muzu lüks olmaktan çıkardık, diye bir şeyler söylemişti. kendilerinden önce muzlu yaş pasta, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği, satın alabileceği bir şey idi mesela. o zamanlar bir pastanın içine en az bir muz koyulur, bazen de üstüne süs olarak yarım muz eklenirdi. pastalar meyveli olur, hatta meyveler içinden taşardı. hemen herkes de rahat rahat alıp yiyebilirdi. biliyorum çünkü pastanemiz vardı. günde otuzdan fazla turta, bir o kadar buton pasta ve bilmem kaç kilo petifuru rahatça satardık.
    bu durum zamanla değişti. bizim pastaneyi kapatmamız ardından bir on yıl kadar daha, 2015'e falan kadar, aynı pastalar yapılıyor fakat daha az satılabiliyordu piyasada. çünkü malzemeler pahalanınca, pastaların fiyatı da artıyordu. bu zamanlar pastaların içine bir kaç dilim muz konularak, meyveden, şantiden ve muzlar hava almasın, ekşimesin, pastayı bozmasın diye jöleden vaz geçildi. pastalar artık tamamen kremadan, yağdan yani, jölesiz kullanılan bir kaç dilim muzdan yapılmaya başlandı ki fiyatları biraz aşağı çekilerek satılabilsin. insanlar alabilsin. bu böyle 3-4 yıl sürdükten sonra hoop, bu pastaların fiyatları da artık insanların satın alabilmesi için fazla olmaya başladı. sonrasında ise pasta içinden muz komple çıktı. şantiye elveda. hatta pandispanya yapımındaki kalite bile düştü. şimdilerin pastası sadece kek, evet pandispanya değil bildiğin kek arasına koyulan kremalardan ibaret. dışları da bu kremalarla sıvanıyor. hatta bakın bu yılbaşında aldığım pastanın üstünde madlen çikolata var sanmıştım. madlen görünümlü bim bisküvisi çıktı. işte üstüne de süs olsun diye bisküvi falan koyuluyor. içine de bir kaç adet damla çikolata falan koyularak 500-600 gramı 100tl gibi fiyatlanabiliyor ancak. ki insanlar alabilsin. yenen şey pasta değil, uzaktan yakından alakası yok ama işte.. yeter ki gözler, gönüller doysun. o bahsettiğim efsane pastalardan yapılsa yine 500-600gr kadar, rahat 300'ü bulur fiyatı. şimdi insanlar 100tl'yi bile bu pastalara zor verirken, 300 çok çok uzak bir ihtimal. isterseniz bir gün bir pastaneye gidip, yukarda bahsettiğim gibi bir pasta siparişi verin. aşağı yukarı böyle bir fiyat verirler.
    bu nedenle pastamsıların fiyatı bile çılgın atarken, lan en kötü kuru pastanın kilosu bile 100tl iken, içinde yumurta akı olmayan tulumba-lokma gibi tatlıların kilosu bile bu fiyatken, cevizsiz fıstıksız, paso nebati yağ ile yapılan tatlılar ancak zar zor satılırken, tüm bunların gerçeklerinin fiyatı, çığırından çıkmış diye tanımlanır ancak. bizlerden çok çok uzaktalar artık. a long time ago yani..
    edit: bakın bunu daha da çeşitlendirebilirim. mesela o dönemler kivi her manavda, markette ki marketlerin yeni yeni açılmaya başladığı dönemler, kolay bulunmazdı. ithal olduğu için pahalıydı. özel siparişle getirtirdik. ananas ve vişneyi konserve olarak alırdık. çilekler falan deli gibi meyveli pastalar, dondurmalar yapardık ki pastaların içine lezzet çeşitliliği katması için antep fıstık bile koyardık ve deliler gibi satılırdı. hatta sırf meyveden oluşan adise baba pastası yapılırdı. içi dışı komple şanti ve meyve. kestaneli pastalar, ezmeler yapardık ki en pahalısı onlar olurdu. deli fanatikleri vardı. tepsi tepsi satardık. ve tüm bunlar, ankara-abidinpaşa'da olurdu. mamak ilçesinin bir semti yani. orta ve orta alt sınıfın yaşadığı sıradan bir semt. şimdi bunları ancak çılgın zenginliğe sahip muhitlerde, bir avuç zümreye satabilirsin.. geride kalan 20 yılda bir sınıf nasıl yok oldu, yoksullaştı vesaireyi, sırf yaş pasta üzerinden bile şahane okuyabilirsiniz. kaldı ki tatlılara, çikolatalara girmedik bile..

  • 1 mayıs işçi bayramı

    taksim'de bu akşam trabzonspor taraftarlarının şampiyonluk kutlaması yapmasının serbest, yarın insanların bayramını kutlamasının yasak olduğu, güzide memleketimde yaşanacak bir başka işçinin ve emekçinin bayramı olan gündür.
    oysa o meydan daha çok işçi ve emekçilerindir..
    kutlu olsun..

  • insanı kalbini çiçek açtıran şeyler

    geçenlerde alışveriş için evden çıkmıştım. cebimde tam 60tl var.
    dedim, önce şu evin dibindeki üç isimli marketten un, şeker ve kabartma tozunu alayım. onları önce bi atayım arabaya. sonra gider bankadan para çeker, diğer şeyleri alırım.
    hesapladım, 37,5tl un. 2kg şeker yanılmıyorsam 16tl idi. e 5 de kabartma tozu desen, alırım. fiyatlara bakmadan aldım unu, şekeri, kabartma tozunu. kasaya geldim, 65tl tuttu. abovv! dedim. un 42,5tl olmuş. şeker 17,5tl. bir kabartma tozunu tutturmuşum, 5tl idi hala. yazık.
    dedim, kabartma tozu kalsın, dönüşte alırım, şimdilik bunları alayım.
    tamam dedi kasiyer arkadaş, iptal etti tozu.
    işim bitti ve ben aldıklarımı poşete yerleştirirken bir ses işittim;
    dedi ses, şunu da evladıma verirver.
    kasa kuyruğunda arkamda bekleyen teyze idi.
    teyzecim kurban olurum sana, dedim. şimdi bankaya gideceğim, para çekip alışveriş yapacağım. bunu da dönüşte alırım, şimdilik bunları alayım demiştim falan hikayeyi teyzeye anlatmaya çalışırken ben;
    gönlümden geçti oğlum, dedi teyze, sözümü keserek.
    dedim, dünya senin hatrına dönüyor teyze.
    iyi günler evladım, diyerek gitti..
    zaten yamulmuş yüreğimde bir çıtırdama yaratmıştı teyze..
    bilemiyorum, belki çiçek bile açtırmıştır.
    nitekim bu olaydan üç beş gün kadar önce, bir başka alışveriş ardından eve geldiğimde, öyle uyduruk bir nedenden dolayı pek yapmadığım bir şeyi yaparak alışveriş fişine bakmıştım. yaptığım 50tl'lik bir alışverişin fişte olmadığını ve kasa tarafından ısklanadığını fark etmiştim. sahiden tesadüf! epey de yorgundum. dedim, gideyim ödeyeyim parayı. yazıktır. o kasiyerin ya da reyon çalışanının ya da ikisinin maaşından keser insafsızlar! aldım fişi gittim. dedim kasiyere, böyle böyle 50tl falan.
    dedi kasiyer, dünya senin gibilerin hatrına dönüyor abi! saolasın!
    teyze olayı ile pişti oldu yani bunlar bende.
    hani çiçek işi zor da şu aralar.. bu gibi, hiç tanımadığınız etmediğiniz insanlarla yaşanan hadiseler ısıtıyor biraz insanın içini. bu asık suratlı, betona dönmüş insanlar arasında siz gibi hayatı imleyen insanların canlıların varlığını hissetmek, keyif veriyor insana..
    bir de geçenlerde evimin önünde araba yıkarken, mauvvv mauvvv, diye yanıma gelen, yarım saat boyunca bana mauvv mauvvv diye dert anlatan ve ben arabayı temizlerken yanımda duran mauvlu muuvlu konutuğumuz kedi arkadaş var. unutmadım onu da..

  • 29 nisan 2021 ankara seğmenler parkı

    ankara'da parkta toplaşıp takılmalar, içmeler, eğlenmeler olayları 93-95 arası, metro inşaatı sırasında kapalı olan kızılay meydanı vesilesi ile meclis parkı'nda başlamıştı.
    nerde meclis, nerede bugünün seğmenler'i..?
    bunu deme nedenim meclis parkı'na uçan kaçan gelmiyordu. uçan geliyordu sadece. lakin uçan da gelsin, kaçan da gelsin dert değil. asıl mesele, 5 küsür milyon insanın yaşadığı bir şehirde insanların kıç kadar bir parka muhtaç kalmaları, gidecek, takılacak başka bir yerleri olmamasıdır. boş, alabildiğine uzanan sahil kenarları yok işte ankara'nın. kala kala seğmenleri kalmış bir kent ankara. üstünden melih'in geçtiği bir kent.
    bunu al şimdi, ister salgına uyarla, ister zombi ya da uzaylı istilasına uyarla..
    bu çocuklara elmadağ taraflarına ya da eymir civarındaki tepelere çıkmasını öneririm ben. daha geniş alanlar, daha güzel manzara, açık hava falan.. lakin ortam mortam yok işte.. gidilirse olur. ve buralara gitmek için de özel araç şarttır. dolayısıyla, bu fakirlikte gitmek zordur. yoksa eminim bu çocuklar da isterlerdi alternatif olarak gidebilecekleri 8-10 yer olmasını.
    olmaması gerek elbet lakin yine de otellerdeki görüntülerden falan çok daha masum görüntülerdir.
    nitekim ne denirse densin toparlanamaz işte. bokum gibi bir şehirde, bokum gibi zamanlarda takılan bir avuç zibidi, burdan saçılacak etrafa ve saçacak artık neyi var neyi yoksa.. hiç değilse bu gibi on tane yer olsa şehirde, saçılım çok daha az olacak. anca böyle toparlanır sanırım. lakin yok işte!
    ne desen, bok işte!
    çimenler üzeri deve güreşi işte!
    yamuk yumuk zamanlar.. yamuk yumuk nesiller işte..

  • sokağa çıkma yasağı

    siz yaşadığınız ülkeye hükmeden iktidarı anlamadınız hala sanırım. adamlar maçları oynatmaya devam edeceklerdi, bir kaç dünyaca ünlü oyuncu kazan kaldırınca 'mecbur' kaldılar, ertelediler maçları ileri bir tarihe.
    avm'leri kapamadılar, bir ton marka teker teker kapama kararı alıyor mağazalarını. yarın öbür gün 'mecbur' kalıp kapayacaklar avm'leri.
    durum pek iç açıcı değil ki daha yeni özel hastaneler de salgın hastanelerine dönüştü. yine 'mecbur' kalındı yani.
    yarın öbür gün işler iyice çığrından çıkınca artık, sahiden insanlar sokağa çıkmaya iyice tırsar hale gelince ve çıkmamaya, işe güce gitmemeye başlayınca ancak 'mecbur' kalınarak ilan edilecek.
    bu ülke, en az 70-80 yıldır hiçbir koşulda halkının yanında asla olmayan bir ülke. ancak böyle böyle zorlanırsa ve 'mecbur' kalırsa işte.
    yani ne zaman böyle bir uygulama ilan edilirse bilin ki durum bok. 'mecbur' kalınmış yani.

  • ülkede cadılar bayramı kutlamanın yaygınlaşması

    eğleniyor olum insanlar. size ne? etrafa saldırıp birilerini kesip öldürmüyorlar. michael myers'cilik oynamadıktan sonra sorun olmaz yani. birileri eğlendi diye geleneğiniz, milli örf ve adetiniz incinmez. gidin siz de eğlenin bence. iyi gelir.
    ha illa kültürümüz mültürümüz derseniz, bar, clup, disko misko olaylarına da caz cuz edin. halaylar, ankara havaları, zeybekler, pavyonlar falan dışında eğlenmeyin yani.
    ha diğer taraftan sistem tam olarak da bunu istiyor zaten. böyle böyle eğlencelerle coşun, için zıbarın, sapıtın ve öyle bir eğlence dolu hayal dünyasında yaşayın gidin işte, diyor. diğer taraftan da bunu bir politik malzeme haline getirip alttan alta eleştiri olarak salıyor piyasaya, böyle eğlence mi olur, kültürümüz, maneviyat.. kafalarıyla.. bu da öyle bir başlık işte..

  • dünyanın en güzel logosuna sahip futbol takımı

    tabi ki livorno'dur.

  • güzel kız görünce verilen tepkiler

    'ilk görüşte bu bana bakmaz'a inanan biri olarak söylüyorum. bu bana bakmaz, derim.