niye zahmet ettiniz12
profili

  • oppenheimer

    başrolünde cillian murphy'in yer aldığı, amerikalı bilim insanı j. robert oppenheimer'ın hayat hikayesi ve atom bombasının geliştirilmesindeki rolünün işlendiği harika christopher nolan filmi.

    filme niye harika dedim ona geçmeden önce hikaye hakkında konuşmak istiyorum. kai bird ve martin j. sherwin'in 2005 yılında yayınladığı american prometheus adlı biyografi kitabına dayanan film; j. robert oppenheimer'ın (cillian murphy) 1945'te sadece ikinci dünya savaşı'nı bitirmekle kalmayıp abd ile rusya'yı soğuk savaş'a sokan atom bombasını geliştirmesini anlatıyor.

    hikaye çoğu christopher nolan filminde olduğu gibi doğrusal olmayan bir şekilde ilerliyor. film, 1954 yılındaki bir duruşma ile başlıyor. bu duruşmanın tek bir amacı var o da oppenheimer'ın adını itibarsızlaştırmak, güvenlik izninin iptal edilmesini ve ulusal güvenlik konularında söz sahibi olmamasını sağlamak.

    film, siyah-beyaz ve renkli sahneleri çok güzel bir şekilde bir araya getirmiş. füzyon olarak bahsedilen siyah-beyaz sahneler lewis strauss'un (robert downey jr.) bakış açısıyla daha gerçekçi bir şekilde ortaya konulmuşken fisyon olarak adlandırılan renkli sahneler, oppenheimer'ın bakış açısına göredir. yani olayları onun gözünden izleyerek onun hem gerçek dünyayı hem de kuantum dünyasını nasıl görselleştirdiğini görmeye çalışıyoruz.

    --- spoiler ---

    film en baştan itibaren insanı sarıp sarmalıyor ve içine çekiyor. o atmosferin, duygunun içine sokuyor; bitene kadar da bırakmıyor. büyük bir resmin farklı zaman dilimlerinden ufak parçalarını gösteriyor ve en son resmi tamamlıyorsunuz.

    nolan uzun zamandır hikaye odaklı filmler yapıyordu. oppenheimer ile birlikte memento ve the prestige gibi karakter odaklı bir filme dönüş yapması sevindirici. çünkü kendisi iyi bir hikaye anlatıcısı olmasının yanında iyi bir karakter anlatıcısı. bu filmde de nolan; bize bugüne kadarki en katmanlı karakter çalışmalarından birini vermekle kalmadı aynı zamanda sadece onun sunabileceği büyük ölçekte verdi.

    oppenheimer, nolan'ın en yoğun filmlerinden biri. uzun uzadıya diyaloglar, olağanüstü derinlikte karakter inşaaları ve dunkirk gibi bir zaman çizelgesi. ancak bunca yoğunluğa rağmen tenet'in aksine anlaşılması kolay bir film. sadece odaklanmanız gerekiyor.

    gelelim oyunculuklara. kadro şampiyonlar ligi başlıktaki diğer entrylerimde uzun uzun yazmıştım bi daha yazmayayım.

    christopher nolan, geçmişte çokça çalıştığı cillian murphy'ye nihayet neler yapabileceğini geniş bir tuvalde dünyaya göstermesi için bir başrol verdi. sonuç olarak da yıllarca süren sıkı çalışmanın doruk noktası çıktı karşımıza. bu yılın ve kesinlikle kariyerinin en iyi performanslarından birini ortaya koymuş. yalnızca onun yeteneğine sahip bir aktör, böylesine karmaşık bir insanı, başka herhangi bir insanda bulunması neredeyse imkansız olan özelliklerin böylesine canlı bir kombinasyonuyla hayata geçirebilirdi. o ses, o gözler, şapkasını nasıl taktığı, nasıl sigara içtiğini, nasıl seviştiğini, aklının nasıl hiç durmadığını... bu filmi izlerken oppenheimer yerine bir aktör gördüğüm bir an bile olmadı. görsel

    filmin başındaki alıntıda belirtildiği gibi prometheus tanrılardan ateşi çalıp insanlığa verdi. bundan dolayı bir kayaya zincirlendi ve sonsuza kadar işkence gördü. oppenheimer, kurulda mücadele etmek yerine gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkacağını umarak hareket etti. bombayı inşa etmek filmin sadece bir kısmı. oppenheimer başka bir hikaye daha anlatıyor, kendisinin rezil edilmesine izin vermeye istekli bir adamın hikayesi. çünkü bunu hak ettiğini düşünüyor. bombanın sonuçları onu dehşete düşürmeye başlıyor, algısını değiştiriyor ve silahların geleceğiyle ilgili endişeleniyor. işte cillian murphy bütün bu duyguları eksiksiz yansıttı. oscar ödülü kendisinin olmalı.

    christopher nolan, cillian murphy'nin büyüleyici oppenheimer yorumuyla birlikte filmi tamamlamak için gerçekten de güçlü bir kadro topladığını söylemiştim. bunlardan biri de filmin en göze çarpan performansınlarından lewis strauss olarak robert downey jr.. neredeyse tamamen siyah beyaz sahnelerde rol alan downey jr., murphy'nin oppenheimer'ına neredeyse karşıt bir anlatı gücü gibi hizmet eden bazı şok edici kıvrımlara sahip bir rolde iğrenç bir şekilde zekice. ikisi ekranı nadiren birlikte paylaşsalar da, zıtlıkları her fırsatta hissediliyor. downey, tıpkı karakteri gibi gölgelerden çıkıyor ve ne zaman gösterilse ekranı alevlendiriyor. oscarlık performans sergilemiş tıpkı cillian gibi. rdj sonunda oyunculuk nasıl bir şey hatırlamış. yıllardır süper kahraman filmleri harici filmi yoktu. e malum yeşil perdede çekilen filmlerde oyunculuk limitleri zorlanmıyor. kendisi içerisinde yer aldığım en iyi film demiş katılıyorum.görsel

    matt damon yine matt damon bu adamın oyunculuğuna ısınamadım bir türlü. emily blunt özellikle son 1 saatte güzel bir performans sergilemiş. gary oldman çok kısa da olsa truman'ı canlandırdığı sahnede döktürmüş.

    ve son olarak, emektar aktör tom conti, beklenenden daha fazla ortaya çıkan ve filmin en önemli ve unutulmaz sahnelerinden birine sahip olan albert einstein rolünde çok çok iyi.

    ludwig göransson'ın film müziği acayip güzel olmuş. filmden çıktığımdan beri dinliyorum. christopher nolan, ludwig göransson'a filmin müziklerinin keman temelli olmasını tavsiye etmiş çünkü oppenheimer'ın gerginliğini iyi yansıtacağını düşünmüş.

    bu filmi niye izlemelisiniz; çünkü:

    oppenheimer aksiyon filmi olmayan büyük bütçeli bir film. bu günümüzde inanılmaz derecede nadir bir şey. ayrıca son derece sürükleyici bir karakter çalışması ve destansı derecede büyük bir teatral deneyim sunuyor.

    senaryo, sinematografi, oyunculuk, sinema zanaatını en üst düzeyde görmek istiyorsanız bu filmi izlemelisiniz.

    beyninize, ruhunuza ve duygularınıza karanlıkta aynı anda meydan okunmasını istiyorsanız, bunu filmi izlemelisiniz.

    en küçük ölçekten en büyüğe kadar insanların birbiri ardına gelen küçük seçimlerinin onların gerçekliğini nasıl şekillendirdiğini anlamak istiyorsanız bu filmi izlemelisiniz.

    belki de en önemlisi. potansiyel olarak feci sonuçları olan teknolojik ilerlemelerin nasıl yapıldığıyla ilgili. siyasetin bilim üzerindeki gücüyle ilgili.

    sonuç olarak tabii ki bu bir christopher nolan filmi, teknik detayların hepsi muhteşem dolayısıyla. hoyte van hoytema'nın muhteşem fotoğrafçılığı, ister new mexico manzarası ister siyah beyaz sekanslar… ekrana koyduğu görüntülere hayran kalmadığım bir an bile yoktu.

    ludwig göransson'ın müziğiyle birlikte gerilimi yükselttikten sonra, o düğmeye nihayet basıldığı andan itibaren korku ve merakı birleştirmek sinematik bir mucize.

    christopher nolan, kaygının nasıl hissettirebileceğini mükemmel bir şekilde özetlemiş. klostrofobik, gürültülü ve amansız.bir adamın ruhunun ve mirasının sistematik olarak yavaş yavaş parçalanması daha nasıl güzel anlatılabilirdi bilmiyorum.

    film bittikten sonra hareket edemedim. kaldım ve sadece o son sahneyi düşünüyordum, inanılmaz bir sahneydi. film sırasında da çok fazla duygu hissettim. sonra salonda bir alkış tufanı koptu. tabi cannes'daki gibi bir alkış performansı olmadı ama 10 saniye civarı sürdü.

    bomba sahnesi de inanılmazdı. başlangıçta ses çıkmadı, birkaç saniye geçtikten sonra koltuk titreten bir ses ve harika görüntüyle iliklerime kadar hissettim o deneyimi.

    ayrıca japonya'ya 2 bomba atıldığı duyurulduktan sonra oppenheimer'ın konuşma yaptığı sahne de acayipti. nasıl gürültülü başladı ve sonra sessizleşti. seslerin mutlu ağlamalardan dehşete dönüşü, bir kadının derisinin soyulması ve yanan ceset… o anda oppenheimer'ın psikolojisinin tasviri harikaydı.

    bu film; bilimsel ustalığın, amerikan gücünün ve hatta düşmanların mağlup edilmesinin bir kutlaması değil. (film, nazilerin trinity testinden önce zaten yenildiklerini ve japonların muhtemelen teslim olmaya yakın olduklarını açıkça ortaya koyuyor.) aksine, nükleer silahları gerçeğe dönüştürmeye yardımcı olan herkesin ve her şeyin acımasız bir şekilde kınanması bence. insanlığın en karanlık saatlerine cesur ve trajik bir bakış.

    oppenheimer bir güç gösterisi filmi. bir adamın bir insandan hem daha fazlası hem de daha azı bir şeye dönüşmesinin hikayesini anlatmak için bilim kurgu ve süper kahramanların prangalarından kurtulan, oyununun zirvesindeki eşsiz bir yönetmenden; birinci sınıf performanslar ve bir sürü duyguyu yaşatan nefes kesici görüntüler içeren sadece en iyi biyografi filmi değil şimdiye kadarki en iyi tarihi filmlerden biri.

    chris nolan kendi the social network'ünü çekmiş desem az söylemiş olmam kısaca.
    --- spoiler ---

    bir christopher nolan hayranı olduğum için 2021'de duyurulduğundan beri büyük bir heyecanla bekliyordum filmi. pişman etmedi, hayal kırıklığı yaşatmadı. heyecanlı girdiğim salondan mutlu ayrıldım.

    yaklaşık 45 bin oyla imdb'de 9.0 puana sahip film. sandıkları terk etmeyelim daha sisteme girilemeyen oylar var* şaka bir yana inanıyorum yıllardır hak ettiği oscar'ı bu sene alacak nolan.

    10/10 görsel
    görsel

  • yüzüklerin efendisi (dizi)

    teaser yayınlandı
    bayıldım! oh be sonunda gerçekten orta dünyayı hissettiren yüzüklerin efendisi evrenindeyim ben diyen bir teaser geldi.

    tüylerim diken diken oldu, kalbim daha hızlı atmaya başladı, ağlayacağım mutluluktan. en başından beri istediğimiz şey buydu ya. önceki sanki narnia gibi turuncu renk basılmış görüntülerin aksine buram buram orta dünya buram buram yeni zelanda kokan bir teaser.
    neler varmış teaser’da bakalım:

    öncelikle fragmanın başındaki müzik lotr filmlerinde kullanılan rivendell müziğine çok benziyor.
    - görsel
    kayalıkların arasından şehre doğru ilerleyen bir geminin ilerisini görüyoruz. burası muhtemelen daha önce görmüş olduğumuz numenor şehri. andunie olabilir, çünkü bir liman şehri ve elendil'in evi.

    - görsel
    morfydd clark‘ın canlandırdığı galadriel'in gözlerini kaldırarak çekilmiş bir fotoğrafı(burda hafiften cate blanchett’e benziyor.)

    -görsel
    kısa saçlı elf (finrod olabilir) tepeye çıkarken gördüğümüz görüntüsü. ilerdeki tirion şehri herhalde.

    - görsel
    diziden ilk görsel olarak bize verilen valinor'un iki ağacı, eski zamanlarda valar topraklarına ışık veren gümüş ağaç telperion ve altın ağaç laurelin yine gösterildi.

    - görsel
    lindon olması muhtemel elf krallığı.

    - görsel
    cücelerin mekanı moria. gerçekten çok güzel gözüküyor.

    - görsel
    burası ost in edhil olabilir emin değilim.

    - görsel
    bu sahne alqualondë’deki birinci akraba kıyımını anlatıyor olabilir. çünkü galadriel, elrond’a sen şahit olmadın diyor fragmanda. 1. akraba kıyımında elrond yoktu. bazıları gazap savaşı yani war of wrath de olabilir diyor bilemiyorum. iki kırmızı sahne farklı zamanlara ait de olabilir.

    - görsel
    numenor'a yelken açan gemiyi geniş açı ile görüyoruz.

    - görsel
    noldor’un helcaraxe'den geçişi

    - görsel
    elrond bir cüce muhafız tarafından khazad-dum'a götürülüyor.

    - görsel
    prens durin taş kırıyor.

    - görsel
    bu sahne beni çok heyecanlandırdı feanor’un yemini diye düşünüyorum. gökyüzüne dikkat edin yıldızlardan başka ışık yok.

    - görsel
    numenor krallığını görüyoruz.

    - görsel
    prens durin, elindeki mithril olması muhtemel değerli taşı göstererek “bu yeni bir devrin başlangıcı olabilir” diyor.

    - görsel
    burda sauron’un gözüne benzeyen bir görüntü çıkıyor ortaya ama fragmana yerleştirilmiş bir kandırmaca olabilir mi bilemiyorum.

    evet bu zamana kadar bize verilen görüntüler hayal kırıklığıydı. hem kötü görünüyordu hem de yüzüklerin efendisine benzemiyordu. ama bu fragmanla birlikte en azından görüntü konusuna çok önem verildiğini ve uğraşıldığını anlamış oldum. açıkçası işin arkasında olan teknik ekipten de bunu bekliyordum. yüzüklerin efendisi ve son zamanlarda görüntü anlamında bir çok başarılı filmin arkasında olan weta digital bu dizinin yapımında görev alıyor. o yüzden o açıdan tedirginliğim kalmadım.

    dediğim gibi dizinin güzel görüneceğinden eminim geriye senaryo ve oyunculuklar kalıyor. galadriel’i canlandıran morfydd clark‘tan iyi bir his aldım ben. hem bir galadriel’in olması gerektiği gibi güzel gözüküyor hem de iyi oynuyor. umarım ekinin geri kalanı da aynı performansı gösterebilir. senaryoya gelirsek ekipte kaliteli dizilerin senaryo ekibinde yer alan birçok isim var. umarım onlar da kitabın ve evrenin hakkını vermişlerdir.

    müziklerde howard shore imzası var sanki. dizinin müziklerini, yüzüklerin efendisinin efsane bestecisi howard shore yapacak diye çok konuşuldu ama resmî olarak açıklanan bir şey yok henüz.

    2 eylül’e kadar nasıl bekleyeceğim bilemiyorum çok heyecanlandım.

  • mustafa kemal atatürk

    ben ilkokuldayken; 29 ekimlerde, 10 kasımlarda, 19 mayıslarda hiçbir şey hissetmezdim. bu atatürk’ü ya da onun mirasını sevmediğim anlamına gelmesin asla sadece insanların gözlerini dolduran o duyguya bir türlü giremiyordum. şu an yaşım genç biraz büyüdüm ve ülkenin geldiği durumdan kaynaklı atatürk’ün bizlere ne kadar büyük bir miras bıraktığının her geçen gün daha da farkına varıyorum. 29 ekimlerde istiklal marşı okurken duygulanıyorum artık. 10 kasımlarda siren sesi duyunca üzülüyorum artık.

    sanki bir şekilde unutturmaya çalışıldıkça bendeki yeri daha da artıyor gazi mustafa kemal’in

    “bir zaman gelir beni unutmak ve unutturmak isteyen gayretler belirebilir. fikirlerimi inkâr edenler ve beni eleştirenler çıkabilir. hatta bunlar benim yakından bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler hint’ten mısır’dan dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur.”

    bir kere unutturmaya çalışınlara karşı bin kere hatırlamaya hatırlatmaya devam edeceğiz. yaptığın her şey için minnettarız sana. bu ülke bu güzel vatan senin sayende dimdik ayakta iyi ki vardın iyi ki varsın

    #olmasaydınolmazdık
    #yaşıyor

  • 11 haziran 2020 hasankeyf'in son hali

    şu tweette görülebilecek olan haldir.

    düşünün 12 bin yıllık bir tarihi esersiniz, emevilerden tutun osmanlı’ya kadar birçok devlet görmüşsünüz, yüzlerce savaşa tanıklık etmişsiniz hiçbiri yıkamamış sizi binlerce yıldır hâlâ ayaktasınız. 2010’lu yıllarda badem bıyıklının biri çıkıp ben burayı yıkıp baraj yapıyorum diyor ve dinamitlerle patlatılıp koca medeniyet olarak sular altında bırakılıyorsunuz.

    binlerce yıllık tarih nasıl yok edilir işte böyle yok edilir.

    doğaya, tarihi eserlere nasıl bu kadar düşman oluyorlar aklım almıyor. ülkenin en güzel ormanları kesiliyor maden firmalarına peşkeş çekiliyor. ülkenin en güzel vadileri 40-50 yıl sonra atıl olup beton çöplüğüne dönüşecek barajlara teslim ediliyor. ülkenin en güzel sahilleri bir kaç otel sahibine veriliyor. ülkenin en güzel yayları buraya duble yol yapacağız denilerek katlediliyor. şehirdeki nefes alınacak ender yerler ranta açılıyor...

    bir medeniyet yok oldu onu görebilenler ne şanslı

  • aşk 101

    diziyi öylesine izledim. bana göre kötü bir dizi bunu tartışmayacağım şimdi ama anlamadığım bir şey var. ilk bölümde kadın diyor ki

    --- spoiler ---

    insanların farklı olmayı cezalandırdığı zamanlardı.
    --- spoiler ---

    ömrümde duyduğum en saçma repliklerden herhalde. dizideki çocuklar bildiğin zorba basketçi gücü var diye milleti dövüyor kız cinselligini kullanarak yine zorbalık yapıyor. ama bunlar hep farklılıktan(!) ve bu çocukları sürekli cok havalıymış gibi lanse ediyorlar. hayır gençler siz farklı değilsiniz siz bildiğin zorba larsınız. kimileri bunlara yine alfa diyecek ama siz alfalik ne onu bile bilmiyorsunuz anlaşılan.

    anlamadığım bir başka nokta da televizyonda yayınlansa kimsenin izlemeyeceği şeyi netflix yayınlayınca milletin sabah akşam övmesi.

    t: bir şeyler izleyeyim vaktim geçsin netflix olsun bizim olsun diyenlerin izleyebileceği kalitesiz dizi.

  • ekşi itiraf

    hani sabahattin ali demiş ya;

    ''kendimi bir balkondan aşağı daha rahat bırakabilirim, bir insana bırakmaktansa. öyle çok korkuyorum insandan.''

    ne zaman birine güvecek olsam aklıma bu söz geliyor..
    çünkü insan en yakınım dediğine bile tam güvenemiyor. güvenmek istiyor ama güveni biraz da karşıdaki sağlar derler ya o hesap işte ,

    iki kişinin arasında kalması gerekenler kalmıyor asla, sohbetlere meze yapılıyorsunuz haberiniz olmuyor ama olsun be sözlük burdan da darbe yemedik demeyiz *

  • 11 nisan 2020 mansur yavaş açıklamaları

    ankara büyükşehir belediye başkanı mansur yavaş bugün yaptığı açıklamada sokağa çıkma yasağı ile mağduriyet yaşayan pazarcı esnafının yanında olduğunu ve mağduriyetlerinin giderileceğini duyurdu

    kendisine soru sorulan bir tweete mansur yavaş şöyle bir cevap verdi.

    --- spoiler ---

    semra hanım,

    pazarcı esnafımızın sokağa çıkma yasağı kararıyla yaşadığı mağduriyetin farkındayız.

    onlara lütfen siz evde kalın dedik. ellerinde kalan ürünleri, belediye yemekhanelerimizde kullanmak ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak için satın aldık. #birliktebaşaracağız

    --- spoiler ---

    mansur yavaş; atatürk'ün "vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır" sözünü benimsemiş gerçek bir devlet adamı.

    mansur başkanın her açıklamasını okuduğumda onu da mı düşündün başkanım diyorum içimden ama o yılmıyor her gün beni şaşırtmaya devam ediyor.

    bir bizi yönetenlerin dün ortaya koyduğu faciaya bakıyorum bir de mansur başkanın yaptıklarına yine milleti düşünerek alınan bir kararın altına imzasını atmış

    bir dur be adam, bir günde bir iyilik güzellik yapmadan sabret be mübarek.

    popülizmden uzak tam bir halk adamı

    hayırlısıyla bu işin sonu cumhurbaşkanlığı olacak

    (bkz: seni başkan yapacağız)

  • 2 nisan 2020 mansur yavaş açıklamaları

    ankara büyükşehir belediye başkanı mansur yavaş bugün yaptığı duyuruda salgından etkilenen küçük esnafa yapılacak yardımı açıkladı

    tweet

    --- spoiler ---

    değerli ankaralılar, zor duruma düşen küçük esnafa yardımcı olabilmek için belediyemiz ve bağlı şirketlerinden alacağı olan 570 esnafımıza toplam 9 milyon 204 bin tl ödenmesine karar verdik. esnafımızın zor günlerde de yanında olmaya devam edeceğiz. birlikte başaracağız.
    --- spoiler ---

    bu adamın sadece 6 milyon insanın başkanı olması düpedüz haksızlıktır.

    bu adamın 80 milyon nüfuslu tüm türkiye’ye başkan olması lazım.

    adam şehirde mağdur edilen bir kişi kalmayana kadar çalışmaya yemin etmiş gibi.

    tam bir halk adamı örnek yönetici . popülizme değil halka çalışıyor

  • elif can yetim

    pazartesi gününe girdik. bir haftasonu tatilini daha bitirdik ve iş günlerine başladık sabah erkenden kalkacağım önce duş sonra kahvaltı yapıp yola çıkacağım. metrolar ve metrobüslerle dolu bir yolculuktan sonra iş yerine varacağım. akşama kadar daha iyi bir hayat için çalışacağım. belki yorulacağım belki de hafif bir gün olacak bilmiyorum ama emeğimle kimsenin hakkına girmeden paramı kazanmış olacağım.

    benim için de kolaydı senin berat abilerin gibi birini bulup devletin yağlı şirketlerine kapak atmak yapmadım yapamadım ama neden diye soruyorum kendime salağım herhalde. diyorum gir mis gibi maaşını al selam ve dua ile abi dedikçe makamım yükselir cebime giren para artar ama bir şey azalır. o şey benim için paradan da makamdan da önemli. aynaya baktığım zaman sen nasıl bir insan oldun niye zahmet ettiniz derim. aynalara bakamaz olurum utanırım. eşin dostun yüzüne bakamam bugüne kadar verdiğim mücadele, inandığım şeyler hepsini biraz daha fazla para için kenara atamam.

    bi gün o koltuğunu kaybedeceksin sen ve senin gibi* kaybedecek. şimdiden alış buna önce istanbul ve ankarada kaybettiniz koltuklarınızı sırada diğer koltuklar var. bekleyin çanlar sizin çalıyor.

    selam ve dua ile

  • elif can yetim

    siyasal islamın ete kemiğe bürünmüş hali.

    başı kapalı, ağzından allah, kitap düşmüyor. her lafa allah’ın selamını vererek başlayıp selam ve dua ile bitiriyor ancak mesele hak yemeye, torpil yapmaya * gelince o allah kitap selam dua diyen insan gidiyor sakallar coookk yakismis diyen garip bir varlık geliyor. insanların arkasından konuşurken evli barklı adama fazla samimi mailler atarken aklına gelmeyenler nedense atanınca aklına geliyor çok şükür rabbime diyor. allahtan korkun yok olsa bunları yapmazsın da insan torpille girdiği yer için allah’a şükretmekten utanmıyor mu diyeceğim bunlarda utanma da yok yüzsüz bunlar kaşar olmuşlar artık.

    birine benim yönetici olmam lazım diye mail atmayı anlayamıyorum hâlâ nasıl bi kendini bilmezlik nasıl bir şuursuzluk

    bu ve bunun gibiler * dini kullanarak işlerini hallediyor hep. sonra da benim başörtülü kardeşimi devlet dairelerine almıyorlardı diye mağdura yatıyorlar.oh ne güzel dünya ya bi de bunlara inanıp oy veren saftirikler var.

    elbet vakti gelecek o zaman hepiniz sıcak koltuklarınızı büyük makamlarınızdan defolup gitmek zorunda kalacaksınız. biz de üzülmeyeceğiz sizler için

  • yaani mail

    attığınız bütün maillerin kimler tarafından okunacağını biliyorsunuz di mi söylemeye gerek yok

    edit 3: düzeltme yapıldı

  • çaylaklardan mesaj bekleyen yazarlar veritabanı

    çaylaklar mesajlarınızı bekliyorum yeşillendirin