Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kemalist düzeni yıkmak için fetöyle birlikte olduk

    aciklama: artik daha az aktroll gorecegiz. itirafi yapan akp tanitim ve medya baskan yardimcisi emre cemil ayvalı az evvel, "kendi deyimiyle" davasi ugruna istifa etmis veya ettirilmis nasil bir davaysa artik!!!

    kendisini selam ve dua ile ugurluyoruz.

    görsel

    üst edit: buyuk ihtimal imha edilir. video'nun silinmesi ihtimaline karsi:

    https://streamable.com/wv0thb

    selam ergenekon davası, merhaba balyoz davası. sana da selam olsun bu davaların savcısi!!!

    (bkz: ben bu davanin savcisiyim)

    basligi acmadan evvel cok aradim ama bulamadim. böyle bir baslik acilmamis sanirim. simdiye kadar cok kez kandirildik ve ne istediniz de vermedik gibi itiraflar oldu ama, kemalist duzene karsi fetö ile kolkola yürüdük gibi bir itiraf hic gelmemisti.

    o zaman biyroooon:

    akp tanıtım ve medya baskan yardimcisi emre cemil ayvalı'nın, dün gece katıldığı ahmet hakan'in cnntürk canli yayini tarafsiz bolge'de tam olarak "kemalist düzeni yıkmak için fetö'yle kolkola yürüdük"
    sozlerini bizzat soyleyerek tüm türkiye'ye acikca itirafidir.

    bu malumun acikca ilamıdır!

    isin tuhafi "o zamanin cemaati" demiyor, direkt "fetö" ile diyor. aslinda fetö hep terör örgütüymüş.

    --- spoiler ---

    ben sanki kendi kadrolarımla geldim de, çok muktedirdim de böyle bir fanteziye mi girdim? bir tarafta darbeci kemalist gelenek vardı, bir tarafta fetö vardı. bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldım. mesele budur. bunu ancak recep tayyip erdoğan gibi bir lider yapabilirdi.”
    --- spoiler ---

    fetö bankasina para yatirdigi icin su an hapiste olanlar, fetöcü olduklari icin khk ile islerinden atilanlar, belki de sucsuz yere terorist damgasi yiyenler, annesi fetöcü oldugu gerekcesiyle son dakikalarinda bile annesiyle gorusturulmeyen kanser hastasi yavrunun son nefesini verirken bile (bkz: kanser hastası ahmet'in anne çığlığı) annesini sayiklamasi geliyor aklima, hakkini helal et küçük ahmet. fetö eliyle cinayete kurban giden necip hablemitoğlu, fetöcü hakimler yuzunden darbeci komutan yaftasi yapistirildigi icin onur intihariyla yitirdigimiz ali tatar komutanimiz, son gunlerinde tedavi bile edilmeyen kuddusi okkır, yillarca darbeci etiketiyle hapiste çürüyen ali türkşen, 15 temmuz 2016 gecesi fetö darbe kalkışması ile yollara dokulen, tankların altinda can veren milletim, hepiniz hakkinizi helal edin bu itiraftan sonra...

    buradan

    --- spoiler ---

    cnn türk canlı yayınında fetö ile omuz omuza yürüdüklerini itiraf eden akp tanıtım ve medya başkan yardımcısı emre cemil ayvalı, "bunu fantezi olsun diye yapmadık. kemalist geleneği kırmak için yaptık" dedi.
    --- spoiler ---

    bugünler cok zor gunler.

  • 2. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    ardahan ilk olarak berkan'ı alıp kilitleyecekti cemal'i.

    cemal zaten sercan'ı alamaycaktı nisa'dan dolayı.hem berkan'ı hem sercan'ı alıp taş gibi takım kuracaktı.cemal adamı ayakta uyuttu resmen.cemal can çok büyük şark kurnazısın adamın almamak için söz verdiği kişiyi bilerek sona bırakıyorsun.insallah azalarak biteceksin.

    ulan ardahan sahada kazandığını masada kaybettin.

  • 3. 31 yaşına gelip yuva kurmayı başaramamış insan

    31 yaşına gelip sözde yuvayı kurmuş, üstüne çocuk da yapmış, dışarıya verdiği mutlu karı-koca imajının basit bir aşko-kociş instagram postu sahte olduğu gerçeğinin bilincindeki mutsuzluğu ve tedirginliği yaşayan insandan kat be kat huzurlu, mutlu, gerçek bir insandır. hayırlı olsun.

  • 4. köylerdeki komik lakaplar

    köy bakkalının adı nihat, lakabı ise “nikılıs”.
    (bkz: nicholas)

  • 5. youtube reklamlarının artık höh dedirtmesi

    (bkz: adblock)

  • 6. 11 haziran 2020 hasankeyf'in son hali

    şu tweette görülebilecek olan haldir.

    düşünün 12 bin yıllık bir tarihi esersiniz, emevilerden tutun osmanlı’ya kadar birçok devlet görmüşsünüz, yüzlerce savaşa tanıklık etmişsiniz hiçbiri yıkamamış sizi binlerce yıldır hâlâ ayaktasınız. 2010’lu yıllarda badem bıyıklının biri çıkıp ben burayı yıkıp baraj yapıyorum diyor ve dinamitlerle patlatılıp koca medeniyet olarak sular altında bırakılıyorsunuz.

    binlerce yıllık tarih nasıl yok edilir işte böyle yok edilir.

    doğaya, tarihi eserlere nasıl bu kadar düşman oluyorlar aklım almıyor. ülkenin en güzel ormanları kesiliyor maden firmalarına peşkeş çekiliyor. ülkenin en güzel vadileri 40-50 yıl sonra atıl olup beton çöplüğüne dönüşecek barajlara teslim ediliyor. ülkenin en güzel sahilleri bir kaç otel sahibine veriliyor. ülkenin en güzel yayları buraya duble yol yapacağız denilerek katlediliyor. şehirdeki nefes alınacak ender yerler ranta açılıyor...

    bir medeniyet yok oldu onu görebilenler ne şanslı

  • 7. nasa'nın başına akp'liler geçerse olacaklar

    nasa kadar olmasa da, hazır yapılmışı var (bkz: tübitak)

    yandaş bir badem bıyıklı (isterse hayvanat bahçesi müdürü olsun fark etmez) kurumun başına atanır.

    temizlik görevlisinden bilim insanına, hepsi ne kadar yalaka takımı varsa onlarla doldurulur.

    maaşlar şişirilir. özel banyolu ofisler yapılır, sonra eldeki mevcut binalar beğenilmez, yenileri yapılır.

    yeni binalar bilimum osmanlı bayraklarıyla, lüksle, şatafatla doldurulur. kurumun bütçesi şişirildikçe şişirilir.

    ama netice itibarıyla herhangi işe yarar bir şey üretilmez. onun yerine ayda duyulan ezan sesiyle ilgili araştırmalara kaynak ayırılır falan...

    düşündükçe içim şişti yemin ediyorum.

  • 8. 11 haziran 2020 gezici z kuşağı anketi

    z kuşağı berbat bir ortamda büyüyen, eğitim sisteminin en boktan dönemine denk gelen, medyadan kötü beslenen, boş bir enes batur kuşağıdır. ancak maneviyatlarının fazla olmamasıyla daha realistler. masallara kanmıyorlar. tek avantajları bu.

  • 9. 11 haziran 2020 seattle'ın özerklik ilanı

    derhal amerika'ya demokrasi getirilmeli.

  • 10. en karizmatik başkent ismi

    (bkz: ankara)
    edit: ankara dememe alınan iki tane çaylak mesaj atmış. ucuz milliyetçilik yapıp, fav kasıyormuşum. hahahahaha :d

  • 11. hayat pahalılığını hissettiren ürün

    ev kirası bence ya düşünsene asgari ücretlisin köle gibi çalışıyorsun ama düzgün bi evde yaşamak için masşının yarısını eve vermek zorundasın. kaldı mı eline 1300 tl? şimdi bu parayla ev giderlerini mi karşılarsın, çocuğuna mı bakarsın, kendini mi geliştirirsin senin bileceğin iş. sonra bu ülke kitap okumuyor tiyatroya gitmiyor diyorlar. sanki insanların enerjisi var zamanı var da bilerek gitmiyor

  • 12. hatırlanan en eski televizyon görüntüleri

    çocuktum... 31 ocak 1968'de trt televizyonu haftada bir gün olmak üzere deneme yayınına başladı. henüz insanoğlu aya ayak basmamıştı.
    trt televizyonununda "pilli bebek" adında çocuk filmi gösterilirdi. bölümler halinde yayınlanırdı. bir bölümde, pilli bebek aya yolculuk yapıyordu. beni çok etkilemiş olmalı ki bazı görüntülerini üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen hatırlıyorum. hatırladığım en eski televizyon görüntüsü bu... tabii renkli yayın olmadığından görüntünün siyah beyaz olduğunu söylemeliyim...

  • 13. çocukken babanın işyerine gitmek

    benim için; 80’li yıllarda vapurla karşıya geçmektir. dalgaları seyrederken vapurda satılan nane şekeri yemektir. işyerinde babamın patron koltuğuna oturmak, sümenin altındaki kağıtları karıştırmaktır. japonya’dan gelen resimli takvimlere ve kataloglara bakmaktır. dolmakalemlerin eksik mürekkebini tamamlamaktır. daktiloda hatasız yazı yazmaktır. mekanik hesap makinesinde hesap yapmaktır (bkz: facit kullanmış efsanevi nesil)
    sekreterin beni oyalamak için tüm hünerini göstermesidir. çevirmeli telefonla karşı lokantadan pilav üstü döner söylemektir. siparişi alan ağabeyin sesimden tanıyıp “xx han 2. kata babanızın yazıhanesine hemen gönderiyoruz küçük hanım, yanına keşkül de ister misiniz?” demesidir. bankaya ya da notere giden babamın peşine takılıp istiklal caddesi’nde yürümektir. ofisteki dosyaları hizaya dizip, akşama büyük iş başarmışlık duygusuyla eve dönüp, günü anneme anlatmaktır.
    bonus: kadıköy karaköy vapuru isimlerinden fal tutmak. sabah gelinen vapurla akşam dönebilme oyunu. dönüşte kadıköy’de gençlik kitabevi’nden enid blyton kitabı ve ali muhiddin hacı bekir’den çifte kavrulmuş fıstıklı lokum, seyidoğlu‘ndan cevizli baklava almak

  • 14. beşiktaş'ın yine feda demesi

    4 yaşımdan beri, tam 24 senedir beşiktaşlı olan bana ''siksinler sizin fedanızı'' dedirten kampanya.

    iyi amk, siz kulübün parası yenirken bi halt etmeyin, resmen kulüp batırılsın, ondan sonra da zaten size zaman, enerji ve para harcayan insanların cebini tırtıklayın.

    bu kadar acizseniz batsın bu kulüpler, yansın şu ''asırlık çınarlar'' siz de kurtulun biz de kurtulalım. bu ne kifayetsizliktir böyle? siz şirket değil misiniz? bilet fiyatları kademe kademe artarken nerede mesela kulübün taraftarıyla bütünleşik havası ki fiyatları falan hep savunmuşumdur, 50-60 liraya beşiktaş'ın maçı izlenmez.

    iyiden iyiye kötü alıştı bunlar. ekonomi batar, devletin yöneticisi çıkar ''vatandaş dolar bozsun'', darbe olur ''vatandaş müdahale etsin'', salgın hastalık olur ''vatandaş evinde otursun biz haftasonlarına bakalım'', kulüp batıranlar da ''taraftar ödesin'' modunda.

    batın amk, arsenal'i falan tutarım zaten beşiktaş'tan sonra en sevdiğim kulüptür. beceriksizlik, dengesiz kadrolar, bir dönem süper kalan dönem mal gibi oynayıp puan kaybetme, potansiyeli gerçekleştirememe varsa onlarda da var. üstelik güzel futbol falan sunuyorlar, bir ara ingiltere'ye gittiğimde hasbelkader bilet falan da bulur adam gibi maçlar da izlerim ne var amk. sizinle mi geçecek ömrümüz?

    beceremiyorsanız satın kulübü, arapların yönetimine bile razıyım.

    edit: bir tane ''biz bu kulübü sokakta bulmadık'' kafasındaki embesil enayi çıkmış gene sallamış mesela. sizin gibi aptal yerine konmaktan gocunmayan, kulübe karşı hissettiğiniz duyguların sömürülmesini umursamayan insanları bol buldukça bu kadar umarsız olmaya hep devam ederler. gözümüzün önünde oldu herşey, taraftar senelerce salak yerine kondu, abuk subuk bir sürü iş döndü, hepsinde de kamplaşıp ''ocu, şucu'' diye birbirinize aptal saptal küfürler etmek dışında bir sikim yapmadınız o yüzden bu halde bu kulüpler.

    hep diyorum, türkiye'de futbol, türk taraftar kitlesinin kıytırıklığı yüzünden bu kadar kanser zaten. bir şeyin alıcısı sağlam olacak ki üretim kaliteli olsun.

    bu kulüp şampiyonlar ligi'nden, transferlerden o kadar gelir elde ettikten sonra bir sene şampiyonlar ligi'ne gidemedi diye bu hale geldi. o kulübü sokakta bulmamış olanlar ses edene hönkürmekle ve fikret orman'a övgüler dizmekle meşguldüler. konuşmayın o yüzden boş boş.

    karşılıksız seveceklermiş beşiktaş'ı. işte böyle enayiler ve kulübün kendisinden aldığı para, enerji ve zamana karşılık bir şeyler vermesinin gerektiğini anlamayan ergen zihniyetli saftirikler olduğu müddetçe bu düzen hiç değişmez. ne farkı varmış galatasaraylılardan eğer şimdi tepki veriyorduysa, he çok farklısın amk galatasaray'ın içinde yok senin gibi safdil kerizler sanki.

    mevcut başkan da kulübü bu darboğaza yeniden sokan kadronun ikinci adamıydı, hiç boşuna kıvırmasın o yüzden.

  • 15. türkiye'nin en yüksek müzikaliteye sahip grubu

    flört. bir ben dinliyorum herhalde

  • 16. sktch.in'de çizilen ekşi sözlük nick'leri

  • 17. yapımı 630 milyon tl tamiri 484 milyon tl olan hat

    link

    630 milyon liraya kalyon inşaat'ın ihalesini aldığı kktc'ye denizden su taşıma projesi yani asrın projesinde deniz altındaki borulardan biri patlıyor ve tamir için yine ihale açılıyor ve ihaleyi yine kalyon inşaat 483 milyon liraya alıyor.

    neredeyse yapım rakamına tamir...

    vallahi güzel iş, döşe döşe bitiremediler bir tarafımıza...

    edit:düzeltme

  • 18. abd'de kristof kolomb heykellerinin yıkılması

    geç kalınmış adalettir.

    kolomb insanların topraklarını işgal edip, yakıp yıkıp öldürüp, kalanları topraklarından sürüp; sonra da sanki uzayda yeni bir gezegen bulmuş gibi amerika'nın keşfedeni diye adını tarihe not düşürmüş, o.ç bir cani idi.

    ruhuna el-mastika

  • 19. sevgilinin geçmişi

    başlığı okuyunca aklıma üniversite öğrencilik yıllarımdan bir anı geldi. anlatayım belki lazım olur*

    3 erkek öğrenci aynı evde 2 yıldır ikamet ediyorduk. ev sahibi ile yaşanan onca sorun üzerine kirayı arttırmasıyla, sözleşmeyi fesh edip yeni ev arayışına başladık.

    o mahalle senin bu mahalle benim diyerek geziyoruz. akşamları internetten eş, dost ne varsa haber ediyoruz işte, uygun fiyatlı, merkeze yakın, otobüs durağına 5 dk yürüme mesafesinde olsun diyerek.

    bir arkadaş tesadüfen şehrin gayet iyi bir yerinde diyebileceğim kiralık eve rastlamış. numarasını da verdi ev sahibi ile konuşmam için. ev sahibi ile konuştuk, randevulaştık. ertesi günde 3 erkek toplanıp kiralık evin yolunu tuttuk. ev iyi konumda, 3 oda 1 salon, üstüne geniş bir balkonu var. öğrenci için lüküs bir ev. kirayı sorduk, 600 lira dedi. biz pazarlık yapmaya hazırken bu fiyatı söylemesi dumur etti. abi nasıl olur felan demedik, heyecandan direkt tutuyoruz, sözleşmeyi imzalayalım, yarın da taşınırız deyiverdik. sözleşmeyi imzaladık. akşam eve geçtik aramızda muhabbetler, kahkahalar. nasıl seviniyoruz anlatamam.

    hepimiz bir yandan eşyalarını topluyor bir yandan da nasıl ucuza kapattık muhabbeti yapıyoruz.

    bir tane nakliyeci çağırdık, eşyaları yükleyip eve taşınma sürecini başlattık. eşyaları eve taşırken karşı iki komşu sohbet ediyorlar diğer taraftan da garip garip bakışlar ile süzüyorlardı. galiba öğrenciyiz diyerek ses felan çıkaracağımızı sanıyorlardı fakat genel olarak gürültü yapmıyorduk. katları çıkarken başka bir apartman sakini tip tip bakıyor, apartman altında bulunan tavuk dönerci de kesiyor bizi. duruma pek anlam veremedik. bir temizlik furyasına giriştik. temizlik yaparken, abartısız beş kez zil çaldı, hiçbirine açmadık müsait değildik. neyse son bir kez zil çaldı. kapıyı ben açtım.

    -emine burada mı? (beni görünce suratı değişti)
    -yeni taşındık biz buraya. önceki ev sahipleri olabilir dedim. çocuk garip bir gülüşün içerisinde iyi akşamlar dedi.

    kıllandım ben. eşyayı felan bıraktım kenara. o beş defa zili çalan çocuk o muydu? yoksa başkası mıydı, hafif tedirginlik var bende.

    neyse çocuklar geldi kimmiş ne oldu diyerek.
    bende, lan oğlum biz bu kiraya buraya oturduk iyi hoş. bugün tavuk dönercisine kadar bize bakıyorlardı garip garip. keza bizi gören komşular da öyle dedim.
    bizimkiler aldırış etmedi. neyse dedim ferahlattım içimi.

    sabah oldu, okula gideceğim. evde de hazır bişiler yok, bari dedim tavuk dönerci açtıysa bir karışık tost yerim dedim. indim dönerciye. garson içeriyi temizliyor, girdim bir karışık tost sipariş ettim. tostu getirdi, yedim içtim hesabı ödedim. garson da tip tip bakıyor.
    oğlum bu iş, iş değil dedim içimden. ilk komşunun zilini çaldım. yöneticinin hangi dairede oturduğunu sorup hızla yöneticinin yanında soluğu aldım.
    -merhaba, biz yeni taşındık. 7 numaralı daireye. birkaç sorum olacak müsait iseniz.
    -tabii. sorabilirsin. öğrencisiniz herhalde.
    -evet. taşındığımız dairenin bir önceki sahibi kimdir tanır mısınız?
    -(adam uzaklaşarak, el hareketiyle bekle dedi)
    -sizden önceki ev sahipleri, eskortluk yapan 4 kızın eviydi dedi. bir nevi kerhane. utandık şikayet ettik anca atabildiler. savcılığa suç duyurusunda dahi bulunduk.
    -ne diyorsunuz?
    -bak evladım bunlar da tutanakların kopyaları ve şikayet dilekçeleri ve apartman kararları. kaç kez şikayet ettik ah bir bilsen. polisler birşey yapmıyor. biz de çareyi kaymakamlığa bildirmek durumunda kaldık. öyle olunca sivil emniyet görevlileri uzun tahkikat sonucunda kadınları gözaltına aldılar.
    -(ben vay anam vay neler dönmüş serhat ya modundayım)
    -teşekkür ederim akşam müsait olursanız, konuyu konuşmak için eve bekleriz dedim. yüzüm bembeyaz. hele banyoyu ben temizlediydim. anlayın durumu.
    direkt bizim eve koştum. merdivenleri üçer beşer çıkıyordum. çocukları uyandırdım. tek tek anlattım. lan oğlum burası kerhaneymiş haberimiz yok diye.
    hepsi öküz gibi bana bakıyordu. o anın fotoğrafı olsa da açıp gülsem. k. arkadaşım 30 sn beyninden süzdükten sonra olayı çakmış olacak ki kenarda duran eldiveni kapıp odaya koştu, diğeri de bezleri ucundan tutarak çöpe atmaya başladı.

    çocuklarla toplandık, art arda sigaralar, bu evden acil çıkmamız gerektiğine karar verdik. ev sahibini aradım iyice patakladım telefonu da kapattım.
    her birimiz başka arkadaşların evinde 1 hafta ikamet ettikten sonra cami karşında temiz aile evi bulmuştuk sonunda. kalan 2 yılımızı temiz bir şekilde gerçekleştirip mezun olmuştuk.

    evin geçmişi bile insan psikolojisini etkiliyorken(araba da keza böyle), ömür boyu birliktelik düşünen iki insanın geçmişi nasıl ilgilendirmez olsun. aynı yastığa ömrün boyunca baş koyacağın bir insanın geçmişi seni etkilemiyorsa/ilgilendirmiyorsa sen de bir sorun vardır.
    bu iki insanın geçmişi çevreyi ilgilendirmez evet. fakat o iki insan öznesinde her iki sevgilinin de geçmişi önemlidir. bir insan geçmişinde neyse geleceği de odur da demiyorum fakat geçmiş insanı şekillendirir, karakterine etki eder.
    her iki sevgili geçmişe bakmayıp bir yola koyuluyorsa, evlendikten kısa süre sonra aile mahkemelerinde soluğu alıyorlar. bu hepimizin bildiği bir gerçek.

    ağaç yaşken eğilir

  • 20. 91 yaşındaki hastanın kanını çöpe atan hastane

    zavallı kadının derdine derman olalım demek yerine, kendilerine yapılan eleştirileri sildiren kurum...

    o günkü entry'ime de yazmıştım, şimdi yine yazıyorum, siz o kadının kanını değil, pandemi süresince yaptığınız fedakarlığı çöpe attınız. bunu yazınca bana küfür kıyamet mesajdan yardıran sağlık camiası vardı. gidin çöpünüzde debelenin, o gün kibarca herkes bir değil, kastım mevzu bahis hastanede bu eylemi yapanlar demiştim; ama hepsi aynı kafada, ortak olup topyekûn birleşip bu durumu savunmak akıl alır gibi değil. hasta karnında neşter makas unutan doktoru savunmak, pamuk unutan doktoru savunmak, yanlış yapılan bir durumu aynı meslek grubunda oldukları için savunmak mallıktır. nasıl ki biz sağlık çalışanı olmasak bile sağlık çalışanlarına yapılan şiddete yüksek sesle itiraz ediyoruz, sağlık çalışanları da kendi aralarında hata yapanlara ses yükseltmeyi bilmeli. bir avukat avukata laf sokabiliyor, yanlış yapınca avukatlar ses yükseltiyor, mühendis, esnaf o bu şu, hepsinden yanlış yapam oldu mu kendi meslek grupları dahi sert tepki gösterebiliyor, ama sağlık çalışanları böyle değil. kol kırılsın yen içinde kalsın kafasıyla yaşıyorlar. yazık. şurada ve geçen sildirilen enteylerde yüzlerce bu durumu haklı çıkartmaya çalışan kişi görebilirsiniz. yok borç var yok o var bu nedenle cart curt binlerce argüman. lan isveç vatandaşı adama, instagramda twitterda sahteden ağlayan birileri yüzünden uçak yolladı bu devlet. kendi vatandaşına borcun var diyerek bakmamak, bunu da haklı göstermek neyin kafası.

  • 21. gezen tavuğun ingilizcesi

    free range chicken. yumurtası da free range egg oluyor.

  • 22. türk f-35'lerinin abd hava kuvvetlerine verilmesi

    f-35——> var mı, elimizde yok.
    s-400——> var ama kullanamıyoruz, tüm parçalarının teslimatı yapılmadı. en son rus büyükelçi saksı olarak kullanabilirsiniz diyordu.

    o kadar kavga, dövüş, gürültü ve dahası peşin ödenen paralar boşa mı gitti?

  • 23. emre cemil ayvalı

    ekşi sözlükte'ki troll vosvos hesaplarının sahibi olabilir mi ?

    neden olmasın?

  • 24. 11 haziran 2020 amerikan borsasının çökmesi

    yıgılsın amerigaa... abd ekonomisi çökünce bize de girmeyecek zannediyorlar, yazık.

  • 25. emre kınay'ın beyaz tv muhabirine öfkelenmesi

    şu magazin çalışanlarının çok önemli bir iş yapıyormuş gibi işimizi yapmaya çalışıyoruz cümlesini yine sarf ettiği, emre kınayın sinirlenmekte sonuna kadar haklı olduğu videodur.

  • 26. polise kapıyı açmayan kadın

    kadının rol yaptığı o kadar açık ki, hasta diyenlerin saflık derecesine üzülüyorum sadece. siz dışarıda çok dolaşmayın donunuza kadar alırlar.

  • 27. sözlükçülerin şu an ihtiyacı olan şey

    düşündüm de çok acil bir ihtiyaç yok bende. keyfim yerinde. maddi anlamda bazı problemlerim olsa da üstesinden gelinmeyecek kadar önemli değil. manevi olarak çok iyi durumdayım. eşim ve çocuklarım yanımda. huzurum yerinde. ihtiyacım olan herşeye sahibim.

    acil olmayan ihtiyaçlarım var tabiki. çalışmaya devam.

  • 28. eski sevgili nerede ne yapıyor sorunsalı

    en uzun beraberlik yaşadığım, uğruna dizeler döktürdüğüm, hemen hemen yaşanabilecek tüm romantik anların bir çoğunu birlikte yaşadığım ve her zaman bir gelecek hayalimiz olan kız arkadaşım.! sonra da kız arkadaşlarım oldu ama hiç aynı olmadı.
    evet bu eski sevgili, okulum uzayınca beni terk etmişti. yıllarca haber almadım, çok koyduğu için de aramadım kendisini. başka mecralarda unutmaya çalıştım.
    meğer bir süre sonra, işi gücü olan meslektaş sayılabilecek bir hanzo ile evlenmiş.
    yani benim yakışıksız, bir o kadar kazma ama maaşlı halimi bulmuş.
    şuan evlendiği hanzo yüzünden hiç mutlu değilmiş. nereden mi biliyorum.? 10 yıl sonra aniden çalan bir telefon sesi ile öğrendim. düşünün 4 yıl beraber olduğunuz insandan 10 yıl sonra bir telefon alıyorsunuz. aramış bulmuş numaramı. kendi söyledi, çok pişman olduğunu, mektuplarımı, kitaplarımı halen saklıyormuş falan filan.
    ona yazdığım ve sakladığı bir mektubumu bana gönderdi. adeta ben bile tanıyamadım kendimi.! ne kadar saf ve iyi duygularım varmış, meğer hayat beni nasıl da yıldırmış, duygusuzlaştırmış.
    aslında bu olay düşündüğümden daha ciddi bir kırılma etkisi yaratmıştı bende. yıllar sonra bunu fark etmiştim.

    işin ironik kısmı ise o zaman müthiş bir aşkımız olmasına rağmen cebimde param yoktu, okul uzamıştı, ailem ile aram limoniydi, evlenecek durumum yoktu. evlendiği kişinin tam bir odun olması yanında şuan kocası işsizmiş, maddi sıkıntılar falan çekiyorlarmış. bense kocasına iş verecek kadar iyi durumdayım.

    acısı yıllar içinde geçmişti halbuki, unutmuşum sandım. konuşmamızda kuyruğu dik tuttum, hatta başta tanıyamamış gibi yaptım. "şirkette koştururken çalan telefonu, alo kim dediniz vs. diye açtım" oysa ki alo demesinden bile tanımıştım.
    hiç çaktırmadım belki ama yıllar sonra sesini duymak bile beni allak bullak etmişti.
    evli olduğu için birkaç telefon görüşmesinden öte yanaşmadım. yine de üzüldüm.. iç sesimle bile "oh olsun.!" diyemedim, boğazım düğümlendi.. ufak tefek tesellilerle kapattım konuyu.
    hayat ne garip değil mi.. ekşi itiraf gibi oldu, neyse. işte böyle..

    edit: imla

  • 29. playstation 5

    muhtemelen 10.000 30.000 tl falan olacak olan konsol. bir devlet düşünün, gençlerine önem vermesi gerekirken, oynadığı oyun konsolona bile faiş vergi kitliyor. hakkımızda hayırlısı.

  • 30. 11 haziran 2020 ankara yağmuru

    az önce evimin önündeki etlik caddesinden yarım karpuz geçti. yüzüyor. gata yönüne doğru. gören olursa alsın.

  • 31. ekşi itiraf

    bugün normalde buraya bambaşka bi itiraf yazacaktım, komikli azıcık da yasal olmayan ama bikaç saat önce babamla konuştuktan sonra fikrim değişti. baba bir anne ayrı iki erkek kardeşim var. biri 18 diğeri 16 yaşında. babamla telefonda konuştuktan sonra öğrendim ki büyük olan kanada’ya okumaya gitmiş. nasıl gurur duydum anlatamam. çocuğun resmen hayatı kurtuldu. ve okuyacağı bölüm de uzay mühendisliği. kardeşim kanada’ya uzay mühendisliği okumaya gitmiş. bilim insanı olacak. o kadar sevindim ki. şimdi itiraf kısmına gelecek olursak biraz da hem kızdım hem kırıldım. babam bana hiç babalık yapmadı, ama hiç. kardeşlerim olduğunu onlar doğduktan yıllar sonra öğrendim, annemi aldattı falan. annemle benim hayatımızı sikti kısacası. ve ben kardeşlerimi hep kıskandım. büyüğüyle aramda 9 yaş var düşünün ben 18 yaşındayken çocuk 9 yaşındaydı ve neden babam benimle uyumuyor da onlarla uyuyor diye ağlıyordum. çok eksiktim bu zamana kadar. babasız büyüyenler belki bi parça anlar. babam her anlarında onların yanındaydı, ilk kez yürüdüklerinde, sünnet olduklarında, mezuniyetlerinde, aklınıza gelebilecek her özel anda. benim yanımdaysa olmadı. olamadı değil olmadı. neyse bugün babamı arayıp ehliyet alacağımı ve hazır 18 yaşına girmişken kardeşimin de ehliyetini almasını söyledim, ilerde benim yaşımda uğraşmasın diye. babam kardeşimin bibuçuk senedir kanada’da olduğunu, uzay mühendisliği okuyacağını söyledi. evet sıkı kardeşlik bağlarımız yoktu. babamı tam anlamıyla affedemedim, kardeşlerimi içten içe kıskandım babama sahip oldukları için. ama babama bugün yeniden çok kırıldım. nasıl bana kardeşimin kanada’ya gittiğini bibuçuk sene sonra söylersin? insan demez mi kardeşin okul kazandı gidiyor, gel gör, tebrik et. düzgün bi abi olmayı beceremedim çünkü düzgün bi babam yoktu ama bu haksızlık değil mi? neden kardeşimi görme fırsatımı elimden aldın baba? o kadar tuhaf hissediyorum ki. kardeşimle çok gurur duyuyorum, aferin sana aferin koçum benim sana abilik edemedim biliyorum n’olur affet. ama kardeşimsin, aynıyız, canımsın. babam telefonu kapatırken annemin onu affedip affetmediğini sordu nedense bi de. yıllar sonra. annem seni affetmez dedim, affetmeyecek de. ikimizin de hayatını mahvettin çünkü baba. ben babasız büyüdüm, yarım kaldım. annem her şeyi tek başına yaptı, hayatını yaşayamadı. sana karşı öyle büyük hasret var ki içimde seni kıramıyorum bile ama sen beni yine nasıl başardıysan paramparça ettin. hem gururlu ve mutluyum, hem üzgün ve kırgın. ya bu arada kardeşim bilim insanı olacak, kanada’da okuyor, olum çok iyi değil mi be! aferin sana be afferin!

  • 32. doktorlara demir çubukla saldırmak

    “istanbul esenyurt'ta babasının kimliğini beyan etmediği için ilaç yazdıramayan bir kişi, doktorlara demir çubukla saldırdı. doktorlardan biri o anları görüntüledi. tehditler savurarak sağlık ocağından ayrılan saldırgan kısa süre sonra gözaltına alındı.”

    bu adamin yaptigini hak olarak goren ve bu adami savunan sozlukte binlerce, ulkede milyonlarca kisi var. bu adam ne ceza alacak? 300-500 tl para cezasi. akli olan bu devirde, bu ulkede doktorluk yapmaz.
    link

  • 33. en kötü kargo şirketini seçiyoruz anketi

    tabii ki sürat kargo.ne zaman online alışveriş yapsam içimden “allahım lütfen sürat kargoyla gelmesin” diye dua ediyorum.gerçi duam yanlış anlaşılıyor olabilir çünkü siparişlerim gerçekten sürat kargoyla gelmiyor adamlar dağıtıma bile çıkarmadan direk iade ediyor.

  • 34. kocasını uyurken keserle öldüren kadın

    kizlarinin gazeteye verdigi bilgiye gore, adam evin her yerine, banyoya bile gizli kamera koymus, kadini banyoda bile izliyormus. bunu soyleyen 27 yasindaki kizlari. banyoya girerken her yeri havluyla ortuyormus kizcagiz. dusunebiliyor musunuz, evde sizi dustayken, tuvaletteyken izleyen bir babaniz, kocaniz var! zaten markete gondermiyor, cep telefonu kullandirmiyor. cocuklarin ifadelerine gore dayak var. kadin yatakta iskence ettigini de ifade etmis (uygunsuz cinsel siddet diye aciklayabilmisler, cinsel siddet durumu aciklamaya yetmemis) raporlar var denmis.

    ceza indirimini uygun goren hakim kesin gazete haberini okumaya tenezzul etmeden bakkala gidemeyen kadin icin «bosansaymis, kendine guzel bir hayat kursaymis» diyen eksiciler kadar bu isin uzmani degildir.

  • 35. ekşi sözlük yüzünden ayrılan kız

    işim yoktu, uzun uzadıya okudum.

    yorumumu yapıp çekileyim:

    özel hayatını anonim bir ortamda, hiç tanımadığı insanların ağzına meze eden bir karakter yoksunu isen; e karşındaki kişinin de onurlu bir davranış sergileyip senden sıyrılmak istemesi kadar normal bir davranış biçimi yok.

    kıza acıdım. hala sevgisinin arkasına sığınıp ikinci şans vermiş bir de. bilememiş ki senin o ilişkiyi 'yaşamaktan' ziyade 'sergilemekten' keyif alan bir tip olduğunu.

  • 36. kabataş'ta gerçekleşen motor kazası

    videodaki en masum kişi otobüs şoförü

  • 37. ibrahim tatlıses'in öğrettiği en önemli şey

    kafandan vurulmak demek illaa öleceksin demek değildir.

  • 38. ibrahim kaboğlu

    dümdüz gerizekalı. akp belası hala başımızdaysa nedenin yarısı bunun gibi moronlar. oku burayı ve utan dinozor, gençlik senin gibi morukların salaklığı yüzünden bu halde

  • 39. ikinci el otomobil piyasası

    daha önce bende başkaları da söyledi. o sarılı sitenin altına bir yorum sekmesi açın bakın piyasa nasıl düzeliyor hemen.

  • 40. şort giyen genç kadının kütüphaneye alınmaması

    "kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur."

    nietzsche

    niye biliyor musunuz? kitaplara eşya gibi davrandıkları için yaptılar bunu. okusalardı, bir insanın kişisel tercihlerine müdahale etmemeleri gerektiğini bilirlerdi. işte o yüzden tek kitaplı insandan korkacaksın. sonra kendilerini tanrı sanıyorlar böyle.

  • 41. 1 milyon dolar verseler aileni bırakır mısın

    git hayatını yaşa diye ailem beni bırakır.

  • 42. türkiye'nin en batık projesi

    (bkz: kanal istanbul)

    bilmem kaç milyor yazılımcı.

  • 43. üçlü baraj geliyor

    itiraf ediyorum, ilk okuduğumda fifa tarafından covid-19 sonrası getirilen bir kural değişikliği sandım.

    (bkz: vurun la vurun daha ölmedim)

  • 44. köpeği hasta kadının bekçilerin sabrını sınaması

    bekçilerin yine hatalı olduğu olay, cinsiyetçilik yapmışlar orada bir erkek olsa her türlü şiddet kullanarak yerde sürükleyerek gözaltına alırlardı. ama çirkef, feminazi kılıklı kadın denk gelince kibar birer şirin'e dönüşmüş bekçi beyler.

    sırf kadın olduğu için erkeğe yapılan muamele yapılmıyor bu da cinsiyetçilik, ayrımcılıktır. ikiyüzlü feminist ve sjw'lar buna hiç tepki göstermez ama.

    not: yok böyle bekçi

  • 45. sözlükçülerin bizzat konuştukları en ünlü kişi

    sayılır mı bilmiyorum, bir keresinde caddebostan sahilde ajdarı görmüştüm, aaa ajdar dedim ve adam bana şöyle bir bakıp hıh deyip gitmişti.

  • 46. ayakkabı numarası 37.5'tan büyük olan kadın

    edit: lütfen favlamayın artık:)) sözlükte girdiğim en boş beleş entrylerde ilk beşe oynar. üstümde yazılı "ben değilimdir" yazan minnoş arkadaşlara ithafen yazılmıştı. ilginize teşekkür eder; güzel, nezih akşamlar dilerim türkiye.

    benimdir.
    kazuletlerin ayağı 39/39.5/40 olur çünkü.

  • 47. iş görüşmesine çağrılan adayı aşağılamak

    insanlık dışı bir harekettir. örneklerinin çok olduğuna eminim. benim de öğrendiğim bir tane var çünkü.

    türkiye topraklarında yaşanmış bir örnek bendeki. firma, sektör vb. konularda detay veremiyorum, çünkü olayın kahramanı ben değilim ve olayın kahramanına olay ile ilgili fazla detay vermemem konusunda söz verdim. ben olsam ağzına sıçardım hepsinin ama olayın kahramanı olan kişi zaten olayın peşini bırakmayacağını söylemişti (ne yapacağı konusunda detay bilmiyorum). böyle iğrenç ve mide bulandırıcı olayların insanların yanlarına kar kalmasına gönlüm müsaade etmiyor.

    aday kişi iş görüşmesine gidiyor. yaklaşık 1 saat kadar sürüyor görüşme. anlatılana göre ilk 45 dk her şey yolunda gidiyor. hatta gülüşmeler vs. bile oluyor çünkü aday gayet kalifiye ve tecrübeli bir eleman. her neyse sonra görüşmenin son 15 dakikasında şirketin ilgili bölüm türkiye direktörü görüşmeye telekonferans ile dahil oluyor. başlıyor adayı ezmeye. hatta geçmişte çalıştığı işlerden biri için "neden bunu cv'ne yazdın? ben olsam yazmazdım. bence orada çalışmamış, yatmışsın" gibi bir cümle kuruyor (sen diye hitap etmesi ayrı bir olay, abimiz inanılmaz bir ego timsali gibi görünüyor zaten). aday da gayet düzgünce "çalıştğım yer olduğu için yazdım. geçmişte öyle bir tecrübem olmuştu" diyor. direktörün cevabı ise şöyle oluyor: "tecrübe diye sayıyor musun onu? bence çöp!". evet, aynen çalışılan yer için çöp ifadesini kullanıyor. aday bu cümle sonrasında daha fazla dayanamayıp "burada oturuyor olmam benim hakkında bu tarz konuşabilmenize izin vereceğim anlamına gelmiyor. müsaadenizle görüşmeyi burada sonlandıralım istiyorum. sizin vaktinizi de almak istemiyorum. iyi çalışmalar dilerim" gibi bir cevap verip görüşmeyi gayet usturuplu bir şekilde sonlandırıp görüşmeyi terk ediyor.

    şimdi... bu olayı nereden ele almak istersiniz gerçekten bilmiyorum ama bu hareketin onaylanabilir hiçbir tarafı yok. utanç verici bir olay. adayı beğenmeyebilirsiniz, yaptığı işi beğenmeyebilirsiniz, size uygun bir aday olmayabilir ya da aradığınız gibi olmayabilir ama ona bu tarz cümleler kuramazsınız! nokta! adaya düzgünce "üzgünüz aradığımız kişi siz değilsiniz!" bile deyip gönderebilirsiniz. adayın size muhtaç olduğunu düşünüp muhtemelen onu aşağılayabileceğinizi düşünüyorsunuz, ancak o adayın size başvurmuş olması sizin onu aşağılayabileceğiniz anlamına gelmiyor. kaldı ki adayı kendinize uygun saymışsınız ki görüşmeye çağırıyorsunuz. görüşmeye çağırıp ezecekseniz neden çağırıyorsunuz? bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

    ego gerçekten çok büyük bir düşman ve istediğiniz konumda, eğitimde, yerde, mekanda ya da ülkede olun, sizi esir ettiyse hiçbir şekilde insan olamıyorsunuz. olgunlukla da bir şekilde ilişkili. ben onu anlıyorum her gün tekrar tekrar. bu utanç verici olayı yaşayan insanın mükemmel cevabına ise şapka çıkartıyorum. aynı sakinliği gösterip böylesine düzgün cevap verip adama ders verebilir miydim, gerçekten bilemedim. gerçi adam da onu anlayacak kapasitede bir adam değil ya, neyse.

  • 48. 30 milyon tl'lik cumhurbaşkanlığı konserleri

    muhalif sanatçılar sosyal medyada ücretsiz konser verip vatandaşa yardımcı olmuştur.

    yandaş şarkıcılar milletten sms ile 10 tl istenen dönemde kimsenin izlemediği konserlerle milyonlarca tl cukkalamışlardır.

    kimin milleti ne için sevdiğini halk açık ve net olarak anladı. bu olaylar halkın gözünde akp'yi iyice bitirmektedir. sanırım bu müthiş fikirler 4 maaşlının aklından çıkıyor. neyse ses etmeyin aynen devam etsinler.

  • 49. ekrem imamoğlu ingilizcesi

    yanlış telaffuzun (million kelimesi) dil sürçmesi olduğu gayet açık olmasına rağmen vurmak isteyenlerin anlamsız şekilde uzattığı mesele, akıcılık ve anlaşılabilirlik konusunda gayet düzgün bence, bir çok kişi aksana takmış durumda aksan olmasa da olur derdini anlatabiliyor mu bitti, o kadar kusur kadı kızında da bulunur.

  • 50. keşke daha çok kitabı olsaydı denilen yazar

    peyami safa, yusuf atılgan, oğuz atay.