sevmediğim meyve yok galiba. hiçbirini ayıramıyorum. sadece diğerlerine göre daha az sevdiklerim arasında sayabileceğim nar ve üzüm var.
ahh, trabzon hurmasının mevsimi de yaklaşıyor. şimdiden iki arkadaşımın hurmadan zengin aile bahçelerinde kendime yer ayırttım.*
dr griffin7 profili
-
sadece 3 meyve seçme şansı olunsa seçilecekler
-
tek kelime ile insan
böyle başlıkları sevmiyorum; zira tek kelimeyle iş, tek kelimeyle aşk, tek kelimeyle insan mı anlatılır? yeri gelir çok güçlü, sonra bi bakarsınız pek kırılgan... vicdanlısı da var, en ufak çıkar için yalan söyleyeni, haydutluk yapanı da. bazen duyarlı ve alıngan, çoğu zaman acımasız, vicdansız, kötü...
yani o kadar değişken ki; akla gelebilecek her türlü özellik mevcut şu insanoğlunda, ne tuhaf. fakat nihayetinde mutlu ve pozitif bağlamak isterim bu entriyi; mesela insanın sevgiden yapıldığını düşünen cahit zarifoğlu ne güzel demişti bir şiirinde:
“insan sevmeli; bazen bir insanı, yahut da bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu...
zaten sevmezse insan, insan mı olur?” -
ekşi itiraf
özellikle mental retarde çocuklara çok üzülüyorum. daha doğrusu hayatları boyunca her an anne-babaları ya da varsa kardeşleri tarafından korunup kollanamayacaklarını düşündüğüm için bu çocukların uğrayabileceği haksızlıkları, istismarı, her türlü şiddeti düşünüp üzülüyorum. az önce toplu taşımada böyle minik bir yavruyu gördüm, duygulandım.
allah engelli çocuğu olan ebeveynlere sabır ve güç versin. daimi bir kalp ağrısı. -
ekşi itiraf
işyerimizin arka tarafında, yardımcı personelimizin temizleyip döşediği, içinde mis kokulu çiçekler yetiştirdiği şirin bir konteyner var. ramazanın tenhalığını fırsat bilip öğlen arasında kestirmek ya da biraz kafa dinlemek için iş arkadaşımla arada dönüşümlü olarak kullanıyoruz. bugün personelimiz temiz yastık, çarşaf koyduğunu söyleyince, öğlen arasında şöyle bir uzanıp kitap okuyayım dedim orada. uyuyakalmışım... uyandığımda ne göreyim; yakıcı olmayan, iç ısıtan mayıs güneşi, yanıbaşımdaki pencerenin çiçek desenli tüllerini delip odaya tatlı tatlı sızmış, renkli saksılardaki çeşit çeşit bitkileri uyandırmış, canlandırmış, yatağın kenarını aydınlatmış... hüzmeler son olarak duvarda biçimsiz şekiller oluşturup etrafa dağılarak yolculuğuna son vermiş. bi an kendimi klasik bir film sahnesinde gibi hissettim, hani her şeyin yolunda olduğu, herkesin mutlu olduğu bir filmin sahnesi. ve bu hissi de en son 2014'ün ekim ayında yaşamıştım.
biliyorum ki dünyada bugünkü o huzuru hissettirebilecek, o anı aynı duygularla yaşatabilecek çok az şey var. -
ekşi itiraf
babam emekli oldu geçen hafta. aslında çok daha önceden olması gerekiyordu ama eski zamanlarda hep sigortasız çalıştırdıkları için gün eksiği vardı. ağustos ayında bağkur borç yapılandırması yapmıştık, o sayede biraz daha hızlandı bu süreç. geçen hafta arayıp haber verdiğinde o kadar mutluydu ki, onun bu mutluluğu beni duygulandırdı. çok istemesine rağmen imkansızlıklar yüzünden eğitimine devam edememiş, cok küçük yaşta tek başına istanbul'a gidip çalışmaya başlamış, hiç görmeden görüşmeden abisinin onun için uygun gördüğü biriyle* evlenmiş, sonra yine çalışmış, hep çalışmış... bu hikayenin çok benzerini yaşayan binlerce kişi olduğunu da biliyorum ama bildiğim en büyük eğlencesi bulmaca çözmek olan babamı hiç bu kadar mutlu görmemiştim. allah başımızdan eksik etmesin.
-
ekşi itiraf
28 yaşında 10.gebeliğini yaşayan bir kadın. iki kere düşük yapmış ama kabaca bir hesapla hayatının 8-9 senesini gebe olarak geçirmiş. o kadar sürreal geliyor ki... benden sadece 3 yaş büyük ama sanki 30 yıl daha fazla yaşamış gibi. yüzünde çizgiler, ellerinde çatlaklar, gözlerinde anlamsız ve yorgun bakışlarla sanki çok uzun senelerdir yaşıyor. kendi seçimi değil elbette, enazından ben öyle düşünüyorum ama yine de insan bi çözüm yolu aramaz mı?
başka birinin de küçük çocuklarından biri, öbür küçük çocuğunun gözlerine iğne batırmış... iğnenin ne işi var çocukların yanında derken, 4 tane en büyüğü 7 yaşında olan çocuk varmış evde.
bilmiyorum. ya ben çok fazla abartıyorum bu meseleyi ya da çocuk yapmak, çocuk bakmak, çocuk yetiştirmek çok kolay şeyler.
yine de halkımızın, her sağlık ocağında ücretsiz aile planlaması desteğinin verildiğini bilmesi gerekiyor. sağlık bakanlığı ve ilgili birimler keşke bunu herkese duyurabilse, millete "en az 3 çocuk" diye saçma sapan salık verileceğine. -
ekşi itiraf
kardeşimin berlin isminde kedisi var, ilgiye o kadar aç ki, kardeşimin dibinden ayrılmaz, yatağından çıkmaz, ders çalışırken gelir bacaklarına kollarına dolanır, evdeyken peşinden bi an olsun ayrılmaz. arkadaşımın da scottish fold cinsi bir kedisi var, boğazına düşkün, kendini sevdirmez, yanına gidersin kalkar başka köşeye gider uzanır, arkasını döner, asla gelip sırnaşmaz, yüz vermez, kibirli ve rahatına düşkün bir kedi, garfield'den hallice yani. ama işte ilk gördüğüm günden beri garip bir bağlılık duyuyorum ona, her görüntülü konuşmamızda muhakkak onu da görüyorum. berlini de çok seviyorum ama arkadaşımın kedisi bana daha cazip geliyor, daha bağımsız ve daha az beklenti içinde olduğu için. arkadaşımın annesi kediyi evde pek istemiyordu, arkadaşım da zaten ailesinden uzakta başka bir şehirde çalıştığı için bu durum sıkıntı olmuyordu. ama şimdi istifa etmiş, 2 ay sonra ailesinin yanına dönecek, haliyle de kediyi ailesine kabul ettirmeye çalışacak. ben de bugün, şayet annesi hiçbir surette kabule yanaşmazsa bana vermesini söyledim, tamam dedi. "inşallah annen kabul etmez" diye şakayla karışık söylendim ona ama şimdi düşündüm de, bunu çok içimden gelerek söyledim aslında. oğluma kavuşmayı dört gözle bekliyorum. hem ismi de şimdiden hazır, haydar.