yukarıdaki tespitlere göre çaycı hüseyin abimiz bir hayli çapkın olsa gerek.
he is not a man she is not a woman8 profili
-
ses yakışıklılığı
-
kadınların da çapkın olduğu gerçeği
ülkede bir günde bir milyon kez sevişildiğini düşünelim.
istisnaları çıkar isek bu; bir milyon erkek bir milyon kadın demektir ortalama.
ama topluma bakıyoruz, erkeklerin cinsel hayatları çok aktif, kadınlar ise sadece aşık olurlarsa falan sevişiyor.
e güzel kardeşim nereden geliyor bu kadınlar. bir toplumda erkekler çok çapkınsa kadınlar da çok çapkındır mantık olarak.
ve bir şey daha var, kadın dili tatlı ve zehirlidir. gözümüzün önünde orgy yapsalar, gerçekten seviyor isek aldatılmadığımıza ikna oluruz. -
türkiye'de sanatın gelişmeme nedenleri
sanatın gelisebilmesi için özgür düşünce gerek. farklılık görünce far görmüş tavşana dönülen bir toplumda değil sanatçı, bir tane gazeteci bile çıkmaz.
dini ve milli argümanların gündelik hayatta kullanımı ile sanat ters orantılıdır.
yoksa herkes özünde bir miktar sanatçıdır.
avrupa'da özellikle rönesans sonrası neden ivme kazanmıştır sanat ?
çünkü skolastik düşünce ile zihinlerine pranga vurulmuş bir toplum, kilisenin dini istismar etmesinden kurtularak "rinaiscente" yani yeniden doğmuş, sanatta ve bilimde ilerleme kaydetmiştir.
michalengelo, rafaello, botticelli, caravaggio, vasari olmanın en zor yanı belki de toplumun narkoz altındaki beyinlerine marjinal gelecek çıkışlar yapmaları idi..
sonları modern dünyamızda "hainlik", o dönem için giyotin olabilir idi..
sanatçı olmak bir başkaldırıdır, bir miktar şizofreni, bir miktar kibir, bir miktar şirk koşmaktır.
muhalif olmak her şeye.. tüm kural ve kaidelere.. nereden geldiklerine bakmaksızın..
bundandır milliyetçi ve dini hassasiyeti yüksek toplumlarda sanatın gelişmemesi.
"el alem ne der" müeyyidesi ile mütemadiyen kendini limitleyen nice yetenekler eminim bu topraklarda heba oldu..
şarap içince bir miktar özgürleşen beyinlerden neler duydum, gördüm ve üzüldüm sanatçı ruhlarına..
kurumların iftar sofralarına giderek belediye organizasyonlarından maddi gelir elde etme saiki taşıyan sözde "sanatçı"lar da "sanatçı" sıfatını taşıyor.
halkın dertlerini yetenekleri ile duyurmaya çalışarak, gördüklerini, bildiklerini sürreal bir biçimde aktaran, hayattan ambargo yiyeceğini bilse de düzeni yeren gerçek sanatçılar da "sanatçı" sıfatını taşıyor. -
bira içmelik arkadaş veritabanı
sözlüğün tinder'a evrildiğini gösteren başlık.
bira içelim diye sözlük kızlarına olta atmışsınız ama birazdan "amacın ne" tayfası mesaj kutunuzu doldurur.
tek başına şarap içmeyi sevmemden mütevellit şahsıma hitap etmeyen başlık. -
kızların konuşmaya bayıldığı 3 konu
başka kızlar
başka kızların sevgilileri
başka kızların kıyafetleri. -
erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular
hiç bu başlığa düşmeye gelipte soruların kalitesizliği yüzünden düşemeyip gerisin geriye çıktığınız oldu mu?
-
bilal erdoğan'ın italyanca şarkı söylemesi
onlar italyanca şarkılar söylesin, amerikalarda okusunlar, türlü kaymakları yesinler.
anadolu insanına da dombıra müzikleri ile şehit olma hayali pompalansın ve imam hatiplere yönlendirilsin.
bu arada anlamını düşünerek bir "ciao bella" parçasını söylemediği için jüri koltuğumu döndürmüyorum. -
türkiye'nin asla düzelemeyecek olmasının sebebi
çünkü körüz. fanusta yaşıyor milletimiz. gece gündüz beyinlerine milliyetçi ve islami mesaj bombardımanı yapılan yorgun düşmüş zihinler. osmanlı hayaliyle yanıp tutuşan gençler, dinin sosyal hayattaki yerini hâlâ anlayamamış insanlar ve devlet, tarihi sevmenin tuğralı cisim kullanmaktan geçtiğini sanan ve kendilerine "asım'ın nesli" denilen cahil nesil.. bir toplumu olduğundan daha iyi göstermek ve ona inandırmak o topluma kötülüktür. bunu da medya aracılığıyla yaptık, her gün dünya lideri olduk, dış güçlere meydan okuduk. eleştirel ve akılcı olarak ayaklarımızın yere basması idi oysa gereken.
şişirilmiş bir balonuz. gezmiyoruz, bilmiyoruz, okumuyoruz.. ya gevur deyip kökten reddediyoruz yahut ümmet diyerek ölümüne savunuyoruz. ön yargılarla ve yalan yanlış tarihi bilgilerle algısı kapanmış bir millet. 15. yüzyılda birçoğumuz. dünya bizim etrafımızda dönüyor birçok kişiye göre, ahlâk bizde, etik bizde, zekiyiz, dürüstüz. biz çok yanlış anladık birçok kavramı. şark kültürünün en temel hastalığı olan şekilcilik içerisinde boğulup kaldık. öze inemedik. dinimizi bile anlayamadık, çünkü anlasak tarikatlar nasıl ayakta kalırdı hurafelerle. arapça okumalıydık kuran'ı, kim daha çok müslüman görünüyor ise ona verilmeliydi ihaleler, mevkiler. yeni çağın münafık nesli yetişti, bunu bile beceremedik.
her yere köprüler de yapsak, nehirlerin altından dahi metrolar geçse, köylere bile üniversiteler açsak, gelişim ve değişim zihinlerde başlar. ekonomik gelişmeler sosyal refah için önemlidir ama herşey değildir.
oy kazanmak için yapılan ilüzyon kandırdı insanları. gelişiyorlar sandılar, oysa yozlaşıyorlardı. havalimanları elbet yapılabilirdi ancak toplumsal paranoya ve yozlaşmanın çaresi.. avrupa bizim havalimanlarımızı değil toplumsal değerlerimizi kıskanırdı. cahildik ama saftık. bu değerlerdi kurtuluş savaşını zafere taşıyan.
kayıp gidiyor değerler ellerimizden. üniversite açma çılgınlığı, tarihi dizi patlamaları, mehter marşı, ilahiler, tarikatlar.. gençlerin aklı bulanık. toplum bireylere amaç sundu, zengin olmaktı var olmak. kritik bölüm ise amaca ulaşmak için gereken araçtı. onu da yandaş olmak olarak belirledi toplum. kendi ayağına sıktı. rüşvet, torpil, yolsuzluk normalleşti.. liyakat sadece kağıt üzerinde bir terim olarak kaldı. "onca yıl okuyup eziyet çekeceğime müteahitlik yaparım" nesli türedi.
zeki çocuklara ne mi oldu? onlar hep kırıldı, istemeye istemeye yurtdışına çıktı birçoğu. her ne kadar mutluyum deseler de bir yanları ülkede kaldı. evet çok eleştiriyoruz, evet acımasızca yazıyoruz konuşuyoruz, sebebi ise emin olun ülkeyi seviyoruz. sevmesek neden yazalım eleştirelim.
umalım kavram kakafonisi yaşanan ülkede bazı değerlerin altı dolar. bu da zaman alır. gelecekteki 25 yıl için umut görmüyorum, kolay değil yıkılmış toplumu tekrar onarmak. herkesin birbirine terörist gözüyle baktığı, suçlamaların çok rahat ve sert yapıldığı bir toplumun inşasından bahsediyoruz. ve artık son dönemeçler, geç olmadan..