hellgirl12
profili

  • 17 nisan 2023 şok şeytan röportajı

    yurdumun şeytanı bile vizyonsuz. türkiye'de müslüman bırakmayacakmış. ablacım bu türk milletinin %70'i müslüman görünümlü deist zaten. hem şenin bir şey yapmana da gerek yok, yeni nesille beraber ateizm de gümbür gümbür geliyor, siyasal islamcılar sağolsun. hayır bir de niye araplar değil de türkler? asıl kaynağına gidip orayı yok etsene.

    boş işlerle uğraşan mal bir şeytanla yapılan röportajdır. lucifer görse bunu pentagrama hapseder, winchester kardeşlere seytan çıkarma ayini yaptırırdı. *

  • seni sen yapan kötü huyların

    dikkafali olmak:
    (bkz: #60290598)

    cift karakterli olmak ve bu aradaki dengenin pamuk ipligine bagli olmasi:
    (bkz: #60361722)

    surekli "neden?" diye sormak:
    (bkz: #62315206)

    sasirtici derecede ust duzey bir sakar olmak:
    (bkz: #110551976)

  • bir sevgilim olsa her şey düzelecek hissi

    eger boyle bir hisse sahipseniz ozguven sorununuz vardir. sevgili, boktan hayatınızı duzeltmez. bunu ancak kendiniz yapabilirsiniz. kimseye umut baglamayin.

  • soğuyan erkeği geri döndürmenin yolları

    salak salak fikirler türetilen yollardır. soğuyan bir kimse (erkek ya da kadın fark etmeksizin) dünyayı ateşe de verseniz, cehennemi de buraya getirseniz gene dönmez gene dönmez. yaptığınız şeyler zaten soğumuş birini tiksindirmekten öteye gitmez. özellikle seks içerikli herhangi bir aksiyonla hiç dönmez. bunu kendine hakaret bile sayabilir, küçümsediğini bile hissedebilir.

    özetle: dönmez.

  • ekşi itiraf

    sevdiğim, aşık olduğum insanların hayatlarında hep unutamadıkları başka bir aşkları var ve onlardan bir işaret gelse hemen ona koşacaklar.

    kimsenin umurunda değilim ya, şansa bak.

  • şu an okunan kitap

    (bkz: stephen king)
    (bkz: mahşer)

    3 aydır okuyorum. arada 6 7 farklı kitap okudum ama mahşer'i hala daha okuyorum. yarısına anca geldim. sanırım seneye falan biter.

  • kedilerin bu kadar sevilme nedeni

    mesela. *

    ayrıca sanıldığı gibi nankör canlılar değiller. yıllar önce, ailem henüz esnafken, dükkanımızın olduğu aralıkta sürekli gezen bir kedi vardı. adı asuman'dı ve bir gözü kördü. büyük amcamın dükkanı da bizimkiyle aynı sokaktaydı ve bu kedi ne zaman gelse ağır ağır kasaba gider, biraz ciğer alır, dükkana getirir, dükkanın içinde kediyi beslerdi. amcamın peşinde kuyruk gibi olan kedi, amcam kasaba girdiğinde, kasabın önünde beklerdi, içeri girmezdi, amcamla beraber geri dönerdi.

    bir ara ortalıktan kayboldu. 3-5 ay görünmedi. sonra bir gün miyavlayarak geldi. koşa koşa amcamın dükkana gitti, dükkanın önünde durdu ve miyavlamaya devam etti. amcam dükkandan çıkınca birkaç adım sokağın ortasına doğru yürüdü ve arkasına baktı. amcam olayı anlamayıp içeri girince yine aynı şekilde önce çağırdı sonra sokağın ortasına yürüdü. amcam tekrar çıktı ve peşinden birkaç adım atınca asuman koşa koşa yolun ilerisine kadar gitti, tekrar döndü, amcamın peşinde olduğunu görünce koşmaya devam etti. yolun sonuna kadar izledim merakla, asuman ikide bir dönüp dönüp amcam geliyor mu gelmiyor mu kontrol ede ede koşmaya devam etti.

    arada yarım saat belki de bir saat geçti. büyük amcam geri geldi ama gözleri dolmuş.

    asuman'ın yavruları varmış. amcamı yavrularına götürmüş.

    asuman bir süre daha görünmedi ortalıkta. sonra yine aramıza döndü.

    ve bir gün yine gitti.
    bir daha da dönmedi.

  • üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler

    herkes kendi tecrübesine göre bir şeyler yazmış çizmiş. kimisi ortama göre kimisi okula göre kimisi bölüme göre değerlendirmiş.

    birkaç tavsiye de ben vermek isterim.

    öncelikle şunu bir kenara not etmelisin, bütçen ne? yani ailenin seni özel üniversitede okutacak parası var mı? hayat toz pembe değil arkadaşım ve sen de bir gün kendi evini çekip çevireceksin o yüzden ailenin neyi karşılayabileceğini biraz tahmin edebiliyor olman gerekir. çünkü üniversite denilen yer, meslek eğitimi yanında hayat eğitimi de verir. eğer ailenin bütçesi kısıtlıysa gidip de mal mal ücretli bölümler yazma. kayıt yaptıramazsan, gerekli parayı ailen karşılayamazsa hem onların gücüne gider hem de senin bir sonraki senede puanın kırılır.

    okuyacağın bölümü iyi düşün. tıp, mühendislik, mimarlık falan bunlar güzel meslekler ama sen yapabiliyor musun bunları? seçtiğiniz meslekler hayatınız olacaklar ve bu mesleğe geri kalan ömrün boyunca dayanabilecek misin? kendini o meslekte bir çalışan olarak görebiliyor musun? düşününce "öf cok sıkılırım" diyorsan o meslek sana göre değildir.

    lisans mı ön lisans mı? herkes lisans okumak istiyor. ön lisansı kötüleyen çok insan var. bu bölümleri tercih ederken 2 şeyin bilincinde olmalısınız: çoğu sağlık on lisanslarında yığılma var. mezunu cok, is bulanı var ama öne çıkmak ya da torpil bulmak gerekli. önü tıkanmamış 3 4 bölüm var. eğer okuyacağın bölümü sevmiyorsan, araştırıp öğrenmek istemiyorsan bu bölümleri okumanı tavsiye etmem. eğer amaç dgs ile lisansa kapı aralamaksa o zaman bölümü iyi seç ve ortalamanı yüksek tut. lisans için ise, istediğin bölümün derslerine bak önce. her üniversiteye göre dersler değişir bunu da unutma.

    hangi şehir? sıkılmayacağın şehir. eğer her yere ayak uydurabilen biriysen nereye gidersen git önemli değil ama bir avuç insanın yaşadığı bir yerden çok kalabalık fazlasıyla sosyal bir yere gidiyorsan arkadaşlarına ayak uyduramayabilirsin. kandırılabilirsin. saf biriysen başına bin bir türlü şey gelebilir. dikkatli olmalısın. eğer hayatın fazla sosyalse dağın başında yerlere gitmeyin. yurt odasında oturup duvarları izlerken bulursunuz kendinizi ve bir dakika bile durmak istemezsiniz.

    hangi üniversite? herkes isim yapmış universitelerde okumak istiyor normal olarak. derece yap kazan, yapamazsan seneye kazan vs. çoğu insanın bu kadar beklemeye vakti yok. aile baskısı, bir an önce kazanayım bitireyim kendi paramı kazanayım düşüncesi olan insanlar var. o yüzden eğer derece yapamayacağınızın farkındaysanız, o üniversitelere umut bağlayıp depresyona girmeyin. üniversite evet çoğu şeyde etkili fakat fark yaratacak olan da sensin. alanını iyi seçtiysen, araştırıp öğrendiysen, kendini geliştirdiysen o kadar da endişelenmene gerek yok.

    dil ne kadar önemli? çok. yurt dışına çık ya da çıkma. artık ingilizce bilmek bir seçenek değil. bilmek zorundasın öne çıkmak istiyorsan. okuyabilirsen ingilizce bölümler oku. okuyamıyorsan ingilizceyi geliştirmeye odaklan. en ufak bir şey bile araştırsan ingilizce makaleler çıkıyor. mecbursun bir yerde.

    akademik kadro? ilgilendiğin bölümün akademik kadrosunu bir incele. kim var kim yok. profesör, doçent, kimler neler yapmış incele.

    ne olacaksın? mesleğe mi atılacaksın, yüksek lisans mı yapacaksın? akademisyen mi olacaksın? bunun kararını kesin bir şekilde vermesen de, her ihtimali düşünerek hareket et. bazı ölü gibi görünen bölümler vardır. mesela fizik bölümü sadece dümdüz bu bölümü bitirirsen ve üstüne bir şey koymazsan en fazla özel ders falan verirsin. (sadece örnektir.) ama elektrik elektronik mühendisliği yüksek lisans yaparsan bir anda canlanır elinde. sağlık fiziği yüksek lisans yaparsan açıkta kalmazsın. bölümünün sana getirileri neler, fırsatları, seçenekleri neler, bunları araştırman lazım.

    ve en son not ekleyeyim şuraya:
    boş beleş saçma sapan bölümler okuma. "benim burada ne işim var" diyeceğin bölümlerden uzak dur.

    bugün seçtiğin bölüm yarın mesleğin olacak. bugün mesleğin olan şey ise hayatın olacak. standartların, yaşam tarzın, uyku düzenin, çevren, hep o mesleğe göre şekillenecek. istemediğin bir bölüm istemediğin bir hayata mahkum olmak demek. nasıl bir hayat istiyorsan ona göre tercih yap.

    sevgiler.

  • mor ve ötesi'nin en iyi şarkısı

    ben hala daha, senelerdir, bir derdim var şarkısı ile yardım et şarkısı arasında kalıyorum. hatta bence dünya yalan söylüyor albümündeki tüm şarkılar çok iyidir. o albümdeki her bir şarkıyı, sırasını dahi, ezbere biliyorum.

  • ekşi itiraf

    (bkz: #57962148)

    30 yılımın özeti.

    1. bugün benim doğum günüm. hem mutluyum hem yalnızım. bir yurt odası içinde, içimi burkan bir yaştayım... bugün benim doğum günüm, kelimeler büyüyor ağzımda, bildiğim tüm hayatlar... paramparça...

    2. bir üst maddeden de anlaşılacağı gibi, doğum günlerimi sevmiyorum. insanların doğum günü kutlama çabasını da anlamıyorum. zaman, yüzüme vuruyor 1 sene daha yaşlandığımı, 1 yıl daha eskidiğimi. nesini kutlayayım ki?

    3. (bkz: #57962148) 2 sene önce böyle bir itiraf yazmıştım. "şimdi ise, eleman olarak başladığım üretim fabrikasında idari personelim." demiştim. 2 ay sonra; 27 mart 2013'te girdiğim işten 30 mart 2016'da ayrıldım. sebebi özel. işten ayrıldığım gün, ne yapacağım konusunda düşünmeye başladım. hayatımı gözden geçirdim biraz. bir sürü saçmalık yapmıştım. ne istediğimi biliyordum ama fırsatım yoktu.
    o zaman ben de, fırsatlar yaratırdım.

    4. başarmak istediğiniz şeyler için ne kadar çabaladınız? neleri göze aldınız? ne kadar peşinden koştunuz? ben, "hayatta yapmam." dediğim bir şeyi yaptım. 18 yaşımda, kazandığım üniversiteyi okumak için evden ayrılırken bana "alabildiğin tüm eşyalarını al ve bir daha da dönme." diyen babamın evine döndüm.

    5. bir insanı ne değiştirir biliyor musunuz? ne terbiye eder? zaman. bir şeyin yokluğu ile geçen zaman. ne kadar uzarsa o kadar anlarsınız kıymetini. 1 nisan'dı, şaka gibi bir gündü, 18 yaşımdan beri görmediğim babamın karşısına 28 yaşımda dikildim. ne kadar kızgın olursan ol, ne kadar nefret edersen et. baban o senin. o kadar zamandan sonra, vücudun seni dinlemez de dolar gözlerin.

    6. kız kardeşim evliydi. hamilelik döneminde bebeğini kaybetti. o minik kalbi durmuş sebepsiz. kardeşim o günden sonra bir türlü toparlayamadı kendini. panikatak krizleri geçirmeye başladı. geçirdiği krizlerde, evim kardeşime yakın olduğu için hep yanında oldum. kimi zaman gece uyumadık, kimi zaman telkin ettim, kimi zaman "daralıyorum abla, çok geç ama dışarı çıkalım" dedi ve gecenin 3ünde sokak sokak dolaştık. düzelir gibi oldu, bursa'dan kalkıp kastamonu'ya birine kaçtı. bu haberi aldığımda, kız kardeşim evimize dönene kadar, uyuyamadım. korktum başına bir şey gelmesinden. annem, yürek yemiş annem, tek başına gidip kardeşimi geri getirene kadar, onu karşımda kanlı canlı görene kadar düzelemedim bir türlü.

    7. hayatımda çok insan oldu, birkaç kişiyi sevdim, en son sevgilim bana evlenme teklif etti, kabul etmedim. 2 sene önce söylemişti, sonra ayrıldık. sebebi çok boktan. anlatmaya değmez. gerçi ayrılmak için bahane arayan insana sebep de fark etmez. bazen bana tekrar dönmek istedi. ayrıldıktan sonra 1 sene geçti, kız kardeşimin olayı patlak verdi. kız kardeşime ulaşmak için ondan yardım istedim, "benim numaramı açmıyor, senden arayabilir miyim?" dedim. kimsem yoktu çünkü böyle bir şey isteyebileceğim ondan başka. o gün geldi, anneme bahsettim, evimize girdi, salondaydık, omzuna yaslandım, ağladım. dizine yatıp üstün körü uyukladım. sabah olup da o işe giderken, kapıdan uğurladığımda öptü beni. 3 gün sonra kız kardeşim gelip de kardeşime destek amaçlı konuşmuş onunla. ve sonra bana dedi ki:
    "sen benimle evlenmeyeceksin ama ben bir yuva kurmak istiyorum. kız kardeşin bir evlilikten çıktı, sizin yanınızda yapamaz, hem de ev geçindirmeyi de biliyor, tam aradığım kişi. onunla evlenmeyi düşünüyorum."
    hayır, evlenmediler.

    8. nisan 2016'da eve döndüm fakat bana bir plan gerekiyordu. yavaş yavaş babamla aramı düzeltmeye çalıştım. 10 yıllık süreç içinde hem benim asi yanlarım törpülenmişti, hem de onun öfkesi dinmişti. bambaşka bir insandı. emekli olması, esnaflığı bırakması, sabit maaşlı bir işte vardiya sistemiyle çalışması babama iyi gelmişti anladığım kadarıyla. geçim sıkıntısı derdi bitmez bazı insanlar için fakat, bazı şeyler düzene girer bir yerden sonra. babama da bu olmuştu. ruhsal hali düzelmişti. "ne yapmak istiyorsun?" diye sorduğunda bana, utanarak, gözlerimi kaçırarak "okumak istiyorum baba." dedim. yanıma oturdu. benim babamın yanağında gamzeleri vardır ve bu gamzeleri 2 şekilde görebilirsiniz: güldüğünde ya da pişman olduğunda. o an gamzeleri gördüm ve babam gülmüyordu.

    9. 2016 yılındaki üniversite sınavını kaçırmıştım. ygs için ocak ayında başvuru alınıyordu ve nisan olmuştu. lys kayıtları bile bitmişti belki de. sene kaybetmiştim. yine de hevesimi kaybetmedim.

    10. zamanın akışını hissettiğiniz oluyor mu? bunu hiç düşündüğünüz anlar oldu mu? bazen düşünüyorum, mesela şimdi. her yazdığım bir kelime ile birçok saniye geri kalıyor. hiçbir şey yapmasan bile, saniyeler hiç durmuyor. "keşke dursa" dediğimiz anlarda mesela ya da "ya keşke zaman çabucak geçse" dediğimiz zamanlarda. aynı, sabit, tek düze, hiç değişmeyen temposuyla akmaya devam ediyor. zaman; sana, bana, acına ya da mutluluğuna bakmadan, hiçbir şeyi umursamadan, sadece geçip gidiyor. bir kum saatinin kumları gibi, dökülüyoruz tane tane akrep ve yelkovanın arasından. bitiyoruz. bir dakika daha geçti. geçiyor. geçecek...

    11. telefonda konuşmayı sevmiyorum. çok acil bir şey yoksa insanları aramam. yazışma yolunu seçerim. bazen gelen aramaları meşgule veririm bazen de açmam, çalar sonuna kadar.

    12. hayatına çok kadın girmiş erkekler beni korkutur. onlara hitap etmiyorum çünkü. aslına bakarsanız, kimseye hitap etmiyorum. güzel değilim. sıra dışı da değilim. görsel olarak hiçbir şey vaat etmiyorum. biraz sempatik ya da şirin olabilirim, o kadar. bu yüzden, hayatında her zaman güzel ve alımlı kadınlar olan erkeklerden korkarım. çünkü onlar, bir kadına nasıl davranılması gerektiğini bilirler ve kendilerine aşık ederler. sonra da bir gün... hiçbir şey olmamış gibi... sanki sadece aşık olabiliyor musun diye test edilecek bir denekmişsin gibi aşık olduğun an, çekip giderler. kazanırlar çünkü. öyle düşünürler. bizler, sadece hedef tahtasıyız ve onlar da 12'den vurmaya çalışırlar. vurduklarında, hevesleri biter, söner, kaybolurlar...

    13. söz konusu sağlığım olduğunda evhamlı bir insanım. gecenin bir vakti karnımın sağ alt köşesindeki sancıyı "apandisim patladı, çok ağrıyordu, belirtiler kayboldu, kesin patladı, ambulans çağırınnnn!!!!" diye yaygara kopararak ortalığı ayağa kaldırdım.
    sonuç: gaz sıkışması.

    14. midem hassas benim. çok yağlı, çok baharatlı yiyecekleri yiyemem. ot yemeklerini genellikle yemem. marul çok severim. mantarlı tavuk soteyi çok güzel yaparım. makarnanın bir çok çeşidini bilirim. ezberimde tarif yoktur ama yemek yapacaksam severek yaparım, canım istediğinde yaparım çünkü.

    15. hayatımda pek çok karar verdim, doğru ya da yanlış pek çok seçim yaptım. hiçbir yaptığımdan pişman olmadım. pişman olacağımı düşündüğüm şeyi de yapmadım.

    16. kolay kolay özür dilemem. haklıysam asla dilemem. eğer telafi edemeyeceğim bir şeyse, özür dilerim. çünkü telafi edilebilecek bir şeyse özür dilenmez bence. özür dilemek, aslında hastalığı geçirmeyen sadece belirtileri geçiren bir tedavi yöntemidir. hastalığı ortadan kaldırmak için telafi tedavisi yapmak gerekir.

    17. en sevdiğim ay şubat ayı. içinde doğduğumdan mıdır bilmem. en değişik, en kısa ay çünkü. her güzel şey gibi, o da çabucak bitiveriyor. eğer bir kızım olursa bir gün, adını şubat koyacağım. erkek olursa da kubat koy diyenlerin ağzına kürekle vururum.

    18. 2017 yılında ygs ve lys sınavlarına girdim. umudumu yitirdiğim oldu ama asla pes etmedim.

    19. puanım açıklandı, tercihlerimi yaptım. en çok istediğimden bölümden, git gide azalan umut sıralamasıyla hiçbiri olmazsa bu olsun bari dediğim bölümlere göre yazdım tercihlerimi. sabırla, yerleştirmelerin açıklanacağı tarihi beklemeye başladım.

    20. yabancı dizi izlemeyi çok seviyorum. 45 dakika ile 1 saat aralığındaki bölümlere çok alışkın olduğum için, filmler bana çok uzun geliyor. bir filmi sonuna kadar izleyebilmem için sürükleyici ya da akıcı olması lazım. izlediğim bir şeyi 10 dakikadan fazla boş boş bakarak izliyorsam devam etmiyorum.

    21. sonucu merak ediyorsunuz değil mi? buraya koyuyorum: sonuç ilk tercihim, en çok isteyerek yazdığım üniversite, bölüm. ve işte hayat tam o gün, bana güldü. hayatım, işte o gün değişti.

    22. çok istediğiniz bir şeye ulaştığınızda nasıl hissedersiniz? en çok istediğiniz bölümü kazandınız. o heyecanı, o mutluluğu tarif edebilir misiniz? ben bir hikayeci olmama rağmen, hala daha bunu tarif edebilecek bir kelime bulamıyorum sözlüğümde. uça uça gittim kaydımı yaptırmaya, ayaklarım yere basmadan dolaştım okulun koridorlarında.

    23. daha dersler başlamadan, ders seçimi bile yapmadan, tüm yılın analizini yaptım. en nihayetinde, ben senelerdir bir şeyleri analiz etmekle uğraşmıştım. çalışırken, tabloları; konuşurken, insanları; yürürken, yolları... güz dönemi ve bahar dönemi. bir şeyi hevesle elde ettiğinde insan, nasıl da uğraşıyor değil mi?

    24. bir şeyi bilmeyi, çözümlemeyi, öğrenmeyi çok seviyorum. zamanında yarıda bıraktığım hayalimi devam ettirecektim. param yok diye bıraktığım okul hayatına geri dönüyordum. 29 yaşındaydım, babamın-annemin tabiriyle kazık kadar insan olmuştum ve bir hayalimi gerçekleştirmeye çalışıyordum. lise dönemlerimde sevmediğim fizik derslerini bile dört gözle izledim, beş kulakla dinledim.

    25. planlama defteri yaptım kendime. görmek ister misiniz? önizleme şeysi. bu zamana kadar hiç yapmadığım bir şey yapıyorum artık çünkü:
    hayatımı planlıyorum.

    26. bir yoldan yürüyoruz. yolumuzun kenarları değişik yerleri aydınlatan spot ışıklarıyla dolu. her gördüğümüz ışığa koşuyoruz. daha doğrusu ben koştum. yanlış yapıyordum. o ışıklar hep başka bir yere çekti beni, yolumdan saptım. saçma sapan şeyler yaptım. sonradan öğrendim ki; o spot ışıkları onlara koşmamız için değiller. ve en sonunda o ışıkları çevirip yolumu aydınlatmayı öğrendim. fırsatlarımı böyle yaratmaya başladım. her bir spot ışığını düzelttikçe daha da açıldı yolum. şimdi ise ben o ışıklara değil, ışıklandırılmış yolumda koşuyorum.

    27. okula başladıktan sonra alanımla ilgili bir derneğe üye oldum. sempozyum, seminer peşinde koşuyorum. şu an 3 tane sertifikam var. 2 gün sonra bir sempozyuma daha gideceğim. hafta sonu ekg ile ilgili eğitime gidip sertifika alacağım. nisan'da kongre var 4 günlük, oraya gideceğim.

    28. hırslı bir insanım ama bundan nefret ediyorum. şanssız bir insanım, bu yüzden bir şeyler elde edebilmem için hırslı olmam gerekiyor. hayat bazı insanlara bazı şeyleri bedavaya dağıtıyor, benim gibi insanların ise hırsla koşup, o şeyleri yakalaması ve elde etmesi gerekiyor. hayatın bu denli adaletsiz olmasından nefret ediyorum.

    29. güz dönemim bitti. hem de şöyle bitti. bahar dönemim ise yeni başladı. yeni bir sayfa daha açıldı.

    30. ve ne olacak bundan sonra? önümde bir sürü seçenek var. yaz tatilinde kpss'ye hazırlanacağım. seneye optisyenlik çift ana dal yapacağım kontenjan açılırsa. mezun olunca optisyenlik sayesinde fizik mühendisliğine geçeceğim. bitirince sağlık fiziği üzerine yüksek lisans yapacağım. eğer optisyenlik çift ana dal yapamazsam hemşirelik seçeceğim ve fizyoloji dalında yüksek lisans yapacağım.

    ve... ardımda koskoca 30 yıl. 2 sene önceki itirafımı (bkz: #57962148) yazarken biri bana 30 yaşında öğrenci olacaksın dese "ne saçmalıyor bu dangalak" derdim. şimdi ise hayallerim bir bir gerçeğe dönüşmek üzere.

    artık hayatımda bir şeyler yoluna girmeli. artık benim için bir şeyler yolunda gitmeli. ve hayat artık bana borçlu olduğu tüm yılları, tüm fırsatları bir bir önüme sermeli. zaman artık lehime işlemeli.

    2 sene sonra 32 maddelik bir itiraf daha yazacağım. umarım her şey yolunda gider. gidecek. gitmeli... bir şey şeylerin sonu artık iyi bitmeli...

    bugün benim doğum günüm. hem mutluyum hem yalnızım. bir yurt odası içinde, 30 yaşımın başındayım... bugün benim doğum günüm, kelimeler büyüyor ağzımda, bildiğim tüm hayatlar... paramparça...

    "r"

  • ekşici kadınların mesajlara dönmemesi

    "baba süper entry", "ehehehe mehehe", ":))))" diye mesaj atip yanit alamayan yazar kisisinin "madem kimseye yanıt vermiyosun neden mesajlarin herkese acik" isyani. "eyv koc" mu desin ne desin aq.

  • ilk ve son kez yenilen içilen şeyler

    waffle. fazla tatlıyla arası olmayan bir insan olarak şeker komasına giriyorum sandığım yiyecektir.