Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. ios 11

    5s’i olanlar için söylüyorum. millet aç gibi bekliyor çünkü. ilk kamikaze benim sanırım.
    10’dan daha yavaş değil. elbet yavaşlık vardır da gözle hissedebileceğin duzeyde degil ki takıntıli biri olduğum icin ios 8’den 9’a geçmemiş biri olarak soyleyebilirim bunu. denetim paneli yavaş çıkıyordu çünkü.
    adamlar nasıl telefon yapmışlarsa ömürlük resmen. 2013 yılının telefonu şaka gibi.
    sahi aynı sene samsung s4 falan vardı. o telefonlar ne durumda acaba ?

    not : s4 mini uygulamalarda az kasıyormus
    ama kullanılabiliyormus. s4 kullanan biri ise sikinti cikmadan kullandigini soyledi.
    lg g2 alan bir arkadas ise su an babasinin sikintisiz kullandigini soyledi.
    he bana fanboy dendi lan. fanboy olsam şu an elimde 5s mi olur acaba?

  • 2. sedat peker'e küfreden adamın öldüresiye dövülmesi

  • 3. sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar

    tom robbins - parfümün dansı

  • 4. şeyma subaşı

    benim için şeyma ruhu ağır yaralanmış bir hastadır. müsaade edin anlatayım;

    bir film izlemiştim, komedi filmi esasında, lise mezuniyet balosunda okulun favori yakışıklısı şişman ve de çirkin vücutlu bir oğlancağızı dalga geçmek için, çıplak şekilde sahnenin ortasına bırakıyor, tüm lise arkadaşları onu anadan doğma şekilde görüyor ve kahkahalarla gülüp alay ediyorlar. henüz bir ergen olan bu oğlancağızın yaşadığı ruhsal tahribatı duyumsayabiliriz sanırım. öyle büyük bir narsisistik yara ki bu kişiyi öyle zayıf, öyle yetersiz, öyle utanç içinde bırakır ki bu yara her zaman iyileşmeye ihtiyaç duyar. filmin devamında bizim şişman oğlancağız okulunu bitirir, kariyerinde başarılı yerlere gelir, zengin olur, spor ve diyetle kas ve yakışıklılık gibi görsel manadaki başarıyı da elde eder ama ona yetmez, çünkü yaralı ruhumuz tam da onu yaralayan tarafından onarıma ihtiyaç duyar. ve o şişko oğlan, lise arkadaşlarını yıllar sonra bir araya getirip yeni bir balo düzenler, baloda da ta taaaam diye çıplak vücudunu sergiler, ancak bu kez çıplak vücut şişko ve çirkin değil, tüm kızların hayran kalacağı kadar iyidir. herkesin taktirini toplayan adam kendince yaralandığı sahneyi yeniden oynamış, senaryosunu yazmış ancak bu sefer sahne istediği ya da arzu ettiği gibi oynanmış olur. ancak bu şekilde onu yaralayanlar tarafından, yetersiz hissettirenler tarafından beğeniye ulaştığında yaralarını sarabilmiş olur.

    şeyma'ylaaaa nalakası vaaarcılara diyeceğim şu, bu kadın bence henüz bir ergenken tüm ülke tarafından "orospu, yuva yıkan kadın, metres" damgası yedi, etiketi bu. bu çook büyük çoook ağır bir yük, sırtta kambur, midede taş, insanı çok zayıf, çok yetersiz, çok utanç içinde bırakabilecek bir acı. gün geldi devran döndü, paraya, güzelliğe, çocuğa, şöhrete, nikaha bile kavuştu. ama ona yetmiyor, onun yaralarına iyi gelmiyor, gidip amerika'da onu damgalayan bizlerden uzak yaşayabilir, adını unutturabilir, gözlerden uzaklaşabilir ama tam aksini yapıyor, görülmek ve de kabul edilmek istiyor... instagram sahne bizler de seyircisiyiz ve damgasını üzerinden almamızı istiyor, etiketini değiştirelim istiyor, onu sevelim istiyor, ben bunun için büyük mücadele verdiğini hissediyorum.

    finalde kazanır mı? bence hayır, çünkü oyununu yanlış oynuyor ve oyunu aleyhine işliyor, nasıl lehine işler kısmını ise başka bir başlıkta inceleyebilirim.

  • 5. sözlükteki kızlara askıntı olmayan erkek yazar

    anaa ben. hanım takipte, götümü keser.

  • 6. ekşici kadınların mesajlara dönmemesi

    "baba süper entry", "ehehehe mehehe", ":))))" diye mesaj atip yanit alamayan yazar kisisinin "madem kimseye yanıt vermiyosun neden mesajlarin herkese acik" isyani. "eyv koc" mu desin ne desin aq.

  • 7. 20 eylül 2017 ygs-lys'nin kaldırılması

    her yerde üniversitemiz olduğuna göre adrese dayalı üniversiteye kayıt sistemi ile halledilebilecek bir çözümdür.

  • 8. tümer metin

  • 9. apple'ın yapıp da diğerlerinin yapamadığı şey

    kendi donanımlarını kendileri seçiyorlar. sadece kendi belirledikleri donanım için yazılım geliştiriyorlar.

    microsoft, google gibi bir sürü farklı donanımı desteklemeye, test etmeye uğraşmıyorlar.

    bu nedenle ürünleri çok daha stabil.

    ek olarak pazarlama ve reklam konusunda çok başarılılar.

  • 10. kendinizle evlenir miydiniz

    neden evleneyim zaten beraber yaşıyoruz.

  • 11. 19 eylül 2017 teog'un kaldırılması

    8 sınıfta öğrencisi olan bir ebeveyn olarak, sonuçlarından endişe duyduğum karardır.

    meb, kendi getirdiği teog sistemini başarı ölçümleri, bilimsel veriler ve istatistiklerin değerlendirilmesi sonucunda değil; cumhurbaşkanı tayyip erdoğan’ın talimatı ile tamamen siyasi saiklerle kaldırmıştır. kimse bana eğitimden falan bahsetmesin.

    bu kadar hayati bir konuda, bu kadar ciddiyetsiz nasıl davranılabilir aklım almıyor. o kadar ciddiyetsizler ki, milyonlarca öğrenciyi ilgilendiren bir konuda açıklamayı taksi durağında yapıyor sayın bakan.

    teog, elbette kaldırılabilir. iyi bir sistem olduğunu falan iddia etmiyorum. bu konuda uzman da değilim zaten. ama, veliler bu sisteme göre çocuklarını hazırlamış; kursudur, özel dersleridir, kitaplarıdır falan bir sürü masraf yapmış, üstelik sınava bir buçuk ay gibi kısa bir süre kalmışken, bir günde ben söyledim oldu diyorsun.

    bu kadar hayati bir konu, tartışmaya değer değil midir? paydaşların, uzmanların, milli eğitin bürokratlarının, eğitim şuralarının vesaire söyleyecek hiç bir sözü yok mu? bu kurumlar niye var o zaman? ne işe yararlar? biz bu kurumlara bu saatten sonra nasıl güveneceğiz?

    söyledi ya bir kere! maksat onun sözü havada kalmasın. gerisi hikaye.

    yarın çıksın desin ki: futbol takımları sırayla şampiyon olacak. bu ne! rekabet, tartışmalar falan dese kimse sesini çıkaramaz. tüpçü, "valla benim de aklıma gelmişti" der gereğini yapar. bu derece yani!

    her şeyi bir kişinin bildiği, her şeye bir kişinin karar verdiği bir ülkede, hangimiz kendini güvende hissedebilir? artık kendimden vazgeçtim, gelecek nesillere üzülüyorum.

  • 12. #pınarürünleriboykot

    ya sen suyu almadın da dünya kurtuldu, tavşan dağa küsmüş vs düşünce tarzında olan yazarları ortaya çıkarmış boykot.

    işte bu yüzden halkın belirli bir kısmı koyun diye adlandırılıyor. kendileri alıyor bu sıfatı.

    birincisi benim açımdan bu olay asla politik değil. yaşarın siyasi görüşü beni zerre kadar bağlamıyor.

    olay şu, kimse beni siyasi görüşümden dolayı, benim kazandırdığım paralar ile tehdit edemez. bahsi geçen para ister 1 lira olsun ister 1000000 lira.

    ister batsın, isterse pazardaki tüm payı alsın umrumda değil. ben para verdiğim bir kurum tarafından tehdit edilemem, ezilemem.

    eğer yaşar holding aynı açıklamayı akp karşıtı olarak yapmış olsaydı da aynı tepkiyi verirdim. çünkü bu bir tavırdır ve şu şaşmaz; bugün bana yarın sana güzel kardeşim.

    siz ufacık harcamaların fark yaratmayacağını düşünün. velev ki yaratmadı, hiç farketmez. senin alım gücün, senin dünyan, senin kuralların. 1 su bile olsa, senin insiyatifin.

  • 13. sözlük erkeklerinin çirkin olması

    fotoğraf koymuş ya lan ciddi ciddi. ahahaha. ve yakışıklı bulunacağına inanarak yapmış. alay ediyor gibi yapmış. çok da önemsemiyor gibi . ahaha.
    koyacağın fotoğrafı.. ben gidiyorum.

  • 14. şişli etfal'de kuduz aşısı olan kız

    entryi okumadım ama eğer kıza ulaşmak istiyorsan kuduz aşısı ilk vurulan günü müteakip 3-7-14-28. günlerde tekrar etmek zorundadır.

    yani gördüğün günden 3 gün sonra git kız zaten gelecek. hadi kolay gelsin.

    ek: bunları nerden mi biliyorum?? yedinci günün şafağında ben de onu bir kez daha görebilmek için hastaneye gitmiştim, şuan 3 çocuğumun annesi, yan odada en küçük prensesimizi emziriyor. şaka lan şaka, bi bok çıkmaz o işten ama git yine de tabi.

  • 15. koç grubunun rte'ye sessiz kalması

    sebebi, koç grubunun bir muhalefet partisi olmamasıdır.

  • 16. türk kızının suratının genellikle asık olması

    türk kızının değil türk insanının yüzü genellikle asık. sanki sokakta mutlulukla zıplayan erkekler var, nerede yaşıyorsunuz ya?

  • 17. ekşi itiraf

    erkeklerin; sebepsiz, öyle durduk yerde, sevgililerinin elini tutup şöyle bir öpüp bırakmalarına bayılıyorum ya. bazı durumlarda "seni seviyorum" demekten çok daha etkili olduğunu düşünüyorum. sarılmak, kendine doğru çekip yanaktan, dudaktan öpmek gibi büyük bir hareket değil; küçücük, naif, her koşulda yapılabilir. ayrıca uzaktan görmek bile çok hoş, gülümsetiyor. lütfen bu dünyanın en basit sevgi gösterisini sıkça yapın.

  • 18. akp'nin eğitim politikası

    politika molitika yok . bam bam bam

  • 19. türknet

    akn'yi komple kaldırmış olan sağlayıcı. işte hizmet budur!

    hıza göre akn gelince 25 megabit hızı 24 olarak "güncelleyen" diğer "isslere" örnek olması dileğiyle.

    edit: az önce başvurumu gerçekleştirdim, evrakları doldurup göndereceğiz. sen bilirsin kablonet, 3 senelik müşterini kaybettin. televizyonda filbox, internette turknet olarak devam edeceğim.

    edit2: belgeleri de kargoladık. bakalım yarın açılacak mı?

  • 20. erdoğan dedi diye değişebilecek şeyler

    + ya bi ekşi mekşi bişeyler varmış. yazı falan yazıyorlarmış nedir bu biliyor musunuz?
    - genelde muhalif gençlerin zaman geçirdiği bi site sayın cumhurbaşkanım. çıplak bedenlerine nutella ve oreo sürüyorlar.
    + olmaaz. (sağ el hafifçe avuç içleri gözükecek şekilde kalkar) olmaz (bi ton kısık bir sesle tekrarlanır), ilgili bakanımla bi görüşelim ve kapatalım allahın izniyle. bu tip mes'elelerin üzerine defaatle gittik ve gideceğiz hamdolsun.

    ve olaylar gelişir.

  • 21. rte'nin 2. atatürk olması

    buradan bakınca 2.adnan menderes'e benziyor. ama sonu daha acıklı olacak gibi.

    hasta bir sokak köpeği için yazar arkadaş destek istemiş, 105 kişi 10 liracık gönderse bir haftalık hastane ücreti karşılanmış olucak.
    10 lira ile bir canı kurtarabilirsiniz, lütfen duyarlılık.
    (bkz: #70906627)

  • 22. 20 eylül 2017 istanbul sıcağı

    gereksiz başlık değildir.

    eylül ortalaması 20 derece, 1926'dan beri kaydedilmiş en büyük eylül sıcağı 38 derece iken 33-34 derece olması anormaldir.
    orman yok etmenin bedelidir. lütfen kurtarın beni bu şehirden.

  • 23. 1. sınıfa başlayan çocuğun oyun hamuru isyanı

    "yeni bilgiler öğrenmek yerine neden bebek şeyleriyle oynayalım ki?"

    dont worry çucuğum, 6 ay sonra yaşadığın ülkenin başbakanından daha iyi okuyup yazabilen biri olacaksın.

  • 24. yüksek lisansı tez aşamasında bırakmak

    yüksek lisansı tez aşamasında bırakma kararı aldıktan 1 yıl sonra bu kararı bozup tez yazmaya tekrar başladım. aslında ben yine başlamazdım da, tez danışmanım sağolsun, bir iteklemeye başladı beni. iki günde bir aramalar, okula çağırmalar vs. baskı bende ters tepmiştir hep ama bu sefer oturup bir düşündüm, o kadar ders aşamasında çabaladım, o kadar yılım gitti, üstüne kaç yarıyıldır 130tl harç ödüyorum. bari karşılığında bir diplomam olsun dedim ve başladım.

    itiraf etmem gerekirse, hafiften zevk almaya başladım bu işten.

    şunu da söylemeden geçmeyeyim. özellikle yüksek lisansa henüz başlamamış ama başlamayı düşünenler için; araştırma görevlisi değilseniz, (veyahut herhangi bir yerde çalışmıyorsanız) bu yüksek lisans işi size yük gibi gelir. her geçen gün, yahu ben burada ne yapıyorum diyeceksiniz. önemsememeye başlayacak veya bu alanda yetenekli olmadığınızı düşünmeye başlayacaksınız.

    emin olun bu konuda doğuştan yeteneğiniz olsa bile, bunu kullanamayabilirsiniz. insan psikolojisi işte, insan o kadar emek verdikten sonra maddi olarak bir kazanım elde etmek istiyor ve yüksek lisans size maddi bir kazanım sağlamıyor.

    yani, -bence- önce iş, sonra yüksek lisans. benim en büyük hatamdır bu sıralamayı gözetmemek.

    hadi hayırlı akademik kariyerler.

  • 25. ilk buluşmada 200 lira hesap kitleyen kız

    resmen gerizekalı turnusolu olan başlık. sik sik para artistliği yapan sonradan görme ne kadar çaresiz abazan varsa atlamış belki ekmek çıkar diye:

    --- spoiler ---
    200 tl güzel bir akşam yemeği için nedir. mcdonald a gitsen yarısı kadar hesap ödersin zaten.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
    bu arada daha aziyla ne yapiyorsunuz sampiyon kokorece mi gidiyorsunuz anlamadim.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    günümüzde 200tl öyle çok büyük para değil. bilemiyorum arkadaşlar nerede yaşıyor ama...
    --- spoiler ---

    bu artistlerin öyle çok fazla paraları olmadığı da belli. paraları olsa böyle sözlük köşelerinde "kızlar 200 liraya yemeğe gitmeye razıyım, yeter ki bir şans verin" kompozisyonu çizmezler, iphone + araba anahtarı+zippo ile kız avlamaya çalışan bir üst modellerinin yolundan giderlerdi.(maalesef o tipin alıcısı var hala) yanlış anlaşılmasın, bu devirde asgari ücret kazanan biri bile isterse 200 lira yemeğe verebilir. ama karşılığında fedakarlık yapması gerekir. 200 lira hesap da hiç kimse için az para değildir. mcdonalds'ta yarısını ödermiş. ne yiyorsun acaba mcdonals'ta merak ediyorum. menüdeki ürünlerin hepsinden teker teker söylesen 200 lira ya tutar ya tutmaz amk. 200 liraya abartmadan yerseniz 2 kişi nusret'e gidebilirsiniz. nusret burger'de hayvani boyuttaki burgerden ikişer tane yer, üstüne içeceğinizi içer, üstüne bahşiş verir, yine de para arttırırsınız. inariye gider, sushi keyfi yaparsınız amk 200 liraya. hem böylece b vitamini alır, kafanız çalışır, böyle entryler girmezsiniz.

    ayrıca sayın geri zekalılar, sizlerin de herkesten iyi bildiği gibi düşmüyor böyle. taktiğinizi geliştirin. bu taktikle kazanabileceğiniz en fazla size 200-300 hesap kilitleyerek lüks restoranlar hakkındaki merakını giderip sonra da size avucunuzu yalatacak uyanık genç kızlar olur.

    200 lira takan kızımıza gelince; bu kız bu çocuğu zorla mı oraya götürmüş, ya da çocuk orada ızgara köfte yeriz diye düşünmüş de kız ona ıstakoz söyleyip şampanya mı açtırmış, yoksa gidilen mekanda ortalama bir yemek/içmek o kadar mı? kızımız en başından beri reddedeceğini bilerek gidip, hesabı yıkmak amacıyla mı gitti, yoksa o yemek birbirini tanıma amaçlıydı da bunun sonunda mı reddetmeye karar vermiş gibi parametrelere göre tarafımı seçeceğim tartışmadır. her şeye rağmen eğer erkek tarafının(aslında davet edenin) davet ettiği yer, kadın tarafının(aslında davet edilenin) maddi olarak bütçesini zorlayacağı bir mekan değilse, hesabı bölüşmeyi en azından teklif etmesi gerekir kanaatindeyim. davet edenin ise eğer kötü niyet sezmediği sürece bu teklifi reddederek hesabı ödemesi gerekir diye düşünüyorum

  • 26. 23 eylül 2017 fenerbahçe beşiktaş maçı

    --- spoiler ---

    gerekirse 3-4 farkla yenilelim fakat leipzig maçına eksik çıkmayalım.
    --- spoiler ---

    gibi yorumlar okudum. bizim beşiktaşlılar neden bu kadar salak?

    tanım: kazanmamız gereken maç. mutlaka.

  • 27. sinemada seyredilen ilk film

    benim hatırladığım: (bkz: 101 dalmaçyalı)

    çocukluk amnezimin elleşmediği bir yerlerden çıkarttım bu bilgiyi, sağol sözlük. anaokulu sınıfını götürmüşlerdi, inci gibi dizildiydik bir sıraya. filmden sahneler bile hatırlıyorum la, ohanza.

  • 28. domuzla çarpışan dişi aslana hallenen erkek aslan

  • 29. ingiliz turistleri taşlayan nepalli kadın

    olayın orjinalini bugün daily mailde izledim. altında nepalli yerel halktan bi insanın yorumu dikkatimi çekti. şöyle aktarayım. aslında masum ve mağdur gibi görünen turist ablamız çizgiyi bi miktar aşmış diyorlar. bu coğrafyada bazılarınızın da bildiği üzere çay turizmi en önemli geçim kaynaklarından biridir. sırf bu münasebetten bölgeye trekking,yüksek irtifa tırmanışları vs. gelen halkın rota üzerinde vakit geçirip dinlenmeleri hatta konaklamaları için ''tea house'' denilen hostele benzeyen işletmeler kurmuşlar. burdaki nepalli ablamızın işlettiği bu tea house bişeyler yiyip içeceğini taahüt ettiğin takdirde ( ki bahsettiği rakam takribi 1.20 $ ya da 1.02 £ gibi bişey) konaklama ücreti almıyorlar. videonun tam versiyonunu dikkatlice izlerseniz kızgın hanımefendinin '' stay free but still bargain bargain '' gibi bir zerzenişte bulunduğunu göreceksiniz. yorumlarda belirtilen olay da şu ; turist ablamız hem bedava konaklayıp hem de çıkışta 1.02 £ luk çay ücreti üzerinden pazarlık yapıp onun da bi kısmını ödemeyi reddedince işletmeci haklı olarak çıldırmanın eşiğine gelmiş. zaten açlık sınırında, çok zor hayat şartlarında hayatta kalmaya çalışan bu yerel halkın durumunu göz önünde bulundurursanız, bir nebze de olsa duruma tek taraflı bakmamayı başarabilirsiniz. fakat yine de ne olursa olsun hiçbir neden yanında çocuğu olan yalnız bir kadına bu şekilde barbarca bir davranış şeklini haklı göstermez..

  • 30. tomb raider

    usta!
    lara croft'tan bahsediyoruz. at kuyruğu dalgalanınca heyecanlanan, kamera açılarıyla coştukça coşan bir nesilden bahsediyoruz.

    https://i.hizliresim.com/max2ok.jpg

    bu nedir? bu nedir soruyorum size. "akşama karnıbahar var kocişkom" bakışı atan lara croft mu olur aq.

  • 31. the red pill

    tesadüfen karşıma çıkan şu haberi hayat ve doğrular ile ilgili olarak söylediklerine dönüp bakmak isteyen olur diye şuraya bırakıyorum:

    testosteron erkekleri aptallaştırıyor mu? (makaleden: to put it bluntly, testosterone makes you stupid.)

    "having persuaded 243 men to smear their torsos with either a placebo or a testosterone gel (imagine the lead-up: “no, honestly, we’re not videoing this … no, that’s not a one-way mirror … no, we are not going to offer you a diet coke”), the scientists gave them a “cognitive reflection test” designed to assess their ability to answer tricky questions where their first, intuitive answer was likely to be wrong*. those who had rubbed themselves with testosterone rather than the placebo answered 20% fewer questions correctly – while remaining convinced they were right. they also “gave incorrect answers more quickly, and correct answers more slowly than the placebo group”. as caltech’s colin camerer said: “the testosterone is either inhibiting the process of mentally checking your work or increasing the intuitive feeling that, ‘ı’m definitely right.’”

    tercüme değil özet: 243 erkek denek gövdelerine testosteron jeli veya placebo sürmeye ikna edilmiş. daha sonra bilimadamları tarafından bu deneklere kognitif düşünce testi yapılmış. test soruları, ilk bakışta içgüdüsel olarak yanlış cevap verilebilecek, şaşırtmacalı diyebileceğimiz sorulardan seçilmiş. testosteron sürünen denekler, plasebo sürünen deneklere göre %20 daha az doğru cevap vermiş, ve yanlış cevapları daha kendilerinden emin hissederek vermişler. ayrıca testosteron sürünen deneklerin yanlış cevapları daha hızlı, doğru cevapları daha yavaş verdiği görülmüş. bu durum "testosteronun ya yapılan işi zihinde tekrar değerlendirme sürecini engellediği ya da içgüdüsel haklılık hissini desteklediği" olarak yorumlanmış.

    haberin gerisinde diğer yorumlar ve kadınların testosteron seviyelerine ilişkin henüz araştırma yapılmadığı bilgileri var.

    erkekler şöyledir böyledir demeyeceğim, zira vücudumda herhangi bir cins için "mantıksızdır güvenilmez" vb gibi saçma yargılara bütün kalbimle inanmamı sağlayacak seviyede testosteron olsaydı sanırım gür bir sakalım olurdu.

    söylemeye çalıştığım, çözümlemeye çalıştığınız hayatın pek çok noktasında bu şaşırtmacalı sorular mevcut. buradaki görüşlere maruz kaldıktan sonra ilk aklınıza gelen ve doğru olduğuna çok emin olduğunuz cevapları bir daha değerlendirmeniz faydalı olacaktır. çünkü bu başlık ve bu başlıktan alınan coşkuyla kadın başlıklarına aktarılan fikirlerin gittikçe toplum sağlığı için endişe verici bir testosteron öfkesine dönüştüğünü görüyorum. bunun nedeninin de belki bu hareketi takip eden yaş gurubuyla alakalı olduğunu düşünüyorum.

    tabii ki kendiniz için en iyisini yapın, kim buna itiraz edebilir ki, okuyun, sağlıklı kalmaya çalışın, sizi besleyen işler yapın, başarılı olmaya çalışın. bunu size birinin söylemesine ihtiyacınız var mı? ama bunu yaparken sizi tek tipleştiren öğretilere, ilk basit görünüşlü cevabı sunan fikirlere şüpheyle yaklaşın.

    kuralları, tavsiyeleri falan var bu öğretinin okumuştum. biri "bilgisayar oyunu oynamayın" demişti mesela. yahu siz planescape torment oynadınız mı hiç? bir insan neden sizden bu zenginliği çalma hakkını kendisinde görsün? ya da istemiyorsanız oynamayın canım. sizin için ne iyiyse onu yapın. ama size burada sunulan şey bir şablon. şablona uy. alfa ol.

    farklı kadınlarla yine probleminiz olsun, konuyu tartışın, ama bir kadını tartışın, kadınların hepsini değil.

    siz bir insansınız. sizin dna'nızı veren anne babanızdan bile farklısınız, neden sırf aynı cinsten ve benzer sorunlar yaşamış diye bir takım insanlarla aynı olasınız, aynı yaşayasınız? neden kadınlar birbirinin aynı, erkekler birbirinin aynı olsun? aynı insanla seks bile iki kere birbirinin aynı olmuyorken bu yargılara, tariflere, formüllere güven olur mu?

    kendinizin daha iyi bir versiyonu haline gelmek için bu paketi almanıza gerek yok. sizi paketleyip size satan bir fikir önünüzdeki, en kötüsü de kendinizi tanımlamak için bu fikre muhtaç hale gelmenizi sağlayacak bir düzen içinde sunuluyor.

    hayatla ilgili söyleyebileceğim tek bir şey var, kendinizi sevin, sevmiyorsanız kendinizi sevebilmeniz için nasıl bir insan olmanız gerekiyorsa öyle olun, çünkü insan kendini sevmeden ne karşısındaki kişileri doğru sevebiliyor, ne kendini doğru sevdirebiliyor. gerisi de çorap söküğü gibi gelir zaten. o zaman yaşantınız hayatınızı taşır, o zaman sorumluluk alırsınız, o zaman empati duyarsınız, o zaman başarılı bir insan veya insan olmakta başarılı olursunuz.

  • 32. 19 eylül 2017 meksika depremi

    1985 yılında yaşadığı depremden ders almış ülkenin başına gelmiş deprem. kayıp çok fazla olmayacaktır diye tahmin ediyorum. burada bir kaç arkadaşın alarm sistemi kafasına takılmış. aydınlatmak istedim. meksika'da o bölgenin jeolojik yapısına özel bir erken uyarı sistemi mevcuttur. mexico city'yi etkileyen faylar guerrero denen bölgeden geçmektedir. guerrero bölgesi mexico city'nin batısında şehre oldukça uzak bir bölgedir. sistem guerrero bölgesinden aldığı primer dalga bilgisini mexico city'ye iletir. erken uyarı sistemi alarmları çalar. sekonder dalga gelmeden önce arada oluşan 50 saniyelik -adamlarla konuşalı baya oldu belki gelişmiştir süre- boşlukta binalar boşaltılır. sistemi türkiye'de kurulması ülkemizin fay sistemi, jeolojik yapısı ve mevcut teknoloji ile imkansıdır.

  • 33. 13 ekim 2017 antalya zirvesi

    ayakkabı kutularıyla bira içilecek zirve.

  • 34. 2019 uefa süper kupa finali

    dünyanın en iyi finalidir.

  • 35. türkiye'de eğitim kalitesini yükseltecek tek şey

    hakkın rahmeti. kırkı okunmadan eğitim dahil herşey hızlıca düzelmeye başlar.

  • 36. macron ve erdoğan'ın bulunduğu fotoğraf

    kaddafi de sarayın bahçesine çadır kuruyordu, sonra götüne demir çubuk soktular.

  • 37. sözlükteki türk kızı nefreti

    (bkz: kizlik soyadini kullanmaya devam eden evli kadin)

    (bkz: the red pill)

    (bkz: sozlukteki kizlara askinti olmayan erkek yazar)

    (bkz: eksici kadinlarin mesajlara donmemesi)

    (bkz: turk kizinin suratinin genellikle asik olmasi)

    bunlar sadece bugün ve şu an en popüler olan başlıklardan bazıları.

    birazcık akıl ve empati duygusu olan bir insanın okumaya bile utanacağı bayağılıklarla dolu hepsi. ekşi sözlük ergenleri her gün, bir kadının karşısına oturup da söylemeye cesaret edemeyecekleri şeyleri kusmakla meşguller.

    belki de en tuhaf kısmı, bunların bir çok kişiye artık tuhaf bile gelmemesi.

  • 38. sözlükçülerin spotify çalma listeleri

    muddy waters, sinatra vsden oluşan genelde yüksek enerjili şarkılar var. modunuzu yükseltiyor. bi göz atabilirsiniz

    küçük tatlı bi liste bağzı güzel şeyler

    sağlam bir türkçe rock listesi

    bu da küçük bir klasik şöleni gibi.

    bu da sakin bir uzun yol listesi

  • 39. murat boz'un tarkan'ı birkaç yılda sollaması

    allah aşkına kuzum murat boz kim ya?

    onun bunun yardakçı olan sözde popçumsu

  • 40. miss turkey 2017

    gözde baddal'ın askerleriyiz. kadın dediğin fettan olur. (swh)

  • 41. ios vs android

    ben ios'ta şunu yapabiliyorum bak sen android'de bunu yapamıyorsun diyebilecek, bilgisine güvenen bir arkadaş varsa bu başlık altında yazsın konuşalım.

    edit: iki entry aşağıda yazarımız ios'ta olup da android'de olmayanları "kendince" sıralamış. inceleyelim...

    air drop demiş: play store'da yer alan "cm transfer" uygulaması ile bluetooth'tan 160 kat hızlı kablosuz dosya aktarımı yapabilirsin. geçiniz.

    air play demiş: bildirim çubuğunu aşağıya çekip "smart view" butonuna dokunarak telefonundaki görüntü ve sesi tek tuşla kablosuz olarak tv'ye aktarabilirsin. geçiniz.

    garageband demiş: garageband'e elzem biçimde ihtiyacı olan insan zaten apple alır, android almaz. geçiniz.

    find my phone demiş: google'ın "find my device" uygulaması tam da bunun karşılığı. geçiniz.

    find my friends demiş: play store'da "friend locator" olarak nitelendirebileceğimiz onlarca uygulama var. geçiniz.

    imovie demiş : play store'da yine onlarca alternatifi bulunan bir application. geçiniz.

    keynote demiş : "google slaytlar" uygulamasını bilmeyen yazar beyanı. geçiniz.

    vesaire vesaire...

    gelelim android işletim sistemli cihazların artılarına:

    - sd kart ile hafızayı arttırabilmek
    - tema, ikon, font değiştirebilmek
    - istediğiniz müziği kolaylıkla zil sesi yapabilmek
    - dosya yöneticisi üzerinden cihazdaki ve sd karttaki tüm dosyalara erişebilmek
    - widgetlar kullanabilmek
    - işletim sisteminin içinde gömülü gelen gereksiz uygulamaları cihazdan kaldırabilmek/devre dışı bırakabilmek
    - play store harici kaynaklardan yükleme yapabilmek (galaxy app market, amazon app store vb.)
    - internet tarayıcısı, oyun ve uygulama içi tüm reklamları engelleyebilmek

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. daha fazla aklıma geldikçe editlerim, saygılar.

    dipnot: yukarıdaki eylemlerin hiç birisi "root" gerektirmemektedir.

  • 42. türkiye'deki apartman sevdasının sebebi

    nüfus güzel kardeşim, nüfus. istanbul'da 15 milyon insanı müstakil evde mi oturtacaksın? üst kattan sıçılsa alt katta duyulan apartmanlarda oturmaya bayılıyordu insanlar zaten. bir bitmedi şu tatlı su romantikliğiniz.

  • 43. paypal

    sabri ile konuştum, haberler iyi

  • 44. şeyma subaşı'yı anlatan filme isim önerileri

    metres

  • 45. geceye bir şiir bırak

    gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
    bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
    yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
    sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
    biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
    üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

    gidersen kim sular fesleğenleri
    kuşlar nereye sığınır akşam olunca

    sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
    sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
    bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
    adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
    öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
    bir de seni ekliyorum susuşlarıma

    selamsız saygısız yürüyelim sokakları
    belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
    geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
    adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
    yüreğimize alırız onları, ısıtırız
    gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

    gidersen kar yağar avuçlarıma
    bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

    fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
    durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
    ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
    menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
    bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
    yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

    bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
    sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
    bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
    isyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
    sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
    devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

    gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
    bir tufan olurum sustuğun her yerde

    (bkz: gidersen yıkılır bu kent)
    (bkz: ahmet telli)

  • 46. 25 kere bıçaklanan 5 yaşındaki çocuk

    topluca dünyadan göçme isteği uyandıran vahşet haberi.

    lakin; 'ailenin en küçük çocuğu olan ve su satan muhammed dün akşam saatlerinde eve dönmedi' diyor heberde. ulan 5 yaşında çocuğu ben kendi başına tuvalete gönderemiyorum, sen su sattırıyorsun. finlandiya'da yaşıyoruz sanki.

    allah'ını seven üstümüze meteor atsında bitsin bu eziyet.

  • 47. meral akşener

    clinton'ın hilton otelinde muhalefet liderleriyle yaptığı görüşmeye bahçeli tarafından görevlendirilerek gönderilmiştir. clinton, bizzat liderleri davet etmişti. bahçeli ile araları o zaman değil, adı partide ön plâna çıktığında bozulmuştur. tbmm başkanlığı için akşener'i aday gösterecek misiniz sorusuna "hep onun adını soruyorsunuz, siz sorduğunuz için şansını kaybetti" diye bir cevap vermişti hatta.

  • 48. tekbirlerle derse giren öğretmen

    tekbir öncesinde adeta ordu nizamında tek bir ağızdan söylenen şu sözlerle de karşılanan öğretmendir kendisi.

    "aleykümselam ne güzel kelam,
    elimizde kuran, (eller havada)
    kalbimizde iman, (eller kalpte)
    müslümanız müslüman, (üzerine bastıra bastıra iki elle yapılan pekiştirme hareketi)
    yaşasın islam (işaret parmak havada)"

    hakkında acilen göstermelik olmayan soruşturma açılması ve işlem yapılması gereken öğretmendir aynı zamanda. bu konuda hiç umudum yok elbette.

    başlığı açan arkadaşa katılmamak mümkün değil. iktidara gelir gelmez eğitim sistemine müdahale etmeleri zaten ne yaptıklarını çok iyi bildiklerini gösteriyordu. video hangi ilköğretim okulundan bilmiyorum. ama "ilköğretim" bu olduğunda gerisi de çorap söküğü gibi geliyor zaten. (#70845535)

    edit: sadece öğretmen hakkında değil, okul yönetimi hakkında da soruşturma açılması gerekiyor elbet.

    edit2: ilk satırı anlayamamıştım, ht07 sağolsun o kısmı tamamlamama yardımcı oldu.

  • 49. türk dizilerinin yalıda ya da gecekonduda geçmesi

    karakter sınırı sebebiyle kıprılmış önermedir.
    son yıllardaki dizi anlayışı kastedilmiştir. ancak son yıllarda sığmamıştır.

    dikkat çeken saçma durumdur. dizilerde zengin olan kişilerin yaşamına dair örneklerde hep bir yalı, "halktan insanlar"cılık oynanan dizilerde de hep bir gecekondu anlayışı vardır. halbuki ne kadar saçma ve gerçeklikten uzak bir durum. tamam zengin olanı belli bir zümre diyip ayırdın. peki geri kalan halkın yaşamı gecekondu mudur? şöyle bir düşününce yalı yaşamı olan kesim %3-4 falandır. gecekonduda yaşayan kesim de %20-25 olsun hadi. peki asıl ezici gerçek çoğunluk nedir? %70-75 apartman yaşamı.

    hangi kesimden, hangi şehirden olursak olalım çoğunlukla apartman dairesi yaşamına sahip değil miyiz? nedir bu halktan olma goygoyu yapılınca gecekonduyu dayamak? halktan olmak diye bir genelleme yapılıyorsa bu halkın gerçeğini büyük ölçüde apartman dairesi yaşamı oluşturuyor. yerli dizi senarist tayfasının bir çok fail hareketinin yanında belki en çok da bu yüzden dizilerde bir türlü o gerçeklik ve empati duygusu geçemiyor artık. hayat ya yalıda ya da gecekonduda yaşanmıyor.

    mevzu sadece mekan meselesi de değil. seçilen mekan klişe konusunu da beraberinde getiriyor. ya görgüsüzce süper lüks bir keyif yaşamını göze sokma ya da klişe fakir edebiyatına maruz kalıyoruz. halbuki normal apartmanda yaşayan bir insan ortalama biri olduğu için çok daha kapsamlı konularda ele alıp daha yaratıcı ve yine vazgeçilemeyen entrika temalı ama en azından özgün konular bulunabilir. her yere daha kolay çekilebilir. apartman yaşamı klasik bir orta direk hayatı değil ki. ya hiç bir şey yapamadınız bari orta seviyedeki bir insanın etrafında geçsin o şok şok olaylar, entrikalar senaryoda. illaki bir süper zenginlik ya da bir varoşluk olmak zorunda değil. o insanın yaşamı çok çok daha genele hitap edip başında geçenler daha ilgi ile izlenecektir. empatisi çok daha kolaydır.

    tüm bu açıklama ve önermeyi de artık iyice yolunu kaybetmiş dizi sektörünün senaristlerinden biri okur da belki biraz aydınlanır diye yazdım. ama onlar da en son "çok yoruluyoruz" diye bildiri yayınlamakla meşguldü. pek ümidim yok.