hayatımda gördüğüm en saçma protesto. oradaki kasiyerin, reyon görevlisinin ne suçu var? adamlara neden işkence yapıyorsunuz?
bir protesto yapmak için önce emekçilerle bir olmanız gerektiğini öğrenmelisiniz.
ceska6 profili
-
poşet protestosu
-
ekşi itiraf
çok zor günler geçiriyorum.
bu cümleyi hiç bu kadar içi dolu olarak kurmamıştım.
zor. gerçekten çok zor.
en son bu kadar çok hastalıkla başa çıkmak zorunda olduğumda üniversitedeydim. tek başımaydım o zamanlar. tek başıma hem anne, hem bakıcı, hem evlat olmak zorundaydım. kendim çocukken daha, annemin annesi olmuştum bir anda.
şimdi, 6 yıl geçmişken üstünden, yine aynı şey. yine çok güçlü olmak zorundayım.
güçlü olmak zor değil de, güçlü olmak zorunda olmak çok zor
yavaş yavaş kabulleniyorum içinde olduğumuz durumu. ve sonunda belki de olacakları. aynı filmi ikinci kez izliyor gibiyim.
fiziksel hastalıklarla baş etmeye alıştım yıllar içinde, ama bu sefer, bugün şahit olduklarım benim için çok yeni. nasıl baş edebileceğimi bilmiyorum.
anlatmamaya çalışıyorum mümkün olduğunca, şuan bunları yazıyor olmama da şaşırıyorum hatta. muhtemelen sabah uyandığımda ne yazdım lan ben diyip silerim.
yalnız kalmak da istemiyorum işin kötüsü. birileri yanımda olsun ama konuşmayalım. müzik dinleyelim. şarkı söyleyelim. ama konuşmayalım.
tutamıyorum kendimi. saatlerdir. göz yaşlarımı nasıl besleyip büyüttüysem durmuyor maşallah.
çok yorgunum. çok uykum var. -
özel okul vs devlet okulu
tüm eğitim hayatı boyunca devlet okullarında okumuş, sadece yüksek lisansını özel üniversitede yapmış, ikinci yüksek lisansını yine devlet okulunda yapmakta olan biri olarak yazıyorum.
ilköğretimi 8 yıl boyunca 50 kişiden az olmayan sınıflarda okudum. yan etki olarak evde hep bağırarak konuşuyordum. 50 kişinin arasında var olmaya ve ortaya çıkmaya çalışmak bana topluluk içinde hayatta kalmayı öğretti. kendimi ezdirmemeyi, haksızlıklara boyun eğmemeyi, topluluk içinde ve topluluğa karşı konuşmayı çok erken yaşlarda bu okulda öğrendim.
liseyi anadolu lisesinde okuduğum için hazırlık ve lise 1'i 30 kişilik sınıflarda, sonrasında dil seçtiğim içinse lise 2 ve 3'ü 15 kişilik sınıflarda okudum. inanılmaz sosyal aktivitelerimiz, özel yemekhanelerimiz bilmemnelerimiz yoktu ama ciddi geçen ağır derslerimiz, serbest kıyafetli aktivitelerde "normal" giyinen arkadaşlarımız, okuldan kaçıp gittiğimiz pastanelerimiz vardı.
üniversiteyi istanbul'un en fakir devlet üniversitesinde okudum. okulun içinde bırakın kafeyi, klüpleri; para çekebileceğimiz bir atm'miz bile yoktu. ama 50 kuruşa mükemmel yemekler yiyebileceğimiz bir yemekhanemiz ve 40 kuruşa su alabileceğimiz bir kantimiz vardı. paramız hiçbir şeye yetmese bile her şeye yetebiliyordu.
ilk kez yüksek lisans için özel üniversiteye başladığımda hayatımda ilk defa okul içinde starbucks görüp şoka girmiştim. okulun içinde atm'yi bırak, iki tane bankanın şubesi vardı! 40 kuruşa su alırken bir anda kendimi starbucks'ta white chocolate mocha içerken, 50 kuruşa 4 çeşit yemek yerken, 12 liraya fettucini alfredo yerken buldum. yaşamayan bilmez; biz para çekmek için 2 durak yürürdük, ne demek okulun içinde bankanın şube açmış olması! kantinde 1 liraya 3ü 1 arada içiyorduk biz, starbucks ne demek!
hangisi daha iyi hangisi daha kötü yorum yapmayacağım. ama hayatı devlet okullarında öğrendim ben. imkansızlıklar bilmem ne edebiyatı yapmayacağım, özellikle lise 2 ve 3'ü baya 15 kişi yata yata okudum. ama yine de özellikle özgüven anlamında çok şey aldığımı söylemeliyim. -
hiç pişmanlığı olmayan insan
hiçbir şey yaşamamış ya da çok şey yaşamıştır. ya konfor alanından hiç çıkmamış ya da hayatta istediği her şeyi yapmıştır.
-
neşeli kaprissiz anlayışlı huzur veren kadın
en kısa süre içerisinde "ilişkimiz artık beni heyecanlandırmıyor" bahanesiyle aldatılacak ya da terkedilecektir. geçmiş olsun.
-
yılan hikayesi'nden akılda kalanlar
re mi fa sol la la sol fa sol fa sol la sol fa mi fa mi fa sol fa mi re mi re mi fa mi re do re do re mi re